Вы находитесь на странице: 1из 41

Yeni Tabiye ve Seferiye Külliyatı Adet 5

BÖLÜĞÜN MUHAREBE TALİMİ

Müellifi: Mütercimi :
Berlin Darülfunun-u askerisi Erkânıharbiye Kolağalarından
Kadim Müdürlerinden M. KEMAL
General Litzmann

Bir adet krokiyi hâvidir

Tâbi' ve Naşiri

İ B R A H İ M H İ L M İ

Kitaphane-i İslâm ve Askerî

Kitaphane-i Askerî - İbrahim Hilmi


46 — Babıâli Caddesi — 46

Mahmut Bey Matbaası


1 3 2 3
a
cy
Kitaphane-i ve İslâm Askerî

Tüccar zade İbrahim Hilmi


pe
M İ S A L

Muhtelif arazi üzerinde seferber mevcudunda bölük - Ken­


dinden büyük cüzütam dahilinde bulunan bölüğün muhare­
besi.

MEVKI-İ MESKÛN MUHAREBESİ - DÜŞMAN


TOPÇUSUNA KARŞI MUHAREBE
a
Tabur kumandanı, 21 Teşrinevvel sabahı, (Koavlar)
cy
ve (Kavaklı) arasındaki arazinin ; icrasına teşebbüs etmek
istediği talimlere artık müsait olduğuna hükmetti Filhaki­
ka mezkûr arazide çiğnenmesinde mahzur olan tarlalar kal­
mamıştı.
pe

Binbaşı öğlen evamirinde : Mülâzımevvel Tahsin Efen­


dinin taht-ı emrinde olmak üzere seferber mevcudunda bir
bölüğün, ertesi gün sabahleyin tertip ve ihzar edilmesini em­
retti.

Mezkûr bölük 22 inci günü sabahı 1,15 de, cephesi şima-


ligarbiye olmak üzere (Kovalar) fidanlığının garp kenarın­
da (Krokide B) müçtemi bulunacaktı.
3 küçük zabit, 3 borazan ve 9 nefer, 3 mavi ve 3 zayiata
delâlet eden filâmaları hamil olarak, aynı cüzütamın di­
ğer bölüklerini göstermek üzere manevra icra edecek olan
bölüğe refakat edecekti

3
5 küçük zabit, 3 borazan, 50 nefer dahi, 3 kırmızı ve 3
zayiata delâlet eden filâmaları hamil olarak, düşmanı tas­
vir etmek üzere sabah saat bir'e çeyrek kala (Kovalar) ın
(Doğanca) caddesi bahricinde bulunacak ve Tabur Kuman­
danının refakat zabitinin taht-ı emrine girecekti
Kıyafete, tevzi olunacak fişek miktarına ve seyirci
sıfatiyle talime iştirak edecek zâbitana müteallik tenbihat
dahi mezkûr emre merbut idi.
Yüzbaşı Bahri ve Nuri Efendiler bilâhara bölüğün ku­
mandasını deruhte etmek üzere hazır bulunacaklardı.
Manevra günü, müdir daha sabahleyin bölüğün içtima
mahalline gitti ve zabitan ve küçük zabitanı toplayıp onlara
talimin mevzuunu teşkil edecek olan âtideki meseleyi söyle-
di :
"Mensup olduğumuz Alayın (ki daha büyük bir cüzü-
tama mebuttur.) Birinci ve Üçüncü taburları (Doğanca) dan
(Osmaniye) üzerine yürüyen düşman kitaatiyle muharebeye
a
tutuştu. (Kovalar) ı elde ettik. Fakat köyden çıkmak için
kıtaatımız tarafından vakı' olan teşebbüsat (Doğanca) nın
cenubuşarkisine yerleşen düşman topçu ateşiyle şimdiye
cy
kadar menedildi.
Taburumuz (2 inci) diğer bir noktada durdurulmuştu.
Şimdi bu cihetle yürüyor, taburun aksam-ı mütebakiyesine
pe

tekaddüm eden 4 üncü Bölük bu mahalle vasıl oldu."


Müdir, Alaya mensup bölüklerin mavi ve düşman bö­
lüklerinin kırmızı filâmalarla ve düşman bataryalarının
avccı hattiyle tasvir edileceğini de ilâveten beyan ve aynı
zamanda nikat-ı âtiye üzerine nazaridikkati celbetti. Haki­
katte, bilfiil ittihaz olunacak olan ve fakat hazırda icrası
mümkün olmayan bilcümle tedabir, talimin cereyanı esana-
sında beyan edileceği gibi verilen vaziyet-i umumiye'ye na­
zaran muhtelif kademedeki mafevklere takdime lüzum gö­
recekleri takrirleri ona isal edeceklerdi.
Müdirin emri üzerine, Mülâzımevvel Tahsin Efendi
bölüğüne silâh aldırttı. Ve efrada silâh doldurup emniyet

4
Tetiğini çevirmelerini emretti. Bundan sonra efrada, vaziye­
te ve filâmaların nelere delâlet ettiklerine dair, onlara lâ­
zım olacak kadar malûmat verdi.
Badehu, müdir, Tahsin Efendiye müteallik olan vazi­
feyi kendisine beyan etti.
"Alay kumandam, sizi birinci hatta kullanmağa lüzum
görürse doğrudan doğruya kendisinin eli altında bulunmuş
olmanız için, köy dahilinde bulunan mescide kadar (I) git­
meniz hakkında emir gönderdi. Bu andan itibaren Alay Ku­
mandanının doğrudan doğruya taht-ı emrine geçtiniz.''

Tahsin Efendi, bölüğünü manga kolu ile yürüyüşe geçir­


di. Köyün mezkûr noktasına vardıktan sonra, bölüğün mu­
vasalatım Alay Kumandanına bildirmek üzere hayvanım sü­
rüp ileri gitmek istediğini müdire haber verdi.
Müdir ise Tahsin Efendiye düşündüğünü yapmağa im­
kân olmadığını ihtar etti : Zira, bu esnada, düşman topçusu
a
şiddetli ateşlerini (Kovalar) üzerine tevcih ediyor ve kö­
yün şimaligarbi methaline giden yolu tamamiyle yan ateşine
alıyordu. Bu hale karşı, hayvanlı olarak mezkûr yol üzerin­
cy
de harekete kalkışmak gayri mümkün olduktan başka Bö­
lük Kumandanı mesçid'e muvasalat eder etmez yere inmeğe
mecbur idi.
pe

Bu ihtar üzerine, Bölük Kumandanı, salifüzzikir haberi


isal etmek üzere hemen bir küçük zabit ile bir neferi Alay
Kumandanının nezdine göndereceğini müdire bildirdi. Bun­
lar, caddenin sağındaki bahçelerden istifadeye çalışarak gi­
deceklerdi. Mesçid'e muvasalat edilince Mülâzımevvel Tah­
sin Efendi bölüğünü durdurdu. Ve badehu cephesi şimale,
sol cenahı yolların telâki noktasına 40 metre mesafede ve
efrat "rahat dur" vaziyetinde olmak üzere safıharb nizamı­
na koydu. Şimdilik hiç bir tedbir ittihaz etmediği gibi, bu
icraatını müteakip müdire malûmat itasına da lüzum gö-

(1) Mezkûr mescit (Kövzene - Urlak) ve (Osmaniye - Doğanca)


yollarının telâki noktasının şarkındadır.

