Академический Документы
Профессиональный Документы
Культура Документы
Müellifi: Mütercimi :
Berlin Darülfunun-u askerisi Erkânıharbiye Kolağalarından
Kadim Müdürlerinden M. KEMAL
General Litzmann
Tâbi' ve Naşiri
İ B R A H İ M H İ L M İ
3
5 küçük zabit, 3 borazan, 50 nefer dahi, 3 kırmızı ve 3
zayiata delâlet eden filâmaları hamil olarak, düşmanı tas
vir etmek üzere sabah saat bir'e çeyrek kala (Kovalar) ın
(Doğanca) caddesi bahricinde bulunacak ve Tabur Kuman
danının refakat zabitinin taht-ı emrine girecekti
Kıyafete, tevzi olunacak fişek miktarına ve seyirci
sıfatiyle talime iştirak edecek zâbitana müteallik tenbihat
dahi mezkûr emre merbut idi.
Yüzbaşı Bahri ve Nuri Efendiler bilâhara bölüğün ku
mandasını deruhte etmek üzere hazır bulunacaklardı.
Manevra günü, müdir daha sabahleyin bölüğün içtima
mahalline gitti ve zabitan ve küçük zabitanı toplayıp onlara
talimin mevzuunu teşkil edecek olan âtideki meseleyi söyle-
di :
"Mensup olduğumuz Alayın (ki daha büyük bir cüzü-
tama mebuttur.) Birinci ve Üçüncü taburları (Doğanca) dan
(Osmaniye) üzerine yürüyen düşman kitaatiyle muharebeye
a
tutuştu. (Kovalar) ı elde ettik. Fakat köyden çıkmak için
kıtaatımız tarafından vakı' olan teşebbüsat (Doğanca) nın
cenubuşarkisine yerleşen düşman topçu ateşiyle şimdiye
cy
kadar menedildi.
Taburumuz (2 inci) diğer bir noktada durdurulmuştu.
Şimdi bu cihetle yürüyor, taburun aksam-ı mütebakiyesine
pe
4
Tetiğini çevirmelerini emretti. Bundan sonra efrada, vaziye
te ve filâmaların nelere delâlet ettiklerine dair, onlara lâ
zım olacak kadar malûmat verdi.
Badehu, müdir, Tahsin Efendiye müteallik olan vazi
feyi kendisine beyan etti.
"Alay kumandam, sizi birinci hatta kullanmağa lüzum
görürse doğrudan doğruya kendisinin eli altında bulunmuş
olmanız için, köy dahilinde bulunan mescide kadar (I) git
meniz hakkında emir gönderdi. Bu andan itibaren Alay Ku
mandanının doğrudan doğruya taht-ı emrine geçtiniz.''
5
müyordu. 1,35 raddelerinde, müdir kendisine malûmat-ı
âtiye'yi verdi.
"Topçu ve piyade ateşlerinin şiddeti fevkalâde bir su
rette ziyadeleşti. Maahaza, şimdi şarapnellerinin bizim üs
tümüzden pek yüksek geçtiği görünür (1), muharebe hat
nda işitilen kuvvetli boru sesleri ve yüksek sada ile veri
len kumandalar katî bir buhranın karibülvuku olduğuna ih
timal verdiriyor."
Filhakika bu esnada (2) köyün şamilgarbi methali
istikametinde "hücum!" borusu ve aynı zamanda " h u r a ! "
sadaları işitildi.
Mülâzımevvel Tahsin Efendi yolların mahall-i telâkki
sine koştu. Ve bu taraftan köye girmiş bulunan düşman pi
yadesi (kırmızı filâmalar) gördü. Bunun üzerine bölüğünü,
manga kolu nizamında koşar adımla mezkûr telâki nokta
sına kadar götürdü. Badehu baştaki manga sağa çark eder
a
ken bölüğünü nısıf kolu nizamına geçirdi. Ve baştaki nısıf
takıma ateş için silâha davranmasını emretti. Lâkin, biraz
cy
istical ile verilen kumandalardan şaşıran efrat, harekâtı
arzu edilen intizamla icra etmedi. Mangalar yayılırken kıs
men yekdiğerine karıştılar, efrat sıkıştı ve bu sebeple sıra
larda bazı karışıklıklar vukua geldi. Bu suretle icra edilen
pe
6
Mülâzımevvel Tahsin Efendi, bidayettenberi şiddetli
avcı ateşi icra ettirdiğini (farazi) ve mezkûr ateş müessir
oldukça ateşe devam edeceğini müdire beyan etti.
Yolun iniş kısmı düşmanı takriben 400 metre ilerde na
zardan setredince Tahsin Efendi mezkûr düşmanı takibe kı
yam etti. Bölük ilerisinde yolu bütün arzınca işgal eden ya
yılmış iki manga olduğu halde köyün şimaligarbi mahreci
ne, birkaç dakikada vasıl oldu.
dizi avcı, her biri bir topu irae eden mezkûr diziler yekdiğe-
rinden yirmişer hatve aralıkla ikame edilmişlerdi).
7
Mülâzımevvel Tahsin Efendi, bölüğüne safıharbe girip
yere yatmasını ve ricat eden düşman piyadesi üzerine ateş
açmasını emretti. Müdir tekrar müdahale ederek, Tahsin
Efendi'ye düşmanın pek müessir şarapnel ateşine maruz bu
lunan bölüğünü gizlemeye lüzum görüp görmediğini sordu.
Tahsin Efendi bulunduğu yerde kalıp Taburun muvasalatı
na bu noktada intizar etmek istediğini beyan etti.
Müdir bu anda, talime fasıla verdi ve toplanmış bil
cümle zâbitan huzurunda veçhiâtı üzere kendi fikrini izah
etti. :
"Bu son noktada Mülâzımevvel Tahsin Efendi'nin itti
haz eylediği tedbiri tasvip edemem. Eğer 4 üncü Bölük bu
mahalde yere yatarak kalırsa düşman şarapnellerine maruz
kalmağa devam ettikten başka bu vaziyet köyden çıkması
nı da meneder. Köyü dolaşacak yerde, münasebetsiz olarak
içinden geçen mezkûr tabur oradan çıkamıyacak ve cadde
nin haricinde çiftlikler ve bahçeler arasından müşkilâtla geç
meye mecbur olacaktır.
a
Bu müddet zarfında Bölük zayiat-ı külliyeye uğrıya-
cy
caktır. Çünki düşman tarafına meyilli olan bu sırt üzerin
de yere yattığı halde hiçbir suretle civar tepelerin mah-
kûm-u nezareti olmaktan (kurtulamaz). Bu ahval dahilin
de Bölük Kumandanı ilk kararında sebat eder mi ? Tama-
miyle kaniim ki, kararını tashih edecektir."
pe
8
dı. (Krokide N ) . Kendisiyle mezkûr tepe arasındaki mesa
feyi tahmin ettikten sonra hemen âtideki kumandaları ver
di : "Karşıda iki evin bulunduğu tepede topçu! Soldaki evin
ilerisinde en solde bulunan top! Nişangâh 1000 ve 1100, avcı
ateşi!."
