Вы находитесь на странице: 1из 10

Işığın bir yolu vardır.

O yoldan ilerleyip sonuna varmak isteyen varsa, bunu faal şekilde çalışarak
yapsın.
Bu yolu bulabilmek ve bu yoldan gitmek için gerekli açıklamalar bunlardır. Seni yaratanı sevecek, seni
şekillendirenden korkacaksın. Seni ölümden kurtaranı yücelteceksin. Alçakgönüllü ve zengin ruhlu
olacaksın. Ölüm yolunda ilerleyenlere katılmayacaksın. Allah’ın hoşuna gitmeyen her şeyden nefret
edeceksin. Her çeşit ikiyüzlülüğü hor göreceksin. Rabbin emirlerinden ayrılmayacaksın.
Kendini övmeyeceksin, her konuda alçakgönüllü olacaksın. Kendini yüceltmeye-ceksin. Başka birine
karşı işler çevirmeyeceksin. Yüreğinde kibir duyguları taşımayacaksın. Karşındakini kendi
yaşamından da öte seveceksin. Çocuk düşürmeyeceksin ve doğan çocuğu öldürmeyeceksin.
Oğluna ve kızına ilgisiz kalmayacaksın. Dünyaya gelişlerinden başlayıp, onlara Allah’tan korkmalarını
öğreteceksin. Başkasının malına göz dikmeyecek, cimri olmayacaksın. Kendini beğenmişlere
katılmayacak. Alçakgönüllü ve dürüst olanlarla görüşeceksin.
Başına ne gelirse iyi sayacaksın. Çünkü Allah’ın istemediği şeyin olamayacağını biliyorsun.
Düşüncelerinde değişken, konuşmalarında ikiyüzlü olmayacaksın. Nitekim çift yönlü dil, bir ölüm
kemendidir.
Elindeki her şeyi karşındaki ile paylaşacak, hiç bir şeye "benimdir" demeyeceksin. Çünkü bozulmayan
değerleri paylaştığınıza göre, bozulabilenleri bir kat daha paylaşmalısınız. Konuşurken acele
etmeyeceksin; nitekim dil bir ölüm kemendidir.
İffetli kalabilmen için tüm gücünü kullan. Ruhunun iyiliği bunu gerektiriyor. Elini almak için uzatma
ve vermemek için geri çekme. Sana Rabbin sözünü söyleyecek olan her kimseyi gözbebeğin gibi
seveceksin.
Gece ve gündüz aklına kıyamet gününü getireceksin ve ister sözlerinle bir ruhu nasıl kurtarabileceğini
düşündüğünde, ister konuştuğunda, ister öğüt verdiğinde veya günahlarının cezasını çekmek için
ellerinle çalıştığında her gün azizlerin beraberliğini arayacaksın. Vermek için duraksamayacaksın, ne
de armağanını hakaret edercesine vereceksin. Doğru payı kimin verdiğini biliyorsun. Sana teslim
edileni olduğu gibi koruyacaksın, hiç bir şekilde azaltmadan veya ellemeden.
Kötülükten daima nefret edeceksin. Adil şekilde yargılayacaksın. Çatışmalara neden olmayacaksın
aksine çatışmaların uyuşmalarını sağlayarak barışı yeniden kuracaksın. Günahlarını açıklayacaksın.
Kötü bir vicdanla dua etmeye kalkma. İşte ışık yolu bunlardan oluşuyor.
"Her şeyden önce, aydınlık kapılarının sana açılması için dua et. Çünkü, eğer Allah ve Mesih ona
anlamayı bahşetmemişse, kimse göremez ve de anlayamaz"

DİYOGNETUS
(Diyognetus’ a Mektup)
(II. yüzyılın sonu)

(Diyognetus’ a Mektup’tan, 5-6)

Paskalya 5. Çarşamba
Hıristiyanlar "vücutlarında" yaşıyor, oysa vücutlarına göre değil. Yaşamlarını yeryüzünde
sürdürürler, oysa uyrukları gökyüzüne aittir.
Hıristiyanlar, ne yerleşim alanı, ne dil, ne de yaşam alışkanlıkları ile diğer insanlardan ayrılmazlar.
Nitekim, özel kentlerde yaşamıyorlar, acayip bir dil kullanmıyorlar, kendilerine özgü bir yaşam şekli
sürdürmüyorlar. Öğretileri, yenilikleri seven insanlar tarafından derin düşünce ve araştırma yolu ile
keşfedilmemiştir. Bazıları gibi de insanın türettiği felsefenin savunucusu değillerdir. Yunan veya
barbar kentlerde, rasgele otururlar ve giysilerinde, gıdalarında ve yaşamlarında o yerin törelerini
izlerler; fakat amaçlan şahane ve herkesin kabullendiği görüşle inanılmaz bir yaşam şeklidir. Kendi
vatanlarında otururlar; ama yabancılar gibi; yasalara bağlı vatandaşların tüm faaliyetlerine katılır, tüm
zorunlulukları kabul ederler; fakat geçici konuklar gibi. Her yabancı ülke vatanlarıdır ve her vatan
onlar için yabancı bir ülkedir. Diğerleri gibi evlenirler; fakat çocuklarını sokağa atmazlar. Sofralarını
paylaşırlar, yatakları değil.
Vücutlarında yaşarlar, oysa vücutlarına göre değil. Yaşamlarını yeryüzünde sürdürürler, oysa uyrukları
gökyüzüne aittir. Yasalara itaat ederler, yaşam şekilleri ise yasalardan üstündür. Herkesi severler ve
herkesin zulmüne uğrarlar. Tanınmazlar fakat yargılanırlar. Ölüme gönderilirler ve böylece yaşamı
alırlar.
Yoksuldurlar, fakat birçoklarını zengin ederler.

Her şeyden yoksundurlar, fakat her şeyi fazlasıyla bulurlar. Hor görülürler ve bunda şanlarını elde
ederler. Ünleri saldırıya uğrar ve bu ara adaletleri vurgulanır.
Hakarete uğrarlar, kendileri ise takdis ederler, onlara namussuzca davranılır, karşılığında saygı
gösterirler. İyilik yapmalarına rağmen suçlu gibi cezalandırılırlar ve cezalandırıldıklarında yaşamı elde
etmiş gibi mutlu olurlar. Yahudiler onlarla savaşırlar, yabancıymış gibi ve putperestler onlara eziyet
ederler. Oysa onlardan nefret edenler, bu düşmanlıklarının nedenini açıklayamıyorlar.
Tek bir ifade ile vücutta ruh ne ise dünyada Hıristiyanlar aynı şeydir. Ruh, vücudun her uzvunda
bulunur ve Hıristiyanlar dünyanın her kentine dağılmış haldeler. Ruh vücutta konaklıyor, oysa
vücuttan türemiyor. Hıristiyanlar da bu dünyada konaklıyorlar, fakat bu dünyaya ait değiller.
Görünmeyen ruh, görünen vücudun içine kapatıldığı gibi Hıristiyanlar da görünürde dünyada ya-
şamaktalar; oysa ki, Tann1ya gerçek tapınmaları görünmezdir.
Hiçbir haksızlığa hedef olmamasına karşın vücut nefretle saldırıp, ruha savaş ilan etmektedir. Çünkü
ruh duyumsal zevklerden haz duymasını engelliyor; aynı şekilde dünya, onlardan hiçbir hakaret
görmemesine karşın salt kötülüğe karşı geldikleri için Hıristiyanlardan nefret etmektedir.
Nasıl ki ruh nefret konusu olmakla birlikte vücuda ve uzuvları seviyorsa, aynı şekilde Hıristiyanlar
onlardan nefret edenleri severler. Ruh vücudun içine kapatılmıştır; oysa o bu vücudu desteklemektedir.
Hıristiyanlar da bir hapis örneği, dünyanın içine tutukludurlar; oysa ki, dünyayı taşıyan onlardır. Nasıl
ki ölümsüz ruh ölümlü bir çadırda yaşıyorsa, aynı şekilde Hıristiyanlar bozulabilen şeyler arasında
yolculuk eden yolcular gibidirler ve gökyüzünün bozulmazlığını beklemekteler.
Gıdalarda ve içkilerde eziyet gören ruh, daha iyi olur. Eziyetlerle karşılaşan Hıristiyanlar da her geçen
gün ile çoğalırlar. Tanrı onları öylesine soylu bir yere yerleştirdi ki, orayı terk etmeleri uygun düşmez.

