Вы находитесь на странице: 1из 20

“ FUTBOL TRİBÜNLERİNDİR”

TRİBÜNLERİNDİR

MER-ZİNE İDMAN YURDU Sayı:1 Mart 2009

"Ben Şeytan’ım, bayan. Evet, Şeytan’ım. Ama ürküp telaşa kapılmanıza gerek yok.........
Her şey, bir şeye karşı koyduğu için yaşar. Ben, her şeyin karşı koyduğu şeyim. Ama, eğer ben var olmasaydım
hiçbir şey olmazdı, çünkü karşı konulacak bir şey olmazdı” Fernando Pessoa

-Başlarken

-Mersin
Mersin İdman Yurdulu Doğulmaz Olunur

-Kim Demiş Maç 90 dk diye ?

-33 Numara Adamlar

-Sokaktan
Sokaktan Sesler

-Duvar
Duvar Yazıları

-Tevfik
Tevfik Sırrı Gür’de Bir Akşamüstü

-Tribünde
Tribünde Başka Bir Kültür Yaratmak (Karnavalesk Futbol)

BÜYÜYOR İNATÇI SEVDAMIZ…


Sayı :1 MER-ZİNE İDMAN YURDU

Başlarken...
Sanırım Bülent Ortaçgil’in O muhteşem dizeleriyle başlamak en uygunu.Daha
güzel ne anlatabilirdi ki..

Seni Sevdiğimi Anladığım Günden Beri


Sesler Değişti, Renkler Değişti
Yüzümdeki Çizgiler Başkalaştı
Geçmişim Değişti, Oyunlaştı

Yeşilin Ortasında Gelincik Gibi


İnceleşti, Yabancılaştı
Siste Bağıran Vapur Düdükleri Gibi
Geliyor muyuz, Gidecek miyiz
Yoksa Çığlık Çığlığa

Seni Sevdiğimi Anladığım Günden Beri


Hiçlik Değişti, Yokluk Değişti
Karşılıksızlığım Dengeleşti
Günler Değişti Sana Dönüştü

Nasıl Gördüğün Düşü Yeniden İstersen


Nasıl Bir Yılgınlıktır Sabah Zilleri
Zamanı Gelince Nasıl Terk eder Kuşlar
Kaçıyor muyuz, Kalacak mıyız
Yoksa Çığlık Çığlığa

Seni Sevdiğimi Anladığım Günden Beri


Yüzler Değişti, Dostlar Değişti
Yorgun Sokaklar Bile Karşı Çıktılar
Adresler Değişti, Evler Değişti

Seni Sevdiğimi Anladığım Günden Beri


Çocuklar Bile Bana Çiçek Diye Baktılar
Yaşıyor muyuz, Unutacak mıyız
Yoksa Çığlık Çığlığa

2
Sayı :1 MER-ZİNE İDMAN YURDU

Mersin İdman Yurdulu Doğulmaz Olunur


Aslında çoğu zaman yalnız olmak. Başka iklimler ve
başka tutsaklıklara karşı direnç göstermek. Yaşamak “tek
tabanca” düsturuyla.Oyunları bozmaya uğraşmak ve
bozguncu olarak dışlanmak, ama aldırmamak.Akdeniz'in
çivit mavisi gözlerimizdeki ışığı aydınlatırken kalbimiz
gülümseyerek meydan okur dışarıya.Dışarıya doğru ve
dışarıda olmak Mersin İdman Yurdulunun yazgısıdır.

Öncelikle “X takımlı olunmaz doğulur” diyen zihniyete inat Mersin İdman


Yurdulu doğulmaz, olunur.

Doğuştan gelen verili bir durum değildir Mersin İdman Yurdulu


olmak.Kimse size dikte etmez.Evde baba, okulda babalarına boyun eğen
çocuklar, televizyonda 3 büyükler yalanı… hep sizi kandırmaya uğraşırken ve
hatta dikte ederken başka başka mekanların başka takımlarını. Bu renklere,
armaya gönül vermeyi siz seçersiniz. Bir başkaldırıdır yaptığınız. Okuldaki
arkadaşlara, medyadaki bilumum para düşkünlerine, babanıza ve belki de
toplumun tüm kurallarına.

Öyle hemen de Mersin İdman Yurdulu olamazsınız. Zaman gerekir.