Derhâl ateş başladı. Manga Kumandaları, akabinde "da
ha çabuk!" kumandasiyle ateşin süratini tezyidettiler. Mez
kûr kumanda avcı hattının bir cenahtan diğer cenahına ka
dar neferden nefere tekrar edildi.
Müdir refakatinde bulunanlara, üç takımın, hedefin
hangi noktalarına endaht ettiklerini kat'î bir surette anla
malarını emretti. Mezkûr refakat zabıtanı, silâhların kısm-ı
küllisinin düşman bataryasının vasatına tevcih edilmiş ol
duğunu gördüler. (Bu noktaya ait tenkide bakın.)
Birkaç dakika sonra batarya geri çekildi. Avcılar ateşi
keser kesmez, müdir beyanat-ı âtiyede bulundu : "Geriniz
de trampetler çalındığını işitiyor ve taburunuzun (Kovalar)
a
dan çıkmak üzere olduğunu görüyorsunuz. Alayın, tepenin
sağında ve solunda yayılmış bulunan bölükleri demiryolu
cy
na doğru ilerliyorlar. Düşman piyadesi karşıda gözden kay
boldu. (Farazi)."
Mülâzımevvel Tahsin Efendi, düşmanın nerede tevak
kuf ettiğini keşfetmek üzere ileriye yalnız bir keşif kolu
pe
T E N K I D
9
bolunması muhakkak gibi olduğundan, Bölük Kumandanı
nın bölüğü, birinci hatta mümkün olduğu kadar erken isal
etmesi icabeden yolları ve vesaiti ihzar eylemesi iktiza eder
di.
Bölük Kumandanı, hakikatte, bilcümle istikametlerde
bulunan geniş methallerden istifade ederek (yani avluların
kapılarını açtırarak ve bahçe duvar ve çitlerini devirerek..
ilâh) bu maksadı ife edebilir. (Talimname - 438) Vakt-ı ha
zarda ise icrasını tasmim eylediği hususatın müdire bil
dirilmesiyle iktifa eder.
Düşman birdenbire köy dahilinde görüldüğü zaman Mü-
lâzımevvel Tahsin Efendi mezkûr düşmana doğrudan doğ
ruya karşı gitmeye hiç bir tereddüt göstermedi. Halbuki
düşmanın nazarı altında safıharba geçmek kıtasını bazı
müşkilâta düçar edebilirdi. Netekim, birkaç saniye devam
eden adem-i intizam, hereket-i vakıasından neşet etmişti.
Tahsin Efendi kendi tasavvuru veçhile doğrudan doğruya
a
avcı ateşi icra ettireceğine kemal-i sükûnet ve şiddetle yay
lım ateş ettirmek üzere kumanda verseydi daha güzel olur
du.
cy
Burada Bölük düşman ateşine hedef olmadığından sa-
fıharbde nısıf takımla iki sıra üzere ateş ettirmek tavsiye
olunabilir; kıtayı el altında bulundurmağa müsait olan bir
pe
10
çirmek müşküldü. Hele Bölüğü düşman bataryasından 1500
metre mesafede yere yatırmak, onu tamamiyle mahve ma
ruz bırakmaktı. Bölüğü bu tehlikeden masun bulundurmak
için en iyi bir çare onu koşaradımla ileri sevketmek ve ava
çıkarmaktı. Bu suretle bölük bataryaya 1000 metre kadar
sokulmağa muvaffak olduğu takdirde ateş muharebesinde
muvaffakiyet ümit edilebilir. (Talimname - 449).
Bölük Kumandanı, kıtasını topçunun münasip mesafe
sine yaklaştırmak lüzumunu, (vakıa biraz geç, fakat) tak
dir etti. Ve filhakika, Bölüğü ava çıkarmış olduğu halde, ba
taryanın 1050 metre kadar mesafesine ilerletti Ve nişan
gâhım münasip surette tanzim ettikten sonra bataryayı ateş
altına aldı.
Avcı hattında bulunan Bölük Kumandanı, "tekmil bö
lüğün tesirini aynı zamanda ve aynı mahalde birleştirmek"
istiyordu. (Talimname - 216).
Bu cihetle ateşin kuşadı için iktiza eden kumandaları
a
bizzat vermesi mâkuldür. (Burada müstesna olarak).
cy
Ateşin idaresine gelince, bu hususu her vakit olduğu
gibi Takım Kumandanlarına terketti. Lâkin ateşlerin hüs-
nüidaresi, için, ateşi, döğülecek hedef üzerinde müsavaten
taksim etmek icabetmişti.
pe
11
Bölük, bu suretle, düşman bataryasına yaklaştığı için,
şüphesiz, taburundan muvakkaten uzaklaşmış oldu. Lâkin
bu tarzı hareket burada zarurî olmakla beraber pek o kadar
ehemmiyeti de haiz değildir.
12
M Ü T A L A A T
sait idi.
Bu suretle tatbikini tasavvur eylediği muharebenin he
yeti umumiyesi müdirin zihninde tecelli etti. Mezkûr istih-
zarat sayesinde müdir için muhtelif Kumandanların vazi
felerini tâyin ve her iki tarafı tasvir edecek olan cüzütam-
ları tahdit ve tahsis etmek sehil ve manevra meselesini ter-
tibetmek için muhtaç olduğu bilcümle esasları ve mutasav
ver düşman kumandanına mahsus talimatı hazırlamak
mümkün oldu.
Hazarî bir talimin tâbi olduğu şerait-i hususiye, icra
olunacak vezaifi tabiaten tahdideder ve onun tamami-i tat
bikine mâni' olur.
13
Mezruat sebebiyle, arazinin her ciheti kaabil-i murur
değildir : Bilhassa bundan dolayı idi ki, (Kovalar) ın şi-
maligarbi methalinde bulunan tarlalardan demiryolu bo
yunca bulunan tarlalara gitmek için büyük caddeden yürü
mek ve mevki-i meskûndan çıkar çıkmaz yayılmak icabe-
derken ondan sarfınazar etmek mecburiyeti hasıl olmuştur.