5
müyordu. 1,35 raddelerinde, müdir kendisine malûmat-ı
âtiye'yi verdi.
"Topçu ve piyade ateşlerinin şiddeti fevkalâde bir su­
rette ziyadeleşti. Maahaza, şimdi şarapnellerinin bizim üs­
tümüzden pek yüksek geçtiği görünür (1), muharebe hat­
­­nda işitilen kuvvetli boru sesleri ve yüksek sada ile veri­
len kumandalar katî bir buhranın karibülvuku olduğuna ih­
timal verdiriyor."
Filhakika bu esnada (2) köyün şamilgarbi methali
istikametinde "hücum!" borusu ve aynı zamanda " h u r a ! "
sadaları işitildi.
Mülâzımevvel Tahsin Efendi yolların mahall-i telâkki­
sine koştu. Ve bu taraftan köye girmiş bulunan düşman pi­
yadesi (kırmızı filâmalar) gördü. Bunun üzerine bölüğünü,
manga kolu nizamında koşar adımla mezkûr telâki nokta­
sına kadar götürdü. Badehu baştaki manga sağa çark eder­
a
ken bölüğünü nısıf kolu nizamına geçirdi. Ve baştaki nısıf
takıma ateş için silâha davranmasını emretti. Lâkin, biraz
cy
istical ile verilen kumandalardan şaşıran efrat, harekâtı
arzu edilen intizamla icra etmedi. Mangalar yayılırken kıs­
men yekdiğerine karıştılar, efrat sıkıştı ve bu sebeple sıra­
larda bazı karışıklıklar vukua geldi. Bu suretle icra edilen
pe

bir endaht'ta, sıhhat ve büyük bir tesir bulunamaz. Yapı­


lan hatayı bilcümle efrada güzelce anlatmak için müdir mü­
dahale ederek intizamın tesisine onları mecbur etti. Lâkin
manevra fişeğiyle endaht etmelerini meneyledi. (Hizmet-i
seferiye nizamnamesinin 668 inci maddesine muvafıktır).
Müdir tarafından bir işaret üzerine mutasavver düş­
man ricat etti.

(1) Muhacimin düşman mevziine takarrubettiği andan itibaren


düşman ihtiyatlarının tekarrübünü menetmek için topçusiyle düş­
man hattının gerilerindekl araziyi dövmelidir. (Sahra Topçu Ta­
limnamesi - 346).
(2) Mütesavver düşman kumandanı, muharebenin bu safhasının
müdirle kararlaştırdıkları saatte, tamamiyle husule gelebilmesi için
saatini müdirin saatine göre ayar etmeğe evvelce dikkat etmişti.

6
Mülâzımevvel Tahsin Efendi, bidayettenberi şiddetli
avcı ateşi icra ettirdiğini (farazi) ve mezkûr ateş müessir
oldukça ateşe devam edeceğini müdire beyan etti.
Yolun iniş kısmı düşmanı takriben 400 metre ilerde na­
zardan setredince Tahsin Efendi mezkûr düşmanı takibe kı­
yam etti. Bölük ilerisinde yolu bütün arzınca işgal eden ya­
yılmış iki manga olduğu halde köyün şimaligarbi mahreci­
ne, birkaç dakikada vasıl oldu.

Bu mahalle gelir gelmez, Mülâzımevvel Tahsin Efendi,


bölüğünü, koşar adımla safıharba geçirdi. Ve ricat eden
düşmanı demir yolunun öte tarafında dahi ateşle takıbet-
mek için yolun garbında ve hemen yalanında yerleştirdi.

O zaman, büyük caddenin şarkında ve garbında, men-


subolduğu Alay'ın tepelerde mevzi almış bulunan (Krokide
C, H de mavi filâmalar) diğer bölüklerinin ateşleri altında
demiryolu istikametinde ricat eden düşman piyade kuvvet­
lerini görebildi (1)
a
Dördüncü Bölüğün safıharba geçmesi henüz tamamiyle
cy
hitam bulmamış idi, ki bu topçu ateşi Bölük Kumandanının
nazarıdikkatini demiryolunun öte tarafındaki tepelere cel­
betti. (Yassıtepe) üzerinde düşmanın topçusunu keşfetmek­
te teahhur etmedi (Yalnız belden yukarıları görülen beş
pe

dizi avcı, her biri bir topu irae eden mezkûr diziler yekdiğe-
rinden yirmişer hatve aralıkla ikame edilmişlerdi).

Müdir âtideki malûmatı irae etti : "Düşman topçusu


ateşini bölükler üzerine tevcih etti; ilk endahtlardanberi
zayiata duçar oluyorsunuz. Bu anda Tabur Kumandanınızın
refakat zabiti, dört nal buraya vasıl olarak size, Taburun
köyün sokağı dahilinde bulunduğunu ve size doğru yürü­
mekte olduğunu bildirdi"

(1) Manevranın bidayetindenberi atlı bir zabitin (müdire mül­


hak) nezareti altında olarak krokideki C, H noktalarına gönderilmiş
olan mavi filâmaları hamil iki neferle onlara refakat eden küçük
zâbitan bu hususta mufassal talimat almışlardı.

