Вы находитесь на странице: 1из 68

Düþün ve Aþkýn Gizemi

Hüsnü Aksoy

Web: www.utopiya.org E-Mail: info@utopiya.org

HÜSNÜ AKSOY
1954, Aðrý..
1973 yýlýnda dönmemek üzere Aðrý dan ayrýlýþ!
Kültürel kimliði, kökenden, yurttan ve
yuvadan daha anlamlý buldu. Yersiz-yurtsuz,
orada-burada sürdürdüðü kuramsal
çalýþmalarýndan sýkýlýnca, denemelere yöneldi.
Düþün ve Aþkýn Gizemi ilk denemesi..
Son olmasýn da..

Zed Yayýn: 22
Deneme Dizisi: 4
Düþün ve Aþkýn Gizemi
Hüsnü Aksoy
1. Baský: Ekim 1998
Kapak Fotoðrafý: Gültekin Tetik
Kapak Uygulama: Celal Erciyes
Dizgi/Düzelti: Olcay Çelik
Ofset Hazýrlýk: Pi Tanýtým (0.212) 245 28 03
Kapak/Ýç Baský: Sistem Ofset (0.212) 501 82 87
Cilt: Azizkan Mücellit (0.212) 612 79 93
© Zed Yayýn & Hüsnü AKSOY
ISBN: 975-7026-21-2
e-mail: piya@escortnet.com
Ýstiklâl Cad. Büyük Parmakkapý Sk. No: 7/4 Beyoðlu-Ýstanbul
Tel/Fax: (0.212) 245 28 03 - 243 46 02
( Zed Yayýn Bir PÝYA Kuruluþudur)
DÜÞÜN VE AÞKIN
GÝZEMÝ
F
HÜSNÜ AKSOY

Çiçeklerin, çocuklarýn, kadýnlarýn özgürce serpilip geliþtiði,


anlamlý, güzel ve duyarlý bir dünyanýn
kurulmasý dileðiyle,
Zerrin e...

ÝÇÝNDEKÝLER
Örümcek Kadýnýn Öpücüðü 8
Düþün Gizemi 16
Gündüz Düþleri mi, Gece Düþleri mi? 21
Uçukkaçýk Düþler mi, Yaratýcý Düþler mi? 25
Düþ, Sezgi ve Sanatsal Yaratma 30
Düþ, Baþkaldýrý ve Özgürlük 39
Düþ, Yabancýlaþma ve Ýntihar 43
Hangisi Daha Çekici, Oblomov mu, Donkiþot mu? 50
Düþün Gizeminden Aþkýn Gizemine 58
Aþk, Sevgi ve Empati 64
Cinsellik Aþkýn Neresinde? 74
Hangisi Daha Sürükleyici,
Tutkulu Aþk mý, Romantik Aþk mý? 83
Hangisi Daha Ýtici, Don Juan mý? Kazanova mý?94
Ataerkil Egemenlik ve Yabancýlaþmýþ Aþk 99
Kadýnlarýn Düþü De Yok, Aþký Da 108
Aþk, Üç Kiþi Arasýnda Bir Ýliþki mi? 113
Aþkýn Gözü Kör mü Acaba?117
Bilinçaltýnýn Özgürleþmesi ve Aþk 122
Aþký Örgütleyemezsiniz Abiler 129
Aþkýn Tanýmý Olanaklý mý? 134

ÖNSÖZ
Sevgili dostum Fatmagül Berktay, bu denemenin genel bir deðerlendirmesini yapark
en, eleþtirinin keskin ucunu denemenin içeriðini oluþturan düþün yaratýcý, aþkýn
özgürleþtirici yanlarýna deðil, bu temalarýn içinde oluþtuðu, dönüþtürülüp yeni
biçimlerde sunulduðu söylemin ideolojik yanýna yöneltiyordu.
Berktay, dile iliþkin bazý olumsuzluklarýn giderilmesinin yaný sýra, içeriðinin
kimi olumsuz yanlarýný da ortadan kaldýran bu eleþtirisinin bir yerinde, þu yarg
ýyý sunuyordu: Ataerkil deðerleri içeren, geleneksel kurumlarýn oluþturduðu, simg
esel anlamýyla erkek aklý nýn denetleyip yönlendirdiði erkek aþký ný eleþtirirken, bir
erkek olarak kendi konumunu yeterince belirlemeden, kadýnlar adýna gereðind
en fazla ve sert konuþmuþsun. Bir cins olarak erkeðe yönelttiðin eleþtiri, birey
olarak seni kayýrmýyor mu? Sen, erkek kiþiliðini kurgunun neresine yerleþtirmiþ
sin?
Sen in söylem biçimi, içinde ataerkil egemenliði meþrulaþtýrma iþlevini üstlenmiþ,
gizlenmiþ, örtük býrakmýþ, kendini dolaylý olarak ortaya koyan kimi bilinçaltý
etmenlerin yönlendirdiði yeni bir hegemonyayý barýndýrmýyor mu?
Görünüþte feminal, özünde ataerkil çekirdeði barýndýran sözde yeni erkek tipleri
ne yöneltilen -En azýndan kýsmen benim de içinde yeraldýðým imasýný içeren- bu e
leþtiye sýrtýmý çevirmek, görmezlikten gelmek olanaksýzdý.
Erkek aklýnýn iþleyip kodladýðý, erkek dilinin saptayýp bireyden bireye, kuþakta
n kuþaða aktardýðý, altýbin yýllýk geçmiþi olan, kendini zaman içinde sonsuz çeþ
itlilikte ortaya koyan ataerkil deðerler içinde yeraldýðýmýz sürece, oluþturacað
ýmýz her söylem, ataerkil ideolojisinin damgasýný az ya da çok taþýyacaktýr. Sad
ece bilincimizin içeriðini, biçimini ve doðrultusunu deðil, bilinçaltýmýzý da do
laylý biçimde kodlayýp yönlendiren ataerkil ideolojiden mutlak olarak arýnmýþ bi
r söylemden bahsetmek olanaksýzdýr.
Þu sýralar çaðdaþ görünümlere sahip yeni erkek tipler arasýnda revaçta olan söylem
biçimi, görünürde feminal, özünde ise ataerkil gibi! Bu söylemi kuran, geliþtir
ip sunan erkekler, iliþkiye girdikleri kadýnlarý, ayný haklara ve özgürlüklere s
ahip, benzer sorumluluklarý üstlenmiþ, kendi adýna karar verebilen, kendisi için
anlamlý seçenekler üretebilen, sözde eþit ve özgür varlýklar olarak alýyorlar.
Bu söylem tarzý, sözkonusu yeni erkekleri öylesine rahatlatýr ki, sonunda kadýnlar
a aðýrlýk yapmasýn, ek yük getirmesin diye onlar adýna iyiye, güzele ve doðruya
iliþkin kararlar alýrken, onlarýn isteklerini karþýlayacak, arzularýna cevap ver
ecek yeni hazlar ve doyumlar yaratmaya yönelirler. Ýliþki içine girdiði kadýný i
çeriden kuþatan, yapay örtüþme görüntüsü içinde kendisine baðýmlý kýlan bu erkek
ler, sevimsiz, çekilmez ve dayanýlmaz bir tip olarak kadýnlarýn karþýsýna çýkarl
ar.
Doðrusunu söylemek gerekirse, ataerkil gömleði söküp sýrtýmdan atma çabasý içind
eyken, bir dönem ben de kendimi bu yeni erkek tiplerin içinde bulmuþtum. Biraz uzu
n sürdüðü için de -doðrusu hâlâ sürüp giden kesintisiz bir süreç olarak alýn siz
- faturasýný aðýr ödedim. Þimdilerde, kendi kendisini kurup yeniden yapýlandýran
, zengin, çok yönlü ve özgür kadýn tiplerini yaratmaktan sa, bu sürecin öznesi olan
, kendi kendini yaratmaya çalýþan kadýnlara gölge olmamaya özen gösteriyorum. Bö
ylece, sonunda birbirine benzeyen iki farklý kiþiliði bir potada eritmeyi, bu yo
ldan iki kiþiliði birden yüklenmeyi bir kenara býrakýp, kendi kiþiliðimi taþýmaya
karar verdim. Yeterince aðýrým zaten!
Her ne kadar malum çevrelerce kendi cinsine ihanet eden , erkeklerin yüz karasý olara
k tanýnsam da, hâlâ bilincimi ve bilinçaltýmý kuþatan ataerkil zinciri kýrmýþ de
ðilim. Tutarlý, uyumlu ve dengeli kiþilikleri çözen, rasyonel süreçleri kesintiy
e uðratan kriz ve bunalým dönemlerinde ortaya çýkan bastýrýlmýþ ataerkil ben arada
bir de olsa hâlâ yokluyor beni.
Kendini çoðu kez bilincin bölünmesinin ürünü olan çift kiþiliklilik biçiminde or
taya koyan bu yoklamalarýn düþlerimizi körelten, sevme yetimizi sakat býrakan so
nuçlara yol açtýðý kesin. Bizi düþlerin yaratýcý, aþklarýn özgürleþtirici gücünd
en yoksun býrakan bu bölünmeler, bazen intiharýn kýyýsýna býrakabilir insaný. Ve
rili kurumlarýn üyesi olduðumuz, ataerkil deðerleri benimseyip, bunlara uygun da
vranýþlar sergilediðimiz oranda, bu çift kiþiliklilik durumunu bastýrýp, geriye
iterek etkisinden kurtulduðumuzu düþünürüz sýk sýk.
Ýþin dramatik yaný, verili yapý varlýðýný sürdürdükçe bu olumsuz durumdan kurtul
mak da olanaksýz. Ayný bahçeye kök salmýþýz, ayný sudan, ayný ýþýktan besleniyor
uz. Baþka bir bahçe yok ki, kökümüzü sokup, kendimizi oraya dikelim! Özgürleþtir
ici ýþýklardan, eþitleþtirici sulardan beslenelim! Çiçeklerin, çocuklarýn ve kad
ýnlarýn özgürce serpilip geliþtiði, bu düþ ve aþk bahçesi için ne verilmez ki!
Sevgili dostlarým Mehmet Çetin ve Sinan Þanlýer, dilde akýþý kesintiye uðratan,
kurguda anlam belirsizliklerine, mantýksal boþluklara yol açan kimi olumsuzlukla
rýn giderilmesini saðlayan, yararlý birer eleþtiri sundular. Bu eleþtirilerden k
ýsmen de olsa yararlanabildiðim için, kendilerine teþekkür ederim.
Feminal deðerlerden bahsedildiði zaman, ýþýl ýþýl parlayan güzel gözlerinden ins
ana, kadýn olmanýn sýcaklýðýný, içtenliðini, yalýnlýðýný sunan sevgili dostum Ol
cay Çelik e de teþekkür etmek isterim. Bazý yerleri yeniden yazýlan bozuk bir metn
i dizmesinden çok, harflerin, sözcüklerin mekanik akýþýnýn yol açtýðý soðukluk i
çinde, kendi cinsinin sýcaklýðýný yakalayýp, karþýsýndakine sunabilen ilk okuyuc
um olduðu için, kendisine yeniden teþekkür ederim.
Son olarak, metnin dizgiden çýkmýþ son biçiminin tashihini üstlenerek, dile iliþ
kin olumsuzluklara rötuþ çeken sevgili dostum Ali Çakmak a da teþekkür ederim.
ÖRÜMCEK KADININ ÖPÜCÜÐÜ

Medyanýn oluþturup sunduðu biçimiyle, Orhan Pamuk un Yeni Hayat romanýnýn reklamýnda
, Bir kitap okudum hayatým deðiþti spotu kullanýldý. Okuyucu üstünde býrakacaðý çe
kici, sürükleyici ve yönlendirici etkisinden dolayý, bilinçli biçimde seçilmiþ b
u spot romana, herkesi kendisine çeken gizemli, büyüleyici bir hava verdi.
Reklam spotu, görünüþte, kiþiliklerin ve yaþamýn dönüþtürülmesinde kitaplarýn ye
rine, üstlendikleri iþlevlerin büyüleyici etkisine vurgu yaparken; gerçekte bu v
urguyu, gizemli bir havaya sokulan Yeni Hayat a kaydýrýyordu. Bu vurgu kaymasýnýn d
olaylý olarak taþýdýðý mesaj þuydu: Eðer yaþamýndan memnun deðilsen, kiþiliðin de
rin yaralara yol açan çeliþkiler barýndýrýyorsa, çevrenle ve diðer insanlarla uy
umsuzsan, verili kurumlar, deðerler seni boðmaya baþlamýþsa, bu nedenlerden dola
yý yaþamýnda ve kiþiliðinde anlamlý ve somut bir deðiþiklik istiyorsan, Yeni Haya
t ý okumalýsýn. Sihirli kutunun anahtarý orada!
Ve beklenen gerçekleþti. Yeni Hayat a yönelim öylesine büyük oldu ki, kýsa sürede o
nlarca baskýsý oldu, yüzbinlerce alýcý buldu.
Pamuk, gerçek yaþamýnda böyle bir kitap okudu mu? Eðer okuduysa, söz konusu kita
p, kiþiliðinde ve yaþamýnda böylesi köklü, kapsamlý ve radikal dönüþümlere yol a
çtý mý? Yeni Hayat ýn kurgusunun oluþturulmasýnda, kurguyu içeren tema ve tiplerin
biçimlendirilmesinde, esin kaynaðý olarak ne tür iþlevler üstlendi? Bu sorulara
anlamlý bir cevap vermem olanaksýz, çünkü ne Yeni Hayat ý okudum ne de bu romanýn
üstünde koparýlan fýrtýnanýn içinde yer aldým. Ama kiþiliðim ve yaþamým üstünde
derin, kapsamlý ve dönüþtürücü etkisi olan bir film izledim bir zamanlar; Örümcek
Kadýnýn Öpücüðü. Aradan tam onbeþ yýl geçmiþ olmasýna karþýn, etkisi hâlâ sürüp
gidiyor yaþamýmda.
Bu film, kritik bir dönemde, beklenmedik bir misafir gibi, paldýr kültür girdi i
ç dünyama. 12 Eylül den hemen sonraydý. Siyasal bilinci yüksek, örgütlenme yeteneð
i geliþmiþ iþçiler, iþyerlerinden atýlýyordu birer birer. Memurlarýn iþine son v
eriliyor, öðretim üyeleri üniversitelerden uzaklaþtýrýlýyordu. Metal iþçisi olar
ak ben de kendimi sokakta bulmuþ, boþ vakti çok olanlarýn mesleðini öðrenmek içi
n felsefe eðitimine baþlamýþtým. Ortalýðýn tozu dumaný daðýlmýþ, her yere ölü bi
r sessizlik sinmiþti. Barýþ þarkýlarýnýn, özgürlük türkülerinin yerini postal se
sleri, tanklarýn gürültüsü, generallerin nutuklarý almýþtý. Ülkeyi bir ahtapot g
ibi sarmýþ olan þiddet, sabotaj, kundaklamalar, yargýsýz infazlar, faili meçhul
cinayetler, bir düdük sesinden sonra birdenbire kesilmiþ, kendiliðinden durmuþtu
. Birilerinin hadi baþla komutuyla ortaya çýkan, bitiþ düdüðüyle birlikte sahneyi
terkeden, yönetmeni, senaryosu ve oyuncusu önceden belli olan bir oyunun bilmem
kaçýncý perdesini seyrediyorduk, büyüsü bozulmuþ, sýrrý çözülmüþ þu toplumda.
Neden çýkýp gelmedi beklenen devrim? Tünelin öteki ucunun aniden kararmasýnýn ne
anlamý vardý? Niçin býçak gibi kesildi özgürlük düþü? Yeniden esecek miydi umut
rüzgârý? Ýnsani deðerlerin çözüldüðü, tutarsýz davranýþlarýn kol gezdiði, kiþil
iklerin bölündüðü, yüreklerin derin yaralar aldýðý, herkesin karþýlýklý olarak b
irbirini kullandýðý, iyiliðin, güzelliðin, duyarlýlýðýn uçup gittiði bu sevimsiz
ortamda zihnimi kurcalayýp duruyordu bu tür sorular.
Umutlarý körelmiþ, idealleri kirletilmiþ, düþ kurma gücü zayýflamýþ, sevme yetis
i tahrip olmuþ, kendisine ve diðer insanlara güvenini yitirmiþ, ethik bir çökünt
ü içinde yüzüp duranlar gibi ben de, kiþiliðimi ve yaþamýmý çok yönlü bir eleþti
riye uðratmayý düþünüyordum. Sokrates in ikibin yýl önce dile getirdiði sorgulanmay
an yaþam, yaþamaya deðmez düþüncesi, benim için derin ve somut bir anlam ifade ed
iyordu. Felsefi eðitimimin baþlangýcýnda ortaya çýkan, ama yeterince ve güçlü ol
arak esmeyen eleþtiri rüzgârýný arkama alýp kendimi, yaþamýmý, içinde yer aldýðý
m iliþkileri, benimsediðim deðerleri ve izlediðim davranýþlarý sorgulamaya baþla
dým.
Bu iç soruþturmanýn gelip dayandýðý nokta, kiþiliðimin ataerkil yanýydý. Katý, k
endi içine kapalý kiþilikleri biçimlendiren ataerkil deðerler kanatýp duruyordu
yüreðimi. Cinsel hazzý içerip içermemesine bakýlmaksýzýn, kadýnlarýn ürkek bakýþ
larýndan, titrek seslerinden, estetiksel zevkler almayý önleyen; karþý cinsle in
sani temelde içsel, dolaysýz bir baðlantý içine girmeyi, dolayýsýyla kýsmi bir ö
rtüþmeyi olanaklý kýlan empatiyi yok eden bu deli gömleðini üstümden nasýl atabi
lirdim? Bunun için kiþiliðimin köklü, kapsamlý, çok yönlü ve derin bir dönüþümde
n geçirilmesi gerekiyordu.
Film, bu dönüþümün devindiricisi olacak þekilde bilincime girip, bilinçaltýmýn d
erinliklerine yerleþti çarçabuk. Filmin üstümdeki etkisi öylesine güçlü ve kapsa
mlý oldu ki, kiþiliðimin ataerkil yanlarýnýn yaný sýra, siyasal ideallerimin eth
ik içeriðini de derinden sorgulamaya itti beni. Eleþtirici gücü, dönüþtürücü ve
sürükleyici iþleviyle birleþince, kiþiliðimin yeniden kurulup anlamlandýrýlmasýn
da önemli etkisi oldu bu filmin. Deðerlerimin oluþturulmasýnda, davranýþlarýmýn
biçimlendirilmesinde geriye dönüp sýk sýk baþvurduðum bir esneyici güç olarak, i
ç dünyamýn bir parçasý oldu. Yaratýcý gücüne çok þey borçlu olduðum düþlerimin s
ýcak ve canlý bir damarýna dönüþen bu filmin iþlediði tema, bilinçaltýmýn derinl
iklerine yerleþerek belleðimin her noktasýnda kök salmaya baþladý. Kritik duruml
arda gün ýþýðýna çýkýp, içinde yer aldýðým anlam kaymalarýný, anlam belirsizlik
lerini, anlam boþluklarýný yok etmede farklý iþlevler üstlendi. Özel yaþamýmýn s
orgulamasýna yeni boyutlar katarak, sürekli olarak canlýlýðýný ve zenginliðini a
rttýrdý.
On beþ yýl sonra dönüp, yitip giden anlarýn silik, puslu görüntüsünden geriye ba
ktýðým zaman, filmin konusunu yeniden hatýrlar gibiyim: Askeri diktatörlüðün hük
üm sürdüðü bir Latin Amerika ülkesinde tutuklanýp iþkenceden geçirildikten sonra
, hücereye atýlan bir devrimci kiþilik ile ayný hücrede bulunan bir homoseksüel
arasýnda ortaya çýkan aþk temasý çevresinde, siyasal deðerlerin ethik içeriðinin
, sinema dili ve kurgusu içinde radikal bir sorgulamasý yapýlmaktaydý.
Askeri diktatörlüðe karþý mücadele yürüten gizli bir siyasal örgütün önderlerind
en biri, askeri yönetim tarafýndan tutuklanýr. Üyesi olduðu örgüte iliþkin bilgi
ler elde etmek için yoðun bir iþkenceden geçirilir. Özgürlük düþünden güç bulan
önder kiþilik, iþkenceye direnerek, ne siyasal açýdan çözülür ne de ethik açýdan
çöker. Güzel, anlamlý, duyarlý ve özgür bir dünya için, ruhunu ve bedenini altý
n tepside insanlýða sunan bu siyasal önder, iþkenceye karþý direnip demokrasi mü
cadelesinin simgesi haline gelirken, parçalanmýþ ve tahrip edilmiþ bedeniyle bir
likte kendisini bir homoseksüelle ayný hücrede bulur.
Hapishane yönetimi, siyasal açýdan çözemediði bu kiþiliði ahlaki açýdan çözerek,
kendisi için gerekli olan bilgileri verebileceði beklentisinden yola çýkarak, o
nu bir homoseksüelle ayný hücreye koyar. Hapishane yönetiminin, baský, iþkence v
e zulüm altýnda siyasal mücadele yürütmenin etkisiyle katýlaþmýþ, kýsmen içine k
apanýk ve sert bir yapýya sahip olan devrimci kiþiliðin, homoseksüelle cinsel il
iþkiye girerek çözüleceði ve bunun sonucunda kendileri için gerekli olan bilgile
ri vereceði beklentisi tersine döner.
Kiþiliðin ataerkil yanlarý, siyasal bir çözülmeye uðrar ama, ethik bir çöküntünü
n içine sürüklenecek tarzda deðil, siyasal direniþi güçlendirecek tarzda çözülme
ye baþlar. Homoseksüel ile devrimci kiþilik arasýnda ortaya çýkan aþk, devrimci
kiþiyi ne ethik açýdan çökertir ne de siyasal açýdan çözer. Tersine, özgürleþtir
ici özelliðe sahip olan her aþkta olduðu gibi, bu aþk da devrimci kiþiliðin kend
ini içinde kurup, yeniden yapýlandýrma yoluyla yenilenmesine yol açar. Eskiye or
anla daha esnek, canlý ve duyarlý özellikler kazanan devrimci kiþilik, yoðun iþk
encelere ve baskýlara karþý daha güçlü biçimde direnmeye baþlar.
Önceleri hapishane yönetimi, devrimci kiþilikten haber sýzdýrýp aktarmasý koþulu
yla homoseksüele dýþarýya çýkma, dýþarýdan içeriye yiyecek, içecek ve giyecek so
kma olanaðý verir. Homoseksüel, önder kiþiliðin bilinçli olarak kendisine verdið
i kimi zararsýz bilgileri yönetime aktararak, bu olanaktan bolca yararlanýr. Bu
yoldan, sevgilisinin kendisini toparlamasýna olanak veren yiyecek ve içecekleri
içeri sokar. Böylece sevgilisinin parçalanmýþ bedenini onarýr, kýrýlan dökülen y
anlarýný toparlar, altýný temizler, kirlilerini yýkar, bir anne þefkatiyle sarýp
sarmalar onu.
Bu sýcak, içten ve dolaysýz sevgi açýlýmlarý karþýsýnda, önder kiþilikte varolan
homoseksüele yönelik antipati duygusu zamanla kaybolur. Artýk önder kiþiliðin s
inirlerini bozmaz, midesini bulandýrmaz ya da en azýndan komik gelmez, kimi davr
anýþlarý homoseksüelin. Ýdeolojik açýdan uyumsuz, siyasal konumlarý birbirinden
farklý, ayný cinsin üyesi olan iki kiþi arasýnda güçlü bir aþka yol açacak bir e
mpati oluþmaya baþlar. Bu empati sayesinde devrimci kiþilik, homoseksüelin pence
resinden kendisine bakma olanaðý bulur. Bu pencerenin içinde kendisini yeniden k
urar, anlamlandýrýr, tanýmlar. Bu yoldan, homoseksüelle arasýnda kýsmi bir örtüþ
meye yol açan içsel bir baðlantýnýn içine girer. Empati, karþýlýksýz sevmenin, k
endini önkoþulsuz karþý tarafa sunabilmenin, gerektiðinde sevgilisi için yaþamýn
ý gözden çýkarabilmenin duygusal zeminini yarattýðý için, aþkýn olmazsa olmaz ko
þuludur. Empatinin ortaya çýkardýðý bu yeni duygusal iliþkiden haberdar olan hap
ishane yönetimi homoseksüeli daha sýký takibe alýp, davranýþlarýný yakýndan izle
r. Devrimci kiþilik de yönetimin olup biten süreçten haberi olduðunu ve kendiler
ini yakýndan izlediðini bilmektedir.
Zaman hýzla akýp geçer. Artýk cezasý bitmeye yüz tutmuþ olan homoseksüel dýþarý
çýkmaya hazýrlanmaktadýr. Sevgilisini hücrede býrakarak güneþe çýkmanýn hüznü, p
aslý bir hançer gibi kanatýr durur yüreðini. Sevgilisini bir daha görememenin en
diþesi, aþkýný yeniden yaþayamamanýn burukluðu sýk sýk yoklayýp dururken yüreðin
i; bir yolunu bulsa ana kuþ gibi içeride yuva yapýp, yavrusunu kanatlarýnýn altý
na alýp ýsýtmak için neler vermez ki! Ama nafile, ne yapsa boþuna, artýk kafeste
n uçup gitmenin zamaný gelmiþtir.
Devrimci kiþiliðe gelince, bedeni ve ruhunun yaný sýra, her þeyini uðruna verdið
i devrim aþkýyla öylesine yanýp tutuþmaktadýr ki, homoseksüele olan aþký, ancak
devrim aþkýnýn gölgesine sýðýnmakta, bu gölgelerin yaydýðý sisler arasýnda bir a
nlam ifade etmektedir. Bu yüzden olacak ki, sevgilisine ölümcül bir görev vermek
ten kaçýnmayacaktýr.
Devrimci kiþilik, adeta sevgilisine bu oltaya yem olmak ister misin der gibi, þu
anda anýmsadýðým kadarýyla þunlarý söyler:
-Sana, örgüte ulaþtýrman için bir mesaj vermek istiyorum; büyük olasýlýkla bu gör
ev yaþamýna mal olacak, götürüp götürmemekte serbestsin, bu görevi ister misin?
Homoseksüelin cevabý ise, gerçekte aþýk olan birisinin gözü pekliðini, cesur yür
ekliliðini yansýtýr gibi:
-Sen içeride ben dýþarýda olacaðým, ortada ne sevgi, ne de aþk olacak, aþkýn olma
dýðý yerde yaþamýn bir anlamý var mý ki? Ver mesajý götüreyim.
Zaman hýzla tükenirken, sevgilisiyle vedalaþan homoseksüel, son kez onun çakmak
çakmak parlayan, kararlýlýðýnýn simgesi kara gözlerinde ürkek gölgesini arar, ti
trek bakýþlarýnda kendini ona sunar. Ve ardýndan terkedip gider hücre denen aþk
yuvasýný.
Dýþarý çýkar, annesi ve yakýn dostlarýyla vedalaþýr, kendini sýký takibe almýþ a
janlara izini kaybettirmek için köþe kapmaca oynamaya baþlar. Sonunda izini kayb
ettirir. Mesajý istenen adrese ulaþtýrýr. Geri döndüðünde, çapraz ateþe tutulur.
Köþe baþýnda yýðýlýp kalýnca bedeni, göðün mavisinde uçmaya baþlar ruhu, kanat
çýrpar delice, boþlukta kendisini arayýp duran sevgilisine kavuþmak için.
O müthiþ final sahnesinden sonra, salondan dýþarý çýktýðýmda tank çarpmýþa dönmü
þtüm. Aklým yerinden oynamýþ, buzlarý çözülmüþtü yüreðimin. Kimbilir belki de öm
ürboyu sürecek olan bir sorgulamanýn içinde buldum kendimi çarçabuk. Zaman zaman
geriye döner, o filmin üstümde sürüp giden çarpýcý etkisinin nedenini sorar dur
urum kendime. Neden tank çarpmýþ gibi olmuþtum? Verilen mesajýn anlamý neydi? Fi
lm diðer izleyiciler üstünde de benzer bir etki yapmýþ mýydý? Yoksa içinde yer a
ldýðým çözülme sürecine denk geldiði için mi, üstümde böylesi bir etki býrakmýþt
ý?
Zaman içinde, bu sorularla iç içe geçmiþ, karþýlýklý olarak birbirlerini etkiley
en bir dizi soruyu sorup durdum kendime? Bu sorularýn bazýlarýný þöyle sýralamak
olanaklý: Cinsel iliþkinin her zaman, her yerde ve herkes için genel geçer olan
bir normu var mý? Eðer varsa bu norm, verili erkek aklýnýn ve dilinin biçimlend
irdiði ataerkil deðerlerden ne oranda etkilenmekte? Cinselliðin ethik bir içerið
i var mý? Varsa eðer böyle bir içerik, farklý ya da ayný cinsten olan kiþiler ar
asýnda ortaya çýkan iliþkilerde kendini nasýl ortaya koyar? Cinselliðin ethik iç
eriði, kendi içinde siyasal ve ideolojik bir doðrultu taþýr mý? Asýl önemli soru
ise, cinsel içerikli aþk ile, siyasal içerikli devrim aþký arasýnda ne tür bir
iliþkinin kurulabileceði sorusuydu. Devrim aþký ile kiþisel aþkýn nerede ayrýþtý
ðý ve nerede örtüþtüðü sorunu, homoseksüel içerikli bir aþkta daha karmaþýk bir
içerik kazanýyor muydu?
Filmde etkin iþlevler üstlenmiþ olan devrimci kiþiliðin iki aþký vardý: Birisi,
siyasal ve ideolojik deðerlerle donatýlmýþ olan devrim aþký; ikincisi ise ataerk
il deðerlerin biçimlendirdiði cinsel ahlakýn normlarýnýn dýþýnda biçimlenen yeni
aþký. Devrimci kiþilik, kimbilir belki de yaþamý boyunca somut olarak algýlayam
ayacaðý bir soyut devrim aþký için, yaný baþýnda sürüp giden somut aþkýný bile b
ile ölüme sürükleyebiliyordu. Oysa homoseksüelin bu yeni aþkýn dýþýnda bir aþký
yoktu. Siyasal ideallerine katýlmadýðý, yürüttüðü siyasal mücadeleyi anlamlý bul
madýðý bir insana olan aþký için bile bile ölüme gitmekteydi.
Film, oracýkta deli gömleðini sýrtýmdan çýkarýp atmama yol açmadýysa da, en azýn
dan orasýný burasýný yýrtýp, parçalayýp, düðmelerini sökerek kullanýlmaz hale ge
tirdi. Artýk hiçbir þeye yaramayan bu deli gömleðini çýkarýp atmak için, köþe ba
þýnda tatlý bir anýyla karþýlaþmak yeterli olacaktý. Ve öyle de oldu. Yaþamýmda
karþýlaþtýðým tek þans çýkageldi. Bahar yeþili gözlerine, ürkek bakýþlarýna, tit
rek sesine vurulduðum müthiþ bir kadýnla, her aný bir serüven olan, içinde kendi
mi yeniden kurup yapýlandýrdýðým bir oniki yýl yaþadým. Akýp giden bir duygu sel
i içerisinde yenileyip dururken kendimi, sýk sýk dönüp söz konusu filmin anýlarý
ný canlandýrdým. Yeni düþlerin kapýlarýný aralayýp, sýr dolu anlamlarla karþýla
þtýran bu serüven, yaþamýmýn en görkemli kesiti oldu. Sanýrým oniki yýlýn her a
nýnda yeniden aþýk olup durdum o kadýna. Uyduruk iþimden ayrýldým, olmayan mesle
ðimi terkettim, beþ para etmez akademik ünvaný bir kenara býrakýp, elimde valizi
m tam oniki yýl dolaþýp durdum peþinden.
Þimdi dönüp geriye bakýp, bir aþkýn hangi açýlardan ve ne oranda özgürleþtirici
olup olmadýðý sorusunu sorduðum zaman, eski ve yeni kiþilikler arasýnda ortaya ç
ýkan olumlu farklýlýklar, aþkýn kiþilikleri nasýl dönüþtürüp farklýlaþtýrdýðý so
rusuna bir cevap gibiydi. Bir aþkýn özgürleþtirici gücü, kendisine kaynaklýk ede
n iliþkileri üreten, biçimleyen ve taþýyan kiþilikler üzerindeki dönüþtürücü etk
isinde kendisini ortaya koyuyordu. Herhangi bir aþk, kiþilikleri geliþtirerek, f
arklýlaþtýrýp yeniden biçimlendirerek zengin, çok yönlü ve yaratýcý kiþilikler y
aratma potansiyelini kendinde ne oranda taþýyorsa, biliniz ki o oranda özgürleþt
iricidir.
Bu çalýþma, bir filmin ve kadýnýn yaþamýmdaki yerini, kiþiliðimi dönüþtürüp yeni
den biçimlendirmedeki etkisini örtük ve dolaylý biçimde dile getiren felsefi içe
rikli bir denemedir. Sezgiye dayanan çözümlemelerin aðýrlýkta olduðu betimleyici
bir üslupla kaleme alýnmýþ bu denemenin ana temasý düþün yaratýcý, aþkýn özgürl
eþtirici içeriðini gün ýþýðýna çýkarmaktýr.

DÜÞÜN GÝZEMÝ

Derin bir giz,


Çözümü zor bir bilmecedir düþler
Ýçinde yaþamýn örüldüðü.
Bir yanýmýz balçýðýnda çýrpýnýrken gerçeðin,
Uðraþýp durur öbür yanýmýz,
Sýrrýný çözmek için düþlerin.
Ne imgeler sýzabilir,
Puslu penceresinden içeri,
Sonsuz derinliðine düþlerin.
Ne sözcükler açabilir,
Kapýsýný sýr dolu kutunun.
Avuçlayýp durma boþuna,
Gölgesini düþlerin.
Islak bir sabun gibi
Kayýp düþer elinden
Sonsuz boþluðuna evrenin.
Kördüðümü çözmek için
Þeytaný çaðýrma boþuna,
Býrak bildiði gibi aksýn,
Kim yakalarsa düþleri
Çýplak bedeni içinde yýkansýn.
Gizi sarhoþ eder,
Büyüsü döndürür baþýmýzý.
Dokunduðu þeyleri yakar,
Kül olup söner,
Ateþinden yoksun olanlar.
Uçunca taze baharlar,
Kararýnca gölgesi ayýn,
Kesik kesik ötünce kuþlar,
Ne içini serinletir yosunlar,
Ne de ateþini söndürebilir,
Rüzgârý mavi denizin.
Sen düþüyle oynaþýp dururken
Sokulur koynuna usulcacýk
Sarýp sarmalar belini
Utanýr gizler yüreðini
Yitik yitik aðlayan gözleri.

Gizem sözcüðüyle, ele avuca sýðmayan, denetimi güç, kendini farkýnda olmadan dol
aysýz ve birdenbire ortaya koyan, yeterince olgunlaþmamýþ gizil güçler, potansiy
el yetiler, bunlarla uyumlu ya da çeliþkili özellikler gösteren iliþkiler, süreç
ler, olaylar dile getirilir. Düþ sözcüðü gizem sözcüðünden daha karanlýk, belirs
iz, esrarengiz, sýrlarla dolu bir sözcüktür. Düþte saklý olan güçler, süreçler k
endini dolaylý biçimde, örtük ve belirsiz olarak ortaya koyarlar ve bu yönüyle s
oyut aklý deðil sezgiyi besler, durup dinlenmeden.
Farklý seslerin, renklerin, ýþýklarýn, parýltýlarýn, gölgelerin ve görüntülerin
dansýna benzer düþlerin dansý. Bitip tükenmez bir enerjinin kaynaðýný oluþturan
düþlerden beslenir, güç bulur canlý ruhlar. Hýzý ve ritmi ne kadar yüksek olursa
olsun ne baþýna varabilir, ne sonunu bulabiliriz düþlerin; sýrlarýn dolup taþtý
ðý büyülü bir denizde yüzeriz sonsuza dek. Aklýmýz, bu ritmik dansýn kýyýsýnda d
önerken, yüreðimiz sonsuz bir enerjinin ýsýsýyla kavrulur. Dansý kesintiye uðrat
an herhangi bir olay ortaya çýkarsa þayet, oracýkta bozuluverir sinirlerimiz, mi
demize kramplar girer, kesintiye uðrar duyarlýlýðýmýz, felç olup gider ruhsal sü
reçlerimiz.
Bir kez yeniden baþladý mý dansý düþün, kuruyan çeþmeler su verir, þýrýl þýrýl a
kar musluklar. Temmuz sýcaðýnda bir kartopu gibi serinletir içimizi. Çölde yolun
u yitirmiþ bir þaþkýn aþýk için, gerçeðin seraba dönüþmesi gibidir düþler. Çoðun
lukla elimizden kaçýp, evrenin derin boþluðunda kaybolup gittiði zaman, hüzünlü
bir sonbahar rüzgarý estirir ardýnda. Eski çýnar aðacýnýn çürüyen damarlarýna ca
nverir, kuruyan dallarýna kan akýtýr, büzüþen çiçeklerin yeniden filizlenmesine
olanak saðlar düþler. Düþler olmaksýzýn, tarlaya atýlan tohum filizlenmez, çiçek
açýp meyve vermez. Düþler, yaþam hamurunun yoðrulmasýnda, piþirilip kývama geti
rilmesinde, tadý tuzu olurlar her bir þeyin.
Düþler olmaksýzýn ne gizemi ne büyüsü kalýr yaþamýn; zevksiz, coþkusuz, heyecans
ýz, tek biçimli akýp giden bir sürece benzer ömrümüz. Düþlerden yoksun olanlar,
suyu sýkýlmýþ bir limonu andýrýrlar. Kurumuþ çam aðacýndan susuz topraða düþen k
ozalaklara benzerler, küçük bir kývýlcým yok olmalarý için yeter de artar bile.
Rüzgârýn hýzýna göre sallanýp duran kurumuþ sonbahar yapraðýný andýrýrlar çoðu z
aman.
Dayanýþmanýn, yardýmlaþmanýn kaynaðýdýr düþler; yaralý kiþilikler kendini içinde
onarýr, yitip giden hayatlar dirilir yeniden. Bilirsiniz, iþkence odasýnda dire
nen genç bedenler için esin kaynaðýdýr özgürlük düþü. Özgürlük düþünün yarattýðý
direnme gücü olmadan, ne iþkence seanslarýna katlanabilir ne hücrenin zifir kar
anlýðýyla baþ edebilir. Ýþkenceden parçalanmýþ bedenleri diken, yaralanmýþ yürek
leri onaran, hücrenin karanlýðýný sýcak bir ýþýða dönüþtüren, özgürlük düþünün e
sin verici gücüdür.
Sýk sýk ölümün kýyýsýnda dolaþanlar, her seferinde sýfýrdan baþlayanlar, her tök
ezleyiþten sonra dikilip kendi ayaklarý üzerinde yürüyenler, yaþama düþünden esi
nlenirler sýk sýk. O düþ ki hepimizin ortak mayasýdýr. Bizi besleyen bu maya çür
üdüðü zaman, cansýz bir malzeme yýðýnýna dönüþürüz oracýkta. Bu mayanýn içinde y
oðurur dururuz kendimizi. Bazen bir dostluk rüzgârýdýr tepemizde esip duran, baz
en sevgilimizin titrek sesidir boþlukta bizi sarýp sarmalayan.
Düþlerin beslediði iliþkiler içinde kiþilikler kendilerini sürekli yeniler, baþk
alaþtýrýr, farklýlaþtýrýr. Düþün içinde yoðurup farklý biçimlerde kendini dýþavu
rur gizil güçlerimiz, potansiyel yetilerimiz. Sürekli bir akýþ yenileriz kendimi
zi, büyülü gizeminde düþlerin, çatlayan yanlarýmýzý onarýr, kanayan yaramýzý sar
ar, yýrtýk pýrtýklarýmýzý dikeriz bir güzel.
Düþler; eskimiþ anýlarý, gizli kalmýþ sýrlarý, yarým kalmýþ arzularý, gerçekleþm
emiþ istekleri, terkedilmiþ umutlarý, baskýlanmýþ güdüleri, geriye itilmiþ iç te
pileri, köreltilmiþ gizil güçleri, sakat býrakýlmýþ sevinçleri, kesik hüzünleri,
belirsiz umutlarý canlandýrýp güçlendirdiði için yaratma faaliyetimizin devindi
rici kaynaðýdýrlar.
Düþlerle bezenmiþ büyülü dünya içinde canlanýr umutlarýmýz, güçlenir isteklerim
iz, eskiyen belleðimizi yeniler, can katarýz yaþlý yüreðimize. Düþün gizem dolu,
sýr dolu büyülü dünyasýnda duygularýmýz dans eder, oynaþýr yüreklerimiz su peri
leri gibi. Bozulunca büyüsü, sýr dolu parçalarý kayar, düþer karanlýk dehlizleri
ne bilinçaltýnýn. Bir kez düþtü mü sonsuz boþluðuna, dipsiz çukuruna bilinçaltýn
ýn, artýk kapalýdýr bilincimize sýrlarý, gizemleri düþlerin. Bu yüzden sezgiye v
urulmuþ her düþü; erkenden kaçýp geldiði yere dönmemesi için, oracýkta yakalamal
ý, hemencecik iþleyip olgun bir meyvaya dönüþtürmeliyiz. Elimizde kayan ýslak bi
r sabun gibi bir kez yuvarlanýp düþünce boþluða, bir kördüðüm olup týkar yüreðim
izi bellekte kalan sisli, puslu gölgesi düþlerin. Bu yüzden ne dondurmalý ne de
geriye kaçmasýna izin vermeli, oracýkta yakalayýp tüm doluluðuyla yaþamalýyýz b
üyüsünü düþlerin.
Bir kez kesintiye uðradý mý düþler, ne esin kaynaðý olur müzisyenin ne de güç ve
rir acemi aþýða, henüz taze baharýndayken aþkýnýn. Bu yüzden olacak ki, en güzel
anýlarýmýzýn yaný sýra, en hoþ, çekici, sürükleyici, baþ döndürücü duygularýmýz
düþlerden çýkar gelir çoðu zaman. Tasarýmlarýmýza karýþýr, amaçlarýmýza siner,
hedeflerimize bulaþýr gizemi, sýrlarý parça parça düþlerin. Dileklerimizi süsler
, beklentilerimizi canlý tutar, umutlarýmýzý güçlendirir, isteklerimizi çeþitlen
dirir, arzularýmýzý renklendirir. Sesini sesimize, düþünü düþümüze kattýðý zaman
uðrunda ölümü göze alýrýz eski sevgilinin. Gölgesi karanlýkta izlerken bizi, ýþ
ýðý yolumuzu aydýnlatýr, zorluklarý aþmada direnme gücü olur sevgisi eski yarin.

Düþ dünyasýnda yürürken, kaygan buzda dans eden acemi patencinin heyecanlarýný v
e coþkularýný tadar, endiþelerini kapar, benzer hazlara, doyumlara varýrýz. Bu y
üzden, düþün içeriði üzerinde anlamlý þeyler söylemek istenirken, ne deneysel an
alizlere ne de kavramsal çözümlemelere baþvururuz. Düþün içeriði, ussal olarak t
emellendirilip, kavramsal olarak anlamdýrýlýp ifade edilemeyecek kadar kaygan, d
eðiþken, öznel, belirsiz ve gizemlidir.
Düþün gizemli yanlarýndan biri, gerçekliði kýsmen içermesine karþýn her zaman ge
rçekliði aþan bir özelliðe sahip olmasýdýr. Düþün gerçekle olan baðý, uçuk kaçýk
düþler ile yaratýcý düþler arasýndaki ayrýmý belirler. Yaratýcý düþler, gerçekl
iði dönüþtürüp yeniden biçimlendirme gücünü kendinde potansiyel olarak taþýmalar
ýyla uçuk kaçýk düþlerden ayrýlýrlar. Düþün yaratýcý gücü, gerçekliðin dönüþtürü
lmesinin yaný sýra, kiþiliðin geliþtirilip zenginleþtirilerek çok yönlü kýlýnmas
ýnda bir esin kaynaðý olarak sýk sýk devreye girer. Bu esin olmadan ne tekerlekl
er, yelkenliler, uçaklar üretilebilir ne de senfoniler, resimler, þiirler, roman
lar, filmler yaratýlabilir.
Düþ, yeni olanýn ortaya çýkarýlmasýnda da besleyici, çekici, sürükleyici bir güç
olarak çok yönlü iþlevler üstlenir. Düþ, kendini sezgilerde ve tasarýmlarda ort
aya koyan yeni fikirlerin, deðerlerin, bilgilerin oluþturulmasýnýn canlý kaynaðý
dýr. Duyarlýlýðýmýzýn etkin, yaratýcý ve özgül ürünü olan düþler olmasa, bilgisa
yarlar ve robotlardan farkýmýz kalmazdý.
Düþün yaratýcý özünü, geliþtirici potansiyelini kavramak için örnek olarak uçma
düþünü gösterebiliriz. Uçma düþü, binlerce yýldýr özgürlük düþüncesinin devindir
ici unsuru olarak etkileyip durmuþtur bizleri. Kuþlarýn göðün mavisinde kanat çý
rpmalarýndan esinlenerek geliþtirilen uçma düþü, bilinçaltýnda yer alan sonsuza
ve sýnýrsýza uzanma isteðinin altýnda yatan merak güdülerinden beslenir. Bizi ka
ba gerçeklikten koparýp alacak, gizil güçlerimizi, potansiyel yetilerimizi özgür
bir biçimde dýþa vurup geliþtirmemize yol açacak bu merak güdüleri, uçma düþünd
en beslenmeselerdi þayet, çoktan kuruyup gideceklerdi.
GÜNDÜZ DÜÞLERÝ MÝ? GECE DÜÞLERÝ MÝ?