İlk olarak Acıya alışma evresi vardır. Kahırlar, isyanlar ve öfkeler. Arada
mutluluklar tatsan da yine de acı sarar dört bir yanını. Acıdan ve yarattığı
tahribattan kaçış yoktur. Zaten Mersin İdman Yurdu taraftarı gerçek acıyı
seçmiştir sahte mutluluklar yerine. O yüzden şeytandır her Mersin İdman Yurdu
taraftarı. “Cennet’te kul olmaktansa Cehennem’de Efendi olmak yeğdir!”*
cümlesindeki bir yaşamdan yanadır. Sanal mutlulukların peşinde cenneti
yaşamaktansa, cehennemde gerçekliğin acılarına katlanmayı tercih edendir.
Acılar o kadar sık yaşanır ki, bir zaman sonra alışır acıya. Bu O’na acı karşısında
dirayetli davranmayı, dişlerini sıkmayı ve yediği yumruklar karşısında
yıkılmamayı öğretir.

Sonraki evre İnat etmeyi öğrenme dönemidir. İnatçı olmak en temel


özelliklerden biridir. Her şey karşısında her ne olursa olsun ilkelerin için inat
etmek. Bir ayin haline geldiği için Mersin İdman Yurdulunun buna alışması da
uzun sürmez. Dışarının saflığı reddeden her türlü baskısına karşı İnadına dimdik
durmak, doğallaşır belli bir zaman sonra.

3
Sayı :1 MER-ZİNE İDMAN YURDU

Acı ve İnadın birbirlerini sarıp sarmaladığı anda başka bir dönem başlar
Mersin İdman Yurdulunun hayatında. Bu dönem, diğerlerine göre daha uzun
sürer. Çünkü artık alışkanlıklar, tekrarlanmalar ve dirayet gösterilerinden çıkıp
basbayağı yeni bir yaşam biçimine doğru adım atılması gerekmektedir. Bu
Mersin İdman Yurdulunun hayatında “Normal Olmamanın Olağanlaşması”
durumu olarak adlandırılır.

Bu dönemde Normallik muallâkta kalmaya başlar. İstikrarsızlık, gel-gitler,


heyecanlanmalar, ani değişimler, duygu patlamaları ansızın ortaya çıkar ve
kaybolur. Mersin İdman Yurdulunun buna alışması uzun sürer.

Çünkü Modern hayatta her şey normaldir. Bilet alır otobüse binersiniz,
işe gidersiniz, yemekleri öğünlerinde yersiniz. Her şey hemen hemen
planlanmıştır. Bazı spontane görünen şeyler ise aslında pek de beklenmedik
değildir. Modern hayatta yaşayacağınız en beklenmedik şeyler feveran etme
nedenidir.

Oysa Mersin İdman Yurdu taraftarı acı ve inatla sarmalanmış duygularına,


bir de istikrarsız bir yaşam biçimi ekleyerek dengelerden uzak bir kaçak haline
bürünür.

Bu üç evreyi geçtikten sonra Mersin İdman Yurdu taraftarı mutluluğun


dışarıdaki bir yanılsamadan çok, kendi içinde yarattığı bir gerçeklik olduğunu
anlar. Bu tatlı bir lanettir ve içindeki dehlizlerde sonsuza kadar var olacaktır. O
dehlizler bütün hareketleri belirler ve kimse anlamlandıramaz yapılanları. Artık
Mersin İdman Yurdulu’yu kuytulardaki O muhteşem büyü yönetiyordur. Farkına
bile varmaz.

İşte bundan sonra Mersin İdman Yurdu taraftarı olunmuştur.

Ne küçükken bir maça gitmiş olmak, ne çikolatayla kandırılmak, ne baba


baskısı ne de bir ilde doğmuş olmanın getirdiği yazgıdır Mersin İdman Yurdu
taraftarlığı. Basbayağı özgür iradeyle yapılan bir seçimdir.

Elinden biri tutmadan yürüyebiliyorsan bu yolda,

“Acı çekmek özgürlükse” diye başlayan cümleler yüreğinin derinlerinde


yankılanıyorsa,

4
Sayı :1 MER-ZİNE
ZİNE İDMAN YURDU

Sevdanı bir inadın asilliğiyle


asilliğ kutsuyorsan,

Artık olmuşsun demektir.

Sevinçler,, şampiyonluklar ve mutluluklarla umutlandırılmış futbol


ikliminden değil de “Asil” olmaktan yana bir duruşu benimsemektir Mersin
İdman Yurdulu olmak.

The Wall

5
Sayı :1 MER-ZİNE
ZİNE İDMAN YURDU

Kim Demiş Maç 90 dk diye?