7
Mülâzımevvel Tahsin Efendi, bölüğüne safıharbe girip
yere yatmasını ve ricat eden düşman piyadesi üzerine ateş
açmasını emretti. Müdir tekrar müdahale ederek, Tahsin
Efendi'ye düşmanın pek müessir şarapnel ateşine maruz bu­
lunan bölüğünü gizlemeye lüzum görüp görmediğini sordu.
Tahsin Efendi bulunduğu yerde kalıp Taburun muvasalatı­
na bu noktada intizar etmek istediğini beyan etti.
Müdir bu anda, talime fasıla verdi ve toplanmış bil­
cümle zâbitan huzurunda veçhiâtı üzere kendi fikrini izah
etti. :
"Bu son noktada Mülâzımevvel Tahsin Efendi'nin itti­
haz eylediği tedbiri tasvip edemem. Eğer 4 üncü Bölük bu
mahalde yere yatarak kalırsa düşman şarapnellerine maruz
kalmağa devam ettikten başka bu vaziyet köyden çıkması­
nı da meneder. Köyü dolaşacak yerde, münasebetsiz olarak
içinden geçen mezkûr tabur oradan çıkamıyacak ve cadde­
nin haricinde çiftlikler ve bahçeler arasından müşkilâtla geç­
meye mecbur olacaktır.
a
Bu müddet zarfında Bölük zayiat-ı külliyeye uğrıya-
cy
caktır. Çünki düşman tarafına meyilli olan bu sırt üzerin­
de yere yattığı halde hiçbir suretle civar tepelerin mah-
kûm-u nezareti olmaktan (kurtulamaz). Bu ahval dahilin­
de Bölük Kumandanı ilk kararında sebat eder mi ? Tama-
miyle kaniim ki, kararını tashih edecektir."
pe

Mülâzımevvel Tahsin Efendi bunun üzerine, bölüğünü


büyük cadde üzerine götürdü ve onu, kısa bir mesafe ile ile-
risinde ava çıkmış bir manga bulunduğu halde nısıf kolu
nizamında olarak koşar adımla sırttan aşağı indirdi.
(Tahsin Efendi, bu tarzdaki hareketinin tarlaları çiğ­
nemekten içtinap maksadiyle olduğunu ve fakat hakikatte
bölüğünü koşar adımla ava çıkarmış ve doğru ileri sevket-
miş bulunacağım müdire bildirdi).
Münhat mahalle vasıl olunca, bölüğünü âdi yürüyüşe
geçirdi. Badehu demiryolunun cenubunda bulunup bila mah­
zur geçilebilen tarlalara vasıl olduktan sonra bölüğünü cep­
hesi (Yassıtepe) ye olmak üzere ava çıkardı ve yere yatır-

8
dı. (Krokide N ) . Kendisiyle mezkûr tepe arasındaki mesa­
feyi tahmin ettikten sonra hemen âtideki kumandaları ver­
di : "Karşıda iki evin bulunduğu tepede topçu! Soldaki evin
ilerisinde en solde bulunan top! Nişangâh 1000 ve 1100, avcı
ateşi!."
Derhâl ateş başladı. Manga Kumandaları, akabinde "da­
ha çabuk!" kumandasiyle ateşin süratini tezyidettiler. Mez­
kûr kumanda avcı hattının bir cenahtan diğer cenahına ka­
dar neferden nefere tekrar edildi.
Müdir refakatinde bulunanlara, üç takımın, hedefin
hangi noktalarına endaht ettiklerini kat'î bir surette anla­
malarını emretti. Mezkûr refakat zabıtanı, silâhların kısm-ı
küllisinin düşman bataryasının vasatına tevcih edilmiş ol­
duğunu gördüler. (Bu noktaya ait tenkide bakın.)
Birkaç dakika sonra batarya geri çekildi. Avcılar ateşi
keser kesmez, müdir beyanat-ı âtiyede bulundu : "Geriniz­
de trampetler çalındığını işitiyor ve taburunuzun (Kovalar)
a
dan çıkmak üzere olduğunu görüyorsunuz. Alayın, tepenin
sağında ve solunda yayılmış bulunan bölükleri demiryolu­
cy
na doğru ilerliyorlar. Düşman piyadesi karşıda gözden kay­
boldu. (Farazi)."
Mülâzımevvel Tahsin Efendi, düşmanın nerede tevak­
kuf ettiğini keşfetmek üzere ileriye yalnız bir keşif kolu
pe

gönderdi. Bundan sonraki harekâtı için, Tabur Kumanda­


nının, bu mevkide, evamirine intizar etmekle iktifa eylemek
istiyordu.
Müdir " d u r ! " borusu çaldırttı. Ve zâbitan ile küçük
zâbitanı (tenkid) için topladı.

T E N K I D

Bölük Kumandanı, vazifesini alır almaz, onu doğrudan


doğruya kendi emri altına alan Alay Kumandaniyle tesis-i
irtibata teşebbüs etmesi doğrudur; lâkin Bölük Kumanda­
nına verilen malûmata nazaran bölüğün birinci hatta cel-

9
bolunması muhakkak gibi olduğundan, Bölük Kumandanı­
nın bölüğü, birinci hatta mümkün olduğu kadar erken isal
etmesi icabeden yolları ve vesaiti ihzar eylemesi iktiza eder­
di.
Bölük Kumandanı, hakikatte, bilcümle istikametlerde
bulunan geniş methallerden istifade ederek (yani avluların
kapılarını açtırarak ve bahçe duvar ve çitlerini devirerek..
ilâh) bu maksadı ife edebilir. (Talimname - 438) Vakt-ı ha­
zarda ise icrasını tasmim eylediği hususatın müdire bil­
dirilmesiyle iktifa eder.
Düşman birdenbire köy dahilinde görüldüğü zaman Mü-
lâzımevvel Tahsin Efendi mezkûr düşmana doğrudan doğ­
ruya karşı gitmeye hiç bir tereddüt göstermedi. Halbuki
düşmanın nazarı altında safıharba geçmek kıtasını bazı
müşkilâta düçar edebilirdi. Netekim, birkaç saniye devam
eden adem-i intizam, hereket-i vakıasından neşet etmişti.
Tahsin Efendi kendi tasavvuru veçhile doğrudan doğruya
a
avcı ateşi icra ettireceğine kemal-i sükûnet ve şiddetle yay­
lım ateş ettirmek üzere kumanda verseydi daha güzel olur­
du.
cy
Burada Bölük düşman ateşine hedef olmadığından sa-
fıharbde nısıf takımla iki sıra üzere ateş ettirmek tavsiye
olunabilir; kıtayı el altında bulundurmağa müsait olan bir
pe

kumandanın istimaline hiç bir mâni yoktu. (Talimname


193).
İki üç el yaylım ateş kâfi idi; ondan sonra (düşmanın
bulunduğu mesafeye göre) ya avcı ateşine veyahut düşma­
nı köyden dışarı atmak için esliha-i cariha ile hücuma -
(Talimname - 436) geçirirdi.
Bölük, köyün şimaligarbi methalinden çıkar çıkmaz
(Yassıtepe) üzerinde mevzi almış bulunan düşman batarya­
sını görememişti. Bu, mazur görülebilir : Çünki hakikaten,
toplar mütesavver idi ve bu sebeple, hakikî gösterilmiş ol­
duğu hale nazaran, daha az nazaridikkati celbediyordu. Lâ­
kin bu halden bile, bölüğün doğrudan doğruya safıharbe ge-