Neden uykudan uyanýp yeniden dünyaya döndüðümüzde,


hemen her zaman ve ara sýrada
büyük bir canlýlýkla düþünüzün sizi býrakýp giderken,
sizin keþfedemediðiniz bir bilmeceyi de beraberinde
götürdüðünü hissedersiniz acaba?
Düþünüzün zýrvalýðý sizi güldürür,
ama ayný zamanda da saçmalýklardan
meydana gelen bu örgünün içinde bir fikir,
hem de gerçek bir fikir var. Öteden beri yüreðinizde
var olan bir þeyin bulunduðunu hissedersiniz.
Dostoyevski
Düþlerin içeriði, gerçeklikle olan baðlarý çerçevesinde kendini farklý biçimler
de ortaya koyar. Ýlk farklýlýk, gerçeklikle baðlarýný koparmýþ olan uçuk kaçýk d
üþlerle, gerçekliði kýsmen içeren, onu dönüþtürüp yeniden biçilendirme gücünü k
endinde potansiyel olarak taþýyan yaratýcý düþler arasýnda ortaya çýkar. Ýkinci
farklýlýk ise, bilincimize tümden kapalý olan gece düþleri ile bilincimize kýsme
n açýk olan gündüz düþleri arasýnda ortaya çýkar. Uçuk kaçýk düþler ile yaratýcý
düþler arasýndaki fark, kendini gündüz düþlerinde deðiþik biçimlerde ortaya ko
yar.
Gece düþleri, daha önce gerçeklikle kurulan bað çerçevesinde bilinçaltý ile üst
-ben arasýnda ortaya çýkan çatýþma serüveninden etkilenerek oluþurlar. Üst-ben,
kendisini içeren deðerler ve davranýþlar çerçevesinde, bilinçaltýndan çýkýp gele
n güdüleri, iç tepkileri, arzularý, istekleri gerçekliðe uyarlamak için, ben e sür
ekli komut verir. Ben, bilinçaltýndan çýkýp gelen, gerçeklikle çatýþký içinde ol
an arzularý ve istekleri sýnýrlar, daraltýr, içeriðini çarpýtýp doðrultusunu deð
iþtirecek biçimde, baskýlayýp geriye iter. Gece düþleri, dar anlamýyla baskýlanm
ýþ ve geriye itilmiþ, bu yüzden çarpýk ve sakat býrakýlmýþ isteklerin, arzularýn
, hazlarýn ve doyumlarýn kendilerini farklý biçimde ortaya koyduklarý göstergele
rden, iþaretlerden, gölgelerden oluþurlar.
Gündüz düþleri sürüp giden olaylarýn, akýp duran süreçlerin, kesintisiz iliþkile
rin bir parçasý olarak, yaratýcý etkinliðimizin esin kaynaðýný oluþturur. Kendil
iðinden ortaya çýkan, bir yanardað patlamasý gibi aniden parlayan, bir þimþek gi
bi karanlýðý aydýnlatan ýþýklar, parýltýlar, sesler, gölgeler gündüz düþlerinin
malzemesini oluþturur. Kendini sezgiye veren yaratýcý düþler, kavramsal bir doku
nun içine yerleþtirilip, ussal olarak iþlenip yetkinleþtirildikleri zaman ütopya
lara dönüþür.
Gece düþlerinin tersine, gündüz düþlerinde gerçek ile düþ arasýndaki çizgi, bell
i belirsiz ya da yarý bilinçli hissedilir. Bilincimize kapalý olan gece düþlerin
de ise, düþ ve gerçek arasýndaki sýnýr kaybolmuþtur. Gerçek içeriði çarpýtýlmýþ
ve farklýlaþtýrýlmýþ biçimlerde kendini ortaya koyar. Gece düþünde yer alan, düþ
sürdükçe düþ ile gerçek arasýndaki sýnýrýn bilincine varamaz. Düþ onun için bir
gerçekliktir. Düþ ile gerçek yer deðiþtirmiþtir.
Gündüz düþlerinin tersine gece düþlerinde, acýkýnca soframýzda çeþit çeþit yeme
kler bulur, sýcak bir þöminenin yanýnda soðuktan donmuþ bedenimizi ýsýtýrýz; yok
sul iken zengin, çoban iken kral olup çýkarýz. Kuþ tüyü yastýklara gömülerek, pe
rili köþkün sýcak okþayýþlarý içinde, gecekonduda yaþamanýn iç karartýcý gerilim
ini yok ederiz. Kýyýsýnda yeþil ormanlarýn yayýldýðý, tepesinde mavi bulutlarýn
gezindiði, içinde rengarenk balýklarýn oynaþtýðý bir mavi gölde yüzerken, çarpýk
kentleþmenin sinir bozucu stresinden uzak kalýrýz. Gece düþlerinde yitip giden
aþklar yeniler, bizi terkeden eski sevgililerle yeniden buluþur ruhlarýmýz, sarm
aþ dolaþ olur bedenlerimiz.
Ýster geceleri çýkýp gelsinler, ister gündüzleri gölgemizi izlesinler, ne düþler
den vazgeçebiliriz ne de onlar terkeder bizi. Hangi biçimini alýrsak alalým, bil
inçaltýmýzdan çýkýp gelen gizil güçlerimizin beslendiði enerji deposudur. Açýk v
e seçik olmayan, çoðunlukla anlamlandýrýp kavramlaþtýramadýðýmýz, ama derinden h
issedip etkisinden kurtulamadýðýmýz isteklerin, arzularýn ortaya çýkmasýnda beli
rleyici olan düþler, duyarlýlýðýmýzdan dýþarý fýþkýran yaþam enerjisinden beslen
irler.
Gündüz düþlerinin tersine, gece düþlerinin içeriðini anlamak için yeniden düþ ku
rmak gerekir. Royer Coillois in dediði gibi, gece düþten uyandýðýmýz zaman, yani
rüya son bulduðu zaman gerçek ile düþ arasýndaki ayrýmýn bilincine varýrýz. Gece
düþünü anlamak için eleþtirel bir analize gerek var. Bunun için düþün dýþýna çý
kmamýz, düþe yansýz ve nesnel bakmamýz gerekir. Bu da ancak düþten kopmak, rüyay
a son vermekle olur. Bir kez uyandýðýmýz zaman , gece düþleri ruhsal süreçlerimi
zin bir parçasý olmaktan çýkar, bizden kaçýp duran, uzaklaþan, bir daha geriye d
öndürülmesi olanaksýz bir sýr olup çýkar. Bilinçli ya da yarý bilinçli, düþü yen
iden oluþturmaya çalýþtýðýmýz zaman, düþün orijinal halini deðil belleðimize yer
leþmiþ olan silik parçalarýný, artýk birçok özelliðini yitirmiþ olan sönük an larý
ný harekete geçirmiþ oluruz.
Biz düþ kurarken, yani rüya görürken yaþadýðýmýz an ve süreçlerin düþ olup olmad
ýðýný farketmeyiz. Olup bitenlerin farkýna varmak için uyanmak, düþten kopmak ge
rekir. Bu da bizi gerçeklikle baþbaþa býrakýr; bizi terkeden canlý düþlerin yerine
, edilgin ve silik gölgeler alýr. Dostoyevski nin dediði gibi, düþ bir kez bizi te
rkedince, keþfedemediðimiz bir bilmeceyi de beraberinde götürür. Düþün zýrvalýðý , gü
ldürüp durur bizi, ama ayný zamanda saçmalýklardan gelen bu örüntünün içinde bir
fikir, hem de gerçek bir fikir, varolan, öteden beri yüreðimizde varolmuþ buluna
n bir þey bulunduðunu da hissettirir.
Gece düþlerinin tersine, gündüz düþleri gerçeklikten tümüyle kopuk deðildir. Ken
dini kimi zaman uçuk-kaçýk düþler, bazen de yaratýcý düþler biçiminde ortaya koy
an gündüz düþleri içinde gerçeklik deðiþik anlamlar kazanýr.
Düþ ile gerçeklik arasýndaki iliþkide öncelikle, düþten arýnmýþ kaba gerçeklik i
le düþün içinde ve düþ vasýtasýyla dönüþtürülmüþ düþünsel gerçekliði birbirinden
ayýrmak gerekir. Yaratýcý faaliyetin ürünü olan sanat yapýtlarý ikinci tür ger
çekliðe denk düþer.
Gece düþlerinin gerçeklikle baðý kopuktur. Gündüz düþlerinde ise bu bað örtük ve
dolaylý bir þekilde kendini ortaya koyar. Düþün gerçekten ayýrt edilmesi için,
düþsel olarak ortaya çýkan olaylarýn, süreçlerin dondurularak, saptanýp, tanýmla
nýp kavramlaþtýrýlmasý gerekir. Bu ise, kendini dolaysýz bir biçimde ortaya koya
n, sürekli bir oluþu ve akýþý içeren düþün kesintiye uðratýlmasýný, varlýðýna so
n verilmesini gerektirir. Son verme olayý, düþün üstümüzdeki yaratýcý etkisinin
yok olmasýna yol açarak bizi kaba gerçeklikle baþbaþa býrakýr.
Düþün gizemi, ne gerçeklikle baðýný koparmasýnda ne de gerçeklikle örtüþüp büyü
sünü yitirmesinde ortaya çýkar. Gerçeklikle baðý kopan düþler, yaratma yeteneðim
izi sýnýrlayan, duyarlýlýðýmýzý tahrik edip, tümüyle kontrolsüz ve denetimsiz bi
r güce dönüþtüren, bilinçaltýndaki yýkýcý ve köreltici güdüleri devreye sokabile
n uçuk kaçýk düþlere dönüþürler.
Düþün gerçekle örtüþmesi demek, düþün ölüm ilanýný vermek demektir. Oysa düþün g
izemi, bu gizemin sýr dolu büyülü etkisi, düþün gerçekle yapmýþ olduðu dansta or
taya çýkar. Düþün, gerçekten kopuk, kendi baþýna dansý fazla çekici olmadýðý gib
i, çoðu zaman nevrotik kiþiliklerin kimi güdülerinin kendini farklý þekillerde d
ýþavurumuna yol açar. Oysa düþün gerçekle dansý, yaratýcý, dönüþtürücü gücünü or
taya çýkarýr. Bu dans, sezgiler ve tasarýmlar vasýtasýyla gerçeðin henüz bilinme
yen sýrlarýný, gizemlerini gün ýþýðýna çýkarýp, bilincimize açýk hale getirerek,
düþün iç dokusunu gözler önüne serer. Düþün gizemi, gerçeðin duyumlarýmýza veri
lmeyen, anlama yetimize kapalý kýsmýyla örtüþtüðü zaman derinlik kazanýr, yeni u
zanýmlar içerir. Düþün gücünü öðrenme, bu; gizli, saklý, örtük kýlýnmýþ, anlama
yetimize kapalý yanlarýný ortaya çýkarýp aydýnlatmadan geçer.

UÇUK KAÇIK DÜÞLER MÝ, YARATICI DÜÞLER MÝ?


Ayaklarýmýzý yerden kesen, aklýmýzý baþýmýzdan alan, bizi denetimi olanaksýz duy
gulanýmlarýn içine sürükleyen, yürek hoplatan heyecanlar üreterek anlama yetimiz
in iþleyiþini kesintiye uðratan, bu yoldan bizi sýk sýk hata yapmaya zorlayan uç
uk kaçýk düþlerin tersine; yaratýcý düþler, gerçeði anlama ve kavramada, dönüþtü
rüp yeniden biçimlendirmede bir esin kaynaðý olarak devreye girerler.
Gündüz düþlerinin özgül bir biçimi olan yaratýcý düþler, verili gerçekliði kýsme
n içeren, ama onu aþan, gerçekliði dönüþtürüp yeniden biçimlendirme gücünü kendi
nde potansiyel olarak taþýyan düþlerdir. Kimi koþullarýn biraraya gelmesi ya da
bu koþullarýn oluþturulmasý durumunda gerçekleþme olanaðýný bulan bu gizil güçle
r olmaksýzýn yaratýcý etkinlikte bulunamayýz.
Yaratýcý düþler, insanýn bilinçli, amaçlý ve hedef gözeten etkinlikliðinin bir p
arçasýna dönüþmeksizin, kendiliðinden gerçekleþmezler. Bu tür düþlerin gerçekleþ
ebilmesi için, kimi nesnel koþullarýn biraraya getirilmesinin yaný sýra, düþün k
endisinin de kavramsal açýdan iþlenerek olgunlaþtýrýlmasý, gerçekleþme olasýlýðý
yüksek olan bir ütopyaya dönüþtürülmesi gerekir.
Yaratýcý düþler, her zaman kiþiliðimizin geliþtirilip olgunlaþtýrýlmasýna katkýd
a bulunduklarý için, yaratýcý etkinliðimizin ayrýlmaz bir parçasýný oluþtururlar
. Örneðin özgürlük düþü, bir esin kaynaðý olarak sýk sýk devreye girmeden, asla
zengin, çok yönlü ve özgür bir kiþilik edinemeyiz. Aþký bir kenara býrakýrsak þa
yet, yaratýcý düþlerin en etkini olan özgürlük düþü, henüz tümüyle gerçekleþmemi
þtir. Örneðin, uçaðýn üretilmesiyle gerçekleþen uçma düþünün tersine özgürlük dü
þü, içsel bir oluþumun parçasý olarak, kiþiliðimizden ayrý oluþmadýðý için, kiþi
liðin geliþme düzeyine göre þu ya da bu yaný gerçekleþmiþ olsa bile, tam olarak
gerçekleþmekten çok uzaktýr.
Tarihsel açýdan baktýðýmýzda, insanlýk henüz özgürleþmenin þafaðýndadýr. Tarihse
l süreç içinde kimi kazanýmlar elde edilmiþ olmasýna karþýn, bu kazanýmlarý etki
siz kýlan bir dizi yeni baðýmlýlýk iliþkisi de üretilmiþtir çarçabuk. Özgürleþme
süreci, deðerlerimizi biçimlendiren, eylemlerimize yön veren, beklentilerimize
karþýlýk veren bir düþ olarak, varlýðýný hala korumaktadýr. Ýyi ki varlýðýný hâ
lâ korumaktadýr; kazara özgürlük düþünün yaratýcý esininden yoksun olsaydýk, kuþ
kunuz olmasýn, ne bilimsel ve sanatsal yaratmanýn güzel ürünlerini gerçekleþtire
bilir ne kiþiliðimizi geliþtirip çok yönlü kýlabilir ne de düþ kurma gücümüzü ar
ttýrýp, aþýk olma yetimizi güçlendirebilirdik. Bu yüzden özgürlük düþü, hâlâ esk
isi gibi eksik kalmýþ bir senfoninin, yarým býrakýlmýþ bir tablonun acýsýný yaþa
rken, ayný zamanda duyarsýzlýðý yok eden bir güç olarak içimizi aydýnlatmakta, k
anýmýzý kaynatýp iliklerimizi ýsýtmakta, bizi sarhoþ edip ayaklarýmýzý yerden ke
serek sürekli ileri gitmeye zorlamaktadýr.
Gündüz düþlerinin özgül bir biçimi anlamýnda yaratýcý düþler, yarý bilinçli bir
biçimde oluþtuklarýndan, duyarlýðýmýzýn bir parçasý olarak, bilinçaltýnýn derinl
iklerinden sökülüp gelen pýrýltýlarý ýþýklarý içerirler. Yaratýcý düþler, sezgil
erle bezenmiþ tasarýmlar içinde akýp giderken, kendi kendimizle konuþmayý, düþün
meyi içeren iç monologlardan beslenirler. Yaratýcý güçler, iç monologlar içinde
biçimlenen algýlarýn, sezgilerin, tasarýmlarýn içinde yüzüp durduðu dipsiz ve ký
yýsýz bir denizi andýrýrlar.
Uçuk-kaçýk düþler, insaný gerçeklikten uzaklaþtýrdýðý gibi, sýk sýk çözümü olana
ksýz çatýþmalarýn, gerilimlerin içine sürükleyerek, yaratýcý etkinliðinin kesint
iye uðramasýna da yol açarlar. Ayaklarýmýzý yerden keserek, içeriði boþ bulutlar
gibi bizi gökyüzünde gezintiye çýkaran uçuk kaçýk düþlerin kimi olumlu etkileri
de yok deðildir. Arada bir göðün mavisinde kanat çýrpan martýlar gibi uçup durm
anýn kimseye bir zararý olmaz. Yeter ki yaþamla kurduðumuz anlamlý ve somut baðý
koparýp, fantastik kurgularýn alanýna sürüklemesin. Özellikle müzikle, resimle,
þiirle uðraþan sanatçýlar, yaratýcý etkinliklerini geliþtirirken, bu tür düþler
den bol bol esinlenirler. Böyle durumlarda, düþ içeriði boþaltýlmýþ basit bir fa
ntazya olmaktan çýkarak, yaratýcý düþlere dönüþür. Ama uçmayý tek uðraþ haline g
etirmiþseniz, artýk ayaklarýnýz tümüyle yere basmýyorsa, varoluþunuzu ve somutlu
ðunuzu terk etmiþseniz, artýk bilin ki deliliðin sýnýrýndasýnýz.
Bu düþ biçimleri arasýndaki sýnýrlar belirsizdir, içerikleri, etkileri çoðunlukl
a iç içe geçmiþtir. Sadece kiþiliðin üstündeki çarpýcý sonuçlarýndan yola çýkara
k, yaratýcý düþlerin kimi özelliklerinin kýsmi bir betimlemesini yapabiliriz.
Az ya da çok gerçekleþme olasýlýðýný kendinde potansiyel olarak taþýyan yaratýcý
düþler, bilimsel ve sanatsal faaliyetlerin esin kaynaðý olduklarý gibi, geleceð
e yönelik umutlarýmýzý güçlendiren siyasal ideallerin gerçekleþmesinde, öngörüle
n toplumsal hedeflere ulaþýlmasýnda da farkla iþlevler üstlenirler, farklý anlam
lar kazanýrlar.
Yaratýcý düþlerin tersine, uçuk kaçýk düþler, ayaklarýmýzý yerden kestiði, gerçe
klikle baðýmýzý kopardýðý için, sýk sýk hayal kýrýklýðýna uðratýr bizi; umutlarý
mýzýn erkenden kýrýlmasýna, beklentilerimizin zayýflamasýna, direnme gücümüzün p
arçalanmasýna, mücadele azmimizin azalmasýna yol açarlar. Doðal isteklerimizi za
yýflatýr, yaratýcý tutkularýmýzý gölgeler, merak güdümüzün çarpýk iþlemesine yol
açar. Bu þekilde yaratýcý güdülerimizin devindiricisi olmaktan çýkararak, yýkýc
ý, saldýrgan ve köreltici güdüleri harekete geçirirler.
Yaratýcý düþler, yaþam aðacýnýn filizlenmesini, çicek açýp meyve vermesini saðla
rken; uçuk kaçýk düþler, ayný aðacý erkenden filizlenmeye zorlayýp, çiçeklerin s
olmasýna, meyvelerin çürümesine yol açabilir.
Yaratýcý düþün etkisi kendini en çok uçma düþünde gösterir. Ýnsanlýðýn en eski
ve en görkemli düþü olan uçma düþü, algýlarýmýzýn, sezgilerimizin, tasarýmlarýmý
zýn etkin bir þekilde iþlemesinde, yani dýþ dünyayý anlayýp kavrama, dönüþtürüp
yeniden biçimlendirme faaliyetinde, bir esin kaynaðý olarak deðiþik iþlevler üst
lenmiþtir. Ýlkel insanýn sürekli geliþtirip olgunlaþtýrdýðý uçma düþün besinini
merak güdülerimiz oluþturur.
Kuþlarýn uçuþlarýný binlerce kez gözleyip, uçma eylemi ile kuþlarýn kanatlarý ar
asýnda bir nedensellik baðýný kuran insan, kendisi için ideal model olarak uçabi
len kanatlý kuþlarý almýþtýr. Kanatlarýn çýrpýþý, bilinçaltýnda saklý olan uçma
güdüsünü harekete geçirmiþ, sonsuza ulaþma merakýný devindirmiþ, özgürleþme tutk
usunu alevlendirmiþtir. Çoðunlukla bilincinde olmadýðýmýz, kendini örtük ve gizl
i ortaya koyan, her defasýnda kendisini daha güçlü biçimde gösteren özgürlük tut
kusuyla iç içe geçen uçma tutkusu, göðün mavisinde kavisler çizen kanatlarý izle
yerek, sonunda demir yumurtlayan ölüm kuþlarýný yaratmýþtýr.
Diðer yaratýcý düþlerde olduðu gibi, uçma düþünün ortaya çýkarttýðý þey, gizil y
aratýcý güçlerimizdir, potansiyel yetilerimizdir, bilinmeyen sýrlarý ortaya çýka
ran merak güdülerimizdir. Bunlar olmadan asla varolamazdýk.
Yaratýcý düþler, yeninin içinde doðduðu, beslendiði canlý pýnarlardýr. Yaþam suy
umuz bu pýnarlardan akar, besler durur bizi her zaman. Yeniliklerin kaynaðý olan
bu pýnar kuruyunca, yaratýcý enerjimizin içinden fýþkýrdýðý duyarlýlýk da yok o
lur. Düþün yaratýcý suyunu içmeyen, bu sudan beslenmeyen dokular canlýlýðýný yit
irir, kurur gider tez zamanda.
Düþler sadece yeninin ortaya çýkmasýnýn kaynaðý deðildir; fakat ayný zamanda yen
inin olgunlaþmýþ, geliþmiþ ve yetkinleþmiþ biçimlerinden keyif almamýza da yol a
çarlar. Düþ olmadan þiirsel imgelerin iç dokusuna giremeyiz, senfonilerin gizeml
i sýrlarýný çözemeyiz, akýp giden film þeridinden zevk alamayýz, güzel bir resim
den fýþkýran ýþýklarla, renklerle, çizgilerle dansedemeyiz.
Yeni olan farklý, ayýrtedici, özgül olandýr. Bu özelliklere sahip olan bir þey de
kendini ancak sezgilerde ortaya koyar. Sezgi, içimizde ya da dýþýmýzda olup bite
n süreçlerin, olaylarýn ve iliþkilerin, içsel, dolaysýz, kendiliðinden ve birden
bire, bütünsel olarak kavramanýn özgül bir biçimi olarak, yeninin ortaya çýkarýl
masýnda belirleyicidir. Karmaþýk, geliþigüzel yayýlan, belirsiz, raslantýsal ve
kopuk etmenleri içeren iliþkilerin, süreçlerin, olaylarýn ürünü olan yenilikler
, suyun yüzüne bir anda çýkýp sonradan yitip giden yunus balýklarý gibidir; sezg
iye verilir verilmez kaydedilip sonradan iþlenmek üzere bir yere saklanmazsa, ge
ldiði yere geri döner, kaybolup gider derinliðinde bilinçaltýnýn.
Havada dönüp duran okun, ceylanýn böðrüne saplanan mýzraðýn, topraðýn damarýný s
öken karasabanýn, bacaklarýmýzý bizden alan tekerleðin, gözlerimize derinlik kaz
andýran mikroskobun, teleskopun, kanatlarýmýzýn yerine geçen uçaðýn, seslerimizi
uçurup duran radyonun, okyanuslarýn karnýný yýrtan dev tankerlerin, çiçekleri y
akýp çoçuklarý kül eden atom bombasýnýn üretilmesinde, yaratýcý faaliyetimizin e
sin kaynaðý olan düþlerin ne çok katkýsý var bir bilseniz!
Ýnsanlýk tarihi, insanýn üretici ve yaratýcý faaliyetine kaynaklýk eden gizil gü
çlerini, potansiyel yetilerini, düþlerin içinde ve düþler vasýtasýyla gerçekleþt
irmesinin tarihidir. Tarihsel sürecin ussal temelini ve kavramsal çerçevesini ya
dsýyamayýz. Ama bu sürecin canlý özünü, yaþayan dokusunu, düþlerin beslediði açý
k. Akýl, düþlerle beslendiði oranda daha zengin, çok yönlü, somut ve etkin bir b
içimde iþler. Akýl hangi düþten beslenmiþse, esin kaynaðý olarak hangi düþü almý
þsa, o düþün iç dokusuna göre biçimlenir.

DÜÞ, SEZGÝ VE SANATSAL YARATMA

Ýster sanatçýnýn yapýtýný ortaya çýkarmasýnda olsun, isterse sanatsal tüketimde


yer alan izleyicinin, dinleyicinin, okuyucunun sanat yapýtýyla kurmuþ olduðu bað
da olsun, yaratma sürecinin her boyutu düþleri içerir, düþlerden beslenir, geriy
e dönüp düþleri besler. Nasýl ki sanatsal yeti ve ustalýk, yaratýcý düþlerden be
slenmediði zaman kuru ve yavan kalýyorsa; ayný þekilde yaratýlan ürünün estetik
tüketiminde ortaya çýkan sanatsal algý ve bu algýyý besleyen beðeni ve yatkýnlýk
da eksik, sýnýrlý, kuru ve yavan olur.
Düþ, yaratma sürecinde sanatçýnýn esin kaynaðý, devindirici gücü, canlý itkisi o
lduðu gibi, sanatsal tüketimde yer alan algýlayýcýnýn sanatsal beðenisini ve yat
kýnlýðýný besleyen bir kaynak olarak da farklý iþlevler üstlenir. Resmi izlerken
, müziði dinlerken, þiir okurken ortaya çýkan heyecanlarý ve coþkularý iþleyip g
eliþtirerek, daha yüksek hazlara ve doyumlara dönüþtürmede düþün geliþtirici güc
ünün, zengin iç dokusunun etkisi büyüktür.
Sanatsal tüketim, sanat algýlayýcýsýnýn sanat yapýtýyla kurmuþ olduðu bað çerçev
esinde, algýlayýcýnýn kendi düþleriyle dansýný içerir. Düþ bu dansýn hammaddesin
i, özsuyunu oluþturur. Düþ onu verili kaba gerçeklikten koparýr, yüksek deðerler
içeren estetiksel biçimin yarattýðý heyecanýn ve coþkunun, hazzýn ve doyumun yü
ksek düzeyde seyrettiði sanatsal tüketimin içine sürüklerken, onu ayný zamanda s
ýrlarla dolu sanatçýnýn yaratýcý faaliyetinin içine sokar.
Düþler, sözcüklerin, kavramlarýn ya da soyut simgelerin dile getiremedikleri far
klýlýklarý, ayrýntýlarý içerirler. Düþün gizemi, bir bakýma ayrýntýlarýn, farklý
lýklarýn saklý kýldýðý sýrlarda yatar. Bu yüzden etki alanlarý her ne kadar düþü
nsel faaliyetlerin tümünü kuþatsa da, asýl vurucu etkileri sanatta gösterir kend
isini. Ressamlar çizgilerini, renklerini, müzisyenler seslerini, notalarýný, düþ
lerin sisli puslu örgüsünden, örtük sýrlarýnýn içinden süzerek etkileyici imgele
re dönüþtürürler. Ýmge, sanatsal düþüncenin özgül bir biçimi olup, soyut akýldan
çok sezgisel tasarýmlarla birlikte oluþur. Sezginin vurucu, sürükleyici olabilm
esi için, düþlerin güçlü ve canlý olmasý gerekir.
Çizgilerle ve renklerle oynayan ressamlarýn, seslerle dans eden müzisyenlerin, s
özcükleri birer imgeye dönüþtürebilen þairlerin gücü, esinlendikleri yaratýcý dü
þlerde saklýdýr. Onlar, bu yaratýcý düþte içerili olan sýrlarý imgesel bir biçim
de dile getirme yetisini, becerisini en üst düzeyde kullanabildikleri zaman etki
n sanatçý olurlar. Sezgilerden beslenen imgeler, sanatsal yaratmalarýn kaynaðýný
oluþturur. Bu kaynak ise düþlerden beslenir. Yine de düþün gizemi, sanatsal img
enin gizeminden çok daha derinlerde saklýdýr.
Sanatsal tüketim, daha önce sanat yapýtýnda kodlanmýþ, imgesel bir biçimde iþlen
miþ olan anlamý çözüp gün ýþýðýna çýkarmayý amaçlar. Bu kodun tersinden çözümlen
ebilmesi için, sanat üreticisini ve tüketicisini ortak bir algýnýn içine sokan,
empatinin yol açtýðý kýsmi bir örtüþmesi zorunludur.
Sanat tüketimi, daha önce varolan anlamýn ortaya çýkarýlmasýný, estetiksel bir t
arzda çözümlenerek içerdiði coþkusal temalarý, heyecan verici öðeleri önplana çý
kararak, onlardan derin hazlar alýnmasýný içerdiði gibi, ayný zamanda izleyicini
n, okuyucunun ya da dinleyicinin sanat yapýtýnýn tüketilmesine kendinden kattýðý
kimi anlamlarýn da devreye girmesini gerektirir. Bu yüzden sanatsal tüketim, he
m sanat yapýtýnýn tersinden okunma yoluyla, sanatçý tarafýndan gerçekleþtirilen
yaratma sürecini izlemeyi içerir, hem de bu sürece tüketicinin kendinden kattýðý
anlamlarý içerir.
Düþler, yaratma sürecinin öznel yanlarýnýn oluþturulmasýnda da devreye girerler.
Sanatçýnýn kimi öznel istekleri, arzularý, inanýþlarý, düþleri içinden süzülere
k, imgesel bir biçimde kodlanmýþ sanatsal deðerler olarak, yaratma sürecine akta
rýlýr.
Bir yapýt, dýþarýdan kendisine herhangi bir þeyin eklenmesine, ya da kendisinden
herhangi bir þeyin çýkarýlmasýna izin vermeyecek tarzda, metafizik bir tamlýk,
yetkinlik biçiminde üretilemez. Sanatçýnýn idealize ettiði yetkin biçime ulaþma
çabasý her zaman eksik gerçekleþir. Eksiklik, sýnýrlýlýk, yetersizlik kendisini
sadece konunun iþlenmesinde ve tiplerin biçimlendirilmesinde deðil, fakat ayný z
amanda temalarýn ve konunun yorumlanmasýnda, deðerlendirilmesinde de gösterir. S
anatta öznellik sorunu tam da burada karþýmýza çýkar. Sanatçý, iþlemek istediði
temayý, biçimlendirmek istediði konuyu, oluþturmaya çalýþtýðý tipleri, tipler ar
asý iliþkileri düzenleyip dile getirirken, kendi dünya görüþünden esinlenmekte,
izlediði ideolojik bakýþýn içinde yer almaktadýr. Onun penceresi öznel deðerlerl
e bezendiðinden, ürettiði yapýtýn kendisi de bu öznel öðeleri içerir. Ayrýca tük
etim esnasýnda sanat yapýtýnýn sonsuz þekilde farklý yorumlanmasýnýn yaný sýra,
bu yorumlarýn ortaya çýkardýðý deðiþik deðenlendirmeler, bu deðerlendirmelerde i
çerili olan heyecanlar, coþkular, hazlar, doyumlar da bu öznel etmenlerden besle
nir.
Sanatsal yaratmada düþlerin etkinliðinin gösterilmesi için sinema iyi bir örnekt
ir. Sinemada, çekimsel an larý içeren, zamansal ve mekansal parçalar bir kurgu içi
nde biraraya getirilerek eklemlenme sürecinin canlý dokusunu oluþturur, bu dokul
ar düþlerin içinde canlanýr ve düþler vasýtasýyla oluþturulur. Eklemlenme sonucu
nda ortaya çýkan, sinema estetiði içinde kodlanmýþ anlamlarýn gücü, akýcýlýðý ve
etkisi, ancak beslendikleri düþlerin gücüne paralel olarak artar. Kurgunun biçi
mlendirilmesinde, yaratýcý düþler esin kaynaklarý olarak, yönetmenin, yardýmcýla
rýnýn ve oyuncularýn güçlerine yeni güçler eklerler.
Yönetmenin yaratýcý dehasý, yaratmanýn malzemesini ve araçlarýný kendi düþsel ta
sarýmlarý, fantazyalarý çerçevesinde nasýl ve ne biçimde iþleyip iþlemediðinde o
rtaya çýkar. Sinema yönetmeninin dehasýnýn ussal yaný ne kadar güçlü olursa ols
un, sanatsal yetisinin içinde fýþkýrdýðý düþ kurma gücü zayýf olduðu zaman, etki
n bir yapýt yaratamaz.
Düþün yaratýcý gücü, senaryonun yazýmý aþamasýnda, oyuncularýn rolleri canladýrm
alarýnda, rollerin çekiminde, sahne dekorlarýnýn ve kostümlerinin hazýrlanmasýnd
a, film platolarýnýn oluþturulmasýnda kendini farklý biçimlerde ortaya koyar. Bu
faaliyetlerin her anýnda düþler devrededir. Yaratma sürecinin ortaya çýkardýðý
farklý anlamalarý içeren kesitlerin, an larýn ritmik, ahenkli, uyumlu akýþýnýn si
nemaya has bir þiirsellik içinde anlatýmý da düþlerden beslenir. Sinema dilinin
doðal malzemesi olan renklerin, çizgilerin, seslerin uyumlu iþleyiþi, ritmik dan
sý, kendini kurgunun somut bütünlüðü içinde estetiksel biçimde iþlenmiþ somut an
lamlara dönüþtürürken, düþlerden yararlanýlýr.
Düþlerin imgesel biçimde iþlenmesiyle ortaya yeni anlamlarý çýkartma arayýþý ken
dini þiirde de gösterir. Þiirsel imgenin, esneklik derecesi yüksek, derinliði ve
yoðunluðu fazla olan anlamlar taþýyabilme gücü, imgeyi oluþturan þairin esinlen
diði düþlerin yaratýcýlýðýndan, çarpýcý ve etkileyici gücünden kaynaklanýr. Þiir
sel imgenin yetkin bir biçime sokulmasýnda, sanatçýnýn yaratýcý yetisinin ve us
talýðýnýn geliþmiþlik düzeyi ve derecesi önemli olsa da, bu ustalýðýn ve yetinin
içinde biçimlendiði düþsel ortamýn zenginliði, derinliði olmaksýzýn, imgenin ne
içeriðinde ne de biçiminde yetkinleþme gerçekleþir.
Þiir imgesi üstüne yapýlan çalýþmalar, imgeyi oluþturan sözcük oyunlarý vasýtasý
yla daha önce imgenin içeriðinde yer almayan kimi yeni anlamlarýn ortaya çýkmasý
na yol açabilir. Üstünde oynanan, orasý ya da burasý deðiþtirilen ya da yeniden
üretilen herhangi bir sözcük ya da sözcük kümesi vasýtasýyla daha önce olmayan k
imi anlamlar ortaya çýkarýlabilir. Sözcük oyunlarý vasýtasýyla ortaya çýkarýlan
yeni anlamlarýn oluþturulmasý, þiir estetiðinin ana konusunu oluþturur. Bu yeni
anlamlarý dile getiren yeni sözcük üretimi olmaksýzýn, yetkin imgeler yaratýlama
z. Yaratmanýn bu yeni ve özgül biçimi, þiirsel imgenin özünü oluþturur.
Yeni ve farklý anlamlar üreten imgeler oluþturulmadan, günlük dilde anlamýn oluþ
turucu ve taþýyýcýsý olan sözüklerin, þiirde büyüleyici, akýcý ve etkileyici iþl
evler üstlenmesi olanaksýzdýr. Yine þiirde yeni ve daha derin anlamlar üretilmed
en, imgenin kalýcý bir biçime sokularak evrenselleþtirilmesi de olanaksýz olur.
Anlamda yeni ve farklý temalara doðru yoðunlaþmalar, yeni derinliklere yönelmele
r olmaksýzýn, yaratma sürecinin ortaya çýkardýðý estetiksel biçimlerin yetkinleþ
tirilmesi de olanaksýz olur. Ayrýca imgenin içeriðinde derinleþme yoluyla yeni v
e farklý anlamlar üretmek için, biçimde yeni açýlýmlara yönelmek gerekir.
Sanatsal yaratmada, sanatçý yeni olaný, ussal araçlar ve yöntem- ler kullanarak
arayýp bulmaz. Sanatçý, iþlemek istediði konuyu, biçimlendirmek istediði temayý,
kendi zihinsel ve ruhsal ortamýnda oluþturur. Picasso nun dediði gibi, sanatsal y
aratmada aranmaz, bulunur. Sanatsal yaratmanýn oluþumu üstüne, Picasso yu anýmsatýr
tarzda, ünlü Rus yönetmeni Tarkovski de þu deðerlendirmeyi yapar: Bir sanatçýnýn
konusunu aradýðýný söylemek yanlýþ olur. Konu onun içinde týpký bir tohum gibi olg
unlaþýr ve þekillenmeyi bekler. Bu, týpký bir doðuma benzer.
Arama akýl iþi olmasýna karþýn, bulma sezgi iþidir. Daha doðrusu, kimi bilinçalt
ý etmenlerin, kendini sezgi yoluyla dýþavurumu olmaksýzýn, bir temanýn, konunun
iþlenerek sanat yapýtýna dönüþtürülmesi olanaksýzdýr. Bu açýdan bakýlýnca, yara
tmaya yol açan bulma ile bilinçaltý arasýnda sýký bir iliþki vardýr. Bilinçaltýy
la yaratma iliþkisi üstüne sevgilisine yazdýðý bir mektupda Kafka þunlarý söyler
: Canýmýn içi, ellerimi sana doðru kaldýrýyor, sakýn romanýmý kýskanma diye yalva
rýyorum. Romandaki kiþiler kýskançlýðýný fark edince, kaçarlar, zaten zar zor et
eklerinin ucundan tutabiliyorum onlarý. Hem düþün, bir elimden kaçarlarsa, onlar
ýn peþinden yerin yedi kat altýna gitmem gerekebilir, asýl yerleri orasý çünkü. K
afka, açýk bir biçimde sanatsal yaratmanýn kurucu, biçimlendirici ve yönlendiric
i öðeleri olan tiplerin ortaya çýkarýlmasýnda, bilinçaltýnýn kendiliðinden harek
etinin ürünü olan sezgilere belirleyici bir iþlev yükler. Sezginin kendiliðinden
, farkýnda olmadan ve birdenbire bulup ortaya çýkarma gücü olmaksýzýn, herhangi
bir tipin bilinçaltýndan bilince çýkarýlýp iþlenmesi olanaksýzdýr; sezgi ise, sö
ylemeye çalýþtýðýmýz gibi, düþsel tasarýmlarýmýzýn bir parçasý olarak, yaratýcý
yetkinliðimizin özgül yanýný oluþturur.
Sanatsal yaratma açýsýndan yeni olaný bulma, ortaya çýkarýp iþleme nasýl bilinça
ltýnýn kendiliðinden hareketinin ortaya çýkardýðý sezgilerin bir ürünü ise, ayný
süreç sanat yapýtýnýn algýlanmasýna yönelmiþ olan okuyucu, izleyici, dinleyici
içinde geçerlidir. Okuyucunun, izleyicinin, dinleyicinin merak güdüsünü harekete
geçirme yoluyla, kendisinde potansiyel olarak varolan yaratýcý güçleri ortaya ç
ýkarmayan bir yapýt, estetiksel açýdan yetkin bir yapýt olarak alýnamaz.
Merak güdüsü, sanatsal yaratmada yeni tiplerin, iliþkilerin, olaylarýn farklý, y
eni ve ayýrt edici yanlarýný arayýp bulmada belirleyici bir güdüdür. Ýster bir s
anat yapýtý olarak alýnsýn, isterse felsefi ya da bilimsel yapýt olarak düþünüls
ün, bir yapýt eðer bizim merak güdümüzü harekete geçiren özellikler içermiyorsa,
alýnýp okunmasýnýn hiçbir anlamý yoktur. Bu yüzden Kafka, yalnýzca insaný ýsýran
ve iðneleyen kitaplarýn okunmasýný salýk verir. Kafka nýn deyiþiyle: Eðer okuduðumu
z kitap, kafamýza vurulan bir yumruk gibi bizi sarsmazsa, neden okuyalým ki? Kafk
a ya göre, Kitap dediðin bir balta olmalý, içimizdeki donmuþ denizi kýrmaya yaraya
n.
Güzel, trajik, komik, yüce ya da bayaðý olanýn kendini içinde ifade edebildiði d
eðer yüklü estetik biçim, sinemada ses ve görüntünün birliðini içerir. Bu birlik
içinde müzik yeni iþlevler üstlenir. Bir filmde iþlenen müziðinin, filmin dýþýn
daki anlamý ne olursa olsun, filmdeki görüntülerle biraraya gelerek kazandýðý ye
ni anlam belirleyicidir. Uygun görüntülerle biçimlenmeyen bir film müziði, filmi
n kendisi gibi ölü doðar. Bir filmin kurgusunu oluþturan an larýn, kesitlerin düze
nli, ölçülü, uyumlu ve ritmik akýþý ancak görüntü ve sesin birbirini tamamlamasý
yla yetkin bir biçime kavuþur. Müzik, filmde iç çatýþmalarý, gerilimleri dýþavur
manýn en etkin araçlarýndan biridir. Psikolojik süreçlerin sinema dilinde betiml
enmesi, ancak ses ve görüntünün mükemmel bir uyumuyla olanaklýdýr. Görüntüyü et
kileyici, çekici, vurucu kýlan þey, uygun bir ses dokusu içinde anlamýn yeniden
yaratýlmasýdýr.
Resimde yaratma, renklere, çizgilere yüklenen anlamlarýn imgesel biçimde kodlanm
ýþlýðýný dile getirir. Renkler, çýplak biçimde ruhumuz üstünde bir etkiye yol aç
amazlar. En yalýn biçimlerinde bile, renkler ve çizgiler, insanýn bilinçli ve am
açlý etkinliðinin izini, damgasýný taþýrlar.
Renklere ve çizgilere yüklenmiþ anlamlar kendilerini deðer yüklü estetiksel biçi
mlerde ortaya koyabildikleri gibi, günlük algýmýzýn oluþturduðu, estetiksel deðe
rlerden yoksun olan biçimlerde de karþýmýza çýkabilir.
Hayvanlarýn tersine insanlar, ister amatör bir çizgi figürü olsun, ister soyut r
esmin en karmaþýk imgelerinden biri olsun, görsel algýsýna verilmiþ renklerde ya
da çizgilerde, bilinç ya da bilinçaltý tarafýndan önceden kodlanmýþ anlamlarý a
rar, bu anlamlarýn etkisinde kalarak hareket eder. Bu anlamlarýn çizgilerde, ren
klerde örtük, saklý olan gücünü, etkisini ortaya çýkarmak için, resmin dilini bi
lmek gerekir. Resim dili, resmin türlerine göre farklýlaþtýðý gibi, sanatçýnýn y
etisine ve ustalýðýna, izlediði yönteme ve kullandýðý tekniðe baðlý olarak da, d
eðiþik biçimlerde karþýmýza çýkar. Dolayýsýyla resim dilinin ifade ettiði, renkl
er ve çizgiler vasýtasýyla kodlanan anlamlarýn sýrrýný çözmek, renklerin ve çiz
gilerin içerdikleri anlamlarý gün ýþýðýna çýkarmak için, geliþmiþ bir resim algý
sýna ve resim kültürüne gereksinim vardýr.
Picasso ya göre, bir tabloda iþlenmiþ ve olgunlaþtýrýlmýþ desenler, önceden sanatç
ýnýn bilinçaltýnda ham olarak durur. Potansiyel bir güç, yaratýcý bir giz olarak
saklý duran bu güç, yaratmanýn hammaddesini oluþturur. Yaratma faaliyeti içinde
yer alan ressam, istediði çizgiyi, rengi tuvale dökerek iþe baþlamaz. Daha çok
bilinçdýþýnda ortaya çýkan sezgileri iþlemek için tuvale geliþigüzel renkleri, ç
izgilere dökerek iþe baþlar. Yaratma sürecini baþlatan bu kývýlcýmlar ve parýltý
lar, çizgilerden ve renklerden oluþan ilk desenlerde verirler kendilerini. Bunun
için Picasso, neyi çizmek istediðini bilmek için, çizmeye baþlamanýz gerekir der.
Bu ayný Picasso, bilinçli bir çabanýn, yani yetinin yaný sýra ustalýðýn da devr
ede olduðu, sanatçý tarafýndan geliþtirilmiþ, olgunlaþtýrýlmýþ desenlerden çok,
bilinçaltýnýn kendiliðinden hareketinin ürünü olan, sezgilerde kendini ortaya ko
yan ilk desen leri güzel olarak alýr.
Bilinçaltýndan çýkýp gelen istekler, arzular, eðilimler, kendilerini sezgide ort
aya koyarlar. Bu nedenle, bilinçaltýyla baðlantýsý çerçevesinde, sezgiyle sanats
al yaratma arasýnda sýký bir iliþki vardýr.
Sezgi, yaratýcý düþüncenin özgül bir biçimi olarak birdenbire, kendiliðinden, do
laysýz, içsel ve bütünsel kavrayýþ biçimidir. Algýlarýn yaný sýra sezgiler, ussa
l ve kavramsal bilginin duyumsal ve duygusal içeriðini oluþturduðu için, duyarlý
lýkla uyumlu iþleyen somut aklý tamamlar.
Sezgi sadece kavramlarýn içeriðini oluþturup, aklýn somut ve etkin iþlemesine yo
l açmaz; ama ayný zamanda ussal çýkarýmlarýn, mantýksal iþlemlerin kesintiye uðr
adýðý, týkandýðý, koptuðu anlarda ortaya çýkan boþluklarý doldurur, anlam kaymal
arýný önler, belirsizlikleri giderir. Sezgi, bilinçaltýndan kaynaklanan yaratýcý
güçleri dýþavururken, akýl ile bilinçaltý arasýnda canlý bir bað kurar. Bu baðý
n oluþturduðu tasarýmlar olmadan, akýl yaratýcý süreçleri biçimlendirme gücünü k
endinde bulamaz.
Sezgi, parçasý olduðu yaratýcý düþlerin ortaya çýkmasýna, varlýðýný sürdürmesine
, kendini yeniden üretmesine, zenginleþip yayýlmasýna da yol açar. Düþler ve sez
gi, uzantýsý olduklarý kiþiliðin zenginliðine ve çok yönlülüðüne paralel bir þek
ilde, derinli, yoðunluk ve yaygýnlýk kazanýrlar. Baþka bir deyiþle, somut ve etk
in iþleyen akýl ile sezginin içinden çýktýðý duyarlýlýðýn fýþkýrttýðý ýþýklarý v
e parýltýlarý iþleyip olgunlaþtýran soyutlama ve usa vurma yetisi birlikte iþler
.
Sezgi, bilinçaltýnýn yaný sýra, parçasý olduklarý kiþiliðin içinde biçimlendiði
kültürden beslenir. Dolayýsýyla kültürel donatýmý yüksek, zengin ve çok yönlü ki
þiliklere sahip bireylerin sezgileri, bu özelliklere sahip olmayan bireylere gör
e daha derindir, yoðundur ve yaratýcý gücü daha yüksektir. Ayrýca zengin ve çok
yönlü kiþiliðe sahip bireyler, diðerle-rine oranla sezgilerini geliþtirip yetki
nleþtirmede daha ustadýrlar.
Sezgiler vasýtasýyla dýþ dünyanýn kimi bilgilerini edinebilsek bile, esas olarak
iç dünyanýn bilgisini ediniriz. Kendimizle olsun, dýþýmýzda yer alan insanlarla
olsun, hayvanlar ya da cansýz nesnelerle olsun, kýsmi bir örtüþmeyi olanaklý ký
lan sezgi empatinin farklý biçimlerinin ortaya çýkmasýna kaynaklýk eder.
Sezginin, yaratýcý etkinliklerimize katkýda bulunabilmesi için, bilinçaltýnýn öz
gürleþmesi gerekir. Bunun için de üstbenin dayatmalarý çerçevesinde oluþan ben in
bilinçaltý üstünde kurduðu bastýrma ve geriye itme mekanizmasýnýn gevþemesi gere
kir. Bu gevþemenin daha yakýndan anlaþýlabilmesi için Einstein ýn dostuyla yaptýðý
bir söyleþiyi aktaralým. Einstein yakýn bir dostuna þöyle der: Neden yaratýcý dü
þünceler her zaman traþ olurken aklýma gelir? Dostu da O na þöyle cevap verir: Böyle
olmasý doðal, çünkü böyle anlarda bilinçaltý üstündeki baský ve kontrol gevþer,
yaratýcý fikirler kendini dýþavururlar. Sohbet þeklinde biçimlenen bu kýsa diyal
og bilinçaltý ile yaratma arasýndaki iliþki açýsýndan þu anlamý içerir:
-- Yaratýcý fikirlerin kaynaðý bilinçaltýdýr.
-- Yaratýcý fikirler, kendilerini bilinçaltýndan bilince sezgiler vasýtasýyla vu
rur.
-- Sezginin oluþabilmesi için, bilinçaltýnýn serbest biçimde iþlemesi gerekir.
-- Bunun için de, öncelikle bilincin bilinçaltý üstünde kurmuþ olduðu baský ve k
ontrolün gevþetilmesine yönelinmelidir.
-- Kýsaca, yaratýcýlýðýn temel koþulu bilinçaltýnýn yeterince özgürleþebilmesidi
r.
Yapay koþullarda oluþturulmuþ psiko-terapi seanslarý dýþýnda, bilinçaltý üstünde
ki baskýnýn gevþediði anlar, gündüz ya da gece düþlerinin etkin olduðu anlardýr;
bunlar uyurken, kendi kendimiz-le konuþurken, dalgýn dalgýn gezerken, seviþirke
n, müzik dinlerken, resim izlerken, kendimizi düþlerin akýþýna kaptýrdýðýmýz anl
arý içerirler.