Evet, reelde maçlar normal şartlarda 90 dakikadır.

Ama 90 dakika, maçtan önce maça


ma gelen, maç bitmesine 5 dakika kala,
kalabalığa yakalanmadan hemen stadyumu
stadyum terk edeyim diyen, maç sonunda
bekleyip 5 dakika takımla kucaklaşmayı düşünmeyen insanlar içindir...

Bizim gibi insanlar için maç sadece oyunda olduğu süre 90 dakikadır.
Biz bir maç için günlerce hazırlanıyoruz.
Nasıl bir futbolcu hafta boyunca antrenman yapıyorsa, taraftar da bir
hafta boyunca o maçın hazırlığı yapılıyor.
Bu ortamı tabii yaşamayan bilemez.
Derneğe giriyoruz bir bakıyorum bir ses geliyor
" Abi bir beste yaptık, çalışalım mı?"
Haydi, herkes toplanıyor
toplanıy çalışması yapılıyor, ezberleniyor.
Tam bitmişken, son dörtlükte burası uymamış denen laf bütün herkesin
suratını asıyor. Bir çalışma daha hemen üstüne. Saatler geçiyor, bakıyorsunuz
bir beste için gün bitmiş bile.
Bir gün orkestra ayarlanıyor,
arlanıyor, onlar geliyor, çalışmalar yapılıyor.
6
Sayı :1 MER-ZİNE
ZİNE İDMAN YURDU

Kimine göre çok saçma gelecek, ne gerek var diyecek olaylardır


ylardır belki
bunlar; ama tribün n kültürünü yaşayan insanlar için çok önemlidir.
Her maça ayrı bir Show, ayrı bir koreografi düşünüyorr taraftar.
Bu maçın önemine, o günün önemine göre tabii strateji belirlememize yol
açıyor.
Pazartesi günleri, pazar gününün yorgunluğu ile derneğimizde otururken,
çaylarımızı yudumlarken orada elimizde kalemler; konuşurken bir şeyler
karalıyor,
o haftanın planını yapıyoruz.
Karar verilen planlar içinde, bir hafta boyunca onun hazırlıkları başlıyor.

Tabii her şeyin başı maddiyata dayanıyor. Bu işlerde adım atmamız para.
Bütçemize bakıyoruz, imkânlarımıza bakıyoruz ve kara kara düşünüyoruz.
Bayrak ebatları ufalıyor, yazılar ufalıyor, sis bombalarından, meşalelerden
vazgeçiyoruz biranda.
Maliyet tutuyor. İşi kurtardık demektir.
Ertesi gün ama, herkes birbirine bakarak bu işi yine ilk planladığımız gibi
yapalım diyor ve zorlanmayı göze alarak işlere koyuluyoruz.
Artık zaten alışveriş yaptığımız her yer tanıdık.
En iyi müşterisi şeytanlar gurubu var. Artık hesabımız da var, borç
yapabiliyoruz.

Boyalarda her zaman sıkıntı çekiyoruz. Ama onlarda alıştı artık,


maliyetine boyaları bize veriyorlar.

7
Sayı :1 MER-ZİNE İDMAN YURDU

En son Tarsus maçında yaptığımız sopalı pankartlarda, sopaları ciddi


maliyet getirdi bize.
Alışveriş yaptığımız yerde bayağı bir pazarlık yaptık, en son sahibi geldi ki
kendisi de Tarsusluymuş aslen ama size gerekeni yapacağım dedi.
Sonra bir baktık içerden bizim takvimimizi getirdi ve takvimdeki
resimlerden birinde kendi oğulları var, bize gülüyor.
Ben açıkça çekiniyordum maça gitmesinden dedi, ama bizi görünce
rahatladı kendileri. Sonra eşi oradaydı "Şu meşhur Şeytanlar siz misiniz" diye
sordu... Ona da rahatlatıcı açıklamaları yaptık, çocuklarını bizim olduğumuz yere
rahatça gönderebileceklerini ilettik.