KİRİLLOS (KUDÜS’LÜ)
(313-386)
Kirillos, muhtemelen Kudüs’te, 313 yılında doğdu. 343 yılında rahip olarak atanır, daha sonra da
Kudüs episkoposu olur.
Fakat bölgede Ariyanizm hüküm sürmektedir. Kirillos, Ariyanlar’ ın kendisi hakkında yaydıkları
iftiralar yüzünden. 357 yılında sürgüne gönderilir. Bu ilk sürgün sırasında Kirillos Antakya’ya ve
Tarsus’a sığınacaktır. 359 yılında Kirillos birkaç ay için Kudüs’e döner. Daha sonra yeniden, 362
yılına kadar sürgüne gönderilir. Sakin geçen bir süreden sonra Kirillos, imparator Valentius
zamanında, 378 yılına kadar yeniden sürgün edilir. 381 yılında, İstanbul Konsiline (381) katılabilir.
Bu konsil, "çok saygıdeğer ve çok dindar Kirillos’ un Ariyanizm’ e karşı büyük mücadele vermiş
olduğunu" ilan eder. Kirillos, 18 Mart 386 günü ölür. Kirillos’ un yazılı eserlerden elimizde bir
mektup, bir homeli (dinsel söyleşi) ve 24 kateşez kalmıştır. Kirillos kateşez’ lere örnek olarak
gösterilir. Gerçekten onun "kateşezleri" Hıristiyanların ilk çağlarının en kıymetli hazinelerinden
biridir. Bunların hepsi katekümen’ lere veya yeni vaftiz olmuş kimselere hitap etmektedir. Yeni vaftiz
olmuş kimselere hitap eden kateşez’ lere "mistagojik" adı verilmiştir. Çünkü bunlar "gizlere giriş"
niteliğindedir. Bu kateşezler Kirillos tarafından, Kudüs’te Mesih’in mezarı yanında, Kalvarium
mahallinde veya Anastasis’ in (Diriliş) değirmi yapısında söylenmişlerdir.
Kirillos, imanı çok, basit ve direkt bir üslupla nakletmektedir. Kirillos’ un katekümenlerden ve yeni
vaftiz olanlardan istediği şey, dahi şahıslarla kişisel ve canlı bir ilişki yaşamıdır. Kirillos’ un dili
daima Kutsal Kitap’ta veya liturji de kullanılan dil olmuştur. Kirillos liturjik alanda, gerek ayinler
bakımından, gerekse açıklamalar bakımından bir yol gösterici olmuştur. Günümüzde birçok yazar,
Kudüs’ lü Kirillos’ u, Doğu liturjisinin ve "mistagojik" (gizemlere nüfuz etmeyi sağlayan) teolojinin
kurucusu olarak kabul etmektedir.
(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 12-3.5-6)

Olağan 13. Cumartesi


Yanıltıcı arzuları izleyip, bozulan eski insandan soyunun ve yeni insanla giyinin.
Günahın kölesi olan biri varsa, inanç sayesinde manevi evlat konumunda özgür olarak yeniden
doğmaya hazırlansın. Günahların kötü köleliğini terk edip Rabbin mutlu köleliğini kazandıktan sonra,
göksel krallığının mirasına konmaya layık sayılsın. Tövbe aracılığı ile yanıltıcı arzuların peşinde
bozulan eski insandan soyunun ve onu yaratanın bilgisine uygun olarak yenilenen yeni insanla giyinin.
Sonsuz konutlarda kabul edilebilmeniz için, inanç yolu ile Kutsal Ruh’un teminatını edinin. Herkesin
arasında iyice belirtilmiş olabilmeniz için gizemsel işarete yaklaşın. Kutsal ve iyi şekilde düzenlenmiş
Mesih’in sürüsüne katılın ki, günün birinde sağında oturduğunuzda, mirasınız olarak hazırlanan
yaşamı kabul edebilesiniz.
Nitekim bir ten misali günahların sertliğini halen taşıyanlar, Mesih tarafından yeniden doğma
vaftizinde bahşedilen Allah’ın lütfuna yaklaşmadıkları için sonunda yerleşirler. Pek tabi ki bedenlerin
yeniden doğmasından değil, ruhun yenilenen doğumundan söz ediyorum. Nitekim bedenler görülen
ana babalar aracılığı ile doğrulur. Ruhlar ise inanç sayesinde yeniden doğarlar ve gerçekten:
"Ruh istediği yerde eser." O zaman layık görünürsen sana, "Aferin, iyi ve güvenilir uşak" (Mt. 25, 23)
denildiğini duyabilirsin. Yeter ki, vicdanında hiçbir ahlaksızlık ve sahtekarlık kalmış olmasın.
Şayet burada bulunanlar arasında biri, Allah’ın lütfunu kandırmayı düşünüyorsa, hem kendini aldatır
hem de gerçeklerin değerini bilmez. Ey insan, aklını ve gönlünü inceleyen için içtenlikle ve aldat-
macadan yoksun bir ruh edin.
Şimdiki zaman tövbe zamanıdır. Sözlerin ve eylemlerinle işlediğin suçlan ister gece olsun, ister
gündüz açıkla. Uygun zamanda yeni dini kabul et ve kurtuluş gününde göksel hazineyi kabul et.
Lütfu bol miktarda alabilmesi için amforanı (kalbini) temizle; nitekim günahların affedilmesi herkese
aynı şekilde tanınır. Buna karşın Kutsal Ruh’un katılışı herkesin inancına orantılı olarak bahşedilir. Az
çalıştıysan az alacaksın, aksine çok uğraştıysan ödülün bol olacaktır. Her ne yaparsan, iyiliğin için
yapmış olursun. Sana uygun olanı düşünüp yapmak yararınadır.
Birine karşı düşmanlığın varsa affet onu. Günahlarının affedilmesi için geliyorsan, senin de günah
işleyeni affetmen gereklidir.