DÜÞ, BAÞKALDIRI VE ÖZGÜRLÜK

Ýnsan, eksik ve sýnýrlý yanlarýný yok edebilen, zengin, çok yönlü ve özgür bir k
iþilik edinmesini olanaklý kýlan, sonsuza ve sýnýrsýza yönelme merakýný kendinde
canlý tutar. Zihinsel olgunlaþmaya paralel biçimde bu meraký geliþtirip, ussal
olarak temellendirilmiþ, kavramsal olarak formüle edilmiþ sorulara dönüþtürür. B
u sorularýn çözümüne yönelik varsayýmlarý geliþtirir. Bu süreçte, esin kaynaðý o
larak yaratýcý düþler sýk sýk devreye girer.
Merak güdüsünün beslendiði kaynak olan düþler, ayný zamanda bu güdünün geliþip o
lgunlaþmasý için gerekli olan duygusal ortamý da yaratýrlar. Düþ, parçasý olduðu
duyarlýlýkla birlikte iþleyerek, yaratma için gerekli olan potansiyel güçlerin,
gizil yetilerin ortaya çýkmasýna yardýmcý olur. Akýl, eðer somut biçimde iþlers
e, yaratmanýn kaynaðý olan duyarlýlýðýn verdiði malzemeleri iþler, biçimlendirir
, olgunlaþtýrýp yetkinleþtirir. Akýl, bu iþlevi, kiþiliðin eksik ve sonlu yanlar
ýnýn aþýlmasý doðrultusunda üstlenir.
Ýnsanýn eksik ve sýnýrlý bir varlýk olmasý, yaratma sürecinin eksik ve sýnýrlý g
erçekleþmesine yol açtýðý gibi, ayný zamanda insaný, sonsuz ve sýnýrsýz nitelikl
ere sahip olan dýþ gerçeklikle çatýþma içine sokar. Bu çatýþmanýn yol açtýðý ger
ilimin derinliðini, kesinliðini ve þiddetini, sonlu olan ile sonsuz olanýn, sýný
rlý olan ile sýnýrsýz olanýn arasýndaki çeliþki belirler. Bireyin gerçekliði dön
üþtürüp yeniden biçimlendirmesinin yaný sýra, bu süreç içerisinde kendini dönüþt
ürüp yeniden kurmasýný da içeren, verili gerçekliði aþmaya yönelik baþkaldýrýsý,
yani direnme gücü bu çeliþkiden beslenir. Birey, bu gerilimi yok etmek için sür
ekli ileri atýlýp durur; her atýlýmda kendini biraz daha farklýlaþtýrýr, deðiþti
rir, olgunlaþtýrýr ve yetkinleþtirir. Bu, içinde direnmeyi barýndýran bir baþkal
dýrýyý simgeler. Özgürlük düþü, kiþiliðin dönüþtürülmesinde olsun, gerçekliðin d
önüþtürülüp bu sürece uyarlanmasýnda olsun, varolan sorunlarýn aþýlmasýnda ya da
varolan haksýzlýklarýn giderilmesinde olsun, direnmenin ve baþkaldýrýnýn esin k
aynaðýný oluþturur.
Varolan gerçekliðin dönüþtürülerek yeniden biçimlendirilmesi yoluyla aþýlmasý, a
yný zamanda kendi içinde, aþma eylemini gerçekleþtiren bireyin kendi kendini dön
üþtürmesini, bu süreç içinde yeni yetenekler, beceriler kazanmasýný da içerir. B
u süreç, deðerlerin, inançlarýn, isteklerin, arzularýn yeniden yapýlanmasýný ger
ektirir.
Varolan gerçekliði aþma temasý, felsefi, siyasal ve sanatsal düþünce içinde fark
lý biçimlerde anlamlandýrýlmýþtýr. Özellikle Camus un baþkaldýrma temasý, bu açýdan
karakteristik özellikler taþýr. Camus da baþkaldýran birey, diðerlerinden farklý,
yenilmez, ayýrt edici, kýsaca diðerleri karþýsýnda özgül kiþiliði olan bir birey
dir. Bu kiþilik, duyarlýlýk düzeyi yüksek, siyasi bilinci geliþmiþ, estetiksel b
eðenisi olgunlaþmýþ bireyi dile getirir. Çok yönlü, zengin ve bütünsel kiþiliðin
içinde biçimlendiði özgür birey temasý, Camus un baþkaldýran bireyiyle sýký bir i
liþki içindedir. Daha doðrusu, baþkaldýrma eylemi, hem bu tür bir kiþiliði gerek
tirir hem de bu kiþiliðin ortaya çýkmasýnýn zeminini hazýrlar.
Kimi olumsuz özellikleri içeren verili koþullarý aþabilmek için, zengin, çok yön
lü, somut bir bütünlüðü içeren, özgür bir kiþiliðe sahip olmak gerekir. Bu kiþil
ik ise, ancak baþkaldýrýnýn sonucunda edinilebilir. Verili yapýlarý içinde birey
ler, eksik, sýnýrlý yeteneklerinden, becerilerinden dolayý, sonsuz ve sýnýrsýz ö
zellikler içeren gerçeklikle uyumsuz bir iliþkiye girerler. Bireylerin sonlu ve
sýnýrlý yeteneklerini geliþtirip daha yetkin bir biçime sokabilmeleri için, varo
lan gerçekliði þu ya da bu biçimde aþmalarý gerekir. Aþma ise, bireyin içinde po
tansiyel olarak varolan yaratýcý güçlerini ortaya çýkararak, bunlarýn iþlenme yo
luyla geliþtirilmesini ve yetkinleþtirilmesini olanaklý kýldýðý için, zengin, ço
k yönlü ve özgür kiþiliklerin oluþmasýnýn zorunlu koþuludur.
Bireyler, verili yapýlarýyla, yani eksik ve sýnýrlý yetenekleriyle, sonsuz ve sý
nýrsýz gerçekliði aþamazlar. Verili gerçekliðin sonsuz ve sýnýrsýz nitelikleri i
le, insan yapýsýnýn eksik ve sýnýrlý yanlarý arasýnda ortaya çýkan çatýþma, bu ç
atýþmalarýn ortaya çýkardýðý gerilim, bireyi üç tür davranýþ biçimi geliþtirmeye
zorlar. Baþka bir deyiþle, Camus a göre bireyler, verili gerçekliði aþma konusund
a þu üç davranýþ biçimini geliþtirirler:
Birincisi, aþma olayýný gerçekleþtiremeyen birey eksik ve sýnýrlý yanlarýný yok
etmek için, sonsuz ve sýnýrsýz niteliklere sahip olduðunu düþündüðü Tanrý ya yönel
ir; kendini, inanç yoluyla tanrýsal gerçekliðin bir parçasýna dönüþtürerek, eksi
k ve sýnýrlý özelliklerinden kurtulmayý dener. Gerçeklikle olan çatýþmasýný, bu
çatýþmanýn ortaya çýkardýðý gerilimi, bu gerilimin yol açtýðý acýlarý, sýkýntýla
rý ancak bu yolla giderebilir. Bu bir bakýma, bireyin kendisini yadsýmasý, farkl
ý, ayýrt edici, özgül yanlarýný bir kenara býrakmasý, özgürlüðünden ve bireysell
iðinden vazgeçmesi anlamýna gelir. Camus a göre bu, fiziksel intiharýn farklý bir
biçimidir.
Ýkincisi, sonlu ve sýnýrlý yapýsýyla birey, verili gerçekliði aþamayýnca, gerçek
likle arasýnda çýkan çatýþmayý, bu çatýþmanýn yol açtýðý gerilimi yok etmek için
, varlýðýna intihar yoluyla son vermeye yönelir. Bu ikincil yönelimi Camus fiziks
el intihar olarak tanýmlar.
Asýl saðlýklý olan, yaratýcý etkinliðin içinde fýþkýrdýðý, bireyin, zengin, çok
yönlü ve özgür bir kiþilik edinmesini olanaklý kýlan, verili gerçeðe baþkaldýrma
eylemidir. Baþkaldýrma yoluyla birey, eksik ve sýnýrlý yanlarýný gidermek için,
kendinde potansiyel olarak varolan gizil güçlerini, yaratýcý yetilerini ortaya
çýkarýr, bu gizil güçleri ve yaratýcý yetilerini geliþtirip yetkinleþtirir.
Camus nun dile getirdiði baþkaldýrý eylemi ile özgürlük arasýndaki bu iliþki, daha
önce Goethe tarafýndan da dile getirilmiþtir. Goethe ye göre yaþamak demek karþý k
oymak demektir . Goethe, yaþamayý direnme, karþý koyma olarak alýrken, direnme ile
özgürlük arasýnda dolaylý bir iliþkinin varlýðýndan yola çýkar. Ona göre, yaþam
anýn hammaddesi olan direnme duygusu, özgürlüðün içinde filizlendiði tarlayý olu
þturur. Özgürlüðün filizlenip meyve verebilmesi için bu tarlanýn iþlenmesi gerek
ir. Goethe nin ünlü özdeyiþiyle: Özgürlüðü ve hayatý hak edenler, onu her gün fethe
tmek zorunda olanlardýr.

DÜÞ, YABANCILAÞMA VE ÝNTÝHAR

Dar anlamýyla yabancýlaþma, bir þeyin kendisi olmaktan çýkýp, kendisinden farklý
, ona karþýt ve onu sömüren, baskýlayan, denetleyen, yöneten bir güce dönüþmesin
i içerir.
Baþkalaþma yoluyla kendinden çýkma, kiþiliðin bölünmesini, eksik ve sýnýrlý biçi
me girmesini, çarpýklaþýp farklý bir görünüm kazanmasýný içerdiði gibi; kiþiliði
n kimi yanlarýný, onun dýþýnda yer alan karþýt bir güce dönüþüp, onu denetleyip
sömürmesine yol açar. Bu süreç içinde, kendini özgür biçimde ortaya koymasý bekl
enen, bilinçli ve amaçlý etkinliðimizin ürünlerinin, isteklerimize cevap vermekt
en, gereksinimlerimizi karþýlamaktan uzaklaþýp, yetilerimizi körelten, beceriler
imizi sýnýrlayan, güdülerimizi sakat býrakan güçlere dönüþürler.
Yabancýlaþma içinde yer alan birey, kendisiyle, diðer bireylerle ve çevresiyle ç
atýþan; kendisiyle uyumsuz, derin bunalýmlarýn, korkunun, endiþenin içinde yer
alan bir varlýða dönüþür. Bu birey, bilinçli, amaçlý ve özgür etkinliðinin öznes
i olmaktan çýkýp, dýþ süreçlere, iliþkilere, kurumlara yapay biçimde uyarlanmýþ,
edilgin, korkak ve silik bir varlýða dönüþmüþtür.
Yapay tutkularýn peþinde koþan, yýkýcý güdülerle donatýlmýþ, baþkalarýnýn kanýla
rýna ve sanýlarýna göre yaþayan bu kiþilik, bencil ve benmerkezci güdülerini gid
ermek için, önüne gelen her þeyi kullanýr, tüketir, bir kenara býrakýr.
Her zaman doyumsuz, istekleri çarpýtýlmýþ, arzularý sakat býrakýlmýþ bu kiþilikt
e, baskýlanmýþ, geriye itilerek bilinçaltýnýn derinliklerine yerleþtirilmiþ güdü
ler, arzular, istekler kendini farklý biçimlerde dýþavururlar.
Bu baskýlama ve geriye itmenin yol açtýðý bilinç ve bilinçaltý çatýþmasý çerçeve
sinde kiþiliðimizi bölen yýkýcý güçler, içimizi kemiren çeliþkiler bizi anlamsýz
lýðýn girdabýna sürükleyerek, yüreðimizin boðulmasýna yol açarlar.
Çözülüp daðýlan anlamlar içinde, bir yandan aklýmýzý kapýp gider birileri; öte y
andan kendi bedenimizi baþkasýnýn önüne koyar, keser, biçer, yeniden pazarlarýz.
Bedenimizden kopmuþ ruhumuz gezerken saðda solda, boþluða fýrlatýlmýþ, terk edi
lmiþ, yalnýz býrakýlmýþ varlýk olarak ararýz kendimizi yitik, puslu anýlarda.
Bu düzensizlik içinde birey, farklý anlamlar yükleyerek, kiþiliðini, yaþamýný ve
içinde yer aldýðý dünyayý sorgular. Anlamýn çözüldüðü, farklýlaþtýðý yerde, o d
a çözülür, daðýlýr, etkisiz kýlar kendini. Bir þeylere anlam yükleme, kendi için
de öznel deðerlerimizi, beklentilerimizi, isteklerimizi, umutlarýmýzý, acýlarýmý
zý, kaygýlarýmýzý, endiþelerimizi, nefret ve kinlerimizi barýndýrýr. Bu yüzden,
anlam yüklediðimiz dünyaya, diðer insanlara, kendimize karþý tarafsýz olamayýz.
Eðer kiþiliðimiz bölünmüþ, yeteneklerimiz tek yanlý kýlýnmýþ, deðerlerimiz bir ö
rnekli, isteklerimiz standart biçimlere sokulmuþsa, anlama sürecimiz de kesintiy
e uðrar. Duyarlýlýðýmýz zayýflar, düþ kurma gücümüz körelir, sevme yetimiz sarsý
lýr, aþýk olma potansiyelimiz çürür. Yaþama yeniden güzel, duyarlý ve farklý anl
amlar yükleyebilmek için, yaratýcý ve üretici güçlerimizi harekete geçirmemiz ge
rekir. Bunun için de farklý esin kaynaklarýnýn devreye sokmaya yöneliriz.
Böylesi dönemlerde bizi üretici, yaratýcý ve özgür kiþiliklere dönüþtürme olanak
larý sunan düþlerden ve aþklardan esinlenebildiðimiz gibi; kendimizi, yaratýcýlý
ðýmýzý körelten, geliþmemizi ve yetkinleþmemizi önleyen, bizi baðýmlý, edilgin,
saldýrgan kiþiliklere dönüþtüren yabancýlaþmýþ güçlere de teslim edebiliriz.
Yabancýlaþma kiþilik düzeyinde, bilinç ve bilinçaltý çatýþmasýnýn derinlik, yayg
ýnlýk ve keskinlik kazanmasý biçiminde kendini gösterir. Bu çatýþma, bireyi, dýþ
gerçekliðe uyarlayarak, edilgin bir varlýða dönüþtürmeyi amaçlayan üstben ile b
ilinçaltý arasýnda ortaya çýkar. Dýþ gerçekliði temsil eden üstben, kendisine uy
mayan istekleri, arzularý baskýlayýp geriye itmek için, ben vasýtasýyla bilinçal
týný denetler. Baskýlanmýþ, geriye itilmiþ güdüler, kendilerini þu yollarda dýþa
vururlar:
- Baskýlanmýþ güdüler, ya yýkýcý ve saldýrgan davranýþlara kaynaklýk ederek, bir
eyi dýþ dünyayla keskin bir çatýþmaya sürükler; ya da bireyi kendi içine kapanma
ya, dýþ dünyadan koparýp, tümüyle izole edilmiþ bir dünyanýn içine hapseder.
-Bu iki yolun dýþýnda, baskýlanmýþ güdüler, bilim ve sanatta olduðu gibi yüceltm
e yoluyla farklý kanallarda kendini dýþavurup, yaratýcý faaliyetimizin kaynaðýný
oluþturabilirler.
Kiþilik yabancýlaþmasý, bilinç düzeyinde, bilinçaltý ile üstben arasýndaki çatýþ
ma biçiminde kendini gösterirken; duygu düzeyinde ise varoluþunu koruma güdüsünd
en beslenen kendini sevme duygusu yerini, yapay tutkulardan kaynaklanan benmerke
zci ve bencil duygulara býrakýr.
Bu ikinci durumda karþýsýyla yardýmlaþmayý, dayanýþmayý olanaklý kýlan, içsel bü
tünleþme yoluyla kendini karþýnýn yerine koymayý saðlayan empati, yerini rekabet
e býrakýr. Merhametin yerini nefret ve kýskançlýk alýr.
Bilinçaltý, üstbenin direktifleri çerçevesinde, ben tarafýndan denetlenir. Bu de
netim, baskýlama ve geriye itme mekanizmasýyla uyumlu iþler. Baskýlama ve geriye
itme, çoðu zaman anlayamadýðýmýz, tanýmlayamadýðýmýz, bilincine tam olarak vara
madýðýmýz korkularýn, güvensizliklerin, endiþe ve kaygýlarýn oluþmasýna yol açar
. Ýç korkular, genellikle dýþsal korkularýn içselleþtirme yoluyla kiþiliðimizin
bir parçasýna dönüþtürülmesinin ürünüdür.
Ýçselleþtirilmiþ korku, kiþiliði, saldýrgan ve yýkýcý güdülerin denetimine sokab
ileceði gibi, korku, endiþe ve kaygýyla dolu pýsýrýk ve edilgen bir yapýnýn için
e sokarak, kendi içine kapanmasýna da yol açabilir. Ya da Dostoyevski nin tiplerin
de olduðu gibi, bilincin bölünmesinin ürünü olan çift kiþilik biçiminde de kendi
ni dýþa vurabilir. Bu yoldan düþler hem yaratýcý güdülerin, hem de yýkýcý eðilim
lerin kaynaðý olarak çift yönlü iþlevler üstlenebilir.
Saldýrgan, yýkýcý güdülerin oluþmasýna yol açan baskýlamanýn, geriye itmenin kýr
ýlabilmesi için, üstbenin baskýsýnýn azaltýlmasý, dolayýsýyla bilinçaltýnýn çözü
lüp, özgürleþmesi gerekir. Yaratýcý düþler, burada özgürleþmenin itici gücü olar
ak devreye girerler.
Gerçekle birlikte kiþiliðimizin dönüþtürülüp yeniden biçimlendirilmesinde, esin
kaynaðý olarak farklý iþlevler üstlenen yaratýcý düþlerin yerine geçen uçuk-kaçý
k düþler, bizi gerçeklikten koparýr, fantazyanýn içine kapatýp, farklý bir yaban
cýlaþmaya yol açar. Bu yabancýlaþma biçimi, düþümüzün bizden kopmasýna, giderek
denetleyen bir gizil güce dönüþmesine yol açar. Ýntiharý, bu yabancýlaþmanýn far
klý bir dýþavurum biçimi olarak almak olanaklýdýr.
Ýntiharýn farklý nedenleri, dýþavurum biçimleri olduðu kesin. Ýflas eden tüccarý
n, savaþý kaybeden komutanýn, aðýr ve çözümsüz hastalýktan kurtulmak isteyen kiþ
inin ya da dava arkadaþlarýna ihanet etmenin ezikliðini, utancýný taþýyamadýðý i
çin intihar edenlerin nedenleri farklýdýr. Ama hepsinde ortak bir yan var: O da
intihara gidiþ sürecini baþlatan bilinçaltý ve bilinç çatýþmasýnýn kendini sürek
li olarak göstermesidir.
Bu sürecin derinliði, yoðunluðu, yaygýnlýðý, kendini, yaþamla kurduðumuz baðýn,
kendimize ve yaþama yüklediðimiz anlamýn çözülme derecesi ve biçiminde gösterir.
Bir kez bu sürecin içine girdik mi, ruhumuz daha önce anlamlý olan her þeyden k
opar. Artýk kimselere dokunamayýz, sürüp giden süreçleri, olaylarý anlayamayýz,
varolan sesleri iþitemeyiz. Anlama yetimiz kesintiye uðrayýp iþlemez olur. Gözle
rimiz yaþamýn loþ ýþýklarýna kapalýdýr artýk.
Zihnimiz sabit bir noktaya takýlmýþ gibi, döner dururuz etrafýnda ölüm duygusunu
n, kýrýk bir pervane gibi yarým kalmýþ dairelerin içine kapanýrýz. Zevkin, heyec
anýn, coþkunun yok olduðu; renklerin belirsizleþtiði, kokularýn ve seslerin boþl
uða daðýlýp, bizi terkettiði andýr bu. Anlamýn bittiði, karabasanýn yerleþtiði b
u donuk anlarda ürkütücü, soðuk, mat, sessiz bir kabus içindeyiz sanki.
Garip olan, bu karabasanýn yok edilmesi için, yeni bir yaratýcý düþün devreye gi
rmesidir. Yaþama sevincimizi yeniden filizlendiren, anlama gücümüzü arttýran, co
þku, heyecan ve hazlarý dirilten yaratýcý düþler olmadan intiharý def edemeyiz b
aþýmýzdan.
Ýntiharýn temel nedenlerinden biri olan bilinçaltý ile bilinç arasýndaki çatýþma
, duyarlýlýðý yüksek olan sanatçý kiþilikte en uç düzeyde seyreder. Bu nedenle,
sanat dünyasýnda sýk sýk intiharlara rastlanýr.
Sanatsal yaratmanýn beslendiði duyarlýk derin, geniþ kapsamlý, yüksek düzeyde ha
reketli, ele avuca sýðmaz özellikler gösterir. Sanatsal kiþiliðin tipik özelliði
, bu duyarlýktan kaynaklanan yaratýcý düþler ve özgürleþtirici aþklarla dolu olm
asýdýr.
Sanatsal duyarlýk, üstben karþýsýnda bilinçaltýný sürekli hareketli ve canlý kýl
ar. Bu da üstbenin ben üstündeki baskýsýný zayýflatýr. Bu yüzden bilinçaltýnýn k
endini özgür biçimde dýþavurumu, sanatçý kiþilikte daha yüksektir.
Sanatçýnýn kiþiliðinde ortaya çýkan bilinçaltý üstben çatýþmasý yaratýcý güçler
in, gizil enerjinin, potansiyel yetilerin uygun kanallara akmasýný önler. Bu yet
ilerin, güçlerin, enerjinin istenen biçimde, tarzda ve yoðunlukta kendini dýþavu
rup, geliþtirip yetkinleþtirmesi gerçekleþmeyince, artýk bastýrýlmasý güçleþen b
ir doyumsuzluk ortaya çýkar. Ýç gerilime, çatýþmaya ve bunalýma yol açan bu doyu
msuzluk, sanatçýyý farklý arayýþlara iter. Ýntihar, bu arayýþýn son bulduðu, anl
amýn bittiði, geminin karaya vurduðu yerdir...
Böylesi anlarda sanatçýnýn karþýsýna genellikle þu üç yol çýkar.
- Birinci yolda sanatçý kiþilik, yaratýcý faaliyetini harekete geçirerek, yeni e
sin kaynaklarý oluþturarak, bunlarý, yetenek ve becerilerine uygun kanallara akt
ararak, yeni ve yetkin ürünlerin üretimine yönelecekti. Baþarý yeni bir diriliþi
n, yeniden yapýlanmanýn, baþkaldýrýnýn ürünü olacaðýndan, anlamsýzlýðýn sancýsý
da yok olacaktýr.
- Ýkinci yolda sanatçý, duyarlýðýný baskýlayýp, yaratýcý yetilerini, güçlerini v
e enerjisini körelterek, koþullara kendini uyarlamýþ edilgin bir varlýða dönüþec
ektir.
- Üçüncü yolda ise, Artýk her þey bitti, büyüsünü yitirdi dünya, yaþamýn anlamý y
ok, hiçbir þeyin anlamý yok. Sanat da, sanatçýlýk da beþ para etmez diyerek, son
noktayý koyarak, iç bunalýmý yok eden, iç çatýþmalara son veren, acýyý, endiþeyi
, umudu kökünden söküp atan son virajý geçmesi geçer ve yaþama dur der: Anlam bi
ter. Uçup gider her þey, sonsuz boþluðuna evrenin...
Ýntihar aný, artýk iç çatýþmanýn çözüldüðü, gerilimin yok olduðu, bunalýmýn bitt
iði, ölümün yaþama baskýn çýktýðý andýr!.. Ölüm korkusunun yok olduðu, son buldu
ðu andýr... Anlamýn bitiþidir. Anlamsýzlýðýn yol açtýðý kaygýdan, endiþeden, hüz
ünden bir þey kalmaz geriye. Umutlar söner, beklentiler boþluða daðýlýr.
Karanlýk dehlizlerde yüzer gibi, arada bir parlayan sönük, ürkek sevinçler, ýþýk
lar, parýltýlar, düþlerin beslediði umutlardan çok, anlamýný yitirmiþ acýlarýn s
on direniþidir. Az sonra her þeyin biteceðini, anlam boþluðunun derin uçurumuna
yuvarlanacaðýnýzý düþünürsünüz. Beklenti yok, geride kalanlarý özlemek yok, kayb
etmenin yol açtýðý endiþe yok, güzel þeylerden alýnan hazlar uçmuþ, acý vermiyor
hiçbir þey, kanýnýz donmuþ, kaskatý kesilmiþ her bir yanýnýz. Ýntiharýn soðuk r
üzgârý, sýcaklýðýnýn alýp götürmüþtür yaþamýn.
Umut; yaþama ve geleceðe umut, varolan olumsuzluklarý aþma potansiyelini kendind
e taþýyan düþ dünyasýndan beslenir. Bu gizil güçlerin, potansiyel yetilerin orta
ya çýkmasýnda, geliþtirilmesinde, devindirici etkiye sahiptir. Umutlar var olan
süreçlerden zevk almamýza, heyecan ve coþku duymamýza yol açar. Bu yönüyle de, g
eleceðe yönelik düþlerimizi besler, düþlerden beslenirler. Yaþamýn canlý dokusu
umutlarýmýz içinde yeþerir, çiçek açar, meyve verir. Öyle ki, umudumuzun yok old
uðu yerde, yaþamla olan baðýmýz kaybolur.
Ýntihar, artýk umutlarýn da yok olmasý, son bulmasýdýr. Yeniden filizlenmesi içi
n umudu besleyen düþlerin devreye girmesi gerekir. Umut, içinde derin sýrlarýn g
izli olduðu, büyülü etkisini yeniden yaratýr, yaþama sevincinin...
Ama bazen intihar gerçekleþmez. Yolun sonuna varmadan, ölümün soðuk duvarýna çar
parak, yeniden dönülür, sýcak kucaðýna yaþamýn.
Kendileriyle birlikte, sýrlarýný anlamsýzlýðýn karanlýk dehlizine gömenlerin dýþ
ýnda, geriye dönenleri, baþaramayanlarý, iþi yarým býrakanlarý, þu sevimsiz duru
mlar bekler:
- Ya intihara gidiþ anýný bastýrýp geriye iter, hiç olmamýþ gibi davranýr; yaþam
imgesi bastýrýp, geriye iter gölgesini ölümün.
- Ya da kýrýlýp dökülenleri onaracak, eksik, yetersiz, yarým kalanlarý tamamlaya
cak yapay anlamlandýrmalarla, canlandýrmaya çalýþýlýr yaþama sevincini, geleceðe
uzanan umutlarý.
Uzun bir süre, denizden çýkmýþ balýk gibi dolanýp durursunuz orda burda; ne deni
ze dönebilir ne karada yaþayabilirsiniz.
Yavaþ yavaþ ýsýnýrsýnýz, alýþýrsýnýz yeniden sýcaklýðýna yaþamýn. Eskimiþ anýlar
dan çýkýp gelen yaþam sevincinin silik gölgesi, eskimiþ anýlarýn yeniden canlaný
þý, yeterli olabilir çoðu kez. Geleceðe uzanan umutlarýn canlanýþýna kaynaklýk e
den yeni ýþýklar, sesler, gölgeler filizlendirebilir yaþama sevincini.
Ve yaratýcý düþlerle birlikte kendini yeniden onarma dönemine girilir. Ve artýk,
intiharýn kendisini düþünme serüveni baþlar.
HANGÝSÝ DAHA ÇEKÝCÝ;
OBLOMOV MU, DON KÝÞOT MU?

Hýristiyan edebiyatýndaki iyi kiþilerin en


kusursuzu Don Kiþot tur. Fakat iyi olmasýnýn tek
nedeni, ayný zamanda gülünç olmasýdýr.
Dostoyevski
Düþlerden beslenen baþkaldýrý ve direnme gücü, zengin ve çok yönlü kiþiliklerde
somut bir anlam kazanýr. Özgürlük, bu kiþiliðin içinde oluþtuðu yaratýcý düþleri
n kendini dýþavurum biçimine göre farklý anlamlar kazanýr. Bir düþ þekline dönüþ
ünce özgürlük, zengin ve çok yönlü kiþiliklerin motor gücü olup çýkar.
Özgürlük, sadece aklýn deðil duyarlýlýðýn bir parçasý olarak da karþýmýza çýkar.
Bu ise bizi yeniden düþ ile kiþilik arasýndaki iliþkiye götürür. Bu iliþkinin c
anlý dokusunu ortaya çýkarýp daha yakýndan kavramak için, dünya edebiyatýnýn iki
klasik tipi olan Oblomov ile Don Kiþot un kýsa bir karþýlaþtýrmasýný yapmaya çalý
þalým.
Gonçarov un Oblomov u, düþlerini yitirmiþ, yaratýcý güçleri körelmiþ, harekete geçeb
ilme yetisini yitirmiþ bir tip olarak dünya edebiyatýna geçmiþtir.
Rusya da, feodalizmden kapitalizme geçiþ sürecinin ortaya çýkarttýðý kimi özellikl
erden esinlenerek biçimlendirilmiþtir Oblomov tipi. Bu süreç, geleneksel kurumla
rýn çözülmesine, deðerlerin belirsizleþmesine, davranýþlarýn tutarsýzlaþmasýna y
ol açmýþtýr. Geçiþ sürecinde eski, yerini yeniye terkederken, geleneksel kurumla
r, deðerler ve davranýþlar sahneyi terketmezler hemen, sonuna kadar direnirler.
Yeninin doðum sancýsý, eskinin direniþinden dolayý acýlý olur. Kimi dramatik ve
trajik olaylarla dolu olan bu süreç içerisinde, ne eski tümüyle tasfiye edilebil
miþ ne yeni olan yeterince olgunlaþabilmiþtir. Ýnsani iliþkilerde derin bir güve
nsizlik ve belirsizlik kol gezerken, süreçlerin ve olaylarýn sýk sýk kesintiye
uðramasý, karmaþýk ve belirsiz durumlarýn ortaya çýkmasýna yol açmýþtýr. Bu karm
aþýklýk içinde deðerler belirsizleþir, inançlar zayýflar, davranýþlar tutarsýzla
þýr, bu iliþkilere göre farklý özellikler gösteren kiþilikler ortaya çýkar.
Bu geçiþ sürecinde kendini piyasaya uyarlamýþ, daha çok kâr ve para elde etmek i
çin rekabeti yücelten, bencil ve benmerkezci güdüleri davranýþlarýn temeline yer
leþtiren, daha fazla güç ve kuvvet elde etmek için her türlü maceranýn peþinde k
oþan kapitalist tip yavaþ yavaþ filizlenmeye baþlarken; bu tipe karþýt olan feod
al tip, geliþmelere kapalý, yeniliklere karþý çýkan, bu yüzden geleneksel kuruml
ar ve deðerler çözüldükçe ayaðýnýn altýndaki topraðýn kaydýðýný hisseden, varola
n güvensizlik ve belirsizlik içinde kilise ve tanrýya daha çok yönelen bir tip o
larak varlýðýný korur.
Toplumsal kökeninden kopmuþ, sýnýfsal konumundan uzaklaþmýþ, soylu olmanýn kendi
sine verdiði yetkileri ve güçleri kullanma becerisini yitirmiþ, çiftliðini ve se
rflerini üçkaðýtçý bir kahyanýn yönetimine býrakarak, kýrsal kesimi terkedip ken
te yerleþmiþ, kendini devletin korumasýna vermiþ, onun himayesine sýðýnmýþ, pýsý
rýk, edilgin bir tip olan Oblomov u bu iki genel tipten hangisinin içine koyabili
riz?
Oblomov, kýsmen kendi içine kapalý, ihtiyaçlarýný ve arzularýný sýnýrlayan, yete
neklerini ve becerilerini dondurmuþ, düþ kurma ve yaratma potansiyeli körelmiþ b
ir tip olarak, aristokrasinin ve kilisenin eski gücünü yeniden canlandýrma düþüy
le yanýp tutuþan, bu yüzden feodal ayrýcalýklardan vazgeçmeyen, feodal insan tip
inden ne kadar uzaksa; kâr ve parayý, servet ve gücü en yükseðe çýkarmak için ya
nýp tutuþan, rekabet güdüsünün besleyip durduðu yeniliklerin, serüvenlerin ve ma
ceralarýn peþinde koþan burjuva tipinden de o kadar uzaktýr.
Temel ve zorunlu gereksinimleri baþkalarý tarafýndan karþýlandýðý için, ne elini
n ve beyninin faaliyetinden, ne de bu faaliyetin ürünlerinden zevk almaktadýr. Y
ataktan kalkmak bir iþkence, evin içinde kýsa aralýklar içinde de olsa gezinip d
urmak bir sýkýntýdýr onun için. Yataðýndan çýkmak, çoraplarýný ve pijamasýný giy
mek, gidip masanýn baþýna oturup önüne konulan yemeði yemek, onun için üstesinde
n gelinmeyecek iþlerdir. Ýnsanlarýn sýrf para kazanmak ya da iktidar ve güç elde
etmek için bütün gün orda burda koþturmalarýný, bunlar için zamanlarýný ve ener
jilerini tüketmelerini hiç anlayamaz Oblomov.
Kimi zaman edilginliðinden ve tembelliðinden rahatsýz olmu- yor deðil. Böylesi
durumlarda Oblomov kendini eksik, sakat kalmýþ bir insan gibi algýlamýyor, ruh
sal güçlerinin yeterince geliþmediðini düþünmüyor deðil. Ýçindeki sýkýntýnýn, ru
hundaki aðýrlýðýn nedeni olarak, yeteneklerini ve becerilerini istediði gibi kul
lanamamayý gösteriyor. Ýçinde uyuyup duran ama uygun koþullar bulduðu zaman orta
ya çýkacak, üstün iþler baþarmasýný olanaklý kýlacak yeteneklerin, becerilerin,
potansiyel güçlerin varlýðýný hatýrlayarak sýk sýk kendini avutuyor.
Arada bir düþlere yöneliyor, kafasýna göre oluþmuþ, kiþiliðine uygun bir dünyayý
tasarlarlýyordu. Kendini düþlerinde yaratmayý denerdi, ama düþleri de kendisi g
ibiydi, kiþiliðini oluþturan edilgin deðerleri içeriyor, bu deðerleri yüceltiyor
du. Yaratýcý etkinliklerden, hareket ettirici güdülerden yoksundu onun düþleri.
Onun düþleri, serüven ve macera duygusundan arýndýrýlmýþtý; canlý, hareket ettir
ici, sarsýcý, ayaklarýmýzý yerden kesici itkilerden yoksundu. Onun düþlediði dün
yada rüzgârlarýn esiþi, nehirlerin akýþý, denizlerin dalgalanýþý bile denetim al
týna alýnmýþtý. Her þey onun hareketsiz ruhuna göre akýp durmaktaydý. Ona göre; D
algalar azgýn atýþlarý, vahþi gülüþleriyle insanýn zayýf kulaklarýný incitirler;
dünyanýn ilk günde baþkaldýran esrarýný, hüzünlü þarkýlarýný tekrarlayýp dururl
ar. Hep ayný inilti, iþkence edilen bir ejderin þikayetleri gibi rahatsýz edip du
rurlar bizi. Yüksek daðlarý, derin uçurumlarý da istemezdi; böylece ne yukarý tý
rmanma zahmetine katlanýr ne de aþaðýlara bakarken baþ dönmesinin yol açtýðý kor
kuyu yaþardý.
Onun zamaný, diðer insanlarýn zamanýndan farklý biçimde akýyor, algýlarý, sezgi
leri, diðer insanlarýn algýlarýndan, sezgilerinden farklý biçimde iþliyordu. Ne
yaratýcý düþlerden ne aþýk olma yetisinden ne de özgürleþme tutkusundan haberdar
dý.
Oblomov, kýsmen kendi içine kapalý ve kendi kendisiyle yetinen geleneksel kuruml
arý, deðerleri ve davranýþlarý içeren feodal dünya ile, farklýlýklarý, deðiþmeyi
ve yenilikleri içeren, kendini deðiþim deðerine uyarlamýþ, meta üretiminin için
de evrensel bir biçime girdiði kapitalist dünya arasýnda yer alýr. Bir yandan fa
rklýlaþmayý, baþkalaþmayý en yükseðe çýkaran, meta üretimini evrenselleþtirmek i
çin yenilikleri tahrik eden, sakat ilerleme ve büyüme mantýðýný sonsuzlaþtýran,
aþýrý kitle tüketimini arttýran kapitalizmden rahatsýzdýr. Öte yandan, feodal to
plumun iç mantýðýna uygun bir biçimde, otoriter, katý ve sert tutumlardan da uza
ktýr. Ne iktidar hýrsýna sahiptir ne de kendine ait olan yetkileri, güçleri sonu
na kadar kullanabilme becerisini gösterebilmekte.
Oblomov, toplumsal kökeni, sýnýfsal konumu ve temsil ettiði deðerler açýsýndan f
eodal dünyanýn insaný olmakla birlikte, daha doðrusu feodal soylu sýnýfýn dünya
görüþü içinde yer almakla birlikte, kiþilik tiplemesi açýsýndan bu sýnýfýn deðer
leriyle çatýþma içindedir. Edilginliði, vurdumduymazlýðý, her þeye sýrt çevirmes
i, yeni ve farklý olan hiçbir þeye açýk olmamasý, kýsmen kendi içine kapalý, ken
di kendisiyle yetinebilen feodal deðerleri bile zorlamaktadýr. Burjuva sýnýfýn d
eðerlerine, davranýþlarýna ise hiç uymamaktadýr. Macera tutkusundan yoksun olduð
u için, yeniliklerin ortaya çýkardýðý heyecandan ve coþkudan haz almaz. Onun iç
dünyasý serüvenlere, maceralara, heyecanlara kapalýdýr. Edilginlik ve duraðanlýk
, deðer verdiði en önemli erdemlerdir.
Kiþilik ile düþ arasýndaki iliþkiden yola çýktýðýmýzda, dünya edebiyatýnda Oblom
ov un karþýtý olan bir tiple, yani Cervantes in Don Kiþot uyla karþýlaþýrýz. Soylu sýn
ýfýn bir üyesi olmasýna karþýn, feodal kurumlar, deðerler ve davranýþlarla çatýþ
ma içinde olan yüksek bir duyarlýlýða sahiptir Don Kiþot. Okuduðu macera romanla
rýndan esinlenerek, uyumakta olan merak güdüsünü harekete geçiren kahramanýmýz,
bilinçaltýnda geriye itilmiþ, baskýlanmýþ, örtük býrakýlmýþ macera ve özgürlük t
utkusunu, düþsel bir duyarlýlýk içinde tatmin etmeye yönelir. Bu yüzden bir gün
çiftliðini, evini ve yakýn akrabalarýný terk edip yaþlý bir at, korkak ve tembel
bir seyisle, kýrýlýp dökülen eski püskü bir zýrhý ve mýzraðý kuþanarak macera v
e serüvenlerle dolu düþ dünyasýnýn büyülü ortamýna terkeder kendisini.
Gizemli sýrlarla dolu düþler tarafýndan bezenmiþ ruhu, kendi içine kapalý, deðiþ
meye ve yeniliklere sýrt çevirmiþ, farklýlýk ve çeþitliliklere direnen feodal dü
nyayý aþarak, her aný farklý heyecan ve coþkulara yol açan maceralarla dolu bir
dünyanýn içinde bulur kendini. Verili deðerlerle çatýþan, varolan kurumlarla uzl
aþmayan, her tür otoriteye baþkaldýran bu deli dolu ruhun bir tek hakaný vardýr:
Düþlerin gizemli dünyasý.
Macera tutkusuyla yanýp tutuþan Don Kiþot, önüne çýkan her þeyi düþlere dönüþtür
ür. Onun için anlamanýn ve yaþamanýn tek kaynaðý düþlerdir. Varoluþunu düþler iç
inde kurar, yeniden anlamlandýrýr ve bundan derin bir haz duyar. Merak güdüsü, a
raþtýrma tutkusu, macera ve serüven duygusuyla birleþerek, ruhunda olup biten sü
reçleri büyülü bir dansa dönüþtürür. Bu büyülü dansýn içinde oluþtuðu düþ dünyas
ýnda karþýlaþtýðý her yenilik yüksek bir hazza ve doyuma yol açar.
Don Kiþot un, düþ ile gerçeklik arasýndaki çatýþmanýn yol açtýðý karmaþýk süreçler
içinde oluþan bir tip olarak þu özellikleri taþýdýðý söylenebilir:
-- Don Kiþot varolan kaba gerçeklikle, tek yanlý kiþiliklerle, bir örnekli davr
anýþlarla, standart tepkilerle, deðiþmez deðerlerle çatýþan ve onlarý aþan serüv
en ruhuna, macera tutkusuna sahiptir.
-- Haksýzlýklarý yok etmek, kötülüklerin kökünü kazýmak, zorbalara boyun eðdirme
k için gerekli olan yüksek cesaret, mücadele ve direnme gücüyle dolu þövalye ruh
u, gerçeði aþýp yadsýmaya götürür onu.
-- Saf, yalýn, içten, pazarlýktan uzak, küçük hesaplarýn peþinde koþmayan, önkoþ
ul öne sürmeden, kiþisel çýkar beklentisi içinde olmadan, haksýzlýða uðrayanlara
, zulme maruz kalanlara yardýma koþma duygusunun timsalidir O.
-- Baþkasýna yardýma koþarken, bireysel yeteneklerinden, üstün cesaretinden, özg
ür iradesinden, macera tutkusundan, düþ gücünden, yeniyi arayan merak güdüsünden
baþka bir þeye dayanmaz.
-- O dünyaya çocuk saflýðýyla bakar, büyüsü bozulmuþ, þeytanýn melekleri teslim
aldýðý bu dünyayý iðrenerek seyreder.
-- Baþkalarýna yardým için, baþta yaþamý olma üzere, kendine ait olan her þeyi v
ermeye hazýr bir tip olarak, insanýn yaný sýra her þeyi araca dönüþtüren, ruhu v
e aklý paranýn denetimine sokan, güzel olan her þeyi çirkinleþtiren bu dünyaya m
eydan okur.
--Elde kýlýç, sýrtýnda mýzrak, kýrýk dökük miðferini kuþanýp, canavarlara benzet
tiði yeldeðirmenleriyle savaþan, haksýzlýða uðramýþ kürek mahkumlarýný korumak i
çin, tek baþýna krala baþkaldýran bu cesur yürekle, bu macera delisi kiþilikle,
yapay tutkularýný gidermek için önüne gelen her þeyi yiyip bitiren çaðdaþ insan
arasýndaki çatýþma bugün de önemini koruyor.
Silahlarýný kuþanýp atýna atlayarak, tehlikelerin kol gezdiði bir dünyada gezen
, haksýzlýklarla savaþmayý temel bir erdeme dönüþtürmüþ, ruhunu ölümsüzleþtirece
k eylemlerin peþinde koþan kahramanýmýzý, lüks ve marjinal zevklerin yol açtýðý
anlýk tatlara kendini kaptýrmýþ çaðdaþ insan ne kadar anlayabilir ki?
Yapay tutkularýn, küçültücü hýrslarýn, tiksindirici zevklerin peþinde koþup dura
n, duygularýný parça parça ölçüp biçerek, gram gram tartýp öyle sunan çaðdaþ ins
an, dünyasý düþ olan, kendini düþler içinde ve düþler vasýtasýyla anlamlý kýlan
kahramanýmýzýn çocuksu dünyasýný nasýl anlayabilir ki?
Düþ kurma gücünü, aþýk olma yetisini köreltmiþ þu uygar insan, neresini anlasýn
Don Kiþot un?
Herkese her þeyini sunacak kadar saf, hesapsýz kitapsýz davranacak kadar deli, y
üreðini serüven tutkusunun kasýp kavurduðu bu asil þövalyeyi, çaðdaþ toplumun ne
resine sokabiliriz?
Zorda kalanlara yardýma koþmayý kendi güvenliðini saðlamanýn önüne koyan, bunun
için gerekirse her türden tehlikeyi göze alan, yüreði tehlikeli serüvenlerin ort
aya çýkardýðý heyecanlarýn ve coþkularýn ürettiði hazlarýn, tatlarýn dýþýnda hiç
bir þey tanýmayan bu saf, yalýn ve temiz ruhu; insanlararasý iliþkilerin nesnele
rarasý iliþkilere dönüþtüðü, insanlarýn kendi bilinçli ve amaçlý etkinliklerinin
ürünü olan nesnelerin denetimine girerek, etkinliklerinden, etkinliklerin ürünü
nden, kendilerinden, diðer insanlardan ve çevrelerinden yabancýlaþtýklarý, çaðda
þ sanayi toplumunun neresine asabiliriz?
Don Kiþot, aþký yaþamýnýn merkezine alacak kadar duyarlýydý. Aþksýz yaþamý, yapra
ksýz ve meyvesiz aðaca benzeten kahramanýmýz, aþkýn tükendiði yerde, ruhun da bed
enden ayrýlacaðýna inanýrdý. Kaba cinsel hazlarýn, tutkularýn çeþitlenmesinin, f
arklýlaþtýrýlmasýnýn, en çoklaþtýrýlmasýnýn peþinde koþan, birbirlerini yataða a
tmak için insani deðerleri ucuz bir þekilde tüketebilen postmodern bireyin tersi
ne, Don Kiþot karþýlýksýz, hiçbir çýkar beklentisi içinde olmadan, gerekirse yýl
larca bekleyerek, uðrunda her tehlikeyi göze alacak biçimde seviyordu Dulcinea sýn
ý.
Sevgilisinin haberi olmadan, yýllarca sevip durabilirdi aþkýný; yeter ki kendi i
çinde ona yüklediði derin anlamlar uçup gitmesin, soylu, asil deðerlerin canlý s
imgesi olarak kalsýn hep. Birbirlerini yataða atmak için ince dokunmuþ sýk elenm
iþ söylemler geliþtirerek, deðiþik aksesuarlarla kendilerini donatan, farklý rol
ler üstlenebilme esnekliðini kazanmýþ uygar insanlarýn yaþadýðý þu çaðdaþ dünyada
ne çok üzülürdü Don Kiþot bir bilseniz!
Onun aþký, romantizmin doruklarýnda gezinip duruyordu. Kendini düþsel serüvenler
e öylesine kaptýrmýþ ki, deli dolu gezinen bir yürekten baþka türlüsü de beklene
mezdi. Kendisini sevgilisine karþýlýksýz, ön koþulsuz verebilen, yüce deðerlerle
donatýlmýþ asil bir ruhun dýþavurumuydu onun aþký. Bu aþk temasý, büyüsünü yiti
rmiþ soðuk, acýmasýz ve keyifsiz dünyamýzdan o kadar uzak ki; bencil, kibirli, b
enmerkezci, baþkalarýný kendi çýkarlarý için kullanabilen sefil ruhlara o kadar
yabancý ki, nasýl anlamalý, nasýl anlatmalý Don Kiþot un aþkýný!
Onun Dulcinea sýnýn yerini kaç kadýn almaz ki? Yüreði erkek aklý tarafýndan öncede
n örgütlenmemiþ, duygularýný erkek dili içinde kodlayarak, anlamlý kýlarak ifade
etmeyen kaç kadýn, bu ön koþulsuz aþkýn, karþýlýksýz sevginin partneri olmaz ki
? Ve yine kaç erkek, verili erkek aklýnýn ve dilinin örgütlediði deðerlerden, da
vranýþlardan kendini arýndýrarak, sevgilisini Don Kiþot un sevdiði gibi sevebilir
ki?
Ýyisi mi biz Don Kiþot a iliþkin son sözü ünlü ozan Nazým Hikmet e býrakalým:
Ölümsüz gençliðin þövalyesi
Ellisinde uydu yüreðinde çarpan aklýna
Bir temmuz sabahý fethine çýktý.
Güzelin, doðrunun ve haklýnýn
Önünde, þirret, aptal devleriyle dünya
Altýnda mahzun, fakat kahraman Rosinant ý bilirim.
Hele bir düþmeyegör hasretin halisine,
Hele bir tam okka dörtyüz dirhemse yürek,
Yolu yok, Don Kiþot um benim, yolu yok
Yeldeðirmenleriyle dövüþülecek.
Haklýsýn,
Elbette senin Dulcina ndir en güzel kadýný yeryüzünün,
Sen elbette bezirganlarýn suratýna haykýracaksýn bunu.
Alaþaðý edecekler seni, bir temiz pataklayacaklar.
Fakat sen, yenilmez þövalyesi sonsuzluðumuzun,
Sen bir alev gibi yanmakta devam edeceksin.
Aðýr, demir kabuðunun içinde
Ve Dulcina bir kat daha güzelleþecek.
DÜÞÜN GÝZEMÝNDEN AÞKIN GÝZEMÝNE

