Академический Документы
Профессиональный Документы
Культура Документы
Hüsnü Aksoy
HÜSNÜ AKSOY
1954, Aðrý..
1973 yýlýnda dönmemek üzere Aðrý dan ayrýlýþ!
Kültürel kimliði, kökenden, yurttan ve
yuvadan daha anlamlý buldu. Yersiz-yurtsuz,
orada-burada sürdürdüðü kuramsal
çalýþmalarýndan sýkýlýnca, denemelere yöneldi.
Düþün ve Aþkýn Gizemi ilk denemesi..
Son olmasýn da..
Zed Yayýn: 22
Deneme Dizisi: 4
Düþün ve Aþkýn Gizemi
Hüsnü Aksoy
1. Baský: Ekim 1998
Kapak Fotoðrafý: Gültekin Tetik
Kapak Uygulama: Celal Erciyes
Dizgi/Düzelti: Olcay Çelik
Ofset Hazýrlýk: Pi Tanýtým (0.212) 245 28 03
Kapak/Ýç Baský: Sistem Ofset (0.212) 501 82 87
Cilt: Azizkan Mücellit (0.212) 612 79 93
© Zed Yayýn & Hüsnü AKSOY
ISBN: 975-7026-21-2
e-mail: piya@escortnet.com
Ýstiklâl Cad. Büyük Parmakkapý Sk. No: 7/4 Beyoðlu-Ýstanbul
Tel/Fax: (0.212) 245 28 03 - 243 46 02
( Zed Yayýn Bir PÝYA Kuruluþudur)
DÜÞÜN VE AÞKIN
GÝZEMÝ
F
HÜSNÜ AKSOY
ÝÇÝNDEKÝLER
Örümcek Kadýnýn Öpücüðü 8
Düþün Gizemi 16
Gündüz Düþleri mi, Gece Düþleri mi? 21
Uçukkaçýk Düþler mi, Yaratýcý Düþler mi? 25
Düþ, Sezgi ve Sanatsal Yaratma 30
Düþ, Baþkaldýrý ve Özgürlük 39
Düþ, Yabancýlaþma ve Ýntihar 43
Hangisi Daha Çekici, Oblomov mu, Donkiþot mu? 50
Düþün Gizeminden Aþkýn Gizemine 58
Aþk, Sevgi ve Empati 64
Cinsellik Aþkýn Neresinde? 74
Hangisi Daha Sürükleyici,
Tutkulu Aþk mý, Romantik Aþk mý? 83
Hangisi Daha Ýtici, Don Juan mý? Kazanova mý?94
Ataerkil Egemenlik ve Yabancýlaþmýþ Aþk 99
Kadýnlarýn Düþü De Yok, Aþký Da 108
Aþk, Üç Kiþi Arasýnda Bir Ýliþki mi? 113
Aþkýn Gözü Kör mü Acaba?117
Bilinçaltýnýn Özgürleþmesi ve Aþk 122
Aþký Örgütleyemezsiniz Abiler 129
Aþkýn Tanýmý Olanaklý mý? 134
ÖNSÖZ
Sevgili dostum Fatmagül Berktay, bu denemenin genel bir deðerlendirmesini yapark
en, eleþtirinin keskin ucunu denemenin içeriðini oluþturan düþün yaratýcý, aþkýn
özgürleþtirici yanlarýna deðil, bu temalarýn içinde oluþtuðu, dönüþtürülüp yeni
biçimlerde sunulduðu söylemin ideolojik yanýna yöneltiyordu.
Berktay, dile iliþkin bazý olumsuzluklarýn giderilmesinin yaný sýra, içeriðinin
kimi olumsuz yanlarýný da ortadan kaldýran bu eleþtirisinin bir yerinde, þu yarg
ýyý sunuyordu: Ataerkil deðerleri içeren, geleneksel kurumlarýn oluþturduðu, simg
esel anlamýyla erkek aklý nýn denetleyip yönlendirdiði erkek aþký ný eleþtirirken, bir
erkek olarak kendi konumunu yeterince belirlemeden, kadýnlar adýna gereðind
en fazla ve sert konuþmuþsun. Bir cins olarak erkeðe yönelttiðin eleþtiri, birey
olarak seni kayýrmýyor mu? Sen, erkek kiþiliðini kurgunun neresine yerleþtirmiþ
sin?
Sen in söylem biçimi, içinde ataerkil egemenliði meþrulaþtýrma iþlevini üstlenmiþ,
gizlenmiþ, örtük býrakmýþ, kendini dolaylý olarak ortaya koyan kimi bilinçaltý
etmenlerin yönlendirdiði yeni bir hegemonyayý barýndýrmýyor mu?
Görünüþte feminal, özünde ataerkil çekirdeði barýndýran sözde yeni erkek tipleri
ne yöneltilen -En azýndan kýsmen benim de içinde yeraldýðým imasýný içeren- bu e
leþtiye sýrtýmý çevirmek, görmezlikten gelmek olanaksýzdý.
Erkek aklýnýn iþleyip kodladýðý, erkek dilinin saptayýp bireyden bireye, kuþakta
n kuþaða aktardýðý, altýbin yýllýk geçmiþi olan, kendini zaman içinde sonsuz çeþ
itlilikte ortaya koyan ataerkil deðerler içinde yeraldýðýmýz sürece, oluþturacað
ýmýz her söylem, ataerkil ideolojisinin damgasýný az ya da çok taþýyacaktýr. Sad
ece bilincimizin içeriðini, biçimini ve doðrultusunu deðil, bilinçaltýmýzý da do
laylý biçimde kodlayýp yönlendiren ataerkil ideolojiden mutlak olarak arýnmýþ bi
r söylemden bahsetmek olanaksýzdýr.
Þu sýralar çaðdaþ görünümlere sahip yeni erkek tipler arasýnda revaçta olan söylem
biçimi, görünürde feminal, özünde ise ataerkil gibi! Bu söylemi kuran, geliþtir
ip sunan erkekler, iliþkiye girdikleri kadýnlarý, ayný haklara ve özgürlüklere s
ahip, benzer sorumluluklarý üstlenmiþ, kendi adýna karar verebilen, kendisi için
anlamlý seçenekler üretebilen, sözde eþit ve özgür varlýklar olarak alýyorlar.
Bu söylem tarzý, sözkonusu yeni erkekleri öylesine rahatlatýr ki, sonunda kadýnlar
a aðýrlýk yapmasýn, ek yük getirmesin diye onlar adýna iyiye, güzele ve doðruya
iliþkin kararlar alýrken, onlarýn isteklerini karþýlayacak, arzularýna cevap ver
ecek yeni hazlar ve doyumlar yaratmaya yönelirler. Ýliþki içine girdiði kadýný i
çeriden kuþatan, yapay örtüþme görüntüsü içinde kendisine baðýmlý kýlan bu erkek
ler, sevimsiz, çekilmez ve dayanýlmaz bir tip olarak kadýnlarýn karþýsýna çýkarl
ar.
Doðrusunu söylemek gerekirse, ataerkil gömleði söküp sýrtýmdan atma çabasý içind
eyken, bir dönem ben de kendimi bu yeni erkek tiplerin içinde bulmuþtum. Biraz uzu
n sürdüðü için de -doðrusu hâlâ sürüp giden kesintisiz bir süreç olarak alýn siz
- faturasýný aðýr ödedim. Þimdilerde, kendi kendisini kurup yeniden yapýlandýran
, zengin, çok yönlü ve özgür kadýn tiplerini yaratmaktan sa, bu sürecin öznesi olan
, kendi kendini yaratmaya çalýþan kadýnlara gölge olmamaya özen gösteriyorum. Bö
ylece, sonunda birbirine benzeyen iki farklý kiþiliði bir potada eritmeyi, bu yo
ldan iki kiþiliði birden yüklenmeyi bir kenara býrakýp, kendi kiþiliðimi taþýmaya
karar verdim. Yeterince aðýrým zaten!
Her ne kadar malum çevrelerce kendi cinsine ihanet eden , erkeklerin yüz karasý olara
k tanýnsam da, hâlâ bilincimi ve bilinçaltýmý kuþatan ataerkil zinciri kýrmýþ de
ðilim. Tutarlý, uyumlu ve dengeli kiþilikleri çözen, rasyonel süreçleri kesintiy
e uðratan kriz ve bunalým dönemlerinde ortaya çýkan bastýrýlmýþ ataerkil ben arada
bir de olsa hâlâ yokluyor beni.
Kendini çoðu kez bilincin bölünmesinin ürünü olan çift kiþiliklilik biçiminde or
taya koyan bu yoklamalarýn düþlerimizi körelten, sevme yetimizi sakat býrakan so
nuçlara yol açtýðý kesin. Bizi düþlerin yaratýcý, aþklarýn özgürleþtirici gücünd
en yoksun býrakan bu bölünmeler, bazen intiharýn kýyýsýna býrakabilir insaný. Ve
rili kurumlarýn üyesi olduðumuz, ataerkil deðerleri benimseyip, bunlara uygun da
vranýþlar sergilediðimiz oranda, bu çift kiþiliklilik durumunu bastýrýp, geriye
iterek etkisinden kurtulduðumuzu düþünürüz sýk sýk.
Ýþin dramatik yaný, verili yapý varlýðýný sürdürdükçe bu olumsuz durumdan kurtul
mak da olanaksýz. Ayný bahçeye kök salmýþýz, ayný sudan, ayný ýþýktan besleniyor
uz. Baþka bir bahçe yok ki, kökümüzü sokup, kendimizi oraya dikelim! Özgürleþtir
ici ýþýklardan, eþitleþtirici sulardan beslenelim! Çiçeklerin, çocuklarýn ve kad
ýnlarýn özgürce serpilip geliþtiði, bu düþ ve aþk bahçesi için ne verilmez ki!
Sevgili dostlarým Mehmet Çetin ve Sinan Þanlýer, dilde akýþý kesintiye uðratan,
kurguda anlam belirsizliklerine, mantýksal boþluklara yol açan kimi olumsuzlukla
rýn giderilmesini saðlayan, yararlý birer eleþtiri sundular. Bu eleþtirilerden k
ýsmen de olsa yararlanabildiðim için, kendilerine teþekkür ederim.
Feminal deðerlerden bahsedildiði zaman, ýþýl ýþýl parlayan güzel gözlerinden ins
ana, kadýn olmanýn sýcaklýðýný, içtenliðini, yalýnlýðýný sunan sevgili dostum Ol
cay Çelik e de teþekkür etmek isterim. Bazý yerleri yeniden yazýlan bozuk bir metn
i dizmesinden çok, harflerin, sözcüklerin mekanik akýþýnýn yol açtýðý soðukluk i
çinde, kendi cinsinin sýcaklýðýný yakalayýp, karþýsýndakine sunabilen ilk okuyuc
um olduðu için, kendisine yeniden teþekkür ederim.
Son olarak, metnin dizgiden çýkmýþ son biçiminin tashihini üstlenerek, dile iliþ
kin olumsuzluklara rötuþ çeken sevgili dostum Ali Çakmak a da teþekkür ederim.
ÖRÜMCEK KADININ ÖPÜCÜÐÜ
Medyanýn oluþturup sunduðu biçimiyle, Orhan Pamuk un Yeni Hayat romanýnýn reklamýnda
, Bir kitap okudum hayatým deðiþti spotu kullanýldý. Okuyucu üstünde býrakacaðý çe
kici, sürükleyici ve yönlendirici etkisinden dolayý, bilinçli biçimde seçilmiþ b
u spot romana, herkesi kendisine çeken gizemli, büyüleyici bir hava verdi.
Reklam spotu, görünüþte, kiþiliklerin ve yaþamýn dönüþtürülmesinde kitaplarýn ye
rine, üstlendikleri iþlevlerin büyüleyici etkisine vurgu yaparken; gerçekte bu v
urguyu, gizemli bir havaya sokulan Yeni Hayat a kaydýrýyordu. Bu vurgu kaymasýnýn d
olaylý olarak taþýdýðý mesaj þuydu: Eðer yaþamýndan memnun deðilsen, kiþiliðin de
rin yaralara yol açan çeliþkiler barýndýrýyorsa, çevrenle ve diðer insanlarla uy
umsuzsan, verili kurumlar, deðerler seni boðmaya baþlamýþsa, bu nedenlerden dola
yý yaþamýnda ve kiþiliðinde anlamlý ve somut bir deðiþiklik istiyorsan, Yeni Haya
t ý okumalýsýn. Sihirli kutunun anahtarý orada!
Ve beklenen gerçekleþti. Yeni Hayat a yönelim öylesine büyük oldu ki, kýsa sürede o
nlarca baskýsý oldu, yüzbinlerce alýcý buldu.
Pamuk, gerçek yaþamýnda böyle bir kitap okudu mu? Eðer okuduysa, söz konusu kita
p, kiþiliðinde ve yaþamýnda böylesi köklü, kapsamlý ve radikal dönüþümlere yol a
çtý mý? Yeni Hayat ýn kurgusunun oluþturulmasýnda, kurguyu içeren tema ve tiplerin
biçimlendirilmesinde, esin kaynaðý olarak ne tür iþlevler üstlendi? Bu sorulara
anlamlý bir cevap vermem olanaksýz, çünkü ne Yeni Hayat ý okudum ne de bu romanýn
üstünde koparýlan fýrtýnanýn içinde yer aldým. Ama kiþiliðim ve yaþamým üstünde
derin, kapsamlý ve dönüþtürücü etkisi olan bir film izledim bir zamanlar; Örümcek
Kadýnýn Öpücüðü. Aradan tam onbeþ yýl geçmiþ olmasýna karþýn, etkisi hâlâ sürüp
gidiyor yaþamýmda.
Bu film, kritik bir dönemde, beklenmedik bir misafir gibi, paldýr kültür girdi i
ç dünyama. 12 Eylül den hemen sonraydý. Siyasal bilinci yüksek, örgütlenme yeteneð
i geliþmiþ iþçiler, iþyerlerinden atýlýyordu birer birer. Memurlarýn iþine son v
eriliyor, öðretim üyeleri üniversitelerden uzaklaþtýrýlýyordu. Metal iþçisi olar
ak ben de kendimi sokakta bulmuþ, boþ vakti çok olanlarýn mesleðini öðrenmek içi
n felsefe eðitimine baþlamýþtým. Ortalýðýn tozu dumaný daðýlmýþ, her yere ölü bi
r sessizlik sinmiþti. Barýþ þarkýlarýnýn, özgürlük türkülerinin yerini postal se
sleri, tanklarýn gürültüsü, generallerin nutuklarý almýþtý. Ülkeyi bir ahtapot g
ibi sarmýþ olan þiddet, sabotaj, kundaklamalar, yargýsýz infazlar, faili meçhul
cinayetler, bir düdük sesinden sonra birdenbire kesilmiþ, kendiliðinden durmuþtu
. Birilerinin hadi baþla komutuyla ortaya çýkan, bitiþ düdüðüyle birlikte sahneyi
terkeden, yönetmeni, senaryosu ve oyuncusu önceden belli olan bir oyunun bilmem
kaçýncý perdesini seyrediyorduk, büyüsü bozulmuþ, sýrrý çözülmüþ þu toplumda.
Neden çýkýp gelmedi beklenen devrim? Tünelin öteki ucunun aniden kararmasýnýn ne
anlamý vardý? Niçin býçak gibi kesildi özgürlük düþü? Yeniden esecek miydi umut
rüzgârý? Ýnsani deðerlerin çözüldüðü, tutarsýz davranýþlarýn kol gezdiði, kiþil
iklerin bölündüðü, yüreklerin derin yaralar aldýðý, herkesin karþýlýklý olarak b
irbirini kullandýðý, iyiliðin, güzelliðin, duyarlýlýðýn uçup gittiði bu sevimsiz
ortamda zihnimi kurcalayýp duruyordu bu tür sorular.
Umutlarý körelmiþ, idealleri kirletilmiþ, düþ kurma gücü zayýflamýþ, sevme yetis
i tahrip olmuþ, kendisine ve diðer insanlara güvenini yitirmiþ, ethik bir çökünt
ü içinde yüzüp duranlar gibi ben de, kiþiliðimi ve yaþamýmý çok yönlü bir eleþti
riye uðratmayý düþünüyordum. Sokrates in ikibin yýl önce dile getirdiði sorgulanmay
an yaþam, yaþamaya deðmez düþüncesi, benim için derin ve somut bir anlam ifade ed
iyordu. Felsefi eðitimimin baþlangýcýnda ortaya çýkan, ama yeterince ve güçlü ol
arak esmeyen eleþtiri rüzgârýný arkama alýp kendimi, yaþamýmý, içinde yer aldýðý
m iliþkileri, benimsediðim deðerleri ve izlediðim davranýþlarý sorgulamaya baþla
dým.
Bu iç soruþturmanýn gelip dayandýðý nokta, kiþiliðimin ataerkil yanýydý. Katý, k
endi içine kapalý kiþilikleri biçimlendiren ataerkil deðerler kanatýp duruyordu
yüreðimi. Cinsel hazzý içerip içermemesine bakýlmaksýzýn, kadýnlarýn ürkek bakýþ
larýndan, titrek seslerinden, estetiksel zevkler almayý önleyen; karþý cinsle in
sani temelde içsel, dolaysýz bir baðlantý içine girmeyi, dolayýsýyla kýsmi bir ö
rtüþmeyi olanaklý kýlan empatiyi yok eden bu deli gömleðini üstümden nasýl atabi
lirdim? Bunun için kiþiliðimin köklü, kapsamlý, çok yönlü ve derin bir dönüþümde
n geçirilmesi gerekiyordu.
Film, bu dönüþümün devindiricisi olacak þekilde bilincime girip, bilinçaltýmýn d
erinliklerine yerleþti çarçabuk. Filmin üstümdeki etkisi öylesine güçlü ve kapsa
mlý oldu ki, kiþiliðimin ataerkil yanlarýnýn yaný sýra, siyasal ideallerimin eth
ik içeriðini de derinden sorgulamaya itti beni. Eleþtirici gücü, dönüþtürücü ve
sürükleyici iþleviyle birleþince, kiþiliðimin yeniden kurulup anlamlandýrýlmasýn
da önemli etkisi oldu bu filmin. Deðerlerimin oluþturulmasýnda, davranýþlarýmýn
biçimlendirilmesinde geriye dönüp sýk sýk baþvurduðum bir esneyici güç olarak, i
ç dünyamýn bir parçasý oldu. Yaratýcý gücüne çok þey borçlu olduðum düþlerimin s
ýcak ve canlý bir damarýna dönüþen bu filmin iþlediði tema, bilinçaltýmýn derinl
iklerine yerleþerek belleðimin her noktasýnda kök salmaya baþladý. Kritik duruml
arda gün ýþýðýna çýkýp, içinde yer aldýðým anlam kaymalarýný, anlam belirsizlik
lerini, anlam boþluklarýný yok etmede farklý iþlevler üstlendi. Özel yaþamýmýn s
orgulamasýna yeni boyutlar katarak, sürekli olarak canlýlýðýný ve zenginliðini a
rttýrdý.
On beþ yýl sonra dönüp, yitip giden anlarýn silik, puslu görüntüsünden geriye ba
ktýðým zaman, filmin konusunu yeniden hatýrlar gibiyim: Askeri diktatörlüðün hük
üm sürdüðü bir Latin Amerika ülkesinde tutuklanýp iþkenceden geçirildikten sonra
, hücereye atýlan bir devrimci kiþilik ile ayný hücrede bulunan bir homoseksüel
arasýnda ortaya çýkan aþk temasý çevresinde, siyasal deðerlerin ethik içeriðinin
, sinema dili ve kurgusu içinde radikal bir sorgulamasý yapýlmaktaydý.
Askeri diktatörlüðe karþý mücadele yürüten gizli bir siyasal örgütün önderlerind
en biri, askeri yönetim tarafýndan tutuklanýr. Üyesi olduðu örgüte iliþkin bilgi
ler elde etmek için yoðun bir iþkenceden geçirilir. Özgürlük düþünden güç bulan
önder kiþilik, iþkenceye direnerek, ne siyasal açýdan çözülür ne de ethik açýdan
çöker. Güzel, anlamlý, duyarlý ve özgür bir dünya için, ruhunu ve bedenini altý
n tepside insanlýða sunan bu siyasal önder, iþkenceye karþý direnip demokrasi mü
cadelesinin simgesi haline gelirken, parçalanmýþ ve tahrip edilmiþ bedeniyle bir
likte kendisini bir homoseksüelle ayný hücrede bulur.
Hapishane yönetimi, siyasal açýdan çözemediði bu kiþiliði ahlaki açýdan çözerek,
kendisi için gerekli olan bilgileri verebileceði beklentisinden yola çýkarak, o
nu bir homoseksüelle ayný hücreye koyar. Hapishane yönetiminin, baský, iþkence v
e zulüm altýnda siyasal mücadele yürütmenin etkisiyle katýlaþmýþ, kýsmen içine k
apanýk ve sert bir yapýya sahip olan devrimci kiþiliðin, homoseksüelle cinsel il
iþkiye girerek çözüleceði ve bunun sonucunda kendileri için gerekli olan bilgile
ri vereceði beklentisi tersine döner.
Kiþiliðin ataerkil yanlarý, siyasal bir çözülmeye uðrar ama, ethik bir çöküntünü
n içine sürüklenecek tarzda deðil, siyasal direniþi güçlendirecek tarzda çözülme
ye baþlar. Homoseksüel ile devrimci kiþilik arasýnda ortaya çýkan aþk, devrimci
kiþiyi ne ethik açýdan çökertir ne de siyasal açýdan çözer. Tersine, özgürleþtir
ici özelliðe sahip olan her aþkta olduðu gibi, bu aþk da devrimci kiþiliðin kend
ini içinde kurup, yeniden yapýlandýrma yoluyla yenilenmesine yol açar. Eskiye or
anla daha esnek, canlý ve duyarlý özellikler kazanan devrimci kiþilik, yoðun iþk
encelere ve baskýlara karþý daha güçlü biçimde direnmeye baþlar.