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden. 3, 1-3)


18 Mart, Aziz Kudüs’ lü Kirillos Bayramı
Mutluluğun kokusu artık size erişiyor, ey aydınlatılmış olanlar. Göksel taçları örmek için şimdiden
tinsel çiçekleri topluyorsunuz. Kutsal Ruh’un korkusu şimdiden üzerinize esiyor; şimdiden saray
girişinin yakınlarında bulunuyorsunuz: bakarsınız kral sizi içeriye bile alır!
Hysop ile kutsanacak olanlar, hafta azap çektiğinde kamışla Hysop içirtilenin gereği ile tinsel bir
Hysop ile arındırılmış olanlar için "Gökler sevinsin, yeryüzü neşeyle coşsun" (Mezm. 95, 11). Göksel
kuvvetler de sevinsin; tinsel Damat ile birleşecek olan ruhlar hazırlansın. Çölde "Rabbin yolunu
hazırlayın" (Mt. 3, 3) diye bağıran birinin sesi yankılansın.
Ey adaletin çocukları, "Rabbin yolunu düzeltin" (Yu. 1,23) diyen ve öğütleyen Yahya’ya yardımcı
olun. Sonsuz yaşama rahatlıkla ulaşabilmek için tüm güçlük ve engelleri ortadan kaldırın. Gerçek bir
inançla, Kutsal Ruh’un karşılamaları için ruhun kaplarını hazırlayın. Damadın düğününe
çağrıldığınızda an olabilmek için giysilerinizi tövbe ile yıkamaya başlayın.
Nitekim Damat herkesi davet ediyor. Çünkü lütuf cömert ve kapsamlıdır. Vaizlerin sesi herkesi bir
araya getiriyor. Sonra ise O, vaftizin imgesi olan düğüne kabul edilecek olanları seçecektir.
Adlarını vermiş olanlardan biri için: "Arkadaş, üzerinde düğün elbisesi olmadan buraya nasıl girdin?"
(Mt. 22,12) denilmesin şimdi.
Aksine Allah’ın isteği ile herkes: "Aferin, iyi ve güvenilir uşak, sen küçük işlerde güvenilir olduğunu
gösterdin. Ben de seni büyük işlerin başına geçireceğim. Gel, efendinin şenliğine katıl!" (Mt. 25, 21-
23) sözlerini duyabilsin.
Nitekim şimdiye kadar kapının dışında kaldınız, fakat "Kral beni odasına aldı" diyebilme durumunuz
da olsun. Ruhum Rabde bayram etsin. Bana kurtuluş giysisini giydirdi. Başına taç giyen bir damat ya
da mücevherlerle süslenen bir gelin gibi beni adaletin mantosu ile sardı (bk. İşaya 61, 10).
Hepimizin ruhu, lekesiz ve benzer kusurlardan yoksun olsun. Lütfe erişmeden önce demiyorum, fakat
lütfe eriştiğinizde vicdanınız, içinde hiçbir mahkûmiyet nedenini taşımaksızın etkililiğine katılsın.
Gerçekten yüce bir şeydir bu kardeşlerim: büyük bir dikkatle yanaşın ona. İçinizden her biriniz, sayısız
meleğin önünde Allah’ın karşısına çıkacaktır. Kutsal Ruh damgasını ruhlarınıza basacaktır. Yüce
kralın emrinde görev görmek için seçileceksiniz.
Bunun için hazırlanın ve tetikte durun, beyaz giysiler giymekle değil: içinizi sevginin ve tam bilincin
zenginliği ile donatarak.

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerden, 33. 51 8)


Olağan 31.Çarşamba
Golgota’ da tövbe eden hırsıza kurtuluşu bahşeden O, kendisine inananları kurtaracaktır.
İnanç tektir, oysa cinsi çifttir. Nitekim dogmalarla ilgili inanç, yani anlığın açıklanan gerçekleri
bilmesi ve kabullenmesi. Rabbin dediğine göre bu inanç, kurtuluş için gereklidir Sözümü işitip beni
gönderene iman edenin, sonsuz yaşamı vardı? ve de "Oğul’a inanan yargılanmaz, ölümden yaşama
geçer" (bk. Yu. 3,18,24).
Ey Allah’ın insanlara karşı olağanüstü iyiliği! Doğru olanlar, uzun yıllar süren çalışmaları ile Allah’ın
hoşuna gittiler. Oysa onların Allah’ın kabullendiği uzun süreli ve kahramanca bir hizmet yoluyla elde
ettiklerini, Isa sana kısa bir sürede verir. Nitekim. Isa Mesih’in Rab olduğuna ve Allah’ın onu ölüler
arasından dirilttiğine inanıyorsan, kurtulup cennete, tövbe eden hırsızı da oraya alan tarafından kabul
edileceksin. Bu konuda hiçbir kuşkun olmasın. Çünkü bu kutsal Golgota’ da bir anlık inanç için hırsıza
kurtuluşu veren O, seni de inandığın taktirde kurtaracaktır.
Mesih’in armağanı olan başka bir inanç cinsi de vardır. Nitekim:
‘Ruh’un aracılığıyla birine bilgece söz söyleme yeteneği, bir diğerine aynı Ruh’tan bilgiyle söz
söyleme yeteneği, birine aynı Ruh’la iman, bir diğerine hastaları iyileştirme gücü veriliyor" (I. Kor.
12, 8-9). Dolayısıyla Ruh tarafından bahşedilen bu inanç salt dogmalarla ilgili olmayıp, insanın tüm
güçlerini aşan mucizelerin nedenidir. İnanç sahibi olan dağa: "Buradan şuraya göç diyebilecek ve dağ
göçecektir" (Mt. 17, 20). Şayet biri, içinde hiç bir kuşku taşımaksızın, bu sözleri insancın dürtüsü ile
söyler ve böyle olacağına gerçekten inanırsa, o zaman lütfe erişecektir.
Bu inanç için: "Bir hardal tanesi kadar imanınız olsa" (Mt. 17, 20) denilmiştir. Hardal tanesi çok
küçüktür, fakat olağanüstü bir etkiye sahiptir. Ufak bir! alana ekildiğinde uzun dallar uzatır ve
büyüdüğünde gökyüzündeki kuşlara gölge sağlayabilir. Aynı şekilde inanç çok kısa sürede ruhta
mucizeyi etkiler yaratır.
İnanç, konusu Allah olan bir iç tanrısıdır. Allah tarafından aydınlatılan aklın, izin verilen ölçüde özü
içtenlikle algılamasıdır. İnanç dünyayı bir uçtan bir uca kat eder ve şimdiki düzenin bitiminden önce
yargılamayı yer almış gibi görür ve vaat edilen ödülün tadını önceden alır.
Sana bağlı olan ve Allah’a yönelen o inanca sahip ol ki, O sana insan gücünü, inancı da verebilsin.