Bu nevi müşkilât gayrikaabil-i içtinaptır. Mamafih, müte-
savver bir düşmana karşı icra olunan talimlerde müşkilât-ı
mezkûre kaabil-i iktiham olduğu gibi talimin cereyan-ı tabi
isini sekteye de uğratmaz.
Zâbitanımız topçu tabiyesine kesb-i vukuf ettirilmeli
dir. Bu husustaki malûmatın cüzütamların büyük kıtaat da
hilinde muharebesi noktainazarından talim ve terbiyede
muhakkak dahl ü münasebeti vardır.
Piyade ile topçu suret-i katiyede yekdiğerine tâbidir;
muharebede ikisi de, düşmana karşı tefevvuk-u ateşin istih
sali maksad-ı müşterekini takıbederler. Binaenaleyh bu iki
a
sınıfın muharebedeki muavenet-i mütekabilesi pek sıkı ve
mükemmel olmalıdır. (Sahra Topçu Talimnamesi - 354).
cy
Yekdiğerine istinadetmek, birinin istihsal eylediği me
nafiden diğerini müstefit kılmak, biri tehlikede olduğu za
man icabederse diğeri onun için kendini feda etmek; hülâ
sa, piyade için topçu hattının aralıklarından geçmek (Ta
pe
14
harb noktainazarından yetiştirilmesini natemam bırakır.
İştigal ettiğimiz işbu muharebe talimlerinde, düşman
topçusunun hakikî olarak gösterilmiş olması veyahut sade
ce tasvir edilmiş bulunması istihsal-i maksat için müsavi
gibidir. Ancak haiz-i ehemmiyet olan nokta, topçu ateşinin
tesiridir; topçu ister tasvir edilmiş olsun, isterse hakikî ola
rak gösterilsin, her iki halde de kat'i bir hesaba atf-ı ehem
miyet etmek mecburiyetindeyiz. Düşman topçusunun mez
kûr iki halde gösterilmiş bulunması, onun ateşinden kur
tulmak ve onu mağlubetmek için iktiza eden tedabiri itti
haz ederek hakikatten bizi menetmez.
Müdir müdahale etmemiş olsaydı; Dördüncü Bölüğün
(Kovalar) şimaligarbisinde düşman topçusunun müessir
ateşi altında vaki olan harekâtı muharebeye hatime vere
bilirdi. O gayri memul tevekkuf bittabi takibolunan mak
sadın mahvım intaç edecekti. Müdir ise; düşman topçusuy-
la bölük arasındaki muharebenin nihayetine kadar cereya
a
nını görmek istiyor ve umumiyetle iki taraftan birinin
zayiat-ı külliyeye düçar olduğu bir anda talimin katiyen ni-
cy
hayetlenmiş olmasına meydan bırakmamağa dikkat ediyor
du. Müdir, son tenkidinde, bir âmirin bu derece muhlik bir
neticeye iktiran eden harekâtı hakkında uzun uzadıya bast-ı
makal etmeyi hoş görmemişti. Müdir, Bölük Kumandanına
pe
15
hakikatte tevlideceği netayic-i meşumeyi, muhtasaran ten-
kidetmek suretiyle daha müessir bir vasıtaya müracaat et
miş oldu. Mamafih bu hale karşı yapılacak harekâtı ona
bildirmekten tevakki ederek onu artık vaziyetten kendi
kendine istihraç olunan yeni mütalâata göre ilk kararını
tashihte serbest bıraktı. Müdir, bu suretle onu yol üzerine
geçirmeye muvaffak oldu. Vakıa, Mülâzımevvel Tahsin
Efendi, artık diğer birinin telkin ettiği bir kararı ittihaz
etmekte hakikî bir bid'at-i zatiye eseri gösterdi. Lâkin bu
nunla beraber, bu hâl kendisinin tabiye efkârını terbiye et
mek için bir fırsattı.
Bahsettiğimiz, tenkidde, müdir, bölüğün sevk u idare
sinde biraz ciddi muhakeme ve teemmül etmek lüzumu üze
rine yalnız zâbitanın nazaridikkatlerini celbeylemekle ik
tifa etti. Manevranın nihayetinde, içtima etmiş bulunan zâ-
bitan ve küçük zâbitan huzurunda idare-i kelâm ederken bi
lâkis talimin bu safhasından daha çabuk sıyrılmaya muvaf
fak oldu. Ve bu noktada elfaz-ı münasibe ile mahdut birkaç
a
sözden başka bir şey söylemedi ki, hâl ve vazı da bunu ica-
bettiriyordu.
cy
BİR MÜDAFAA MEVZİÎNİN İŞGALİ
pe
16
de Livadan ayrıldı ve âtideki nizamda yürüyor : Başta ikin
ci, badehu dördüncü, üçüncü ve birinci bölükler (1)
Yüzbaşı Nuri Efendi, dörüncü bölüğü (N) noktası
(krokiye bakın) şimalinde, keçiyolu üzerinde yürüyüşe
amade bir halde, yol kolu nizamına koyddu. Mekûr bölü
ğün 100 metre ilerisine konulmuş mavi filâmalar Taburun
diğer bölüklerini gösteriyordu.
Bütün hazırlıklar (2) hitam bulduktan sonra, kol, boru
ile yürüyüşe geçirildi. Hemen bunu müteakip, müdir : "Ta
bur Kumandam, Bölük kumandanlarile beraber ileri gitmek
üzere onları cemettiğini" beyan etti. Bunun üzerine, müdir,
Bölük Kumandam ve talimde seyirci sıfatiyle bulunan atlı
zâbitan, yukarda zikrolunan keçi yolu üzerinde dört nala
geçtiler.
Tabur Kumandanının refakat zabiti düşmanı tasvire
tahsis olunan efrat ile beraber (Pırnarlı tepeleri )ne git
mek ve mezkûr efradı manevranın üçüncü kısmı için orada
a
tertibetmek emrini daha evvel almıştı. Mezkûr zabit, en son
kalan mavi filâmayı da beraber alıp, onu, (Kınalıtepesi)
cy
üzerine vazetti.
(Yeşiltepe) ye gelindiği zamanda, (K) noktası civarın
da müdir, Yüzbaşı Nuri Efendiye tevcih-i kelâm ederek ev
velce verilen malûmatı berveçhiâti ikmal etti :
pe
17
Düşman, karşıda (Karaca Orman) kenarlarında birçok
bataryalar yaydı. Topçu muharebesi pek serî bir surette
kesb-i şiddet etti.
Düşmanın uzun avcı hatları (Lâhna) nın 700 :
800 metre mesafesine kadar yaklaştı. Mezkûr hatta sol cena
hının (bekçi kulübesi) nin şimaline kadar uzandığı görü
lüyor.