Önceleri hapishane yönetimi, devrimci kiþilikten haber sýzdýrýp aktarmasý koþulu
yla homoseksüele dýþarýya çýkma, dýþarýdan içeriye yiyecek, içecek ve giyecek so
kma olanaðý verir. Homoseksüel, önder kiþiliðin bilinçli olarak kendisine verdið
i kimi zararsýz bilgileri yönetime aktararak, bu olanaktan bolca yararlanýr. Bu
yoldan, sevgilisinin kendisini toparlamasýna olanak veren yiyecek ve içecekleri
içeri sokar. Böylece sevgilisinin parçalanmýþ bedenini onarýr, kýrýlan dökülen y
anlarýný toparlar, altýný temizler, kirlilerini yýkar, bir anne þefkatiyle sarýp
sarmalar onu.
Bu sýcak, içten ve dolaysýz sevgi açýlýmlarý karþýsýnda, önder kiþilikte varolan
homoseksüele yönelik antipati duygusu zamanla kaybolur. Artýk önder kiþiliðin s
inirlerini bozmaz, midesini bulandýrmaz ya da en azýndan komik gelmez, kimi davr
anýþlarý homoseksüelin. Ýdeolojik açýdan uyumsuz, siyasal konumlarý birbirinden
farklý, ayný cinsin üyesi olan iki kiþi arasýnda güçlü bir aþka yol açacak bir e
mpati oluþmaya baþlar. Bu empati sayesinde devrimci kiþilik, homoseksüelin pence
resinden kendisine bakma olanaðý bulur. Bu pencerenin içinde kendisini yeniden k
urar, anlamlandýrýr, tanýmlar. Bu yoldan, homoseksüelle arasýnda kýsmi bir örtüþ
meye yol açan içsel bir baðlantýnýn içine girer. Empati, karþýlýksýz sevmenin, k
endini önkoþulsuz karþý tarafa sunabilmenin, gerektiðinde sevgilisi için yaþamýn
ý gözden çýkarabilmenin duygusal zeminini yarattýðý için, aþkýn olmazsa olmaz ko
þuludur. Empatinin ortaya çýkardýðý bu yeni duygusal iliþkiden haberdar olan hap
ishane yönetimi homoseksüeli daha sýký takibe alýp, davranýþlarýný yakýndan izle
r. Devrimci kiþilik de yönetimin olup biten süreçten haberi olduðunu ve kendiler
ini yakýndan izlediðini bilmektedir.
Zaman hýzla akýp geçer. Artýk cezasý bitmeye yüz tutmuþ olan homoseksüel dýþarý
çýkmaya hazýrlanmaktadýr. Sevgilisini hücrede býrakarak güneþe çýkmanýn hüznü, p
aslý bir hançer gibi kanatýr durur yüreðini. Sevgilisini bir daha görememenin en
diþesi, aþkýný yeniden yaþayamamanýn burukluðu sýk sýk yoklayýp dururken yüreðin
i; bir yolunu bulsa ana kuþ gibi içeride yuva yapýp, yavrusunu kanatlarýnýn altý
na alýp ýsýtmak için neler vermez ki! Ama nafile, ne yapsa boþuna, artýk kafeste
n uçup gitmenin zamaný gelmiþtir.
Devrimci kiþiliðe gelince, bedeni ve ruhunun yaný sýra, her þeyini uðruna verdið
i devrim aþkýyla öylesine yanýp tutuþmaktadýr ki, homoseksüele olan aþký, ancak
devrim aþkýnýn gölgesine sýðýnmakta, bu gölgelerin yaydýðý sisler arasýnda bir a
nlam ifade etmektedir. Bu yüzden olacak ki, sevgilisine ölümcül bir görev vermek
ten kaçýnmayacaktýr.
Devrimci kiþilik, adeta sevgilisine bu oltaya yem olmak ister misin der gibi, þu
anda anýmsadýðým kadarýyla þunlarý söyler:
-Sana, örgüte ulaþtýrman için bir mesaj vermek istiyorum; büyük olasýlýkla bu gör
ev yaþamýna mal olacak, götürüp götürmemekte serbestsin, bu görevi ister misin?
Homoseksüelin cevabý ise, gerçekte aþýk olan birisinin gözü pekliðini, cesur yür
ekliliðini yansýtýr gibi:
-Sen içeride ben dýþarýda olacaðým, ortada ne sevgi, ne de aþk olacak, aþkýn olma
dýðý yerde yaþamýn bir anlamý var mý ki? Ver mesajý götüreyim.
Zaman hýzla tükenirken, sevgilisiyle vedalaþan homoseksüel, son kez onun çakmak
çakmak parlayan, kararlýlýðýnýn simgesi kara gözlerinde ürkek gölgesini arar, ti
trek bakýþlarýnda kendini ona sunar. Ve ardýndan terkedip gider hücre denen aþk
yuvasýný.
Dýþarý çýkar, annesi ve yakýn dostlarýyla vedalaþýr, kendini sýký takibe almýþ a
janlara izini kaybettirmek için köþe kapmaca oynamaya baþlar. Sonunda izini kayb
ettirir. Mesajý istenen adrese ulaþtýrýr. Geri döndüðünde, çapraz ateþe tutulur.
Köþe baþýnda yýðýlýp kalýnca bedeni, göðün mavisinde uçmaya baþlar ruhu, kanat
çýrpar delice, boþlukta kendisini arayýp duran sevgilisine kavuþmak için.
O müthiþ final sahnesinden sonra, salondan dýþarý çýktýðýmda tank çarpmýþa dönmü
þtüm. Aklým yerinden oynamýþ, buzlarý çözülmüþtü yüreðimin. Kimbilir belki de öm
ürboyu sürecek olan bir sorgulamanýn içinde buldum kendimi çarçabuk. Zaman zaman
geriye döner, o filmin üstümde sürüp giden çarpýcý etkisinin nedenini sorar dur
urum kendime. Neden tank çarpmýþ gibi olmuþtum? Verilen mesajýn anlamý neydi? Fi
lm diðer izleyiciler üstünde de benzer bir etki yapmýþ mýydý? Yoksa içinde yer a
ldýðým çözülme sürecine denk geldiði için mi, üstümde böylesi bir etki býrakmýþt
ý?
Zaman içinde, bu sorularla iç içe geçmiþ, karþýlýklý olarak birbirlerini etkiley
en bir dizi soruyu sorup durdum kendime? Bu sorularýn bazýlarýný þöyle sýralamak
olanaklý: Cinsel iliþkinin her zaman, her yerde ve herkes için genel geçer olan
bir normu var mý? Eðer varsa bu norm, verili erkek aklýnýn ve dilinin biçimlend
irdiði ataerkil deðerlerden ne oranda etkilenmekte? Cinselliðin ethik bir içerið
i var mý? Varsa eðer böyle bir içerik, farklý ya da ayný cinsten olan kiþiler ar
asýnda ortaya çýkan iliþkilerde kendini nasýl ortaya koyar? Cinselliðin ethik iç
eriði, kendi içinde siyasal ve ideolojik bir doðrultu taþýr mý? Asýl önemli soru
ise, cinsel içerikli aþk ile, siyasal içerikli devrim aþký arasýnda ne tür bir
iliþkinin kurulabileceði sorusuydu. Devrim aþký ile kiþisel aþkýn nerede ayrýþtý
ðý ve nerede örtüþtüðü sorunu, homoseksüel içerikli bir aþkta daha karmaþýk bir
içerik kazanýyor muydu?
Filmde etkin iþlevler üstlenmiþ olan devrimci kiþiliðin iki aþký vardý: Birisi,
siyasal ve ideolojik deðerlerle donatýlmýþ olan devrim aþký; ikincisi ise ataerk
il deðerlerin biçimlendirdiði cinsel ahlakýn normlarýnýn dýþýnda biçimlenen yeni
aþký. Devrimci kiþilik, kimbilir belki de yaþamý boyunca somut olarak algýlayam
ayacaðý bir soyut devrim aþký için, yaný baþýnda sürüp giden somut aþkýný bile b
ile ölüme sürükleyebiliyordu. Oysa homoseksüelin bu yeni aþkýn dýþýnda bir aþký
yoktu. Siyasal ideallerine katýlmadýðý, yürüttüðü siyasal mücadeleyi anlamlý bul
madýðý bir insana olan aþký için bile bile ölüme gitmekteydi.
Film, oracýkta deli gömleðini sýrtýmdan çýkarýp atmama yol açmadýysa da, en azýn
dan orasýný burasýný yýrtýp, parçalayýp, düðmelerini sökerek kullanýlmaz hale ge
tirdi. Artýk hiçbir þeye yaramayan bu deli gömleðini çýkarýp atmak için, köþe ba
þýnda tatlý bir anýyla karþýlaþmak yeterli olacaktý. Ve öyle de oldu. Yaþamýmda
karþýlaþtýðým tek þans çýkageldi. Bahar yeþili gözlerine, ürkek bakýþlarýna, tit
rek sesine vurulduðum müthiþ bir kadýnla, her aný bir serüven olan, içinde kendi
mi yeniden kurup yapýlandýrdýðým bir oniki yýl yaþadým. Akýp giden bir duygu sel
i içerisinde yenileyip dururken kendimi, sýk sýk dönüp söz konusu filmin anýlarý
ný canlandýrdým. Yeni düþlerin kapýlarýný aralayýp, sýr dolu anlamlarla karþýla
þtýran bu serüven, yaþamýmýn en görkemli kesiti oldu. Sanýrým oniki yýlýn her a
nýnda yeniden aþýk olup durdum o kadýna. Uyduruk iþimden ayrýldým, olmayan mesle
ðimi terkettim, beþ para etmez akademik ünvaný bir kenara býrakýp, elimde valizi
m tam oniki yýl dolaþýp durdum peþinden.
Þimdi dönüp geriye bakýp, bir aþkýn hangi açýlardan ve ne oranda özgürleþtirici
olup olmadýðý sorusunu sorduðum zaman, eski ve yeni kiþilikler arasýnda ortaya ç
ýkan olumlu farklýlýklar, aþkýn kiþilikleri nasýl dönüþtürüp farklýlaþtýrdýðý so
rusuna bir cevap gibiydi. Bir aþkýn özgürleþtirici gücü, kendisine kaynaklýk ede
n iliþkileri üreten, biçimleyen ve taþýyan kiþilikler üzerindeki dönüþtürücü etk
isinde kendisini ortaya koyuyordu. Herhangi bir aþk, kiþilikleri geliþtirerek, f
arklýlaþtýrýp yeniden biçimlendirerek zengin, çok yönlü ve yaratýcý kiþilikler y
aratma potansiyelini kendinde ne oranda taþýyorsa, biliniz ki o oranda özgürleþt
iricidir.
Bu çalýþma, bir filmin ve kadýnýn yaþamýmdaki yerini, kiþiliðimi dönüþtürüp yeni
den biçimlendirmedeki etkisini örtük ve dolaylý biçimde dile getiren felsefi içe
rikli bir denemedir. Sezgiye dayanan çözümlemelerin aðýrlýkta olduðu betimleyici
bir üslupla kaleme alýnmýþ bu denemenin ana temasý düþün yaratýcý, aþkýn özgürl
eþtirici içeriðini gün ýþýðýna çýkarmaktýr.
DÜÞÜN GÝZEMÝ
Gizem sözcüðüyle, ele avuca sýðmayan, denetimi güç, kendini farkýnda olmadan dol
aysýz ve birdenbire ortaya koyan, yeterince olgunlaþmamýþ gizil güçler, potansiy
el yetiler, bunlarla uyumlu ya da çeliþkili özellikler gösteren iliþkiler, süreç
ler, olaylar dile getirilir. Düþ sözcüðü gizem sözcüðünden daha karanlýk, belirs
iz, esrarengiz, sýrlarla dolu bir sözcüktür. Düþte saklý olan güçler, süreçler k
endini dolaylý biçimde, örtük ve belirsiz olarak ortaya koyarlar ve bu yönüyle s
oyut aklý deðil sezgiyi besler, durup dinlenmeden.
Farklý seslerin, renklerin, ýþýklarýn, parýltýlarýn, gölgelerin ve görüntülerin
dansýna benzer düþlerin dansý. Bitip tükenmez bir enerjinin kaynaðýný oluþturan
düþlerden beslenir, güç bulur canlý ruhlar. Hýzý ve ritmi ne kadar yüksek olursa
olsun ne baþýna varabilir, ne sonunu bulabiliriz düþlerin; sýrlarýn dolup taþtý
ðý büyülü bir denizde yüzeriz sonsuza dek. Aklýmýz, bu ritmik dansýn kýyýsýnda d
önerken, yüreðimiz sonsuz bir enerjinin ýsýsýyla kavrulur. Dansý kesintiye uðrat
an herhangi bir olay ortaya çýkarsa þayet, oracýkta bozuluverir sinirlerimiz, mi
demize kramplar girer, kesintiye uðrar duyarlýlýðýmýz, felç olup gider ruhsal sü
reçlerimiz.
Bir kez yeniden baþladý mý dansý düþün, kuruyan çeþmeler su verir, þýrýl þýrýl a
kar musluklar. Temmuz sýcaðýnda bir kartopu gibi serinletir içimizi. Çölde yolun
u yitirmiþ bir þaþkýn aþýk için, gerçeðin seraba dönüþmesi gibidir düþler. Çoðun
lukla elimizden kaçýp, evrenin derin boþluðunda kaybolup gittiði zaman, hüzünlü
bir sonbahar rüzgarý estirir ardýnda. Eski çýnar aðacýnýn çürüyen damarlarýna ca
nverir, kuruyan dallarýna kan akýtýr, büzüþen çiçeklerin yeniden filizlenmesine
olanak saðlar düþler. Düþler olmaksýzýn, tarlaya atýlan tohum filizlenmez, çiçek
açýp meyve vermez. Düþler, yaþam hamurunun yoðrulmasýnda, piþirilip kývama geti
rilmesinde, tadý tuzu olurlar her bir þeyin.
Düþler olmaksýzýn ne gizemi ne büyüsü kalýr yaþamýn; zevksiz, coþkusuz, heyecans
ýz, tek biçimli akýp giden bir sürece benzer ömrümüz. Düþlerden yoksun olanlar,
suyu sýkýlmýþ bir limonu andýrýrlar. Kurumuþ çam aðacýndan susuz topraða düþen k
ozalaklara benzerler, küçük bir kývýlcým yok olmalarý için yeter de artar bile.
Rüzgârýn hýzýna göre sallanýp duran kurumuþ sonbahar yapraðýný andýrýrlar çoðu z
aman.
Dayanýþmanýn, yardýmlaþmanýn kaynaðýdýr düþler; yaralý kiþilikler kendini içinde
onarýr, yitip giden hayatlar dirilir yeniden. Bilirsiniz, iþkence odasýnda dire
nen genç bedenler için esin kaynaðýdýr özgürlük düþü. Özgürlük düþünün yarattýðý
direnme gücü olmadan, ne iþkence seanslarýna katlanabilir ne hücrenin zifir kar
anlýðýyla baþ edebilir. Ýþkenceden parçalanmýþ bedenleri diken, yaralanmýþ yürek
leri onaran, hücrenin karanlýðýný sýcak bir ýþýða dönüþtüren, özgürlük düþünün e
sin verici gücüdür.
Sýk sýk ölümün kýyýsýnda dolaþanlar, her seferinde sýfýrdan baþlayanlar, her tök
ezleyiþten sonra dikilip kendi ayaklarý üzerinde yürüyenler, yaþama düþünden esi
nlenirler sýk sýk. O düþ ki hepimizin ortak mayasýdýr. Bizi besleyen bu maya çür
üdüðü zaman, cansýz bir malzeme yýðýnýna dönüþürüz oracýkta. Bu mayanýn içinde y
oðurur dururuz kendimizi. Bazen bir dostluk rüzgârýdýr tepemizde esip duran, baz
en sevgilimizin titrek sesidir boþlukta bizi sarýp sarmalayan.
Düþlerin beslediði iliþkiler içinde kiþilikler kendilerini sürekli yeniler, baþk
alaþtýrýr, farklýlaþtýrýr. Düþün içinde yoðurup farklý biçimlerde kendini dýþavu
rur gizil güçlerimiz, potansiyel yetilerimiz. Sürekli bir akýþ yenileriz kendimi
zi, büyülü gizeminde düþlerin, çatlayan yanlarýmýzý onarýr, kanayan yaramýzý sar
ar, yýrtýk pýrtýklarýmýzý dikeriz bir güzel.
Düþler; eskimiþ anýlarý, gizli kalmýþ sýrlarý, yarým kalmýþ arzularý, gerçekleþm
emiþ istekleri, terkedilmiþ umutlarý, baskýlanmýþ güdüleri, geriye itilmiþ iç te
pileri, köreltilmiþ gizil güçleri, sakat býrakýlmýþ sevinçleri, kesik hüzünleri,
belirsiz umutlarý canlandýrýp güçlendirdiði için yaratma faaliyetimizin devindi
rici kaynaðýdýrlar.
Düþlerle bezenmiþ büyülü dünya içinde canlanýr umutlarýmýz, güçlenir isteklerim
iz, eskiyen belleðimizi yeniler, can katarýz yaþlý yüreðimize. Düþün gizem dolu,
sýr dolu büyülü dünyasýnda duygularýmýz dans eder, oynaþýr yüreklerimiz su peri
leri gibi. Bozulunca büyüsü, sýr dolu parçalarý kayar, düþer karanlýk dehlizleri
ne bilinçaltýnýn. Bir kez düþtü mü sonsuz boþluðuna, dipsiz çukuruna bilinçaltýn
ýn, artýk kapalýdýr bilincimize sýrlarý, gizemleri düþlerin. Bu yüzden sezgiye v
urulmuþ her düþü; erkenden kaçýp geldiði yere dönmemesi için, oracýkta yakalamal
ý, hemencecik iþleyip olgun bir meyvaya dönüþtürmeliyiz. Elimizde kayan ýslak bi
r sabun gibi bir kez yuvarlanýp düþünce boþluða, bir kördüðüm olup týkar yüreðim
izi bellekte kalan sisli, puslu gölgesi düþlerin. Bu yüzden ne dondurmalý ne de
geriye kaçmasýna izin vermeli, oracýkta yakalayýp tüm doluluðuyla yaþamalýyýz b
üyüsünü düþlerin.
Bir kez kesintiye uðradý mý düþler, ne esin kaynaðý olur müzisyenin ne de güç ve
rir acemi aþýða, henüz taze baharýndayken aþkýnýn. Bu yüzden olacak ki, en güzel
anýlarýmýzýn yaný sýra, en hoþ, çekici, sürükleyici, baþ döndürücü duygularýmýz
düþlerden çýkar gelir çoðu zaman. Tasarýmlarýmýza karýþýr, amaçlarýmýza siner,
hedeflerimize bulaþýr gizemi, sýrlarý parça parça düþlerin. Dileklerimizi süsler
, beklentilerimizi canlý tutar, umutlarýmýzý güçlendirir, isteklerimizi çeþitlen
dirir, arzularýmýzý renklendirir. Sesini sesimize, düþünü düþümüze kattýðý zaman
uðrunda ölümü göze alýrýz eski sevgilinin. Gölgesi karanlýkta izlerken bizi, ýþ
ýðý yolumuzu aydýnlatýr, zorluklarý aþmada direnme gücü olur sevgisi eski yarin.
Düþ dünyasýnda yürürken, kaygan buzda dans eden acemi patencinin heyecanlarýný v
e coþkularýný tadar, endiþelerini kapar, benzer hazlara, doyumlara varýrýz. Bu y
üzden, düþün içeriði üzerinde anlamlý þeyler söylemek istenirken, ne deneysel an
alizlere ne de kavramsal çözümlemelere baþvururuz. Düþün içeriði, ussal olarak t
emellendirilip, kavramsal olarak anlamdýrýlýp ifade edilemeyecek kadar kaygan, d
eðiþken, öznel, belirsiz ve gizemlidir.
Düþün gizemli yanlarýndan biri, gerçekliði kýsmen içermesine karþýn her zaman ge
rçekliði aþan bir özelliðe sahip olmasýdýr. Düþün gerçekle olan baðý, uçuk kaçýk
düþler ile yaratýcý düþler arasýndaki ayrýmý belirler. Yaratýcý düþler, gerçekl
iði dönüþtürüp yeniden biçimlendirme gücünü kendinde potansiyel olarak taþýmalar
ýyla uçuk kaçýk düþlerden ayrýlýrlar. Düþün yaratýcý gücü, gerçekliðin dönüþtürü
lmesinin yaný sýra, kiþiliðin geliþtirilip zenginleþtirilerek çok yönlü kýlýnmas
ýnda bir esin kaynaðý olarak sýk sýk devreye girer. Bu esin olmadan ne tekerlekl
er, yelkenliler, uçaklar üretilebilir ne de senfoniler, resimler, þiirler, roman
lar, filmler yaratýlabilir.
Düþ, yeni olanýn ortaya çýkarýlmasýnda da besleyici, çekici, sürükleyici bir güç
olarak çok yönlü iþlevler üstlenir. Düþ, kendini sezgilerde ve tasarýmlarda ort
aya koyan yeni fikirlerin, deðerlerin, bilgilerin oluþturulmasýnýn canlý kaynaðý
dýr. Duyarlýlýðýmýzýn etkin, yaratýcý ve özgül ürünü olan düþler olmasa, bilgisa
yarlar ve robotlardan farkýmýz kalmazdý.
Düþün yaratýcý özünü, geliþtirici potansiyelini kavramak için örnek olarak uçma
düþünü gösterebiliriz. Uçma düþü, binlerce yýldýr özgürlük düþüncesinin devindir
ici unsuru olarak etkileyip durmuþtur bizleri. Kuþlarýn göðün mavisinde kanat çý
rpmalarýndan esinlenerek geliþtirilen uçma düþü, bilinçaltýnda yer alan sonsuza
ve sýnýrsýza uzanma isteðinin altýnda yatan merak güdülerinden beslenir. Bizi ka
ba gerçeklikten koparýp alacak, gizil güçlerimizi, potansiyel yetilerimizi özgür
bir biçimde dýþa vurup geliþtirmemize yol açacak bu merak güdüleri, uçma düþünd
en beslenmeselerdi þayet, çoktan kuruyup gideceklerdi.
GÜNDÜZ DÜÞLERÝ MÝ? GECE DÜÞLERÝ MÝ?