(Kirillos [Kudüs’ Iü], Kateşezlerinden, 5, 12-13)


Olağan 31. Perşembe
İmandan kaçarsak mahvolmuş, imana sadık kalırsak kurtulmuş olacağız.
İnancı öğrenip öğrettiğinde, şimdi salt sana Kilise tarafından önerilen ve Kutsal Kitap’ın
garantileyeceği şeylere sarıl ve aklında tut. Oysa herkes Kutsal Kitabı okuyabilecek durumda değildir.
Bazıları yeteneksizliklerinden, bazıları da çeşitli uğraşlardan engellenir. Bu yüzdendir ki, ruhun bu
cehaletten zarar görmemesi için, inancımızın tüm dogması birkaç tümcede özetlenmektedir.
Sana önerim, bu inancı yaşamının tüm günleri boyunca yanında yol erzak’ı olarak taşıman ve biz bile
fikir değiştirip, bugün öğrettiklerimizin aksini öğretsek ya da bir kötülük meleği bir iyilik meleğine
dönüşerek seni yanlışlara sürüklemeyi denesek bile, başkasını hiçbir zaman kabul etmemendir. "Biz ya
da gökten bir melek bile size bildirdiğimiz müjdeye ters düşen bir müjde bildirirse, lanet olsun ona!"
(Gal. 1,8).
İnancın simgesini iyice ezberinde tutmaya çalış. İnsan kaprislerine göre yapılmamıştır. Tüm Kutsal
Kitap’ın en önemli kısımlarından yapılan bir seçkinin sonucudur. Bunlar, inancın tek öğretisini bir
araya getiriyorlar.
Nasıl ki bir hardal tohumu küçücük olmasına karşın özünde tüm dallan içeriyorsa, aynı şekilde
inancın simgesi, kısa formüllerinde gerek Eski, gerekse Yeni Ahit’te var olan öğretinin tümünü
içermektedir.
Bu yüzden, kardeşlerim, sizlere iletilen geleneği bütün bağlılığınızla koruyun ve öğretilerini
yüreğinizin derinliklerinde kaydedin. Dikkatle nöbet tutun ki, düşman sizi umursamaz ve tembel
bulup, bu hazineyi sizden çalmasın. Tetikte durun ki, hiçbir sapkın size öğretilen gerçekleri
saptırmasın. Unutmayın ki, inanç sahibi olmak elinize konulan parayı çoğaltmak demektir. Yine
unutmayın ki, Allah size verilenlerin hesabını isteyecektir.
Havan, "Her şeye yaşam veren Tanrı’nın ve Pontius Pilatus’ un önünde yüce inanca tanıklık etmiş olan
Mesih İsa’nın huzurunda sana şunu buyuruyorum" der (1. Tim. 6, 13). Rabbimiz İsa Mesih’in
dönüşüne kadar, size öğretilmiş olan bu inancı lekesiz olarak koruyun.
Yaşamın hazinesi sana teslim edilmiştir ve Rab gelişinde bu emaneti senden geri isteyecektir.
"Mübarek ve tek Hükümdar, kralların Kralı, Rablerim Rabbi, ölümsüzlüğün tek sahibi, yaklaşılmaz
ışıkta yaşayan, hiçbir insanın görmediği ve göremeyeceği Tanrı, Mesih’i belirlenen zamanda ortaya
çıkaracaktır" (I. Tim. 6, 15-16). Onur ve kudret sonsuza dek O’nun olsun. Amin.

(Kirillos [Kudüs’ Iü], Kateşezlerinden, 3,13.623)

Olağan 4. Perşembe
Yahudiler için rezalet, putperestler için de saçmalık olan haç bizim için kurtuluş kaynağıdır.
Hiç kuşkusuz Mesih’in her eylemi Kilise için şan kaynağıdır. Haç ise şanların şanıdır. Pavlus’ un
söylediği de buydu. "Rabbimiz İsa Mesih’in çarmıhından başka bir şeyle asla övünmem" (Gal. 6, 14).
O doğuştan kör olan adamın Siloe havuzunun yakınlarında yeniden görebilmesi gerçekten olağanüstü
bir olaydı. Oysa dünyadaki tüm körlerle karşılaştırılırsa ne değeri kalır? Tam dört günden beri ölü olan
Lazar’ ın yeniden yaşama kavuşması olağanüstü ve doğal düzenin dışında bir olaydır. Oysa bu nimet
ona ve salt ona tanındı. Tüm dünyada günahlarından dolayı ölü olanları düşünürsek, bunun ne önemi
vardır?
Beş ekmeği çoğaltan ve bir kaynağın bolluğu ile beş bin kişiye gıda temin eden mucize şaşırtıcı oldu.
Oysa yeryüzünde cehaletin açlığı ile eziyet çeken kalabalıkları düşünürsek, bu mucize neye yarar?
Şeytan’ın on sekiz yıldan beri bağladığı o kadını, bin anda sakatlığından kurtaran o mucize de
hayranlığa layıktın. Oysa bunun da günahlarımızdan oluşan zincirlerle yüklü olan tümümüzün
kurtuluşu karşısında ne önemi olabilir?
Haç’ın şanı, cehaletleri yüzünden kör olanlara ışık yağdırdı. Günahın zorbalığı ile bağlı olanları çözdü
ve tüm dünyayı kurtardı.
Demek ki, Kurtarıcı’ nın haçından utanmamalıyız, aksine övünmeliyiz. Çünkü "haç" sözcüğü
Yahudiler için rezalet, putperestler için de saçmalık anlamına geldiği doğru ise de bizim için kurtuluş
kaynağıdır.
İmansız olanlar için saçmalıksa, kurtarılmış olan bizler için Allah’ın gücüdür. Nitekim, bizim için
yaşamını veren basit bir insan değildi. İnsan şekline giren Allah’ın Oğlu, Allah’ın kendisiydi.
Şayet bir zamanlar Musa’nın buyruğuna göre kurban edilen o kuzu, yok edici Meleği uzak tuttuysa,
dünyayı günahtan kurtaran o Kuzu, bizi günahlardan arındırmak için daha etkili olmaz mı? Şayet ustan
yoksun bir hayvanın kanı kurtuluşu temin ettiyse, Allah’ın Tek doğumlusu’nun kanı bize, gerçek
kurtuluşu getirmez mi?
O kendi iradesine karşı gelerek ölmedi. O’nu kurban eden de şiddet olmadı. Kendi iradesi ile kendini
sundu. Söylediklerini dinle: "Canımı vermeye de onu tekrar almaya da yetkim var" (Yu. 10, 18).
Istırabına kendi iradesi ile yanaştı. Bu denli yüce bir yapıttan dolayı mutlu, vereceği meyve yani
insanların kurtuluşu için içi neşe ile dolu. Çarmıhtan utanmıyordu. Çünkü dünyaya kurtuluşu
veriyordu. Acı çeken de herhangi bir insan değildi. İnsan olan Allah idi ve bir insan olarak zaferi
boyun eğerek kazanmaya kararlıydı.
Bu yüzden haç senin için salt huzurlu zamanlarda bir mutluluk kaynağı olmasın. Emin ol ki, zulüm
zamanında da öyle olacaktır. Salt barışta İsa’nın dostu olup, savaşta düşmanı olmaya kalkma.
Şimdi günahların affediliyor ve kralının tinsel armağanlarının yüce yararını görüyorsun. Bu yüzden
savaş yaklaştığında, kralın uğruna kahramanca dövüşeceksin.
Hiçbir kötülük yapmamış olan İsa, senin için çarmıha gerildi. Senin için çarmıha çivilenenin uğruna
sen çarmıha gerilmez misin? Armağanı veren sen değilsin, verebilecek durumda daha olmadan
alıyorsun. Sonra bunu yapabileceğinde, sen salt minnettarlığının karşılığını veriyorsun. Sana duyduğu
sevgi uğruna Golgota’ da çarmıha gerilene borcunu ödüyorsun.