10
çirmek müşküldü. Hele Bölüğü düşman bataryasından 1500
metre mesafede yere yatırmak, onu tamamiyle mahve ma­
ruz bırakmaktı. Bölüğü bu tehlikeden masun bulundurmak
için en iyi bir çare onu koşaradımla ileri sevketmek ve ava
çıkarmaktı. Bu suretle bölük bataryaya 1000 metre kadar
sokulmağa muvaffak olduğu takdirde ateş muharebesinde
muvaffakiyet ümit edilebilir. (Talimname - 449).
Bölük Kumandanı, kıtasını topçunun münasip mesafe­
sine yaklaştırmak lüzumunu, (vakıa biraz geç, fakat) tak­
dir etti. Ve filhakika, Bölüğü ava çıkarmış olduğu halde, ba­
taryanın 1050 metre kadar mesafesine ilerletti Ve nişan­
gâhım münasip surette tanzim ettikten sonra bataryayı ateş
altına aldı.
Avcı hattında bulunan Bölük Kumandanı, "tekmil bö­
lüğün tesirini aynı zamanda ve aynı mahalde birleştirmek"
istiyordu. (Talimname - 216).
Bu cihetle ateşin kuşadı için iktiza eden kumandaları
a
bizzat vermesi mâkuldür. (Burada müstesna olarak).
cy
Ateşin idaresine gelince, bu hususu her vakit olduğu
gibi Takım Kumandanlarına terketti. Lâkin ateşlerin hüs-
nüidaresi, için, ateşi, döğülecek hedef üzerinde müsavaten
taksim etmek icabetmişti.
pe

Daha bidayette, bataryanın bütün cephesini ateş altı­


na almak icabederdi. Eğer yalnız birkaç top üzerine ateş
edilmek gafletinde bulunsaydı - ki öyle yapılmıştı - kavga­
nın sonu pek şüpheli olurdu.
Burada vaziyet gayet sade idi : Hakikaten bütün avcı
hattından, altı topun her biri görülebilirdi. Binaenaleyh ef­
radın ateşlerini doğrudan doğruya kendi karşılarında bulu­
nan toplara tevcih ettirmek, Manga ve Takım Kumandanla­
rının emir beklemeksizin kendiliklerinden yaptıracağı bir
keyfiyetti.
Diğer esbaptan naşi, ateşin taksimi, bizzat Bölük Ku­
mandanı tarafından tanzim edildi.

11
Bölük, bu suretle, düşman bataryasına yaklaştığı için,
şüphesiz, taburundan muvakkaten uzaklaşmış oldu. Lâkin
bu tarzı hareket burada zarurî olmakla beraber pek o kadar
ehemmiyeti de haiz değildir.

Bölük bu mahalle gelmekle (Krokide N) Taburuna en


büyük hidematı ifa edebilirdi. Çünki düşman bataryasını
mevziinden tardederek taburun köyden serbest çıkmasını
temin ediyordu. İşte bu;

"Kuvay-i asliyenin ileri yürüyüşünü temin etmek için


bilcümle aksam tekmil kuvvetini sarf etmelidir" kaide-i umu-
miyesinin tamamiyle tatbik olunduğu bir haldir.

Düşman topçusu piyadesinin gerisine ricat edince, bö­


lük bilâtereddüt kendiliğinden daha ileri atılmalıdır. Fil­
hakika bölüğün de maksadı, çiftlik hendeğini boydan boya
a
nazarı altında bulundurmak ve bu taraftan müessir ateş ic­
ra etmekti.
cy
Bölüğün sağında ve solunda bulunan Alayın diğer bö­
lüklerinin demiryolu istikametinde arazi kazanmış bulun­
maları dahi Bölük Kumandanının mezkûr kararın ittihazı
pe

hususuna nazar-ı intibah'ını celbedebilir.

Kesb-i za'fetmiş bir düşman karşısında, birinci hatta


bulunan kıtaat artık emir beklemeyip müstakil bir surette
hareket eylemelidirler. Mafevk Kumandan, takıp fikrinde
bulunmadığı zamanlarda bölüğe bilâhara tavakkuf emri
göndermek onun için daima mümkündür.

12
M Ü T A L A A T

Zâbitanımızın malûmat-ı tabiyeviyelerinin tevsii mak-


sadiyle icra edilecek manevraların ihzar ve idaresiyle tavzif
edilen bir âmir, mevk-i askeri kurbinde kaabil-i istimal bir
arazi arayıp bulmağa her zaman cehdetmelidir. Mezkûr ara­
ziyi, talim icrasından evvel bütün tafsilâtiyle tanımış bu­
lunması dahi faydalıdır. Arazinin hali manevra meselesinin
tertibine tesir edebilir.
İştigal ettiğimiz misalde bu tesir tamamiyle zahirdir :
22 Teşrinevvel sabahı tatbik edilen talimlerin fikr-i
umumisi (Kovalar) ve (Kavaklı) arasında bulunan tarla­
ların kaabil-i murur olması dolayısiyle müdirin hatırına
varid olmuştur.
Müdir, (Kovalar) civarında bulunan araziyi dolaşarak
üç noktayı nazar-i tetkikten geçirdi; köyün 1500 metre şi­
a
malinde bulunan (Yassıtepe), onda, bir mevki-i meskûn mu­
harebesi ve düşman topçusuna karşı, bir muharebe icra et­
cy
tirmek fikrini tevlidetti. (Yeşiltepe) nin güzel bir müdafaa
mevzi arzettiğini gördü, (Kınalı) ile (Pırnarlıtepeleri) ara­
sında bulunan vâsi mıntaka-i arazi ise hemen bilcümle mat­
lup şeraiti camî olarak bir taarruz icrasına tamamiyle mü­
pe

sait idi.
Bu suretle tatbikini tasavvur eylediği muharebenin he­
yeti umumiyesi müdirin zihninde tecelli etti. Mezkûr istih-
zarat sayesinde müdir için muhtelif Kumandanların vazi­
felerini tâyin ve her iki tarafı tasvir edecek olan cüzütam-
ları tahdit ve tahsis etmek sehil ve manevra meselesini ter-
tibetmek için muhtaç olduğu bilcümle esasları ve mutasav­
ver düşman kumandanına mahsus talimatı hazırlamak
mümkün oldu.
Hazarî bir talimin tâbi olduğu şerait-i hususiye, icra
olunacak vezaifi tabiaten tahdideder ve onun tamami-i tat­
bikine mâni' olur.