Piştarımızın (Lahana) yı daima elde bulundurduğu
muhtemel olmakla beraber, birçok bölüklerin de mezkûr
köyü terkederek, yanaşık nizamda buradan 800 metre ce
nupta bulunan dere istikametinde ricat ettikleri görüldü.
Alayımızın Birinci Taburu (Kınalı) da, İkinci Taburu
demiryolunun cenubunda birleşmek üzeredir. Bunlardan her
biri kendi mevzi'lerinde mukavemet edeceklerdir. Taburu
nuz Kumandanı size, emr-i âtiyi veriyor :
Dördüncü Bölük, Yeşiltepe'nin cenubunda müdafaa ter
tibatı alacaktır. Mezkûr bölüğün sağında Üçüncü Bölük
a
bulunacak ve cephesi demiryolu şiv'ine kadar imtidad ede
cektir. Solunda İkinci Bölük bulunacaktır. Birinci Bölük bi
cy
lâhare kendisine göstereceğim mahalde bulunmak üzere ihti
yatı teşkil edecektir."
Yüzbaşı Nuri Efendi, ileri hareket eden bölüğünü ha
kikatte, demiryolu hendeğinden sevkedebileceğini müdire
pe
söyledi.
Bunun üzerine müdir, Nuri Efendiye âtideki ihtarda
bulundu :
"Düşmanın nazar ve ateşinden mesturen mezkûr hen
dekten hareket etmek mümkün olduğu anlaşıldığı halde za
ten İkinci Bölük mezkûr yolu işgal ve diğer bölükler de onu
takıbetmiş bulunurlardı. (Farazi)"
Yüzbaşı Nuri Efendi sürat-i mümküne ile bizzat (Ye-
şiltepe) nin cenubuna vardı. Orada endaht meydanım daha
iyi tetkik etmek için hayvandan indi. Sırtı (M) tahdideden
ağaçların gerisinde işgal edilecek güzel bir müdafaa mevzii
buldu. Mezkûr mevzi'den Lahana ile demiryolu arasındaki
18
tekmil mıntaka-i arazi muahhar endaht mesafesine kadar
görülebiliyordu.
Yalnız Yeşil tepeyi muhat olan dikliğin eteğinde 100
metre genişliğinde bir arazi dalgası zaviye-i muayenede
kalıyordu. Daha solda da ileri doğru uzayan köyün kurbi-
yeti ve bahçelerinin ağaçlarla dolu olması cihetiyle mey-
dan-ı endaht pek mahdut idi. Yüzbaşı Nuri Efendi iki takı
mıyla sırtı işgal etmeye, üçüncü takımını Lahana deresi
bendi boyunca alçakta yerleştirmeye (zaviye-i muayyeneyi
mahvetmek için) karar verdi Her üç takım Lâhana'nın şi
mal kısmına cephe alacaktı.
Bunu müteakip Nuri Efendi bölüğüne tesadüf etmek
üzere döndü. Bölüğünü Yeşiltepe'nin şimalinden dolaştıra
rak manga kolunda, ağaçların gerisinden mesturen mevzie
şevketti. Vasatta ve nihayette bulunan takımlar sağa safı
harba geçtiler. Başta bulunan takım safıharba geçmeden
evvel daha 60 hatve yürüdü.
a
Sağ cenah takımı koşar adımla, sırtın dik kısmından
indi. Ve burada cüz'î umukta bulunan suyu geçtikten sonra
cy
karşıdaki su şeddine vasıl oldu. Mezkûr şeddin gerisinde
(Krokide Ke) sola doğru ava çıktı.
Diğer iki takım dahi işgal eyledikleri mevzide (M) ay
nı suretle ava çıktılar. İkinci Bölük, 4 üncü Bölüğün sağın
pe
19
tüfek sadaları işitiliyor. Düşmanın taarruz eden hattı iler
lememeşitir. (2)
Mamafih topçumuzun ateşi gittikçe tenakus ediyor."
Dördüncü Bölüğün, tepede ağaçların gerisindeki mev
ziinde bulunan takımları, her nefer kolaylıkla andaht ede
bilecek surette, mezkûr ağaçların dallarını kesmeyi nazari-
dikkate aldılar.
Yüzbaşı Nuri Efendi, ateşe başlamak için emir verece
ği zaman efradın mezkûr evamiri geç anlamalarına mahal
bırakmamak için, düşmanın, köyün şimal kenarından hü
cum edebileceği istikametleri evler, dıvarlar yahut ağaçlık
larla güzelce tâyin ederek efrada göstermeye dikkat etti.
Bedahu mezkûr işaret noktalarının tefrik eylediği mesa-
fatı tahmin ve mesafe muhamminlerinin tahminleriyle mu
kayese ve köy ile demiryolu arasındaki kapalı arazide bazı
mesafatı ölçmek için müdirin kendisine verdiği telemetre
yi istimal eyledi. Bunun netayici takım ve manga Kuman
a
danlarına bildirildi.
Bölük Kumandanı, bazı sütreleri tadil etmek üzere ef
cy
radın kürekleri ellerine almalarını emretti ki, bu anda mü-
dir talimi katterdirdi.
pe
T E N K I D
(2) Müdir piştar Alayının, düşmanı iğfal etmek için köyün garp
kenarında muvakkaten küçük bir müfreze terkettiğini farzetti.
20
topçu mevziinin (K) münasip mesafe ilerisinde bulunuyor
du. (Talimname - 401) Arazinin müsadesiyle kademeli ateş
mümkün olmuştu; lâkin bu vaziyetin Bölüğü dağıtmak, mu
harebe esnasında kumandanın tevhidine sekte iras etmek
gibi ciddî bir mahzuru vardı.
Bölüğü toplu olarak kamilen su seddi boyunca dik sır
tın eteğine yerleştirmek daha münasip olurdu. Buradan da
esas istikamet olan Lâhana'ya karşı cephe alındığı takdirde
aynı meydan endahta malik bulunabilirdi; köy ile demir
yolu arasındaki arazi bir kilometreye kadar kamilen görü
lüyordu.
Hakikatte, tabur Kumandanı bizzat araziyi tanıdıktan
sonra, müdahele ederek, Birinci Bölüğe daha bidayette Dör
düncü Bölüğün iki takımı tarafından tedafui olarak ağaç
ların gerisinde işgal edilmiş olan mevzide yerleşmesini em
rederdi. Lahana köyündeki tehlikenin fevkalâde olması se
a
bebiyle geride bir mıntaka ihtiyatının (burada müstesna
olarak) terkedilmemiş olmasında isabet edilmiştir.
cy
Hakikaten, muhacimin köyden çıkarken, tekmil silâh
ları doğrudan doğruya birinci hatta bulundurabilmek lâ
zımdı.