Ýnsan, eksik ve sýnýrlý yanlarýný yok edebilen, zengin, çok yönlü ve özgür bir k
iþilik edinmesini olanaklý kýlan, sonsuza ve sýnýrsýza yönelme merakýný kendinde
canlý tutar. Zihinsel olgunlaþmaya paralel biçimde bu meraký geliþtirip, ussal
olarak temellendirilmiþ, kavramsal olarak formüle edilmiþ sorulara dönüþtürür. B
u sorularýn çözümüne yönelik varsayýmlarý geliþtirir. Bu süreçte, esin kaynaðý o
larak yaratýcý düþler sýk sýk devreye girer.
Merak güdüsünün beslendiði kaynak olan düþler, ayný zamanda bu güdünün geliþip o
lgunlaþmasý için gerekli olan duygusal ortamý da yaratýrlar. Düþ, parçasý olduðu
duyarlýlýkla birlikte iþleyerek, yaratma için gerekli olan potansiyel güçlerin,
gizil yetilerin ortaya çýkmasýna yardýmcý olur. Akýl, eðer somut biçimde iþlers
e, yaratmanýn kaynaðý olan duyarlýlýðýn verdiði malzemeleri iþler, biçimlendirir
, olgunlaþtýrýp yetkinleþtirir. Akýl, bu iþlevi, kiþiliðin eksik ve sonlu yanlar
ýnýn aþýlmasý doðrultusunda üstlenir.
Ýnsanýn eksik ve sýnýrlý bir varlýk olmasý, yaratma sürecinin eksik ve sýnýrlý g
erçekleþmesine yol açtýðý gibi, ayný zamanda insaný, sonsuz ve sýnýrsýz nitelikl
ere sahip olan dýþ gerçeklikle çatýþma içine sokar. Bu çatýþmanýn yol açtýðý ger
ilimin derinliðini, kesinliðini ve þiddetini, sonlu olan ile sonsuz olanýn, sýný
rlý olan ile sýnýrsýz olanýn arasýndaki çeliþki belirler. Bireyin gerçekliði dön
üþtürüp yeniden biçimlendirmesinin yaný sýra, bu süreç içerisinde kendini dönüþt
ürüp yeniden kurmasýný da içeren, verili gerçekliði aþmaya yönelik baþkaldýrýsý,
yani direnme gücü bu çeliþkiden beslenir. Birey, bu gerilimi yok etmek için sür
ekli ileri atýlýp durur; her atýlýmda kendini biraz daha farklýlaþtýrýr, deðiþti
rir, olgunlaþtýrýr ve yetkinleþtirir. Bu, içinde direnmeyi barýndýran bir baþkal
dýrýyý simgeler. Özgürlük düþü, kiþiliðin dönüþtürülmesinde olsun, gerçekliðin d
önüþtürülüp bu sürece uyarlanmasýnda olsun, varolan sorunlarýn aþýlmasýnda ya da
varolan haksýzlýklarýn giderilmesinde olsun, direnmenin ve baþkaldýrýnýn esin k
aynaðýný oluþturur.
Varolan gerçekliðin dönüþtürülerek yeniden biçimlendirilmesi yoluyla aþýlmasý, a
yný zamanda kendi içinde, aþma eylemini gerçekleþtiren bireyin kendi kendini dön
üþtürmesini, bu süreç içinde yeni yetenekler, beceriler kazanmasýný da içerir. B
u süreç, deðerlerin, inançlarýn, isteklerin, arzularýn yeniden yapýlanmasýný ger
ektirir.
Varolan gerçekliði aþma temasý, felsefi, siyasal ve sanatsal düþünce içinde fark
lý biçimlerde anlamlandýrýlmýþtýr. Özellikle Camus un baþkaldýrma temasý, bu açýdan
karakteristik özellikler taþýr. Camus da baþkaldýran birey, diðerlerinden farklý,
yenilmez, ayýrt edici, kýsaca diðerleri karþýsýnda özgül kiþiliði olan bir birey
dir. Bu kiþilik, duyarlýlýk düzeyi yüksek, siyasi bilinci geliþmiþ, estetiksel b
eðenisi olgunlaþmýþ bireyi dile getirir. Çok yönlü, zengin ve bütünsel kiþiliðin
içinde biçimlendiði özgür birey temasý, Camus un baþkaldýran bireyiyle sýký bir i
liþki içindedir. Daha doðrusu, baþkaldýrma eylemi, hem bu tür bir kiþiliði gerek
tirir hem de bu kiþiliðin ortaya çýkmasýnýn zeminini hazýrlar.
Kimi olumsuz özellikleri içeren verili koþullarý aþabilmek için, zengin, çok yön
lü, somut bir bütünlüðü içeren, özgür bir kiþiliðe sahip olmak gerekir. Bu kiþil
ik ise, ancak baþkaldýrýnýn sonucunda edinilebilir. Verili yapýlarý içinde birey
ler, eksik, sýnýrlý yeteneklerinden, becerilerinden dolayý, sonsuz ve sýnýrsýz ö
zellikler içeren gerçeklikle uyumsuz bir iliþkiye girerler. Bireylerin sonlu ve
sýnýrlý yeteneklerini geliþtirip daha yetkin bir biçime sokabilmeleri için, varo
lan gerçekliði þu ya da bu biçimde aþmalarý gerekir. Aþma ise, bireyin içinde po
tansiyel olarak varolan yaratýcý güçlerini ortaya çýkararak, bunlarýn iþlenme yo
luyla geliþtirilmesini ve yetkinleþtirilmesini olanaklý kýldýðý için, zengin, ço
k yönlü ve özgür kiþiliklerin oluþmasýnýn zorunlu koþuludur.
Bireyler, verili yapýlarýyla, yani eksik ve sýnýrlý yetenekleriyle, sonsuz ve sý
nýrsýz gerçekliði aþamazlar. Verili gerçekliðin sonsuz ve sýnýrsýz nitelikleri i
le, insan yapýsýnýn eksik ve sýnýrlý yanlarý arasýnda ortaya çýkan çatýþma, bu ç
atýþmalarýn ortaya çýkardýðý gerilim, bireyi üç tür davranýþ biçimi geliþtirmeye
zorlar. Baþka bir deyiþle, Camus a göre bireyler, verili gerçekliði aþma konusund
a þu üç davranýþ biçimini geliþtirirler:
Birincisi, aþma olayýný gerçekleþtiremeyen birey eksik ve sýnýrlý yanlarýný yok
etmek için, sonsuz ve sýnýrsýz niteliklere sahip olduðunu düþündüðü Tanrý ya yönel
ir; kendini, inanç yoluyla tanrýsal gerçekliðin bir parçasýna dönüþtürerek, eksi
k ve sýnýrlý özelliklerinden kurtulmayý dener. Gerçeklikle olan çatýþmasýný, bu
çatýþmanýn ortaya çýkardýðý gerilimi, bu gerilimin yol açtýðý acýlarý, sýkýntýla
rý ancak bu yolla giderebilir. Bu bir bakýma, bireyin kendisini yadsýmasý, farkl
ý, ayýrt edici, özgül yanlarýný bir kenara býrakmasý, özgürlüðünden ve bireysell
iðinden vazgeçmesi anlamýna gelir. Camus a göre bu, fiziksel intiharýn farklý bir
biçimidir.
Ýkincisi, sonlu ve sýnýrlý yapýsýyla birey, verili gerçekliði aþamayýnca, gerçek
likle arasýnda çýkan çatýþmayý, bu çatýþmanýn yol açtýðý gerilimi yok etmek için
, varlýðýna intihar yoluyla son vermeye yönelir. Bu ikincil yönelimi Camus fiziks
el intihar olarak tanýmlar.
Asýl saðlýklý olan, yaratýcý etkinliðin içinde fýþkýrdýðý, bireyin, zengin, çok
yönlü ve özgür bir kiþilik edinmesini olanaklý kýlan, verili gerçeðe baþkaldýrma
eylemidir. Baþkaldýrma yoluyla birey, eksik ve sýnýrlý yanlarýný gidermek için,
kendinde potansiyel olarak varolan gizil güçlerini, yaratýcý yetilerini ortaya
çýkarýr, bu gizil güçleri ve yaratýcý yetilerini geliþtirip yetkinleþtirir.
Camus nun dile getirdiði baþkaldýrý eylemi ile özgürlük arasýndaki bu iliþki, daha
önce Goethe tarafýndan da dile getirilmiþtir. Goethe ye göre yaþamak demek karþý k
oymak demektir . Goethe, yaþamayý direnme, karþý koyma olarak alýrken, direnme ile
özgürlük arasýnda dolaylý bir iliþkinin varlýðýndan yola çýkar. Ona göre, yaþam
anýn hammaddesi olan direnme duygusu, özgürlüðün içinde filizlendiði tarlayý olu
þturur. Özgürlüðün filizlenip meyve verebilmesi için bu tarlanýn iþlenmesi gerek
ir. Goethe nin ünlü özdeyiþiyle: Özgürlüðü ve hayatý hak edenler, onu her gün fethe
tmek zorunda olanlardýr.
Dar anlamýyla yabancýlaþma, bir þeyin kendisi olmaktan çýkýp, kendisinden farklý
, ona karþýt ve onu sömüren, baskýlayan, denetleyen, yöneten bir güce dönüþmesin
i içerir.
Baþkalaþma yoluyla kendinden çýkma, kiþiliðin bölünmesini, eksik ve sýnýrlý biçi
me girmesini, çarpýklaþýp farklý bir görünüm kazanmasýný içerdiði gibi; kiþiliði
n kimi yanlarýný, onun dýþýnda yer alan karþýt bir güce dönüþüp, onu denetleyip
sömürmesine yol açar. Bu süreç içinde, kendini özgür biçimde ortaya koymasý bekl
enen, bilinçli ve amaçlý etkinliðimizin ürünlerinin, isteklerimize cevap vermekt
en, gereksinimlerimizi karþýlamaktan uzaklaþýp, yetilerimizi körelten, beceriler
imizi sýnýrlayan, güdülerimizi sakat býrakan güçlere dönüþürler.
Yabancýlaþma içinde yer alan birey, kendisiyle, diðer bireylerle ve çevresiyle ç
atýþan; kendisiyle uyumsuz, derin bunalýmlarýn, korkunun, endiþenin içinde yer
alan bir varlýða dönüþür. Bu birey, bilinçli, amaçlý ve özgür etkinliðinin öznes
i olmaktan çýkýp, dýþ süreçlere, iliþkilere, kurumlara yapay biçimde uyarlanmýþ,
edilgin, korkak ve silik bir varlýða dönüþmüþtür.
Yapay tutkularýn peþinde koþan, yýkýcý güdülerle donatýlmýþ, baþkalarýnýn kanýla
rýna ve sanýlarýna göre yaþayan bu kiþilik, bencil ve benmerkezci güdülerini gid
ermek için, önüne gelen her þeyi kullanýr, tüketir, bir kenara býrakýr.
Her zaman doyumsuz, istekleri çarpýtýlmýþ, arzularý sakat býrakýlmýþ bu kiþilikt
e, baskýlanmýþ, geriye itilerek bilinçaltýnýn derinliklerine yerleþtirilmiþ güdü
ler, arzular, istekler kendini farklý biçimlerde dýþavururlar.
Bu baskýlama ve geriye itmenin yol açtýðý bilinç ve bilinçaltý çatýþmasý çerçeve
sinde kiþiliðimizi bölen yýkýcý güçler, içimizi kemiren çeliþkiler bizi anlamsýz
lýðýn girdabýna sürükleyerek, yüreðimizin boðulmasýna yol açarlar.
Çözülüp daðýlan anlamlar içinde, bir yandan aklýmýzý kapýp gider birileri; öte y
andan kendi bedenimizi baþkasýnýn önüne koyar, keser, biçer, yeniden pazarlarýz.
Bedenimizden kopmuþ ruhumuz gezerken saðda solda, boþluða fýrlatýlmýþ, terk edi
lmiþ, yalnýz býrakýlmýþ varlýk olarak ararýz kendimizi yitik, puslu anýlarda.
Bu düzensizlik içinde birey, farklý anlamlar yükleyerek, kiþiliðini, yaþamýný ve
içinde yer aldýðý dünyayý sorgular. Anlamýn çözüldüðü, farklýlaþtýðý yerde, o d
a çözülür, daðýlýr, etkisiz kýlar kendini. Bir þeylere anlam yükleme, kendi için
de öznel deðerlerimizi, beklentilerimizi, isteklerimizi, umutlarýmýzý, acýlarýmý
zý, kaygýlarýmýzý, endiþelerimizi, nefret ve kinlerimizi barýndýrýr. Bu yüzden,
anlam yüklediðimiz dünyaya, diðer insanlara, kendimize karþý tarafsýz olamayýz.
Eðer kiþiliðimiz bölünmüþ, yeteneklerimiz tek yanlý kýlýnmýþ, deðerlerimiz bir ö
rnekli, isteklerimiz standart biçimlere sokulmuþsa, anlama sürecimiz de kesintiy
e uðrar. Duyarlýlýðýmýz zayýflar, düþ kurma gücümüz körelir, sevme yetimiz sarsý
lýr, aþýk olma potansiyelimiz çürür. Yaþama yeniden güzel, duyarlý ve farklý anl
amlar yükleyebilmek için, yaratýcý ve üretici güçlerimizi harekete geçirmemiz ge
rekir. Bunun için de farklý esin kaynaklarýnýn devreye sokmaya yöneliriz.
Böylesi dönemlerde bizi üretici, yaratýcý ve özgür kiþiliklere dönüþtürme olanak
larý sunan düþlerden ve aþklardan esinlenebildiðimiz gibi; kendimizi, yaratýcýlý
ðýmýzý körelten, geliþmemizi ve yetkinleþmemizi önleyen, bizi baðýmlý, edilgin,
saldýrgan kiþiliklere dönüþtüren yabancýlaþmýþ güçlere de teslim edebiliriz.
Yabancýlaþma kiþilik düzeyinde, bilinç ve bilinçaltý çatýþmasýnýn derinlik, yayg
ýnlýk ve keskinlik kazanmasý biçiminde kendini gösterir. Bu çatýþma, bireyi, dýþ
gerçekliðe uyarlayarak, edilgin bir varlýða dönüþtürmeyi amaçlayan üstben ile b
ilinçaltý arasýnda ortaya çýkar. Dýþ gerçekliði temsil eden üstben, kendisine uy
mayan istekleri, arzularý baskýlayýp geriye itmek için, ben vasýtasýyla bilinçal
týný denetler. Baskýlanmýþ, geriye itilmiþ güdüler, kendilerini þu yollarda dýþa
vururlar:
- Baskýlanmýþ güdüler, ya yýkýcý ve saldýrgan davranýþlara kaynaklýk ederek, bir
eyi dýþ dünyayla keskin bir çatýþmaya sürükler; ya da bireyi kendi içine kapanma
ya, dýþ dünyadan koparýp, tümüyle izole edilmiþ bir dünyanýn içine hapseder.
-Bu iki yolun dýþýnda, baskýlanmýþ güdüler, bilim ve sanatta olduðu gibi yüceltm
e yoluyla farklý kanallarda kendini dýþavurup, yaratýcý faaliyetimizin kaynaðýný
oluþturabilirler.
Kiþilik yabancýlaþmasý, bilinç düzeyinde, bilinçaltý ile üstben arasýndaki çatýþ
ma biçiminde kendini gösterirken; duygu düzeyinde ise varoluþunu koruma güdüsünd
en beslenen kendini sevme duygusu yerini, yapay tutkulardan kaynaklanan benmerke
zci ve bencil duygulara býrakýr.
Bu ikinci durumda karþýsýyla yardýmlaþmayý, dayanýþmayý olanaklý kýlan, içsel bü
tünleþme yoluyla kendini karþýnýn yerine koymayý saðlayan empati, yerini rekabet
e býrakýr. Merhametin yerini nefret ve kýskançlýk alýr.
Bilinçaltý, üstbenin direktifleri çerçevesinde, ben tarafýndan denetlenir. Bu de
netim, baskýlama ve geriye itme mekanizmasýyla uyumlu iþler. Baskýlama ve geriye
itme, çoðu zaman anlayamadýðýmýz, tanýmlayamadýðýmýz, bilincine tam olarak vara
madýðýmýz korkularýn, güvensizliklerin, endiþe ve kaygýlarýn oluþmasýna yol açar
. Ýç korkular, genellikle dýþsal korkularýn içselleþtirme yoluyla kiþiliðimizin
bir parçasýna dönüþtürülmesinin ürünüdür.
Ýçselleþtirilmiþ korku, kiþiliði, saldýrgan ve yýkýcý güdülerin denetimine sokab
ileceði gibi, korku, endiþe ve kaygýyla dolu pýsýrýk ve edilgen bir yapýnýn için
e sokarak, kendi içine kapanmasýna da yol açabilir. Ya da Dostoyevski nin tiplerin
de olduðu gibi, bilincin bölünmesinin ürünü olan çift kiþilik biçiminde de kendi
ni dýþa vurabilir. Bu yoldan düþler hem yaratýcý güdülerin, hem de yýkýcý eðilim
lerin kaynaðý olarak çift yönlü iþlevler üstlenebilir.
Saldýrgan, yýkýcý güdülerin oluþmasýna yol açan baskýlamanýn, geriye itmenin kýr
ýlabilmesi için, üstbenin baskýsýnýn azaltýlmasý, dolayýsýyla bilinçaltýnýn çözü
lüp, özgürleþmesi gerekir. Yaratýcý düþler, burada özgürleþmenin itici gücü olar
ak devreye girerler.
Gerçekle birlikte kiþiliðimizin dönüþtürülüp yeniden biçimlendirilmesinde, esin
kaynaðý olarak farklý iþlevler üstlenen yaratýcý düþlerin yerine geçen uçuk-kaçý
k düþler, bizi gerçeklikten koparýr, fantazyanýn içine kapatýp, farklý bir yaban
cýlaþmaya yol açar. Bu yabancýlaþma biçimi, düþümüzün bizden kopmasýna, giderek
denetleyen bir gizil güce dönüþmesine yol açar. Ýntiharý, bu yabancýlaþmanýn far
klý bir dýþavurum biçimi olarak almak olanaklýdýr.
Ýntiharýn farklý nedenleri, dýþavurum biçimleri olduðu kesin. Ýflas eden tüccarý
n, savaþý kaybeden komutanýn, aðýr ve çözümsüz hastalýktan kurtulmak isteyen kiþ
inin ya da dava arkadaþlarýna ihanet etmenin ezikliðini, utancýný taþýyamadýðý i
çin intihar edenlerin nedenleri farklýdýr. Ama hepsinde ortak bir yan var: O da
intihara gidiþ sürecini baþlatan bilinçaltý ve bilinç çatýþmasýnýn kendini sürek
li olarak göstermesidir.
Bu sürecin derinliði, yoðunluðu, yaygýnlýðý, kendini, yaþamla kurduðumuz baðýn,
kendimize ve yaþama yüklediðimiz anlamýn çözülme derecesi ve biçiminde gösterir.
Bir kez bu sürecin içine girdik mi, ruhumuz daha önce anlamlý olan her þeyden k
opar. Artýk kimselere dokunamayýz, sürüp giden süreçleri, olaylarý anlayamayýz,
varolan sesleri iþitemeyiz. Anlama yetimiz kesintiye uðrayýp iþlemez olur. Gözle
rimiz yaþamýn loþ ýþýklarýna kapalýdýr artýk.
Zihnimiz sabit bir noktaya takýlmýþ gibi, döner dururuz etrafýnda ölüm duygusunu
n, kýrýk bir pervane gibi yarým kalmýþ dairelerin içine kapanýrýz. Zevkin, heyec
anýn, coþkunun yok olduðu; renklerin belirsizleþtiði, kokularýn ve seslerin boþl
uða daðýlýp, bizi terkettiði andýr bu. Anlamýn bittiði, karabasanýn yerleþtiði b
u donuk anlarda ürkütücü, soðuk, mat, sessiz bir kabus içindeyiz sanki.
Garip olan, bu karabasanýn yok edilmesi için, yeni bir yaratýcý düþün devreye gi
rmesidir. Yaþama sevincimizi yeniden filizlendiren, anlama gücümüzü arttýran, co
þku, heyecan ve hazlarý dirilten yaratýcý düþler olmadan intiharý def edemeyiz b
aþýmýzdan.
Ýntiharýn temel nedenlerinden biri olan bilinçaltý ile bilinç arasýndaki çatýþma
, duyarlýlýðý yüksek olan sanatçý kiþilikte en uç düzeyde seyreder. Bu nedenle,
sanat dünyasýnda sýk sýk intiharlara rastlanýr.
Sanatsal yaratmanýn beslendiði duyarlýk derin, geniþ kapsamlý, yüksek düzeyde ha
reketli, ele avuca sýðmaz özellikler gösterir. Sanatsal kiþiliðin tipik özelliði
, bu duyarlýktan kaynaklanan yaratýcý düþler ve özgürleþtirici aþklarla dolu olm
asýdýr.
Sanatsal duyarlýk, üstben karþýsýnda bilinçaltýný sürekli hareketli ve canlý kýl
ar. Bu da üstbenin ben üstündeki baskýsýný zayýflatýr. Bu yüzden bilinçaltýnýn k
endini özgür biçimde dýþavurumu, sanatçý kiþilikte daha yüksektir.
Sanatçýnýn kiþiliðinde ortaya çýkan bilinçaltý üstben çatýþmasý yaratýcý güçler
in, gizil enerjinin, potansiyel yetilerin uygun kanallara akmasýný önler. Bu yet
ilerin, güçlerin, enerjinin istenen biçimde, tarzda ve yoðunlukta kendini dýþavu
rup, geliþtirip yetkinleþtirmesi gerçekleþmeyince, artýk bastýrýlmasý güçleþen b
ir doyumsuzluk ortaya çýkar. Ýç gerilime, çatýþmaya ve bunalýma yol açan bu doyu
msuzluk, sanatçýyý farklý arayýþlara iter. Ýntihar, bu arayýþýn son bulduðu, anl
amýn bittiði, geminin karaya vurduðu yerdir...