13
Mezruat sebebiyle, arazinin her ciheti kaabil-i murur
değildir : Bilhassa bundan dolayı idi ki, (Kovalar) ın şi-
maligarbi methalinde bulunan tarlalardan demiryolu bo­
yunca bulunan tarlalara gitmek için büyük caddeden yürü­
mek ve mevki-i meskûndan çıkar çıkmaz yayılmak icabe-
derken ondan sarfınazar etmek mecburiyeti hasıl olmuştur.
Bu nevi müşkilât gayrikaabil-i içtinaptır. Mamafih, müte-
savver bir düşmana karşı icra olunan talimlerde müşkilât-ı
mezkûre kaabil-i iktiham olduğu gibi talimin cereyan-ı tabi­
isini sekteye de uğratmaz.
Zâbitanımız topçu tabiyesine kesb-i vukuf ettirilmeli­
dir. Bu husustaki malûmatın cüzütamların büyük kıtaat da­
hilinde muharebesi noktainazarından talim ve terbiyede
muhakkak dahl ü münasebeti vardır.
Piyade ile topçu suret-i katiyede yekdiğerine tâbidir;
muharebede ikisi de, düşmana karşı tefevvuk-u ateşin istih­
sali maksad-ı müşterekini takıbederler. Binaenaleyh bu iki
a
sınıfın muharebedeki muavenet-i mütekabilesi pek sıkı ve
mükemmel olmalıdır. (Sahra Topçu Talimnamesi - 354).
cy
Yekdiğerine istinadetmek, birinin istihsal eylediği me­
nafiden diğerini müstefit kılmak, biri tehlikede olduğu za­
man icabederse diğeri onun için kendini feda etmek; hülâ­
sa, piyade için topçu hattının aralıklarından geçmek (Ta­
pe

limname - 445) : muharebede bu iki sınıfın yekdiğerine mü-


tekabilen icrasına mecbur oldukları husustandır. Hususat-ı
mezkûrenin tâbi olduğu şeraiti tetkik etmeğe ve bu şeraitin
tatbikine medar olan talimlerle, bu hususta kendimizi ha­
zırlamaya behemehal mecburuz. Kezalik, düşman batarya-
siyle karşı karşıya bulunduğumuz zaman ne suretle hareket
edileceğini, yani düşman topçu ateşi altında icra olunacak
yürüyüşleri, düşman topçusuyla tarz-ı muharebe ve hülâsa
bir düşman bataryasının birdenbire ateşine yakalandığı za­
mandaki suret-i hareketi kat'î olarak öğrenmeliyiz.
Hususat-ı mezkûrenin bellenmesini, yalnız manevra
zamanlarında vukua gelecek fırsatlara terketmek kifayet
etmez. Yalnız muharebe talimlerinin icrası, zâbitanımızın

14
harb noktainazarından yetiştirilmesini natemam bırakır.
İştigal ettiğimiz işbu muharebe talimlerinde, düşman
topçusunun hakikî olarak gösterilmiş olması veyahut sade­
ce tasvir edilmiş bulunması istihsal-i maksat için müsavi
gibidir. Ancak haiz-i ehemmiyet olan nokta, topçu ateşinin
tesiridir; topçu ister tasvir edilmiş olsun, isterse hakikî ola­
rak gösterilsin, her iki halde de kat'i bir hesaba atf-ı ehem­
miyet etmek mecburiyetindeyiz. Düşman topçusunun mez­
kûr iki halde gösterilmiş bulunması, onun ateşinden kur­
tulmak ve onu mağlubetmek için iktiza eden tedabiri itti­
haz ederek hakikatten bizi menetmez.
Müdir müdahale etmemiş olsaydı; Dördüncü Bölüğün
(Kovalar) şimaligarbisinde düşman topçusunun müessir
ateşi altında vaki olan harekâtı muharebeye hatime vere­
bilirdi. O gayri memul tevekkuf bittabi takibolunan mak­
sadın mahvım intaç edecekti. Müdir ise; düşman topçusuy-
la bölük arasındaki muharebenin nihayetine kadar cereya­
a
nını görmek istiyor ve umumiyetle iki taraftan birinin
zayiat-ı külliyeye düçar olduğu bir anda talimin katiyen ni-
cy
hayetlenmiş olmasına meydan bırakmamağa dikkat ediyor­
du. Müdir, son tenkidinde, bir âmirin bu derece muhlik bir
neticeye iktiran eden harekâtı hakkında uzun uzadıya bast-ı
makal etmeyi hoş görmemişti. Müdir, Bölük Kumandanına
pe

muvafık olan hareketi ima ederek onu, kendiliğinden verdi­


ği kararın tashihi cihetine sevketmek istedi.
Bu sebeple ona "düşmanın pek müessir şarapnel ateşi­
ne maruz bulunan bölüğünü gizlemeye lüzum görüp gör­
mediğini" sordu. Mülâzım Tahsin Efendi "bulunduğu yerde
kalıp Taburun muvasalatına bu noktada intizar etmek fik­
rinde sebat etti Tahsin Efendinin bu hareketi, ihtimal, buna
benzer bir halin hatırında kalmış olmasından neşet etti. Mü­
dir, bir kıta âmirinin sebat ve metanet-i tabını izhar ettir­
mek için, bazı kerre, bililtizam o kıtayı tehlikeli bir vazi­
yette bırakmamış mıydı?
Müdir, bu hale karşı da; Tahsin Efendi tarafından bu­
raya kadar ittihaz edilmiş tedabiri, tedabir-i mezkûrenin