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 15, 1-3)


Noel Hazırlık, 1 Pazar Günü
Salt ilk gelişi derin düşünmeyelim, bununla yetinmeyelim. İkinci gelişin beklentisi ile yaşayalım. O
zaman bu dünyanın sonu gelecek ve yeni bir dünya doğacaktır.
Biz Mesih’in geleceğini ilan ediyoruz. Nitekim gelişi tek değildir, bir ikincisi de olacaktır ve bu bir
öncekinden çok daha şanlı olacaktır. Çünkü ilk gelişinde acının damgasını taşıdı, diğeri ise tanrısal
krallığın tacını taşıyacaktır. Rabbimiz Isa Mesih’te her olayın çoğunlukla, iki yönlü olduğunu iddia
edebiliriz. Doğuşu iki yönlüdür. Biri zamandan önce, Allah Baba’dan ve diğeri insan olarak doğuşu en
şanlı bir dönemde,bir bakireden.
Tarihteki inişleri ikidir. İlk kez karanlık ve sessiz bir şekilde gelmiştir, kuzu postuna düşen yağmur
gibi. Gelecekte ikinci bir kez, herkesin gözleri önünde görkemli ve açık bir şekilde gelecektir.
İlk gelişinde kundak bezlerine sarılıp bir ahıra konuldu. İkincisinde bir ışık mantosunu giyecektir.
İlkinde, onursuzluğu reddetmeden çarmıhı kabul etti. İkincisinde etrafında meleklerin ordusu ile
ilerleyecek ve şanla dolu olacaktır.
Bu yüzden salt ilk gelişi derin derin düşünmeyelim. Bununla yetinmeyelim. İkinci gelişin beklentisi ile
yaşayalım. Mademki ilkinde ‘Rabbin adıyla gelene övgüler olsun" (Mt. 21,9) diye bağırdık, aynı
övgüyü ikincisinde de ilan edeceğiz. Böylece meleklerle birlikte Rabbi karşıladığımızda ve ona
taptığımızda "Rabbin adıyla gelene övgüler olsun" (Mt. 21,9) diye şarkı söyleyeceğiz.
Kurtarıcı yeniden yargılanmak için değil, kendisini mahkum edenlerin yargıcı olmak için gelecektir.
Hüküm giyerken susan O, O’na çarmıh eziyetini çektirenlere yaptıklarını anımsatacak ve onların her
birine: "Ağzımı açmadım, sen ise bunu ettin" (Mezm. 38, 10) diyecektir.
O zaman, merhametli bir sevgi niyeti ile insanları tatlı bir ciddiyetle eğitmek için geldi. Oysa sonunda,
herkes istesin istemesin krallara ait hükmüne zorunlu olarak boyun eğecektir.
Peygamber Malaki, Rabbin iki gelişini önceden haber veriyor "Aradığınız Rab, kendi mabedine
ansızın gelecektir" (Malaki 3, 1). İlik geliş budur. İkincisi ile ilgili olarak şöyle der: "Özlediğiniz ahit
meleği işte geliyor. Fakat onun geldiği güne kim dayanabilir? Göründüğü zaman kim durabilir? Çünkü
maden tasfiye edenin ateşi ve çırpıcının kili gibi olacak ve gümüş tasfiye eden ve temizleyen adam
gibi oturacak" (Malaki 3,1-3).
Pavlus da bu iki gelişten söz etmekte ve Titus’ a şöyle yazmaktadır: "Çünkü Tanrı’nın bütün insanlara
kurtuluş sağlayan lütfu ortaya çıkmıştır. Bu lütuf, tanrısızlığı ve dünya arzularını reddedip, bu dünyada
sağduyulu, doğru ve Tanrı yoluna yaraşır bir yaşam sürebilmemiz için bizi eğitiyor. Bu arada, mübarek
ümidimizin gerçekleşmesini, ulu Tanrı ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in yücelik içinde gelmesini
bekliyoruz" (Tit. 2, 11-13). Allah’a şükredip, ilk gelişten nasıl söz ettiğini görüyor musun? İkincisinin
de beklediğimizin olduğunu açıklıyor.
İlan ettiğimiz inanç budur: gökyüzüne çıkan ve Baba’nın sağında oturan Mesih’e inanmak.
Yaşayanları ve ölüleri yargılamak için şan içinde gelecektir ve saltanatının sonu olmayacaktır.
Şu halde gelecektir. Rabbimiz İsa Mesih göklerden gelecektir. Yaratılan dünyanın sonunda, son günde
şanla gelecektir. O zaman bu dünyanın sonu ve yeni bir dünyanın doğuşu olacaktır.

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kutsal Ruh Üstüne, 11-12.16)


Paskalya Devresi 7. Pazartesi
Ruh’un simgesi: Su

Ona vereceğim su onda ebedi hayat için fışkıran kaynak olacaktır. Bu yepyeni, canlı, fışkıran, ona
layık olanlar için fışkıran bir sudur. Hangi nedenle Ruh bağışına "su" adı verilmiştir? Bunun nedeni
suyun her şeyin temeli olmasıdır; çünkü bitkileri ve hayatı üreten sudur; çünkü su yağmur şeklinde
gökten inmektedir; çünkü tek bir şekilde düşerek çok çeşitli şekilde etkili olmaktadır.
O palmiye ağacında farklıdır, asmada farklıdır, herkes için her şey olmaktadır. Onun tek bir
mevcudiyet şekli vardır ve o kendi kendinden farklı değildir. Yağmur şuraya, buraya yağdığında şekil
değiştirmez, fakat onu alan varlıkların yapısına uyarak, her birinde ona uygun olanı hasıl eder.
Kutsal Ruh bu şekilde hareket eder. Her ne kadar bir, basit ve bölünmez de olsa bağışlarını herkese
kendi iradesine göre dağıtır. Nasıl kuru ağaç su ile tomurcuklar hasıl ederse, aynı şekilde günah içinde
yaşamakta iken tövbenin Kutsal Ruh’u almaya muktedir kaldığı ruh da adalet ürünleri hasıl eder. Ruh
basit olmasına rağmen, Allah’ın buyruğu üzerine ve Mesih’in adına bir çok erdemi canlandırandır.
Hikmetin hizmetinde şu kimsenin dilini kullanır, kehanetle şu öteki kimsenin ruhunu aydınlatır; bir
başkasına cinleri kovmak iktidarını verir; daha bir başkasına ilahi Yazıları yorumlamak yeteneğini.
Birinin dürüstlüğünü güçlendirir, bir başkasına sadaka sanatını öğretir, şu kimseye orucu ve çileyi
öğretir, bir başkasına bedenin yararlarını hor görmeyi, daha bir başkasını da şahadete hazırlar. Farklı
insanlarda farklı olan o, kendi kendinden farklı değildir, tıpkı yazılmış olduğu gibi: Herkes, herkesin
iyiliği amacı ile Ruh’u göstermek kabiliyetine sahip olur.
Bize girişi tatlılıkla olur, onu sevinçle karşılarız, boyunduruğunu taşımak kolaydır. Gelişini ışık ve
bilim parıltıları haber verirler. Gerçek bir savunucunun sevgisi ile gelir, çünkü o, kurtarmak, iyi-
leştirmek, öğretmek, öğüt vermek, güçlendirmek, rahatlatmak, zihni aydınlatmak için gelmektedir
önce onu kabul eden kimsede, daha sonra da bu kimse aracılığı ile başkalarında.
Daha önce karanlıkta bulunan bir insan birden güneşi gördüğünde, gözü aydınlanır ve daha önce
görmediğini açıkça görür aynı şekilde, Kutsal Ruh’u kabul etmek ayrıcalığına sahip olan kimsenin de
ruhu aydınlanır ve daha önce tanımadığını insan üstü bir şekilde görür.