Böylesi anlarda sanatçýnýn karþýsýna genellikle þu üç yol çýkar.
- Birinci yolda sanatçý kiþilik, yaratýcý faaliyetini harekete geçirerek, yeni e
sin kaynaklarý oluþturarak, bunlarý, yetenek ve becerilerine uygun kanallara akt
ararak, yeni ve yetkin ürünlerin üretimine yönelecekti. Baþarý yeni bir diriliþi
n, yeniden yapýlanmanýn, baþkaldýrýnýn ürünü olacaðýndan, anlamsýzlýðýn sancýsý
da yok olacaktýr.
- Ýkinci yolda sanatçý, duyarlýðýný baskýlayýp, yaratýcý yetilerini, güçlerini v
e enerjisini körelterek, koþullara kendini uyarlamýþ edilgin bir varlýða dönüþec
ektir.
- Üçüncü yolda ise, Artýk her þey bitti, büyüsünü yitirdi dünya, yaþamýn anlamý y
ok, hiçbir þeyin anlamý yok. Sanat da, sanatçýlýk da beþ para etmez diyerek, son
noktayý koyarak, iç bunalýmý yok eden, iç çatýþmalara son veren, acýyý, endiþeyi
, umudu kökünden söküp atan son virajý geçmesi geçer ve yaþama dur der: Anlam bi
ter. Uçup gider her þey, sonsuz boþluðuna evrenin...
Ýntihar aný, artýk iç çatýþmanýn çözüldüðü, gerilimin yok olduðu, bunalýmýn bitt
iði, ölümün yaþama baskýn çýktýðý andýr!.. Ölüm korkusunun yok olduðu, son buldu
ðu andýr... Anlamýn bitiþidir. Anlamsýzlýðýn yol açtýðý kaygýdan, endiþeden, hüz
ünden bir þey kalmaz geriye. Umutlar söner, beklentiler boþluða daðýlýr.
Karanlýk dehlizlerde yüzer gibi, arada bir parlayan sönük, ürkek sevinçler, ýþýk
lar, parýltýlar, düþlerin beslediði umutlardan çok, anlamýný yitirmiþ acýlarýn s
on direniþidir. Az sonra her þeyin biteceðini, anlam boþluðunun derin uçurumuna
yuvarlanacaðýnýzý düþünürsünüz. Beklenti yok, geride kalanlarý özlemek yok, kayb
etmenin yol açtýðý endiþe yok, güzel þeylerden alýnan hazlar uçmuþ, acý vermiyor
hiçbir þey, kanýnýz donmuþ, kaskatý kesilmiþ her bir yanýnýz. Ýntiharýn soðuk r
üzgârý, sýcaklýðýnýn alýp götürmüþtür yaþamýn.
Umut; yaþama ve geleceðe umut, varolan olumsuzluklarý aþma potansiyelini kendind
e taþýyan düþ dünyasýndan beslenir. Bu gizil güçlerin, potansiyel yetilerin orta
ya çýkmasýnda, geliþtirilmesinde, devindirici etkiye sahiptir. Umutlar var olan
süreçlerden zevk almamýza, heyecan ve coþku duymamýza yol açar. Bu yönüyle de, g
eleceðe yönelik düþlerimizi besler, düþlerden beslenirler. Yaþamýn canlý dokusu
umutlarýmýz içinde yeþerir, çiçek açar, meyve verir. Öyle ki, umudumuzun yok old
uðu yerde, yaþamla olan baðýmýz kaybolur.
Ýntihar, artýk umutlarýn da yok olmasý, son bulmasýdýr. Yeniden filizlenmesi içi
n umudu besleyen düþlerin devreye girmesi gerekir. Umut, içinde derin sýrlarýn g
izli olduðu, büyülü etkisini yeniden yaratýr, yaþama sevincinin...
Ama bazen intihar gerçekleþmez. Yolun sonuna varmadan, ölümün soðuk duvarýna çar
parak, yeniden dönülür, sýcak kucaðýna yaþamýn.
Kendileriyle birlikte, sýrlarýný anlamsýzlýðýn karanlýk dehlizine gömenlerin dýþ
ýnda, geriye dönenleri, baþaramayanlarý, iþi yarým býrakanlarý, þu sevimsiz duru
mlar bekler:
- Ya intihara gidiþ anýný bastýrýp geriye iter, hiç olmamýþ gibi davranýr; yaþam
imgesi bastýrýp, geriye iter gölgesini ölümün.
- Ya da kýrýlýp dökülenleri onaracak, eksik, yetersiz, yarým kalanlarý tamamlaya
cak yapay anlamlandýrmalarla, canlandýrmaya çalýþýlýr yaþama sevincini, geleceðe
uzanan umutlarý.
Uzun bir süre, denizden çýkmýþ balýk gibi dolanýp durursunuz orda burda; ne deni
ze dönebilir ne karada yaþayabilirsiniz.
Yavaþ yavaþ ýsýnýrsýnýz, alýþýrsýnýz yeniden sýcaklýðýna yaþamýn. Eskimiþ anýlar
dan çýkýp gelen yaþam sevincinin silik gölgesi, eskimiþ anýlarýn yeniden canlaný
þý, yeterli olabilir çoðu kez. Geleceðe uzanan umutlarýn canlanýþýna kaynaklýk e
den yeni ýþýklar, sesler, gölgeler filizlendirebilir yaþama sevincini.
Ve yaratýcý düþlerle birlikte kendini yeniden onarma dönemine girilir. Ve artýk,
intiharýn kendisini düþünme serüveni baþlar.
HANGÝSÝ DAHA ÇEKÝCÝ;
OBLOMOV MU, DON KÝÞOT MU?
Düþe ve aþka yol açan duygularý dile getiren kavramlar üstünde düþünülüp, konuþu
lmaz, yaþanýr daha çok. Kendiliðinden, farkýnda olmadan içimizi kuþatýp, yüreðim
izi derinden etkileyen duygularý dile getiren bu kavramlarýn tanýmý güçtür. Düþ
ve aþk kavramlarýnýn dile getirdiði duygularýn yüksek düzeyde yaþanabilmesi için
, siyasal bilincin, kültürel olgunluðun yaný sýra, ethik duyarlýlýðýn ve estetik
beðeninin de geliþmesi gerekir.
Aþk, öylesine güzel, anlamlý, deðerli ki, bir tek onun için tüketilen enerji, sa
rfedilen güç, harekete geçirilen yetenekler, harcanan zaman boþa gitmez.
Aþk, duyarlýlýðýmýzýn özgül bir biçimi olduðu için, daha doðar doðmaz ona yöneli
r, arar dururuz aþký. Düþ gibi, aþk da yaþamýn sýrrýdýr, gizidir, büyüsüdür. Onl
ar olmadan ne anlamý kalýr yaþamýn ne de çekiciliði. Kiþiliðimizin canlý hücresi
olan düþ ve aþk olmadan, anlamazsýnýz zamanýn nasýl akýp gittiðini, yaþam bize
düþlerin içinde gülümser, aþklarýn içinde ýsýtýr çarçabuk.
Düþ gibi aþk da, içeriði belirsiz, kaygan, öznel, rastlantýsal etmenlerin at oyn
attýðý bilinçaltýyla baðlantý içindedir. Bilinçaltýndan gün ýþýðýna çýkan istekl
er, arzular, güdüler, kendini birden bire, dolaysýz olarak sezgide verir. Sezgid
e anlam bulan titrek bir bakýþ, ürkek bir ses, huzur verici bir yüz, tahrik edic
i bir koku, çekici bir cilve, sürükleyici bir eda bizi hemen aþk denen duygulaný
mýn içine sokar. Bu nedenle, farklý algýlamalara kaynaklýk eden öznel etmenleri
içerir. Anlamayý, tanýmlamayý, kavramlaþtýrmayý güçleþtiren belirsizliklerle, an
lam kaymalarýyla doludur. Aþkýn anlama yetimize kýsmen kapalý olan bu yanýný Wil
liam Riace þöyle dile getirir:
Anlatmaya yeltenme sakýn,
Ancak söylenmemiþ aþklar aþktýr.
Bir baþka deyiþle aþkýn gizemi sessiz ve görünmez olmasýndandýr. Ne kendini tümüyl
e bize açar ne biz her açýdan sokulabiliriz ona. Bilinmeyen sýrlarla örülmüþ aþk
, gizemin olduðu yerde vardýr. Gizemin bozulduðu yerde uçup gider. Bu yüzden, bi
rbirine benzeyen iki aþk yoktur yeryüzünde.
Aþkýn gizemi, içinde farklý sesleri, ýþýklarý, gölgeleri içeren düþlerin dansýný
içerir. Oynaþýp durur içinde yeþil ormanlarýn güzel perileri. Çoðu kez vurucu,
delici, sürükleyici gücünü hissetmek için, gizem dolu bakýþýn içine yerleþmek y
eterlidir. Aragon un güçlü imgesinde kendini ele verir, bu büyülü etki:
Öyle derin ki gözlerin, içmeye eðildiðinde
bütün güneþleri pýrýl pýrýl orada gördüm.
Öyle derin ki, her þeyi unuttum içinde.
Duyarlýlýðýn özgül biçimleri olmalarý açýsýndan düþ ile aþk arasýnda belli bir i
liþki kurulsa da, yine de kimi özellikleri açýsýndan birbirinden farklýdýrlar. D
üþ, aþaðýda sýralanan özellikler açýsýndan aþktan daha derin, yoðun ve ince sýrl
arý içerir. Bu yüzden aþktan daha gizemlidir:
- Aþka oranla düþ, bilinçaltýnýn derinliklerinde daha fazla kök salmýþtýr;
- Yine aþka oranla zihinsel ve ruhsal süreçlerde daha yaygýndýr, süreklilik göst
erir, etkisi yüksektir.
- Kendini yeniden üretme potansiyelini sürekli canlý tutmasýnýn yaný sýra, sonsu
z düzeyde kapsayýcýlýðý olan derin bir yayýlmayla, en küçük hücremizi harekete g
eçirme gücü açýsýndan eþsizdir.
- Bireyler, düþtüðünde yeniden kalkma, çökmüþken dirilme, herþeyini kaybetmiþken
sýfýrdan baþlama gücünü her zaman düþün yaratýcý gücünde bulurlar.
- Bilinçaltýyla en sýk, derin, içsel ve dolaysýz baðlantý içinde olan düþtür.
Bu özelliklerinden dolayý düþ, aþktan her zaman daha derindir, bilinmeyen sýrlar
la doludur, bu yüzden daha gizemli bir içeriðe sahiptir ve daha etkileyici özell
ikler taþýr.
Yine düþ, içeriðinin belirsizliði, kayganlýðý açýsýndan aþktan çok daha zor taný
mlanýr ve kavramlaþtýrýlýr. Aþk, düþe iliþkin bu özelliklerin bir kýsmýný içerme
si açýsýndan düþle içsel bir baðlantý içindeyken, düþün gizemli derinliði aþký a
þýp, kuþatýr.
Aþk, öncelikle düþler tarafýndan beslenir; çekici, sürükleyici ve büyüleyici etk
isini düþlerden alýr.
Aþkýn sýnýrlý, sakat ve tek yanlý biçimleniþlerini bir yana býrakýrsak, iki kiþi
arasýnda ortaya çýkan bir iliþki olmasý açýsýndan düþten ayrýlýr. Çünkü düþ, in
sanýn kendi kendisiyle dansýdýr.
Aþýk olunan kiþinin baþdöndürücü, tahrik edici etkisi belirleyici bir etmen olar
ak karþýmýza çýkar. Yine aþkýn düþü iþlemesi, daha zordur. Çünkü içeriðin kaygan
lýðý, zenginliði, belirsizliði açýsýndan düþ, aþktan daha ele avuca sýðmaz bir d
uygulaným tarzýdýr.
Düþ, içeriðinin derinliði açýsýndan aþký aþýp kuþatmasýna karþýn, dönüþtürücü ve
sürükleyici, vurucu ve sarsýcý gücü açýsýndan aþkýn gerisinde kalýr. Bu çerçeve
de bakýldýðýnda, düþün yaratýcý gücüyle aþkýn özgürleþtirici gücü, kimi noktalar
da birbirlerini koþullayýp tamamlasalar da, iki duygulaným biçimi özdeþ deðildir
.
Düþ, akýl tarafýndan daha zor iþlendiðinden, denetimi ve yönlendirilmesi aþka or
anla daha güçtür. Bu yüzden, düþün ideolojiyle olan baðlantýsý daha örtük, gizli
ve dolaylý bir þekilde kendini ortaya koyar. Ýdeolojinin irrasyonel yaný kendin
i aþkta ve düþte ortak göstermesine karþýn, etki açýsýndan aþkta daha açýk, düþt
e daha örtüktür.
Aþk, iliþki içinde yer alan kiþileri dönüþtürme, geliþtirme, yetkinleþtirme pota
nsiyeli açýsýndan düþten daha etkileyicidir. Özgürleþmeyi, aklýn biçimlendirdiði
duyarlýlýðýmýzýn bir parçasý olarak aldýðýmýzda, Aragon un dediði gibi: Aþký özgü
rleþmenin en güçlü itkisi olarak alabiliriz.
Düþ ve aþk kavramlarýnýn dile getirdiði duygularýn çekici ve sürükleyici yaný ke
ndini yaþama bilincinde gösterir. Yaþama bilinci, bizim kendimize, diðer insanla
ra ve çevremize olan baðýmýzý canlý ve somut kýlar. Yaþama bilinci, kendimizle,
diðer insanlarla içsel ve dolaysýz bað kurmanýn özgül bir biçimi olan empatinin
hammaddesini oluþturur. Biz empati sayesinde, iç dünyamýzla ve diðer insanlarla
bað kurup, bireysel ve türsel varoluþumuzu somut bir þekilde algýlarýz.
Aþýk olan kendini yaratýcý düþlerin içinde bulur. Bu da kiþinin geliþmesinin, ç
ok yönlü kýlýnmasýnýn devindirici unsurudur. Bu süreç kendini çoðunlukla sezgile
rde dýþavurur. Ýsteklerin, arzularýn sezgilerde tasarýmlanmasý, ortaya konulup g
eliþmesi olmaksýzýn, kiþiliðimizi dönüþtürüp yeniden kurarak zengin, çok yönlü v
e özgür bir yapýya kavuþturamayýz.
Aþkýn çekici ve sürükleyici, ayaklarý yerden kesici, baþ döndürücü, yürek çarpýc
ý etkisi kendisini yanýp sönen, közleri içinde yeniden alevlenen bir ateþ gibi g
österir. Sönmeye yüz tutmuþ, ama içten içe yanan, uygun bir fýrsat yakalayýnca i
çindeki ateþi bir boþluktan, bir çatlaktan, bir yarýktan dýþarý fýrlatan bir yan
ardaða benzer. Eski bir yanardaðýn birdenbire patlamasýndan sonra ortaya çýkan k
ýzgýn lavlar gibi, önüne çýkan her þeyi yakýp kül eder. Kendinden baþka bir otor
ite, bir hakan, bir güç tanýmaz aþk.
Aþk, sonsuz bir enerjinin, kendini arada bir farklý yerlerde, deðiþik biçimlerde
, farklý kiþiliklere yönelik olarak sýk sýk dýþavurumu gibidir. Her çöküþün ardý
ndan gelen diriliþ, her yýkýlýþýn ardýndan gelen baþkaldýrýyý simgeler. Aþýk old
uðumuz zaman, verili gerçekliði dönüþtürmenin, bu dönüþüm içerisinde kendimizi y
eniden yapýlandýrmanýn gücünü ve enerjisini buluruz.
Aþk, bizim kendimize ve iliþki içinde olduðumuz kiþiye olan duyarlýlýðýmýzýn raf
ine olmuþ biçimidir. Bu duyarlýlýk içinde kendimizi yeniler, çevremizi düzenler,
diðer insanlarla içsel ve dolaysýz bir bað kurarýz. Þarabýn tadýný fazla kaçýrm
ýþ bir sarhoþ gibi, yüreðimize baþ döndürücü ýþýklar saçar, rengarenk bulutlarla
dolup taþar içimiz, aþýk olunca birilerine. Mercan kayalarýnýn yüzlerce metre d
erinliklerden denizin yüzüne renklerini vurmalarý gibi, bilinçaltýnýn dipsiz kuy
usundan, sonsuz derinliðinden çýkýp gelir, karanlýk dünyamýza ýþýk tutar, içimiz
deki buzu çözüp sýcak duygularýn içine iter bizi. Yeþil yapraklarýn puslu gölges
iyle oynaþan düþ perisi gibi, göðün mavisinde bulutlarla dans eden martýlar gibi
, bizi günlük yaþamýn monotonluðundan koparýp alýr, boþluða daðýlan hüznün gizem
inde gezdirir çoðu zaman.
Kýyýyý döven dalgalarýn sesine eþlik ederken yüreðimiz, siyah yelkenlerin ardýnd
an býraktýðý beyaz köpüklere karýþýr, korsanlarýn paslý kýlýçlarýndan süzülür gö
zyaþlarý aþkýn. Yitip gidenin ardýndan beklerken, bir burukluk kaplar içimizi; y
eniye uzanýrken aklýmýz, hep eskiye takýlýp kalýr yüreðimiz.
Güneþin, yeþili mora çalan ýþýnlarý, eski sevgilinin çekik gözlerini anýmsatýrke
n, yitip giden aþkýn hüznünü yaþarsýn yeniden; sessizliði bedenini sarar, közü y
üreðini alevlendirir eski sevgili-nin. O güzelim ten kokusunun baþýný nasýl dönd
ürdüðünü anýmsarsýn, sýcak nefesinin enseni nasýl yaktýðýný düþünürsün; eski aný
larý buruk bir þekilde duyumsarken, yüreðin her zaman yeni aþk için çarpar durur
. Ýçinizde yaþarken gölgesi eski sevgilinin, yeniye nasýl uzanabilirsiniz, endiþ
esi kemirir her bir tarafýnýzý. Bir de bakarsýnýz ki, bozulmuþ büyüsü, kaybolmuþ
gölgesiyle kýrýk bir ses gibi boþluða daðýlýrken eski anýlar, doludizgin esinti
si gelir yeni aþkýn. Bu yüzden, delilikle özdeþ görür kimileri aþký.
Aþkýn deliliði, doludizgin akan bir nehire benzer, akýþýnýn hýzýný, yönünü ve þi
ddetini kestirmek çoðu kez olanaksýzdýr. Bir kez kapýnca yüreðini, içinde aktýðý
vadinin derinliðine uyarsýn çarçabuk. Süreci dizginleme boþuna; ya önünde çýkan
kayaya çarpýp parçalanýrsýn ya da tadýna doyum olmaz güzel bir kýyýya varýp, ye
ni maceralarýn ortaya çýkarttýðý heyecanlarý ve coþkularý yaþarsýn.
Duygu rüzgârýnýn hýþýrtýsý, içinizdeki çocuðu uyandýrýr. Karýþýnca sesine doðaný
n sesi, karþý cinsle ve doðayla iç içe bulursunuz kendinizi. Bir meltem serinlið
ine terkeder, dipten kopup gelen fýrtýnalara teslim edersiniz yüreðinizi. Kimi z
aman koyu bulutlar arasýnda çýrpýnan ayýn ürkek gülüþünde gösterir kendini gözle
ri sevgilinizin. Gölgesi, geçmiþte kalan tatlý anýlarla bezenmiþ olarak çýkar k
arþýnýza, karanlýkta parlayan ýþýk parçacýklarý gibi. Aþkýn gizemli içeriði, son
suzluðuna karýþýr doðanýn, ruhun derinliklerine kök salýp, canlý parçasý olur bü
yülü dünyanýn.
AÞK, SEVGÝ VE EMPATÝ
Tümüyle gösteri toplumuna dönüþmüþ olan çaðdaþ kapitalizmde her þey kýsa bir sü
re sonra, doðal içeriðinden ve üstlenmesi gereken olaðan iþlevlerinden arýndýrýl
ýr, hýzlý bir biçimde gösteri toplumunun normlarýna göre iþleyen, yeni içerikler
kazanmýþ, yeni iþlevler üstlenmiþ bir göstergeye dönüþtürülür. Bu dönüþümün or
taya çýkardýðý yabancýlaþma, kendini en çarpýcý biçimde, cinselliðin metalaþtýrý
lmasýnda ortaya koyar. Cinselliðin metalaþtýrýlmasý denilince de, kadýn bedeni,
kadýnýn özgür isteðine karþýt olarak, erkek arzularýna göre biçimlendirilerek y
eni içerikler kazanmasý, yeni ve farklý iþlevler üstlenmesi anlaþýlmalýdýr.
Kadýn bedeninin, onun doðal isteklerine aykýrý, bireysel arzularýyla çeliþen, öz
gür iradesini dýþtalayan, estetik biçimi güzel, çekici ve etkileyici bir metaya
dönüþtürülmesi için, bedenin kadýna ait olmaktan çýkarýlmasý, onun dýþýnda yer a
lan, onu denetleyen bir nesneye dönüþtürülmesi gerekir. Bunun için de öncelikle
kadýnýn kiþiliðinin, özgür ve duyarlý bir kiþilik olmaktan çýkarýlarak, erkeðe b
aðýmlý kýlýnmýþ ve kendisine yabancýlaþtýrýlmýþ bir kiþiliðe dönüþtürülmesi gere
kir. Bu kiþilikle uyumlu hale getirilen kadýn bedeni, cinsel arzularýn çoklaþtý
rýlmasýnda, doyumlarýn çeþitlendirilmesinde, hazlarýn farklýlaþtýrýlarak artýrýl
masýnda, istendiði gibi kullanýlabilinen, arzu edilen biçimlere sokulabilen, fa
rklý doðrultulara yönlendirilebilen bir zevk vericiye, bir coþku ve heyecan kayn
aðýna dönüþtürülür.