Düþe ve aþka yol açan duygularý dile getiren kavramlar üstünde düþünülüp, konuþu
lmaz, yaþanýr daha çok. Kendiliðinden, farkýnda olmadan içimizi kuþatýp, yüreðim
izi derinden etkileyen duygularý dile getiren bu kavramlarýn tanýmý güçtür. Düþ
ve aþk kavramlarýnýn dile getirdiði duygularýn yüksek düzeyde yaþanabilmesi için
, siyasal bilincin, kültürel olgunluðun yaný sýra, ethik duyarlýlýðýn ve estetik
beðeninin de geliþmesi gerekir.
Aþk, öylesine güzel, anlamlý, deðerli ki, bir tek onun için tüketilen enerji, sa
rfedilen güç, harekete geçirilen yetenekler, harcanan zaman boþa gitmez.
Aþk, duyarlýlýðýmýzýn özgül bir biçimi olduðu için, daha doðar doðmaz ona yöneli
r, arar dururuz aþký. Düþ gibi, aþk da yaþamýn sýrrýdýr, gizidir, büyüsüdür. Onl
ar olmadan ne anlamý kalýr yaþamýn ne de çekiciliði. Kiþiliðimizin canlý hücresi
olan düþ ve aþk olmadan, anlamazsýnýz zamanýn nasýl akýp gittiðini, yaþam bize
düþlerin içinde gülümser, aþklarýn içinde ýsýtýr çarçabuk.
Düþ gibi aþk da, içeriði belirsiz, kaygan, öznel, rastlantýsal etmenlerin at oyn
attýðý bilinçaltýyla baðlantý içindedir. Bilinçaltýndan gün ýþýðýna çýkan istekl
er, arzular, güdüler, kendini birden bire, dolaysýz olarak sezgide verir. Sezgid
e anlam bulan titrek bir bakýþ, ürkek bir ses, huzur verici bir yüz, tahrik edic
i bir koku, çekici bir cilve, sürükleyici bir eda bizi hemen aþk denen duygulaný
mýn içine sokar. Bu nedenle, farklý algýlamalara kaynaklýk eden öznel etmenleri
içerir. Anlamayý, tanýmlamayý, kavramlaþtýrmayý güçleþtiren belirsizliklerle, an
lam kaymalarýyla doludur. Aþkýn anlama yetimize kýsmen kapalý olan bu yanýný Wil
liam Riace þöyle dile getirir:
Anlatmaya yeltenme sakýn,
Ancak söylenmemiþ aþklar aþktýr.
Bir baþka deyiþle aþkýn gizemi sessiz ve görünmez olmasýndandýr. Ne kendini tümüyl
e bize açar ne biz her açýdan sokulabiliriz ona. Bilinmeyen sýrlarla örülmüþ aþk
, gizemin olduðu yerde vardýr. Gizemin bozulduðu yerde uçup gider. Bu yüzden, bi
rbirine benzeyen iki aþk yoktur yeryüzünde.
Aþkýn gizemi, içinde farklý sesleri, ýþýklarý, gölgeleri içeren düþlerin dansýný
içerir. Oynaþýp durur içinde yeþil ormanlarýn güzel perileri. Çoðu kez vurucu,
delici, sürükleyici gücünü hissetmek için, gizem dolu bakýþýn içine yerleþmek y
eterlidir. Aragon un güçlü imgesinde kendini ele verir, bu büyülü etki:
Öyle derin ki gözlerin, içmeye eðildiðinde
bütün güneþleri pýrýl pýrýl orada gördüm.
Öyle derin ki, her þeyi unuttum içinde.
Duyarlýlýðýn özgül biçimleri olmalarý açýsýndan düþ ile aþk arasýnda belli bir i
liþki kurulsa da, yine de kimi özellikleri açýsýndan birbirinden farklýdýrlar. D
üþ, aþaðýda sýralanan özellikler açýsýndan aþktan daha derin, yoðun ve ince sýrl
arý içerir. Bu yüzden aþktan daha gizemlidir:
- Aþka oranla düþ, bilinçaltýnýn derinliklerinde daha fazla kök salmýþtýr;
- Yine aþka oranla zihinsel ve ruhsal süreçlerde daha yaygýndýr, süreklilik göst
erir, etkisi yüksektir.
- Kendini yeniden üretme potansiyelini sürekli canlý tutmasýnýn yaný sýra, sonsu
z düzeyde kapsayýcýlýðý olan derin bir yayýlmayla, en küçük hücremizi harekete g
eçirme gücü açýsýndan eþsizdir.
- Bireyler, düþtüðünde yeniden kalkma, çökmüþken dirilme, herþeyini kaybetmiþken
sýfýrdan baþlama gücünü her zaman düþün yaratýcý gücünde bulurlar.
- Bilinçaltýyla en sýk, derin, içsel ve dolaysýz baðlantý içinde olan düþtür.
Bu özelliklerinden dolayý düþ, aþktan her zaman daha derindir, bilinmeyen sýrlar
la doludur, bu yüzden daha gizemli bir içeriðe sahiptir ve daha etkileyici özell
ikler taþýr.
Yine düþ, içeriðinin belirsizliði, kayganlýðý açýsýndan aþktan çok daha zor taný
mlanýr ve kavramlaþtýrýlýr. Aþk, düþe iliþkin bu özelliklerin bir kýsmýný içerme
si açýsýndan düþle içsel bir baðlantý içindeyken, düþün gizemli derinliði aþký a
þýp, kuþatýr.
Aþk, öncelikle düþler tarafýndan beslenir; çekici, sürükleyici ve büyüleyici etk
isini düþlerden alýr.
Aþkýn sýnýrlý, sakat ve tek yanlý biçimleniþlerini bir yana býrakýrsak, iki kiþi
arasýnda ortaya çýkan bir iliþki olmasý açýsýndan düþten ayrýlýr. Çünkü düþ, in
sanýn kendi kendisiyle dansýdýr.
Aþýk olunan kiþinin baþdöndürücü, tahrik edici etkisi belirleyici bir etmen olar
ak karþýmýza çýkar. Yine aþkýn düþü iþlemesi, daha zordur. Çünkü içeriðin kaygan
lýðý, zenginliði, belirsizliði açýsýndan düþ, aþktan daha ele avuca sýðmaz bir d
uygulaným tarzýdýr.
Düþ, içeriðinin derinliði açýsýndan aþký aþýp kuþatmasýna karþýn, dönüþtürücü ve
sürükleyici, vurucu ve sarsýcý gücü açýsýndan aþkýn gerisinde kalýr. Bu çerçeve
de bakýldýðýnda, düþün yaratýcý gücüyle aþkýn özgürleþtirici gücü, kimi noktalar
da birbirlerini koþullayýp tamamlasalar da, iki duygulaným biçimi özdeþ deðildir
.
Düþ, akýl tarafýndan daha zor iþlendiðinden, denetimi ve yönlendirilmesi aþka or
anla daha güçtür. Bu yüzden, düþün ideolojiyle olan baðlantýsý daha örtük, gizli
ve dolaylý bir þekilde kendini ortaya koyar. Ýdeolojinin irrasyonel yaný kendin
i aþkta ve düþte ortak göstermesine karþýn, etki açýsýndan aþkta daha açýk, düþt
e daha örtüktür.
Aþk, iliþki içinde yer alan kiþileri dönüþtürme, geliþtirme, yetkinleþtirme pota
nsiyeli açýsýndan düþten daha etkileyicidir. Özgürleþmeyi, aklýn biçimlendirdiði
duyarlýlýðýmýzýn bir parçasý olarak aldýðýmýzda, Aragon un dediði gibi: Aþký özgü
rleþmenin en güçlü itkisi olarak alabiliriz.
Düþ ve aþk kavramlarýnýn dile getirdiði duygularýn çekici ve sürükleyici yaný ke
ndini yaþama bilincinde gösterir. Yaþama bilinci, bizim kendimize, diðer insanla
ra ve çevremize olan baðýmýzý canlý ve somut kýlar. Yaþama bilinci, kendimizle,
diðer insanlarla içsel ve dolaysýz bað kurmanýn özgül bir biçimi olan empatinin
hammaddesini oluþturur. Biz empati sayesinde, iç dünyamýzla ve diðer insanlarla
bað kurup, bireysel ve türsel varoluþumuzu somut bir þekilde algýlarýz.
Aþýk olan kendini yaratýcý düþlerin içinde bulur. Bu da kiþinin geliþmesinin, ç
ok yönlü kýlýnmasýnýn devindirici unsurudur. Bu süreç kendini çoðunlukla sezgile
rde dýþavurur. Ýsteklerin, arzularýn sezgilerde tasarýmlanmasý, ortaya konulup g
eliþmesi olmaksýzýn, kiþiliðimizi dönüþtürüp yeniden kurarak zengin, çok yönlü v
e özgür bir yapýya kavuþturamayýz.
Aþkýn çekici ve sürükleyici, ayaklarý yerden kesici, baþ döndürücü, yürek çarpýc
ý etkisi kendisini yanýp sönen, közleri içinde yeniden alevlenen bir ateþ gibi g
österir. Sönmeye yüz tutmuþ, ama içten içe yanan, uygun bir fýrsat yakalayýnca i
çindeki ateþi bir boþluktan, bir çatlaktan, bir yarýktan dýþarý fýrlatan bir yan
ardaða benzer. Eski bir yanardaðýn birdenbire patlamasýndan sonra ortaya çýkan k
ýzgýn lavlar gibi, önüne çýkan her þeyi yakýp kül eder. Kendinden baþka bir otor
ite, bir hakan, bir güç tanýmaz aþk.
Aþk, sonsuz bir enerjinin, kendini arada bir farklý yerlerde, deðiþik biçimlerde
, farklý kiþiliklere yönelik olarak sýk sýk dýþavurumu gibidir. Her çöküþün ardý
ndan gelen diriliþ, her yýkýlýþýn ardýndan gelen baþkaldýrýyý simgeler. Aþýk old
uðumuz zaman, verili gerçekliði dönüþtürmenin, bu dönüþüm içerisinde kendimizi y
eniden yapýlandýrmanýn gücünü ve enerjisini buluruz.
Aþk, bizim kendimize ve iliþki içinde olduðumuz kiþiye olan duyarlýlýðýmýzýn raf
ine olmuþ biçimidir. Bu duyarlýlýk içinde kendimizi yeniler, çevremizi düzenler,
diðer insanlarla içsel ve dolaysýz bir bað kurarýz. Þarabýn tadýný fazla kaçýrm
ýþ bir sarhoþ gibi, yüreðimize baþ döndürücü ýþýklar saçar, rengarenk bulutlarla
dolup taþar içimiz, aþýk olunca birilerine. Mercan kayalarýnýn yüzlerce metre d
erinliklerden denizin yüzüne renklerini vurmalarý gibi, bilinçaltýnýn dipsiz kuy
usundan, sonsuz derinliðinden çýkýp gelir, karanlýk dünyamýza ýþýk tutar, içimiz
deki buzu çözüp sýcak duygularýn içine iter bizi. Yeþil yapraklarýn puslu gölges
iyle oynaþan düþ perisi gibi, göðün mavisinde bulutlarla dans eden martýlar gibi
, bizi günlük yaþamýn monotonluðundan koparýp alýr, boþluða daðýlan hüznün gizem
inde gezdirir çoðu zaman.
Kýyýyý döven dalgalarýn sesine eþlik ederken yüreðimiz, siyah yelkenlerin ardýnd
an býraktýðý beyaz köpüklere karýþýr, korsanlarýn paslý kýlýçlarýndan süzülür gö
zyaþlarý aþkýn. Yitip gidenin ardýndan beklerken, bir burukluk kaplar içimizi; y
eniye uzanýrken aklýmýz, hep eskiye takýlýp kalýr yüreðimiz.
Güneþin, yeþili mora çalan ýþýnlarý, eski sevgilinin çekik gözlerini anýmsatýrke
n, yitip giden aþkýn hüznünü yaþarsýn yeniden; sessizliði bedenini sarar, közü y
üreðini alevlendirir eski sevgili-nin. O güzelim ten kokusunun baþýný nasýl dönd
ürdüðünü anýmsarsýn, sýcak nefesinin enseni nasýl yaktýðýný düþünürsün; eski aný
larý buruk bir þekilde duyumsarken, yüreðin her zaman yeni aþk için çarpar durur
. Ýçinizde yaþarken gölgesi eski sevgilinin, yeniye nasýl uzanabilirsiniz, endiþ
esi kemirir her bir tarafýnýzý. Bir de bakarsýnýz ki, bozulmuþ büyüsü, kaybolmuþ
gölgesiyle kýrýk bir ses gibi boþluða daðýlýrken eski anýlar, doludizgin esinti
si gelir yeni aþkýn. Bu yüzden, delilikle özdeþ görür kimileri aþký.
Aþkýn deliliði, doludizgin akan bir nehire benzer, akýþýnýn hýzýný, yönünü ve þi
ddetini kestirmek çoðu kez olanaksýzdýr. Bir kez kapýnca yüreðini, içinde aktýðý
vadinin derinliðine uyarsýn çarçabuk. Süreci dizginleme boþuna; ya önünde çýkan
kayaya çarpýp parçalanýrsýn ya da tadýna doyum olmaz güzel bir kýyýya varýp, ye
ni maceralarýn ortaya çýkarttýðý heyecanlarý ve coþkularý yaþarsýn.
Duygu rüzgârýnýn hýþýrtýsý, içinizdeki çocuðu uyandýrýr. Karýþýnca sesine doðaný
n sesi, karþý cinsle ve doðayla iç içe bulursunuz kendinizi. Bir meltem serinlið
ine terkeder, dipten kopup gelen fýrtýnalara teslim edersiniz yüreðinizi. Kimi z
aman koyu bulutlar arasýnda çýrpýnan ayýn ürkek gülüþünde gösterir kendini gözle
ri sevgilinizin. Gölgesi, geçmiþte kalan tatlý anýlarla bezenmiþ olarak çýkar k
arþýnýza, karanlýkta parlayan ýþýk parçacýklarý gibi. Aþkýn gizemli içeriði, son
suzluðuna karýþýr doðanýn, ruhun derinliklerine kök salýp, canlý parçasý olur bü
yülü dünyanýn.
AÞK, SEVGÝ VE EMPATÝ

Dar anlamýyla empati, kendine karþýdakinin penceresinden bakýp, onunla içsel ve


dolaysýz bir bað kurarak, kýsmi bir örtüþme içine girmesiyi dile getirir. Bu kýs
mi örtüþme içinde kendimizi karþýdakinin gözüyle görme, onun yüreðiyle hissetme,
kulaðýyla iþitme olanaðý buluruz.
Empati sayesinde, kendimizi karþýdakinin bakýþ açýsýna yerleþtirmiþ, bu açý için
de eleþtirel bir biçimde kendimizi yeniden kurup yapýlandýrmýþ oluruz. Böylece k
arþýdakiyle kýsmi örtüþme içine girerek, karþýlýklý olarak kiþiliklerimizi dönüþ
türüp yeniden biçimlendirerek, zengin, çok yönlü ve özgür kiþilikler elde ederiz
. Bu baþkalaþma, farklýlaþma, deðiþme, her ikisi için de geçerli olduðundan, ist
er farklý cinsten, isterse ayný cinsten olsun iki kiþi arasýnda ortaya çýkan aþk
ýn hammaddesini oluþturur empati. Bu hammaddenin iþlenmesi sonucunda, ben ve se
n, yeni bir kiþilik içerisinde biz e dönüþürken, ben ve sen in özerkliðini de güvenc
e altýna alýr.
Bu dönüþüm içerisinde bireyselliðimizin özgül yanlarýný koruyup geliþtirirken, a
yný zamanda ortak paylaþým alanlarýný olanaklý kýlan yeni kiþiliði, yani biz i de
geliþtirmiþ oluruz. Biz, ne ben ve seni kendi içinde eriten ne de dýþtalayýp ken
di baþýna varolan bir kiþiliktir. Ben ve sen in farklý, ayýrt edici özgül yanlarýn
ý, yani özerkliðini tanýyan ama ayný zamanda her ikisinin ortak yanlarýný da içe
ren, bu yüzden yardýmlaþmayý, dayanýþmayý ve iþbirliðini ifade eden bir kavramdý
r biz . Toplumsal içeriði ben ve sen den daha zengin olan biz, aþkýn kurucu, taþýyýcý
ve oluþturucu özne sidir.
Empati normal koþullarda ve rasyonel biçimde kavranamayan, farkedilemeyen, algýl
anamayan, kiþiliðin farklý, ayýrt edici ve özgül yanlarýný sezgi yoluyla algýlam
a olanaðýný verir bize. Ýliþki içinde olan kiþiliklerin özgül yanlarý, kendini s
ezgide verir ilkin. Sezgi sayesinde biz, bir anda, farkýnda olmadan, kendiliðind
en ortaya çýkan kimi ýþýklar, parýltýlar, gölgeler sayesinde karþýdakinin þu ya
da bu yanýný algýlayýp, onunla içsel ve dolaysýz bir baðlantýnýn içine gireriz.
Karþý tarafýn baþkalarýnca algýlanamayan, kavranamayan, farklý, ayýrt edici, özg
ül yanlarýný algýlar, farklý anlamlar yükler, bu anlamlarý yüceltir ve sonunda b
izi karþýdakiyle içsel bir baðlantý içine sokacak bir aþk oyununun içinde buluru
z kendimizi.
Karþý tarafý sevmenin yaný sýra, onu tanýyarak kiþiliðine saygý duymanýn yolu, s
ezgiye dayanan empatinin ortaya çýkardýðý kýsmi örtüþmeden geçer. Saygýyý içere
n, özerk ve özgül kiþilikler olarak birbirlerini anlama ve tanýmanýn olmadýðý ye
rde üretici sevgiden, yaratýcý aþktan bahsedilemez. Bireyler, zengin, çok yönlü
ve özgür kiþiliklerin oluþmasýna katkýda bulunan bu süreç içerisinde geliþip, ol
gunlaþarak birbirlerini severler. Empati, bu kiþiliklere dayanýr, onlarý oluþtur
ur, taþýr, geliþtirip zenginleþtirir.
Zengin ve çok yönlü kiþilikler, yaratýcý düþleri içeren yüksek bir duyarlýlýk iç
inde oluþur. Duyarlýlýk, yaratýcý düþlerin, özgürleþtirici aþklarýn içinde besle
ndiði canlý kaynaktýr. Duyarlýlýk, aklýn soyut biçimiyle deðil, sezgiler tarafýn
dan beslenen somut biçimiyle uyumlu iþler. Uygarlýk, yapay tutkularý, benmerkezc
i güdüleri, bencil arzularý güçlendiren; bu yoldan insan yapýsýný bölüp, tek yan
lý kýlan; yetenek ve becerilerini köreltip, üretici ve yaratýcý gücüne sýnýr çiz
en özellikler gösterdiðinden, empatiyi zayýflatmýþ, gücünü ve etkisini azaltmýþt
ýr. Bugünkü biçimiyle empati duygusu, geliþmiþ, olgunlaþmýþ ve yetkinleþmiþ uyga
r insanda deðil, henüz yeterince bozulmamýþ gençlerde, saf ve yalýn haliyle çocu
klarda, feminal deðerlerini koruyabilen kadýnlarda karþýmýza çýkar. Geriye kalan
larda ise empati duygusu, yerini yapay tutkularýn, bencil duygularýn biçimlendir
diði antipatiye ya da tek yanlý duygulanýmlarý içeren sempatiye terketmiþtir.
Empati, cinsel içerikten arýndýrýlmýþ sevgilerde olduðu gibi, cinsel içerikli aþ
kta da karþýmýza çýkar. Cinsel arzular, özgür iliþkilerin ve gönüllü birliktelik
lerin ürettiði saðlýklý birleþmeleri olanaklý kýldýðý zaman, empatiyle uyumlu iþ
ler. Cinsel iliþkilerde empatinin kesintiye uðramasýna yol açan þey, bencil arzu
lar ve benmerkezci tutumlardýr. Cinsel arzularýn içerik olarak bencil olduðunu,
bunun da empatiyi kesintiye uðrattýðýný söyleyenler, iki ruh arasýndaki içsel, d
olaysýz baðlantýyý olanaklý kýlan kýsmi örtüþmenin oluþabilmesi için cinsel güdü
nün, bu güdüden kaynaklanan arzularýn baskýlanýp geriye itilmesini salýk verirle
r. Oysa bu doðru deðil. Cinsel hazlarýn ve doyumlarýn, heyecanlarýn ve coþkularý
n yükseðe çýkarýldýðý, özgür katýlýmlara ve eþit paylaþýma dayalý, üretici ve ya
ratýcý bir cinsellik, aþka yol açan empatinin doðal bileþenidir.
Empati, insaný çevresiyle uyumlu iliþkiler kurmaya götüren bir doða sevgisi biçi
minde ortaya çýkabilir. Bu sevgi, bizi çevremizle içsel ve dolaysýz baðlantýnýn
içine sokar, doðayla bütünleþmemizi olanaklý kýlar. Bu bütünleþme içinde doðanýn
sesi deðiþir, farklýlaþýr, sonunda yüreðimizin sesine dönüþür.
Seri üretim ve aþýrý kitle tüketiminin yol açtýðý ekolojik kriz, doðanýn sesini
kesmiþtir. Yapay tutkularý, önyargýlarý içeren yabancýlaþma, bu sesi bastýrmýþ,
gücünü köreltmiþ, etkisini azaltmýþtýr. Doðanýn ölçüsüz biçimde tüketilmesi kend
ini, yeþil ovalarýn, gür ormanlarýn yok olmasý, nehirlerin, göllerin ve denizler
in zehirli artýklarla týka basa doldurulmasý, havanýn kirletilmesi ve topraklarý
n tahrip edilmesi biçiminde ortaya koyar. Doðanýn bu þekilde tüketilmesi, doðaný
n bir parçasý olan bedenimizin incinmesine, tahrip olup yok olmasýna yol açmýþtý
r. Ýncinen bedenin çýðlýklarý, doðanýn gözyaþlarýna karýþýp gitmiþtir. Çiçekleri
n ve çocuklarýn özgürce serpilip geliþmesini önleyen bu acýyý dindirmek için eko
loji bilincini geliþtirip güçlendirecek, doðayla kýsmi bir örtüþmeye girmek gere
kir. Doða sevgisini canlý kýlan empati, bu kýsmi örtüþmeyi olanaklý kýlarak bize
yeni olanaklar sunar.
Empati; cins, ýrk, etnikside, ulus ayrýmlarý çerçevesinde bölünmüþ olan insan tü
rünün birliðini olanaklý kýlan bir insan sevgisi biçiminde de karþýmýza çýkabili
r. Söz konusu farklýlýklarý ikinci planda tutan bir içsel bütünleþme, dolaysýz
bir bað, kýsmi bir örtüþme ancak empatiyle olanaklýdýr. Empati farklý cinsiyete,
ýrka, etnik ya da ulusal kökene sahip olan kesimler arasýnda oluþan ortak yanla
rý geliþtirir, farklýlýklarý zenginleþtirir, çeþitlilik kazandýrýr. Bu yoldan te
k dil, tek mantýk, tek ulus ve tek ýrký hedefleyen birörnekli kiþilikler, standa
rt deðerler, deðiþmez davranýþ kalýplarý yok edilir. Rasyonalizmin soðuk rüzgârý
nýn yol açtýðý büyü bozumuna son verilir, ayrýlýklarda saklý olan gizemli güçler
gün ýþýðýna çýkarýlýr. Böylece insanlýðýn ortak belleði, kendini özgür ve etkin
biçimde dýþavurabileceði bir duygulaným biçimine kavuþmuþ olur. Halklarýn eþitl
iði, uluslarýn baðýmsýzlýðý bu duygulanýmdan güç bulur, zenginleþir, çeþitlilik
kazanýr.
Empati, kendini doða ve insan sevgisinin yaný sýra, sanat sevgisinde de ortaya k
oyar. Ýster sanat yapýtýnýn yaratýlmasýnda olsun, isterse sanatçý kiþiliðin yaný
sýra yarattýðý yapýtýn algýlanmasýnda olsun, sanatla içsel ve dolaysýz bir bað
kurmanýn yolu empatiden geçer. Sanat yapýtlarýyla içsel, dolaysýz ve bütünsel ba
ð kurmayý olanaklý kýlan imgesel düþünce ve dil, empatiden güç bulur. Ýmge bizi,
sanat yapýtýnda iþlenmiþ, kodlanmýþ biçimde karþýmýza çýkan sanatçýnýn bilinçal
týnýn derinliklerine götürür. Bu yoldan bilinçaltýnýn derinliklerinde saklý olan
güdülerin, iç tepkilerin, arzularýn imgesel bir þekilde nasýl dönüþtürülüp yeni
den biçimlendirildiklerini, anlamlandýrýlýp kodlandýklarýný öðrenmiþ oluruz.
Empatinin, farklý kiþilikler arasýnda ortaya çýkabilecek uyumlu birliktelikleri
olanaklý kýlan, kýsmi bir içsel bütünleþmeyi saðladýðýna iþaret ettik. Bu içsel
bütünleþmenin temelinde, özellikle özgür kiþilikler olarak birbirlerini anlayan
ve kavrayan bireyler yatar. Bu uyum, birörnekli kiþilikler arasýnda ortaya çýkan
yapay uyumu deðil, farklý ve özgül niteliklere sahip olan, kimi zaman çeliþkili
ve uyumlu yanlar taþýyan, çok yönlü, zengin ve özgür kiþilikler arasýnda ortaya
çýkan uyumu içerir. Kýsmi bütünleþmeyi olanaklý kýlsa bile, farklý kiþilikler a
rasýnda ortaya çýkan iliþki, çeliþkin yanlarýn birliðini içerir. Bu çeliþkiler,
kiþilikler arasýnda ortaya çýkabilecek yaratýcý rekabetin zeminini hazýrlarken,
ayný zamanda iþbirliðinin, dayanýþmanýn ve yardýmlaþmanýn koþullarýný da oluþtur
ur. Biz olarak tanýmlanan bu yeni kiþilik içerisinde, ben ve sen çeliþkili bir bir
lik oluþtururlar.
Empatide zýt kiþilikler arasýndaki uyum, benzer kiþiliklere oranla daha güçlü ve
etkileyicidir. Sýk sýk farklý coþkulara, heyecanlara kaynaklýk ettiði için, çek
ici, sürükleyici ve etkileyicidir.
Empati, insanýn toplumsal özünün bir parçasýdýr. Dayanýþmayý, yardýmlaþmayý ve i
þbirliðini içermesinin nedeni bu özdür. Bu özün kendini ortaya koyuþ biçimi, der
inlik, yaygýnlýk kazanma derecesi, insanlararasý iliþkilerin demokratik bir içer
ik kazanmasýnýn düzeyini belirler.
Empatinin, eleþtirel bir bakýþýn yaný sýra, ahlaki deðerlerle yüklü sorumluluk b
ilincini içermesinin en önemli nedeni, somut akýlla uyumlu bir þekilde iþleyebil
mesidir. Yapay tutkulardan, bencil çýkarlardan, benmerkezci davranýþlardan güç b
ulan soyut aklýn tersine, somut akýl, farklý kiþilere ait deðiþik isteklerin ve
çýkarlarýn giderilmesini olanaklý kýlar.
Empatinin ürünü olan bir aþk, farklý ve zýt kiþilikler arasýnda ortaya çýktýðý z
aman, kimi çeliþkin öðeleri içeren belli bir uyumu kendinde barýndýrýr. Uyum, zý
tlýklar arasýnda ortaya çýkan çeliþkilerin keskinleþmesini önler. Yeni paylaþým
alanlarý yaratarak, ortaya çýkan uzlaþmazlýklarý çözerek, iliþkinin canlý ve har
eketli biçimde yaþanabilmesini saðlar. Empati içinde yer alan kiþilikler arasýnd
a mutlak bir uyum olmadýðý gibi, birbirini dýþtalayan bir karþýtlýktan da bahsed
ilemez. Eþit koþulda ortaya çýkan, özgür kiþilikler arasýnda içsel ve dolayýsýz
bir iliþkiyi olanaklý kýlan empati, ancak farklý kiþilikler arasýnda oluþan deng
eli, uyumlu iliþkilerin olduðu yerde varlýðýný korur, geliþip olgunlaþarak kalýc
ý bir biçime girer.
Kiþiliklerin farklý, ayrýcalýklý ve özgül yanlarýný geliþtirebilen, kimi denge
durumlarýna yol açacak biçimde, karþýt ve zýt yanlar arasýnda uzlaþma noktalarý
yaratabilen, gönüllü baðlanýmlarý canlý tutan, içsel, dolaysýz ve etkin bir duy
gulaným olarak empatinin ortaya çýkmasý, geliþip olgunlaþmasý olmaksýzýn, güçlü
bir aþktan ya da sevgiden bahsedilemez.
Uygarlaþma süreci, tek yanlý, yapýsý bölünmüþ, birörnekli kýlýnmýþ, etkinliðine,
etkinliðinin ürününe, kendisine, iliþki içinde olduðu diðer insanlara ve doðal
çevresine yabancýlaþmýþ kiþiliklerin ortaya çýkmasýna yol açtýðý için, aþk özü i
tibarýyla uygarlýða yabancýdýr. Aþka kaynaklýk eden empatinin, ilkel insanda, ço
cukta ve feminal deðerleri taþýyan kadýnlarda kendini en güçlü biçimde ortaya ko
ymasýnýn önemli bir nedeni budur. Sömürücü, baðýmlaþtýrýcý ve yabancýlaþtýrýcý i
liþkilere kaynaklýk eden uygar toplum, bu özelliklerinden dolayý aþk için gerekl
i olan duyarlýðý sürekli yok etmekte, soyut aklýn belirlediði tek yanlý kiþilikl
eri, duyarsýz, sorumsuz ve bencil insan tiplerini üretip durmaktadýr.
Kiþiliklerin standart ve birörnekli kýlýndýðý bu sürecin tersine, empatiye dayal
ý aþk, kiþiliklerin farklý, özgül, ayýrt edici ve kendilerine has olan yanlarýný
içerir, bunlara dayanýr, bunlarýn geliþtirilip yetkinleþtirilmesini önplana çýk
arýr.
Empati içinde birey kendi kiþiliðini yaþarken, ayný zamanda karþý tarafla oluþt
urduðu, ortak paydayý içeren yeni iliþkiler içinde yer alýr. Eðlenmeyi çeþitlend
iren, zevkleri farklýlaþtýran, tatlarý derinleþtiren, hazlarý çoklaþtýran bu ili
þkiler, kiþiliklerin farklý biçimde geliþmelerini olanaklý kýlan göreli bir deng
e durumunu yaratýr. Böylece herkes, kiþiliði geliþtirmede özgür, karþý tarafa aç
ýlmada eþit, içsel ve dýþsal baskýlardan arýndýrýlmýþ biçimde hareket edebilir.
Empatinin etkin olduðu ruhta, bastýrma ve geriye itme mekanizmasý, büyük oranda
devre dýþý kalýr. Birey, saçmalamanýn, içinden geldiði gibi davranmanýn, paldýr-
küldür hareket etmenin, baþýna buyruk olmanýn ortaya çýkardýðý duygusal zenginli
kten, canlýlýktan, yaratýcýlýktan yararlanma olanaðýný bulur.
Saçmalama özgürlüðünün egemen olduðu bu ortamda, iki kiþi arasýnda yaþanan aþk i
liþkisi, baský altýna alýnmýþ güdülerin, kýstýrýlmýþ arzularýn, çarptýrýlmýþ ist
eklerin, köreltilmiþ güdülerin kendilerini serbest bir biçimde dýþtalaþtýrdýklar
ý, doðal bir psikoterapi ortamý oluþur. Farklý kiþiliklerde somutlaþan, farklý d
ünya görüþlerinde ve ideolojilerde kodlanmýþ olan farklý deðerlerin, inanýþlarýn
, arzularýn, isteklerin, davranýþlarýn birbiriyle dans ettikleri büyülü bir orta
mý simgeler. Aþkýn gizemini oluþturan nedenlerin baþýnda bu büyülü ortam gelir.
Bu büyü, kendi içinde eski sýrlarýn yaný sýra yeni sýrlarý üretip, bu sýrlarýn d
eðiþik simgeler, imgeler, göstergeler vasýtasýyla kendilerini farklý biçimlerde
dýþa vurmalarýný saðlar.
Empatinin zayýflayýp yerini antipatiye býrýktýðý yerde, kiþilikler arasýndaki fa
rklýlýklar, keskin çatýþmalara kaynaklýk eder. Uzlaþmalar yerini zýtlaþmalara b
ýrakýr; anlamanýn yerini birbirlerini dinlememe, karþý tarafý ciddiye almama alý
rken, empati için gerekli olan saygý duygusu da yerini nefrete býrakýr. Empatiyi
yok eden bastýrma ve geriye itme mekanizmasýnýn yeniden güçlenmesine yol açan r
ekabet ve saldýrý güdüleri devreye girer. Karþýlýklý kýnamanýn ve suçlamanýn hýz
lanmasýyla birlikte, isteklerin baskýlanmasý, arzularýn geriye itilmesi gündeme
gelir. Artýk farklý kiþiliklerin geliþtirilmesi yerini, kiþiliklerin karþýlýklý
olarak köreltilmesine býrakýr. Aþk duygusunun ortaya çýkmasýna yol açan istekler
bastýrýldýðý, arzular köreltildiði için, farklý yanlarýn uyumuna dayanan hoþgör
ü duygusu da yok olur; bireylerin karþýlýklý olarak birbirlerini ethik açýdan kö
relttikleri, estetik açýdan duyarsýz ve kýsýr býraktýklarý bir savaþ alanýna gir
ilir.
Empati, bir yandan aþk gibi, toplumsal içerikli ama tümüyle özel biçimde kendini
ortaya koyan bir duygulanýma kaynaklýk etmekte, öte yandan bu duygulaným içinde
, toplumsal bir özne olarak, kiþinin kendi kendini dönüþtürmesinin, yeniden yapý
landýrma yoluyla farklý yetenekler, beceriler kazanmasýnýn duygusal zeminini haz
ýrlamaktadýr.
Empatiyle beslendiði oranda aþk, farklý kiþilikler arasýnda ortaya çýkan bir zih
insel ve ruhsal örtüþmeyi içerir, bunu amaçlar; bu amacý gerçekleþtirmek için tü
m enerjisini seferber eder. Ruhsal ve zihinsel örtüþme, bedensel uyumu amaçlayan
cinsel haz ve duyumla belli bir iliþki içinde olmakla birlikte, empati duygusun
un zayýfladýðý yerde ruhsal örtüþme de yok olur. Empatinin kesintiye uðradýðý ye
rde, bedensel uyumu olanaklý kýlan cinsel haz ve doyum, ethik içerikten arýndýðý
gibi, kendini estetik bir biçimde ortaya koyan, dolayýsýyla kiþiliðin geliþmesi
ne katkýda bulunan bir duygulaným biçimi olmaktan da çýkar.
Aþkýn gizemi bazen, aþýk olunan kiþinin henüz bilinmeyen, anlamlandýrma ya da ka
vramlaþtýrma olanaðý olmayan, kendini dolaylý ve örtük olarak, kimi ýþýk parýltý
larý, kývýlcýmlarý biçiminde, örneðin titrek bir bakýþ, ürkek bir ses biçiminde
ortaya koyabilen gizil güçlerine, potansiyel yetilerine duyulan derin bir meraký
içerir. Bu merak duygusu, çarpýk bacaklarý düz görmeye yol açan yüceltme faaliy
etinin duygusal zeminini hazýrlar. Ama aþk bazen, kendisinde olmayan kimi yetene
klerin, becerilerin, niteliklerin karþý tarafta bulunduðundan yola çýkarak, fark
lý bir yüceltme yoluyla kendi eksikliðini, yetersizliðini, sýnýrlýlýðýný kapatma
duygusu biçiminde de kendini gösterebilir. Bu ikinci durumda, kiþi bir bakýma k
endi eksikliklerini giderirken, kendini yüceltme yoluyla kendisine aþýk olur. Öz
ünde kendine yönelik olan bu duyguyu, farklý bir savunma mekanizmasý biçiminde k
arþý tarafa yansýtýr ve ona aþýk olduðunu düþünür.
Yüceltme eylemi, önceden tasarlanmýþ bilinçli ve amaçlý bir faaliyetin ürünü olm
aktan çok, kýsmen bilinçaltýnýn etkisi altýnda iþleyen sezgilerin dolaysýzlýðý,
kendiliðindenliði ve birdenbire ortaya çýkýþýyla oluþur ve daha sonra da akýl ta
rafýndan iþlenir. Dolayýsýyla, yüceltme faaliyeti sezgide içerili olan rasyonel
ve irrasyonel öðeler içerir. Sevgilinin çarpýk bacaklarýný düz görme , bir bakýma i
rrasyonel ve rasyonel etmenler ortak iþleyiþinin ürünüdür. Ama aþkta belirleyici
olan irrasyonel etmenlerdir. Akýl, ancak yüceltmenin iþlenmesinde, geliþtirilip
kalýcý bir biçime sokulmasýnda ya da kesintiye uðradýðý zamanlarda yüceltmenin
ortadan kaldýrmasýnda gerekli olan soyutlama ve usavurma sürecini baþlatarak dev
reye girer.
Akýl, yüceltme sürecinin kalýcý bir biçime girmesi için gerekli olan anlamlandýr
ma sürecini baþlatýr, iþler, kabul edilebilir bir biçime sokar. Böylece ortaya ç
ýkan sezginin kalýcý bir biçime girmesini saðlar. Artýk bu aþamadan sonra, aþýk
olanýn duygularý etkin bir biçimde iþlemeye baþlar. Dolayýsýyla, yüceltmeyi, içi
nde biçimlendiði aklýn niteliðine göre, kimi ideolojik içerikler kazanmýþ bir fa
aliyet biçimi olarak almak gerekir.
Ýdeoloji, yüceltme sürecine hem bilinçaltýný hem de bilinci etkileyerek girer. B
u açýdan bakýlýnca, empatinin ortaya çýkýp etkin biçimde iþleyebilmesi için, yüc
eltme sürecinde belirleyici olan ideolojik etmenlerin ikinci plana kaydýrýlmasý
gerekir. Bu ise derin bir güven duygusunun yaný sýra, karþý tarafa saygýyý olana
klý kýlan, kiþiliklerde özerkleþmeyi ve özgürleþmeyi de gerektirir.
Aþkýn, farklý kiþilikler arasýndaki kýsmi uyumdan çok, birbirini hem çeken hem d
e iten karþýt yanlarýn çekiciliðinden güç bulduðu açýktýr. Kiþilerin, yapýsýnda
varolan þeylerden çok, olmayan þeylerden hoþlandýklarý bilinir. Farklý ya da kar
þýt olan özellikler çoðu zaman bizim üstümüzde büyüleyici bir etki býrakýrlar. B
u tür özelliklere sahip kiþilerle kurduðumuz iliþkilerde, kimi zaman bizde olmay
an güçler, yetiler ve beceriler kazandýðýmýz izlenimine kapýlýrýz; kimi zaman da
farklý, ayýrt edici yanlarýn ortaya çýkardýðý gizemin çekiciliðinin etkisinde k
alýrýz; bu etki baþýmýzý döndürür, ayaklarýmýzý yerden keser. Yeni heyecanlarýn,
coþkularýn ortaya çýkmasýna yol açan bu etkiler, derin hazlarýn ortaya çýkardýð
ý doyumlara ulaþtýrabilir bizi.
Aþk, kiþilik farklýlýklarýný içerip, bu farklýlýklar tarafýndan beslendiði zaman
, cinsel doyum ve hazzýn çoðalmasýný saðlayacak biçimde, bedensel birleþmeye yön
elir. Cinsel içerikli aþk, cinsel hazlarýn ve doyumlarýn çoðaltýlmasýna yönelik
olarak, bir yandan bedenleri birleþtirip, öte yandan ruhlarý çözer, farklý yanla
rýn geliþmesini olanaklý kýlacak tarzda, onlarý birbirinden ayýrýr. Bedenler bir
leþirken, ruhlarýn görece özerk bir yapý içinde, kendi farklýklarýný üretmesi, g
eliþtirip yetkinleþtirmesi anlamýna gelen bu iliþki, kiþiliklerin özelliklerine
göre farklý biçimlerde ortaya çýkabilir. Eðer farklý yanlarýn geliþtirilmesi yol
uyla, kiþiliklerin zenginleþmesine ve çok yönlülük kazanmasýna yol açabiliyorsa,
ruhsal ve zihinsel ayrýlýklar ne olursa olsun, cinsel içerikli aþklar, her zama
n bedenlerin birleþmesini olanaklý kýlan çekici bir gücü içinde barýndýrýr. Goet
he, aþk ruhlarý çözerken bedenleri birleþtirir derken, cinsel içerikli aþkýn beden
üstündeki bu çekici etkisini dile getiriyordu. Ve ayný Goethe, aþk duygusuyla b
irbirine baðlý olan iki ruhun, birbirinden ayrýldýklarý zaman, aþkýn çekiciliðin
in onlarý hemen birbirlerine yakýnlaþmaya zorladýðýný da söyler. Ayrýlýðýn getir
diði bu birleþme isteði aþk baðýnýn yenilenmesi ne yol açar.