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 18)


Olağan 17.Çarşamba
Yaşayan Allah’ın Kilise’si, gerçeğin sütunu ve temeli olan Allah’ın evinde nasıl davranacağını sen
şimdiden biliyorsun.
Yeryüzünün bir ucundan öbür ucuna kadar yayılmış olduğundan, ister görünen ister görünmeyen, ister
göksel ister dünyasal konularda insanların bilmeleri gereken tüm dogmaları evrensellikle ve hiç
eksiksiz öğrettiğinden Kilise hiç kuşkusuz Katolik, yani evrensel denilmektedir. Tüm insan ırkını;
yönetenler ve yönetilenleri, bilgili ve bilgisizleri doğru inanca götürmeye tahsis edildiği için Kilise
Katolik denilir. Katolik’tir, çünkü sonunda ruhun ve bedenin aracılığı ile işlenilen her tür günahı tedavi
eder ve iyileştirir. Bundan başka Kilise eylemde, sözde ve en değişik karizmalarda her tür kutsallığa
sahiptir.
Son derece uygun bir terim ile Kilise adlandırılır, yani çağrılmış meclis. Çünkü Rabbin Levililer’ de
dediği gibi: "Bütün cemaati toplanma çadırının kapısına topla" (Levililer 8, 3). Herkesi bir araya
getirip birlik içinde toplar. Bu "topla" teriminin Kutsal Kitap’ta, burada Rabbin Harun’u nasıl Baş
kahin tayin ettiğini anlatan bölümde ilk kez kullanılmış olması dikkate değer bir durumdur. Tesniye’
de Allah Musa’ya şöyle der: Kavmi topla ve ben sözlerimi işittireceğim ki, benden korkmayı öğrensin
(bk. Tesniye 4. 10). Levhalarla ilgili olarak, toplantı gününde Rabbin dağda ateşin içinden size
söylediği sözler levhalarda yazılı idi (bak. Tesniye 10, 4) dediğinde kilise adını, yani toplantıya
çağrılan meclisi yeniden kullanır. Sanki daha açık şekilde, "Rabbin çağrısı ile toplandığınız günde"
diyormuş gibi. Mezmur yazan da şöyle diyor: "Büyük cemaat içinde sana şükredeceğim. Çokluk
kavim içinde sana hamdedeceğim" (Mezm. 34,18).
Mezmur yazan, daha önce yükseltmişti sesini: "Ey sizler, İsrail pınarından olanlar, cemaatlerde Rabbi
takdis edin" (Mezm. 67, 27). Kurtarıcı, cemaatten ikinci bir kilise inşa etti. Bu konuda Petrus’ a şöyle
dedi: "Ben Kilise’mi bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona...."
Nitekim Yahuda’ da varolan tek kilise reddedildikten sonra, tüm dünyada Mesih’in kiliseleri çoğalıyor
ki, bunlar hakkında Mezmurlar’ da şöyle denilmiştir: "Rabbe hamdedin. Rabbe yeni bir terane ve
müttakilerin cemaatinde onun hamdini okuyun" (Mezm. 149, 1). Bu Yahudilere Peygamber benzer
deyimlerle seslendi: "Ben sizden hoşnut değilim, orduların Rabbi diyor" ve hemen ekliyor: "Çünkü
güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar ismim milletler arasında büyük olacak" (Malaki 1, 10-11).
Bu kutsal Katolik Kilise hakkında Pavlus, Timoteus’ a bunları yazıyor: "Gerçeğin direği ve dayanağı
olan yaşayan Tanrı’nın topluluğu içinde nasıl davranmak gerektiğini bilesin diye..." (I. Tim. 3, 14).
(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 18)
Olağan 17. Perşembe
Kilise, Özgür ve hepimizin anası olan göksel Kudüs’ün imgesi ve şeklidir.
‘Katolik Kilise" hepimizin aziz annesi olup, Allah’ın tek doğumlu Oğlu Rabbimiz İsa Mesih’in de
gerçek gelini olanın özel adıdır. Nitekim, "Mesih Kilise’yi sevmiş ve uğruna kendini feda etmiştir"
(Ef. 5. 25) ve devamı yazılmıştır. Kilise, özgür ve hepimizin anası olan göklerdeki Kudüs’ün imgesini
ve şeklini taşımaktadır (bk. Gal. 4, 26). Önceki kilise kısırdı, şimdiki ise çok sayıda çocukla doğur-
gandır.
Allah önceki kiliseyi reddetmişti. Oysa ikincisinde, yani Katolik olanda ilkin Havarileri yerleştirdi.
Pavlus’ un beyan ettiği gibi ikinci aşamada Peygamberleri üçüncüsünde Kilise bilginlerini, sonunda da
iyileştirme yeteneklerini, yardımları, yönetenleri ve çeşitli dillerde konuşanları (bak. I. Kor. 12, 28) ve
her tür erdemi, bilgi ve us, ölçü ve adalet, acıma ve hoşgörü ve nihayet zulümlere karşı yenilmez sabrı.
Sağdaki ve soldaki adaletin silahları sayesinde, şanda ve şerefsizlikte, baskılarda ve eziyetlerde. kutsal
din şehitlerini acı çekmenin çeşitli ve çok sayıda çiçekleri ile örülmüş taçlarla giydirdi. Şimdi ise barış
zamanında hak ettiği itibarı krallardan, yüksek soylulardan, her tür ve sınıftan olan insanlardan
görmektedir. Çeşitli yerlerde dağılan halkların kralları güçlerinde sınırlı olmalarına karşın, kutsal
Katolik Kilise tüm dünyada sınırsız bir güce sahip olmakta tektir. Nitekim yazıldığı gibi, Allah sınırına
selamet vermiştir (bk. Mezm. 127,14).
Su kutsal Katolik Kilisenin içinde kalıp, öğretileri ve kurtuluş yasaları ile eğitilip, biz göklerin
krallığına ve sonsuz yaşamın mirasına sahip olacağız. Bunları Rabbimizden alabilmek için her şeye
boyun eğmeye hazırız. Nitekim amacımız az bir şey değildir. Çünkü biz sonsuz yaşamı amaçlıyoruz.
Bu yüzden inanç bildirgesinde "vücudun yeniden doğuşu"ndan, yani ölülerin dirilmesinden başka,
Hıristiyan’ın tüm gayretlerinin amacı olması gereken "sonsuz yaşama" da inanmamız öğretiliyor.
Bu yüzden yaşam, kendi gerçeği ve doğruluğu içinde bir kaynak gibi tüm göksel armağanlarını
üzerimize akıtan Babadır. Biz insanlara sonsuz yaşamın tanrısal nimetlerini ileten O’nun sonsuz
iyiliğidir.