Bu olay bizi pornografi temasý üstünde yeniden düþünmeye götürür. Pornografi, ci
nselliðe doðal içeriðinden farklý bir anlam yükleyerek, hem ideolojik bir boyut
ekler hem de çekici etkisini yapay biçimde artýrarak, insan doðasýnýn zorunlu bi
r parçasý olan bir güdüye, insanýn dýþýnda yer alan, onu denetleyip yönlendiren
yabancýlaþmýþ bir güce dönüþtürür. Görünüþte cinsel hazzý, doyumu farklýlaþtýrma
, çeþitlendirme yoluyla en yükseðe çýkarmayý amaçlar; ama özünde cinseliði, iki
kiþi arkasýnda ortaya çýkan bir iliþki olmaktan çýkarýr; herkese açýk, alýnýp sa
týlabilen bir nesneye dönüþtürür. Bu yoldan bedenimize iliþkin olan, ruhumuzla
uyumlu biçimde iþlemesi gereken, kiþiliðimizi zenginleþtirici iþlevler üstlenmes
i beklenen cinselik, bizleri uyuþturur, baðýmlý kýlar; köleleþtirilmiþ, silik ve
edilgin kýlýnmýþ, yabancýlaþtýrýlmýþ bir varlýkla baþ baþa býrakýr.
Cinselliði farklý ya da eþcinsel iki kiþi arasýnda ortaya çýkan bir iliþki olma
ktan çýkarýp, herkese açýk, ücretini ödeyebilen herkesin bir parça tadabildiði,
yapay hazlarýn, doyumlarýn üretildiði bir iliþkiye dönüþtüren pornografi, kadýný
n bedenini erkeðin kaba cinsel arzularýnýn edilgin bir nesnesine dönüþtürür. Ýst
enen boyutlara sokulmuþ, gerektiðinde her tür kullanýma açýk hale getirilmiþ kad
ýn bedeni, fiyatý ödendiði zaman alýnýp istenen yere götürülebilen, istenen biçi
mde kullanýlabilen bir nesneye dönüþtürülür. Böylece kadýn bedeni, satýn alana d
erin zevkler verebilen, cinsel arzularýný, tutkularýný farklý biçimlerde giderebil
diði bir zevk kutusuna dönüþtürülür. Kutunun anahtarýný ele geçirmek için, alýc
ýnýn bir hayli yüklü bir ödeme yapma gücüne sahip olmasý gerektiðine dikkat çekm
eye bilmem gerek var mý?
Bu dönüþümle birlikte, cinsellik sadece sermaye biriktirmenin yeni bir aracý olm
az, ama ayný zamanda bizzat paranýn yerine geçmeye baþlayarak, paranýn gizemli
gücünü ele geçirir. Para kazanmanýn etkin bir yolu olan fuhuþ, günümüzde pornogr
afi biçiminde yeniden yapýlandýrýlarak, cinselliði paradan daha çekici bir güce
dönüþtürmüþtür. Pornografik bir biçime büründüðünden bu yana cinsellik, baþta pa
ra olmak üzere, her þeyi kendine uyarlamaya baþlar.
Cinselliðin bu çekici gücünden yararlanmak için, kadýn ya da erkek pek fark etme
z, herkes bedenine sýk sýk çeki düzen vermeye yönelir. Bedenin cinsel çekiciliði
artsýn diye sýký bir rejimden geçer, zayýflamaya çalýþýr, estetik cerrahinin ya
rdýmýyla orasýný keser burasýný biçer, bedenini karþýdakinin cinsel beðenisine u
ygun hale getirir. Kendini yeni ve þýk giysilerle süsler; ayrý ve farklý bir c
azibelik katsýn diye cep telefonlarýyla, arabalarla, katlarla, yatlarla donatýr
durur.
Pornografi, olumsuz sonuçlarý açýsýndan bakýldýðýnda, biçimsel açýdan erkek ve k
adýný birlikte etkiler görünse de, daha çok kadýnýn bedenini, erkek cinselliðini
n edilgin bir nesnesine dönüþtürerek, kadýný hedef alýr.
Elde edilmeden önce, kadýnýn iri gözlerinin, kalýn dudaklarýnýn, ince ve uzun bo
yunun baþ döndürücü, yürek yakýcý, ayaklarý yerden kesici etkisine kendini kaptý
rmýþ olan erkek, bir kez bu bedeni elde edip, cinsel arzularýný giderdikten sonr
a, kullanýlmýþ bir eski eþya gibi bir kenara býrakýr. Kadýnlar, bedenlerini eski
si gibi çekici kýlmak için, yeni rejimlere girer, estetik cerrahlara baþ vurur,
seksologlardan geçer, piskologlara sýrtýný verir, sonunda bir baþka erkeði çeki
m alanýna sokabilmek için sürekli çýrpýnýrlar.
Erkek, kadýnýn bedeninden farklý tatlar almak, çeþitli hazlar tatmak, deðiþik he
yecanlar, coþkular yaratmak için, evirip çevirir, istediði biçime sokmak için or
asýný keser, burasýný biçer, ütüler bir güzel bedenini kadýnýn. Öyle ki kadýnýn
bedeni, erkek için farklýlaþtýrýlmýþ, çeþitlendirilmiþ, iþlenerek marjinalleþtir
ilmiþ heyecanlarýn, coþkularýn, zevklerin, tatlarýn kaynaðý olup çýkar. Bir kez
içindeki enerjiyi tüketti mi, zevk kaynaklarýný kuruttu mu, artýk bedeni bir ke
nara býrakmanýn zamaný gelir.
Erkek bir yandan kadýnýn bedenini, cinsel hazzýn ve doyumun kaynaðý yapýp daha ç
ekici kýlar; ama öte yandan kadýna yönelik kimi bilinçaltý korkularýný yenmek, i
ktidarsýzlýðýný örtmek için, kadýný cinsel açýdan ele avuca sýðmaz, arzularýna s
ýnýr çizemeyen, güdülerini kontrol edemeyen, doyumsuz, hastalýklý bir varlýk ola
rak alýr; günah iþleme eðilimlerini kendinde potansiyel olarak taþýyan cadýlara,
büyücülere benzetir sýk sýk.
Pornografi, bedeni güzelleþtirir görünürken, gerçekte hem bedenin hem de ruhun ç
irkinleþmesine yol açar. Ýnsanýn bedeni ruhundan baðýmsýz ve onun dýþýnda yer al
an bir nesne deðildir; bedende olup biten her þey ruha yansýr, ruhsal süreçlerde
bedende iz býrakýr. Eðer içinde yer aldýðýmýz iliþkiler bedenimizi kirletiyorsa
, ruhumuzu bu kirlenmenin dýþýnda tutmak olanaksýzdýr. Kirden paslanmýþ bir bede
nin izleri, ruhun derinliklerinde kök salar. Bedendeki kir, pas sürdükçe, bunlar
ýn ruhtaki izlerini söküp atmak olanaksýzdýr. Çoðu kez, bedeni kirletmenin yolu,
ruhu ele geçirip kirletmeden geçer. Kendini kirden, pastan koruyabilen bir ruh,
bedenin kirletilmesine asla izin vermez. Örneðin tecavüze uðrayan bir kadýnýn d
ireniþi karþýsýnda, saldýrganlar bedenini teslim almýþ olsalar bile, ruhunu tesl
im alamadýklarýndan, tecavüzden sonra bile kirlenmez, temizliðini, masumluðunu,
yalýnlýðýný her zaman korur. Kadýnýn ruhsal direniþini kýrmak için, ataerkil top
lum, saldýrýyý yapanýn ruhsal sakatlýðýný teþhir edip, bu tür saldýrýlarý, insan
lýk suçu sayýp yasaklayacaðýna, dönüp saldýrýya uðrayan kadýnýn bedeninin dolayý
sýyla ruhunun kirlendiðini ileri sürer; saldýrýya uðramýþ kadýný, kirletilmiþ ka
dýn olarak toplumdan tecrit edip, potansiyel bir suçlu gibi oracýkta mahkum eder
.
Ruhu kirleten bedensel birleþmeler, sevme yetisini sýnýrlayarak, düþ kurma kapas
itesini körelterek, duyarlýlýðý yok ederek aþýk olma gücünü ortadan kaldýrýr. Ký
saca söylersek, ruhunuzu üst katta dinlendirip, bedeni alt katta birilerine sun
amazsýnýz. Kiþiliðinin alt üst katlarý yoktur; iç içe geçmiþ, karþýlýklý olarak
birbirlerini koþullayýp tamamlayan, organik bir bütünlüðün iki deðiþik yaný vard
ýr sadece. Ancak aklýn soyut iþleyiþinden yola çýkarak, soyutlamanýn soðuk ve du
yarsýz yolunu izleyerek, bedenle ruhu birbirinden ayýrýp, alt ve üst katlara yer
leþtirerek, ruhunuzu kendinize ayýrýp, bedeninizi bir baþkasýna sunabilirsiniz.
Bedenin dilinden az ya da çok anlayan herkes, bedene dokunulduðu zaman, kimi ruh
sal süreçlerin nasýl kendiliðinden harekete geçtiðini bilir. Zihinsel uzanýmlarý
olan arzularýmýzý kabartan bir okþayýþýn, heyecanlarýmýzý yükselten bir çekici
bakýþýn, coþkularýmýzý kabartan sýcak bir nefesin, içimizdeki ateþi alevlendire
n ýlýk bir ten kokusunun, bedensel güçlerimizi hareket geçiren yumuþak bir doku
nuþun, tahrik edici sýcak bir öpücüðün üstümüzde býraktýðý etkiye ruhumuz kapalý
olamaz.
Bedenin dili, kimi zaman çözümü güç olan sýr dolu, gizemli anlamlar taþýr; bu an
lamlar renk deðiþtiren yüz hatlarýnda, buðulu gözlerden fýþkýran ýþýklarda, du
daklardan dökülen çekici seslerde ortaya koyar kendini. Bu iþaretler, kendi baþl
arýna yeni anlam üreten, yeni anlamlarýn üretilmesinin yolunu açan çaðrýþýmlarý
baþlatan iþaretler olarak, farklý iþlevler üstlenirler. Jestler ve mimikler, ýþý
klar ve sesler önceden bastýrýlmýþ ve geriye itilmiþ bir çok isteðin, arzunun, g
üdünün farklý biçimlerde kendini dýþavurmasýnýn iþareti olabilirler.
Ýster farklý cinsten olsun, isterse eþcinsel olsun, iki kiþi arasýnda gerçekleþe
n cinsel iliþkinin ortaya çýkardýðý hazzýn ve doyumun en yükseðe çýkarýlmasý, aþ
k açýsýndan ne anlam ifade eder? Aþk, bu tür bir doyumu amaçlarken, doyumun eks
ik ya da yetersiz gerçekleþmesi aþký yaralar mý ? Aþkýn asýl kaynaðý, cinsel haz
zýn ve doyumun çeþitlendirilmesi, farklýlaþtýrýlmasý, en çoklaþtýrýlmasýnda mý y
atar? Ethik bir içeriðe sahip olmayan, estetik biçimde giderilemeyen cinsel arzu
larýn, isteklerin aþktaki yeri ne? Bu isteklere ve arzulara, hazlara ve çoþkular
a sýnýr çizecek bir ethik ölçü var mýdýr? Sýnýrlandýrýlmamýþ bir hazzýn ya da do
yumun, aþkýn içinden fýþkýrýp geldiði duyarlýða katkýsý nedir? Kiþiliðin zengin,
çok yönlü ve özgür biçimde geliþmesine cinsellik ne türden bir etkide bulunur?
Bu türden sorular, bizi cinselliðin içeriðini ethik açýdan sorgulamaya götürür.
Eðer aþký kiþiliðimizin bir parçasý olarak alýp, deðerlerimize, inaçlarýmýza ve
davranýþ biçimlerimize uygun gelen bir anlam yüklemek istiyorsak, cinselliðin iç
eriðini ethik açýdan sorgulamadan kaçýnamayýz.
Toplumsallýk, kiþiliðin çok yönlülüðünü dile getirir. Ethik ise, bu çok yönlülüð
ün özgül bir yaný olarak karþýmýza çýkar. Toplumsal bir varlýk olarak insanýn ür
ettiði tüm iliþkilerde olduðu gibi, aþk ve cinsellik iliþkisinin de ethik bir iç
eriðe sahip olmasý olaðandýr. Bu içerik, kendisine uygun bir esetik biçim içinde
gerçekleþmediði zaman, kiþiliðin geliþmesi için gerekli olan canlýlýðý, zindeli
ði ortaya çýkarmaz. Burada önemli olan, kiþiliðin zenginleþmesine yol açan, duya
rlýðýn güçlenmesini olanaklý kýlan bir ethikin nasýl oluþturulacaðýdýr. Ýnsanýn
duyarlýðýný artýran, kiþiliðini zengin, çok yönlü ve özgür kýlan bir ethik olmak
sýzýn, üretici ve yaratýcý faaliyeti insani bir içerik kazanmaz, genellikle ter
s iþleyerek, yýkýcý olaylarýn kaynaðý olmaya baþlar. Ayný þey aþk ve cinsellik i
çinde geçerlidir. Bu türden bir ethikin temelinde ise, iliþki içine giren kiþile
rin birbirlerini özgür varlýklar olarak alýp almamalarý gerçeði yatar.
Cinsel iliþkiye ethik bir içerik kazandýrmanýn yolu, cinsel iliþkinin, kadýný er
keðe baðýmlý kýlan bir iliþki olmaktan çýkartýlarak, ister farklý cinsler arasýn
da ortaya çýksýn, ister eþcinseller arasýnda, iliþki içine giren kiþiliklerin öz
gür iradelerine dayanan, onlarýn ortak çýkarlarýný içeren, kiþiliklerini karþýlý
klý olarak geliþtirebilen bir iliþkiye dönüþtürülmesidir.
Ruhumuzun bir parçasý, kiþiliðimizin canlý taþýyýcýsý olan bedenlerimizi birer
iþporta malzemesi gibi kullanmanýn önüne geçebilmek için, cinsel iliþkinin ethik
bir içerik kazanmasý gerekir. ethik kendi içinde özgürlüðü içerir, taþýr, aktar
ýr. Bu nedenle iliþkilerin baþlatýlmasýnda olduðu gibi, ayrýlma kararlarýnda da
özgür iradeler devrede olmalýdýr. Özgür kararlar sonucunda biten iliþkilerde kiþ
ilikler daha az yara alýr, iliþkinin ürettiði ürünler, bir sonraki iliþkinin zen
ginleþmesine daha fazla katkýda bulunur, yeni iliþkiyi besler. Böylece paylaþýla
n tatlarýn, hazlarýn, doylumlarýn en çoklaþtýrýlmasýnda olduðu gibi, bunlara son
verilerek yeni iliþkilere yönelinmesinde de, kiþiliklerin ethik açýdan çökmesin
in, estetiksel açýdan duyarsýzlaþtýrýlmasýnýn önüne geçilmiþ olunur.
Ataerkil kurallarýn, deðerlerin ve davranýþlarýn düzenlediði, denetlediði ve yö
nlendirdiði bir iliþki içinde yer alan kadýn ile erkek arasýnda gerçek bir eþitl
ikten ve özgürlükten bahsedilemez. Erkeðin kadýný denetim altýna aldýðý bu tür i
liþkilerde, taraflar arasýnda ortaya çýkabilecek karþýlýklý yardýmlaþmayý, dayan
ýþmayý, iþbirliðini olanaklý kýlmadýðý gibi, kendiliðinden oluþan kimi ortak pay
laþým alanlarýný da yok eder.
Farklý seviþme tekniklerinin denendiði, farklý birleþme pozisyonlarýnýn oluþturu
lduðu erotik seviþme biçimleri vasýtasýyla ortaya çýkarýlan (eðer ethik içeriðin
den ve estetik biçiminden arýndýrýlmýþsa) farklý coþkular ve heyecanlarýn, çeþit
li hazlarýn ve doyumlarýn, kiþiliklerin geliþtirilmesinde herhangi bir olumlu e
tkisi yoktur. Tersine bu coþkular, hazlar ve doyumlar, cinselkolizmin içinde bes
lendiði mayayý oluþturan, hastalýklý, doyumsuz iliþkilerin kaynaðýný oluþtururla
r. Baþ döndürücü kokulardan, nefes kesici iniþ çýkýþlardan, ayaklarý yerden kese
n þehvet çýðlýklarýndan sözde derin anlamlar bulanlar bedensel boþalýmlarý yücel
tirler. Oysa kendi baþýna alýndýðý zaman, kiþiliðin geliþmesine katkýda bulunan
saðlýklý hazlarýn ve doyumlarýn ortaya çýkmasýndan çok, cinselkolizmin içinde yü
zdüðü, yapay olarak oluþturulmuþ, yabancýlaþtýrýcý ve baðýmlý kýlýcý alýþkanlýkl
ara kaynaklýk eden hazlarý ve doyumlarý üretirler. Eðer yapay hazlar, yabancýlaþ
týrýcý doyumlar, insan kiþiliðinin geliþmesine olumlu bir katkýda bulunsaydý, o
zaman tüm uyuþturucular ve bunlarýn ortaya çýkardýðý alýþkanlýklar, geliþmiþ, z
engin ve çok yönlü bir kiþiliðin parçasý olurdu. Oysa uyuþturucular, yapay olara
k üretilmiþ, insaný ethik açýdan körelten, estetik açýdan duyarsýz kýlan hazlar
ý ve doyumlarý en yükseðe çýkarma iþlevini üstlenirler.
Ethik açýdan çökmüþ, estetik açýdan köreltilmiþ tipler, kimi zaman edilgin, sili
k davranýþlar sergilerler, kimi zaman da bu silik görüntü altýnda saklý olan, he
r türden saldýrýyý gerçekleþtirmeye hazýr tipler olarak karþýmýza çýkarlar. Ayn
ý þey cinselkolizmde de karþýmýza çýkar. Cinselkolizmi alkolizmden ayýran en öne
mli özellik, cinsel güdülerin doðrudan devreye sokulmasýnýn ortaya çýkardýðý alý
þkanlýklardan beslenmesinin yaný sýra, bireyin kendi baþýna gerçekleþtiremeyeceð
i bir oluþum olmasýdýr.
Lezbiyenlik, farklý cinsten kiþiler arasýnda ortaya çýkan iliþkilere karþýt olar
ak alýnan eþcinsel iliþkilerin bir biçimi olarak deðil de, daha çok heteroseksüe
l iliþkinin baðýmlýlaþtýrýcý, sömürücü ve yabancýlaþtýrýcý içeriðine yönelik bi
r siyasal protesto hareketi olarak alýndýðý zaman, feminist hareketin doðal bir
bileþeni olarak kabul edilir. Bu anlamýyla lezbiyenlik, cinsel çeþitliliði amaçl
ayan, farklýlaþtýrýlmýþ cinsel hazlarý, çeþitlendirilmiþ cinsel doyumlarý üretm
eye yönelik bir iliþki biçimi olmaktan çok, kimi siyasal ve ideolojik iþlevler
üstlenmiþ bir toplumsal hareket olarak görülür. Bu baðlamda lezbiyenlik, farklý
bir cinsel iliþki alternatifi olmaktan çok, varolan heteroseksüel iliþkiye bir p
rotesto, bir meydan okuma biçimi olarak alýnmalýdýr.
Karþýt cinsler arasýnda ortaya çýkan, kadýný erkeðin kaba cinsel arzularýnýn edi
lgin nesnesine dönüþtüren, erkek gücünün içinde filizlendiði, erkek soluðunun ka
dýný her açýdan kuþatýp boðduðu heteroseksüel iliþkiye tepki olarak ortaya çýkan
lezbiyenliði, erkek cinsi içinde ortaya çýkan ve bir bakýma heteroseksüel iliþk
iyi yadsýyan homoseksüel iliþkiden ayýran en önemli yan, varolan cinsel iliþkile
re bir alternatif olmanýn ötesinde, bu iliþki biçimini yadsýyan bir siyasal ve
ideolojik içeriðe sahip olmasýdýr.
Cinsel içerikli aþk, iliþki içinde yer alan kiþilikleri geliþtiren saðlýklý bir
cinselliði içerir. Cinselliðin ürettiði coþkularý ve heyecanlarý, hazlarý ve doy
umlarý içeren aþk, ayný zamanda onlarý besler, beslenir, güç bulur. Cinsel heyec
anlarý ve coþkularý üst düzeye çýkarmak, cinsel hazlarý çeþitlendirmek, doyumlar
ý artýrmak, aþkýn içinde beslendiði enerjiyi dile getirir. Bu anlamda aþk, iliþk
i içine giren kiþilerin özel çabalarýný gerektirdiði gibi, yüksek bir duyarlýlýk
içinde birbirlerine gösterdikleri özenden beslenir. Duyarlýlýðýn kesintiye uðra
dýðý yerde, cinsel iliþki daha baþlamadan sakat doðar, bu iliþkiyi üreten aþkýn
büyüsü bozulur.
Üstümüzdeki çarpýcý etkisi ne kadar yüksek olursa olsun, cinsel doyumlarýn ve ha
zlarýn giderilmesi, biriken fiziksel enerjinin tüketilmesine ya da bastýrýlmýþ g
üdülerin kendilerini farklý kanallardan dýþavurmalarýna yol açtýðý zaman, özgürl
eþtirici aþklara kaynaklýk etmez. Bu türden iliþkiler kimi bilinçaltý çatýþmalar
ýn gevþemesine yol açsa da, kendi baþýna kiþilikleri geliþtiren, zenginleþtiren
üretici ve yaratýcý aþkýn doðmasýna yol açmaz. Yaratýcý ve üretici iliþkilere ka
palý olan cinsel birleþmeler, kimi heyecanlarýn ve coþkularýn ortaya çýkmasýnýn
kaynaðý olurlar, ama sözkonusu heyecanlarý ve coþkularý, hazlarý ve doyumlarý, s
ýkýcý bir gelgit hareketinin ortaya çýkardýðý basit bir fiziksel boþalmanýn ötes
ine götürmez.