2 — Mevziin tanzimi : Pek doğru olarak Bölük, her
pe
21
mevziine az çok muvazi bulunan hatlara kadar (tarlaların
kenarları, iki tarafı ağaçlı yollar.. İlâh) olan b a s mesafeler
tahminiyle iktifa olunmalıdır.
Sebat ve mukavemet temin için, şüphesiz, Bölüğün cep
hane arabaları boşaltılıp, cephane efrada tevzi edilmelidir.
3 — Mevziin işgali : Yüzbaşı Nuri Efendi doğrudan
doğruya üç takımını da mevzie yaydı. Burada olduğu
gibi, müstesna hallerde bu tedbirler tamamiyle mutabık-ı
hakikattir. Bölüğün daha bidayette, son neferine varıncaya
kadar tekmil kuvvetini birinci hatta koymaktan içtinaba
mahal yoktu. Bununla beraber lâyenkati ve kemal-i dikkat
le düşmanı suret-i mahsusada tarassut ettirmek elzem idi.
Diğer iştigalât ile zaten bitap olan zâbitan ve efradın,
bu lâzimulicra olan tarassudda dikkatsiz bulunmaları muh
temel idi. Fakat, her şeyden evvel, nagehzuhur bir hale ma
ruz kalmamak haiz-i ehemmiyet olup düşmanın (Lahana)
köyünden çıktığına delâlet eden küçük bir emareden bile
a
zaman geçmeksizin derhâl haberdar olunmalıdır.
cy
MÜTALÂAT
22
Bu eserde mevzuubahis olan muharebe talimlerinde
müdafaadan ziyade taarruza ehemmiyet verilmiştir. Haki
katen taarruz müdafaaya nisbetle daha uzun bir talim ve
terbiyeyi icabettirir; çünki, taarruzda madun âmirlere mu-
havvel olan vezaif daima mütebeddil ve bazan pek karışık
tır. Müdafaada böyle değildir; madun kumandanlara teret-
tüb eden vezaif nisbeten pek sadedir.
Madun âmirlerin müdafaadaki vezaif i berveçhiâtdir :
Onlara tahsis edilen mıntaka dahilinde bütün tafsilâ-
tiyle müdafaa hattı tâyin, mevzii tanzim ve cehhane tehiy-
ye etmek bizzat mevziin işgaline başlamak, ateş muharebe
sini idare ve nihayet nefselemre muvaffak olarak bölükle
rin istinatlariyle mıntaka ihtiyatlarım istimal eylemektir.
23
rından icra olunan talimde bilhassa mevziî müdafaanın tak
viye ve tahkimine hasr-ı gayret edilir. (Talimname - 404).
İcra olunan talimlerde, her arazide zarar ikaından ic-
tinaben, bir mevzii, müdafaa haline vazı' ve hususiyle avcı
metrisleri hazır etmek için icra olunacak ameliyatın yalnız
umumiyetle bir taslağı yapılabilir. Mamafih, bundan,
madun kumandanların tabiye noktainazarından talim ve
terbiyesi maksadiyle yapılan bir nevi manevralardan hiç bir
mahzur-ı hakiki tevlidetmez; zaten bir mevzii, musırrane bir
müdafaanın icabettirdiği veçhile tahkim ve takviye etmek
için bu gibi talimlerde malik olunan zamandan daha pek çok
zaman lâzımdır.
Bu gibi işlerin muvafık-ı fen olarak icrası mümkün ve
lâzımdır; lâkin bunun için metris mahallerinin intihabedil-
miş olması, hususiyle zâbitan ve efradın bu husus ile kesb-i
ünsiyet eylemiş bulunması icabeder. (1)
a
Muharebe talimlerinde, umumiyetle tertibat-ı ihzariye-
yi ittihaz ve ameliyatı arazi üzerinde irae etmekle iktifa
cy
olunur. (Talimname 261).
24
TAARRÜZÎ MUHAREBE
25
Yüzbaşı Bahri Efendi gayet muhtasar olarak bölüğüne
icabeden malûmatı verdikten sonra bölüğü yürüyüşe geçir
di; badehu ileriye, Tabur Kumandanının yanına gideceğini
müdir'e ihbar etti. Bunun üzerine müdir ve Bölük Kuman
danı serian (Kınalı) ya vasıl oldular. Kınalı çiftliği kurbin-
de, (Pırnarlı tepeleri) ne karşı tamamen mestur bulunulu
yordu. İkinci Taburun Birinci Bölüğü [mutasavver (1) ] Kı
nalı tepesinde ava çıkmıştı. Bunun üzerine müdir berveç-
hiâti malûmatı verdi :
"Tabur Kumandanı Kınalı çiftliğinin damından, düş
man topçusunun (Pırnarlı tepeleri) üzerinde ateş açmak
üzere olduğunu ve mezkûr topçunun önünde mezkûr tepeden
inen sırtlar üzerinde uzun bir düşman piyade hattını gör
meye muvaffak oldu. İkinci Taburun Birinci Bölüğünün mü
nasip surette birleştiğinden emin olduktan sonra bu noktada
toplanmış bulunan diğer Bölük Kumandanlarına âtideki eva-
miri verdi :
a
"İkinci Bölük (Kınalı çiftliğinin) 250 metre şimalinde-
dir. Bölükler beyninde (125) metre aralık bulunarak ve cep
heleri Birinci Bölüğün cephesine muvazi olarak mezkûr bö
cy
lüğün (200) metre gerisinde ikinci hattı teşkil edeceklerdir.
(Krokiye bakın)."
Biraz sonra bölükler kendilerine tahsis edilmiş olan ma-
pe
26
lemeksizin, Dördüncü Bölüğü takriben 60 metre daha sağa
orada nihayet bulan küçük hendeğe kadar götürdü. Mezkûr
mevzie dahil olur olmaz bölüğü yere yatırdı. Badehu refa
katinde iki mesafe muhammini olduğu halde taburunun 400
metre bir cephe üzerinde yayılmış ve henüz mestur bulun
makta olan diğer üç bölüğünü görebilecek surette bizzat da
ha ilerideki araziye gitti.
Yirmi dakika sonra, müdir, evvelce zikrolunan Ala
yın Birinci Taburunun sağ cenahta ve onuncu Alayın tabur
larının sol cenahta olmak üzere muharebe hattına girdikleri
(farazi) bildirildi Hemen bunu müteakip birinci hat (mu
tasavver) yürüyüşe geçti. (1) Ve pek az zaman sonra mınta-
ka pek arızalı olduğundan bir arazi dalgasının gerisinde na
zardan kayboldu : Lâkin akabinde (Kınalı tepe) den işitilen
tüfek sesleri (Krokide A) birinci hattın muharebeye tutuş
tuğunu ilân ediyordu.