CÝNSELLÝK AÞKIN NERESÝNDE

Tümüyle gösteri toplumuna dönüþmüþ olan çaðdaþ kapitalizmde her þey kýsa bir sü
re sonra, doðal içeriðinden ve üstlenmesi gereken olaðan iþlevlerinden arýndýrýl
ýr, hýzlý bir biçimde gösteri toplumunun normlarýna göre iþleyen, yeni içerikler
kazanmýþ, yeni iþlevler üstlenmiþ bir göstergeye dönüþtürülür. Bu dönüþümün or
taya çýkardýðý yabancýlaþma, kendini en çarpýcý biçimde, cinselliðin metalaþtýrý
lmasýnda ortaya koyar. Cinselliðin metalaþtýrýlmasý denilince de, kadýn bedeni,
kadýnýn özgür isteðine karþýt olarak, erkek arzularýna göre biçimlendirilerek y
eni içerikler kazanmasý, yeni ve farklý iþlevler üstlenmesi anlaþýlmalýdýr.
Kadýn bedeninin, onun doðal isteklerine aykýrý, bireysel arzularýyla çeliþen, öz
gür iradesini dýþtalayan, estetik biçimi güzel, çekici ve etkileyici bir metaya
dönüþtürülmesi için, bedenin kadýna ait olmaktan çýkarýlmasý, onun dýþýnda yer a
lan, onu denetleyen bir nesneye dönüþtürülmesi gerekir. Bunun için de öncelikle
kadýnýn kiþiliðinin, özgür ve duyarlý bir kiþilik olmaktan çýkarýlarak, erkeðe b
aðýmlý kýlýnmýþ ve kendisine yabancýlaþtýrýlmýþ bir kiþiliðe dönüþtürülmesi gere
kir. Bu kiþilikle uyumlu hale getirilen kadýn bedeni, cinsel arzularýn çoklaþtý
rýlmasýnda, doyumlarýn çeþitlendirilmesinde, hazlarýn farklýlaþtýrýlarak artýrýl
masýnda, istendiði gibi kullanýlabilinen, arzu edilen biçimlere sokulabilen, fa
rklý doðrultulara yönlendirilebilen bir zevk vericiye, bir coþku ve heyecan kayn
aðýna dönüþtürülür.
Bu olay bizi pornografi temasý üstünde yeniden düþünmeye götürür. Pornografi, ci
nselliðe doðal içeriðinden farklý bir anlam yükleyerek, hem ideolojik bir boyut
ekler hem de çekici etkisini yapay biçimde artýrarak, insan doðasýnýn zorunlu bi
r parçasý olan bir güdüye, insanýn dýþýnda yer alan, onu denetleyip yönlendiren
yabancýlaþmýþ bir güce dönüþtürür. Görünüþte cinsel hazzý, doyumu farklýlaþtýrma
, çeþitlendirme yoluyla en yükseðe çýkarmayý amaçlar; ama özünde cinseliði, iki
kiþi arkasýnda ortaya çýkan bir iliþki olmaktan çýkarýr; herkese açýk, alýnýp sa
týlabilen bir nesneye dönüþtürür. Bu yoldan bedenimize iliþkin olan, ruhumuzla
uyumlu biçimde iþlemesi gereken, kiþiliðimizi zenginleþtirici iþlevler üstlenmes
i beklenen cinselik, bizleri uyuþturur, baðýmlý kýlar; köleleþtirilmiþ, silik ve
edilgin kýlýnmýþ, yabancýlaþtýrýlmýþ bir varlýkla baþ baþa býrakýr.
Cinselliði farklý ya da eþcinsel iki kiþi arasýnda ortaya çýkan bir iliþki olma
ktan çýkarýp, herkese açýk, ücretini ödeyebilen herkesin bir parça tadabildiði,
yapay hazlarýn, doyumlarýn üretildiði bir iliþkiye dönüþtüren pornografi, kadýný
n bedenini erkeðin kaba cinsel arzularýnýn edilgin bir nesnesine dönüþtürür. Ýst
enen boyutlara sokulmuþ, gerektiðinde her tür kullanýma açýk hale getirilmiþ kad
ýn bedeni, fiyatý ödendiði zaman alýnýp istenen yere götürülebilen, istenen biçi
mde kullanýlabilen bir nesneye dönüþtürülür. Böylece kadýn bedeni, satýn alana d
erin zevkler verebilen, cinsel arzularýný, tutkularýný farklý biçimlerde giderebil
diði bir zevk kutusuna dönüþtürülür. Kutunun anahtarýný ele geçirmek için, alýc
ýnýn bir hayli yüklü bir ödeme yapma gücüne sahip olmasý gerektiðine dikkat çekm
eye bilmem gerek var mý?
Bu dönüþümle birlikte, cinsellik sadece sermaye biriktirmenin yeni bir aracý olm
az, ama ayný zamanda bizzat paranýn yerine geçmeye baþlayarak, paranýn gizemli
gücünü ele geçirir. Para kazanmanýn etkin bir yolu olan fuhuþ, günümüzde pornogr
afi biçiminde yeniden yapýlandýrýlarak, cinselliði paradan daha çekici bir güce
dönüþtürmüþtür. Pornografik bir biçime büründüðünden bu yana cinsellik, baþta pa
ra olmak üzere, her þeyi kendine uyarlamaya baþlar.
Cinselliðin bu çekici gücünden yararlanmak için, kadýn ya da erkek pek fark etme
z, herkes bedenine sýk sýk çeki düzen vermeye yönelir. Bedenin cinsel çekiciliði
artsýn diye sýký bir rejimden geçer, zayýflamaya çalýþýr, estetik cerrahinin ya
rdýmýyla orasýný keser burasýný biçer, bedenini karþýdakinin cinsel beðenisine u
ygun hale getirir. Kendini yeni ve þýk giysilerle süsler; ayrý ve farklý bir c
azibelik katsýn diye cep telefonlarýyla, arabalarla, katlarla, yatlarla donatýr
durur.
Pornografi, olumsuz sonuçlarý açýsýndan bakýldýðýnda, biçimsel açýdan erkek ve k
adýný birlikte etkiler görünse de, daha çok kadýnýn bedenini, erkek cinselliðini
n edilgin bir nesnesine dönüþtürerek, kadýný hedef alýr.
Elde edilmeden önce, kadýnýn iri gözlerinin, kalýn dudaklarýnýn, ince ve uzun bo
yunun baþ döndürücü, yürek yakýcý, ayaklarý yerden kesici etkisine kendini kaptý
rmýþ olan erkek, bir kez bu bedeni elde edip, cinsel arzularýný giderdikten sonr
a, kullanýlmýþ bir eski eþya gibi bir kenara býrakýr. Kadýnlar, bedenlerini eski
si gibi çekici kýlmak için, yeni rejimlere girer, estetik cerrahlara baþ vurur,
seksologlardan geçer, piskologlara sýrtýný verir, sonunda bir baþka erkeði çeki
m alanýna sokabilmek için sürekli çýrpýnýrlar.
Erkek, kadýnýn bedeninden farklý tatlar almak, çeþitli hazlar tatmak, deðiþik he
yecanlar, coþkular yaratmak için, evirip çevirir, istediði biçime sokmak için or
asýný keser, burasýný biçer, ütüler bir güzel bedenini kadýnýn. Öyle ki kadýnýn
bedeni, erkek için farklýlaþtýrýlmýþ, çeþitlendirilmiþ, iþlenerek marjinalleþtir
ilmiþ heyecanlarýn, coþkularýn, zevklerin, tatlarýn kaynaðý olup çýkar. Bir kez
içindeki enerjiyi tüketti mi, zevk kaynaklarýný kuruttu mu, artýk bedeni bir ke
nara býrakmanýn zamaný gelir.
Erkek bir yandan kadýnýn bedenini, cinsel hazzýn ve doyumun kaynaðý yapýp daha ç
ekici kýlar; ama öte yandan kadýna yönelik kimi bilinçaltý korkularýný yenmek, i
ktidarsýzlýðýný örtmek için, kadýný cinsel açýdan ele avuca sýðmaz, arzularýna s
ýnýr çizemeyen, güdülerini kontrol edemeyen, doyumsuz, hastalýklý bir varlýk ola
rak alýr; günah iþleme eðilimlerini kendinde potansiyel olarak taþýyan cadýlara,
büyücülere benzetir sýk sýk.
Pornografi, bedeni güzelleþtirir görünürken, gerçekte hem bedenin hem de ruhun ç
irkinleþmesine yol açar. Ýnsanýn bedeni ruhundan baðýmsýz ve onun dýþýnda yer al
an bir nesne deðildir; bedende olup biten her þey ruha yansýr, ruhsal süreçlerde
bedende iz býrakýr. Eðer içinde yer aldýðýmýz iliþkiler bedenimizi kirletiyorsa
, ruhumuzu bu kirlenmenin dýþýnda tutmak olanaksýzdýr. Kirden paslanmýþ bir bede
nin izleri, ruhun derinliklerinde kök salar. Bedendeki kir, pas sürdükçe, bunlar
ýn ruhtaki izlerini söküp atmak olanaksýzdýr. Çoðu kez, bedeni kirletmenin yolu,
ruhu ele geçirip kirletmeden geçer. Kendini kirden, pastan koruyabilen bir ruh,
bedenin kirletilmesine asla izin vermez. Örneðin tecavüze uðrayan bir kadýnýn d
ireniþi karþýsýnda, saldýrganlar bedenini teslim almýþ olsalar bile, ruhunu tesl
im alamadýklarýndan, tecavüzden sonra bile kirlenmez, temizliðini, masumluðunu,
yalýnlýðýný her zaman korur. Kadýnýn ruhsal direniþini kýrmak için, ataerkil top
lum, saldýrýyý yapanýn ruhsal sakatlýðýný teþhir edip, bu tür saldýrýlarý, insan
lýk suçu sayýp yasaklayacaðýna, dönüp saldýrýya uðrayan kadýnýn bedeninin dolayý
sýyla ruhunun kirlendiðini ileri sürer; saldýrýya uðramýþ kadýný, kirletilmiþ ka
dýn olarak toplumdan tecrit edip, potansiyel bir suçlu gibi oracýkta mahkum eder
.
Ruhu kirleten bedensel birleþmeler, sevme yetisini sýnýrlayarak, düþ kurma kapas
itesini körelterek, duyarlýlýðý yok ederek aþýk olma gücünü ortadan kaldýrýr. Ký
saca söylersek, ruhunuzu üst katta dinlendirip, bedeni alt katta birilerine sun
amazsýnýz. Kiþiliðinin alt üst katlarý yoktur; iç içe geçmiþ, karþýlýklý olarak
birbirlerini koþullayýp tamamlayan, organik bir bütünlüðün iki deðiþik yaný vard
ýr sadece. Ancak aklýn soyut iþleyiþinden yola çýkarak, soyutlamanýn soðuk ve du
yarsýz yolunu izleyerek, bedenle ruhu birbirinden ayýrýp, alt ve üst katlara yer
leþtirerek, ruhunuzu kendinize ayýrýp, bedeninizi bir baþkasýna sunabilirsiniz.
Bedenin dilinden az ya da çok anlayan herkes, bedene dokunulduðu zaman, kimi ruh
sal süreçlerin nasýl kendiliðinden harekete geçtiðini bilir. Zihinsel uzanýmlarý
olan arzularýmýzý kabartan bir okþayýþýn, heyecanlarýmýzý yükselten bir çekici
bakýþýn, coþkularýmýzý kabartan sýcak bir nefesin, içimizdeki ateþi alevlendire
n ýlýk bir ten kokusunun, bedensel güçlerimizi hareket geçiren yumuþak bir doku
nuþun, tahrik edici sýcak bir öpücüðün üstümüzde býraktýðý etkiye ruhumuz kapalý
olamaz.
Bedenin dili, kimi zaman çözümü güç olan sýr dolu, gizemli anlamlar taþýr; bu an
lamlar renk deðiþtiren yüz hatlarýnda, buðulu gözlerden fýþkýran ýþýklarda, du
daklardan dökülen çekici seslerde ortaya koyar kendini. Bu iþaretler, kendi baþl
arýna yeni anlam üreten, yeni anlamlarýn üretilmesinin yolunu açan çaðrýþýmlarý
baþlatan iþaretler olarak, farklý iþlevler üstlenirler. Jestler ve mimikler, ýþý
klar ve sesler önceden bastýrýlmýþ ve geriye itilmiþ bir çok isteðin, arzunun, g
üdünün farklý biçimlerde kendini dýþavurmasýnýn iþareti olabilirler.
Ýster farklý cinsten olsun, isterse eþcinsel olsun, iki kiþi arasýnda gerçekleþe
n cinsel iliþkinin ortaya çýkardýðý hazzýn ve doyumun en yükseðe çýkarýlmasý, aþ
k açýsýndan ne anlam ifade eder? Aþk, bu tür bir doyumu amaçlarken, doyumun eks
ik ya da yetersiz gerçekleþmesi aþký yaralar mý ? Aþkýn asýl kaynaðý, cinsel haz
zýn ve doyumun çeþitlendirilmesi, farklýlaþtýrýlmasý, en çoklaþtýrýlmasýnda mý y
atar? Ethik bir içeriðe sahip olmayan, estetik biçimde giderilemeyen cinsel arzu
larýn, isteklerin aþktaki yeri ne? Bu isteklere ve arzulara, hazlara ve çoþkular
a sýnýr çizecek bir ethik ölçü var mýdýr? Sýnýrlandýrýlmamýþ bir hazzýn ya da do
yumun, aþkýn içinden fýþkýrýp geldiði duyarlýða katkýsý nedir? Kiþiliðin zengin,
çok yönlü ve özgür biçimde geliþmesine cinsellik ne türden bir etkide bulunur?
Bu türden sorular, bizi cinselliðin içeriðini ethik açýdan sorgulamaya götürür.
Eðer aþký kiþiliðimizin bir parçasý olarak alýp, deðerlerimize, inaçlarýmýza ve
davranýþ biçimlerimize uygun gelen bir anlam yüklemek istiyorsak, cinselliðin iç
eriðini ethik açýdan sorgulamadan kaçýnamayýz.
Toplumsallýk, kiþiliðin çok yönlülüðünü dile getirir. Ethik ise, bu çok yönlülüð
ün özgül bir yaný olarak karþýmýza çýkar. Toplumsal bir varlýk olarak insanýn ür
ettiði tüm iliþkilerde olduðu gibi, aþk ve cinsellik iliþkisinin de ethik bir iç
eriðe sahip olmasý olaðandýr. Bu içerik, kendisine uygun bir esetik biçim içinde
gerçekleþmediði zaman, kiþiliðin geliþmesi için gerekli olan canlýlýðý, zindeli
ði ortaya çýkarmaz. Burada önemli olan, kiþiliðin zenginleþmesine yol açan, duya
rlýðýn güçlenmesini olanaklý kýlan bir ethikin nasýl oluþturulacaðýdýr. Ýnsanýn
duyarlýðýný artýran, kiþiliðini zengin, çok yönlü ve özgür kýlan bir ethik olmak
sýzýn, üretici ve yaratýcý faaliyeti insani bir içerik kazanmaz, genellikle ter
s iþleyerek, yýkýcý olaylarýn kaynaðý olmaya baþlar. Ayný þey aþk ve cinsellik i
çinde geçerlidir. Bu türden bir ethikin temelinde ise, iliþki içine giren kiþile
rin birbirlerini özgür varlýklar olarak alýp almamalarý gerçeði yatar.
Cinsel iliþkiye ethik bir içerik kazandýrmanýn yolu, cinsel iliþkinin, kadýný er
keðe baðýmlý kýlan bir iliþki olmaktan çýkartýlarak, ister farklý cinsler arasýn
da ortaya çýksýn, ister eþcinseller arasýnda, iliþki içine giren kiþiliklerin öz
gür iradelerine dayanan, onlarýn ortak çýkarlarýný içeren, kiþiliklerini karþýlý
klý olarak geliþtirebilen bir iliþkiye dönüþtürülmesidir.
Ruhumuzun bir parçasý, kiþiliðimizin canlý taþýyýcýsý olan bedenlerimizi birer
iþporta malzemesi gibi kullanmanýn önüne geçebilmek için, cinsel iliþkinin ethik
bir içerik kazanmasý gerekir. ethik kendi içinde özgürlüðü içerir, taþýr, aktar
ýr. Bu nedenle iliþkilerin baþlatýlmasýnda olduðu gibi, ayrýlma kararlarýnda da
özgür iradeler devrede olmalýdýr. Özgür kararlar sonucunda biten iliþkilerde kiþ
ilikler daha az yara alýr, iliþkinin ürettiði ürünler, bir sonraki iliþkinin zen
ginleþmesine daha fazla katkýda bulunur, yeni iliþkiyi besler. Böylece paylaþýla
n tatlarýn, hazlarýn, doylumlarýn en çoklaþtýrýlmasýnda olduðu gibi, bunlara son
verilerek yeni iliþkilere yönelinmesinde de, kiþiliklerin ethik açýdan çökmesin
in, estetiksel açýdan duyarsýzlaþtýrýlmasýnýn önüne geçilmiþ olunur.
Ataerkil kurallarýn, deðerlerin ve davranýþlarýn düzenlediði, denetlediði ve yö
nlendirdiði bir iliþki içinde yer alan kadýn ile erkek arasýnda gerçek bir eþitl
ikten ve özgürlükten bahsedilemez. Erkeðin kadýný denetim altýna aldýðý bu tür i
liþkilerde, taraflar arasýnda ortaya çýkabilecek karþýlýklý yardýmlaþmayý, dayan
ýþmayý, iþbirliðini olanaklý kýlmadýðý gibi, kendiliðinden oluþan kimi ortak pay
laþým alanlarýný da yok eder.
Farklý seviþme tekniklerinin denendiði, farklý birleþme pozisyonlarýnýn oluþturu
lduðu erotik seviþme biçimleri vasýtasýyla ortaya çýkarýlan (eðer ethik içeriðin
den ve estetik biçiminden arýndýrýlmýþsa) farklý coþkular ve heyecanlarýn, çeþit
li hazlarýn ve doyumlarýn, kiþiliklerin geliþtirilmesinde herhangi bir olumlu e
tkisi yoktur. Tersine bu coþkular, hazlar ve doyumlar, cinselkolizmin içinde bes
lendiði mayayý oluþturan, hastalýklý, doyumsuz iliþkilerin kaynaðýný oluþtururla
r. Baþ döndürücü kokulardan, nefes kesici iniþ çýkýþlardan, ayaklarý yerden kese
n þehvet çýðlýklarýndan sözde derin anlamlar bulanlar bedensel boþalýmlarý yücel
tirler. Oysa kendi baþýna alýndýðý zaman, kiþiliðin geliþmesine katkýda bulunan
saðlýklý hazlarýn ve doyumlarýn ortaya çýkmasýndan çok, cinselkolizmin içinde yü
zdüðü, yapay olarak oluþturulmuþ, yabancýlaþtýrýcý ve baðýmlý kýlýcý alýþkanlýkl
ara kaynaklýk eden hazlarý ve doyumlarý üretirler. Eðer yapay hazlar, yabancýlaþ
týrýcý doyumlar, insan kiþiliðinin geliþmesine olumlu bir katkýda bulunsaydý, o
zaman tüm uyuþturucular ve bunlarýn ortaya çýkardýðý alýþkanlýklar, geliþmiþ, z
engin ve çok yönlü bir kiþiliðin parçasý olurdu. Oysa uyuþturucular, yapay olara
k üretilmiþ, insaný ethik açýdan körelten, estetik açýdan duyarsýz kýlan hazlar
ý ve doyumlarý en yükseðe çýkarma iþlevini üstlenirler.
Ethik açýdan çökmüþ, estetik açýdan köreltilmiþ tipler, kimi zaman edilgin, sili
k davranýþlar sergilerler, kimi zaman da bu silik görüntü altýnda saklý olan, he
r türden saldýrýyý gerçekleþtirmeye hazýr tipler olarak karþýmýza çýkarlar. Ayn
ý þey cinselkolizmde de karþýmýza çýkar. Cinselkolizmi alkolizmden ayýran en öne
mli özellik, cinsel güdülerin doðrudan devreye sokulmasýnýn ortaya çýkardýðý alý
þkanlýklardan beslenmesinin yaný sýra, bireyin kendi baþýna gerçekleþtiremeyeceð
i bir oluþum olmasýdýr.
Lezbiyenlik, farklý cinsten kiþiler arasýnda ortaya çýkan iliþkilere karþýt olar
ak alýnan eþcinsel iliþkilerin bir biçimi olarak deðil de, daha çok heteroseksüe
l iliþkinin baðýmlýlaþtýrýcý, sömürücü ve yabancýlaþtýrýcý içeriðine yönelik bi
r siyasal protesto hareketi olarak alýndýðý zaman, feminist hareketin doðal bir
bileþeni olarak kabul edilir. Bu anlamýyla lezbiyenlik, cinsel çeþitliliði amaçl
ayan, farklýlaþtýrýlmýþ cinsel hazlarý, çeþitlendirilmiþ cinsel doyumlarý üretm
eye yönelik bir iliþki biçimi olmaktan çok, kimi siyasal ve ideolojik iþlevler
üstlenmiþ bir toplumsal hareket olarak görülür. Bu baðlamda lezbiyenlik, farklý
bir cinsel iliþki alternatifi olmaktan çok, varolan heteroseksüel iliþkiye bir p
rotesto, bir meydan okuma biçimi olarak alýnmalýdýr.
Karþýt cinsler arasýnda ortaya çýkan, kadýný erkeðin kaba cinsel arzularýnýn edi
lgin nesnesine dönüþtüren, erkek gücünün içinde filizlendiði, erkek soluðunun ka
dýný her açýdan kuþatýp boðduðu heteroseksüel iliþkiye tepki olarak ortaya çýkan
lezbiyenliði, erkek cinsi içinde ortaya çýkan ve bir bakýma heteroseksüel iliþk
iyi yadsýyan homoseksüel iliþkiden ayýran en önemli yan, varolan cinsel iliþkile
re bir alternatif olmanýn ötesinde, bu iliþki biçimini yadsýyan bir siyasal ve
ideolojik içeriðe sahip olmasýdýr.
Cinsel içerikli aþk, iliþki içinde yer alan kiþilikleri geliþtiren saðlýklý bir
cinselliði içerir. Cinselliðin ürettiði coþkularý ve heyecanlarý, hazlarý ve doy
umlarý içeren aþk, ayný zamanda onlarý besler, beslenir, güç bulur. Cinsel heyec
anlarý ve coþkularý üst düzeye çýkarmak, cinsel hazlarý çeþitlendirmek, doyumlar
ý artýrmak, aþkýn içinde beslendiði enerjiyi dile getirir. Bu anlamda aþk, iliþk
i içine giren kiþilerin özel çabalarýný gerektirdiði gibi, yüksek bir duyarlýlýk
içinde birbirlerine gösterdikleri özenden beslenir. Duyarlýlýðýn kesintiye uðra
dýðý yerde, cinsel iliþki daha baþlamadan sakat doðar, bu iliþkiyi üreten aþkýn
büyüsü bozulur.
Üstümüzdeki çarpýcý etkisi ne kadar yüksek olursa olsun, cinsel doyumlarýn ve ha
zlarýn giderilmesi, biriken fiziksel enerjinin tüketilmesine ya da bastýrýlmýþ g
üdülerin kendilerini farklý kanallardan dýþavurmalarýna yol açtýðý zaman, özgürl
eþtirici aþklara kaynaklýk etmez. Bu türden iliþkiler kimi bilinçaltý çatýþmalar
ýn gevþemesine yol açsa da, kendi baþýna kiþilikleri geliþtiren, zenginleþtiren
üretici ve yaratýcý aþkýn doðmasýna yol açmaz. Yaratýcý ve üretici iliþkilere ka
palý olan cinsel birleþmeler, kimi heyecanlarýn ve coþkularýn ortaya çýkmasýnýn
kaynaðý olurlar, ama sözkonusu heyecanlarý ve coþkularý, hazlarý ve doyumlarý, s
ýkýcý bir gelgit hareketinin ortaya çýkardýðý basit bir fiziksel boþalmanýn ötes
ine götürmez.
Cinsel hazzýn ve doyumun aþk içindeki yeri ne kadar önemli olursa olsun, yine de
ürkek bir bakýþýn, titrek bir sesin, buðulu bir göz süzmesinin, kaçamak bir du
dak büküþün ruhumuzda yarattýðý esrarengiz heyecaný, coþkuyu açýklayamaz. Ýçimiz
de kopan sert fýrtýnanýn baþlatýcýlarý olarak, bu imlerin ne türden anlamlar yük
lendiðini, çoðu kez imlerin taþýyýcýlarý bile bilemez. Sevgilinin ürkek ya da gi
zemli bakýþlarýnda kaybolmanýn, titrek ya da çekici sesinin içinde yitip gitmen
in derin anlamýný, cinsel hazlar ve doyumlar tüketemez. Gözlerden fýþkýran kývýl
cýmlar, çoðu zaman yaþama güdülerimizi harekete geçirir, iç dünyamýzýn karanlýkl
arýný aydýnlatan parlak bir ýþýða dönüþür; dudaklardan dökülen titrek bir sesin
büyüleyici rüzgârý, temmuz sýcaðýnda bizi kavuran aþk ateþini söndüren bir soðu
k pýnar olur, akar durur içimize.
HANGÝSÝ DAHA SÜRÜKLEYÝCÝ;
TUTKULU AÞK MI, ROMANTÝK AÞK MI ?

Aþkýn duygusal içeriðini dikkate aldýðýmýz zaman, iki tür aþktan bahsetmek olana
klýdýr: Romantik aþk ve tutkulu aþk. Her iki aþk kendini, duygularýn yoðunlaþtýr
ýlmasý yoluyla heyecanlarýn, coþkularýn, hazlarýn ve doyumlarýn en çoklaþtýrýlma
sý biçiminde ortaya koyar. Yine de, duygulara yüklenen anlam açýsýndan iki aþk b
içimi arasýnda önemli ayrýmlar vardýr. Romantik aþk, cinsel içgüdüleri sýnýrland
ýrýp, baskýlama yoluyla denetim altýna alýnmasýný içeren, kýsmen cinsel içgüdüle
rden arýndýrýlmýþ bir duygusal yoðunlaþmayý içermesine karþýn; tutkulu aþk, daha
çok cinsel hazzýn ve doyumun en çoklaþtýrýlmasýný amaçlayan bir duygusal yoðunl
aþmayý içerir.
Tarihsel açýdan baktýðýmýz zaman, romantik aþkýn feodal toplumlarda ortaya çýktý
ðýný görmekteyiz. Günümüzde kazandýðý anlamdan farklý bir biçimde, romantik aþk,
feodal toplumda soylu sýnýf üyeleri arasýnda ortaya çýkan baðýmlýlýk biçimlerin
i meþrulaþtýrma iþlevini üstlenmiþtir. Bu biçimiyle romantik aþk, ne feodalizm ö
ncesi toplumlarda ne de kapitalist toplumda karþýmýza çýkan, duygu içeriði yükse
k olan platonik aþka benzer.
Romantik aþk, feodal toplumda soylu sýnýfýn iç çatýþmalarýný yumuþatmaya yönelik
olarak, kimi siyasal ya da ideolojik iþlevler üstlenecek biçimde ortaya çýkmýþt
ýr. Bu aþk içinde genç þövalyenin efendisi olan senyörün olgun hanýmýna duyduðu
duygusal yakýnlýk, cinsel içgüdüleri baskýlayýp geriye itilmesini içerecek tarzd
a, salt duygusal bir yoðunlaþma biçiminde ortaya çýkar.
Cinsel içerikli coþkularýn ve heyecanlarýn, doyumlarýn ve hazlarýn ortaya çýkard
ýðý iç gerilimi denetleyen, cinsel içgüdüleri baskýlayýp geri itilmesi yoluyla,
bedeni esnekleþtirerek ruhu uysallaþtýrmayý amaçlayan bir duygu oyunudur romanti
k aþk. Bu duygusal oyun, soylu sýnýfýn iç çatýþmalarýný yumuþatarak denetim altý
na alýr. Bu oyunun içinde yer alan genç þövalye, senyörün hanýmýna olan duygusal
yakýnlýðýndan dolayý kendini malikanenin bir parçasý olarak görür.
Ataerkil deðerler açýsýndan senyörle örtüþen þövalye, bu yoldan efendisine olan
baðýmlýlýðýný içselleþtirerek benimser. Böylece, senyör bir yandan hanýmýnýn kim
i hoþnutsuzluklarýný farklý kanallara aktararak, ona duygusal oyunlarla beslenen
bir dünya yaratarak, kendi kendisini avutmasýný olanaklý kýlacak yapay bir doyu
mun içine sokar; öte yandan silahlý birliklerin taþýyýcýsý olan þövalyeyi kendin
e baðlamanýn yeni bir yolunu bulmuþ olur.
Cinsel içgüdünün sýnýrlandýrýlarak baskýlanmasýna, geriye itilerek köreltilmesin
e yol açan bu duygusal oyun, þövalyenin hanýmýna olan tutkusunu besler. Bu oyun
içinde, genç olmanýn ortaya çýkardýðý heyecanlarý, coþkularý sýnýrlayýp denetle
yebilen, cinsel hazzý ve doyumu geri plana itebilen þövalye, senyörün sadýk bir
bekçisine dönüþür. Bedenini denetleyerek ruhunu uysallaþtýran, efendisinin deðer
lerine, isteklerine ve davranýþlarýna göre kendine bir çeki düzen veren þövalye
, düzeni tehdit eden bir güç olmaktan çýkýp, düzeni koruyan bir güce dönüþür.
Romantik aþkýn bu biçimi, yani kimi siyasal ve ideolojik iþlevler üstlenerek, s
oylu sýnýfýn iç örgütlenmesinin bir parçasýna dönüþtürülmüþ biçimi, kapitalist t
oplumda varlýðýný koruyamaz. Kapitalist toplumda, egemen sýnýf ne þövalyelerden
oluþan bir orduya gereksinim duyar ne de kendi iç örgütlenmesini saðlamak için r
omantik aþkýn içeriðinin dönüþtürülüp, farklý iþlevler üstlenmesini olanaklý kýl
an bir ideolojik araca bel baðlar. Baðýmlýlýðý içselleþtirmenin farklý araçlarýn
ý ve tekniklerini geliþtirebilmiþ olan burjuvazi, cinsel içgüdüyü baský altýna a
lmaktan çok, farklý biçimlerde iþleyerek, incelterek, dolaylý kýlarak, çeþitlili
ði artýrarak, cinselliðin gücünden ve etkisinden farklý biçimlerde yararlanmanýn
yolunu tercih etmiþtir. Burjuvazinin toplumsal konumuna, siyasal ideallerine, i
deolojik beklentilerine uygun olan aþk tipi, cinsel içgüdünün bastýrýlarak körel
tilmesini içeren klasik romantik aþktan çok, cinsel güdünün, benmerkezci, bencil
çýkarlar çerçevesinde yüceltilmesini olanaklý kýlan tutkulu aþk týr.
Empatiye dayanan özgür aþkýn tersine tutkulu aþk, kiþinin iç dünyasýna iliþkin ç
atýþmalarý içerdiði gibi, ayný zamanda iliþki içine girdiði kiþilikle etkin bir
rekabetin yol açtýðý çatýþmayý da içerir, bu çatýþmalarýn ortaya çýkardýðý denet
imsiz, kontrolsüz duygulardan güç bulur. Bu nedenle, genellikle zýt kiþilikler a
rasýnda ortaya çýkar; tek taraflý baðýmlýlýða yol açacak tarzda, keskin çatýþmal
ara yol açan kiþilikler arasýndaki iliþkilerden güç alýr.
Tutkulu aþka kendini kaptýrmýþ olan kiþi, partneriyle uyumlu, dengeli bir iliþki
ye girmektense, bir an önce karþý tarafý etkisiz kýlýp deneti altýna almak zorun
da olduðu bir rakiple mücade eder gibi, yaþar durur duygularýný. Birbirlerine çe
lme atmaktan, sýk sýk tökezlemekten, düþüp yeniden kalkmaktan zevk alýrlar, ama
iliþki bir kez kesintiye uðradý mý, kendilerini kýsa sürede derin bir çöküntünün
, keskin bir bunalýmýn içinde bulurlar. Trajik olaylar birbirini izler.
Tutkulu aþk, uyumlu kiþilikler arasýnda ortaya çýkan, hareketsiz, edilgin tipler
in ürünü olan, deðiþmez ve kalýcý baðlarla taraflarý birbirine baðlayan ölü duyg
ularýn tersine, keskin iniþleri ve çýkýþlarý içeren, sýk sýk kesilen, yeniden bi
r araya gelebilen, ama kaygan bir zeminde yer aldýðý için yeniden kopabilen, kiþ
ilik çatýþmalarýnýn olaðan hale geldiði iliþkileri içerir. Tutkulu aþklarý savun
anlar, uyumlu kiþilikler arasýnda ortaya çýkan sakin iliþkileri, durgun bir deni
ze benzetirler. Ýnsanýn içini karartan, ruhunu donduran bu tür iliþkilerin yerin
e, ruhun donmuþ damarlarýný çözüp eriten, her zaman azgýn dalgalarla boðuþmayý,
fýrtýnalarýn içinde yüzmeyi alýþkanlýk haline getirmiþ, bilinçaltýnýn derinlikle
rinde saklanýp duran gizil güçlerle oynaþmayý özel bir meziyete dönüþtürmüþ kiþ
iler için, aþkýn bir tutkuya dönüþmesi, bilinçaltýnýn kendi kendisiyle dans etme
sidir. Tutkulu aþk, kiþinin kendi kendisiyle oynaþmasý, kendi içine kapanarak, b
üyüsünü yitirmiþ bir dünyaya meydan okumasý gibidir. Tutkular, ister aþka dönüþs
ün isterse farklý biçimlerde kendini ortaya koysun, bu tür kiþilikler için yaþam
sevincinin derin kaynaðýný oluþtururlar.
Tutkulu aþklar genellikle kýsa ömürlüdür. Aniden ortaya çýkar, yýldýrým gibi çar
par, gökgürültüsü gibi sarsar, þarap gibi baþýmýzý döndürür, hoþ bir sarhoþluk i
çinde gezdirip dururken bizi, kimi beklenmedik koþullarýn devreye girmesiyle bir
likte, kesintiye uðrar, kopukluklar gösterir, sarhoþ uykusundan uyandýrýr. Tutku
lu aþkýn delidoluluðunun yerini, derin bir suskunluk, durgunluk almaya baþlar. Ý
kinci bir duygu patlamasýnýn ortaya çýkabilmesi için, kollar dururuz o gizemli a
nlarý.
Tutkulu aþkýn ortaya çýkmasý çoðu kez raslantýlara baðlýdýr, þansýn belirleyici
olduðu anlarda verir kendini sezgilere. Aþka yol açan sezgiler, genellikle kendi
baþýna ortaya çýkan tesadüfler ve þanslarla dolu olan anlarla beslenerek iþlerl
er. Bu anlar olmaksýzýn, ne yeni aþklar ortaya çýkar ne de onlara kaynaklýk eden
yeni düþler. Bu nedenle zamaný, yeri ve kiþisi belli deðildir tutkulu aþklarýn.
Beklenmedik bir yerde, bir anda ortaya çýkývermiþ, sarýp sarmalamýþtýr yüreðim
izi. Tutkulu aþkýn gizemli içeriðinin kendisini deðiþik biçimlerde ortaya koymas
ýnýn önemli bir nedeni, bu raslantýnýn, þans yüklü anlarýn belirleyiciliðidir.
Ruhta ve bedende biriken enerjiyi dýþavuran, heyecandan, coþkudan, serüvenden öt
e bir tadý yasaklayan tutkulu aþk, çoðu kez trajik süreçlerle iç içe oluþur. Den
etlenemez tutkular içinde aþkýn ruhu aydýnlatan ýþýðý zayýflar, bedenin rahatlat
ýcý gücü azalýr, aklýn yaratýcý ve üretici yanlarý körelir. Kalbimizi geniþlete
n sýcaklýðý, yakýcý bir ateþe dönüþüp içimizi kavururken, bu ateþ, romantik aþkt
a olduðu gibi, eski külleri içinde yeniden alevlenmez, bir kez söndü mü, aþkýn y
erini artýk kýskançlýk, nefret, kýzgýnlýk gibi aþka karþýt olan duygulanýmlar al
ýr.
Denetlenemez, kontrolsüz duygular anlamýnda tutkular bireyleri toplumsal kökenin
den koparýp toplumsal iliþkilerin dýþýna sürükler. Öyle ki, yalnýz kalmýþ, terk
edilmiþ olmanýn acýsýný yaþar durursunuz, her iliþki kesintisinde. Tutkulu aþkýn
yol açtýðý iliþkilerde, kiþikleri geliþtirici, zenginleþtirici sorumluluk duygu
su yerini, birbirini ele geçirip bir an önce kullanmaya, tüketip bir kenara koym
aya yol açan sorumsuzluk duygusunu býrakýr.
Tutkulu aþk, en etkin iþlediði anlarda bile, bireyi toplumsal iliþkilerden, günl
ük yapýp etmelerden koparýp, baþka bir dünyanýn insanýymýþ gibi, kendi baþýna bý
rakýr, içine kapatýr, herkesle sýk sýk çatýþma içine sokan bir gerginliðin içine
sürükler. Bu yönleriyle yýkýcý, saldýrgan güdüleri beslediði, bunlarý ortaya çý
karýp keskinleþtirdiði için, kiþiliðin üstünde geriletici etkisi de vardýr. Yine
de verili kurumlara baþkaldýrýcý, geleneksel deðerleri çözücü etkisinden dolayý
, kurulu düzen taraftarlarýna tehlikeli görünür, bastýrýlmasý için ellerinden ge
len ardlarýna býrakýlmaz.
Tutkulu aþk, nihilizm ile bireyci anarþizm karýþýmý bir duygulanýmý içerdiðinden
dolayý, sorumsuzluk ve bencillik ile önkoþulsuz verme arasýndaki sýnýr çizgisin
de gelip giden bir duygulanma biçimi olarak kendini gösterir.
Biçimi ne olursa olsun her aþk, birdenbire, farkýnda olmadan ortaya çýkan bir du
ygulaným biçimi olarak, kendini gösterir. Titrek bir ses ya da ürkek bir bakýþ,
aþka yol açan duygu yüklü heyecanlarýn, coþkularýn ortaya çýkmasýna yol açabilir
. Ayný þekilde, bir göz süzmesi, bir bakýþ kaymasý, bir saç dalgalanmasý, bir te
n kokusu ortalýðý kasýp kavuran bir duygu patlamasýna yol açabilir. Kendisini dü
zenleyen, biçimlendiren ve denetleyen aklýn niteliðine göre, bu duygular farklý
anlamlar kazanýr.
Romantik aþk, aklý tümüyle devre dýþý býrakan tutkulu aþkýn tersine, somut akýll
a uyumlu iþlediðinden, kýsmen de olsa kiþinin kendi kendisini sorgulamasýný içer
ir, ama bu sorgulama, çok yönlü bir eleþtirel analizden yoksun olduðu için, eksi
k ve yetersiz biçimde ortaya çýkar.
Romantik aþk, cinsel içgüdülerin ikinci plana itilmesini olanaklý kýlan bir duyg
u yoðunlaþmasýný içerir. Bu ise bedenlerin birleþmesinden çok, ruhlarýn birleþme
si, örtüþmesi anlamýna geldiðinden, efsanelerin dile getirdiði, (örneðin Ferhat
ile Þirin iliþkisinde karþýmýza çýktýðý biçimiyle) eski klasik temayý devralýr.
Bu aþk temalarý, gençlerin duygularýný okþayan, umutlarýný canlý tutan, heyecan
ve coþkularýný bedensel güdülere doðrudan indirgemeyen ya da bu güdülerden türet
meyen zevklerin yüceltilmesini içerir. Duyguyu denetlenemeyecek biçimde en yükse
ðe çýkaran bu aþkýn kahramanlarý erkeklerdir. Kadýn, aþk iliþkisi içinde sahip ç
ýkýlmasý ve korunmasý gereken, her an kýrýlabilecek bir antika, bulunmaz nadide
bir çiçek, deðeri biçilemez, yerine yenisi konulamaz bir süs eþyasý olarak alýný
r; sevilmesi, okþanmasý, gerektiðinde bakýma alýnýp korunmasý gereken bir edilgi
n varlýk olarak karþýmýza çýkar.
Tüm aþk efsanelerinde olduðu gibi, Ferhat ile Þirin de de, kadýn, aþýk olduðu erke
ði bir kahraman gibi görmekte, erkeðin türlü türlü maceralara atýlýp, farklý kah
ramanlýklar gösterdikten sonra, gelip kendisini almasýný beklemektedir. Kadýn, k
endisini seven, ona ismini veren, onu koruyup kendi dünyasýnýn bir parçasýna dön
üþtürecek bir kurtarýcýyý, bir prensi, bir kahramaný bekler.
Ýster klasik biçimde olsun, isterse çaðdaþ görünümde karþýmýza çýksýn, erkek akl
ýnýn ve dilinin örgütlediði tüm aþklarýn kahramanlarý erkeklerdir; bu aþklar, he
r zaman ve her durumda sevgilisini kanatlarý altýna alýp koruyabilen cesur bir e
rkek tipini yüceltip dururlar. Bu tipin oluþturulmasýnda, düþlerin etkin olduðu
bir yüceltme devreye girer her zaman. Bu yüceltme içinde kadýn, erkeði yüreðinin
kahramaný olarak görürken, erkek ise aþýk olduðu kadýný masumluðun, saflýðýn, t
emizliðin ve yalýnlýðýn timsali olarak görür. El deðmemiþ, toz konmamýþ bakir bi
r tanrýçadýr o.
Ferhat ýn Þirin için daðý delmesi, ya da Mecnun un Leyla için uçsuz bucaksýz çölleri
geçmesi, aþkýn, insanýn yaratýcý yeteneklerini, gizil güçlerini ortaya koymasýn
ýn en yetkin biçimi olduðu savýný kanýtlar nitelikte. Ayrýca, tek yanlý sevmeyi,
tehlike anlarýnda sevgilisini korumak için kendini feda edebilmeyi, bencil çýk
arlardan arýnmýþ bir kendini sunmayý da içerir. Ama tüm bu yetenekler, deðerler,
davranýþ biçimleri, etkin bir özne olarak alýnan erkeðe mal edildiðinden, erkek
aklýnýn ve dilinin ördüðü bu aþk temalarý, ayný zamanda erkeðin gücünü, üstünlü
ðünü ve kahramanlýðýný da dolaylý biçimde dile getirir.
Hangi biçimiyle alýnýrsa alýnsýn, aþka yol açan duygulanýmlar, günlük yaþantýmýz
da edindiðimiz, daha sonra bastýrma ve geriye itme mekanizmasý tarafýndan bilinç
altýnýn derinliklerine yollanmýþ kimi deðerlerin, inanýþlarýn, düþüncelerin izle
rini taþýrlar. Bilincimizin derinliklerine yerleþmiþ güdüleri, arzularý, istekle
ri bilinçaltýndan gün ýþýðýna çýkarýrlar. Bu yoldan, sýk sýk yaþamýmýza yeni anl
amlar, yeni tatlar katarlar. Buna karþýlýk, içinden çýkýp geldikleri ve bir parç
asý olduklarý bilinçaltý, anlama ve bilme yetimize kapalý olduðu için, kökenleri
büyük oranda karanlýkta kalýr. Orhan Veli nin aþaðýdaki vurucu imgelerinin dile g
etirdiði gibi, bu türden bir aþkýn etkisi hissedilebilir, yaþanabilir ama tam ol
arak açýklanýp ifade edilemez:
Anlatamýyorum,
Aðlasam sesimi duyar mýsýnýz
mýsralarýmda,
Dokunabilir misiniz gözyaþlarýma,
ellerinizle
Bilmezdim þarkýlarýn bu kadar güzel,
Kelimelerin ise kifayetsiz olduðunu,
Bu derde düþmeden önce
Bilinçaltýnýn kendiliðinden, farkýnda olmadan, dolaysýz biçimde dýþavurumunun or
taya çýkardýðý kimi isteklerin, arzularýn yoðurduðu bir duygulaným biçimi olmasý
, aþkýn bilince kapalý, tümüyle bilinçdýþý bir süreç olarak alýnmasýna yol açmaz
. Daha çok aþkýn ortaya çýkýþýna kaynaklýk eden duygularýn ve süreçlerin en azýn
dan kýsmen bilinçsizce yaþandýðý söylenebilir. Aþkýn, bilinçaltýyla olan bu baðý
ný, yüzyýllarýn gerisinde, yitik zamanlarýn puslu gölgesi içinden çýkýp gelen Sh
akespeare, kendine has, çarpýcý, vurucu, daðýtýcý imgeleriyle þöyle dile getirir
:
Aþk, iççekiþlerin nefesiyle yükselen bir dumandýr,
Aþýklarýn gözlerinde parýldayan bir ateþin arýnmasýdýr,
Aþklarýn gözyaþlarýný besleyen bir denizin hýrsýdýr,
Baþka nedir ki ?
Dikkatli bir çýðlýk,
Doðal bir kin,
Tadý bitmeyen bir þekerdir