Cinsel hazzýn ve doyumun aþk içindeki yeri ne kadar önemli olursa olsun, yine de
ürkek bir bakýþýn, titrek bir sesin, buðulu bir göz süzmesinin, kaçamak bir du
dak büküþün ruhumuzda yarattýðý esrarengiz heyecaný, coþkuyu açýklayamaz. Ýçimiz
de kopan sert fýrtýnanýn baþlatýcýlarý olarak, bu imlerin ne türden anlamlar yük
lendiðini, çoðu kez imlerin taþýyýcýlarý bile bilemez. Sevgilinin ürkek ya da gi
zemli bakýþlarýnda kaybolmanýn, titrek ya da çekici sesinin içinde yitip gitmen
in derin anlamýný, cinsel hazlar ve doyumlar tüketemez. Gözlerden fýþkýran kývýl
cýmlar, çoðu zaman yaþama güdülerimizi harekete geçirir, iç dünyamýzýn karanlýkl
arýný aydýnlatan parlak bir ýþýða dönüþür; dudaklardan dökülen titrek bir sesin
büyüleyici rüzgârý, temmuz sýcaðýnda bizi kavuran aþk ateþini söndüren bir soðu
k pýnar olur, akar durur içimize.
HANGÝSÝ DAHA SÜRÜKLEYÝCÝ;
TUTKULU AÞK MI, ROMANTÝK AÞK MI ?
Aþkýn duygusal içeriðini dikkate aldýðýmýz zaman, iki tür aþktan bahsetmek olana
klýdýr: Romantik aþk ve tutkulu aþk. Her iki aþk kendini, duygularýn yoðunlaþtýr
ýlmasý yoluyla heyecanlarýn, coþkularýn, hazlarýn ve doyumlarýn en çoklaþtýrýlma
sý biçiminde ortaya koyar. Yine de, duygulara yüklenen anlam açýsýndan iki aþk b
içimi arasýnda önemli ayrýmlar vardýr. Romantik aþk, cinsel içgüdüleri sýnýrland
ýrýp, baskýlama yoluyla denetim altýna alýnmasýný içeren, kýsmen cinsel içgüdüle
rden arýndýrýlmýþ bir duygusal yoðunlaþmayý içermesine karþýn; tutkulu aþk, daha
çok cinsel hazzýn ve doyumun en çoklaþtýrýlmasýný amaçlayan bir duygusal yoðunl
aþmayý içerir.
Tarihsel açýdan baktýðýmýz zaman, romantik aþkýn feodal toplumlarda ortaya çýktý
ðýný görmekteyiz. Günümüzde kazandýðý anlamdan farklý bir biçimde, romantik aþk,
feodal toplumda soylu sýnýf üyeleri arasýnda ortaya çýkan baðýmlýlýk biçimlerin
i meþrulaþtýrma iþlevini üstlenmiþtir. Bu biçimiyle romantik aþk, ne feodalizm ö
ncesi toplumlarda ne de kapitalist toplumda karþýmýza çýkan, duygu içeriði yükse
k olan platonik aþka benzer.
Romantik aþk, feodal toplumda soylu sýnýfýn iç çatýþmalarýný yumuþatmaya yönelik
olarak, kimi siyasal ya da ideolojik iþlevler üstlenecek biçimde ortaya çýkmýþt
ýr. Bu aþk içinde genç þövalyenin efendisi olan senyörün olgun hanýmýna duyduðu
duygusal yakýnlýk, cinsel içgüdüleri baskýlayýp geriye itilmesini içerecek tarzd
a, salt duygusal bir yoðunlaþma biçiminde ortaya çýkar.
Cinsel içerikli coþkularýn ve heyecanlarýn, doyumlarýn ve hazlarýn ortaya çýkard
ýðý iç gerilimi denetleyen, cinsel içgüdüleri baskýlayýp geri itilmesi yoluyla,
bedeni esnekleþtirerek ruhu uysallaþtýrmayý amaçlayan bir duygu oyunudur romanti
k aþk. Bu duygusal oyun, soylu sýnýfýn iç çatýþmalarýný yumuþatarak denetim altý
na alýr. Bu oyunun içinde yer alan genç þövalye, senyörün hanýmýna olan duygusal
yakýnlýðýndan dolayý kendini malikanenin bir parçasý olarak görür.
Ataerkil deðerler açýsýndan senyörle örtüþen þövalye, bu yoldan efendisine olan
baðýmlýlýðýný içselleþtirerek benimser. Böylece, senyör bir yandan hanýmýnýn kim
i hoþnutsuzluklarýný farklý kanallara aktararak, ona duygusal oyunlarla beslenen
bir dünya yaratarak, kendi kendisini avutmasýný olanaklý kýlacak yapay bir doyu
mun içine sokar; öte yandan silahlý birliklerin taþýyýcýsý olan þövalyeyi kendin
e baðlamanýn yeni bir yolunu bulmuþ olur.
Cinsel içgüdünün sýnýrlandýrýlarak baskýlanmasýna, geriye itilerek köreltilmesin
e yol açan bu duygusal oyun, þövalyenin hanýmýna olan tutkusunu besler. Bu oyun
içinde, genç olmanýn ortaya çýkardýðý heyecanlarý, coþkularý sýnýrlayýp denetle
yebilen, cinsel hazzý ve doyumu geri plana itebilen þövalye, senyörün sadýk bir
bekçisine dönüþür. Bedenini denetleyerek ruhunu uysallaþtýran, efendisinin deðer
lerine, isteklerine ve davranýþlarýna göre kendine bir çeki düzen veren þövalye
, düzeni tehdit eden bir güç olmaktan çýkýp, düzeni koruyan bir güce dönüþür.
Romantik aþkýn bu biçimi, yani kimi siyasal ve ideolojik iþlevler üstlenerek, s
oylu sýnýfýn iç örgütlenmesinin bir parçasýna dönüþtürülmüþ biçimi, kapitalist t
oplumda varlýðýný koruyamaz. Kapitalist toplumda, egemen sýnýf ne þövalyelerden
oluþan bir orduya gereksinim duyar ne de kendi iç örgütlenmesini saðlamak için r
omantik aþkýn içeriðinin dönüþtürülüp, farklý iþlevler üstlenmesini olanaklý kýl
an bir ideolojik araca bel baðlar. Baðýmlýlýðý içselleþtirmenin farklý araçlarýn
ý ve tekniklerini geliþtirebilmiþ olan burjuvazi, cinsel içgüdüyü baský altýna a
lmaktan çok, farklý biçimlerde iþleyerek, incelterek, dolaylý kýlarak, çeþitlili
ði artýrarak, cinselliðin gücünden ve etkisinden farklý biçimlerde yararlanmanýn
yolunu tercih etmiþtir. Burjuvazinin toplumsal konumuna, siyasal ideallerine, i
deolojik beklentilerine uygun olan aþk tipi, cinsel içgüdünün bastýrýlarak körel
tilmesini içeren klasik romantik aþktan çok, cinsel güdünün, benmerkezci, bencil
çýkarlar çerçevesinde yüceltilmesini olanaklý kýlan tutkulu aþk týr.
Empatiye dayanan özgür aþkýn tersine tutkulu aþk, kiþinin iç dünyasýna iliþkin ç
atýþmalarý içerdiði gibi, ayný zamanda iliþki içine girdiði kiþilikle etkin bir
rekabetin yol açtýðý çatýþmayý da içerir, bu çatýþmalarýn ortaya çýkardýðý denet
imsiz, kontrolsüz duygulardan güç bulur. Bu nedenle, genellikle zýt kiþilikler a
rasýnda ortaya çýkar; tek taraflý baðýmlýlýða yol açacak tarzda, keskin çatýþmal
ara yol açan kiþilikler arasýndaki iliþkilerden güç alýr.
Tutkulu aþka kendini kaptýrmýþ olan kiþi, partneriyle uyumlu, dengeli bir iliþki
ye girmektense, bir an önce karþý tarafý etkisiz kýlýp deneti altýna almak zorun
da olduðu bir rakiple mücade eder gibi, yaþar durur duygularýný. Birbirlerine çe
lme atmaktan, sýk sýk tökezlemekten, düþüp yeniden kalkmaktan zevk alýrlar, ama
iliþki bir kez kesintiye uðradý mý, kendilerini kýsa sürede derin bir çöküntünün
, keskin bir bunalýmýn içinde bulurlar. Trajik olaylar birbirini izler.
Tutkulu aþk, uyumlu kiþilikler arasýnda ortaya çýkan, hareketsiz, edilgin tipler
in ürünü olan, deðiþmez ve kalýcý baðlarla taraflarý birbirine baðlayan ölü duyg
ularýn tersine, keskin iniþleri ve çýkýþlarý içeren, sýk sýk kesilen, yeniden bi
r araya gelebilen, ama kaygan bir zeminde yer aldýðý için yeniden kopabilen, kiþ
ilik çatýþmalarýnýn olaðan hale geldiði iliþkileri içerir. Tutkulu aþklarý savun
anlar, uyumlu kiþilikler arasýnda ortaya çýkan sakin iliþkileri, durgun bir deni
ze benzetirler. Ýnsanýn içini karartan, ruhunu donduran bu tür iliþkilerin yerin
e, ruhun donmuþ damarlarýný çözüp eriten, her zaman azgýn dalgalarla boðuþmayý,
fýrtýnalarýn içinde yüzmeyi alýþkanlýk haline getirmiþ, bilinçaltýnýn derinlikle
rinde saklanýp duran gizil güçlerle oynaþmayý özel bir meziyete dönüþtürmüþ kiþ
iler için, aþkýn bir tutkuya dönüþmesi, bilinçaltýnýn kendi kendisiyle dans etme
sidir. Tutkulu aþk, kiþinin kendi kendisiyle oynaþmasý, kendi içine kapanarak, b
üyüsünü yitirmiþ bir dünyaya meydan okumasý gibidir. Tutkular, ister aþka dönüþs
ün isterse farklý biçimlerde kendini ortaya koysun, bu tür kiþilikler için yaþam
sevincinin derin kaynaðýný oluþtururlar.
Tutkulu aþklar genellikle kýsa ömürlüdür. Aniden ortaya çýkar, yýldýrým gibi çar
par, gökgürültüsü gibi sarsar, þarap gibi baþýmýzý döndürür, hoþ bir sarhoþluk i
çinde gezdirip dururken bizi, kimi beklenmedik koþullarýn devreye girmesiyle bir
likte, kesintiye uðrar, kopukluklar gösterir, sarhoþ uykusundan uyandýrýr. Tutku
lu aþkýn delidoluluðunun yerini, derin bir suskunluk, durgunluk almaya baþlar. Ý
kinci bir duygu patlamasýnýn ortaya çýkabilmesi için, kollar dururuz o gizemli a
nlarý.
Tutkulu aþkýn ortaya çýkmasý çoðu kez raslantýlara baðlýdýr, þansýn belirleyici
olduðu anlarda verir kendini sezgilere. Aþka yol açan sezgiler, genellikle kendi
baþýna ortaya çýkan tesadüfler ve þanslarla dolu olan anlarla beslenerek iþlerl
er. Bu anlar olmaksýzýn, ne yeni aþklar ortaya çýkar ne de onlara kaynaklýk eden
yeni düþler. Bu nedenle zamaný, yeri ve kiþisi belli deðildir tutkulu aþklarýn.
Beklenmedik bir yerde, bir anda ortaya çýkývermiþ, sarýp sarmalamýþtýr yüreðim
izi. Tutkulu aþkýn gizemli içeriðinin kendisini deðiþik biçimlerde ortaya koymas
ýnýn önemli bir nedeni, bu raslantýnýn, þans yüklü anlarýn belirleyiciliðidir.
Ruhta ve bedende biriken enerjiyi dýþavuran, heyecandan, coþkudan, serüvenden öt
e bir tadý yasaklayan tutkulu aþk, çoðu kez trajik süreçlerle iç içe oluþur. Den
etlenemez tutkular içinde aþkýn ruhu aydýnlatan ýþýðý zayýflar, bedenin rahatlat
ýcý gücü azalýr, aklýn yaratýcý ve üretici yanlarý körelir. Kalbimizi geniþlete
n sýcaklýðý, yakýcý bir ateþe dönüþüp içimizi kavururken, bu ateþ, romantik aþkt
a olduðu gibi, eski külleri içinde yeniden alevlenmez, bir kez söndü mü, aþkýn y
erini artýk kýskançlýk, nefret, kýzgýnlýk gibi aþka karþýt olan duygulanýmlar al
ýr.
Denetlenemez, kontrolsüz duygular anlamýnda tutkular bireyleri toplumsal kökenin
den koparýp toplumsal iliþkilerin dýþýna sürükler. Öyle ki, yalnýz kalmýþ, terk
edilmiþ olmanýn acýsýný yaþar durursunuz, her iliþki kesintisinde. Tutkulu aþkýn
yol açtýðý iliþkilerde, kiþikleri geliþtirici, zenginleþtirici sorumluluk duygu
su yerini, birbirini ele geçirip bir an önce kullanmaya, tüketip bir kenara koym
aya yol açan sorumsuzluk duygusunu býrakýr.
Tutkulu aþk, en etkin iþlediði anlarda bile, bireyi toplumsal iliþkilerden, günl
ük yapýp etmelerden koparýp, baþka bir dünyanýn insanýymýþ gibi, kendi baþýna bý
rakýr, içine kapatýr, herkesle sýk sýk çatýþma içine sokan bir gerginliðin içine
sürükler. Bu yönleriyle yýkýcý, saldýrgan güdüleri beslediði, bunlarý ortaya çý
karýp keskinleþtirdiði için, kiþiliðin üstünde geriletici etkisi de vardýr. Yine
de verili kurumlara baþkaldýrýcý, geleneksel deðerleri çözücü etkisinden dolayý
, kurulu düzen taraftarlarýna tehlikeli görünür, bastýrýlmasý için ellerinden ge
len ardlarýna býrakýlmaz.
Tutkulu aþk, nihilizm ile bireyci anarþizm karýþýmý bir duygulanýmý içerdiðinden
dolayý, sorumsuzluk ve bencillik ile önkoþulsuz verme arasýndaki sýnýr çizgisin
de gelip giden bir duygulanma biçimi olarak kendini gösterir.
Biçimi ne olursa olsun her aþk, birdenbire, farkýnda olmadan ortaya çýkan bir du
ygulaným biçimi olarak, kendini gösterir. Titrek bir ses ya da ürkek bir bakýþ,
aþka yol açan duygu yüklü heyecanlarýn, coþkularýn ortaya çýkmasýna yol açabilir
. Ayný þekilde, bir göz süzmesi, bir bakýþ kaymasý, bir saç dalgalanmasý, bir te
n kokusu ortalýðý kasýp kavuran bir duygu patlamasýna yol açabilir. Kendisini dü
zenleyen, biçimlendiren ve denetleyen aklýn niteliðine göre, bu duygular farklý
anlamlar kazanýr.
Romantik aþk, aklý tümüyle devre dýþý býrakan tutkulu aþkýn tersine, somut akýll
a uyumlu iþlediðinden, kýsmen de olsa kiþinin kendi kendisini sorgulamasýný içer
ir, ama bu sorgulama, çok yönlü bir eleþtirel analizden yoksun olduðu için, eksi
k ve yetersiz biçimde ortaya çýkar.
Romantik aþk, cinsel içgüdülerin ikinci plana itilmesini olanaklý kýlan bir duyg
u yoðunlaþmasýný içerir. Bu ise bedenlerin birleþmesinden çok, ruhlarýn birleþme
si, örtüþmesi anlamýna geldiðinden, efsanelerin dile getirdiði, (örneðin Ferhat
ile Þirin iliþkisinde karþýmýza çýktýðý biçimiyle) eski klasik temayý devralýr.
Bu aþk temalarý, gençlerin duygularýný okþayan, umutlarýný canlý tutan, heyecan
ve coþkularýný bedensel güdülere doðrudan indirgemeyen ya da bu güdülerden türet
meyen zevklerin yüceltilmesini içerir. Duyguyu denetlenemeyecek biçimde en yükse
ðe çýkaran bu aþkýn kahramanlarý erkeklerdir. Kadýn, aþk iliþkisi içinde sahip ç
ýkýlmasý ve korunmasý gereken, her an kýrýlabilecek bir antika, bulunmaz nadide
bir çiçek, deðeri biçilemez, yerine yenisi konulamaz bir süs eþyasý olarak alýný
r; sevilmesi, okþanmasý, gerektiðinde bakýma alýnýp korunmasý gereken bir edilgi
n varlýk olarak karþýmýza çýkar.
Tüm aþk efsanelerinde olduðu gibi, Ferhat ile Þirin de de, kadýn, aþýk olduðu erke
ði bir kahraman gibi görmekte, erkeðin türlü türlü maceralara atýlýp, farklý kah
ramanlýklar gösterdikten sonra, gelip kendisini almasýný beklemektedir. Kadýn, k
endisini seven, ona ismini veren, onu koruyup kendi dünyasýnýn bir parçasýna dön
üþtürecek bir kurtarýcýyý, bir prensi, bir kahramaný bekler.
Ýster klasik biçimde olsun, isterse çaðdaþ görünümde karþýmýza çýksýn, erkek akl
ýnýn ve dilinin örgütlediði tüm aþklarýn kahramanlarý erkeklerdir; bu aþklar, he
r zaman ve her durumda sevgilisini kanatlarý altýna alýp koruyabilen cesur bir e
rkek tipini yüceltip dururlar. Bu tipin oluþturulmasýnda, düþlerin etkin olduðu
bir yüceltme devreye girer her zaman. Bu yüceltme içinde kadýn, erkeði yüreðinin
kahramaný olarak görürken, erkek ise aþýk olduðu kadýný masumluðun, saflýðýn, t
emizliðin ve yalýnlýðýn timsali olarak görür. El deðmemiþ, toz konmamýþ bakir bi
r tanrýçadýr o.
Ferhat ýn Þirin için daðý delmesi, ya da Mecnun un Leyla için uçsuz bucaksýz çölleri
geçmesi, aþkýn, insanýn yaratýcý yeteneklerini, gizil güçlerini ortaya koymasýn
ýn en yetkin biçimi olduðu savýný kanýtlar nitelikte. Ayrýca, tek yanlý sevmeyi,
tehlike anlarýnda sevgilisini korumak için kendini feda edebilmeyi, bencil çýk
arlardan arýnmýþ bir kendini sunmayý da içerir. Ama tüm bu yetenekler, deðerler,
davranýþ biçimleri, etkin bir özne olarak alýnan erkeðe mal edildiðinden, erkek
aklýnýn ve dilinin ördüðü bu aþk temalarý, ayný zamanda erkeðin gücünü, üstünlü
ðünü ve kahramanlýðýný da dolaylý biçimde dile getirir.
Hangi biçimiyle alýnýrsa alýnsýn, aþka yol açan duygulanýmlar, günlük yaþantýmýz
da edindiðimiz, daha sonra bastýrma ve geriye itme mekanizmasý tarafýndan bilinç
altýnýn derinliklerine yollanmýþ kimi deðerlerin, inanýþlarýn, düþüncelerin izle
rini taþýrlar. Bilincimizin derinliklerine yerleþmiþ güdüleri, arzularý, istekle
ri bilinçaltýndan gün ýþýðýna çýkarýrlar. Bu yoldan, sýk sýk yaþamýmýza yeni anl
amlar, yeni tatlar katarlar. Buna karþýlýk, içinden çýkýp geldikleri ve bir parç
asý olduklarý bilinçaltý, anlama ve bilme yetimize kapalý olduðu için, kökenleri
büyük oranda karanlýkta kalýr. Orhan Veli nin aþaðýdaki vurucu imgelerinin dile g
etirdiði gibi, bu türden bir aþkýn etkisi hissedilebilir, yaþanabilir ama tam ol
arak açýklanýp ifade edilemez:
Anlatamýyorum,
Aðlasam sesimi duyar mýsýnýz
mýsralarýmda,
Dokunabilir misiniz gözyaþlarýma,
ellerinizle
Bilmezdim þarkýlarýn bu kadar güzel,
Kelimelerin ise kifayetsiz olduðunu,
Bu derde düþmeden önce
Bilinçaltýnýn kendiliðinden, farkýnda olmadan, dolaysýz biçimde dýþavurumunun or
taya çýkardýðý kimi isteklerin, arzularýn yoðurduðu bir duygulaným biçimi olmasý
, aþkýn bilince kapalý, tümüyle bilinçdýþý bir süreç olarak alýnmasýna yol açmaz
. Daha çok aþkýn ortaya çýkýþýna kaynaklýk eden duygularýn ve süreçlerin en azýn
dan kýsmen bilinçsizce yaþandýðý söylenebilir. Aþkýn, bilinçaltýyla olan bu baðý
ný, yüzyýllarýn gerisinde, yitik zamanlarýn puslu gölgesi içinden çýkýp gelen Sh
akespeare, kendine has, çarpýcý, vurucu, daðýtýcý imgeleriyle þöyle dile getirir
:
Aþk, iççekiþlerin nefesiyle yükselen bir dumandýr,
Aþýklarýn gözlerinde parýldayan bir ateþin arýnmasýdýr,
Aþklarýn gözyaþlarýný besleyen bir denizin hýrsýdýr,
Baþka nedir ki ?
Dikkatli bir çýðlýk,
Doðal bir kin,
Tadý bitmeyen bir þekerdir
Ustaca örülmüþ olan bu imgelerin içeriðini çözümleyip, farklý bir söylem içinde
yeniden dile getirdiðimiz zaman, aþkýn hem bilinçaltýyla derin bir iliþki içinde
olduðunu, hem de aþkýn ortaya çýkmasýna yol açan bilinçaltýnýn dýþavurumlarýnýn
her zaman güzel, iyi ve hoþ þeyler olarak ortaya çýkmadýðýný; fakat ayný zamand
a dramatik ve trajik süreçleri içeren, kim acýlarýn, üzüntülerin ortaya çýkmasýn
a yol açtýðýný da görürüz. Yani aþk her zaman tat vermez, bazen yoðun hazlarýn,
yüksek coþkularýn içinde süzülüp gelen derin üzüntüleri, acýlarý da içerir.