Ve komik bir olay da; Tarsus maçının olduğu gün bu aile birlikte yaylaya
gideceklermiş, ama ısrarla oğullarının gitmekten vazgeçtiğini, istemediğini
söyledi
ve demek maça gitmeyi kafasına koydu ondan bizle gelmiyor diyerek annesi
aradığı sebebi bulmuş oldu...
İşte insanın içine bir işledi mi bu maç sevgisi çıkmıyor.
Eminim kafalarından geçirmişlerdir, bizimkiler çocuk daha ama kocaman
adamlar bunlarla uğraştığına göre, bu işten kaçış yok diye...
Tabii bu malzemeler temininden sonra günler süren çalışmalar var ki bu
ciddi emek istiyor.
Ama gönüllü arkadaşlarımız, kimin elinden ne geliyorsa görev dağılımı ile
maç anına kadar bitiriyoruz çalışmaları.
Ve maç sonunda resimlerde, videolarda başarılı olup olmadığımızı
görünce işimiz bitiyor, huzurla yatabiliyoruz.

Çünkü çok büyük emek veriyoruz bu işlere.


Bunu yaşayan insanlar biliyorlar.
Beklentimiz sadece renklerimizin şampiyon olması, başarılı olması, hak
ettiği yerde olması.
Bu ama bir yaşam biçimi.
Bu yazdığım her renklere gönül veren kendisi için söyleyebilir.
Bu işin kırmızısı, radikali, ihtiyarı, genci yok.
Bu işin Mersin’i, Adana’sı, Tarsus’u yok.

8
Sayı :1 MER-ZİNE
ZİNE İDMAN YURDU

Bu sadece futbol aşkı, takım aşkı.


Herkesin da aşkı aslında bu.
Sadece renklerimiz farklı, gruplarımız farklı.
Yoksa hepimiz biriz.
Mehmet Gökçel

9
Sayı :1 MER-ZİNE
ZİNE İDMAN YURDU

33 Numara Adamlar - 1

“33 numara adamların iyisi kötüsü ası-


ası-yedeği yoktur.”

Başlangıç olarak Mersin İdman Yurdumuzun 33 numarası Fuat Onur’a


ayırdık bu belgeselin ilk durağını.

Aslında 33 numara adamların en gençlerinden biri. Henüz 22 sinde. Önce


Mezitlispor'da başlangıç
aşlangıç ve şimdi de Mersin İdman Yurdulu. Bir bakıma
savunmadaki geleceğimiz. Ama hepsinden öte Kırmızı-Lacivert
Kırmızı Lacivert kutsal formanın
33 numaralı olanını üstüne yakıştırmış.

33 numarayı üzerine yakıştıran herkes gibi sana da ayrı bir sempatimiz


var. Savunmada oynamak hiçbir çocuğun hayali değildir aslında. Zorunluluktan
savunma oyuncusu olur çoğu. Zordur orada oynamak. Ama bir şairin vurguladığı
üzere Yalnız adam kalecinin en yakın dostu ve kader arkadaşıdır bekler. Yalnızın
dostu olmak kıyaktır biraz ama suç mahallinde
mahallinde ikamet ediyorsunuzdur ve bu
yüzden başınız beladan asla kurtulmaz.

İlk suçlular onlardır. Topu yanlış kontrol edemezsiniz, yorulamazsınız ve


en kötüsü futbol dünyasında öne de çıkamazsınız. Futbolun meyvesi golse bu
meyveyi engellemeye çalışan adamlara
adamlara taraf tutanlar haricinde herkes biraz
sinir olur. Biz taraf tutuyoruz ve senin her türlü gol önlemeye çalışman,
çalışman atak
kesmen, bizi forvetlerin golleri kadar mutlu ediyor.

Biliyoruz ki Mersin İdman Yurdu profesyonel bir dünyanın takımı. Sende


profesyonel
nel bir futbolcusun. Sonuçta şampiyonlukları hep beraber yaşayarak
devam etmek isteriz. Ama gün gelirde ayrılırsa yollarımız. Şampiyonluk
şarkılarını başka ellerde söylemek zorunda kalırsan, ya da biz başka numaralara

10
Sayı :1 MER-ZİNE
ZİNE İDMAN YURDU

şampiyonluk şarkıları söyletmek


öyletmek zorunda
zorund kalırsak, bilmelisin ki tribünlerin yüreği
profesyonel değildir.

Umarız ki hep beraber bu dünyadan kurtulup, başka bir dünyaya adım


atacağız. Şampiyonluk şarkılarını beraber söyleyeceğiz, “Fuat
Fuat Buraya yumruk
havaya” dediğimizde gözlerindeki Mersin İdman Yurdu hırsını, ışıltısını tekrar
tekrar yaşayacağız.