Yüzbaşı Bahri Efendi bölüğünü ateş hattına yanaştır
a
maya karar verdi. Bölüğü yürüyüşe geçireceği ve Takım Ku
mandanlarına takımlar beyninde mesafe almayı emrede
ceği bir sırada müdirden âtideki malûmatı aldı :
cy
"Düşman bataryaları yeni hasmım tevkif etmek isti
yor gibi görünüyor; şüphesiz birinci hatta tevkif ve tahsis
edilmekte olan mermileri birinci hattı aşarak bölüklerin
yakınındaki araziye isabet ediyor."
pe
27
Yüzbaşı Bahri Efendi dürbiniyle düşman mevziini ta
nımağa çalıştı. 198,3 - rakımlı tepe üzerinde beş top (mu
tasavver) keşfetti Lâkin bulunduğu yerden, düşman topçu
hattının ilerisine sürülmüş ve mezkûr hatta nazaran sekiz
metre bulunan düşmanın piyade hattını tefrik etmek ken
disi için henüz mümkün olmıyordu.
Müdir, mülâhazat-ı âtiyeyi ilâve etti :
"4 üncü Bölük ileri yürüyüşü esnasında ihtimalki ken-
dine tevcih edilmemiş olan bazı topçu mermilerine musa-
bolarak zayiat verdi. Mezkûr bölüğün burada oldukça uzun
müddet tevakkuf ettiğini kabul edelim; burada düşman pi
yadesinin ağleb-i ihtimal diğer kitaata icra eylediği ate
şinden müteessir oldu. Şimdi tebdil-i mevzi edeceği zaman,
Mülâzımsani Rıza Efendi ile her takımdan bir küçük zabit
ve her mangadan bir nefer, zâbitanı göstermek için geride
kalacaklardır. (1)
a
Bizim tarafın şimdi size görünen vaziyeti berveçhiâti
dir :
cy
Geniş bir muharebe hattı, Kumlu tepeden (Krokide F)
başlayarak (Kınalı tepeyi) geçiyor. Badehu yeldeğirmeni
(Lahana köyünün şimaligarbisinde) bir nokta-i istinadola-
rak şamil bulunmak üzere geriye kademe teşkil ederek or
pe
28
Yüzbaşı Bahri Efendi, seslenme ve işaret ile (Talimna
me - 11) İkinci Takıma vasattaki ava çıkmak için emir ver
di; Mülâzımsani Cevdet Efendi icabeden kumandanları ita
etti.
Efrat eğilerek ve mümkün mertebe kendilerini ateşe az
maruz bulundurarak beyinlerindeki aralıkları kazanmaya
çalışıyorlardı. Lâkin tepeye pek ziyade takarrubedilmiş ol
duğundan ihtiyatkâr hareketin faydası olamıyordu.
Takım henüz sık bir hat halinde iken tepeyi aştı. Mü
lâzımsani Cevdet Efendi burada müessir ateşlere hedef ol
duğundan haberdar idi; aynı zamanda 800 : 900 metre ileri
de (Pınarh tepeler) in cenub-u şarkı sırtlarına yerleşmiş
bir düşman piyade hattı (Krokide R, mütesavver) (1) gör
dü.
Mülâzımsani Cevdet Efendi doğrudan doğruya takımını
jimnastik adımına geçirip daha 40 metre ileri götürdükten
sonra yere yatırdı.
a
Takımı takıbetmiş olan müdir, takınım yeniden teb-
dil-i mevzi edeceği vakit her mangadan 1 küçük zabit ile 2
cy
neferin geride bırakılmasını emretti.
Takım Abdül çavuşun taht-ı kumandasında olarak kı
sa ve gayrimuntazam sıçrayışlarla ilerlemeye devam ve bu
zamana kadar, düşmandan takriben 700 metre mesafede
pe
29
Bölük Kumandanı, Taburun diğer bölükleri tarafından
icra edilen ateş muharebesinin uzun zamandanberi devam
etmekte olduğunu (farazi) müdir'den öğrendi.
Aynı zamanda avcı hattında zâbitanı gösteren filâma-
lar göründü. Yüzbaşı Bahri Efendi (tefevvuk ateşini temin
için) derhâl iki takımını sıçrayışlarla ileri götürdü.
Takımlar avcı hattının merkezini takviye ettiler. Ora
da serian yeniden mukannen aksam vücuda getirildi. Talim
name - 228).
Bunu müteakip ateş başladı. Birkaç saniye sonra mil
dir, bu mahalde bulunup zayiata delâlet eden filâmaları
kaldırttı. Yalnız taburun işgal ettiği hattın (mefruz) ce
nahlarım gösteren filâmaları yerlerinde bıraktı.
Yüzbaşı Bahri Efendi fazla olarak malûmat-ı
aldı :
"Solumuzdaki mücavir Alay (10 uncu) birkaç yüz met
a
re geride bulunuyor, düşmanı piyade ateşinin şiddeti tena
kus etmiyor. Taburumuzun avcı hatları ciddi zayiata duçar
cy
oldu. Avcı hattının ancak merkezinde bir dereceye kadar
şiddet-i ateş vardır. Bu esnada size de bir emir verilmiyor..."
Yüzbaşı Bahri Efendi her türlü vesaite bilmüracaa şim
di bulunduğu mevzide (Krokide S Ş) sebat etmeye gayret
pe
30
verilmiş olan talimat mucibince) sağda, Üçüncü Taburdan
bir bölük, solda onuncu Alayın sağ cenahı göründü (1).
Derekap bütün hat boyunca tekrar edilen "takviye geliyor!"
nidası üzerine ateş derhal daha ziyade tesdidedildi.
Bu takviye kıtaları sıçrayışlarla birinci hatta vasıl
oldular ve mezkûr hattın aralarına girerek takviye ettik
ten sonra ateşe başladılar. Birkaç dakika sonra zayiata de
lâlet eden filâmalar kaldırıldı. Bilâkis biraz sonra filâma-
lar düşman tarafından görüldü. Mülâzımsani Hayri Efendi
sevk-i tabiî ile vaziyetin bu tebeddülünden en evvel istifa
deyi nazaridikkate alarak hemen sıçrayişla takımını ileri
sevketti. Bu misale derhal imtisal edildi. Hattın bütün imti-
dadınca, avcı hattını gerek bilfiil teşkil eden ve gerek tas
vir eden takım kuvvetindeki aksamın kâffesinin gayri mun
tazam fasılalarla ileri atılmaya tehalük ve istical göster
diği görülürdü.
a
Mezkûr aksam zâbitan veyahut küçük zâbitan marife
tiyle ileri sevkediliyor ve ileride yeni bir mevzi' kazanır ka
zanmaz hemen ateş açıyorlardı.
cy
Hücum hattı düşmana 500 metreye kadar takarrübet-
tiği zaman (Krokide Y M) istinatlar (2 kırmızı filâma)
düşman muharebe battım takviye ettiler ve mezkûr filâ
pe
31
daire şeklini almış gibidir. Düşman ateşi batileşiyor, düşman
avcıları umumiyetle pek yüksek endaht ediyorlar" dedi.