Bilinçaltýnýn, toplumsal gerçekliði meþrulaþtýrma iþlevini üstlenmiþ olan üstben
tarafýndan, ben in kullanýlmasý yoluyla denetim altýna alýndýðýný; bu yoldan kimi
duygularýn, arzularýn, içgüdülerin bastýrýlarak geriye iletilmesi sonucunda sak
at býrakýlmýþ, eksik, sýnýrlý kýlýnmýþ biçimlerini kendinde topladýðýný düþündüð
ümüz zaman, bilinçaltýnýn farklý dýþavurumunun ürünü olarak aþklarýn neden traji
k süreçleri içerdiðini daha iyi anlamýþ oluruz. Aragon un mutlu aþk yoktur imgesini
de bu baðlamda ele almak gerekir:
Hiçbir þey verilmiþ deðildir insana, ne güç
Ne güçsüzlük, ne yüreði kollarýný açtýðýna
Ýnandýðýnda bir haçtan farklý deðildir gölgesi
Kavradýðýný sandýðýnda ezer býrakýr mutluluðu
Garip acýlý bir ayrýlýk yaþamý
Mutlu aþk yoktur.
Güzelim, biricik aþkým, yaram benim
Yaralý bir kuþ gibi taþýrým seni
Bilmeden bakýp geçenler
Tekrarlar ardýndan ördüðüm sözcükleri
Ve ölüverir uðrunda iri gözlerim
Mutlu aþk yoktur.
Yaþamayý öðrenmenin vakti geçti artýk
Birleþen yüreklerimiz aðlasýn gecede
En küçük þarký için nice mutluluklar gerek
Nice piþmanlýk bir titreyiþ ödemeye
Bir gitar ezgisine nice hýçkýrýk
Mutlu aþk yoktur...
Ýçerdiði trajik öðelere karþýn yaratýcý içeriðinden dolayý, aþký özgürleþmenin en
yetkin itkisi olarak alan Aragon, aþktan vazgeçmenin, özgürlükten, dolayýsýyla i
nsan olmaktan vazgeçmek anlamýna geldiðine iþaret eder. Aþk, yaratýcý ve üretici
etkinliðin kaynaðý olan duyarlýðýn özel bir biçimi olarak, duyarlýðýn diðer iki
özgül biçimi olan düþ ve özgürlükten ayrý ele alýnamaz. Bunlar birbirlerini tam
amlar ve koþullarlar. Dolayýsýyla, düþü zayýf, aþký eksik olan bir insanýn, özgü
rleþme süreci de çarpýk, güdümlü gerçekleþecek ve bu nedenle yetersiz olacaktýr.
Aþkýn, özgürleþtirici güçlerin yaný sýra, birlikte üretmenin ve paylaþmanýn orta
ya çýkardýðý güveni sýk sýk kesintiye uðratan ayrýlýklarý da içermesini, Brecht i
n þu usta imgelerinde görmekteyiz:
Bak þu gökyüzünde yay çizen turnalara!
Bir bak da gör, yanlarýna katýlan bulutlar
Yaný baþlarýndaydý, yanlarýna katýlan bulutlar,
Yaný baþlarýndaydý, onlar koparken bir yaþamdan,
Kopup da bir baþka yaþama kanatlanýrken daha;
O bulutlarla ayný yükseklikte, ayný ivecenlikte
Yanyana gibidirler ikisi de yalnýzca:
Turna bulutla bölüþürdü güzel göðü
Þuncadýr birlikte kanatlandýklarý.
..........
Uçup giderler, birbirine ölesiye tutkun
Nereye böyle ?
Hiçbir yere
Nereden, kimden bu kaçýp geliþ?
Herkesten, her yerden.
Ne zamandýr birlikte olduklarýný mý sordunuz?
Kýsa süredir.
Ne zaman ayrýlacaklar?
Yakýnda.
Güvenli bir tutamaktýr sevgi öyleyse sevenlere.
Bir dayanak.
Kendi içinde ayrýlma gücünü potansiyel olarak taþýyan, sýk sýk kesintiye uðrayar
ak trajik süreçlere kaynaklýk eden, hüzünlü ayrýlýklarý mutlu birlikteliklerin ö
nüne koyabilen böylesi bir duygulanýmdan insanlar neden vazgeçemezler? Doðalarýn
ýn zorunlu bir parçasý olduðu için mi, yaratýcý ve üretici güçlerin içinde yüzdü
ðü duyarlýðýn bir ürünü olduðu için mi, kendilerini özgürleþtiren gizil bir güç,
yüreklerinden kopup gelen bir fýrtýna olduðu için mi, neden kopamazlar aþktan p
ek bilinmez.
Aþk, soyut aklýn arayýp bulduðu, türlü tekniklerin yardýmýyla ortaya çýkardýðý b
ir keþif ya da icat deðildir; kendini farkýnda olmadan, birdenbire sezgiyle orta
ya koyabilen yürek atýmýdýr. Ýnsanlar, akýllarýyla deðil yürekleriyle aþýk olurl
ar; karþý tarafla kýsmi bir içsel bütünleþmeye yol açan empatinin temelinde soyu
t akýl deðil, kendini sezgilerde ve tasarýmlarda ortaya koyan yürek atýmlarý yer
alýr. Akýl sonradan devreye girer, içerdiði ve üstlendiði iþlevlere göre farklý
biçimlerde iþler bu yürek atýmlarýný. Akýl ile yürek arasýndaki bu iliþkiyi Lan
gston Hughes þöyle dile getirir:
Yola çýkýnca bir insan hiçten baþlayarak
Yola çýkýnca bir insan, elleri boþ ama temiz,
Bir insan bir dünya kurmak için yola çýkýnca,
Ýlkin kendinden baþlar iþe,
Yüreðindeki inançtan.
Çünkü oradadýr yaratma isteði ve hýzý ve gücü
Önce yüreðinde bulur kuracaðý dünyayý insan
Sonra baþlar insanda akýl bir yol aramaya....
Kýsaca söylersek aþk, ussal sorgulamalarýn, mantýksal çýkarýmlarýn, eleþtirel an
alizlerin deðil, yürek atýmlarý biçiminde kendini ortaya koyan bilinçaltýnýn i
þidir. Bu açýdan bakýlýnca aþk, duyarlýðýn etkin öðeleri olan, yaratýcý etkinlið
imizin özünü, kiþiliðimizi özgürleþtirici yanýný oluþturan düþlerle birlikte iþl
er. Ýnsanlar, yaratýcý ve özgür bir varlýk olarak, duyarlýklarýný koruyup geliþt
irdikleri sürece, sýk sýk aþýk olurlar. Aþýk olma yetisi ya da gücü, insanda pot
ansiyel olarak varolduðu için, bireylerde görece farklý niceliklerde ve nitelikl
erde daðýlmýþ olmasýna karþýn, herkesin ortak mayasýný oluþturur. Aþký, özel eði
tim ya da baþka kimi araçlar vasýtasýyla üstün yetenekler, beceriler kazanmýþ se
çkin kiþiliklerin bir ürünü olarak aldýðýmýz zaman, aþkýn yaratýcý ve özgürleþti
rici güçünü yok etmiþ oluruz.
Kiþiliklerin bölünüp parçalandýðý, deðerlerin ve davranýþlarýn birörnekliðe, yet
enek ve becerilerin tek yanlý uzmanlaþmaya zorlandýðý þu rasyonel dünyada, duyar
lýlýkla birlikte aþk da kurumuþtur. Rasyonalizmin kuru ve soðuk rüzgârý, tek ya
nlýlýðýn ortaya çýkardýðý monotonluk, birörnekliðin yol açtýðý biçimsizlik, stan
dartlaþmanýn oluþturduðu duygu yoksunluðu, aþk için gerekli olan büyülü ortamý
yok etmiþtir, gizem yüklü duygularýn varlýðýna son vermiþtir. Bu körler ve saðýr
lar dünyasýnda ne düþe, ne de aþka yer vardýr. Büyüsü bozulmuþ, gizemini yitirmi
þ bu dünyada canlý yürek atýmlarýnýn yerini zamanýn ritmik akýþý almýþtýr; aklýn
tek yanlý iþleyiþi, bilgisayarlarýn ve robotlarýn mekanik iþleyiþi yürekten kop
up gelen ýþýklarýn, parýltýlarýn yerine geçmiþtir. Seslerin, renklerin, çizgiler
in birbiriyle olan canlý dansý, yerini içeriði boþ sözcüklerin, simgelerin, göst
ergelerin basit oyununa býrakmýþtýr. Artýk aþka vedanýn zamaný gelmiþ, geçmiþtir
bile.
HANGÝSÝ DAHA ÝTÝCÝ;
DON JUAN MI, KAZANOVA MI?
Dünya edebiyatýnýn ilginç iki tipi olan Don Juan ve Kazanova, ataerkil deðerleri
n cinsel içerikli aþktaki simgeleþtirilmiþ en yetkin tipleri olarak karþýmýza çý
karlar.
Bu ilginç tiplerin ana özelliði, erkek kokusuyla donatýlmýþ olan cinsel hazlarý
çeþitlendirmek, cinsel doyumu en yükseðe çýkarmak için farklý özellikteki çeþitl
i kadýnlarý etkileyip onlarý yataða çekebilme becerisindeki üstünlükleridir. Bu
becerinin geliþme ve yetkinleþme düzeyi, kahramanlarýn ataerkil kiþiliklerinin g
eliþme derecesini verir.
Don Juan, meslektaþý olan Kazanova gibi verili erkek yeteneklerini en yetkin biç
imde kullanarak, cinsel zevkleri, arzularý çeþitlendirme yoluyla, cinsel içerikl
i hazlara ve doyumlara yol açan heyecanlarý ve coþkularý en yükseðe çýkarmaya ça
lýþýrken; aþký bir ava dönüþtürür. Asýl amaç, heyecanlý bir serüvenden sonra kar
þý tarafý ele geçirip, cinsel arzularýný giderecek þekilde kullanýp, tükettikten
sonra da bir kenara býrakýp, ikinci bir avýn peþine düþmektir.
Don Juan ýn deðiþik yerlerde ve zamanlarda, farklý kadýnlarla birlikte olma espris
inin altýnda yatan þey, bu av ve avcý iliþkisinin ortaya çýkardýðý av oyununun k
endisidir; avýný yakalayýp istediði biçimde tüketmekten çok, av oyununun yarattý
ðý heyecan ve coþkunun çekiciliðidir.
Cinsel heyecanýn, coþkunun ortaya çýkardýðý çekicilik içinde kahramanlarýmýz ken
dilerini ava çýkmýþ yýrtýcý, parçalayýcý bir kaplan gibi hissetmektedir. Avýný e
le geçirdikten sonra, parçalayýp bir kenara býrakmasýný deðil de, daha çok avýn
ortaya çýkardýðý iktidardan, ataerkil kiþiliðini simgeleþtiren gücün gösterimin
den zevk alýr bu kahraman tipi. Bu gösteri, bir bakýma ataerkil kiþiliklerin iç
inde kurulduðu, dönüþtürülüp yeniden biçimlendirildiði, anlamlandýrýlýp tanýmlan
dýðý simgeleri üretir. Erkeðin cinsel arzularýna uyarlanmýþ, anlýk zevkleri gide
rmeyi, geçici hazlarý ve doyumlarý en yükseðe çýkarmayý amaçlayan bu erkek aþký,
ataerkil egemenliðin üretildiði temel iliþki biçimi olarak karþýmýza çýkar.
Don Juan gibi Kazanova da, ataerkil kiþiliðin ideal biçimini dile getirir, bu ki
þiliðin ana özelliklerini taþýr. Ne kadar çok kadýn ele geçirip yataða atarsa, a
taerkil nitelikli erkek kiþiliði o kadar çok temsil eder; bu kiþiliði oluþturan
deðerleri, bu deðerleri taþýyan davranýþ kalýplarýný o oranda biçimlendirir, yen
iden üretir, anlamlandýrýr ve simgeleþtirir.
Simgesel biçimde dile getirilen erkek gücünü sergilemek için, ekonomik açýdan yo
ksun, kültürel düzeyi düþük, savunmasýz ve korumasýz olan alt sýnýfýn kadýnlarýn
ý deðil, zengin, soylu, kültürlü, koruma araçlarý açýsýndan alt sýnýfýn kadýnlar
ýndan daha iyi olanaklara sahip kadýnlarý seçerler. Ýnancý saðlam rahibelerin pe
þinde koþmalarý, namuslu ev hanýmlarý baþtan çýkarmalarý, soylu erkeklerin sevgil
ilerini, niþanlýlarýný yoldan çýkarmalarý, bu güç gösteriminin en ilginç örnekler
ini oluþturur.
Kahramanlar ne aþký bilirler ne doðal, üretici ve yaratýcý bir sevgi için ter dö
kmeye yönelirler. Bu duygulara gereksinim duymadýklarý gibi, varoluþlarý açýsýnd
an tehlikeli de bulurlar. Ýliþkilerin eþitlendirilmesine, kiþiliklerin özgürleþt
irilmesine, duygularýn olgunlaþmasýna yol açan empati duygusu kahramanlarýmýza ç
ok uzaktýr. Dayandýklarý, içerdikleri, taþýdýklarý erkek egosunu boðacak bu tür
saðlýklý duygulara sahip olmak demek, ataerkil varoluþlarýný terk ederek, bir ba
kýma kendi ölümlerini ilan etmeleri demektir.
Savunmasýz, zavallý koþullarda yaþýyan alt sýnýf kadýnlarýnýn peþinde koþmak bu
kahramanlarýn þanýna yakýþmaz; çünkü onlar aristokratik biçimlerde kendini dýþa
vuran ataerkil tipleri yansýtýrlar. Korunmasýz, savunmasýz, tümüyle edilgin kadý
nlarýn peþinde koþmak demek, av sahnesini, hiçbir heyecan ve coþkuyu üretmeyen b
asit bir atari oyununa dönüþtürmek demektir ki, bu tür bir atari oyunu, kahraman
lýk erkek egolarýný doyurmaz. Kendilerini böylesi yapay ve edilgin bir oyun için
de küçültülmüþ, bayaðý kýlýnmýþ hissederler, bu nedenle av alanýný hemen terk e
derler.
Onlar en azýndan görünüþte direnebilen, çýrpýnan, kolay kolay teslim olmayan etki
n kadýnlarý baþtan çýkarmaktan zevk alýrlar; bu türden kadýnlarýn baþýný döndürme
k, ayaklarýný yerden kesmek, çýrpýnýp durmalarýna bakmaksýzýn, ele geçirip yatað
a atmak, onlarýn en büyük zevkleri, yetenekleri ve erdemleridir. Böylece yüce bi
r savaþýn hoþ ve boþ galipleri olarak fiyakalý fiyakalý gezinirler, egolarýný or
da burda þiþirip dururlar.
Kahramanlarýmýz av oyununu ayný kiþiyle iki kez oynamazlar. Kurallarý önceden be
lirlenmiþ, galibi önceden kesinleþmiþ bu tür oyunlar onlara zevk vermez. Erkek e
golarýnýn içinde biçimlendiði heyecan ve coþkularý üretemedikleri için bu tür kü
çük oyunlarla uðraþmazlar.
Av serüveni, ayný anda farklý iki kadýnla oynanan bir oyunu içerebileceði gibi,
farklý kadýnlarýn içinde yer aldýklarý, belli zaman aralýklarý içinde kendini or
taya koyan avlanma biçimlerini de içerebilir. Seviþme aný ve yeri, av alaný olma
kla birlikte, ava hazýrlýk çok farklý süreçlerden geçip gelir. Çekici bakýþlarýn
, etkileyici jestlerin, cinsellik yüklü mimiklerin iþin içine karýþtýðý, sýrlarý
n ve gizemlerin kol gezdiði serüvenlerle, maceralarla dolu hazýrlýk süreci, avý
besleyip durur.
Beceriksiz maço erkeklerden farklý biçimde, kahramlarýmýz seviþirken, ele geçird
ikleri kadýnlarý zevkten zevke, doyumdan doyuma, heyecandan heyecana koþturmak
için özel bir itina gösterirler. Kadýnlarý kendileri gibi eþit ve özgür varlýkl
ar olarak gördükleri için deðil, ataerkil baðýmlýlýðýn içselleþtirilmesi yoluyla
, onlarýn kendilerine olan hayranlýklarýný artýrmak için böyle davranýrlar. Sevi
þme sahnesinin baþarýlý geçmesi, bu açýdan onlar için yaþamsal bir önem teþkil e
der ve bir sonraki av sahnesinin düzenlenmesi için bir esin kaynaðý, güç gösteri
si ve sürükleyici bir reklam rüzgârý olup çýkar. Dilden dile dolaþan þöhretleri,
erkeksi kiþiliklerin en parlak kanýtý olup çýkar. Bu þöhretin eskimesi demek, o
nlarýn diri diri gömülmesi demektir.
Bir iki tipi irdelemeye çalýþtýðýmýz zaman, kendimizi ister istemez aþk, kiþilik
ve yabancýlaþma iliþkisi içinde buluruz. Dýþsal, dayatýcý, baskýcý iliþkiler iç
inde biçimlenmiþ, zengin, çok yönlü ve özgür olmayan kiþiliklerin aþký da kendil
erine benzer. Kiþilikler bölünmüþse, yetenek ve beceriler tekyanlýlaþtýrýlmýþsa,
deðerler ve davranýþlar standartlaþtýrýlmýþsa, duyarlýlýklar köreltilmiþse, bu
kiþiliklerin, duyarlýklarýn bir parçasý olan aþkýn kendisi de çarpýk, sakat, eks
ik ve bozulmuþ biçimde oluþur. Bölünmüþ kiþilikler, baðýmlý kýlýnmýþ ve yabancýl
aþtýrýlmýþ kiþilikler olarak da karþýmýza çýkarlar. Bu nedenle ne özgürdürler ne
de eþit konuma sahiptirler. Eþit koþullar içinde yer almayan ve özgür de olmaya
n iki kiþi arasýnda ortaya çýkan aþk iliþkisi de eþitsizliðin ve baðýmlýlýðýn et
kisini taþýr.
Eþit olmayan ama özgür de olmayan kiþilikler arasýnda ortaya çýkan, kadýný erkeð
e baðýmlý kýlan, kadýnýn emeðinin, bedeninin ve kiþiliðinin erkek tarafýndan söm
ürülmesini olanaklý kýlan yabancýlaþmýþ aþk iliþkileri içinde, kadýn edilgin bir a
raç, erkek ise etkin bir amaç olarak karþýmýza çýkar. Kadýn kirletilen bir araç oldu
ðu için, kendi baþýna amaç olarak lanse edilen erkeði de kirletmekte, her ikisi,
bu amaç ve araç iliþkisinin çarpýk iþleyiþi içinde, karþýlýklý olarak birbirler
ini kirletip durmaktadýrlar.
Bu kirlilik içinde biçimlenen aþk ya da sevgi de baðýmlýlaþtýrýcý, yabancýlaþtýr
ýcý iþlevler üstlenir. Gerçekte sevilen bir kiþilik yoktur ortada, onun yerine y
apay tasarýmlarýn ürünü olan hayali bir kiþilik geçer. Bu iliþki içinde oluþan d
uygular seveni deðil, sevileni denetler, baðlar görünürken, aslýnda seveni de iç
erden kuþatýr, yüreðini baðlar, duygularýný köreltir. Böylece yaratýcý, dönüþtür
ücü bir güç olan aþk duygusu, boðucu, köreltici ve baðýmlý kýlýcý bir duyguya dö
nüþmüþ olur. Özgürlük için gerekli olan cesareti, azmi, kararlýlýðý dýþavuran yü
rek atýmlarý, yerini zehirli artýklardan beslenmiþ yaþlý bir göðsün kesik kesik
soluk alýp vermelerine býrakýr. Saðlýklý atýmlara eþlik eden, sýcak bakýþlarý ya
kalamayý, kulaðýný sevgi dolu seslere açmayý, yüreðini sevgilinin yüreðinin üstü
ne koymayý önleyen, yabancýlaþtýrýcý ve baðýmlý kýlýcý iliþkiler içinde yer alan
, bu iliþkileri üreten, taþýyan ve biçimlendiren özne lerin olduðu yerde ne özgürlü
kten, ne duyarlýktan, ne de aþktan bahsedilebilir.
Aþk, gerçekte iki kiþi arasýnda oluþan bir iliþki olarak ortaya çýksa da, çoðu k
ez üç kiþi arasýnda olup biten bir iliþki biçiminde kendini dýþavurur gibi. Üçün
cü kiþinin gerçekte olup olmamasý o kadar önemli deðildir, önemli olan, doðal ký
skançlý duygusunun ortaya çýkmasýný ve canlý tutulmasýný saðlayan bir üçüncü kiþ
inin, zihnimizde potansiyel bir rakip olarak her zaman bulunmasýdýr. Potansiyel
olarak hazýrda bekleyen bu rakip kimi koþullarýn devreye girmesiyle birlikte, he
r an gerçek bir varlýða dönüþebilir. Ýliþkinin verimli, üretici ve yaratýcý anla
rýnda bile, zihnimizde varolan bu potansiyel rakibin her an gerçek bir kiþiliðe
dönüþme tehlikesi, bizi sürekli tedirgin eder, karþý tarafý kaybetme korkusunu,
endiþesini canlý tutar, içimizdeki doðal kýskançlýðý sürekli körükler.
Burada önemli olan, kendini saðlýklý her iliþkide ortaya koyan doðal kýskançlýk
duygusu ile, hastalýklý iliþkilerin ürettiði, kendini çoðu zaman nevrotik bir ki
þiliðin parçasý olarak ortaya koyan yapay kýskançlýðýn birbirinden ayýrt edilip
edilememesidir. Farklý noktalardan gelen, karmaþýk etkilere sahip olan kimi olum
suz koþullarýn etkisinde kalarak bozulmuþ ve tahrip olmuþ kiþilik gerçeði dikkat
e alýndýðý zaman, bu ayrým noktasýný belirlemek o kadar kolay olmaz. Bu ayrým no
ktasýný, sýnýr çizgisini, ussal olarak temellendirilmiþ, kavramsal olarak açýkla
nabilen bir olgu olarak deðil de, sezgiler vasýtasýyla hissedilebilen bir duygul
aným olarak aldýðýmýz zaman, daha anlaþýlýr bir þeyler söylemiþ oluruz.