Bernard Mickey Wrangle

11
Sayı :1 MER-ZİNE
ZİNE İDMAN YURDU

Sokaktan Sesler

Beni çağırıyorlar sokaktan. Ruhum beni çağırıyor. Özlüyorum mahalle


arası kurallarını.“Biz büyüdük ve kirlendi dünya” mısraları ne kadar da uygun
şimdi.

2 taştan yapılmış kalelerde gol krallarına özenerek büyümek. Bir şairinde


dediği gibi Her mahallede bir Klinsmann
Klinsman olduğu yıllar. Lothar Matheus ve Alman
takımının ezbere bilinen her oyuncusu sokakta 3 köşe 1 penaltı yaptırmaya
çalışırdı.

Mahallenin sessiz çocukları kaleye geçerdi ve yalnızlıklarına bir de kaleci


olmanın verdiği tekk başınalık duygusunu eklerlerdi.
eklerlerdi. Yalnız ve kahraman
olabilmek kalecilere mahsustur sokak futbolunda.

Defanslar duramazlar yerinde, kimse savunmak istemez - Baresi’ye


özenen hırçın çocuklar haricinde herkes biraz Lineker biraz da Caniggia’dır.10
numara olmaya çalışan yönetici kılıklı çocuklarsa Maradona’dan başkasını
tanımazdı.

12
Sayı :1 MER-ZİNE İDMAN YURDU

Bazen kimin hangi futbolcuyu seçeceği üzerinden tartışmalar çıkardı. En


çok Maradona paylaşılamaz sokağın Maradonaları arasında.

Sokağın dili farklıdır. Taş üstü tartışılır, zımba yasaktır, adam yetmezse 9
aylık, ortada sıçan, kaleci bulunamayan maçlarda minyatür kale maç.

Her oyuncu mahalleye canlı yayın yapan birer spikerdi.Bitmek tükenmez


bir enerjiyle sunarlardı maçı.

Bir zaman sonra büyüdük ve ruhumuz başka bir devirde kaldı. Sokakta
futbol oynanamaz oldu. Mahalle maçları, mahalle arkadaşları, sokak arasında
topun peşinden koşmalar, terli terli su içmeler yoktu artık.Gelişen ve değişen
dünya sokakları çocuklara bile çok görmüştü.Artık sokaklar arabalarındı.

Onların hepsi bir başka zamanda kaldı.Önce halı sahalara taşınan futbol,
artık iyiden iyiye bilgisayar konsollarına sıkıştırılmış durumda.En mükemmel
hareketleri, sanal ortamda muhteşem bir zariflikle yöneten çocuklara sahip
olduk.Bir dönemin çocukları Maradona gibi çalım atıp, Lineker gibi gol atmayı
arzuluyorken, bu günün çocukları ekran üzerinden Messi’yi yönetmenin hazzını
arıyor.

Artık futbol tutkunu insanlar azalıyor.Bilgisayarın ekranında, mükemmeli


gerçekleştirmiş olmanın doyumu insanlara yetiyor. Stadyumda olmak onlara
keyif vermiyor.Heyecanlar, umutlanmalar, öfkeler ve isyanlar artık sanal
dünyanın ekranında yaşanıyor.Artık 3 büyükleri tutan şehirli çocuklarımız
yok.Artık İngiltere-İspanya-İtalya-Almanya futbolunun önemli takımlarını
tutuyor çocuklar.

Neden tribünlere insanların gitmediği üzerine düşünürken bizim gibi


gelişmekte olan ülke insanlarının artık neyi arzuladığına bakmak gerekiyor.

“Messi evet Messi sağından attı solundan geçiyor, şutttttt ve


gooooolllllll” demeli çocuklar ve hayallerini sanallığa kilitlememeliler.

Randy Rhoads

13
Sayı :1 MER-ZİNE İDMAN YURDU

Duvar Yazıları

-Taraftar burada (stadyumda) yumruklarını sıkar, yutkunur, içine zehir akıtır,


şapkasını kemirir, dualar ve lanetler okur.Bir anda gırtlağını yırtarcasına haykırır,
pire gibi sıçrar ve “gol” diye bağıran yanındaki yabancıya sarılır.

-Bir taraftarın “Bugün benim takımım oynuyor” dediği pek görülmez.Çoğunlukla


“Biz oynuyoruz” der.