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 2, 4-6)

Paskalya Devresi, 1. Perşembe


Günlük yorgunluğun gıdası gibi, çalışma sonunun Ödülü gibi Mesih işçilerine kendini veriyor.
Mesih çarmıhtan mezara götürüldüğü gibi biz de kutsal kaynağa, tanrısal vaftize götürüldük.
Herkes sorgulandı. Baba’nın ve Oğul’un ve Kutsal Ruh’un adına inanıp inanmadığı konusunda,
kurtarıcı inancı açıkça kabul ettiniz. Üç kez suya batırıldınız ve de yüzeye çıktınız. Bu ayinle bir
simgeyi ve bir imgeyi ifade ettiniz. Mesih’in mezarda geçirdiği üç günü temsil ettiniz.
Kurtarıcımız toprağın bağrında üç gün ve üç gece geçirdi. İlk yüzeye çıktığınızda Mesih’in toprak
altında geçirdiği ilk günü simgelediniz; Batırıldığınızda ise geceyi. Nitekim gündüzde olan ışıkta
bulunur, oysa gecenin içinde olan hiçbir şey görmez. Böylece siz batırıldığınızda, gecenin içinde
sarılmış gibi hiçbir şey görmediniz. Yüze çıktığınızda ise kendinizi gündüzde bulur gibi oldunuz.
Aynı anda öldünüz ve doğdunuz ve aynı kurtarıcı dalga sizin için hem mezar hem de anne oldu.
Süleyman’ın başka konuda söyledikleri tümü ile size de uyuyor: "Doğmak için bir zaman vardır, bir de
ölmek için" (Vaiz 3. 2), oysa sizin için aksine, ölmek zamanı doğmak zamanı olmuştur. Tek bir zaman
her iki şeyi nedenledi ve doğmanız ölmenizle çakıştı.
Ey yeni ve duyulmamış olay türü! Fiziksel gerçekler düzleminde biz ölmedik, gömülmedik, çarmıha
çakılmadık ve dirilmedik. Oysa bu olayları kutsal gizlerin alanında yeniden sunduk. Böylece bizim
için kurtuluş gerçekten bu olaylardan çıktı.
Buna karşın Mesih gerçekten çarmıha çakıldı, gerçekten gömüldü ve gerçekten yeniden dirildi. Tüm
bunlar bizim için bir lütuf armağanı oldular. Böylece kutsal gizemsel temsilin sayesinde Mesih’in
azabına katılarak kurtuluşu gerçekten elde edebiliriz.
Ey taşkın insan sevgisi! Mesih suçsuz ayaklarında ve ellerinde çivileri kabullendi, acıya göğüs gerdi
ve hiçbir acı ya da zorluk çekmemiş olan bana, acılarının iletimi sayesinde ücretsiz kurtuluşu veriyor.
Hiç kimse vaftizin salt günahların affedilmesinden ve evlatlığa kabulünden oluştuğunu düşünmesin.
Yalnızca günahların affım bahşeden Yahya’nın vaftizinde olduğu gibi. Aksine biz vaftizin,
günahlardan kurtuluşu ve Kutsal Ruh’un armağanı verdiği gibi, Mesih’in çektiği azapların imgesi ve
ifadesi olduğunu biliyoruz. Bu yüzdendir ki Pavlus: "Mesih İsa’ya vaftiz edilenlerimizin hepsinin
O’nun ölümüne vaftiz edildiğini bilmez misiniz? Vaftiz yoluyla O’ nunla birlikte ölüme gömüldük"
(Rom. 6,34) diye beyan ediyor.

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 3, 1-3)

Paskalya Devresi. 1. Cuma


Allah’ın tapınağına kibirle girebileceğini sanan, tüm bilgilerine karşın, başarılı olmayacaktır. Gire-
bilmek için bilim ve onu veren Ruh gerekmektedir.
Mesih’te vaftiz olup ve Mesih’le bürünüp, Allah’ınkine benzer bir doğa edindiniz. Evlatları olmamızı
çok önceden kararlaştıran Tanrı bizleri Mesih’in şanlı vücuduna uygun kılmıştır.
Mesih’e katıldığınızdan size haklı olarak "Mesihler, yani "meshedilmiş olanlar" denilmiştir. Çünkü
Allah sizler hakkında, "Meshettiklerime dokunmayın" (Mezm.104, 15) buyurmuştur.
Kutsal Ruh’un işaretini aldığınızda "meshedilmiş" oldunuz. Mesih’in imgesi olduğunuza göre sizin
için her şey simgesel olarak gerçekleşmiştir. Ürdün nehrinde vaftiz edilen O, sulara tanrısallığının
kokulu tadını kazandırdıktan sonra, sulardan çıktı. Aynı özde olan Kutsal Ruh üzerine indi. Eşit Olan,
Eşit Olana kondu.
Size de kutsal sulardan çıktıktan sonra, Mesih’e sürülenin imgesi olan krizma, yani Kutsal Ruh verildi.
Rab’den söz eden ermiş İşaya, O’ nunla ilgili kehanetinde şöyle diyor: "Rab Yahve’ nin Ruh’u
üzerimdedir. Çünkü hakirlere müjdeyi vazetmek için Rab beni meshetti" (İşaya 61, 1).
Mesih, insanlar tarafından yağ veya başka maddi bir sıvı ile meshedilmedi. Baba O’nu Kutsal Ruh ile
meshedip, tüm dünyanın kurtarıcısı olarak atadı. Petrus’un dediği gibi: "Allah’ın Kutsal Ruh’la
meshettiği Nasıralı İsa" (H. İ. 10, 38). Peygamber Davud şöyle açıklıyor "Tahtın ebedi ve daimidir, ey
Allah! Krallığının asası doğruluk asasıdır. Salahı seversin ve kötülükten nefret edersin. Bunun için
Allah, senin Allah’ın, seni arkadaşlarından ziyade meserret yağı ile meshetti" (Mezm. 44,6-8).
O, tinsel meserret yağı ile meshedildi; yani tinsel meserretin yaratıcısı olduğu için meserret yağı diye
adlandırılan Kutsal Ruh ile. Siz ise krizma ile meshedildiniz. Böylece Mesih’e katılıp, O’ nunla
dayanışma haline girdiniz.
Bu krizmaya saf ve sıradan bir merhem gibi bakmaktan sakının. Bu kutsal bir merhemdir. Artık saf ve
basit bir yağ değildir. Kutsamadan sonra sıradan bir yağ değil, Mesih’in ve Kutsal Ruh’un bir
armağanıdır. Tanrısallığının varlığı ile etkin olmuştur. Bir kutsama değeri olarak alnına ve diğer
duyumlarına sürülmektedir. Böylece vücut görülen merhemle meshedildiğinde ruh aziz ve canlandırıcı
Kutsal Ruh ile kutsallaştırılmaktadır.