Ustaca örülmüþ olan bu imgelerin içeriðini çözümleyip, farklý bir söylem içinde
yeniden dile getirdiðimiz zaman, aþkýn hem bilinçaltýyla derin bir iliþki içinde
olduðunu, hem de aþkýn ortaya çýkmasýna yol açan bilinçaltýnýn dýþavurumlarýnýn
her zaman güzel, iyi ve hoþ þeyler olarak ortaya çýkmadýðýný; fakat ayný zamand
a dramatik ve trajik süreçleri içeren, kim acýlarýn, üzüntülerin ortaya çýkmasýn
a yol açtýðýný da görürüz. Yani aþk her zaman tat vermez, bazen yoðun hazlarýn,
yüksek coþkularýn içinde süzülüp gelen derin üzüntüleri, acýlarý da içerir.
Bilinçaltýnýn, toplumsal gerçekliði meþrulaþtýrma iþlevini üstlenmiþ olan üstben
tarafýndan, ben in kullanýlmasý yoluyla denetim altýna alýndýðýný; bu yoldan kimi
duygularýn, arzularýn, içgüdülerin bastýrýlarak geriye iletilmesi sonucunda sak
at býrakýlmýþ, eksik, sýnýrlý kýlýnmýþ biçimlerini kendinde topladýðýný düþündüð
ümüz zaman, bilinçaltýnýn farklý dýþavurumunun ürünü olarak aþklarýn neden traji
k süreçleri içerdiðini daha iyi anlamýþ oluruz. Aragon un mutlu aþk yoktur imgesini
de bu baðlamda ele almak gerekir:
Hiçbir þey verilmiþ deðildir insana, ne güç
Ne güçsüzlük, ne yüreði kollarýný açtýðýna
Ýnandýðýnda bir haçtan farklý deðildir gölgesi
Kavradýðýný sandýðýnda ezer býrakýr mutluluðu
Garip acýlý bir ayrýlýk yaþamý
Mutlu aþk yoktur.
Güzelim, biricik aþkým, yaram benim
Yaralý bir kuþ gibi taþýrým seni
Bilmeden bakýp geçenler
Tekrarlar ardýndan ördüðüm sözcükleri
Ve ölüverir uðrunda iri gözlerim
Mutlu aþk yoktur.
Yaþamayý öðrenmenin vakti geçti artýk
Birleþen yüreklerimiz aðlasýn gecede
En küçük þarký için nice mutluluklar gerek
Nice piþmanlýk bir titreyiþ ödemeye
Bir gitar ezgisine nice hýçkýrýk
Mutlu aþk yoktur...
Ýçerdiði trajik öðelere karþýn yaratýcý içeriðinden dolayý, aþký özgürleþmenin en
yetkin itkisi olarak alan Aragon, aþktan vazgeçmenin, özgürlükten, dolayýsýyla i
nsan olmaktan vazgeçmek anlamýna geldiðine iþaret eder. Aþk, yaratýcý ve üretici
etkinliðin kaynaðý olan duyarlýðýn özel bir biçimi olarak, duyarlýðýn diðer iki
özgül biçimi olan düþ ve özgürlükten ayrý ele alýnamaz. Bunlar birbirlerini tam
amlar ve koþullarlar. Dolayýsýyla, düþü zayýf, aþký eksik olan bir insanýn, özgü
rleþme süreci de çarpýk, güdümlü gerçekleþecek ve bu nedenle yetersiz olacaktýr.
Aþkýn, özgürleþtirici güçlerin yaný sýra, birlikte üretmenin ve paylaþmanýn orta
ya çýkardýðý güveni sýk sýk kesintiye uðratan ayrýlýklarý da içermesini, Brecht i
n þu usta imgelerinde görmekteyiz:
Bak þu gökyüzünde yay çizen turnalara!
Bir bak da gör, yanlarýna katýlan bulutlar
Yaný baþlarýndaydý, yanlarýna katýlan bulutlar,
Yaný baþlarýndaydý, onlar koparken bir yaþamdan,
Kopup da bir baþka yaþama kanatlanýrken daha;
O bulutlarla ayný yükseklikte, ayný ivecenlikte
Yanyana gibidirler ikisi de yalnýzca:
Turna bulutla bölüþürdü güzel göðü
Þuncadýr birlikte kanatlandýklarý.
..........
Uçup giderler, birbirine ölesiye tutkun
Nereye böyle ?
Hiçbir yere
Nereden, kimden bu kaçýp geliþ?
Herkesten, her yerden.
Ne zamandýr birlikte olduklarýný mý sordunuz?
Kýsa süredir.
Ne zaman ayrýlacaklar?
Yakýnda.
Güvenli bir tutamaktýr sevgi öyleyse sevenlere.
Bir dayanak.
Kendi içinde ayrýlma gücünü potansiyel olarak taþýyan, sýk sýk kesintiye uðrayar
ak trajik süreçlere kaynaklýk eden, hüzünlü ayrýlýklarý mutlu birlikteliklerin ö
nüne koyabilen böylesi bir duygulanýmdan insanlar neden vazgeçemezler? Doðalarýn
ýn zorunlu bir parçasý olduðu için mi, yaratýcý ve üretici güçlerin içinde yüzdü
ðü duyarlýðýn bir ürünü olduðu için mi, kendilerini özgürleþtiren gizil bir güç,
yüreklerinden kopup gelen bir fýrtýna olduðu için mi, neden kopamazlar aþktan p
ek bilinmez.
Aþk, soyut aklýn arayýp bulduðu, türlü tekniklerin yardýmýyla ortaya çýkardýðý b
ir keþif ya da icat deðildir; kendini farkýnda olmadan, birdenbire sezgiyle orta
ya koyabilen yürek atýmýdýr. Ýnsanlar, akýllarýyla deðil yürekleriyle aþýk olurl
ar; karþý tarafla kýsmi bir içsel bütünleþmeye yol açan empatinin temelinde soyu
t akýl deðil, kendini sezgilerde ve tasarýmlarda ortaya koyan yürek atýmlarý yer
alýr. Akýl sonradan devreye girer, içerdiði ve üstlendiði iþlevlere göre farklý
biçimlerde iþler bu yürek atýmlarýný. Akýl ile yürek arasýndaki bu iliþkiyi Lan
gston Hughes þöyle dile getirir:
Yola çýkýnca bir insan hiçten baþlayarak
Yola çýkýnca bir insan, elleri boþ ama temiz,
Bir insan bir dünya kurmak için yola çýkýnca,
Ýlkin kendinden baþlar iþe,
Yüreðindeki inançtan.
Çünkü oradadýr yaratma isteði ve hýzý ve gücü
Önce yüreðinde bulur kuracaðý dünyayý insan
Sonra baþlar insanda akýl bir yol aramaya....
Kýsaca söylersek aþk, ussal sorgulamalarýn, mantýksal çýkarýmlarýn, eleþtirel an
alizlerin deðil, yürek atýmlarý biçiminde kendini ortaya koyan bilinçaltýnýn i
þidir. Bu açýdan bakýlýnca aþk, duyarlýðýn etkin öðeleri olan, yaratýcý etkinlið
imizin özünü, kiþiliðimizi özgürleþtirici yanýný oluþturan düþlerle birlikte iþl
er. Ýnsanlar, yaratýcý ve özgür bir varlýk olarak, duyarlýklarýný koruyup geliþt
irdikleri sürece, sýk sýk aþýk olurlar. Aþýk olma yetisi ya da gücü, insanda pot
ansiyel olarak varolduðu için, bireylerde görece farklý niceliklerde ve nitelikl
erde daðýlmýþ olmasýna karþýn, herkesin ortak mayasýný oluþturur. Aþký, özel eði
tim ya da baþka kimi araçlar vasýtasýyla üstün yetenekler, beceriler kazanmýþ se
çkin kiþiliklerin bir ürünü olarak aldýðýmýz zaman, aþkýn yaratýcý ve özgürleþti
rici güçünü yok etmiþ oluruz.
Kiþiliklerin bölünüp parçalandýðý, deðerlerin ve davranýþlarýn birörnekliðe, yet
enek ve becerilerin tek yanlý uzmanlaþmaya zorlandýðý þu rasyonel dünyada, duyar
lýlýkla birlikte aþk da kurumuþtur. Rasyonalizmin kuru ve soðuk rüzgârý, tek ya
nlýlýðýn ortaya çýkardýðý monotonluk, birörnekliðin yol açtýðý biçimsizlik, stan
dartlaþmanýn oluþturduðu duygu yoksunluðu, aþk için gerekli olan büyülü ortamý
yok etmiþtir, gizem yüklü duygularýn varlýðýna son vermiþtir. Bu körler ve saðýr
lar dünyasýnda ne düþe, ne de aþka yer vardýr. Büyüsü bozulmuþ, gizemini yitirmi
þ bu dünyada canlý yürek atýmlarýnýn yerini zamanýn ritmik akýþý almýþtýr; aklýn
tek yanlý iþleyiþi, bilgisayarlarýn ve robotlarýn mekanik iþleyiþi yürekten kop
up gelen ýþýklarýn, parýltýlarýn yerine geçmiþtir. Seslerin, renklerin, çizgiler
in birbiriyle olan canlý dansý, yerini içeriði boþ sözcüklerin, simgelerin, göst
ergelerin basit oyununa býrakmýþtýr. Artýk aþka vedanýn zamaný gelmiþ, geçmiþtir
bile.
HANGÝSÝ DAHA ÝTÝCÝ;
DON JUAN MI, KAZANOVA MI?

Dünya edebiyatýnýn ilginç iki tipi olan Don Juan ve Kazanova, ataerkil deðerleri
n cinsel içerikli aþktaki simgeleþtirilmiþ en yetkin tipleri olarak karþýmýza çý
karlar.
Bu ilginç tiplerin ana özelliði, erkek kokusuyla donatýlmýþ olan cinsel hazlarý
çeþitlendirmek, cinsel doyumu en yükseðe çýkarmak için farklý özellikteki çeþitl
i kadýnlarý etkileyip onlarý yataða çekebilme becerisindeki üstünlükleridir. Bu
becerinin geliþme ve yetkinleþme düzeyi, kahramanlarýn ataerkil kiþiliklerinin g
eliþme derecesini verir.
Don Juan, meslektaþý olan Kazanova gibi verili erkek yeteneklerini en yetkin biç
imde kullanarak, cinsel zevkleri, arzularý çeþitlendirme yoluyla, cinsel içerikl
i hazlara ve doyumlara yol açan heyecanlarý ve coþkularý en yükseðe çýkarmaya ça
lýþýrken; aþký bir ava dönüþtürür. Asýl amaç, heyecanlý bir serüvenden sonra kar
þý tarafý ele geçirip, cinsel arzularýný giderecek þekilde kullanýp, tükettikten
sonra da bir kenara býrakýp, ikinci bir avýn peþine düþmektir.
Don Juan ýn deðiþik yerlerde ve zamanlarda, farklý kadýnlarla birlikte olma espris
inin altýnda yatan þey, bu av ve avcý iliþkisinin ortaya çýkardýðý av oyununun k
endisidir; avýný yakalayýp istediði biçimde tüketmekten çok, av oyununun yarattý
ðý heyecan ve coþkunun çekiciliðidir.
Cinsel heyecanýn, coþkunun ortaya çýkardýðý çekicilik içinde kahramanlarýmýz ken
dilerini ava çýkmýþ yýrtýcý, parçalayýcý bir kaplan gibi hissetmektedir. Avýný e
le geçirdikten sonra, parçalayýp bir kenara býrakmasýný deðil de, daha çok avýn
ortaya çýkardýðý iktidardan, ataerkil kiþiliðini simgeleþtiren gücün gösterimin
den zevk alýr bu kahraman tipi. Bu gösteri, bir bakýma ataerkil kiþiliklerin iç
inde kurulduðu, dönüþtürülüp yeniden biçimlendirildiði, anlamlandýrýlýp tanýmlan
dýðý simgeleri üretir. Erkeðin cinsel arzularýna uyarlanmýþ, anlýk zevkleri gide
rmeyi, geçici hazlarý ve doyumlarý en yükseðe çýkarmayý amaçlayan bu erkek aþký,
ataerkil egemenliðin üretildiði temel iliþki biçimi olarak karþýmýza çýkar.
Don Juan gibi Kazanova da, ataerkil kiþiliðin ideal biçimini dile getirir, bu ki
þiliðin ana özelliklerini taþýr. Ne kadar çok kadýn ele geçirip yataða atarsa, a
taerkil nitelikli erkek kiþiliði o kadar çok temsil eder; bu kiþiliði oluþturan
deðerleri, bu deðerleri taþýyan davranýþ kalýplarýný o oranda biçimlendirir, yen
iden üretir, anlamlandýrýr ve simgeleþtirir.
Simgesel biçimde dile getirilen erkek gücünü sergilemek için, ekonomik açýdan yo
ksun, kültürel düzeyi düþük, savunmasýz ve korumasýz olan alt sýnýfýn kadýnlarýn
ý deðil, zengin, soylu, kültürlü, koruma araçlarý açýsýndan alt sýnýfýn kadýnlar
ýndan daha iyi olanaklara sahip kadýnlarý seçerler. Ýnancý saðlam rahibelerin pe
þinde koþmalarý, namuslu ev hanýmlarý baþtan çýkarmalarý, soylu erkeklerin sevgil
ilerini, niþanlýlarýný yoldan çýkarmalarý, bu güç gösteriminin en ilginç örnekler
ini oluþturur.
Kahramanlar ne aþký bilirler ne doðal, üretici ve yaratýcý bir sevgi için ter dö
kmeye yönelirler. Bu duygulara gereksinim duymadýklarý gibi, varoluþlarý açýsýnd
an tehlikeli de bulurlar. Ýliþkilerin eþitlendirilmesine, kiþiliklerin özgürleþt
irilmesine, duygularýn olgunlaþmasýna yol açan empati duygusu kahramanlarýmýza ç
ok uzaktýr. Dayandýklarý, içerdikleri, taþýdýklarý erkek egosunu boðacak bu tür
saðlýklý duygulara sahip olmak demek, ataerkil varoluþlarýný terk ederek, bir ba
kýma kendi ölümlerini ilan etmeleri demektir.
Savunmasýz, zavallý koþullarda yaþýyan alt sýnýf kadýnlarýnýn peþinde koþmak bu
kahramanlarýn þanýna yakýþmaz; çünkü onlar aristokratik biçimlerde kendini dýþa
vuran ataerkil tipleri yansýtýrlar. Korunmasýz, savunmasýz, tümüyle edilgin kadý
nlarýn peþinde koþmak demek, av sahnesini, hiçbir heyecan ve coþkuyu üretmeyen b
asit bir atari oyununa dönüþtürmek demektir ki, bu tür bir atari oyunu, kahraman
lýk erkek egolarýný doyurmaz. Kendilerini böylesi yapay ve edilgin bir oyun için
de küçültülmüþ, bayaðý kýlýnmýþ hissederler, bu nedenle av alanýný hemen terk e
derler.
Onlar en azýndan görünüþte direnebilen, çýrpýnan, kolay kolay teslim olmayan etki
n kadýnlarý baþtan çýkarmaktan zevk alýrlar; bu türden kadýnlarýn baþýný döndürme
k, ayaklarýný yerden kesmek, çýrpýnýp durmalarýna bakmaksýzýn, ele geçirip yatað
a atmak, onlarýn en büyük zevkleri, yetenekleri ve erdemleridir. Böylece yüce bi
r savaþýn hoþ ve boþ galipleri olarak fiyakalý fiyakalý gezinirler, egolarýný or
da burda þiþirip dururlar.
Kahramanlarýmýz av oyununu ayný kiþiyle iki kez oynamazlar. Kurallarý önceden be
lirlenmiþ, galibi önceden kesinleþmiþ bu tür oyunlar onlara zevk vermez. Erkek e
golarýnýn içinde biçimlendiði heyecan ve coþkularý üretemedikleri için bu tür kü
çük oyunlarla uðraþmazlar.
Av serüveni, ayný anda farklý iki kadýnla oynanan bir oyunu içerebileceði gibi,
farklý kadýnlarýn içinde yer aldýklarý, belli zaman aralýklarý içinde kendini or
taya koyan avlanma biçimlerini de içerebilir. Seviþme aný ve yeri, av alaný olma
kla birlikte, ava hazýrlýk çok farklý süreçlerden geçip gelir. Çekici bakýþlarýn
, etkileyici jestlerin, cinsellik yüklü mimiklerin iþin içine karýþtýðý, sýrlarý
n ve gizemlerin kol gezdiði serüvenlerle, maceralarla dolu hazýrlýk süreci, avý
besleyip durur.
Beceriksiz maço erkeklerden farklý biçimde, kahramlarýmýz seviþirken, ele geçird
ikleri kadýnlarý zevkten zevke, doyumdan doyuma, heyecandan heyecana koþturmak
için özel bir itina gösterirler. Kadýnlarý kendileri gibi eþit ve özgür varlýkl
ar olarak gördükleri için deðil, ataerkil baðýmlýlýðýn içselleþtirilmesi yoluyla
, onlarýn kendilerine olan hayranlýklarýný artýrmak için böyle davranýrlar. Sevi
þme sahnesinin baþarýlý geçmesi, bu açýdan onlar için yaþamsal bir önem teþkil e
der ve bir sonraki av sahnesinin düzenlenmesi için bir esin kaynaðý, güç gösteri
si ve sürükleyici bir reklam rüzgârý olup çýkar. Dilden dile dolaþan þöhretleri,
erkeksi kiþiliklerin en parlak kanýtý olup çýkar. Bu þöhretin eskimesi demek, o
nlarýn diri diri gömülmesi demektir.
Bir iki tipi irdelemeye çalýþtýðýmýz zaman, kendimizi ister istemez aþk, kiþilik
ve yabancýlaþma iliþkisi içinde buluruz. Dýþsal, dayatýcý, baskýcý iliþkiler iç
inde biçimlenmiþ, zengin, çok yönlü ve özgür olmayan kiþiliklerin aþký da kendil
erine benzer. Kiþilikler bölünmüþse, yetenek ve beceriler tekyanlýlaþtýrýlmýþsa,
deðerler ve davranýþlar standartlaþtýrýlmýþsa, duyarlýlýklar köreltilmiþse, bu
kiþiliklerin, duyarlýklarýn bir parçasý olan aþkýn kendisi de çarpýk, sakat, eks
ik ve bozulmuþ biçimde oluþur. Bölünmüþ kiþilikler, baðýmlý kýlýnmýþ ve yabancýl
aþtýrýlmýþ kiþilikler olarak da karþýmýza çýkarlar. Bu nedenle ne özgürdürler ne
de eþit konuma sahiptirler. Eþit koþullar içinde yer almayan ve özgür de olmaya
n iki kiþi arasýnda ortaya çýkan aþk iliþkisi de eþitsizliðin ve baðýmlýlýðýn et
kisini taþýr.
Eþit olmayan ama özgür de olmayan kiþilikler arasýnda ortaya çýkan, kadýný erkeð
e baðýmlý kýlan, kadýnýn emeðinin, bedeninin ve kiþiliðinin erkek tarafýndan söm
ürülmesini olanaklý kýlan yabancýlaþmýþ aþk iliþkileri içinde, kadýn edilgin bir a
raç, erkek ise etkin bir amaç olarak karþýmýza çýkar. Kadýn kirletilen bir araç oldu
ðu için, kendi baþýna amaç olarak lanse edilen erkeði de kirletmekte, her ikisi,
bu amaç ve araç iliþkisinin çarpýk iþleyiþi içinde, karþýlýklý olarak birbirler
ini kirletip durmaktadýrlar.
Bu kirlilik içinde biçimlenen aþk ya da sevgi de baðýmlýlaþtýrýcý, yabancýlaþtýr
ýcý iþlevler üstlenir. Gerçekte sevilen bir kiþilik yoktur ortada, onun yerine y
apay tasarýmlarýn ürünü olan hayali bir kiþilik geçer. Bu iliþki içinde oluþan d
uygular seveni deðil, sevileni denetler, baðlar görünürken, aslýnda seveni de iç
erden kuþatýr, yüreðini baðlar, duygularýný köreltir. Böylece yaratýcý, dönüþtür
ücü bir güç olan aþk duygusu, boðucu, köreltici ve baðýmlý kýlýcý bir duyguya dö
nüþmüþ olur. Özgürlük için gerekli olan cesareti, azmi, kararlýlýðý dýþavuran yü
rek atýmlarý, yerini zehirli artýklardan beslenmiþ yaþlý bir göðsün kesik kesik
soluk alýp vermelerine býrakýr. Saðlýklý atýmlara eþlik eden, sýcak bakýþlarý ya
kalamayý, kulaðýný sevgi dolu seslere açmayý, yüreðini sevgilinin yüreðinin üstü
ne koymayý önleyen, yabancýlaþtýrýcý ve baðýmlý kýlýcý iliþkiler içinde yer alan
, bu iliþkileri üreten, taþýyan ve biçimlendiren özne lerin olduðu yerde ne özgürlü
kten, ne duyarlýktan, ne de aþktan bahsedilebilir.

ATAERKÝL EGEMENLÝK VE YABANCILAÞMIÞ AÞK

Erkek aklýnýn biçimlendirdiði, yönlendirdiði aþk, kadýný erkeðe baðýmlý kýlar; k


adýnýn bedeninin, emeðinin ve kiþiliðinin erkekler tarafýndan sömürülmesine yol
açan ataerkil egemenliðin meþrulaþtýrýlmasýný üstlenir.
Erkek aþkýnýn meþrulaþtýrdýðý ataerkil egemenliðin tarihsel kökeni çok eskilere
gider. Öteden beri söylenen bir öykü vardýr bilirsiniz; Adem, Tanrý nýn sevgili ku
lu olduðu için, baþta akýl olmak üzere özel yetenek ve becerilerle donatýlmýþ ol
arak gökyüzünden yeryüzüne indirilir. Gel zaman git zaman, yeryüzünde yalnýz kal
ýp sýkýlan Adem in can sýkýntýsýný gidermek için Tanrý, ona arkadaþ olsun diye Hav
va yý Adem in küçük kaburga kemiðinden yaratýr. Havva, Adem in kaburga kemiðinden yara
týldýðý için, aklý deðil, bedeni temsil eder. Akýl doðruyu, yüceyi ve iyiyi içer
diðinden Adem her zaman Havva nýn önünde yer alýr. Havva ise, tutku ve arzularýn d
enetlenemez gücünü içeren bedeni temsil ettiði için eksik, sýnýrlý ve yetersiz b
ir varlýk olarak yaratýlýr.
Bedeni temsil eden Havva, cinsel isteklerini, arzularýný sýnýrlayýp denetlemeyi
bir kenara býrakýr, çekiciliðini kullanarak Adem in baþýnýp döndürür, onu yoldan ç
ýkarýr. Adem, Havva nýn çekiciliðine, cazibesine kendini kaptýrýp cinsel iliþkiye
girince aklýný cinsel içgüdülerin denetimine sokar. Bu davranýþtan sonra aklý, T
anrý aklýna oranla eksik, sýnýrlý ve çoðu zaman da yanlýþ iþler. Böylece Adem il
e Havva Tanrý nýn buyruðunu çiðnemiþ, bütün kötülüklerin kaynaðý olan ilk günahý i
þlemiþ olurlar.
Bu öyküye göre Tanrý nýn oðlu olduðu için mi, sevgili kulu olduðu için mi, pek bil
inmez, Adem aklý temsil ettiðinden Havva dan ayrýcalýklý konumdadýr. Dinsel içerik
kazandýrýldýðý için yüzyýllarca dokunulmadan kalmýþ, kutsal bir tema olarak alý
nýp hiçbir eleþtiriye uðratýlmadan, bireyden bireye, kuþaktan kuþaða aktarýlmýþ
bu efsanenin dile getirdiði öykü bir öykü ya da efsane olmaktan çok, tarihsel v
e toplumsal koþullarca belirlenmiþ ataerkil egemenliði örtük kýlarak, içselleþti
rme yoluyla meþrulaþtýran ilk ideolojik söylem olduðu artýk açýktýr.
Bu ideolojik söylem, insan türünün tarihsel kökenini, Tanrý nýn Adem i yaratmasý var
sayýmýnýna dayandýrarak, kadýnlarýn erkekler karþýsýndaki ikincil konumunun bir
Tanrý verisi olduðunu kanýtlamaya yöneliyorsa da; kadýný erkeðe baðýmlý kýlan at
aerkil egemenlik, tarihsel geliþmenin belli bir evresinde ortaya çýkmýþ, zaman i
çerisinde farklýlaþýp, baþkalaþarak günümüzdeki biçimini almýþtýr. Ataerkil egem
enliði örgütleyen, biçimlendiren, denetleyip yönlendiren erkek aklý ve dili de b
u gerçekliðin bir parçasý olarak ortaya çýkmýþtýr. Ataerkil egemenliði yasallaþt
ýrma, meþrulaþtýrma iþlevini yerine getiren erkek aklý ve dili, bu iþlevi üstlen
en ideolojik söylemleri baþarýlý bir biçimde gerçekleþtirmiþtir. Ve bundan sonra
ki aþamada ortaya çýkan aþklar, genellikle erkek aklýnýn ve dilinin örgütledikler
i , biçimlendirdikleri bir erkek aþký olup çýkmýþtýr.
Erkek aklýnýn meþrulaþtýrdýðý ataerkil egemenliðin iç dokusunu oluþturan deðerle
r ve davranýþlar, toplumun sýnýflara ayrýlmasýndan bu yana sýnýfsal egemenliðe e
klemlenmiþ olarak, farklý biçimlerde karþýmýza çýkar. Sýnýflý toplumun en geliþm
iþi olan kapitalist toplumda erkek aklý tarafýndan biçimlendirilen ataerkil deðe
rlerden güç bulan aþk, yeni bir yabancýlaþma biçimine kaynaklýk eder.
Kapitalist toplumda para, deðerlerin oluþturulmasýnda, davranýþlarýn biçimlendir
ilmesinde, duygularýn giderilmesinde, arzu ve isteklerin karþýlanmasýnda temel,
itici ve belirleyici güce dönüþerek, ataerkil egemenliðin üstünde yükseldiði top
raða, kana ve akrabalýða baðlý iliþkileri çözer, yerle bir eder. Kapitalist topl
umda akýl, cinsellik, aþk, her þey paraya uyarlanmýþtýr. Kapitalist meta ekonomi
sinde kadýnýn bedeni, sadece erkeðin kaba cinsel arzularýna uyarlanmýþ, edilge
n bir nesneye dönüþmez; fakat ayný zamanda aþýrý kitle tüketimini güçlendirerek,
piyasanýn geniþlemesine yol açan devindirici bir unsur olarak farklý iþlevler d
e üstlenir.
Kadýn bedeninin, yani cinselliðinin kadýna yabancýlaþmasýnýn, ona karþýt ve onun
dýþýnda yer alarak, onu baský altýna alýp baðýmlý hale sokmasýnýn yeni biçimi p
ornografidir. Pornografi, bir yandan cinselliði, karþýt cinsler ya da ayný cinsl
er arasýnda ortaya çýkan, iki kiþi arasýnda oluþan dolaysýz, içten ve doðal bir
iliþki olmaktan çýkarýp, herkese açýk, herkes tarafýndan kullanýlabilen bir iliþ
kiye dönüþtürür; öte yandan bedenin yaný sýra ruhlarýn da kirletilmesine yol aça
rak, yabancýlaþmanýn alanýný derinleþtirir, yaygýnlaþtýrýr ve kalýcý bir biçime
sokar
Para, sadece yeme, içme, giyinme, barýnma gibi temel ihti- yaçlarýmýzý farklýla
þtýrýp, yapay ve lüks tüketimin bir parçasýný dönüþtürerek ihtiyaçlarýmýzý bize
yabancýlaþtýrmaz; ama ayný zamanda, bir yanýyla temel ihtiyaçlarýn bir parçasý o
lan, bir baþka yanýyla da insani bir boyut yüklediði için, ethik bir içeriðe, es
tetik bir biçime sahip olan cinsel arzularýn, isteklerin giderilmesinde de belir
leyici olmaya baþlayýnca, cinsellik, pornografi vasýtasýyla, bir piyasa malý olu
p çýkar. Bu dönüþüm, saðlýklý cinselliðin yaný sýra, gerçek ve yaratýcý aþkýn da
ölüm fermanýdýr.
Cinsel isteklerimizi, arzularýmýzý, duygularýmýzý kirletmeye baþlayan para, aþký
n içinde yer aldýðý duygularý, iliþkileri üretmiþtir. Gerçek aþk, ruhun ve beden
in bu kirden arýndýðý yerde ortaya çýkar. Engels in dediði gibi: Yaþamý boyunca par
ayla ya da güçle bir kadýna boyun eðdirmenin ne demek olduðunu bilmeyen erkek ku
þaðý ile, gerçek aþk düþüncesinin dýþýnda baþka hiçbir þey için kendini bir erke
ðe vermenin ne demek olduðunu anlamayan, ya da parasal nedenlerle kendilerini se
vgililerin kollarýna býrakmayý kabul etmeyen bir kadýn kuþaðý yetiþene dek , gerçe
k aþk ortada görünmeyecektir. Her þeyin para üstüne kurulduðu dünyamýzda, bu tür
bir isteðin, özlemin, umudun gerçekleþmesini beklemek, aþýrý iyimser duygularýn
içinde yüzdüðü tatlý bir düþ olsa bile; paranýn biçimlendirdiði baðýmlýlaþtýrýc
ý, yabancýlaþtýrýcý, köreltici iliþkilerin etkisinden kurtulmak için, bu tür bir
aþk düþün aydýnlatýcý, ýsýtýcý, okþayýcý, yaratýcý etkisinden yararlanmak bile
büyük bir anlam ifade eder.
Ýki kiþi arasýnda ortaya çýkan, içsel, kendiliðinden ve dolaysýz özellikler göst
eren, bu yüzden saf, yalýn ve doðal duygularý, arzularý içeren cinsel içerikli
bir aþk üstüne Marx da þu açýklamayý yapar: Erkeðin kadýnla kurduðu cinsel içerik
li iliþki, insanýn bir baþka insanla kurduðu iliþkinin en DOÐAL dýr. Bu yüzden bu
iliþki, insanýn doðal davranýþýnýn ne ölçüde insanileþtiðini ve kendi insansal ö
zünün kendisi için ne ölçüde DOÐAL haline geldiðinin göstergesidir. Marx ýn dile ge
tirdiði bu cinsel içerikli aþk temasý saf, yalýn ve çocuksu özellikleriyle, canl
ýlýðýn, sýcaklýðýn kaynaðý olan yaratýcý düþler tarafýndan beslenmeden gerçek bi
r aþkýn ortaya çýkmasýný beklemek aþýrý bir iyimserlik olacaktýr. Düþler, aþk g
ibi, en çok paranýn kirletici, paslandýrýcý gücünden etkilenirler. Bu pastan, ki
rden arýnmamýþ bir düþ, saf, yaratýcý ve üretici özellikleri olan gerçek bir aþk
ýn esin kaynaðý olamaz.
Kapitalizmde cinsel yabancýlaþma, kendini dolaysýz olarak kadýn bedeninin kadýna
yabancýlaþmasý biçiminde ortaya koyar. Günümüzde yabancýlaþma öylesine yüksek d
üzeye çýkmýþ, etki alaný öylesine derinlik ve yaygýnlýk kazanmýþ ki, çaðdaþ kapi
talizmin geliþmiþ biçimlerinde kadýn sömürüsü, kiþiliðinin ve emeðinin sömürülme
sinden cinselliðinin ve bedeninin sömürülmesine doðru kaymýþtýr. Batý Avrupa da ek
onomik ve siyasal alanda önemli haklar elde etmiþ olmalarýna karþýn, en güçlü ka
dýn hareketlerinin bu ülkelerde ortaya çýkmýþ olmasýnýn nedeni budur.
Yabancýlaþmanýn yeni bir nesnesine dönüþtürülmüþ olan kadýn bedeni, erkeðin cins
el arzularýna göre gerektiðinde kesilip biçilebilen, bu yolda canlý ve diri tutu
labilen yapay zevklerin kaynaðýna, þýrýl þýrýl akýp giden hastalýklý hazlarýn ve
doyumlarýn pýnarýna dönüþtürülmüþ gibi. Bu türden yapay ve hastalýklý hazlar ve
doyumlarýn giderildiði kaynak olarak kadýn bedeni, kadýnýn denetiminden çýkmýþ,
erkeðin kontrolü ve gözetimine girmiþtir.
Verili cinsellik imgesi, bedenin diri, canlý ve zevk fýþkýrtan özelliklerini içe
rmektedir. Bu cinselik imgesi, erkek gücünün bir kanýtý biçiminde þekillenerek,
fiziksel diriliðin canlý bir iþaretine dönüþtürülmüþtür. Kadýn bedeni öylesine c
anlý kýlýnmalý ki, her türden cinsel coþku ve heyecaný artýrabilmeli, hazlarý ve
doyumlarý en yükseðe çýkarabilmeli. Eðer hazýrda böyle bir beden yoksa, estetik
cerrahi yoluyla bu bedenin yaratýlmasý gerekir.
Kadýnlara, kendilerine, koca ya da sevgili olarak tanýmladýklarý yeni efendiler
bulabilmek için bedenlerinden baþka sunacaklarý hiçbir þey býrakmayan bu çaðdaþ
aþkýn mide bulandýrýcý içeriði, kendini en çok cinsellik alanýnda ortaya koyar.
Bu aþk imgesinin etkisinde kalan kadýnlar bedenlerini kendi isteklerine, arzular
ýna göre iþlemeyi bir kenara býrakmýþlar; koca ya da sevgili olarak tanýmlanan y
eni efendilerinin arzularýna göre bedenlerini türlü biçimlere sokmak için yeni b
eceriler ve yetenekler geliþtirmeye yönelmiþlerdir.
Kadýnlarýn, erkeklerin yatakta cinsel arzularýný giderip, mutfakta karýnlarýný d
oyurup, sokakta toplumsal aksesuarlarý olmaya elverdikleri oranda, bu erkek düny
asýnda bir yerleri ve anlamlarý olur. Kadýn bedeninin, erkek arzularýnýn edilgin
bir nesnesine dönüþtürülerek ataerkil kurumlarýn, deðerlerin, davranýþlarýn taþ
ýyýcýsýna dönüþtürülmesinden sonra, düþünsel düzeyde egemen olmaya baþlayan erke
k aklý ve dili içinde örülmüþ olan cinsel içerikli aþk da, erkek ile kadýn arasý
nda ortaya çýkan doðal ve dolaylý bir aþk olmaktan çýkýp, sömürücü, baðýmlýlaþtý
rýcý ve yabancýlaþtýrýcý bir aþka dönüþmüþtür.
Farklý sömürü ve baðýmlýlýk iliþkilerini içeren, kiþisel çýkar iliþkilerinin, kü
çük hesaplarýn etkin olduðu, kadýnlarý edilgin özneler, erkekleri ise yapay biçi
mde oluþturulmuþ sözde etkin özne lere dönüþtüren modern aþk iliþkisi, kendi baþýna b
ir yabancýlaþma biçimidir. Bu yabancýlaþmanýn yaygýnlýk kazanarak, zihinsel ve r
uhsal süreçlerimizin içeriðini, dýþavurum biçimini etkilemesinden sonra, yaratýc
ýlýðýn bir diðer özgül biçimi olan düþlerimizi korumak güçleþir. Sakat aþklarý,
kirlenmiþ düþler izler.
Kirlilik, bilinçten bilinçaltýna aktarýldýðý için, bilinçaltýndan çýkýp gelen ya
ratýcý ýþýklarý, kývýlcýmlarý, parýltýlarý içeren aþklar da bu kirlilikten pay a
lýrlar. Dolayýsýyla kirletilmemiþ, hastalýk içermeyen, çocuksu, düþsel saflýðý,
temizliði ve yalýnlýðý içinde bir aþk yoktur. Aragon un mutlu aþk yoktur nitelendirm
esine, bir de temiz ve saf aþk da yoktur nitelemesini eklemek gerekir. Aþkýn kir
lenmesine, düþlerin körelmesine yol açan, baðýmlýlaþtýrýcý ve yabancýlaþtýrýcý d
eðerler, þu ya da bu yoldan bilinçaltýna önceden kodlandýðý için, bilinçaltýnýn
özgürleþmesi olmadan, düþü ve aþký saf, temiz ve canlý kýlamazsýnýz. Özgür birey
leri içeren özgür toplum oluþturulmadan da, kiþiliðin bilinçaltýndaki kuþatýlmas
ý kýrýlamaz. Bu tür bir toplumun oluþturulabilmesi için, en azýndan þu koþullarý
n birlikte ve birarada bulunmasý gerekir:
Birincisi, biçimsel eþitlik koþullarý çerçevesinde, kadýnlarýn ve erkeklerin söz
de özgür iradelerinin ürünü olarak alýnan evlilik sözleþmesinin yasalaþtýrdýðý,
özel mülkiyetin kalýcýlaþtýrdýðý, ataerkil deðerlerin meþrulaþtýrdýðý, kadýný eþ
ve anne olarak, koca ve baba statüsü içinde yer alan erkeðe baðýmlý kýlan cinse
l iliþki biçiminin yadsýnmasý gerekir.
Ýkincisi, insanýn kendisiyle, iliþki içine girdiði karþý cinsle çatýþma içine sü
rükleyen, dolayýsýyla türsel birliðini bölüp, kadýn ve erkek biçiminde kavramlaþtýra
rak, iki ayrý, farklý ve rakip cinse ayýran; bu ayrýmý ayrýcalýða dönüþtürerek,
erkeðin kadýný denetim altýna aldýðý, cinselliðini, bedenini ve kiþiliðini sömür
düðü ataerkil egemenliði meþrulaþtýran yabancýlaþmanýn tüm biçimlerinin ortadan
kaldýrýlmasý gerekir.
Bu iki koþulun yaný sýra yabancýlaþmayý, sömürüyü ve baðýmlýðý yasal bir biçime
sokan, bu iliþkilerin korunmasý için þiddet tekelini ele geçirmiþ devlet ile dev
letle uyumlu biçimde iþleyen aile, okul ve benzeri kurumlarýn yaný sýra, meta ek
onomisinin yapýsýnda da köklü dönüþümlerin gerçekleþtirilmesi gerekir. Bu deðiþi
kliklerin kalýcý bir biçimiegirmesinden sonra saf, temiz, sýcak, içten ve dolays
ýz duygularý içeren düþlerin ve aþklarýn çiçek açmasý, filizlenip meyve vermesi,
meyvelerin herkes tarafýndan paylaþýlmasý olanaklý olacaktýr.
Özgür aþkýn ortaya çýkmasý için, sadece kimi ekonomik, sosyal ve siyasal deðiþik
leri içeren bir topyekün dönüþümün gerçekleþtirilmesi yetmez; ama ayný zamanda e
rkek aklýnýn ve dilinin de, deðerlerimizin biçimlendirilmesinde, isteklerimizin
karþýlanmasýnda, davranýþlarýmýzýn yönlendirilmesindeki belirleyiciliðine son v
erilmesi gerekir. Kadýn ile erkek arasýndaki gerçek eþitlikten, özgür birlikteli
kten, türün bölünmüþlüðüne son veren somut bir bütünsellikten güç bulan yeni bir
akýl ve dil örgüsü oluþturulmadan, gerçek anlamda özgür, saf ve yalýn bir aþk,
ancak sýnýrlý baðlamda, kýsmi alanlarda ve kýsa zaman dilimlerinde ortaya çýkar
; yeterince geliþip, olgunlaþmadan dramatik ve trajik olaylara yol açarak kaybol
ur.
Ataerkil deðerlerin kirlettiði hava, sadece kadýnlarý ve çocuklarý deðil, ama ay
ný zamanda az ya da çok saðlýklý olan her erkeði de boðmaya baþlamýþtýr. Bu kir
liliði temizlemek için büyük, köklü ve kapsamlý bir devrimin gerekli ve zorunlu
olduðu gerçeði yadsýnmazsa da; günlük iliþkilerimizde gerekli olan temiz havayý
olanaklý kýlacak oksijen kaynaklarýnýn oluþturulmasý için devrimi beklemek gere
kmez. Böylesi bir devrimi beklerken astým krizinden göçüp gidebiliriz. Süpürgeyi
ele alýp hemen iþe koyulmalý, öncelikle de kendimiz, kirlenmiþ olan ruhumuzu ve
bedenimizi, yakýn ve özel dünyamýzý temizleyerek iþe baþlamalýyýz.
Verili yapýsýný terk etmediði sürece, erkek aklýnýn biçimlendirdiði deðerlerle,
inanýþlarla, duygularla donatýlmýþ olan erkek ruhu, býrakýn kadýnýn varoluþuna a
çýk olmayý, kendi varoluþuna bile kapalýdýr; ama türsel varoluþu, onu bu duyarsý
zlýktan, ilgisizlikten sýyrýlmaya, kiþiliðini farklýlaþtýrma, baþkalaþtýrma ve d
eðiþtirme yoluyla, kendini yeni durumlara uyarlamaya zorlayacaktýr. Ýki cins, tü
rsel varoluþlarý açýsýndan ayrý ayrý olamayacaklarýna göre, iki cinsin birlikte
hareket edip, içinde yer aldýklarý bu kirlilikten kurtulmak için, bu nehrin akýþ
ýný durdurup ters çevirmeleri gerekir. Kirlenmiþ sularýn yerine, her tür kirden
arýndýrýlmýþ temiz sularý koyacak bu ters çevrilme sonucunda, her iki cins, yeni
kiþiliklere sahip varlýklar olarak, nehrin içinde yer alýp gönüllerinin istedið
i gibi yüzüp duracaklardýr, bedenleri temizlenmiþ, ruhlarý özgürleþmiþ olarak.
Güzel, duyarlý ve anlamlý bir dünyanýn kurucusu olan bu yeni erkek ve kadýn tipi, ay
ný zamanda, yabancýlaþmadan ve baðýmlýlýktan arýndýrýlmýþ farklý bir duyarlýðýn
serpilip geliþtiði, ethik açýdan derin, estetik açýdan doyurucu yeni aþklarýn ta
þýyýcý olan, zengin, çok yönlü, özgür ve yaratýcý kiþiliklerinin simgesi olacakt
ýr. Yaratýcý düþlerin bu dansý, kiþiliklerin özgürce serpilip geliþtiði büyülü b
ir dünyanýn kapýsýný aralayacak, yaratýcýlýðýn gizil kaynaklarýný gün ýþýðýna çý
karacaktýr.
Ataerkil egemenliðin, öylesine yaygýn, kapsamlý ve derin kökleri var ki, etkisin
i toplumsal ve bireysel varoluþumuzun her alanýnda, iç dünyamýzýn derinliklerind
e gösterir. Ataerkillik özellikle kadýnlarýn, daha doðar doðmaz, kiþilikleri
nin biçimlendirilmesinde, yetenek ve becerilerinin geliþtirilmesinde, isteklerin
in karþýlanmasýnda, arzularýnýn giderilmesinde, bir egemenlik biçimi, bir dünya
görüþü, bir ideolojik bakýþ olarak önemli iþlevler üstlenerek belirleyici olur.
Bu çok yönlü belirlenim içinde kadýn kendi özüne, doðasýna yabancýlaþýr, kendisi
ne iliþkin olmayan yeteneklerle, becerilerle, niteliklerle donatýlmýþ olarak, öz
üne karþýt ve onu yadsýyan yeni bir kiþilikle ortaya çýkar.
Bu açýdan bakýldýðýnda, kadýnýn toplum içinde ya da ev içinde olsun, kendine ait
bir kiþiliði yok gibi. Adýný erkekler koyduðu gibi, bedenini onlar denetler, ru
huna onlar biçim verir. Dýþarýda kimi haklar ve özgürlükler elde ederek, efendi
sinin üstünde kurduðu baskýyý kýsmen hafiletmiþ olsa bile, içerideki kuþatmayý y
ok edemez kadýn. Estetik beðenisine bulaþmýþ, ethik yargýlarýna karýþmýþ ruhunu
ve bedenini kuþatmýþ olan bu efendiyle baþ etmesinin bir tek yol var gibi görün
mekte: En azýndan siyasal bir protesto anlamýnda da olsa, erkeklerle verili koþu
llar içinde cinsel iliþkiye girmeyi reddedip, hemcinsiyle iliþkiyi tercih ederek
, lezbiyen bir dünyaya yönelmesi gerekir. Bu yönelim, kadýna dýþarýdaki kuþatmay
ý kýsmen kýrma olanaðýný verse bile, içerideki kuþatmayý yok etmesini saðlayamaz
; çünkü lezbiyen iliþkiler bile, ataerkil deðerlerin egemen olduðu erkek dünyasý
nda ortaya çýkar, yeþerir ve soluk alýr. Bu yeni sözde alternatif iliþkiler bile
, içselleþtirme yoluyla daha önce edinilmiþ ataerkil deðerlerin, inanýþlarýn kok
usunu, izlerini taþýrlar.
Erkekler, ataerkil egemenliðin kendilerine saðladýðý olanaklardan yararlanarak,
önceden kadýnlarýn içine uysal, yumuþak ve gizli bir efendisi gibi yerleþmiþlerd
ir. Erkekler, bu yeni konumlarý sayesinde, sadece sokakta deðil, yatakta, mutfak
a yönetip dururlar kadýnlarý. Bazen bir sevgili, bazen bir koca ya da bazen bir
baba olarak, karþýsýna çýkýp duran bu iç efendi, genellikle kadýna yabancý olan
bir sesle kadýna seslenmesine karþýn, kadýnlar, kendilerini sömüren, baðýmlýlýk
iliþkilerinin içine sokan bu sese kulak kabartmadan edemezler, hatta çoðu isteye
rek bu sesin peþinden koþar. Ýster sokakta çýksýn, ister ise mutfakta ya da yata
kta, bir tanýdýk ses gibi algýlar, bu sese göre, yüreklerin derinliklerinde
iþler dururlar kendilerini. Bu sesi bir baðýmlýlýk senfonisi þekline dönüþtürüp,
isteklerinin, arzularýnýn temeline yerleþtirirler. Bu sesi meþrulaþtýran erkek
aklý içinde yüreklerini örgütledikleri gibi, isteklerini giderirken, arzularýný
karþýlarken, deðerlerini biçimlendirirken, davranýþlarýný yönlendirirken, hep er
keðin konumunu dikkate alýrlar. Erkeðin isteklerini ve arzularýný benimserler, b
eklentilerine ve umutlarýna göre kendilerini biçimlendirirler, hayal kýrýklýklar
ýný ve endiþelerini kendilerine mal ederler. Ýþledikleri her gözenekte, dokudukl
arý her hücrede, kurduklarý her iliþkide içlerindeki efendinin sesine göre yaþar
dururlar.
Erkeðin kadýn üstündeki gücünün zayýfladýðý anlarda bile, onun yardýmýna ilk koþ
an, sevgilisi, eþi ya da annesi biçiminde anlamlandýrýlmýþ, tanýmlanmýþ, kavraml
aþtýrýlmýþ kadýn olur genellikle. Toplumsal baþarýsýzlýðýnýn giderilmesinde, kýr
ýlan onurunun tamir edilmesinde, kaybettiði statünün yeniden kazanýlmasýnda, yit
irilen cesaretin yeniden onarýlmasýnda, kendini iyi hissetmesini saðlayarak, yen
i enerjiler aktararak, ruhunun canlanmasýna yardýmcý olan kadýnýn kendisidir yin
e. Erkeðin kadýn üstündeki gücünün týlsýmýný yine kadýnýn kendisi oluþturur.