-Tanrı rızası için güzel bir maç lütfen

Eduardo Galeano (Gölgede ve Güneşte Futbol)

Dünyada akla değer veren yok madem,


Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el alem!
Ömer Hayyam

Yine de orada olmayı sevdim, pek tabii ki.Yükselen envait çeşit sesi
sevdim; oyuncular sahaya çıktığında çıkan sesi; sahada bir şey olduğu zaman
kendiliğinden yükselen biçimsiz uğultuyu; golden sonra veya üst üste gelen
ataklarda yenilenmiş bi kuvvetle yükselen tezahüratı.

İlk heyecanım geçtikten sonra orada yaşadığım hareketi, bir dalga gibi
sahaya itilip geri çekilmeyi de sevmeye başladım.Kimliksiz olmak harika bir
duyguydu; kimse benim kim olduğumu fark edemezdi

Nick Hornby (Futbol Ateşi)

14
Sayı :1 MER-ZİNE
ZİNE İDMAN YURDU

Tevfik Sırrı Gür’de Bir Akşamüstü

Tevfik Sırrı Gür’deyim bir


akşamüstü. Alışılanın aksine her yer
bomboş. Güneşin sessiz sedasız
aramızdan ayrılma hazırlıkları yaptığı
vakitlerde,
akitlerde, insanlar bir yerlere
koşuşturma telaşında kendilerini bile
umursamıyorken Tevfik Sırrı Gür çimleri
öylece mahzun duruyor.

Hiç böyle gördünüz mü


bilmiyorum. Sessizlik, yalnızlıkla sarmaş dolaş olmuş karşılıyor sizi. Hüznün bu
stadyumun her santimetrekaresine
etrekaresine ne kadar da işlemiş olduğunu o an
anlıyorsunuz. Adeta haykırıyor tüm yapı. Şehirlerin belleği olduğundan
bahsedilir hep. Oysa her yapının belleği vardır. Kaydeder tüm yaşananları.
Kulağı, kalbiyle eşzamanlı çalışanlara bir hediye olarak sunar tüm yaşadıklarını.
Stadyumların da kulakları, bellekleri, duyguları, gözleri ve hatta söyleyecek
sözleri vardır.

Tevfik Sırrı’nın bomboş tribünlerine aheste aheste bakıp stadyumun


kendine has yapısına
pısına göz gezdirirken derinlerden belli belirsiz bir ses
duyuyorum. Çimleri yalayan rüzgar duymayı engellemek için mi bu kadar
uğulduyor yoksa sesi o mu getiriyor insanın kulaklarına sanırım pek anlaşılacak
bir mevzu değil. Ama basbayağı hüzünlü bir ses duyuyorum.

Sonra geçmişin en ciddi tanığı anlatmaya başlıyor


başlıyor bana. Seslerden çok
duygularla konuşuyor. Geçmişin her anını anlatmaya istekli.

Önce “Osman” diyor. Anlıyorum. Bay gol diyorum bildiğim tek kelimeyle.
Bir geçmiş melodisi çalıyor sonra. İçinden efsanelerin hepsi geçiyor.
geç Osman’la
başlayan melodi sonra Muharrem’le devam ediyor. O aralar hem kalp atışları
hızlanıyor hem de müziğin ritmi.“İlle de İdman Yurdu İlle de Turgay Şeren”
diyor,

- Ne diyorsun diyorum.

15
Sayı :1 MER-ZİNE
ZİNE İDMAN YURDU

Sadece susuyor. Arkasından İsmet Arıkan hocadan bahsediyor. Futbol


dünyasının tekerine çomak sokmaya çalışan
ç adam diyor.

Devamında daha modern zamanlar devreye giriyor. Kalede Eser var ve


gol yemek yasak. Yücel bir dönemin kahramanı. Levent kaptan.

Tüm Mersin İdman Yurdu efsanesini anlatıyor bana o özlem dolu sesiyle.
Golleri, 29.000 seyirci taşıdığı günü, kimler geldi kimler geçti şarkısını. Öyle içten
söylüyor ki gözlerimdeki yaşlar engel tanımıyor.

Cümleleri geçmişin sevinç dolu olaylarını anlatırken bile kaygı dolu. Sonra
vedalaşıyoruz. Tüm yalnızlığı ve kasvetiyle baş başa bırakıp, Pazar panayırında
görüşmek
rüşmek üzere terk ediyorum orayı.

Tevfik Sırrı Gür cehennemi artık yorgunluğunun izlerini silmeye


çalışmaktan yorulduğunu belirtiyor. Yeniden Mersin İdman Yurdu ateşinin kasıp
kavuracağı başka bir dünyada var olmayı bekliyor.