15
hakikatte tevlideceği netayic-i meşumeyi, muhtasaran ten-
kidetmek suretiyle daha müessir bir vasıtaya müracaat et­
miş oldu. Mamafih bu hale karşı yapılacak harekâtı ona
bildirmekten tevakki ederek onu artık vaziyetten kendi
kendine istihraç olunan yeni mütalâata göre ilk kararını
tashihte serbest bıraktı. Müdir, bu suretle onu yol üzerine
geçirmeye muvaffak oldu. Vakıa, Mülâzımevvel Tahsin
Efendi, artık diğer birinin telkin ettiği bir kararı ittihaz
etmekte hakikî bir bid'at-i zatiye eseri gösterdi. Lâkin bu­
nunla beraber, bu hâl kendisinin tabiye efkârını terbiye et­
mek için bir fırsattı.
Bahsettiğimiz, tenkidde, müdir, bölüğün sevk u idare­
sinde biraz ciddi muhakeme ve teemmül etmek lüzumu üze­
rine yalnız zâbitanın nazaridikkatlerini celbeylemekle ik­
tifa etti. Manevranın nihayetinde, içtima etmiş bulunan zâ-
bitan ve küçük zâbitan huzurunda idare-i kelâm ederken bi­
lâkis talimin bu safhasından daha çabuk sıyrılmaya muvaf­
fak oldu. Ve bu noktada elfaz-ı münasibe ile mahdut birkaç
a
sözden başka bir şey söylemedi ki, hâl ve vazı da bunu ica-
bettiriyordu.
cy
BİR MÜDAFAA MEVZİÎNİN İŞGALİ
pe

Talimin birinci kısmına hatime veren tenkidden sonra,


müdir Bölüğün kumandanlığım yüzbaşı Nuri Efendiye tev­
di etti. Ve ona âtideki yeni meseleyi verdi :
(Kövzene) istikametinden gelen Fırkamızın piştarını
t e ş k i l eden Alay, (Urlak) tan ilerleyen düşmanla tesadüfi
bir muharebeye tutuştu ve bu anda gayri müsait ahval
içinde harbediyor.
Kısmı küllisinin başında yürüyen Alay, Lâhna dere-
sinin şarkındaki sırtı, muharebe mevzii olarak işgal etmek
üzere (Kovalar) büyük caddesinin iki tarafında açılıyor.
Bu Alayı takibeden İkinci Liva (Kovalar - Doğanca) yolunu
takibediyor. Bu Livanın başında bulunan bizim Tabur, De­
miryolunun cenubundan (Kınalıya) giden keçiyolu üzerin-

16
de Livadan ayrıldı ve âtideki nizamda yürüyor : Başta ikin­
ci, badehu dördüncü, üçüncü ve birinci bölükler (1)
Yüzbaşı Nuri Efendi, dörüncü bölüğü (N) noktası
(krokiye bakın) şimalinde, keçiyolu üzerinde yürüyüşe
amade bir halde, yol kolu nizamına koyddu. Mekûr bölü­
ğün 100 metre ilerisine konulmuş mavi filâmalar Taburun
diğer bölüklerini gösteriyordu.
Bütün hazırlıklar (2) hitam bulduktan sonra, kol, boru
ile yürüyüşe geçirildi. Hemen bunu müteakip, müdir : "Ta­
bur Kumandam, Bölük kumandanlarile beraber ileri gitmek
üzere onları cemettiğini" beyan etti. Bunun üzerine, müdir,
Bölük Kumandam ve talimde seyirci sıfatiyle bulunan atlı
zâbitan, yukarda zikrolunan keçi yolu üzerinde dört nala
geçtiler.
Tabur Kumandanının refakat zabiti düşmanı tasvire
tahsis olunan efrat ile beraber (Pırnarlı tepeleri )ne git­
mek ve mezkûr efradı manevranın üçüncü kısmı için orada
a
tertibetmek emrini daha evvel almıştı. Mezkûr zabit, en son
kalan mavi filâmayı da beraber alıp, onu, (Kınalıtepesi)
cy
üzerine vazetti.
(Yeşiltepe) ye gelindiği zamanda, (K) noktası civarın­
da müdir, Yüzbaşı Nuri Efendiye tevcih-i kelâm ederek ev­
velce verilen malûmatı berveçhiâti ikmal etti :
pe

"Fırkanın bir topçu Alayı (Yeniçiftlik) in garbında


düşmanla muharebeye tutuştu. Diğer Alayı, bu noktada
mevzi' almak üzere, sağ cenahtan ilerliyor.

(1)' Faraziyata nazaran, Liva, büyük caddeyi; müteakiben garba


yürümek üzere ancak demiryolunun 400 metre şimalinde terkediyor.
(Kınalı) da diğer bir Tabur hemen birinci hatta kullanılacak. Mü­
tebaki taburlar ihtiyat-ı umumiyi teşkil edecek ve bilâhara bir mu­
kabil taarruz icrası için (Talimname 298) intizar mevziinde yerle­
şecektir. Vaziyet-i umumiye Talimnamenin (360) inci maddesinde
tasvir olunan vaziyetin aynıdır.
(2) Bu hazırlık esnasında Bölük Kumandam efrada izahat-ı lâ-
zimede bulundu, onlara vaziyetin ancak esas noktalan bildirildi.

17
Düşman, karşıda (Karaca Orman) kenarlarında birçok
bataryalar yaydı. Topçu muharebesi pek serî bir surette
kesb-i şiddet etti.
Düşmanın uzun avcı hatları (Lâhna) nın 700 :
800 metre mesafesine kadar yaklaştı. Mezkûr hatta sol cena­
hının (bekçi kulübesi) nin şimaline kadar uzandığı görü­
lüyor.
Piştarımızın (Lahana) yı daima elde bulundurduğu
muhtemel olmakla beraber, birçok bölüklerin de mezkûr
köyü terkederek, yanaşık nizamda buradan 800 metre ce­
nupta bulunan dere istikametinde ricat ettikleri görüldü.
Alayımızın Birinci Taburu (Kınalı) da, İkinci Taburu
demiryolunun cenubunda birleşmek üzeredir. Bunlardan her
biri kendi mevzi'lerinde mukavemet edeceklerdir. Taburu­
nuz Kumandanı size, emr-i âtiyi veriyor :
Dördüncü Bölük, Yeşiltepe'nin cenubunda müdafaa ter­
tibatı alacaktır. Mezkûr bölüğün sağında Üçüncü Bölük
a
bulunacak ve cephesi demiryolu şiv'ine kadar imtidad ede­
cektir. Solunda İkinci Bölük bulunacaktır. Birinci Bölük bi­
cy
lâhare kendisine göstereceğim mahalde bulunmak üzere ihti­
yatı teşkil edecektir."
Yüzbaşı Nuri Efendi, ileri hareket eden bölüğünü ha­
kikatte, demiryolu hendeğinden sevkedebileceğini müdire
pe

söyledi.
Bunun üzerine müdir, Nuri Efendiye âtideki ihtarda
bulundu :
"Düşmanın nazar ve ateşinden mesturen mezkûr hen­
dekten hareket etmek mümkün olduğu anlaşıldığı halde za­
ten İkinci Bölük mezkûr yolu işgal ve diğer bölükler de onu
takıbetmiş bulunurlardı. (Farazi)"
Yüzbaşı Nuri Efendi sürat-i mümküne ile bizzat (Ye-
şiltepe) nin cenubuna vardı. Orada endaht meydanım daha
iyi tetkik etmek için hayvandan indi. Sırtı (M) tahdideden
ağaçların gerisinde işgal edilecek güzel bir müdafaa mevzii
buldu. Mezkûr mevzi'den Lahana ile demiryolu arasındaki