KADINLARIN DÜÞÜ DE YOK, AÞKI DA


Ataerkil egemenliðin örgütlenmesi, biçimlendirilmesi ve yönlendirilmesi yoluyla
meþrulaþmasýný üstlenen erkek aklý, aþka kaynaklýk eden duygularýn içeriðinin at
aerkil deðerlerce biçimlendirilmesini olanaklý kýlar. Aþkýn, erkek akýl içinde v
e akýl vasýtasýyla örgütlenebilmesi için, öncelikle bilinçaltýnýn örgütlenmesi g
erekir. Bu ise ancak ataerkil deðerlerin içselleþtirme yoluyla kadýnýn kiþiliðin
in bir parçasýna dönüþtürülmesiyle olanaklý olur. Bu içselleþtirmeyi olanaklý ký
lan bir ideolojik söylem oluþturulmadan, ataerkil egemenlik meþrulaþtýrýlamaz.
Ýster ataerkil egemenlik biçiminde karþýmýza çýksýn, isterse sýnýfsal ya da ulus
al egemenlik biçimlerinde oluþsun, bir egemenliði meþrulaþtýrmak için, tarihsel
koþullarca belirlenmiþ, toplumsal içerikli deðerlerle donatýlmýþ bir ideolojinin
devreye sokulmasý gerekir. Ýdeoloji, sadece kimi deðerleri, davranýþlarý rasyon
el düzenlemeler yoluyla bize empoze etmez; ama ayný zamanda, meþrulaþtýrýlmak is
tenen egemenliðin içerdiði deðerleri, dayandýðý kurumlarý, benimsediði davranýþl
arý, içselleþtirme yoluyla bu egemenliði taþýyacak olan öznenin kiþiliðinin bir
parçasýna dönüþtürür. Bu yoldan söz konusu öznenin bu kurumlarý, deðerleri, davr
anýþlarý kendine ait þeylermiþ gibi algýlamasý, tasarlamasý saðlanýr.
Bu içselleþtirmenin gerçekleþebilmesi için, ateerkil egemenliðin bekçiliðini üst
lenmiþ olan üstbenin, ben vasýtasýyla bilinçaltýný denetim altýna almasý yoluyla
, bireyin arzularý ve isteklerini, umutlarý ve beklentilerini, kaygýlarý ve end
iþelerini ataerkil deðerlere göre yönlendirmesi, buna uymayanlarý da baskýlayýp
geri itmesi gerekir. Ýstekler, arzular, tutkular ne oranda baskýlanýp geriye iti
lerek kendilerini farklý biçimlerde dýþa vurmalarý saðlanmýþsa, içselleþtirmenin
etkisi de o oranda kalýcý ve saðlam olur.
Ataerkil egemenliðin meþrulaþtýrýlmasý için, içselleþtirme yoluyla kadýn kiþili
ðinin yeniden oluþturulmasý, kurulmasý, anlamlandýrýlýp tanýmlanmasý gerekiyor.
Bunun yaný sýra, bu içselleþtirilmenin kalýcýlaþabilmesi için de, kadýnýn ataerk
il deðerleri kendi deðerler biçiminde algýlamasý, tasarlamasý, davranýþlarýný bu
tasarýmlar çerçevesinde düzenleyip denetlemesi gerekir.
Erkek aklýnýn iþleyiþi, doðrudan deðil dolaylý biçimlerde gerçekleþtiði için, bu
akldan bahsedilirken, somut bir gerçeklik olarak deðil, erkek aklýnýn simgesel
anlamý dikkate alýnmalýdýr. Bu simgesel anlam çerçevesinde verili kadýn kiþiliði
nin dönüþtürülmesi, yeniden kurularak ataerkil biçimde anlamlandýrýlmasýnda, erk
ek aklýnýn belirleyici olduðu söylenebilir.
Erkekler, ataerkil egemenliklerini bu þekilde, dolaylý yollardan örtük ve gizli
biçimlerde iþleyip kodlarken, erkek aklýnýn ve dilin ortaya çýkardýðý yeni olana
klardan bolca yararlanýrlar. Erkekler, kadýnlarýn üstünde kurduklarý denetimi pe
kiþtirmek için, yeni ve etkileyici ideolojik söylemler geliþtirerek, bu söylemle
r içinde kadýnlarýn kendilerine olan güvenlerini kýrmayý amaçlarlar. Kadýnlarýn
kendilerine olan güvenlerini kýrmak, kiþiliklerine olan saygýlarýný gölgelemek i
çin, yeteneklerinin, becerilerinin sýnýrlýlýðýndan, eksikliðinden ve yetersizlið
inden dem vururlar. Onlara, kendilerini özgür kýlabilecekleri kimi seçenekler gö
sterir, bunlarý gerçekleþtirmeleri için yardýma kalkýþýrlar; böyle davranýrlarke
n de, bilinçli ya da bilinçsiz biçimde, sonunda kendilerine benzeyen prototipler
in oluþmasýný saðlarlar.
Bu açýdan bakýldýðýnda, kadýnlarýn kiþiliklerini þu ya da bu biçimde kuran, anla
mlandýran, yönlendiren ataerkil deðerler, sadece kadýnlarýn kiþiliklerini deðil
ama ayný zamanda duyarlýklarýný, düþlerini ve aþklarýný da belirler. Kadýnlar, g
ündüz ya da gece düþlerinde bile, erkek dünyasýnýn soðuk, katý ve acýmasýz rüzgâ
rýný enselerinde hissederler. Erkekler, sadece kadýnlarýn adlarýn silmemiþ, çar
pýk kiþilikler edinmelerini saðlayarak, emeklerine, bedenlerine ve kiþiliklerine
yabancýlaþmalarýna yol açmamýþlardýr; fakat ayný zamanda aþklarýný kirletmiþ, d
üþlerini köreltmiþlerdir. Kadýnlarýn ne kiþilikleri ne bedenleri ne aþklarý ne d
e düþleri kendilerine aittir; kiþiliksiz, adsýz, aþksýz, düþsüz orda burda gezip
tozarlar bunca zaman.
Öteden beri bilinir hep, kadýnlarýn düþleri, her zaman yüce, üstün anlamlar içe
ren, ileride koca ve babaya dönüþecek sevgilileri beklemenin üstüne kurulmuþtur.
Kadýnlar, düþlerinde hep beyaz atlý bir prensin, elinde kýlýcý, üstünde kýrmýzý
yeleðiyle gelip kendilerini almasýný beklerler.
Kazara düþleri gerçekleþir, bir kez prensin atýnýn terkisine atlarlarsa þayet, h
emen ikinci bir düþ girer devreye; sanki daha önce iþlenmiþ ve bundan sonra iþl
enecek çirkinliklerin, kirlerin, günahlarýn üstünü örtecek, sütbeyaz gelinlik dü
þünü kurarlar.
Bir kez giyince sütbeyaz gelinliði, bu kefenin örttüðü ömür boyu baðýmlýlýðýn t
rajik ve dramatik süreçlerini yaþadýktan sonra, yeni bir düþ girer devreye; kad
ýn emeðinin, bedeninin ve kiþiliðinin erkek tarafýndan sömürülmesini ve baðýmlýl
ýk altýna alýnmasýný simgeleyen anne olmanýn düþünü kurarlar. Acýlar, sancýlar i
çinde doðurunca nurtopu gibi bir iki çocuk, beklenen an gelip çatar, o güzelim d
üþleri gerçek olur oracýkta.
Bir kez anne olma düþlerini gerçekleþtirince, doðurduklarý çocuklarýn düþlerini
örmeye baþlarlar. Hiçbir zevk almadýklarý, tadý tuzu olmayan kendi yaþamlarýný i
zlesin, kendileri benzesinler diye, oracýkta boðazlarlar yüreklerini yavrularýný
n.
Sonra, yaþ ilerledikçe az biraz, bu kez torun sahibi olmanýn düþünü kurarlar. So
nunda yorgun bedenleri ve köreltilmiþ ruhlarýyla birlikte, aile boyu cennetin di
bine yerleþme düþünü kurarak, göçedip giderler bu dünyadan. Ama erkek aklýnýn ör
düðü düþler orada da terketmez kadýnlarý. Cennet, kocalarýn, babalarýn ayaklarý
altýnda olduðuna göre, son bir kez kutsal ayaklara pas pas olma düþünü kurarlar.
Kendini farklý düþler biçiminde ortaya koyan bu simgeler, altýbin yýldýr sürüp
giden adsýz, kiþiliksiz, aþksýz ve düþsüz kadýn tarihinin kýsa bir özetini suna
r bize. Çok az kadýn, ataerkil deðerleri ve davranýþlarý meþrulaþtýran, ustaca
kodlanmýþ, yüzyýllarýn evrensel mirasý olarak beslenmiþ, iþlemiþ, yetkin kýlýnmý
þ, rafine edilerek kuþaktan kuþaða aktarýlmýþ bu simgelerin kendilerine ne getir
diklerini, kendilerinden ne götürdüklerini bilirler.
Bir kez ortaya çýktýktan sonra, erkek aklý ve dili tarafýndan dokunan bu düþler
kadýnlarý erkeklere baðýmlý kýlar; kendilerine, özgüçlerine, etkinliklerine, bed
enlerine yabancýlaþtýrýr; kiþilikleriyle, istekleriyle, arzularýyla uyumsuz, çel
iþkilerle dolu bir varlýða dönüþtürür onlarý. Bu nedenle kadýnlar kendi düþlerin
den bile korkar olurlar; haksýz da sayýlmazlar, kendilerine yabancý, onlarý fark
ý sömürü ve baðýmlýlýk iliþkilerinin içine sürükleyen bu düþlerden kim korkmaz k
i, bilinçli ya da bilinçsizce.
Kadýný erkeðe baðýmlý kýlan, kendisine yabancýlaþtýrýp varoluþunu eksik ve yeter
siz kýlan, cinselliðini ve kiþiliðini sakat býrakan bu sürece karþý çýkmalarý be
klenen kadýnlarýn, tam tersi bir yol izleyerek, bu sürece kendini uyarlamak için
birbirleriyle yarýþmalarý, iþin dramatik yanýný oluþturuyor. Erkeklerden, kendi
lerini bu þekilde eksik, sakat ve edilgin býrakan olaylarýn hesabýný sormalarý
beklenen kadýnlarýn; bir yandan birbirleriyle rekabet edip, öte yandan dönüp ken
dilerini suçlamalarý, kendilerine yüklenerek, böyle olmanýn nedeni olarak kendi
yetersizliklerini, beceriksizliklerini göstermeleri, bu dramatikliðin farklý bir
anlatýmý olsa gerek. Böylece efendisini sýrtýndan atmak dururken, kadýn olarak
doðmuþ olmanýn zaaflarýný sayýp döküp sonunda koca, eþ ya da sevgili olarak kavr
amlaþtýrdýðý efendilerine koþup dururlar. Kadýnlar, bu mirasý binlerce yýldýr t
aþýyýp durduklarýndan, onlarýn erkeklere karþý gözlerinin körlüðünün, kulaklarýn
ýn saðýrlýðýnýn, beyinlerinin iþlemezliðinin tarihsel bir yaný vardýr. Bu nedenl
e, kadýnlarýn ataerkil egemenliðe yönelik olarak geliþtirdikleri bilinçli ve örg
ütlü mücadele olmaksýzýn, bu tarihsel aptallýðý ortadan kaldýrmalarý olanaksýzdýr.
Kadýnýn kiþiliði, daha çocukluk yýllarýnda ataerkil kurumlarýn içinde ve bu kuru
mlar vasýtasýyla ataerkil deðerlere uyarlanmýþ, bu deðerler içinde kurulmuþ, kod
lanmýþ, dönüþtürülmüþtür. Erkek çocuðun yetiþtirilmesinde belirleyici olan deðer
ler, otorite savaþýmýna yönelik, güç ve servet paylaþýmýnda etkin bir yer edinme
yi olanaklý kýlacak katý kurallarýn, sert oyunlarýn içinden süzülüp gelen ataerk
il deðerlerdir. Erkek çocuk büyümeye baþlar baþlamaz, kendisiyle birlikte dýþýnd
a yer alan insanlarý, iliþkileri, süreçleri, yönetmeyi, denetlemeyi öðrenir. Day
anýþmanýn, iþbirliðinin, karþýlýklý yardýmlaþmanýn yerine geçen rekabet ve mücad
ele güdülerini edenirek, baþkalarý üstünde denetim kurmaya yönelir.
Erkek çocuðun tersine kýz çocuðuna kendini varolan kurumlara, deðerlere, davraný
þlara uyarlamasý, verileni aynen yapmasý, mevcut otoriteyi benimseyip ona boyun
eðmesi öðretilir. Kendine olan güvenini zayýflatan, özgücüne dayanma duygusunu k
ýran; yeteneklerinin ve becerilerinin geliþmesinin kesintiye uðratýlmasýnýn yaný
sýra, kiþiliðin gizli yanlarýný geliþtirme arzusunu sýnýrlayan, kendisi olmakta
n çýkarýp, erkeðin arzularýna, isteklerine göre kurulmuþ, anlamlandýrýlmýþ, taný
mlanmýþ bir varlýða dönüþtüren bu eðitim, kadýný erkeðe baðýmlý kýlar.
Erkek çocuk evde baðýrýp çaðýrýr, her türden þýmarýklýðý yapar, þu ya da bu biçi
mde isteklerini, arzularýný karþý tarafa dayatýp, kabul ettirir, sonunda rahatla
yýp bir kenara çekilir; sýra kýz çocuðuna gelince, susmasý, bir kenara çekilmesi
, bir þey verilmeden istememesi, sunulmadan almamasý öðretilir. Arzularýný sýnýr
lamasý, isteklerini köreltmesi, güdülerini baský altýna alýp geri itmesi beklene
n kýz çocuðu, bu süreç içinde edilgin, çarpýk ve hastalýklý kiþiliði edinmenin a
cýsýný tüm yaþamý boyunca çeker.

AÞK, ÜÇ KÝÞÝ ARASINDA BÝR ÝLÝÞKÝ MÝ?

Aþk, gerçekte iki kiþi arasýnda oluþan bir iliþki olarak ortaya çýksa da, çoðu k
ez üç kiþi arasýnda olup biten bir iliþki biçiminde kendini dýþavurur gibi. Üçün
cü kiþinin gerçekte olup olmamasý o kadar önemli deðildir, önemli olan, doðal ký
skançlý duygusunun ortaya çýkmasýný ve canlý tutulmasýný saðlayan bir üçüncü kiþ
inin, zihnimizde potansiyel bir rakip olarak her zaman bulunmasýdýr. Potansiyel
olarak hazýrda bekleyen bu rakip kimi koþullarýn devreye girmesiyle birlikte, he
r an gerçek bir varlýða dönüþebilir. Ýliþkinin verimli, üretici ve yaratýcý anla
rýnda bile, zihnimizde varolan bu potansiyel rakibin her an gerçek bir kiþiliðe
dönüþme tehlikesi, bizi sürekli tedirgin eder, karþý tarafý kaybetme korkusunu,
endiþesini canlý tutar, içimizdeki doðal kýskançlýðý sürekli körükler.
Burada önemli olan, kendini saðlýklý her iliþkide ortaya koyan doðal kýskançlýk
duygusu ile, hastalýklý iliþkilerin ürettiði, kendini çoðu zaman nevrotik bir ki
þiliðin parçasý olarak ortaya koyan yapay kýskançlýðýn birbirinden ayýrt edilip
edilememesidir. Farklý noktalardan gelen, karmaþýk etkilere sahip olan kimi olum
suz koþullarýn etkisinde kalarak bozulmuþ ve tahrip olmuþ kiþilik gerçeði dikkat
e alýndýðý zaman, bu ayrým noktasýný belirlemek o kadar kolay olmaz. Bu ayrým no
ktasýný, sýnýr çizgisini, ussal olarak temellendirilmiþ, kavramsal olarak açýkla
nabilen bir olgu olarak deðil de, sezgiler vasýtasýyla hissedilebilen bir duygul
aným olarak aldýðýmýz zaman, daha anlaþýlýr bir þeyler söylemiþ oluruz.
Kendini doðal kýskançlýk duygusu biçiminde dýþa vuran, üçüncü kiþinin zihnimizde
potansiyel olarak varolmasý olayý gizemlidir; genellikle çok az kiþi, bu gizemi
çözmeye yönelik olarak, bilinçaltýnýn derinliklerine yönelmiþ bir iç soruþturm
a sonucunda, bilinçaltýnýn bu sevimsiz ama zorunlu misafirinin bilincine varabil
ir. Varlýðýnýn bilincinde olsa ve bunu derinden hissetse bile, kendini sezgide o
rtaya koyan bu üçüncü kiþinin etkisiz kýlýnmasý hemen hemen mümkün deðildir. Sad
ece, kendisini farklý biçimlerde dýþavurmanýn ortaya çýkardýðý sonuçlarla uðraþý
r, kiþiliðimiz üstündeki olumsuz etkilerini gidermeye çalýþýrýz.
Doðal kýskançlýk, aþkýn korunmasý ve geliþtirilmesi için gerekli olan özeni, iti
nayý harekete geçirir, yaratýcý ve üretici gücümüzü yeniden gözden geçirmeye, bu
gücü geliþtirip farklý biçimlerde kullanarak, iliþkinin aksayan yanlarýný onarm
aya, eksik yanlarýný tamamlamaya, boþluklarýný kapatmaya yöneltir.
Doðal kýskançlýk, kiþinin kendisine ya da iliþki içinde olduðu kiþiye duyduðu
güvensizlikten kaynaklandýðý ya da bu güvensizliðin ürünü olduðu zaman yapay kýs
kançlýða dönüþür. Yapay kýskançlýk doðal kýskançlýkta olduðu gibi, yaratýcý etki
nliðin devindirici bir unsuru olmadýðý gibi, saðlýklý bir kiþiliðin parçasý da d
eðildir; daha çok, bastýrma ve geriye itmenin yol açtýðý bilinçaltýna yerleþmiþ
yýkýcý, saldýrgan güdülerin harekete geçmesine yol açabilen, nevrotik bir kiþili
ðin parçasýdýr. Yaratýcý etkinliðimizin özgül bir dýþavurumu, özgürleþme sürecin
in etkin bir biçimi olan aþkýn yarý ölü doðmasýna yol açan yapay kýskançlýk, ne
fret, çekemezlik, kin gibi duygularla sarmal bir biçimde, kendini taþýyan kiþili
kleri kemirir, duyarlýlýklarýný yok eder.
Aþýklarýn zihninde potansiyel bir rakip olarak üçüncü kiþi her zaman bulunmasýna
karþýn, aþkýn kendine has, farklý, ayýrt edici, özgül içeriði üçüncü bir kiþiye
asla tahammül edemez. Aþk, kimi özellikleri açýsýndan bir sanat yapýtý gibidir,
biriciktir, asla ayný biçimde iki deðiþik yerde, iki farklý kiþide ortaya çýkma
z. Bu ise ayrý bir gerilim odaðý olarak, aþkýn gizemli içeriðinin farklý bir yan
ýný dile getirir.
Ayný anda iki deðiþik kiþiye aþýk olmak, üçlü iliþkinin yol açtýðý yabancýlaþmýþ
aþkýn farklý bir biçimidir. Bilinç ve bilinçaltý çatýþmasýnýn yol açtýðý kiþili
k bölünmesinin ürünü olan bu yabancýlaþmýþ aþk örneklerine Dostoyevski nin romanla
rýnda sýk sýk rastlarýz. Örneðin, BUDALA romanýnýn kahramaný olan Prens Miþkin,
kiþilik olarak çok farklý olan Nastasya Filippovna ile Aglaya Ývanovna ya birlikte
aþýk olurken, kiþilik bölünmesinin yol açtýðý bu türden aþký yaþýyordu. Yine, S
UÇ ve CEZA da, bu kiþilik bölünmesinin yol açtýðý yabancýlaþmadan kaynaklanan fark
lý bir aþktan bahsedilebilir. Romanýn kahramaný Raskolnikov, sevgilisi Sonya yý ay
ný anda hem derin baðlýlýðý içeren bir sevgiyle sevmekte hem de nefret edebilmek
tedir. DELÝKANLI romanýnýn kahramaný olan Dolgorukiy ile babasý Versilov un, ayný
kadýna birlikte aþýk olmalarý da farklý bir örnek olarak alýnabilir.
Kiþilik bölünmesinin yol açtýðý yabancýlaþmýþ aþk örneklerinden farklý olarak, g
eçici anlarda ortaya çýkan, kýsa bir süre sonra birisinin diðerine baskýn çýkýp
devre dýþý býraktýðý ikili aþk durumlarý derin kiþilik bölünmesine yol açan dur
umdan çok farklýdýr. Onlarý, gönül oynayýþlarýnýn ortaya çýkardýðý, kimi yaratýc
ý ýþýklarýn, duygu pýrýltýlarýnýn ruhumuzu okþayýp durduðu anlar olarak almak ge
rekir.
Kiþilik bozukluðunun ürünü olan yapay kýskançlýk, aþkýn içinde beslendiði yaratm
a sürecini kesintiye uðratýr, sürecin içeriðini çarpýtýr, geliþme doðrultusunu d
eðiþtirip farklý kanallarda akmasýna yol açar. Böylece çok yönlü, zengin ve özgü
r bir kiþiliðin oluþmasýna katkýda bulunacak bir sürecin, tam tersi bir doðrultu
ya sürükleyerek, yýkýcý ve saldýrgan güdülerle donatýlmýþ hastalýklý bir sürece
dönüþmesine yol açar.
Kendi adýna karar verebilen, kendisi için anlamlý seçenekler üretebilen, eylemle
rini düzenlerken kararlarýný yönlendirirken, davranýþlarýný denetlerken, özgür b
ir varlýk gibi davranan, zengin, çok yönlü ve özgür kiþiliðin bir parçasý olan d
oðal kýskançlýðýn tersine, yapay kýskançlýk, baðýmlý kýlýnmýþ, yapýsý bölünmüþ,
tek yanlý ve eksik kýlýnmýþ, hastalýklý bir kiþiliðin parçasýdýr. Doðal kýskanç
lýðýn yerine yapay kýskançlýk geçince, yaratýcý duygunun, üretici hazzýn ve doy
umun yerini, yýkýcý etkileri olan hastalýklý hazlar ve doyumlar alýr; güvensizli
k, korku, endiþe, kiþiliðin bir parçasý olup çýkar.
Doðal kýskançlýk, kýsmen endiþeye, korkuya ve güvensizliðe yol açabilir; ama bu
olumsuz duygular, kiþiliði çürüten, körelten yýkýcý duygularýn tersine, yaratýcý
güçlerin ortaya çýkmasýný hýzlandýran, gizil güçlerin kendini dýþtalamasýna yol
açan itici güçler biçiminde hareket ederek, saðlýklý bir kiþiliðin oluþmasýna k
atkýda bulunabilirler. Birey doðal kýskançlýðýn ortaya çýkardýðý endiþelerin, ko
rkularýn etkisiyle iliþki içinde olduðu partnerini kaybetmemek için, kendisine v
e partnerine daha yakýn bir ilgi gösterir; bireylerin iliþki içinde birbirlerine
daha sevecen, ihtiyatlý, anlayýþlý olmalarýný olanaklý kýlan doðal kýskançlýk g
üdüsü, ayný zamanda kiþinin kendini sürekli biçimde yenilemesini saðlayarak, yar
atýcý güçlerini, potansiyel yeteneklerini devreye sokmasýna, bunlarý geliþtirip
yetkinleþtirmesine de katkýda bulunur.
AÞKIN GÖZÜ KÖR MÜ ACABA!

Aþký, sevgilinin çarpýk bacaklarýný düz görme sanatý olarak aldýðýmýz zaman, seven
bir kiþinin hayali tasarýmlarýnýn ortaya çýkardýðý bir yüceltme içinde, sevgili
sinin kimi niteliklerini öznel bir biçimde algýlayarak ona yapay anlamlar yükley
eceði açýk. Bu öznelliðin, çoðu kez eksik, sýnýrlý, kimi zaman da yanlýþ bir alg
ýdan doðduðu, dolayýsýyla kýsmi bir körlüðe yol açtýðý da doðrudur. Bu açýdan ba
kýldýðýnda halka arasýnda sýk sýk söylenen aþkýn gözü kördür deyimine hak vermemek
elde deðil. Ama bu deyimin doðru olabilmesi için, þu soruya cevap verilmesi ger
ekir; gözümüz aþktan önce açýk mýydý ki, sonradan aþk yüzünden kör olup gitti?
Verili gerçekliðin içinde farklý biçimde anlamlandýrýlan bir dünya görüþünün, bi
r ideolojik bakýþýn etkisiyle, eðer gözler çok önceden farklý biçimlerde iþleyer
ek bir körlüðe yol açmýþsa, bu körlüðün ideolojik içeriðini gizleyip, körlüðü ka
sýtlý olarak aþka yüklemenin kendisi de ideolojik bir tutum deðil mi? Böyle anla
rda söylenecek bir tek þey var, gözlerimizi sürekli köreltip duran ideolojik koþ
ullanmalarla etkin bir mücadele bizleri beklerken, aþkýn yol açacaðý körlükten n
eden sýk sýk bahsederiz? Ýdeolojik bönlük yüzünden zaten doðru dürüst görmeyen g
özün ne aþka ne de düþe faydasý var.
Kýsmi bir körlüðe yol açan çarpýk bacaklarý düz görme sanatý nýn kaynaklandýðý yüc
eltme faaliyeti, eðer birçok açýdan yaþamý duyarlý kýlýyor, sevincimizi, neþemiz
i yükseltiyor, heyecanlarýmýzý ve çoþkularýmýzý artýrýyorsa; bizi yaratýcý etkin
liklere yöneltiyorsa, hoþ gelsin sefa gelsin aþkýn körlüðü. Ýliþki içinde yer al
an kiþilikleri zenginleþtiriyorsa, potansiyel yeteneklerini, becerilerini ve giz
il güçlerini ortaya çýkarýp bunlarýn iþlenmesi için gerekli olan duygusal ortamý
yaratabiliyorsa, bu duygulardan yoksun olmakla insan ne kazanabilir ki?
Yüceltme eylemi, bir sanat yapýtýnýn ortaya çýkmasýna kaynaklýk edebileceði gibi
, zengin, çok yönlü ve özgür kiþiliklerin içinde biçimlendiði aþk denilen bir du
ygulanýmýn ortaya çýkmasýna da yol açabilir. Yüceltmenin ortaya çýkardýðý, öz
nel anlam yüklemelerin kimi zaman aþýrýya kaçtýðý doðrudur, ama aklýn somut biçi
miyle uyumlu iþlediði sürece, bu hayali tasarýmlarýn ortaya çýkardýðý öznel anla
mlarýn, her iki tarafýn mutluluðuna hizmet edeceði açýktýr. Örneðin, yarin eðri
büðrü diþlerini sýra sýra dizilmiþ inci tanelerine; rüzgârda savrulup duran daðý
nýk saçlarýný altýn baþaklarýna; dudaklarýndaki buruþuk kýrmýzýlýðý kiraza; ürke
k, çekingen bakýþlarý, ay ýþýðýnýn gizemli pýrýltýsýna benzetmenin kime ne zarar
ý var ki? Yeter ki yüceltme eyleminin ortaya çýkardýðý bu öznellik, kiþilikleri
bölen, duyarlýlýklarý yok eden bir baðýmlýlýða, bir sömürüye, bir yabancýlaþmaya
dönüþmesi; yani bir tarafýn istekleri ve çýkarlarý çerçevesinde karþý tarafýn b
edenini, emeðini, kiþiliðini sömürüp baský altýna almanýn araçlarýna dönüþmesin.
Yaratýcý yüceltmenin iki yüzlülükle, bilinçsiz bir bönlükle, ideolojik koþullanm
anýn ortaya çýkardýðý körlükle, bencil, ben merkezci çýkarlarýn yol açtýðý yalan
larla hiçbir iliþkisi yoktur. Eðer ruhun ölü hücrelerini canlandýrýp harekete ge
çirebiliyorsa, eðer baskýlanmýþ, geriye itilmiþ yaratýcý güçleri, gizil olanakla
rý yeniden gün ýþýðýna çýkarabiliyorsa, aþka kapalý olmanýn, kendini aþksýz býra
kmanýn, aþka kötü gözle bakmanýn kimseye bir yararý olmaz, yaratýcý ve üretici g
üçlerden korkanlarýn dýþýnda. Korkmayýn, bugüne dek ne kimse aþktan öldü ne de a
þk kimsenin gözünü köreltti.
Aþkýn en büyük düþmaný, içselleþtirilmiþ korkunun tüm benliðimizi etkileyerek d
uyarlýlýðýmýzý yok etmesidir. Bu korku, erkek ve kadýn için farklý anlamlar içer
ir, farklý iþlevler üstlenir. Bu nedenle korkunun kaynaðýna yönelirken, öncelikl
e kadýnýn bilinci ve bilinçaltýnýn önceden nasýl koþullandýrýldýðý noktasý üstün
de durmak gerekir.
Kadýný edilgin bir varlýða, erkeði ise kadýný denetleyip yönlendiren etkin bir v
arlýða dönüþtüren ataerkil egemenliðin meþrulaþtýrýlmasýný daha yakýndan anlamak
için, ataerkil deðerlerin içselleþtirme yoluyla, kadýnýn bilinçaltýna nasýl yer
leþtirildiðine bakmak gerekir. Ýçselleþtirme yoluyla dýþsal korkularýn nasýl iç
korkulara dönüþtürülerek, bu yoldan kadýný denetleyen iç efendinin nasýl yaratýl
dýðýna bakmadan, kadýnýn erkeðe baðýmlýlýðý anlaþýlmaz.
Ýçselleþtirilmiþ korku kadýnýn kendisine olan güven duygusunu zayýflatýr, erkekl
er karþýsýnda direnme gücünü kýrar, çarçabuk teslim olmasýný saðlayarak, duyarlý
ðýndan ve özgürlüðünden vazgeçmesine yol açar. Kadýnýn emeðinin, bedeninin ve ki
þiliðinin binlerce yýldýr erkeðin sömürüsüne tabi olmasýnýn altýnda yatan psikol
ojik etmenlerin baþýnda, bu içselleþtirilmiþ korku gelmektedir. Erkeðin kadýný d
enetim altýna alarak yaþamýný belirleyebilmesi için, korkunun sürekli iþlenmesi,
geliþtirilip yetkinleþtirilmesi gerekmiþtir.
Korkunun içselleþtirilmesinin önemli kaynaklarýndan biri, aile içi iliþkilerin a
taerkil niteleðidir. Bir diðeri ise, aileyle uyumlu biçimde iþleyen okulun yaný
sýra, aile ile okulun hukuksal ve siyasal çerçevesini belirleyen devletin kendis
idir. Günümüzde medya, bu kurumlarý içeren, aþan ve onlarla uyumlu iþleyen etkin
bir ideolojik aygýt olarak, sonsuz olanaklar sunmaktadýr.
Bu ideolojik aygýtlar vasýtasýyla, ataerkil egemenliðin yaný sýra, diðer egemenl
ik biçimleri de, meþruluk düzeylerini yüksetmek için, korkunun içselleþtirilmesi
nden sýk sýk yararlanmýþlardýr. Bu aygýtlar, korku duygusunu doðal bir duygu olm
aktan çýkarýp, benliðimizi körelten, yeteneklerimizi kýsýrlaþtýran, kiþiliðimizi
yaralayýp sakat býrakan bir duyguya dönüþtürür.
Korku, doðal içeriðini koruduðu sürece, duyarlýlýðýmýzýn zorunlu bir koþuludur;
varoluþumuzu tehlikeler karþýsýnda koruma güdüsünün bir ürünü olduðu için, bu sý
nýrlar içinde kaldýðý sürece saðlýklýdýr da. Kendimize olan güvenimizi artýrdýðý
gibi, duyarlýðý sürekli canlý tutmanýn bir kaynaðý olarak da, farklý ama olumlu
iþlevler üstlenir.
Aþkýn yaný sýra, düþ ve özgürlük duygusunun da içinde biçimlendiði, beslendiði d
uyarlýlýðý körelten nevrotik korkunun kaynaðýnýn da, doðal isteklerin, arzularýn
, verili toplumsal gerçekle uyumsuz olmasý durumunda bastýrýlýp geriye itilmesin
i olanaklý kýlan mekanizma yer alýr. Bu mekanizma, üstben, ben ve bilinçaltý ara
sýndaki iliþkide ortaya çýkan çeliþkin süreçlerin, çatýþmalarýn iþin içine girdi
ði bir içselleþtirme sürecini ortaya çýkarýr.
Baskýlama ve geriye itmenin yol açtýðý içselleþtirme faaliyeti kýz ve erkek çocu
ðunda farklý iþler. Ýçselleþtirme, kýz çocuðun bilincinin üst kýsmýný dönüþtürer
ek, ataerkil deðerlerin ve davranýþlarýn içinde yer aldýðý, bir üstbenin oluþumu
nu amaçlar. Bir kez oluþtuktan sonra üstben, ben i denetimi altýna alarak, ben vas
ýtasýyla bilinçaltýný baský altýnda tutmaya yönelir. Ben, üstbenin kurallarýna g
öre bilinçaltýný baskýlayýp denetlediði süreç içinde dýþ otorite yerini iç otori
teye býrakýrken, dýþ efendi de iç efendiye dönüþür. Korku bu dönüþümün içinde bi
çimlendiði olumsuz duygulaným anýný oluþturduðu gibi, bu sürecin de ürünüdür.
Bu içselleþtirme, dýþ otoriteden kaynaklanan korkuyu bir iç korkuya dönüþtürüp,
bu yoldan dýþ efendinin yerine iç efendiyi koyarak, kýz çocuðunu, yaþamý boyunca
etkisinde kalacaðý bir iç otoriteye teslim eder. Bu içsel otorite, genellikle b
aba ve koca biçiminde, kutsal bir simgeleþtirme vasýtasýyla, kendisini gösterer
ek önceleri küçük kýzýn, büyüyünce de kadýnýn kiþiliðini belirler. Kendini bir i
ç otoriteye teslim eden kýz çocuðu ya da kadýn, kendi adýna karar verme, kendisi
için anlamlý seçenekler üretme, ya da varolan seçeneklerden hangisinin kendisi
için anlamlý olduðuna karar verebilme olanaðýný, yani seçme ve karar verme özgür
lüðünü ve bilincini yitirir.
Dýþ dünya ataerkil kurallara göre biçimlendiðinden, dýþ korku, bu korkuyu temsil
eden dýþ güç ya da efendi de ataerkil niteliktedir. Bu yüzden, dýþ korkunun ve
efendinin içselleþtirme yoluyla iç korku ve efendiye dönüþtürülmesi erkek çocuðu
na oranla kýz çocuðunda daha cinsiyetçi bir etki yapar. Erkek çocuktan farklý bi
çimde kýz çocuðu, dýþarý çýktýðý zaman, sadece kiþiliðin bireysel ve sýnýfsal ya
nlarýndan, ya da etnik kökeninden dolayý deðil, fakat daha cok cinsiyetinden dol
ayý çok yönlü saldýrýyla karþý karþýyadýr. Dýþ korkunun kaynaðý daha derin ve ya
ygýndýr; ayrýca cinsiyete dayalý bir baskýnýn ürünü olduðundan, kýz çocuðun bu k
orkuya uyarlanma süreci daha aðrýlý sancýlý olur. Kýz çocuðunun her zaman, sevgi
li, koca ya da baba niteliðinden bir koruyucuya ihtiyaç duymasýnýn, bunlar olmak
sýzýn sokakta soluk alma olanaðýnýn bile zor olmasýnýn en önemli nedeni budur.
Ataerkil egemenliðin içselleþtirilmesi yoluyla, ataerkil deðerleri, davranýþlarý
içeren kiþilik tipi kýz çocuðuna empoze edilir. Ev içi eðitimin ortaya çýkardýð
ý bu süreç önceleri kadýnlarý rahatsýz eder. Doðal yapýlarý ile ataerkil deðerle
r, inançlar, davranýþlar arasýndaki çatýþma, bir dizi dramatik süreçlerin ortaya
çýkmasýna, yol açar. Ama bir kez dýþ korku iç korkuya dönüþtürüldü mü, bu tür ç
atýþmalar, uyumsuzluklar bastýrýlýr, geri itilir ve kýz çocuðu kendisine yabancý
olan ataerkil dünyaya kendini uyarlamaya baþlar. Ýþte bu aþamadan sonra, kýz ço
cuðunun kiþiliðinin yaný sýra, duyarlýðýn özgün yanlarý olan düþleri ve aþký da,
erkek aklýnýn ve dilinin belirlenimi altýnda oluþmaya baþlar. Bir kez bilinçalt
ýnýn erkek aklý tarafýndan kodlanmasý, biçimlendirilmesi ortaya çýktý mý, artýk
kýz çocuðunun istekleri, arzularý bile onun arzularý, istekleri olmaktan çýkar,
onu boðan, körelten, tutsak kýlan yabancýlaþmýþ arzulara, isteklere dönüþür.
Önceleri kiþilikleriyle uyumsuz olan ataerkil deðerler onlarý rahatsýz eder, bir
dizi iç çatýþmanýn ortaya çýkmasýna yol açar; ama zamanla korku, içerideki efen
dinin saðladýðý güvenlikten dolayý kaybolmuþ gibi olur. Yapay güvenlik ortamý iç
inde kendini emniyette hissederler. Ýçselleþtirme kocayý, babayý ya da sevgiliyi
bir iç otoriteye dönüþtürünce, kadýn dýþ efendisinin baskýsý olmadan kendi kend
ini kontrol edebilen bir varlýða dönüþür. Bundan böyle kadýn, dýþsal korkuyu yen
ebilmek için, kendine karþýt olan, emeðini, bedenini ve kiþiliðini sömürüp baðým
lýlýk altýna alan, yabancýlaþmýþ bir dünyada soluk alýp vermesine olanak veren b
u dünyaya kendini uyarlayarak, bir güvenlik alaný oluþturmuþtur. Bu açýdan bakýl
ýnca, kadýn kiþiliðinin dönüþtürülüp yeniden biçimlendirilerek özgürleþtirilmesi
nin yolu, baský altýna alýnmýþ bilinçaltýnýn dönüþtürülerek yeniden biçimlendiri
lmesinden geçer.
BÝLÝNÇALTININ ÖZGÜRLEÞMESÝ VE AÞK