Düşman tarafında zayiata delâlet eden filâmalar yeni
den göründüler. Maahaza, muhacim taraf düşman muka
vemetinin tamamiyle münkesir olduğu görülünceye kadar
ateşine devam etti. (Müdürün Talimatı üzerine).
Bu esnada Yüzbaşı Bahri Efendi, avcı hattının bir kıs
mını ileri sevkederek (bu defa tekriben 100 metre tulinde)
ve mezkûr kısma oldukca uzun bir sıçrayış yaptırarak ha-
reket-i katiye icrasına karar verdi. Mezkûr hareket Mülâ-
zımsani Rıza ve Cevdet Efendiler tarafından takıbedildiği
gibi Hasan Çavuş tarafından dahi aynı misale imtisal edil
diği gibi Ali Çavuş da kendiliğinden Mülâzımsani Hayri
Efendinin takımının başında hareket ettiği için müdir ta
rafından muharebeden hariç bırakıldı.
Muhacimin bu suretle süratle ilerlediler ve derekap
a
düşmanın (Krokide K) 150 metre mesafesine vasıl oldular.
Bu esnada düşman mevziini tahliyeye başladı.
cy
Derhâl tekmil hücum hattı takip ateşi açtı. 198,3 ra
kımlı tepeden icra edilen topçu ateşleri, düşmanın, muhaci
min üzerine endaht ederek kendi piyadesinin ricatini hima
ye eylemek için sırt askeriye kadar sürülmüş olan topları
pe
32
Tepeden, düşmanın piyadesinin (Pırnarlı) üzerine hal-i
ricati tamamiyle görülebiliyordu. En evvel Mülâzımsani
Cevdet Efendi takıb-i ateş icrasını emretti. Diğer madun Ku
mandanlar dahi onu taklidettiler; lâkin maiyetlerinde bulu
nan efrat ileriye icra olunan seri yürüyüş esnasında sıkış
mış olduklarından ateşlerin hüsn-ü icrasını temin için kıta
larında yeniden tesisi inzibata gayret ettiler ve inzibatın
iadesi mümkün olmayan aksamı geri çekip toplamakta tered
düt göstermediler. (Talimname - 212, 350).
Müdir, ateşin kesilmesini emir ve malûmat-ı âtiyeyi
ilâve etti :
"Düşman, nazardan kayboldu. Takibe Onuncu Alay
memur edildi."
Yüzbaşı Bahri Efendi, bölüğünü cephesi (Pırnarlı) ya
olmak üzere topladı. (Talimname - 232).
Zabıtan tenkidi dinlemek üzere toplandılar.
a
TENKID
cy
Alay (Kınalı) ya gönderilmiş olan İkinci Taburun hi
mayesi tahtında olarak çiftlikte hazırlık mevziinde kaldı.
(Talimname - 265, 366) Cephesi düşmanın muhkem bir su
rette müstenit bulunan sol cenahına karşı olmak üzere
pe
33
miş olan 3 üncü Bölüğü vakitsiz olarak (Kınalı tepe) nin
ilerisine geçti ve derhâl vaziyetleri tehlikeli bir hâl aldı.
Dördüncü Bölüğün vaziyet-i tabiyeviyesini güzelce gös
termek için bu safhanın husulü lâzımdı.
Mezkûr bölüğün iktiham etmesine lüzum hasıl olan
müşkilât pek büyük olduğu gibi muvafakıyeti uzun müddet
meşkûk de bırakılabilirdi.
Mamafih, bölük, muharebenin bütün cereyanı müdde-
tince, daima ileri atılmak için şayan-ı takdir faaliyet ibra
zından geri durmadı. Daima diğer bölüklerin muavenetine
şitabetmek lüzumunu takdir ve bu hususta ahval icabet-
tirdikce emir beklemeksizin kendiliğinden harekette ibraz-ı
iktidar eyledi.
İcra olunan talim mülâhazat-ı âtiyeyi tevlideder :
1 — Bölük, takriben 300 metre ileride (Kınalı tepe)
a
de yayılmış olan üç bölüğe istinad olmak üzere (Kınalı) nın
şimaligarbisindeki hendekte münasip veçhile yerleşmişti.
cy
Birinci hat tepeyi geçmedikçe mezkûr bölük yerini terk
etmiyecekti. Bu halde, 400 metre imtidadında bulunan avcı
hattının (merkezinde veyahut bir cenahta) istinada ihtiya
cı hasıl olduğunu kabul ettiğimiz takdirde takviyeye me
pe
34
Efendi) takdire müstahaktır. Bu takımın henüz, sık bir hal
de bulunan avcı hattının bulunduğu sırta vasıl olduğu za
man birdenbire şiddetli bir piyade ateşine maruz kaldığı
pek âlâ hatırınızdadır. Selâmeti derhâl yere yatmakta ara
yacağı yerde, o, şiddetle ileri doğru bir sıçrama icra etti. Bu
anda efradı kemal-i şiddetle ileri sevketmek, düşmanın müh-
lik ateşlerinin onların kuvve-i maneviyesinde hasıl etmek
ten hâli kalmadığı inkisare galebe çalmak noktainazarın
dan pek tehlikeliydi.
35
(Mülâzımsani Rıza Efendi) kumandasındaki (mutasavver)
muharebenin rengini tebdil ve müsait bir safhanın tecellisi
ni temin etmek için tam zamanında yetişti.
4 — Düşmana bu kadar yakın mesafeden doğrudan
doğruya ileri harekete kıyama tasaddi etmek (Mülâzımsa-
ni Hayri Efendi) tedbirsizlikti. Bilâkis oraya kadar istihsal
olunan fevaidin daha ziyade semerebahş olmasına intizar
eylemek evlâ idi
Vakıa müdafiin mevziinde zayiata delâlet eden filâma-
lar görülüyordu; lâkin bunlar yalnız düşman ateşine eser-i
tefevvukun hissolunmağa başladığını irae ediyorlardı.