18
tekmil mıntaka-i arazi muahhar endaht mesafesine kadar
görülebiliyordu.
Yalnız Yeşil tepeyi muhat olan dikliğin eteğinde 100
metre genişliğinde bir arazi dalgası zaviye-i muayenede
kalıyordu. Daha solda da ileri doğru uzayan köyün kurbi-
yeti ve bahçelerinin ağaçlarla dolu olması cihetiyle mey-
dan-ı endaht pek mahdut idi. Yüzbaşı Nuri Efendi iki takı­
mıyla sırtı işgal etmeye, üçüncü takımını Lahana deresi
bendi boyunca alçakta yerleştirmeye (zaviye-i muayyeneyi
mahvetmek için) karar verdi Her üç takım Lâhana'nın şi­
mal kısmına cephe alacaktı.
Bunu müteakip Nuri Efendi bölüğüne tesadüf etmek
üzere döndü. Bölüğünü Yeşiltepe'nin şimalinden dolaştıra­
rak manga kolunda, ağaçların gerisinden mesturen mevzie
şevketti. Vasatta ve nihayette bulunan takımlar sağa safı­
harba geçtiler. Başta bulunan takım safıharba geçmeden
evvel daha 60 hatve yürüdü.
a
Sağ cenah takımı koşar adımla, sırtın dik kısmından
indi. Ve burada cüz'î umukta bulunan suyu geçtikten sonra
cy
karşıdaki su şeddine vasıl oldu. Mezkûr şeddin gerisinde
(Krokide Ke) sola doğru ava çıktı.
Diğer iki takım dahi işgal eyledikleri mevzide (M) ay­
nı suretle ava çıktılar. İkinci Bölük, 4 üncü Bölüğün sağın­
pe

da ve aşağıda sırtın eteği boyunca mevzi aldı. (1)


Bundan sonra müdir, Yüzbaşı Nuri Efendiye yeniden
âtideki malûmatı verdi :
"Piştar Alayımıza mensup kuvvetli avcı hatları, yana­
şık nizamda geri çekilen bölükleri müteakip Lâhana'yı ter-
ketti. Mezkûr avcı hatları tekrar Lahana deresi boyunca
tevakkuf eyledi
Bununla beraber, köyün kıtaatımız tarafından tama-
miyle tahliye edilmediği anlaşılıyor. Çünki halâ o taraftan

(l) Filamalarla gösterilen aksam hakikatte olduğu gibi hareket


etmelidirler.

19
tüfek sadaları işitiliyor. Düşmanın taarruz eden hattı iler­
lememeşitir. (2)
Mamafih topçumuzun ateşi gittikçe tenakus ediyor."
Dördüncü Bölüğün, tepede ağaçların gerisindeki mev­
ziinde bulunan takımları, her nefer kolaylıkla andaht ede­
bilecek surette, mezkûr ağaçların dallarını kesmeyi nazari-
dikkate aldılar.
Yüzbaşı Nuri Efendi, ateşe başlamak için emir verece­
ği zaman efradın mezkûr evamiri geç anlamalarına mahal
bırakmamak için, düşmanın, köyün şimal kenarından hü­
cum edebileceği istikametleri evler, dıvarlar yahut ağaçlık­
larla güzelce tâyin ederek efrada göstermeye dikkat etti.
Bedahu mezkûr işaret noktalarının tefrik eylediği mesa-
fatı tahmin ve mesafe muhamminlerinin tahminleriyle mu­
kayese ve köy ile demiryolu arasındaki kapalı arazide bazı
mesafatı ölçmek için müdirin kendisine verdiği telemetre­
yi istimal eyledi. Bunun netayici takım ve manga Kuman­
a
danlarına bildirildi.
Bölük Kumandanı, bazı sütreleri tadil etmek üzere ef­
cy
radın kürekleri ellerine almalarını emretti ki, bu anda mü-
dir talimi katterdirdi.
pe

T E N K I D

Müdir âtideki noktaları izah etti :


1 — Müdafaa mevzinin intihabı : İntihabedilen mevzi da­
ima düşman noktainazarından dahi mütalâa edilmelidir.
Yüzbaşı Nuri Efendi bunda kusur etmedi. Düşman ta­
arruzunun en ziyade nereden vuku bulmak ihtimali olduğu­
nu kendi kendine sordu. Buna nazaran mevzinin cephesini
(Lahana) köyüne tevcih etti. Piyade mevzii farz olunan

(2) Müdir piştar Alayının, düşmanı iğfal etmek için köyün garp
kenarında muvakkaten küçük bir müfreze terkettiğini farzetti.

20
topçu mevziinin (K) münasip mesafe ilerisinde bulunuyor­
du. (Talimname - 401) Arazinin müsadesiyle kademeli ateş
mümkün olmuştu; lâkin bu vaziyetin Bölüğü dağıtmak, mu­
harebe esnasında kumandanın tevhidine sekte iras etmek
gibi ciddî bir mahzuru vardı.
Bölüğü toplu olarak kamilen su seddi boyunca dik sır­
tın eteğine yerleştirmek daha münasip olurdu. Buradan da
esas istikamet olan Lâhana'ya karşı cephe alındığı takdirde
aynı meydan endahta malik bulunabilirdi; köy ile demir­
yolu arasındaki arazi bir kilometreye kadar kamilen görü­
lüyordu.
Hakikatte, tabur Kumandanı bizzat araziyi tanıdıktan
sonra, müdahele ederek, Birinci Bölüğe daha bidayette Dör­
düncü Bölüğün iki takımı tarafından tedafui olarak ağaç­
ların gerisinde işgal edilmiş olan mevzide yerleşmesini em­
rederdi. Lahana köyündeki tehlikenin fevkalâde olması se­
a
bebiyle geride bir mıntaka ihtiyatının (burada müstesna
olarak) terkedilmemiş olmasında isabet edilmiştir.
cy
Hakikaten, muhacimin köyden çıkarken, tekmil silâh­
ları doğrudan doğruya birinci hatta bulundurabilmek lâ­
zımdı.
2 — Mevziin tanzimi : Pek doğru olarak Bölük, her
pe