Ýster rasyonel biçimde düzenlenmiþ olarak verilsin, isterse içselleþtirme yoluyl


a dolaylý biçimde bilinçaltýna yerleþtirilmiþ olunsun, kadýn bir kez erkeðin bak
ýþ açýsýna oturtuldu mu, onun dünya görüþünü benimser, ideolojik bakýþýný devral
ýr, bu çerçevede deðerlerini biçimlendirirken, isteklerini giderirken, arzularýn
ý karþýlarken, eylemlerini düzenlerken, kendini bir bakýma erkeðin ideallarine g
öre oluþturur, yeniden kurar, anlamlandýrýr, tanýmlar. Bu dönüþümle birlikte ata
erkil deðerler ve davranýþlarý içselleþtirme yoluyla, kadýna iliþkin deðerlere v
e davranýþlara dönüþtürülür; ataerkil özelliklere sahip dýþsal gerçeklik, yerini
içsel gerçekliðe býrakýr; kadýn bu yeni gerçeklik içinde kodlanýr, anlamlandýrý
lýr ve tanýmlanýr. Bu yolla, erkek hem dýþ dünyada, yani iþyerinde, büroda ve so
kakta hem de kadýnýn iç dünyasýnda, onu yöneten bir efendiye dönüþür. Bu dönüþü
mden sonra dýþ bekçi yerini iç bekçiye býrakýrken, dýþ kölelik de iç köleliðe dö
nüþür. Artýk erkeðin kendisi deðil, ideolojik olarak önceden oluþturulmuþ ve kad
ýnýn bilinçaltýna yerleþtirilmiþ simgesi devreye girer.
Kadýnlar, rasyonel biçimde oluþturulmuþ ve yapay yollardan dayatýlan seslere, ko
mutlara göre hareket ederken, feminal deðerlere daha az sadýk kalýrlar; kendiler
ini baðýmlýlýk altýna sokacak, emeklerini, bedenlerini, kiþiliklerini sömürerek,
farklý biçimde kurulmalarýna olanak saðlayan yabancýlaþtýrýcý süreçleri, iliþk
ileri dile getiren bu söylemi daha zor benimserler. Oysa içselleþtirilmiþ ataerk
il deðerlerin oluþturduðu yeni efendinin sesini dinledikleri zaman daha edilgin
bir tutum sergilerler, verileni aynen alma, uygulama ve kendilerini buna uyarlam
a becerileri daha yüksektir; karþý çýkma, direnme güçleri etkisiz kýlýnmýþtýr. E
rkeði aktif bir özneye, kadýný edilgin bir nesneye dönüþtüren bu içselleþtirme s
üreci içinde kadýn kendisine yabancýlaþýr. Bastýrýlmýþ arzularýn, kýstýýlmýþ ist
eklerin, köreltilmiþ güdülerin deposu haline gelen kadýn, kendini her açýdan erk
ek arzularýný gideren, isteklerini karþýlayan edilgin bir varlýða dönüþtürür.
Ýçselleþtirme yoluyla bilinçaltýnýn kuþatýlmasý, kadýn kiþiliðini biçimlendirmes
inin yaný sýra, ayný zamanda aþkýn içeriðini çarpýtarak, erkek aklýnýn ve dilini
n oluþturup biçimlendirdiði erkek aþký biçimine girmesini saðlar. Aþk bir kez eþ
it koþullar içinde yer alan, özgür isteklerin biçimlendirdiði, farklý ya da ayný
cinste iki kiþi arasýnda ortaya çýkan bir iliþki olmaktan çýkýp, kadýný erkeðe
baðýmlý kýlan, sömürücü, yabancýlaþtýrýcý bir iliþkiye dönüþünce, aþkýn canlý ve
feminal hücreleri, erkek aklý tarafýndan iþlenir, farklý içerikler kazandýrýlar
ak ataerkil egemenliðin hammadesine dönüþtürülür.
Aþka kaynaklýk eden duygularýn erkek aklý tarafýndan iþlenerek biçimlendirilmesi
ve erkek dili tarafýndan anlamlanýdýrýlmasýyla birlikte, aþkýn doðal içeriði ça
rpýtýlýr, yaratýcý ve özgürleþtirici potansiyeli yok edilir. Gök gürültüsünün ça
rpýcý etkisini, þimþeðin parýltýsýný, sabah güneþinin sýcaklýðýný, gece karanlýð
ýnda oynaþýp duran ayýn yumuþak gölgesini andýran doðal aþk imgesi, bir kez erk
ek aklý tarafýndan kurulup, erkek dili tarafýndan kodlandýktan sonra, tüm gizemi
ni ve çekiciliðini kaybeder. Artýk ne sevgilinin baþýmýzý döndüren titrek sesi n
e ayaklarýmýzý yerden kesen ürkek bakýþý ne ensemizi yakan sýcak nefesi ne de iç
imizi eriten teninin ýlýk kokusu, süsler düþlerimizi.
Aþk kývýlcýmlarý içimizde yanýp tutuþmaya baþlayýnca, partnerimizi yeterince tan
ýmadan yüceltmeye baþlarýz þu ya da bu niteliðini. Onu arzulamanýn sarhoþluðunun
yaný sýra, yanýp tutuþan arzularýmýzýn ortaya çýkýrdýðý iç baský, bizi karþý ta
rafý anlayýp, kavramadan alýkoyar. Karþý tarafý anlama, kavrama ve arzu etmenin
içeriðini, üstümüzdeki etkisini ve gücünü dile getirmede ne sözcükler ne kavraml
ar ne de göstergeler yeterli gücü sahiptirler. Bilinçaltýnýn kendiliðinden hare
ketinin ortaya çýkardýðý, kendini sezgilerde ortaya koyan bu duygularý sadece h
isseder, algýlar, bu algýlar karþý tarafa ulaþýr ulaþmaz da yaþamaya baþlarýz. A
kýl, bu sürecin ortaya çýkmasýndan sonra devreye girer, kendisinde önceden kodla
nmýþ olan ideolojik anlamlara göre iþleyip durur bu duygularý.
Bir kez ortaya çýktýktan sonra, ele avuca sýðmaz olan aþk imgesi, tüm benliðimi
ze egemen olur. Ýçimize yerleþmiþ küçük bir güvercinin kanat çýrmasý gibi, çarpa
r yüreðimiz, gölgesini görünce yeni yarin. Sarýp sarmalarken düþleri, iþitince s
esini, terler durur ellerimiz, kesik kesik soluklarýnýn ensemizi yaktýðýný hisse
deriz. Dokunamadýðýmýz, kokusunu hissetmediðimiz, hakkýnda hiçbir þey bilmediðim
iz halde, ürkek bakýþýný, titrek sesini düþler düþlemez, zihinsel sürecimizin ol
aðan akýþý kesintiye uðrar, öznel nitelikleri nesnel yargýlara dünüþtüren hayali t
asarýmlarýn yol açtýðý yüceltme süreci kendiliðinden devreye girer. Çarpýk bacak
larý düz görme süreci baþlamýþtýr artýk. Sonra, düþsel tasarýmlarda verili olan
izlenimleri, uyarýmlarý iþler, bunlarý anlam taþýyan niteliklere dönüþtürür ve b
u anlamlandýrma, tanýmlama, kavramlaþtýrma süreci içinde sevgilimize yeni bir gö
mlek giydiririz. Bizim için artýk nesnel bir yargý biçiminde iþleyen bu düþsel tas
arýmlar, aþýk olmaya giden yolu açar, gizemli kapýsýný aralar, hiçbir zaman gün
ýþýðýna çýkmayan bilinçaltýnýn karanlýk dehlizleriyle baþ baþa býrakýr bizi.
Çirkini güzel, yanlýþý doðru, eðriyi düz görmemize yol açan bu yücetme iþlemi, n
asý oluyor da ayný zamanda yaratýcý etkinliðimizin özgül bir biçimi olup çýkabil
iyor? Eðer bu yüceltme biçimi, bizi yoðun bir duygulanýmýn içine sürükleyebiliyo
r, varolan gizil güçlerimizi harekete geçirebiliyor, potansiyel yetilerimizi dev
reye sokabiliyor, bunlarý iþleme, geliþtirme kapasitemizi artýrabiliyorsa, tüm b
unlarýn ortaya çýkmasýnda esinleyici, itici, teþvik edici bir kaynak olarak devr
eye giren bir duygulaným biçimi olarak neden yaratýcý etkinliðimizin esin kayna
klarýndan, özgül biçimlerinden biri olarak alýnmasýn ki? Ressamlar renkler ve çi
zgileri, þairler sözcükleri, müzisyenler sesleri, estetiksel deðerler yüklü imge
lere dönüþtürerek, yetkin bir tablo, etkileyici bir þiir, güzel bir þarký yaratý
rlarken, aþkýn yaratý gücünden az mý esinlenirler?
Tepeden týrnaða aþýk olmuþ ya da sýrýlsýklam aþýk nitelemeleri, aþkýn bilinçaltýyla
olan iliþkisinin farklý biçimde dile getirilmesidir. Bu tür nitelemelerle kast
edilen, önceden iþlenmiþ, tasarlanmýþ bir duygulanýmýn kendini ortaya koymasý de
ðil, bilinçaltýnýn kendiliðinden hareketi sonucunda ortaya çýkan, farkýnda olmad
an kendini gösteren, genellikle kendini sezgiye veren, ele avuca sýðmaz, deneti
mden sýk sýk kaçabilen duygulaným biçimi olduðunu gösterir.
Bilincin bilinçaltý üstündeki baskýsýnýn niteliði, aþkýn kendini dýþavurma biçi
mini ve derecesini belirler. Her insanda farklý biçimde iþlediðinden, sonsuz dýþ
avurumlarý olan bilinçaltýnda yer alan isteklerin, arzularýn, güdülerin baskýlan
ma biçimlerine ve derecelerine göre, aþka iliþkin kývýlcýmlar da farklý þekiller
de yanýp tutuþur. Aþk, bilinçaltýnýn üstündeki baskýnýn gevþediði yerde ve zaman
da kendini daha kolay dýþavurduðu için, aþk ile bilinçaltýnýn özgürleþmesi arasý
nda nedensel bir iliþkinin kurulmasý doðaldýr.
Sýk sýk aþýk olma ile, arada bir aþýk olma ya da hiç açýk olmama arasýnda ne tür
den bir fark vardýr? En önemli fark, bilincin bilinçaltý üstündeki baskýsýnýn ni
teliði, derecesi ve bilinçaltýnýn kendini dýþavuruþ biçimidir. Bilincin bilinçal
tý üstündeki baskýsý sýnýrlý, aradaki bað gevþekse ve çatýþký kendini esnek biçi
mlerde dýþa vurabilirse, sýk sýk aþýk olma durumu ortaya çýkar. Yoksa baský ser
t, çatýþma keskin, bilinçaltýnýn kendini dýþavurumu kontrolsuz geliþiyorsa, o za
man sýk sýk aþýk olma durumu, sonuçlarý açýsýndan olumsuz olan bir tutarsýzlýðýn
farklý biçimde kendini dýþavurumu olarak, kiþilik bozukluðunun önemli bir iþare
ti olarak alýnabilir. Ya da baský her zaman ve her durumda bilinçaltýný boðacak
biçimde katý ve sert ise, o zaman aþýk olma yetisi köreltilmiþ, düþ kurma gücü y
ok edilmiþtir. Böylesi durumlarda býrakýn sýk sýk aþýk olmayý, arada bir aþýk ol
abilmek için bile olaðanüstü olaylarýn ortaya çýkmasýný beklemek gerekir.
Bazýlarý aþýk olmak için, uzun bir süre devam edecek olan bir deneme yanýlma sýn
avýna girerler. Aþýk olmak için iþlenmiþ deðerlerin ortaya çýkmasýný, geliþmiþ y
etilerin devreye girmesini, özsel anlarýn kesiþmesini gerekli bulurlar. Tüm bunl
arýn ortaya çýkmasý için, bilinçli, amaçlý bir etkinliði zorunlu görürler. Bir b
akýma, bir sanat yapýtýnýn yetkinliðini, olgunluðunu aþýk olunacak kiþide ararla
r. Böylece aþýk olmayý, sýradan insanlarýn bir duygulanýmý olmaktan çýkarýp, yet
kin, üstün insanlarýn özel bir duygulanýmýna dönüþtürürler. Gerçi sanat yapýtýný
ortaya çýkaran kývýlcýmlar ile aþký baþlatan kývýlcýmlar, yaratma süreci açýsýn
dan kimi benzer özellikler gösterirler, benzer iþlevler üstlenirle ama, ne aþk i
le sanatsal yaratma süreci özdeþtir ne de sanatçý kiþilik ile aþýk olan kiþilik
birebir örtüþürler.
Bazýlarý ise aþký, ustalaþmak isteyen çýraðýn, zanaat atölyesinde kendi kendini
iþleyip yetkinleþtirmesine, bir bakýma kendi kendini örgütlemesine benzetirler.
Kuþkusuz rasyonalizm, aþkýn kimi yanlarýný içerir, bu nedenle aþkýn kalýcý bir
sevgiye dönüþmesi için, bilinçli biçimde oluþturulan üretici etkinliðe gereksin
imi vardýr, ama bu düþsel tasarýmlar biçiminde ortaya çýkan ve bu biçimde yaþana
n aþkýn özünü dile getirmez. Bu nedenle aþk, hiçbir zaman ussal biçimde öðretile
mez, sadece yaþanýr. Aþkýn ne ustasý vardýr ne de çýraðý, sadece geçmiþ tecrübel
erden süzülerek belleðe depolanan ve gerektiði zaman kendini farkýnda olmadan dý
þavurabilen deðerlerin, inanýþlarýn, bilgilerin sayesinde, aþký daha bilinçli ve
ussal biçimde yaþama olanaðýný verir o kadar.
Sýk sýk aþýk olanlar, kendilerini bilinçaltýnýn dipsiz çukuruna atmýþlardýr. Hiç
aþýk olmayanlar ise kendilerini aklýn hapishanesine kapatmýþlardýr. Arada bir,
sýnýrlý bir baðlamda bilinçaltýnýn penceresini açýp, kýsa bir havalandýrma yapsa
bile, bu hiçbir zaman aþk için gerekli olan uzun süreli bir soluk alýp vermeyi
olanaklý kýlamaz.
Birinci durumda insan yüreði, hiçbir ussal sýnýrý, denetleme mekanizmasýný içerm
ediðinden, her türden rüzgâra, fýrtýnaya açýk olan mendireði kýrýk bir limana b
enzer. Böyle bir limana demirlemek isteyen kiþi, eski aþklarýn hiçbirinden herha
ngi bir kazaným elde etmeden bir yenisine balýklama dalar, ama her keresinde de
sýk sýk trajik, dramatik olaylarýn içinde bulur kendisini.
Ýkinci durumda ise aþýk olmak demek, sýk sýk denetimden çýkabilen, son derece te
hlikeli bir serüvenin dýþýnda kalmak demektir. Bilinmeyen tehlikelere girmektens
e, aklýn hapishanesine girip, orada güvenli bir sýðýnak içinde, hesaplý kitaplý
bir aþký beklemek daha yararlý görünür. Akýl denen bu hapishane içinde ancak ast
ýma tutulduklarý zaman, küçük bir soluk alma ihtiyacý onlarý aþkýn kýyýsýna yüze
rler, ama deli dolu esen yüreðin azgýn dalgalarýný görür germez tekrar eski hapi
shanelerine geri dönerler. Bunlar en çekilmez tiplerdir. Aþký, muhasebe ya da iþ
letme mantýðýna göre kesip biçerler, tartarlar, uzatýp kýsaltýrlar. Orasýný kese
r, burasýný biçerler, sonunda her koþulda içine girebilecekleri bir güvenlik ça
dýrýna dönüþtürürler aþký.
Bilinçaltýnýn aþkýn oluþumundaki gücünü küçümseyen, aþkýn ortaya çýkmasýna yol
açan duygularý aklýn biçimlendirici, yönlendirici ve denetleyici gücüne terk ed
en bu anlayýþ, aþký kurallarý, oyuncusu ve denetleyicisi önceden belli olan bir
atari oyununa benzetir. Bir kez atari oyununa dünüþtürüldü mü, artýk aþkýn ne gi
zemi kalýr ne de ele avuca sýðmayan çekiciliði. Her þey aklýn soyut ve tek yanlý
iþleyiþinin biçimlendirdiði bir örneklilik, tekdüzeylilik içinde olup biter. Bi
r örnekli duygusal tepki biçimleri, benzer davranýþ kalýplarý, birbiriyle örtüþe
n ritmik hareketler, yavan birliktelikler, sorumsuz terkediþler, derinliði olma
yan düþler, ipe sapa gelmez endiþeler, önceden verili bir programa göre sürüp gi
der her zaman.
Soyut ve tek yanlý aklýn en az etkilediði gençler ile, erkek aklýnýn denetiminde
n kýsmen sýyrýlabilmiþ kadýnlarýn aþka daha yatkýn olmalarýnýn nedeni, verili ak
ýl biçimlerinden herhangi birisini kolay kolay örgütleyemeyeceði genç, delidolu
bir yüreðe sahip olmalarýdýr. Bu yürek sayesinde bir kez aþýk oldular mý, artýk
ipe sapa gelmez dürtüler, deli dolu bakýþlar alýp götürür bir yerlere onlarý. Y
üreklerini, titrek bakýþlarýn, ürkek seslerin ortasýna yerleþtirerek, ýlýk ten k
okusunu savururlar saða sola. Genç yüreklerde filizlenen özgürleþtirici aþklarý
Aragon un deyiþiyle, Sözcüklerini yitirmiþ bir aðzýn diliyle konuþma ya benzetebiliri
z.
Aþkýn ve sevginin içeriði, dýþa vuruþ biçimleri ve ifade ediliþ tarzlarý üstünde
bir þeyler söylerken, her zaman ve her yerde benzer biçimlerde ortaya çýkan, h
erkesi içine alan ve baðlayan genel geçer bir tanýmýnýn yapýlamayacaðýna iþaret
etmek gerekir. Dedik ya, aþk aklýn deðil, kendini farklý biçimlerde ortaya koyab
ilen, farklý dilleri kullanabilen, ele avuca sýðmaz duygularý yeþerten, geliþtir
ip olgunlaþtýran yüreðin iþidir.

AÞKI ÖRGÜTLEYEMEZSÝNÝZ ABÝLER

Aþk kavramýnýn içeriði üstüne düþünmeye baþlayýnca, aþkýn içeriðini oluþturan ki


mi nitelikleri anlamlandýrýp, kavramlaþtýracak bazý taným denemelerine kalkýþýrý
z sýk sýk. Söz konusu taným denemelerinden birisi, Ece Ayhan ýn þu ünlü imgesinde
kendini ortaya koyar: Aþk örgütlenmektir bir düþünün abiler.
Eðer aþký, bilinçaltýnýn kendini farkýnda olmadan dýþavurumun bir ürünü olarak
deðil de, aklýn, bilinçaltýndan baðýmsýz bir biçimde ele alýp iþlediði, biçimlen
dirip yönlendirdiði bir duygulaným biçimi olarak alýrsak, aþk, akýl ve örgütlenm
e arasýnda nedensellik türünden bir iliþki kurulabilir. Bu durumda aþk, aþka yol
alan iliþkiler içinde yer alan kiþiliklerin, karþýlýklý olarak birbirlerini dön
üþtürüp yeniden biçimlendirdikleri bir süreci içerebileceði gibi; yeteneklerini,
duygularýný, düþüncelerini geliþtirip olgunlaþtýrdýklarý; birbirlerinin haklarý
ve özgürlüklerini tanýyýp, özerkliklerine saygý duyma çerçevesinde, kendilerini
örgütledikleri bir iliþki biçimi olarak alýnabilir.
Ayhan ýn bu tanýmý, bir yandan otoriter örgütlenmelerin ortaya çýkardýðý hiyarþik
yapýlanmalarýn gözden kaçýrýlmasý açýsýndan tehlikelidir, öte yandan aklýn soyut
iþleyiþinden güç bulan yabancýlaþmýþ akýl biçimlerini dikkate almadýðýndan, aký
l ile örgütlenme arasýnda dolaysýz bir baðlantý kurarak, aþk, akýl ve yabancýlaþ
ma arasýndaki baðlantýyý gözden uzak tutar. Eðer biz, farklý ideolojik iþlevler
üstlenmiþ yabancýlaþmýþ akýl temasýný ikinci plana itip, genel olarak akýlla örg
ütlenme arasýndaki baðlantýdan yola çýkarak, aþk ile örgütlenme arasýnda dolaylý
bir iliþki kurarsak, o zaman yabancýlaþmýþ aklýn örgütleyip meþrulaþtýrdýðý kim
i sömürü, baðýmlýlýk iliþkileri ile yapay aþk arasýndaki nedensel baðlantýyý gözde
n kaçýrmýþ oluruz.
Örneðin, iliþkilerin rasyonel biçimde düzenlenmesi ve denetlenmesi anlamýnda örg
ütlenmeyi, erkek aklý ve dili içinde ortaya çýkan duygularýn, iliþkilerin, süreç
lerin düzenlenmesi, biçimlendirilmesi, geliþtirilip yetkinleþtirilmesi, bu yolda
n denetim altýna alýnýp yönlendirilmesi olarak alýrsanýz; o zaman erkek aklýnýn
örgütlediði bu aþk, genel anlamda bir aþk olmaktan çýkýp, bir erkek aþký biçiminde
karþýmýza çýkar. Bu aþk ise, kadýný erkeðe baðýmlý kýlan, bu yoldan kadýnýn eme
ðinin, bedeninin ve kiþiliðinin erkek tarafýndan sömürülmesini saðlayan ataerkil
egemenliðin içselleþtirilme yoluyla meþrulaþtýrýlmasýnda bir araç iþlevini görü
r.
Yukarýdaki tanýma döndüðümüz zaman, Aþk örgütlenmektir bir düþünün abiler önermesi
nin anlamsal içeriðini çözümleyip, feminal bir bakýþ açýsýndan yeniden formüle e
ttiðimizde, ilk dikkati çeken þey abiler kavramýnýn çaðrýþtýrdýðý erkeksi havadýr.
Bu duygusal etkiden sýyrýlýp, bakýþýmýzý biraz daha derinleþtirdiðimizde ise, a
sýl vurgunun abiler sözcüðüne deðil, örgütlenmeye çekildiðini fark ederiz. Öyle ki,
bir taným denemesi olarak alýnabilecek bu önermenin anlamýný kuran, taþýyan ve b
elirleyen sözcüðün abiler sözcüðü deðil örgütlenme sözcüðü olduðu kendiliðinden orta
ya çýkar. Dolayýsýyla önermenin ataerkil içeriði ikinci planda kalýr, örgütlenme
mantýðý içinde rasyonalizme çekilen vurgu kendini önplana çýkarýr.
Önermenin taþýdýðý anlamýn kurucusu ve taþýyýcýsý olmasa bile, en azýndan yönlen
diricisi olarak alýnabilecek abiler sözcüðünün, kendi içinde erkek aklýnýn ve dili
nin kodladýðý bir ataerkil anlamý içerdiði açýk. Bu anlam, aþk gibi ele avuca sý
ðmaz bir duygulanýmýn biçimlendirilmesinde, yönlendirilmesinde ve denetlenmesind
e erkek aklýna belirleyici bir iþlev yükler. Ece Ayhan, sokak dilini, estetik bi
çimde en iyi kodlayan, bu kodlanmanýn içerdiði deðerleri þiirsel imgeler içinde
en iyi iþleyen ve aktarabilen bir þairdir. Bizim amacýmýz, yetkin bir þair olar
ak ustalýðýný kanýtlamýþ olan Ayhan ýn imgelerinin sanatsal gücünü, bu imgelerin d
okuduðu deðerlerin estetiksel yetkinliðini tartýþmak deðildir. Bu türden bir tar
týþma, kendi içinde þiir estetiði ve þiir felsefesi üstünde konuþmayý gerektirir
ki, bu ne bu denemenin kapsamý içinde yer alýr ne de bizim ilgi alanýmýzý oluþt
urur.
Burada bizi ilgilendiren, imgesel olarak kodlanmýþ olan bu önermede aþk, örgütle
nme ve akýl sözcüklerine yüklenen anlamýn ideolojik içeriðini bulup ortaya çýkar
maktýr. Öncelikle þairin kullandýðý sözcüklerin içinden çýkýp geldiði dilin biçi
mi üstünde bir küçük not düþmeye çalýþalým. Bu dil sokak dilidir, sokak dili ise
hem içerik hem de üstlendiði iþlevler açýsýndan, ataerkil egemenliðe kaynaklýk
eden iliþkileri örgütleyip meþrulaþtýran erkek aklýnýn belirlenimi altýnda iþler
. Ataerkil deðerlerin, inançlarýn, arzularýn, isteklerin sokak dili içinde açýk,
dolayýsýz, sert ve kaba biçimde kendi göstermesinin önemli bir nedeni budur. Ye
tkin biçimde oluþturulmuþ bir sanatsal imge içinde bu sertik yumuþatýlmýþ, kabal
ýk esnek kýlýnarak vurucu bir biçimde sunulmuþtur. Dolayýsýyla etki alaný geniþl
etilmiþ, yaygýnlýk ve derinlik kazanmýþtýr. Ama imgenin oluþturulmasýnýn estetik
biçimi ve düzeyi ne kadar yetkin olursa olsun, içeriðinin ataerkil yaný ortadan
kaldýrýlamaz, sadece örtük kýlýnýr, saklý býrakýlýr, dolaylý biçimde sunularak,
meþruluk derecesi artýrýlýr. Bu dilin biçimlendirdiði, dile getirdiði, aktardýð
ý her þey erkek kokusu nu içerir, bu kokuyu barýndýrýr. Bu dili kullanýp, bu dille
uyumlu iþleyen erkek aklýna göre hareket ettiðimiz sürece, kendimizi bu kokudan
arýndýramayýz. Burada kokunun olumlu ya da olumsuz, iyi ya da kötü türünden herh
angi bir nitelendirilmesi ikinci derecede önem kazanýr. Önemli olan, yetkin bir
imge içinde bize sunulan kokunun erkek kokusu olmasýdýr. Bu kokuyu sunan bir düþü
nün abiler komutu, bizi daha iþin baþýndan erkek gibi düþünmeye, hissetmeye ve davr
anmaya çaðýrýr.
Bir erkeðin gözüyle baktýðýmýzda, bir kadýnýn bu sözcükle karþýlaþýnca neler his
sedeceðini kestirmek güç; ama ben bir erkek olarak, bu sözcük karþýsýnda kendim
i aþkýn yönlendiricisi, biçimlendiricisi ve hatta giderek denetleyicisi olarak a
lgýlarým. Bir baþka ifadeyle, aþýk olduðum kadýna oranla, kendimi aþk iliþkisi i
çinde daha aktif, denetleyici ve yönlendirici olarak görürüm. Bu ise, beni farký
nda olmadan aþkýn yaratýcýsý konumuna yükseltir. Bir kez kendimi aþkýn yaratýcýs
ý, üreticisi, biçimlendiricisi, yönlendiricisi olarak aldým mý, artýk simgesel a
nlamda erkek aklýnýn etki alaný içinde yer alýr, bu akla göre davranýrým; aþka k
aynaklýk eden duygularý bu akla göre ölçer, biçer, tartar, keser, diker, istedið
im gibi örgütleyebilirim. Bir kez erkek aklýnýn ve dilinin yörüngesine girdikten
sonra, baþta yüreðimiz olmak üzere, örgütleyemeyeceðim hiçbir þey kalmaz.
Bu açýdan bakýldýðýnda, erkek aklýnýn biçimlendirdiði, erkek dilinin kodlayýp ak
tardýðý, anlamlandýrýp formüle ettiði herhangi bir aþk tanýmý, aþka iliþkin süre
çlerin, olaylarýn, iliþkilerin örgütlenmesini de kendi içinde taþýr. Ama daha ön
ce iþaret ettiðimiz gibi aþký, bilinçaltýnýn kendiliðinden hareketinin ortaya çý
kardýðý duygularýn bir dýþavurumu olarak aldýðýmýz zaman, kendini sezginin dolay
sýzýlýðýnda, birdenbire ortaya koyan bu duygularýn neresinin örgütleneceði ya da
bu duygularýn üreticisi olan öznelerin karþýlýklý olarak birbirlerinin neresini
örgütleyecekleri pek açýk olmasa gerek,
Bu yaklaþým, öncelikle, yabanclaþmýþ akýl ile aþka kaynaklýk eden duygulanýmlar
arasýndaki çeliþkiyi, bu çeliþkinin ortaya çýkardýðý uyumsuzluklarý dikkate alma
dýðý için, aþkýn empatiyle olan baðýný gözden uzak tutar. Empati, karþý tarafýn
penceresinden kendine bakmayý, bu bakýþ içinde onunla kýsmi bir örtüþmeyi, sýnýr
lý baðlamlarda kendini dýþavuran bir içsel bütünleþmeyi olanaklý kýldýðý için, a
ncak somut aklýn iþleyip durduðu iliþkiler yumaðýnýn ortaya çýkmasýna yol açabil
ir. Bu ise iliþki içinde yer alan kiþinin kendisiyle birlikte iliþki içinde oldu
ðu diðer kiþiyi de, karþýlýklý etkileþim içinde, birlikte dönüþtürmelerini, kiþi
liklerin geliþtirilip yetkinleþtirilmesini, farklýlaþtýrýlýp zenginleþtirilmesin
i içerir. Bu süreç, kimi yabancýlaþma biçimlerine kaynaklýk eden soyut akýl tara
fýndan deðil, duygusal ve duyumsal içeriðinden dolayý somut biçimde iþleyen diyal
ektik akýl tarafýndan düzenlenip, denetlenip yönlendirildiði zaman, hem zengin, ç
ok yönlü bir içeriðe sahip olur hem de kalýcý bir biçime girer.
Eðer aþký, erkek aklýnýn örgütlediði bir duygulaným olarak alýrsak, akýl vasýtas
ýyla aþka yüklenen deðerler, anlamlar, bu aklýn örgütlediði, meþrulaþtýrdýðý ata
erkil egemenliðin damgasýný taþýr. Böyle olunca da, erkek aklý tarafýndan örgütl
enen, erkek dilinin ifade ettiði aþk, hem içerik hem de üstlendiði kimi iþlevle
r açýsýndan ataerkil deðerlerin belirlenimi altýnda olduðundan, bir bakýma erke
ðin arzularýna, isteklerine, tutkularýna kadýnýn emeðinin, bedeninin, kiþiliðini
n uyarlandýðý bir erkek aþký olup çýkar.

AÞKIN TANIMI OLANAKLI MI?


Bir dal verdi sevdiðim
üstünde sarý yapraklar
yýl desen geçer gider
sevdaysa yeni baþlar
bir yaprak gönder bana
yarým saatten yakýn olmasýn ama
kaldýðýn evde
sen böylece yürür güçlenirsin
ve ben teþekkür ederim sana
o güzel yaprak için.
Bertolt Brecht

Hiçbir kavramýn bitmiþ, artýk deðiþtirilemeyecek, kendisine bir þey eklenemeyece


k ya da çýkarýlamayacak türden mutlak bir tanýmý yapýlamaz. Olaylarýn, iliþkiler
in, süreçlerin metafizik bir biçimde anlamlandýrmasýnýn, kavramlaþtýrmasýnýn ve
tanýmlamasýnýn somut bir anlamý yoktur.
Diðer kavramlar gibi aþk kavramý da, somut içeriði açýsýndan, içinde biçimlendið
i toplumsal ve tarihsel koþullarýn belirlenimi altýnda olduðundan farklý içerikl
er ve anlamlar kazanarak karþýmýza çýkar. Bu nedenle tarihsel olarak belirlenmiþ
, toplumsal olarak koþullandýrýlmýþ herhangi bir kavram gibi, aþk kavramý da gö
reli ve deðiþkendir. Aþkýn içeriðini oluþturan niteliklerin göreli ya da deðiþke
n olmasý, beraberinde bir dizi anlam boþluðu, anlam kaymasý ya da anlam belirsiz
liði doðurur. Bu durum, kavramýn tanýmýný olanaksýz kýlmasa bile, en azýndan güç
leþtirir. Bu güçlük, aþk gibi ele avuca sýðmaz duygularý dile getiren bir kavram
ýn tanýmlanmasý yapýlýrken kendini daha açýk biçimde gösterir.
Bu denemenin birçok yerinde, aþk kavramýnýn içeriðine iliþkin kimi özelliklerin
ya da niteliklerin bir betimlenmesi yapýldý. Söz konusu betimlemeler çerçevesind
e þimdi aþkýn genel bir tanýmýndan çok, bir taným denemesine kaynak edebilecek k
imi niteliklerinin bir dökümünü vermeye çalýþalým.
Aþk, öncelikle herkes tarafýndan farklý anlamlandýrýlan, esnek bir içeriðe sahip
tir. Bu içeriði oluþturan nitelikler sýk sýk deðiþtiði için aþk kaygan bir zemin
de ortaya çýkar, bu yüzden sýk sýk deðiþen bir hammadeye sahiptir. Bu nedenle aþ
k kavramýný içeren nitelikleri ya da belirtileri, kavramsal olarak tanýmlanabile
cek þeyler olarak deðil, kendini farkýnda olmadan, birdenbire sezgiye veren duygul
anýmlar olarak almak gerekir. Örneðin, yüreðimizin derinliklerine girip, orada s
aklý kalan istekleri, arzularý, tutkularý harekete geçirebilen arzu dolu bir bak
ýþý hangi sözcükler ya da kavramlar, anlamlandýrýp tanýmlayabilir ki? Ya da baha
r rüzgârýndan daha serin, nisan yaðmurundan daha berrak bir ten kokusunu dile ge
tirmek için, hangi sözcük ya da kavram yeterli olur.
Aþkýn içeriðine yönelik bu öznellik, Pascal ýn tanýmýnda kendini açýkça ortaya koy
ar: Kiþilikler deðil, nitelikler sevilir. Aþk ile sevgi arasýndaki farklýlýklarý g
eçici olarak bir kenara býrakýp, bunlarýn anlam açýsýndan örtüþtüklerini varsaya
rsak, bu tanýmda aþk, sevilen kiþiliðin bütünlüðünü deðil, bütünlüðünü oluþturan
niteliklerin herhangi birisini önplana çýkarýr. Bütünsel yapýsý içinde kiþilik,
farklý, uyumsuz ve çeliþkili yanlar içerdiðinden, bize itici gelen, benimseyeme
yeceðimiz, sevemeyeceðimiz herhangi bir nitelik her zaman vardýr. Sevgi, saf, ya
lýn ve dolaysýz duygularý içerdiðinden, kendine uygun niteliði arar. Bulunca da
soyutlayýp, yücelterek ona aþýk olur. Farklý nitelikler, iç çeliþkilerin yaný sý
ra, aralarýndaki uyumsuzluklardan dolayý da içsel ve dolaysýz bir bütünleþmeyi ö
nler. Aþka kaynaklýk eden empatinin oluþmasý bu çerçevede kesintiye uðrayabilir.
Oysa, herhangi bir niteliðin kiþilikten soyutlanýp, ön plana çýkarýlarak sevilm
esi, farklý bir empatinin ortaya çýkmasýna kaynaklýk edebilir.
Pascal ýn tanýmýnýn karþýtýymýþ gibi görünen, ama bir yerde onunla uyumlu olan bir
baþka taným Hegel den gelir: Aþýk olunan kiþilik, onu oluþturan niteliklerden faz
la birþey olduðundan, biz kiþiliðe deðil kiþilikte ortaya çýkan bu fazlalýða aþý
k oluruz. Pascal da ortaya çýkan yüceltme faaliyeti, kendini herhangi bir kiþiliði
n þu ya da bu niteliðin farklý bir þekilde anlamlandýrýlmasý olarak gösterirken,
Hegel de kiþiliðin somut bütünlüðünün farklý biçimde algýlanmasýnýn yol açan yüce
ltme kendini farklý biçimde ortaya koyar. Hegel de aþka kaynaklýk eden yüceltme, k
iþilikte olmayan ama bizim kiþiliðe dýþardan yüklediðimiz kimi niteliklerin fark
lý biçimde anlamlandýrýlmasýný olanaklý kýlan bir tasarýmýn ürünüdür.
Aþka iliþkin üçüncü bir taným Schopenheur dan gelir. Schopenheur e göre inceltilmiþ,
saf, yalýn ve yüce aþk özünü cinsellikte ortaya koyar. Cinsel arzu, doðal bir g
ereksinim olduðu halde, kendini karþý tarafa hayran olmak biçiminde farklý olara
k ortaya koyar. Doða, aþk olarak tanýmlanan bu hileyi, kendi amaçlarýna uygun bu
lup kullanýr. Aþk, burada insan türünün korunmasýna yönelik olan üremeyi gerçekl
eþtirmenin aracý olur. Bu ise, karþýlýklý sevginin geriye itilerek, fiziksel zev
kin, hazzýn ve duyumun ön plana çýkarýlmasýna yol açar.
Bilincinde olunsun ya da olunmasýn, tüm bireysel aþklarýn amacý çocuk doðurmaktý
r. Þöyle der Schopenheur: Yeryüzündeki amaçlar arasýnda bundan daha büyük, bundan
daha önemlisi bulunabilir mi? Tutku dolu aþkýn, derinden derine duyuluþuna, cid
di bir biçimde ortaya çýkýþýna, kendi alanýnýn ve olanaklarýnýn en küçük ayrýntý
larýna bile bunca önem veriliþine ancak bu amaç bir anlam kazandýrabilir. Farklý
cinslerde yer alan ortak özellikler aþk içerisinde, yani cinsel iliþkide somut b
ir anlam kazanýr. Aþýk erkek ve kadýn, tek varlýk halinde birleþmek ister; amaçla
rý böyle tek bir varlýk olarak yaþamaktýr; aktardýklarý nitelikleri birleþmiþ ve
kaynaþmýþ bir biçimde yaþayan tek bir varlýða yöneltmekle, yani çocuklarý ortay
a koymakla, isteklerini gerçekleþtirmiþ olurlar.
Farklý cinsten iki kiþi arasýnda ortaya çýkan cinsel iliþki, iki kiþinin sentezi
ni amaçlar. Ýliþkiye giren bireyler, görünüþte yüksek doyum ve hazzý elde etmek
için, þiddetli þehvet duygularýyla hareket ederler. Oysa asýl amaç, gizli kalmýþ
iradenin, yani türsel birliðimizi ve varoluþumuzu olanaklý kýlan evrensel irade
nin, yaþama güdüsünün açýða çýkarýlmasýdýr. Cinsellik, bu güdünün ortaya çýkmasý
ný ve giderilmesini amaçlar.
Schopenheur un taným, cinsellik ve aþk kavramlarýna yüklemiþ olduðu metafizik anla
mý bir kenara býraksak bile, heteroseksüel cinselliði genelgeçer, evrensel olara
k almasý açýsýndan tek yanlýdýr. Cinsel içerikli aþklar olabildiði gibi, cinsell
iði içermeyen aþklar da söz konusudur. Ayrýca, üremeye yönelik, farklý iki cins
arasýnda ortaya çýkabilecek cinsel içerikli aþklarýn yaný sýra, üreme iþlevinde
n arýndýrýlmýþ, ayný cinsler arasýnda ortaya çýkabilen aþklardan da bahsedilebil
ir. Buna örnek olarak, lezbiyen ve homoseksüel iliþkilerin biçimlendirdiði aþkla
rý gösterebiliriz.
Aþka iliþkin dördüncü taným Marx dan gelir: Erkeðin kadýnla kurduðu cinsel iliþki,
insanýn bir baþka insanla kurduðu en doðal iliþkidir. Bu yüzden, bu iliþkiler i
nsanýn doðal davranýþýnýn ne ölçüde insanileþtiðinin ve kendi insansal özünün ke
ndisi için ne ölçüde doðal hale geldiðinin göstergesidir. Marx n bu tanýmý, yücelt
me eyleminin ortaya çýkarttýðý öznel anlamlandýrmadan çok, aþka kaynaklýk eden i
liþkinin doðal yanýný gündeme getirir. Aþkýn olmazsa olmaz koþulu olan, karþý ta
rafla içsel, dolaysýz ve doðal bir baðlantýnýn kurulmasýna gönderme yapar. Yani,
iki kiþi arasýnda herhangi bir aracý kurumu, deðeri ya da davranýþ kalýbýný tan
ýmaz. Bu tanýmda aþk, bir bakýma empatinin olanaklý kýldýðý kýsmi bir örtüþme iç
inde yer alan iki kiþi arasýnda kurulan içsel, dolaysýz ve doðal bir iliþkinin ü
rünü olarak karþýmýza çýkar. Bu iliþki içerisinde insan kendisiyle, karþý cinsle
ve doðayla saðlýklý bir bað kurup, empati yoluyla onlarla bütünleþir.
Yukarýdaki tanýmlarda ortak olan yan, aþka kaynaklýk eden iliþkilerin, günlük ya
þamýn mantýðýný aþan, sýr dolu, gizemli, büyülü yanlara sahip olmalarýdýr. Bu gi
zemli, sýr dolu, büyülü yanlar sezginin ortaya çýkardýðý, düþün beslediði, empat
inin geliþtirip olgunlaþtýrdýðý yüceltmenin kendisidir.
Yüceltme, aþka yol açan iliþkiye ve bu iliþkiyi taþýyan kiþiliklere gerçekte olm
ayan nitelikler yükleyebildiði gibi, onlarda olan niteliklerin farklý biçimde al
gýlanmasýna saðlayarak, deðiþik anlamlar yüklenmesine de yol açabilir. Bu süreci
n ortaya çýkmasýna kaynaklýk eden sezgi, aþkýn devindirici unsurudur.
Bu genel deðerlendirme bizi sezgi ve bilinçaltý arasýnda oluþan iliþkilerin bell
i baþlý yanlarýný saptamaya götürür:
- Aþka kaynaklýk eden nitelikler, gerçek yanlarýyla deðil, ona aþýk olan kiþinin
yüklediði deðerlere göre anlam kazanýr.
- Bu öznel anlamlandýrma kendini hayali tasarýmlara dayanan yüceltme eyleminde o
rtaya koyar.
- Yüceltme sürecini baþlatan sezgidir. Sezgi, duyarlýlýktan çýkan düþler vasýtas
ýyla, aþka kaynaklýk eden duygularý sürekli besler durur.
- Duyarlýlýk, bizim yaratýcý düþlerimizin, özgürleþtirici aþklarýmýzýn içinde bi
çimlendiði tarlayý, hammaddeyi oluþturur.
- Duyarlýlýktan çýkýp gelen, kendini sezgiler yoluyla farkýnda olmadan, birdenbi
re ortaya koyan düþler, yaratýcý ve özgürleþtirici aþklarýn itici gücüdür.
- Hayali tasarýmlardan kaynaklanan yüceltme eylemi, bu sezgilerin ürünüdür.
- Akýl, sezginin baþlattýðý yüceltme eylemini içeren ýþýklar, pýrýltýlar, sesler
, gölgeler ortaya çýktýktan sonra devreye girer. Yeni ve kritik bir evre kendini
gösterene dek, aklýn sorgulamasý hayali tasarýmlarýn ortaya çýkarttýðý yüceltme
lerin oluþturduðu anlamlarýn temellendirilmesine yöneliktir. Soyutlamalar, usavu
rmalar, mantýksal çýkarýmlar, eleþtirel analizler hep bu doðrultuda iþler.
- Akýl, aþka kaynaklýk eden duygularý iþleyip kalýcýlaþtýrarak, bir bakýma sevgi
ye dönüþtürür. Sevgi ya da aþk, aklýn farklý iþleyiþ biçimlerine göre deðiþik an
lamlar kazanýr.
Pascal ve Hegel de karþýmýza çýkan, aþkýn tanýmlanmasýnda öznel etmenlere belirley
icilik veren yaklaþýmlar, bizi hayali tasarýmlar çerçevesinde ortaya çýkan yücel
tme eylemini önplana çýkaran baþka bir taným denemesine götürür. Aþk, sevgilinin
çarpýk bacaklarýný düz görme sanatýdýr . Daha önce aktardýðýmýz Ece Ayhan ýn Aþk örgü
tlenmektir bir düþünün abiler tanýmýnda belirleyici iþlev rasyonel öðeye verilmiþ
tir. Bu ikinci tanýmda ise, hem aþkýn içeriðine yönelik irrasyonel yan ön plana
çýkarýlýr, hem de bir kez ortaya çýktýktan sonra irrasyonel yanýn kendini hayali
tasarýmlar içinde ortaya koyduðuna dikkat çekilir. Ayrýca bu hayali tasarým içi
nde, sevgilinin yapýsýna, kiþiliðine iliþkin kimi özelliklerin ya da nitelikleri
n farklý bir biçimde algýlanmasý önplana çýkarýlmýþtýr.
Bilinçaltýndan kopup gelen, kendini sezgiler, tasarýmlar biçiminde gösteren bir
hayali tasarýmýn ortaya çýkardýðý bir yüceltme biçimi olarak aþký içeren öðeler,
öznel biçimde karþýmýza çýkarlar. Yüceltme, kendini sevgilinin çarpýk bacaklarý
ný düz görme biçiminde ortaya koyar. Bu çerçevede baktýðýmýzda aþýk olan kiþi, k
arþý tarafýn somut kiþiliðinden çok, bu kiþiliðe farklý bir anlam yüklenmesinde,
yüklenen anlamýn yüceltilmesinde kendini bulur. Yani bir bakýma onun aþký, az y
a da çok kendisine iliþkin deðerlerin, inançlarýn, duygularýn karýþtýðý bir kend
ini sevme biçimidir. Ta ki bu öznel anlamlandýrmaya yol açan yüceltme iþleminin
kesintiye uðramasýna, yani çarpýk bacaklarýn düz görülmesine son verilerek, gerç
ekten çarpýk görülmesine dek. O zaman büyü bozulur, yüceltme süreci kesintiye uð
rar, çarpýklýk kendini açýk ve dolayýsýz bir biçimde orta koyar.
Kýsaca söylersek aþk, bilinçaltýnýn sýk sýk devreye girdiði, öznel etmenlerin be
lirleyici olduðu, sýk sýk deðiþen, bu nedenle ele avuca sýðmayan, çoðunlukla far
kýnda olmadan kendini birdenbire ortaya koyan, bir kez ortaya çýktýktan sonra ak
lýn þu ya da biçimi tarafýndan iþlenip kalýcýlaþtýrýlan bir duygulaným biçimidi
r. Yaratýcý yetilerin, gizil güçlerin kendilerini farklý, ayýrt edici ve özgül b
içimlerde dýþavurmalarýna yol açan duygularýn ürünü olan aþk, zengin, çok yünlü
ve yaratýcý bir kiþiliðin parçasý olduðu zaman, Aragon un dediði gibi Özgürleþmenin
en yetkin itkisi olup çýkar.
Bu çerçevede baktýðýmýzda, aþk kavramýnýn içeriðini oluþturan kimi nitelikleri,
olasý bir taným denemesine kaynaklýk edecek biçimde, þu þekilde sýralamak olanak
lýdýr:
- Aþka kaynaklýk eden duygulanýmlar, bilinçaltýndan bilince vuran arzularý, iste
kleri, güdüleri içerirler. Bunlar kendilerini sezgi vasýtasýyla dolaysýz biçimde
, birdenbire ve kendiliðinden ortaya koyarlar.
- Bu duygulanýmlar, düþ gücü tarafýndan beslenir; etkileri, güçleri düþün dönüþt
ürücü, canlandýrýcý ve etkin kýlýcý katkýsýyla sürekli artýp durur.
- Düþ gücü ve aþýk olma yetisi, duyarlýðýmýzýn özgül biçimleri olarak, yaratýcý
etkinliðimizin kaynaðýný oluþtururlar.
- Yaratýcýlýðýn gizemi, kendini düþlerin ve aþkýn gizemi biçiminde ortaya koyar.
Bu nedenle, düþün ve aþkýn iç dokusu çözümlenmeden, yaratýcýlýk üstüne anlamlý
birþeyler söylenemez.
-Duyarlýðýn derinlik ve yoðunluk kazanarak, kalýcý ve saðlam bir biçimde iþleyeb
ilmesi için, kiþiliðin zengin, çok yönlü ve özgür olmasý gerekir.
-Bu tür bir kiþilik, soyut akýl ya da bu aklýn farklý dýþavurum biçimleri olan
yabancýlaþmýþ akýl biçimleriyle deðil, duyarlýðý yüksek olan somut bir akýlla bi
rlikte oluþur.
-Aþka kaynaklýk eden duygular, bu somut akýl tarafýndan iþlendiði, geliþtirilip
olgunlaþtýrýldýðý zaman kalýcý bir biçime girer.
- Birey, bir kez aþýk oldu mu, iliþki içine girdiði kiþiyle birlikte yaþanan aný
dolaysýz yaþar; bu anýn ortaya çýkardýðý coþkularý ve heyecanlarý en üst düzeyd
e tadar; birlikte olmanýn zevkini, hazzýný, doyumunu en yükseðe çýkarmaya yöneli
r.
- Ýstenen, arzulanan kiþinin kazanýlabilmesi için, gerekirse yüksek düzeyde bir
çaba sarfetmek, çýkacak engelleri aþmak için gerekli olan fedakârlýðý gösterebil
mek, gerektiðinde tehlike anýnda sevgilisini koruyabilmek için, yaþamý da dahil
her þeyi gözden çýkarabilecek kadar yürekli olmak gerekir.
-Birlikte olmak istediði kiþiyi, karþýlýksýz, kiþisel çýkarlardan uzak, bencil g
üdülerden arýnmýþ, önkoþulsuz ve önyargýsýz sevebilme yetisine sahip olmak gerek
ir. Bu yetiyi geliþtirip zengin ve etkin bir biçimde kullanabilmek için yüksek
bir duyarlýlýk gerekir.
- Bireyler bu yüksek duyarlýk içinde gizil güçlerini, yaratýcý potansiyelini, ür
etici yeteneklerini ve becerilerini ortaya koyarak, bunlarý geliþtirip, eskiye o
ranla daha zengin, çok yönlü kýlarak, özgür bir kiþiliðin oluþturulmasýna yöneli
rler.
-Zengin, çok yönlü ve özgür kiþilikler, ancak empati içinde oluþur. Empatinin ge
liþip olgunlaþarak kalýcýlaþabilmesi için, karþýlýklý saygýyý besleyecek biçimde
, kiþiliklere yüksek bir özerklik tanýmalýdýr.
- Karþý tarafýn özerkliðini kendi özerkliði gibi algýlamak, bu özerk kiþiliðin g
eliþmesi için gerekli olan çabayý göstermek gerekir.
- Bütün bunlarýn oluþabilmesi için, farklý ruhlarý ve bedenleri kýsmi bir örtüþ
me içine sokabilen empatiyi her açýdan geliþtirerek kalýcý bir biçime sokmak ger
ekir.
- Bu özelliklerin kýsmi birliðini olanaklý kýlacak biçimde ben ve sen in empati içind
e yer almasý ve bu empati sayesinde, yeni bir toplumsal kiþilik olarak alýnabile
cek bizi oluþturmalarý; bir yandan biz içinde, birlikteliklerinin somut, anlamlý ve
canlý dokusunu iþleyebilmeleri; öte yandan biz le örtüþmeyen, onun dýþýnda kalan b
en ve sen in özgül yanlarýný geliþtirerek, kendilerini özerk ve baðýmsýz bireyler
olarak var edebilmeleri gerekir.
Empati, karþý tarafýn gözüyle dünyaya bakmayý, onun kulaklarýyla iþitmeyi, yüreð
iyle hissetmeyi, aklýyla düþünmeyi içeren bir duygulaným biçimi olarak aþkýn özü
nü oluþturur. Bilinçaltýnýn kendiliðinden hareketinin ortaya çýkardýðý, farkýnda
olmadan ortaya çýkan, kendini sezgiyle verebilen, bir kez ortaya çýktýktan sonr
a akýl tarafýndan iþlenip kalýcý bir sevgiye dönüþtürülebilen bu duygulaným, anc
ak empati içinde var olur ve empati vasýtasýyla gerçekleþir.

Вам также может понравиться