Kendini doðal kýskançlýk duygusu biçiminde dýþa vuran, üçüncü kiþinin zihnimizde
potansiyel olarak varolmasý olayý gizemlidir; genellikle çok az kiþi, bu gizemi
çözmeye yönelik olarak, bilinçaltýnýn derinliklerine yönelmiþ bir iç soruþturm
a sonucunda, bilinçaltýnýn bu sevimsiz ama zorunlu misafirinin bilincine varabil
ir. Varlýðýnýn bilincinde olsa ve bunu derinden hissetse bile, kendini sezgide o
rtaya koyan bu üçüncü kiþinin etkisiz kýlýnmasý hemen hemen mümkün deðildir. Sad
ece, kendisini farklý biçimlerde dýþavurmanýn ortaya çýkardýðý sonuçlarla uðraþý
r, kiþiliðimiz üstündeki olumsuz etkilerini gidermeye çalýþýrýz.
Doðal kýskançlýk, aþkýn korunmasý ve geliþtirilmesi için gerekli olan özeni, iti
nayý harekete geçirir, yaratýcý ve üretici gücümüzü yeniden gözden geçirmeye, bu
gücü geliþtirip farklý biçimlerde kullanarak, iliþkinin aksayan yanlarýný onarm
aya, eksik yanlarýný tamamlamaya, boþluklarýný kapatmaya yöneltir.
Doðal kýskançlýk, kiþinin kendisine ya da iliþki içinde olduðu kiþiye duyduðu
güvensizlikten kaynaklandýðý ya da bu güvensizliðin ürünü olduðu zaman yapay kýs
kançlýða dönüþür. Yapay kýskançlýk doðal kýskançlýkta olduðu gibi, yaratýcý etki
nliðin devindirici bir unsuru olmadýðý gibi, saðlýklý bir kiþiliðin parçasý da d
eðildir; daha çok, bastýrma ve geriye itmenin yol açtýðý bilinçaltýna yerleþmiþ
yýkýcý, saldýrgan güdülerin harekete geçmesine yol açabilen, nevrotik bir kiþili
ðin parçasýdýr. Yaratýcý etkinliðimizin özgül bir dýþavurumu, özgürleþme sürecin
in etkin bir biçimi olan aþkýn yarý ölü doðmasýna yol açan yapay kýskançlýk, ne
fret, çekemezlik, kin gibi duygularla sarmal bir biçimde, kendini taþýyan kiþili
kleri kemirir, duyarlýlýklarýný yok eder.
Aþýklarýn zihninde potansiyel bir rakip olarak üçüncü kiþi her zaman bulunmasýna
karþýn, aþkýn kendine has, farklý, ayýrt edici, özgül içeriði üçüncü bir kiþiye
asla tahammül edemez. Aþk, kimi özellikleri açýsýndan bir sanat yapýtý gibidir,
biriciktir, asla ayný biçimde iki deðiþik yerde, iki farklý kiþide ortaya çýkma
z. Bu ise ayrý bir gerilim odaðý olarak, aþkýn gizemli içeriðinin farklý bir yan
ýný dile getirir.
Ayný anda iki deðiþik kiþiye aþýk olmak, üçlü iliþkinin yol açtýðý yabancýlaþmýþ
aþkýn farklý bir biçimidir. Bilinç ve bilinçaltý çatýþmasýnýn yol açtýðý kiþili
k bölünmesinin ürünü olan bu yabancýlaþmýþ aþk örneklerine Dostoyevski nin romanla
rýnda sýk sýk rastlarýz. Örneðin, BUDALA romanýnýn kahramaný olan Prens Miþkin,
kiþilik olarak çok farklý olan Nastasya Filippovna ile Aglaya Ývanovna ya birlikte
aþýk olurken, kiþilik bölünmesinin yol açtýðý bu türden aþký yaþýyordu. Yine, S
UÇ ve CEZA da, bu kiþilik bölünmesinin yol açtýðý yabancýlaþmadan kaynaklanan fark
lý bir aþktan bahsedilebilir. Romanýn kahramaný Raskolnikov, sevgilisi Sonya yý ay
ný anda hem derin baðlýlýðý içeren bir sevgiyle sevmekte hem de nefret edebilmek
tedir. DELÝKANLI romanýnýn kahramaný olan Dolgorukiy ile babasý Versilov un, ayný
kadýna birlikte aþýk olmalarý da farklý bir örnek olarak alýnabilir.
Kiþilik bölünmesinin yol açtýðý yabancýlaþmýþ aþk örneklerinden farklý olarak, g
eçici anlarda ortaya çýkan, kýsa bir süre sonra birisinin diðerine baskýn çýkýp
devre dýþý býraktýðý ikili aþk durumlarý derin kiþilik bölünmesine yol açan dur
umdan çok farklýdýr. Onlarý, gönül oynayýþlarýnýn ortaya çýkardýðý, kimi yaratýc
ý ýþýklarýn, duygu pýrýltýlarýnýn ruhumuzu okþayýp durduðu anlar olarak almak ge
rekir.
Kiþilik bozukluðunun ürünü olan yapay kýskançlýk, aþkýn içinde beslendiði yaratm
a sürecini kesintiye uðratýr, sürecin içeriðini çarpýtýr, geliþme doðrultusunu d
eðiþtirip farklý kanallarda akmasýna yol açar. Böylece çok yönlü, zengin ve özgü
r bir kiþiliðin oluþmasýna katkýda bulunacak bir sürecin, tam tersi bir doðrultu
ya sürükleyerek, yýkýcý ve saldýrgan güdülerle donatýlmýþ hastalýklý bir sürece
dönüþmesine yol açar.
Kendi adýna karar verebilen, kendisi için anlamlý seçenekler üretebilen, eylemle
rini düzenlerken kararlarýný yönlendirirken, davranýþlarýný denetlerken, özgür b
ir varlýk gibi davranan, zengin, çok yönlü ve özgür kiþiliðin bir parçasý olan d
oðal kýskançlýðýn tersine, yapay kýskançlýk, baðýmlý kýlýnmýþ, yapýsý bölünmüþ,
tek yanlý ve eksik kýlýnmýþ, hastalýklý bir kiþiliðin parçasýdýr. Doðal kýskanç
lýðýn yerine yapay kýskançlýk geçince, yaratýcý duygunun, üretici hazzýn ve doy
umun yerini, yýkýcý etkileri olan hastalýklý hazlar ve doyumlar alýr; güvensizli
k, korku, endiþe, kiþiliðin bir parçasý olup çýkar.
Doðal kýskançlýk, kýsmen endiþeye, korkuya ve güvensizliðe yol açabilir; ama bu
olumsuz duygular, kiþiliði çürüten, körelten yýkýcý duygularýn tersine, yaratýcý
güçlerin ortaya çýkmasýný hýzlandýran, gizil güçlerin kendini dýþtalamasýna yol
açan itici güçler biçiminde hareket ederek, saðlýklý bir kiþiliðin oluþmasýna k
atkýda bulunabilirler. Birey doðal kýskançlýðýn ortaya çýkardýðý endiþelerin, ko
rkularýn etkisiyle iliþki içinde olduðu partnerini kaybetmemek için, kendisine v
e partnerine daha yakýn bir ilgi gösterir; bireylerin iliþki içinde birbirlerine
daha sevecen, ihtiyatlý, anlayýþlý olmalarýný olanaklý kýlan doðal kýskançlýk g
üdüsü, ayný zamanda kiþinin kendini sürekli biçimde yenilemesini saðlayarak, yar
atýcý güçlerini, potansiyel yeteneklerini devreye sokmasýna, bunlarý geliþtirip
yetkinleþtirmesine de katkýda bulunur.
AÞKIN GÖZÜ KÖR MÜ ACABA!
Aþký, sevgilinin çarpýk bacaklarýný düz görme sanatý olarak aldýðýmýz zaman, seven
bir kiþinin hayali tasarýmlarýnýn ortaya çýkardýðý bir yüceltme içinde, sevgili
sinin kimi niteliklerini öznel bir biçimde algýlayarak ona yapay anlamlar yükley
eceði açýk. Bu öznelliðin, çoðu kez eksik, sýnýrlý, kimi zaman da yanlýþ bir alg
ýdan doðduðu, dolayýsýyla kýsmi bir körlüðe yol açtýðý da doðrudur. Bu açýdan ba
kýldýðýnda halka arasýnda sýk sýk söylenen aþkýn gözü kördür deyimine hak vermemek
elde deðil. Ama bu deyimin doðru olabilmesi için, þu soruya cevap verilmesi ger
ekir; gözümüz aþktan önce açýk mýydý ki, sonradan aþk yüzünden kör olup gitti?
Verili gerçekliðin içinde farklý biçimde anlamlandýrýlan bir dünya görüþünün, bi
r ideolojik bakýþýn etkisiyle, eðer gözler çok önceden farklý biçimlerde iþleyer
ek bir körlüðe yol açmýþsa, bu körlüðün ideolojik içeriðini gizleyip, körlüðü ka
sýtlý olarak aþka yüklemenin kendisi de ideolojik bir tutum deðil mi? Böyle anla
rda söylenecek bir tek þey var, gözlerimizi sürekli köreltip duran ideolojik koþ
ullanmalarla etkin bir mücadele bizleri beklerken, aþkýn yol açacaðý körlükten n
eden sýk sýk bahsederiz? Ýdeolojik bönlük yüzünden zaten doðru dürüst görmeyen g
özün ne aþka ne de düþe faydasý var.
Kýsmi bir körlüðe yol açan çarpýk bacaklarý düz görme sanatý nýn kaynaklandýðý yüc
eltme faaliyeti, eðer birçok açýdan yaþamý duyarlý kýlýyor, sevincimizi, neþemiz
i yükseltiyor, heyecanlarýmýzý ve çoþkularýmýzý artýrýyorsa; bizi yaratýcý etkin
liklere yöneltiyorsa, hoþ gelsin sefa gelsin aþkýn körlüðü. Ýliþki içinde yer al
an kiþilikleri zenginleþtiriyorsa, potansiyel yeteneklerini, becerilerini ve giz
il güçlerini ortaya çýkarýp bunlarýn iþlenmesi için gerekli olan duygusal ortamý
yaratabiliyorsa, bu duygulardan yoksun olmakla insan ne kazanabilir ki?
Yüceltme eylemi, bir sanat yapýtýnýn ortaya çýkmasýna kaynaklýk edebileceði gibi
, zengin, çok yönlü ve özgür kiþiliklerin içinde biçimlendiði aþk denilen bir du
ygulanýmýn ortaya çýkmasýna da yol açabilir. Yüceltmenin ortaya çýkardýðý, öz
nel anlam yüklemelerin kimi zaman aþýrýya kaçtýðý doðrudur, ama aklýn somut biçi
miyle uyumlu iþlediði sürece, bu hayali tasarýmlarýn ortaya çýkardýðý öznel anla
mlarýn, her iki tarafýn mutluluðuna hizmet edeceði açýktýr. Örneðin, yarin eðri
büðrü diþlerini sýra sýra dizilmiþ inci tanelerine; rüzgârda savrulup duran daðý
nýk saçlarýný altýn baþaklarýna; dudaklarýndaki buruþuk kýrmýzýlýðý kiraza; ürke
k, çekingen bakýþlarý, ay ýþýðýnýn gizemli pýrýltýsýna benzetmenin kime ne zarar
ý var ki? Yeter ki yüceltme eyleminin ortaya çýkardýðý bu öznellik, kiþilikleri
bölen, duyarlýlýklarý yok eden bir baðýmlýlýða, bir sömürüye, bir yabancýlaþmaya
dönüþmesi; yani bir tarafýn istekleri ve çýkarlarý çerçevesinde karþý tarafýn b
edenini, emeðini, kiþiliðini sömürüp baský altýna almanýn araçlarýna dönüþmesin.
Yaratýcý yüceltmenin iki yüzlülükle, bilinçsiz bir bönlükle, ideolojik koþullanm
anýn ortaya çýkardýðý körlükle, bencil, ben merkezci çýkarlarýn yol açtýðý yalan
larla hiçbir iliþkisi yoktur. Eðer ruhun ölü hücrelerini canlandýrýp harekete ge
çirebiliyorsa, eðer baskýlanmýþ, geriye itilmiþ yaratýcý güçleri, gizil olanakla
rý yeniden gün ýþýðýna çýkarabiliyorsa, aþka kapalý olmanýn, kendini aþksýz býra
kmanýn, aþka kötü gözle bakmanýn kimseye bir yararý olmaz, yaratýcý ve üretici g
üçlerden korkanlarýn dýþýnda. Korkmayýn, bugüne dek ne kimse aþktan öldü ne de a
þk kimsenin gözünü köreltti.
Aþkýn en büyük düþmaný, içselleþtirilmiþ korkunun tüm benliðimizi etkileyerek d
uyarlýlýðýmýzý yok etmesidir. Bu korku, erkek ve kadýn için farklý anlamlar içer
ir, farklý iþlevler üstlenir. Bu nedenle korkunun kaynaðýna yönelirken, öncelikl
e kadýnýn bilinci ve bilinçaltýnýn önceden nasýl koþullandýrýldýðý noktasý üstün
de durmak gerekir.
Kadýný edilgin bir varlýða, erkeði ise kadýný denetleyip yönlendiren etkin bir v
arlýða dönüþtüren ataerkil egemenliðin meþrulaþtýrýlmasýný daha yakýndan anlamak
için, ataerkil deðerlerin içselleþtirme yoluyla, kadýnýn bilinçaltýna nasýl yer
leþtirildiðine bakmak gerekir. Ýçselleþtirme yoluyla dýþsal korkularýn nasýl iç
korkulara dönüþtürülerek, bu yoldan kadýný denetleyen iç efendinin nasýl yaratýl
dýðýna bakmadan, kadýnýn erkeðe baðýmlýlýðý anlaþýlmaz.
Ýçselleþtirilmiþ korku kadýnýn kendisine olan güven duygusunu zayýflatýr, erkekl
er karþýsýnda direnme gücünü kýrar, çarçabuk teslim olmasýný saðlayarak, duyarlý
ðýndan ve özgürlüðünden vazgeçmesine yol açar. Kadýnýn emeðinin, bedeninin ve ki
þiliðinin binlerce yýldýr erkeðin sömürüsüne tabi olmasýnýn altýnda yatan psikol
ojik etmenlerin baþýnda, bu içselleþtirilmiþ korku gelmektedir. Erkeðin kadýný d
enetim altýna alarak yaþamýný belirleyebilmesi için, korkunun sürekli iþlenmesi,
geliþtirilip yetkinleþtirilmesi gerekmiþtir.
Korkunun içselleþtirilmesinin önemli kaynaklarýndan biri, aile içi iliþkilerin a
taerkil niteleðidir. Bir diðeri ise, aileyle uyumlu biçimde iþleyen okulun yaný
sýra, aile ile okulun hukuksal ve siyasal çerçevesini belirleyen devletin kendis
idir. Günümüzde medya, bu kurumlarý içeren, aþan ve onlarla uyumlu iþleyen etkin
bir ideolojik aygýt olarak, sonsuz olanaklar sunmaktadýr.
Bu ideolojik aygýtlar vasýtasýyla, ataerkil egemenliðin yaný sýra, diðer egemenl
ik biçimleri de, meþruluk düzeylerini yüksetmek için, korkunun içselleþtirilmesi
nden sýk sýk yararlanmýþlardýr. Bu aygýtlar, korku duygusunu doðal bir duygu olm
aktan çýkarýp, benliðimizi körelten, yeteneklerimizi kýsýrlaþtýran, kiþiliðimizi
yaralayýp sakat býrakan bir duyguya dönüþtürür.
Korku, doðal içeriðini koruduðu sürece, duyarlýlýðýmýzýn zorunlu bir koþuludur;
varoluþumuzu tehlikeler karþýsýnda koruma güdüsünün bir ürünü olduðu için, bu sý
nýrlar içinde kaldýðý sürece saðlýklýdýr da. Kendimize olan güvenimizi artýrdýðý
gibi, duyarlýðý sürekli canlý tutmanýn bir kaynaðý olarak da, farklý ama olumlu
iþlevler üstlenir.
Aþkýn yaný sýra, düþ ve özgürlük duygusunun da içinde biçimlendiði, beslendiði d
uyarlýlýðý körelten nevrotik korkunun kaynaðýnýn da, doðal isteklerin, arzularýn
, verili toplumsal gerçekle uyumsuz olmasý durumunda bastýrýlýp geriye itilmesin
i olanaklý kýlan mekanizma yer alýr. Bu mekanizma, üstben, ben ve bilinçaltý ara
sýndaki iliþkide ortaya çýkan çeliþkin süreçlerin, çatýþmalarýn iþin içine girdi
ði bir içselleþtirme sürecini ortaya çýkarýr.
Baskýlama ve geriye itmenin yol açtýðý içselleþtirme faaliyeti kýz ve erkek çocu
ðunda farklý iþler. Ýçselleþtirme, kýz çocuðun bilincinin üst kýsmýný dönüþtürer
ek, ataerkil deðerlerin ve davranýþlarýn içinde yer aldýðý, bir üstbenin oluþumu
nu amaçlar. Bir kez oluþtuktan sonra üstben, ben i denetimi altýna alarak, ben vas
ýtasýyla bilinçaltýný baský altýnda tutmaya yönelir. Ben, üstbenin kurallarýna g
öre bilinçaltýný baskýlayýp denetlediði süreç içinde dýþ otorite yerini iç otori
teye býrakýrken, dýþ efendi de iç efendiye dönüþür. Korku bu dönüþümün içinde bi
çimlendiði olumsuz duygulaným anýný oluþturduðu gibi, bu sürecin de ürünüdür.
Bu içselleþtirme, dýþ otoriteden kaynaklanan korkuyu bir iç korkuya dönüþtürüp,
bu yoldan dýþ efendinin yerine iç efendiyi koyarak, kýz çocuðunu, yaþamý boyunca
etkisinde kalacaðý bir iç otoriteye teslim eder. Bu içsel otorite, genellikle b
aba ve koca biçiminde, kutsal bir simgeleþtirme vasýtasýyla, kendisini gösterer
ek önceleri küçük kýzýn, büyüyünce de kadýnýn kiþiliðini belirler. Kendini bir i
ç otoriteye teslim eden kýz çocuðu ya da kadýn, kendi adýna karar verme, kendisi
için anlamlý seçenekler üretme, ya da varolan seçeneklerden hangisinin kendisi
için anlamlý olduðuna karar verebilme olanaðýný, yani seçme ve karar verme özgür
lüðünü ve bilincini yitirir.
Dýþ dünya ataerkil kurallara göre biçimlendiðinden, dýþ korku, bu korkuyu temsil
eden dýþ güç ya da efendi de ataerkil niteliktedir. Bu yüzden, dýþ korkunun ve
efendinin içselleþtirme yoluyla iç korku ve efendiye dönüþtürülmesi erkek çocuðu
na oranla kýz çocuðunda daha cinsiyetçi bir etki yapar. Erkek çocuktan farklý bi
çimde kýz çocuðu, dýþarý çýktýðý zaman, sadece kiþiliðin bireysel ve sýnýfsal ya
nlarýndan, ya da etnik kökeninden dolayý deðil, fakat daha cok cinsiyetinden dol
ayý çok yönlü saldýrýyla karþý karþýyadýr. Dýþ korkunun kaynaðý daha derin ve ya
ygýndýr; ayrýca cinsiyete dayalý bir baskýnýn ürünü olduðundan, kýz çocuðun bu k
orkuya uyarlanma süreci daha aðrýlý sancýlý olur. Kýz çocuðunun her zaman, sevgi
li, koca ya da baba niteliðinden bir koruyucuya ihtiyaç duymasýnýn, bunlar olmak
sýzýn sokakta soluk alma olanaðýnýn bile zor olmasýnýn en önemli nedeni budur.
Ataerkil egemenliðin içselleþtirilmesi yoluyla, ataerkil deðerleri, davranýþlarý
içeren kiþilik tipi kýz çocuðuna empoze edilir. Ev içi eðitimin ortaya çýkardýð
ý bu süreç önceleri kadýnlarý rahatsýz eder. Doðal yapýlarý ile ataerkil deðerle
r, inançlar, davranýþlar arasýndaki çatýþma, bir dizi dramatik süreçlerin ortaya
çýkmasýna, yol açar. Ama bir kez dýþ korku iç korkuya dönüþtürüldü mü, bu tür ç
atýþmalar, uyumsuzluklar bastýrýlýr, geri itilir ve kýz çocuðu kendisine yabancý
olan ataerkil dünyaya kendini uyarlamaya baþlar. Ýþte bu aþamadan sonra, kýz ço
cuðunun kiþiliðinin yaný sýra, duyarlýðýn özgün yanlarý olan düþleri ve aþký da,
erkek aklýnýn ve dilinin belirlenimi altýnda oluþmaya baþlar. Bir kez bilinçalt
ýnýn erkek aklý tarafýndan kodlanmasý, biçimlendirilmesi ortaya çýktý mý, artýk
kýz çocuðunun istekleri, arzularý bile onun arzularý, istekleri olmaktan çýkar,
onu boðan, körelten, tutsak kýlan yabancýlaþmýþ arzulara, isteklere dönüþür.
Önceleri kiþilikleriyle uyumsuz olan ataerkil deðerler onlarý rahatsýz eder, bir
dizi iç çatýþmanýn ortaya çýkmasýna yol açar; ama zamanla korku, içerideki efen
dinin saðladýðý güvenlikten dolayý kaybolmuþ gibi olur. Yapay güvenlik ortamý iç
inde kendini emniyette hissederler. Ýçselleþtirme kocayý, babayý ya da sevgiliyi
bir iç otoriteye dönüþtürünce, kadýn dýþ efendisinin baskýsý olmadan kendi kend
ini kontrol edebilen bir varlýða dönüþür. Bundan böyle kadýn, dýþsal korkuyu yen
ebilmek için, kendine karþýt olan, emeðini, bedenini ve kiþiliðini sömürüp baðým
lýlýk altýna alan, yabancýlaþmýþ bir dünyada soluk alýp vermesine olanak veren b
u dünyaya kendini uyarlayarak, bir güvenlik alaný oluþturmuþtur. Bu açýdan bakýl
ýnca, kadýn kiþiliðinin dönüþtürülüp yeniden biçimlendirilerek özgürleþtirilmesi
nin yolu, baský altýna alýnmýþ bilinçaltýnýn dönüþtürülerek yeniden biçimlendiri
lmesinden geçer.
BÝLÝNÇALTININ ÖZGÜRLEÞMESÝ VE AÞK