Pessoa
essoa

16
Sayı :1 MER-ZİNE
ZİNE İDMAN YURDU

Tribünde başka bir kültür


yaratmak..

(Karnavalesk Futbol)
Başka bir Tribün Kültürü.

Kimseye gösteriş yapmak için değil, bir


büyüklük anlatışı, böbürlenme söylemi
oluşturmak için hiç değil. Başka
şehirlerin, başka dünyaların tribünlerini
küçümsemeden ya da gözünde
büyütmeden yeni bir tribün anlayışı.

Artık endüstriyel futbolun tribünleri ele geçirdiği bir çağda yaşıyoruz.


“Futbol asla sadece futbol değildir” şiarı her yanımızı kaplamış durumda.
Türkiye gibi Akdeniz toplumları bu şiarı biraz
biraz geç ve zorlu olarak uygulayabiliyor.
Kuzey ve Orta Avrupa ülkelerinin tersine “Akdeniz Futbolu” endüstriyel bir
tribün kültürü oluşturamadı henüz. Hem İspanyollar hem de İtalyanlar (tribün
olarak) “endüstriyel tribün” kıskacına tam anlamıyla yakalanmış değiller. Ya da
en azından henüz ele geçirilmemiş kaleleri mevcut.

Tribünlerin birer endüstri nesnesi haline getirilmeye çalışıldığı bu yeni


anlayış artık taraftar olma duygusunun yerini başka bir duyguya bıraktırıyor.
Müşteri olmak ve duygudan ziyade kazanmak
kazanmak üzerine düşünmek… Vs. Tribünde
yaratılmaya çalışılan bu yeni düşünce biçimi için tribünler bir oyun alanı. Siyasi-
Siyasi
ekonomik, daha genel olarak güç… Vb.

Biz diyoruz ki yepyeni bir tribün anlayışını hayata geçirmenin ilk şartı
endüstriyel (iktisadi) aklın tersine bir “tribün dünyası etiği-estetiği”
etiğ
oluşturmaktır. Artık tribün kişilerinin yapması gereken o tribünde varoluşuyla
buna karşı durmaktır. Futbol zamanlarını profesyonel bir futbol baskı-destek
baskı
aracı olarak kurgulamanın yanında herkesin kendini karnavala, panayıra gelmiş
kadar rahat olarak hissedebileceği bir mekan olarak görülmeli tribünler.

Bugün Mersin İdman Yurdu tribünleri (Şeytanlar Grubu) bu tür bir tribün
anlayışının oluşması için çaba
ç sarf etmektedir.. Bu “başka tribün kültürü”
kü aslında

17
Sayı :1 MER-ZİNE
ZİNE İDMAN YURDU

biraz Akdeniz’e özgü bir yaşam tarzının Avrupa aklından değil de Güney
Amerika tutkusundan beslenmiş haliyle oluşuyor.

Bu hareket genel hatlarıyla tribünleri bir karnaval olarak tasarlamanın


yanında bir tavır olarak karnaval-futbol
karnaval anlayışınıı ortaya atmaktadır. Karnaval,
insanların gündelik hayatın dışına çıktığı ve o hayata alternatif bir gerçeklik
oluşturduğu yer ve zamanlar olduğuna göre futbol zamanları da buna uygun
olarak tasarlanmaktadır. Herhangi bir üst merciden insanların organizasyonuna
organizasy
ihtiyaç duymaksızın oluşturulan tezahüratlar veya maç öncesi-sırası
öncesi şenlik
görüntüleri bu karnaval futbol anlayışının en önemli parçasıdır.

Bu hareket özünde futbolu bir oyun olarak kabul eder. Ancak bu asla
galibiyet ve mağlubiyet hesabı yapmamak anlamında
anlamında anlaşılmamalı. Tam
tersine her oyunun bir amacı vardır. Eğer oyunu amacından çıkarırsanız,
karnaval-futbol
futbol birliğini de kırmış olursunuz. Çünkü karnaval oyunları asla
amaçsız ve basit bir eğlenceden ibaret olarak düşünülemez.

Mersin İdman Yurdu tribünleri oyunun amacına karşı değildir. Tam


tersine oyunun amacı için her şeyin mubah olduğu bir dünyanın kurallarına
karşıdır.

Karnavalesk futbol esasında, endüstriyel futbolun en önemli yapıtaşı


olarak görülen endüstriyel tribünlerin oluşmaması veya değiştirilmesi-

18
Sayı :1 MER-ZİNE İDMAN YURDU

engellenmesi için gerekli bir oluşumdur. Bu oluşum tribünlerde yaratılan yeni


bir tavırdır.