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 4, 1.3-6)

Paskalya Devresi, 1. Cumartesi


Episkopos olmadan vaftiz etmek veya sevgi ayinini kutlamak uygun düşmez. Tümünüz episkoposu
izleyin, İsa Mesih’in Baba’yı izlediği gibi.
"Ele verildiği gece Rab İsa eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve şöyle dedi: "Bu sizin uğrunuza
feda edilen benim bedenimdir." Kaseyi alıp şükretti ve şöyle dedi: "Alın ve için, bu benim kanımdır"
(1. Kor. 11,23). Ekmek için "Bu bedenimdir" dediğine göre, bundan kim kuşku duyabilir? "Bu
kanımdır" dediğine ve beyan ettiğine göre O’nun kanı olmadığını kim öne sürebilir, kim kuş-
kulanabilir?
Bu yüzden kesin bir inançla Mesih’in bedeni ve kanı olarak kabul edelim. Ekmek olarak sana beden,
şarap olarak sana kan verilmektedir. Çünkü Mesih’in bedenini ve kanını aldığında, Mesih’le aynı
beden ve kandan oluyorsun. O’nun bedenini ve kanını içimize aldıktan sonra Mesih’in taşıyıcıları
oluyoruz. Hatta Aziz Petrus’ a göre tanrısal doğanın ortakları oluyoruz.
Yahudilerle tartışmakta iken Mesih bir gün onlara şöyle dedi: Bedenimi yemezseniz ve kanımı
içmezseniz yaşam sizin olmayacaktır (bk. Yu. 6, 53). Onlar ise söylenenlerin gerçek tinsel anlamını
kavrayamadıklarından et yemeği önerdiğini düşünerek alınarak ayrıldılar.
Eski antlaşmada da sunuş ekmekleri vardı. Oysa Eski Ahit’e (Tevrat’a) ait oldukları için ortadan
kaldırıldılar.

Yeni Ahit’te ruhu ve bedeni kutsallaştıran göksel bir ekmek ve kurtarıcı bir içki vardır. Nasıl ki, ekmek
bedene yarar sağlıyorsa, Kelam da Ruh’a sonsuz yarar sağlamaktadır.
Bu yüzden "Efkaristiya’ nın ekmek ve şarabına basit ve sıradan maddeler gibi bakma. Rabbin
beyanatına göre onlar Mesih’in bedeni ve kanıdırlar. Duyumlar seni kuşkuya yöneltirse bile inanç seni
emin ve kesin kılmalı.
Bu konularda iyi eğitilmiş, çok sağlam bir inançla beslenmiş olarak ekmeğe benzeyenin tadı damağına
öyle gelirse bile, ekmek değil de Mesih’in bedeni olduğuna inanıyorsun. Şaraba benzeyenin tadı
damağına öyle geliyorsa bile şarap değil, Mesih’in kanı olduğuna inanıyorsun. Bu tanrısal gerçekler
hakkında eskiden, Mezmurlar’ da Davud şöyle diyordu: "İnsanın yüreğine kuvvet veren ekmek,
yüzünü parlatan yağ" (Mezm. 103, 15). İşte, o ekmeği tinsel ekmek olarak alıp ruhunu sağlamlaştır.
Ruhunun yüzünü aydınlat.
Allah’ın yardımı ile temiz bir vicdanın aydınlattığı yüzünle bir aynaya bakar gibi Rabbin şanına bakar,
Rabbimiz Mesih İsa’da şanına şan katarsın. Yüzyıllar boyunca şan, güç ve şeref O’nun olsun.

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 16)


Paskalya Devresi, 7. Pazartesi
Allah’ın hizmetiyle meşgul olalım ve Allah bizle meşgul olacaktır. Ürünümüz O’nu zengin etmez,
sizleri mutlu kılar.
Benim vereceğim su, içende sonsuz yaşam için fışkıran bir su kaynağı olacak" (Yu. 4,14). Yaşayan ve
fışkıran yeni bir su türü, oysa salt buna layık olan için fışkırır. Kutsal Ruh’un lütfuna hangi nedenle su
deniliyor? Çünkü her şey suya muhtaçtır. Bitkileri ve hayvanları su doğurur. Yağmur suyu
gökyüzünden dökülür. Hep aynı tarz ve şekilde dökülür, fakat çok şekilli sonuçlar yaratır. Hurma
ağacındaki tepki başka, üzüm filizindeki başkadır. Doğası ise tektir ve kendisinden değişik olamaz.
Nitekim yağmur ayrı şekilde düşmez, kendini değiştirmez. Fakat onu alan yaratıkların ge-
reksinimlerine uyar ve her biri için gerekliliğini duydukları Allah’tan gelme armağan olur.
Aynı şekilde Kutsal Ruh, tek şekilli ve ayrılmaz olmasına karşın, lütfu herkese dilediği gibi dağıtır.
Nasıl ki, kurumuş bir ağaç sulandırıldıktan sonra yeniden filiz verir. Günahkâr ruh da, tövbe yoluyla
Kutsal Ruh’un armağanına hak kazanarak adalet meyvelerini taşır. Kutsal Ruh tek bir söze aittir. Oysa
tanrısal buyruk ve Mesih’in meziyetleri sayesinde çok şekilli etkiler yaratır.
Nitekim bilgelik için birinin dilini kullanır. Kehanet ile bir başkasının aklını aydınlatır. Birine
şeytanları koyma gücünü bahşeder, diğerine Kutsal Kitapları yorumlayabilme yeteneğini. Bunun
ölçülülüğünü güçlendirir, şuna ise merhameti öğretir. İnanç sahibi birine oruç tutmayı esinler,
başkalarına da değişik çile çekme şekillerini. Kimi dünyasal konulardaki bilgeliği öğrenir, kimi de
şehitliği kabullendiren gücü. Birinde Kutsal Ruh bir tepki yaratır, başkasında değişik birini ve her
daim kendine benzer kalır. Böylece yazılmış olan gerçekleşir: "Herkesin ortak yararı için herkese
Ruh’u belli eden bir yetenek verilir" (I. Kor. 12. 7).
Gelişi yumuşak ve incedir. Varlığı hoş kokulu ve tatlı, yükü çok hafiftir. Gelişi, ışığın ve bilimin parlak
ışınları ile önceden belli olur. Bir kardeş ve bir koruyucu gibi gelir. Nitekim kurtarmaya, iyileştirmeye,
öğretmeye, yüreklendirmeye, güçlendirmeye ve teselli etmeye geliyor. Her şeyden önce O’nu kabul
edenin aklını aydınlatır. Sonra ise bunun aracılığı ile başkalarınınkini de.

Вам также может понравиться