Düşmanın zayiata duçar olduğu hissolunduğu vakit
onun mukavemet iktidarı tamamiyle kesredilineeye kadar
tefevvuk ateşinin idamesine gayret olunmalıdır. Eğer düş
man üzerinde hakikî tesir icrasına müsait olmıyacak dere
cede uzak bulunuluyor ise ona takarrup çareleri taharri olu
nur. Eğer bilâkis, burada olduğu gibi küçük mesafat mın
tıkasına girilmiş ise bulunulan mevkide kalınarak, doğru
a
endaht ve avcı hattının mütemadi takviyesiyle netice-i ka-
tiyenin istihsaline gayret edilir. Bu arazide düşmanı bilcüm
cy
le vesaitini hükümsüz bırakmadan onun üzerine yürümeye
kalkışmak tehlikeli idi. Ve bu tedbirsizliğin gayri müsait
bir hale müncer olmaması için ahvalin mesut bir tesadüfe
mazhar olması lâzımdı.
pe
3 — MÜTALÂAT
En esaslı bir surette talime ihtiyaç gösteren husus, ce
nahları müstenit bir kıtanın muharebesidir.
36
Çünki, muharebe ekseriya bu vaziyette vakı olacağı gi
bi araziden en mahirane bir surette istifade hususunu is
tilzam eden de yine bu tarz-ı muharebedir. (Talimname -
258).
Bundan başka, bu iştigal ettiğimiz talimlerde kıtanın
(hususiyle eldeki kuvvet takım veya bölük ise) bütün mu
harebe hattının müntehay-ı cenahını teşkil ettiğini farzet-
mekte hiç bir faide-i mahsusa mevcut değildir. (1)
Büyük cüzütamlarda, cenahların setri vazifesi bir avcı
hattının cenahında muharebe eden bir bölüğe terettübet-
mez; bu vazife gerideki kademelere mensup daha büyük ak
sama tevdi olunmalıdır.
Şüphesiz ki, muharebede düşmanı yalnız takımlar ve
yahut bölüklerle ihata etmek iddiasında bulunulamaz. Ma
mafih talimlerde, bölüğün cenahları müstenit olduğu halde
a
manevra meselesini tedbdile hiçbir şey mâni olamaz.
Bölüğe, taarruz tertibatının derinliğine olan kademele
cy
rinde muhtelif mahaller işgal ettirilebildiği gibi bölük ilk
ava çıkacak aksamdan biri olabilir. Veyahut ikinci hatta
bulunup istenildiği zaman avcı hattının takviyesine ve mez
kûr hattı ileri sürmeye memur olur.
pe
37
esasiyesinin kıtaatta meknuz olmasına gayret ve kıtaata
bilâ lüzum vahim bir taarruz safhası icra ettirmekten içti-
nab edilmelidir.
Piyademizin, fazilet ve kıymet-i askeriyesi hakkında
esasen ulvî bir fikir muhafaza eylemesi lâzımdır; zatına
olan emniyeti aleddevam halelden masun kalmalıdır. Ma
fevklerin hatası, hakikatte bir mağlubiyeti intacedecek ma
hiyette olursa, netice-i katiyeden evvel müdir müdahale
eder ve ihtimal ki, bazı ihtarat ile kıta Kumandanında ye
ni bir fikr-ü kararın husul bulmasına muvaffak olur. Mü
dir, kıta Kumandanının muharebe hattını düşman mevziine
pek ziyade sokmasına ve ondan sonra mezkûr hattı yüz ge
ri ettirmek mecburiyetinde kalmasına dikkat eder. Bu nevi
talimde, hakikatte olduğu gibi muhaciminin düşmanın ta
kıp ateşi altında geri çekilmesi asla mümkün olmadığı ve
bilmecburiye bir takım hakikatten bait ahvalin zuhur et
tiği cihetle püskürtülmüş bir taarruzu taklidetmekten ihti
raz edilmelidir.
a
Manevrada ve tabiye harekâtına da şamil olacak olan
cy
hizmet-i seferiye talimlerinde büsbütün başka türlüdür. Ta
rafeyn muharebe hatları birbirine tekarrübedince, hakem,
onlardan birine ricat etmesini emreder; zabturapt-ı askeri
yi muhafaza maksadiyle mezkûr cihet kemal-i intizam ve
pe
38
mevcut olan) mafevklerin gönderdiği; âmirlerin, fikdan-ı
vesaitten veya mahall-i icrada bulunmamaktan dolayı mez
kûr âmirlerin ahvali kâfi derecede fark ve temyiz edeme
miş olmasından noksan veyahut icrasından evvel ahvalin
tebeddülettiği cihetle gayri kaabil olduğu farzolunabilir.
(Talimname-304).
Muharebe talimi, şüpheli bir devri havi olursa faide-i
mahsusayı cami' bulunur. Madun muahharen gelen evamiri
icra eylemekle tehlikenin şiddet kesbedeceğini takdir ettiği
zaman cesurane bir kararla şekl-i muharebeyi kendi men
faatine tadil edebilir. Aynı zamanda madun kumandanla
rın, mafevklerin arzusu hilâfına hareket etmemeyi itiyadey-
lemeleri lâzımdır. Hudud-u lâzime dahilinde her Kumanda
nın kendiliğinden iş görmesi harbde muvaffakiyat-ı azime-
nin üssül-esasıdır. (Talimname - 276).
Talimlerimizin gaye-i maksadı mezkûr kaide-i esasiye'-
nin tatbikini zâbitanımıza öğretmek olmalıdır.
a
Taarruz esnasında, müdir, iki muhtelif sebeple, geride
bırakılan bazı zâbitan ve efrat marifetiyle zayiattı göster
cy
meye çalıştı.
Bu tarz-ı hareket birçok fevaid-i câmi'dir : evvelâ Ta
limnamenin 211 inci maddesinde mezkûr olduğu veçhile za
yiattan hasıl olan aralıkları kapatmayı talime müsaittir ;
pe
39
Bir de bu suretle zâbitan ve küçük zâbitanın ziyamı
göstererek madun kumandanlara, hakikatte olacağı gibi,
mafevk rütbeye ait vezaifin ifasını öğretmek mümkün olur.
İmkân bulundukca muharebe hattının gerisinde bırakılan
bu efrat bilâhare diğer bir maksat için de kullanılabilir.
Mezkûr efrat geride toplandıktan sonra avcı hattını
takviye edecek yeni istinatlar makamına kaim olurlar.
Burada tatbik olunan misalde efrad-ı mezkûre diğer
taburlara mensup bölükleri irae ediyorlardı. Ve pek az za
man sonra birinci hatta tekrar bir vazife alabildiler.
SON
a
cy
pe
40
o
o
pe
cy
a