Karnavalesk futbol özünde keyiften beslenir. Haz, fayda ve mutluluk


kavramlarından ziyade keyifli olmak duygusu ön plandadır. Eğlence-mutluluk-
haz gibi duygular genelde dışarıdan oluşturulur ve anlıktır. Oysa keyifli olmak
hüznün en doruğunda bile yaşanabilir bir süreçtir. Keyif bir amaç değil süreçtir.
Amaçları olsa da amaca bağlanmadan ilerler. Her an kendine yeni bir umut
satın almaktan ziyade, yeni bir umudu şapkadan çıkartmaktan yana bir tribün
öyküsü yaratır Karnavalesk futbol. Eğlencelik hayatlardan ziyade, rutinleşen
dünyamızda yepyeni çatlaklar yaratan keyifli bir futbol karnavalı sunulur.
Karnavalesk futbol-tribün, endüstriyel futbol eleştirmenlerinin makro bakış
açısına karşılık mikro bir tavır önerir.

Karnavalesk tribün, gülme üzerine kurulu, tutkulu bir tribün anlayışı


oluşturma yolunda sürekli bir devinim içindedir.Gülmek basit bir eğlence
(komiklik) tepkisi olarak düşünülmez. Gülme, otoriter ve baskı unsuru yaratan
her türlü imgenin alaşağı edilmesidir. Gülme bir dil olarak Şeytan’ın dilidir.
Boyun eğmeyen bir dilde konuşuyor olmak ve bunu tribünde, şiddetten ayrı bir
tavırla konuşuyor olmak Karnavalesk futbolun ana kaynaklarından biridir.

Tribünde grubun varlık kaynağı her şeyden önce somut ve


duyusaldır.Tribün insanlarının birbirleriyle kol kola şarkılar söylemesi tüm
bedeniyle o şenlik dünyasının bir parçası haline gelmesine neden olur.

Tribünlerde çılgınlık yüceltilir.Çılgınlık, ruhun özgürce ortaya çıktığı,


kabına sığmadığı zamanlardır.Her türlü baskıya karşı olan Karnavalesk futbol
anlayışı tribünlerde normal olmayan, çılgınca hareketleri destekler. Bir bakıma
tribünleri çılgın bir topluluk olarak tasarlar.

Karnavalesk tribün anlayışı futbolu ve tribünleri birer sanat eseri olarak


görür. Fakat bu sanat eseri ne bir sinema, ne tiyatro ne de bir sergiye benzer.
Oralarda sanat izleyicisiyle buluşur. İzleyici asla sanat eserinin katılımcısı olamaz
(Tiyatro çevrelerinde istinası olsa da sadece bir istisna olarak kalmaktadır).Oysa
karnaval-tribünleri, futbolu ve tribünleri bir sanat ortamı olarak düşündüğü gibi,
sanatsal coşkuya insanları katmaya çalışır. Sanat eseri olarak futbol; tribün ve

19
Sayı :1 MER-ZİNE
ZİNE İDMAN YURDU

futbolcuların birlikte yarattığı bir gösteri haline


haline bürünür. İzleyici olmak isteyeni,
katılması için kışkırtır.

Endüstriyel futbol ile Karnavalesk futbolun şenlik temaları arasında


uzlaşmaz bir ayrılık vardır.Endüstriyel futbolun şenliği, resmi bir üst merci
tarafından yönetilir ve maddi olarak gösteriş ve düzen dünyasına aittir.Oysa
Karnavalesk tribün anlayışının şenliği bizzat taraftarın ürettiği, yönettiği bir
gösteridir.

Günümüzün soluk almakta zorlanan futbol ikliminin değişmesi için,


Karnaval-Futbol
Futbol hareketinin, tüm tribünlere sıçrayacağını umuyoruz. Sahaya
çemkirerek
rerek tezahürat eden tribün gruplarının da, artık “başka bir futbol”dan
önce “başka bir tribün” yaratma cesaretini üzerine alması gerekiyor.
Not: “Karnavalesk futbol” bir sonraki sayıda devam edecektir.

Katkıda bulunmak veya görüş bildirmek için

mersinidmanyurdu1@hotmail.com ve http://illedeidmanyurdu.blogspot.com
://illedeidmanyurdu.blogspot.com

The Wall

20

Вам также может понравиться