şeyden evvel meydan-ı endahtın tathirini düşündü. Bunu


müteakip, malık olunan zamanın cüzî olması cihetiyle, ef­
radın nişan almalarını teshil ve fişeklerini ellerine yakın bu­
lunduracak kadar basit tertibat-ı tedafuiyyeden başka bir
iş yapılamazdı. Buradaki hale nazaran mahfuz mahaller in­
şasını istilzam ve ana müsaint olan hâl değildi.
Bilâkis zaman olsaydı, ağaçların gerisinde tesettüre
müsait yerler inşa olunacağına şüphe yoktu. (İstihkâm Ta­
limnamesi - 39 - 54).
Endaht için birçok mesafeler tahmin edildi. Halbuki, bu,
karışıklık ve hata vukuuna badi ve faydasız yere birçok
mesaha işleriyle uğraşmayı mucip olur. Sizi muhacim ta­
rafın iyice mer'i hedeflerinden ayıran ve bilhassa müdafaa

21
mevziine az çok muvazi bulunan hatlara kadar (tarlaların
kenarları, iki tarafı ağaçlı yollar.. İlâh) olan b a s mesafeler
tahminiyle iktifa olunmalıdır.
Sebat ve mukavemet temin için, şüphesiz, Bölüğün cep­
hane arabaları boşaltılıp, cephane efrada tevzi edilmelidir.
3 — Mevziin işgali : Yüzbaşı Nuri Efendi doğrudan
doğruya üç takımını da mevzie yaydı. Burada olduğu
gibi, müstesna hallerde bu tedbirler tamamiyle mutabık-ı
hakikattir. Bölüğün daha bidayette, son neferine varıncaya
kadar tekmil kuvvetini birinci hatta koymaktan içtinaba
mahal yoktu. Bununla beraber lâyenkati ve kemal-i dikkat­
le düşmanı suret-i mahsusada tarassut ettirmek elzem idi.
Diğer iştigalât ile zaten bitap olan zâbitan ve efradın,
bu lâzimulicra olan tarassudda dikkatsiz bulunmaları muh­
temel idi. Fakat, her şeyden evvel, nagehzuhur bir hale ma­
ruz kalmamak haiz-i ehemmiyet olup düşmanın (Lahana)
köyünden çıktığına delâlet eden küçük bir emareden bile
a
zaman geçmeksizin derhâl haberdar olunmalıdır.
cy
MÜTALÂAT

İzah safehatı daima basit olan, sırf tedafüi muhare­


pe

be, talim ve terbiye noktainazarından bittabi taarruzî mu­


harebe kadar mucib-i istifade değildir. Hal-i tedafuide, kı­
taat tarafından esasen icra olunacak hareket, intizar mev­
ziinden ateş mevziine gitmekten ibarettir. Lâkin farazi ol­
duğu halde bile müdafaada ateş muharebesi, endahtın ne­
yet-i umumiyesinde ateş, hakikî mermi ile icra olunur. Ve
efrat yedinde çok miktarda cephane bulunursa talim ve ter­
biyece oldukca istifadeli olur.
Mümkün olduğu kadar mevzileri çok tebdil edilecek
olan hedefler üzerine ica edilecek endahtların netayicinin
dahi nazaridikkate alınması şayan-ı arzudur. Kurşunsuz
fişek istimal olunduğu zaman, ateş muharebesinin arz ede­
bileceği başlıca tesir tamamiyle zail olur.

22
Bu eserde mevzuubahis olan muharebe talimlerinde
müdafaadan ziyade taarruza ehemmiyet verilmiştir. Haki­
katen taarruz müdafaaya nisbetle daha uzun bir talim ve
terbiyeyi icabettirir; çünki, taarruzda madun âmirlere mu-
havvel olan vezaif daima mütebeddil ve bazan pek karışık­
tır. Müdafaada böyle değildir; madun kumandanlara teret-
tüb eden vezaif nisbeten pek sadedir.
Madun âmirlerin müdafaadaki vezaif i berveçhiâtdir :
Onlara tahsis edilen mıntaka dahilinde bütün tafsilâ-
tiyle müdafaa hattı tâyin, mevzii tanzim ve cehhane tehiy-
ye etmek bizzat mevziin işgaline başlamak, ateş muharebe­
sini idare ve nihayet nefselemre muvaffak olarak bölükle­
rin istinatlariyle mıntaka ihtiyatlarım istimal eylemektir.

Bu muhtelif vezaif ede de tenevvu vardır; onlarda az


çok kararsızlıklar tevlideder, fenalıklara meydan verir, fa­
kat bununla beraber, taarruzda madun kumandanların du­
çar olduğu derecede müşkilât arzetmezler.
a
Bu mütalâat, talimlerin taarruz noktainazarından ic­
rasının şayan-ı tercih olduğunu isbata kâfidir. Ancak, taar­
cy
ruzun bilhassa, vesaitinin şedit ve kat'i olması cihetile, ne-
tice-i katiyenin daha seri bir surette istihsaline müsait ve
maksadı doğrudan doğruya düşmanın izmihlaline münatıf
bir usul-u muharebe olduğu da zikredilmek ehemmiyetlidir.
pe

Taarruz, piyadderimizin istidad-ı fıtrîlerine tamamiyle mu­


tabık olduğu gibi, bu usul-u hareket için onlarda mevcut
olan meyl-i mahsusu, her vakit idame eylemek vazifemizdir.
(Talimname - 265).
Müdir bilhassa düşmanı tasvire girişmiyerek bu te-
dafî muharebeyi bililtizam ihtisar etti. Bu suretle zaman
kazanmağa ve cephaneyi bundan sonra icra ettirmeyi tas-
mim eylediği taarruzî muharebe için iktisat etmeye muvaf­
fak oldu.
Meselede, müdafaa, bir tesadüfi muharebe üzerine ih-
tiyarolundu. Verilen vaziyete göre mevzii tahkimden sarfı­
nazar edilmek lâzımdı. Mukarrer bir müdafaa noktainaza-

23
rından icra olunan talimde bilhassa mevziî müdafaanın tak­
viye ve tahkimine hasr-ı gayret edilir. (Talimname - 404).
İcra olunan talimlerde, her arazide zarar ikaından ic-
tinaben, bir mevzii, müdafaa haline vazı' ve hususiyle avcı
metrisleri hazır etmek için icra olunacak ameliyatın yalnız
umumiyetle bir taslağı yapılabilir. Mamafih, bundan,
madun kumandanların tabiye noktainazarından talim ve
terbiyesi maksadiyle yapılan bir nevi manevralardan hiç bir
mahzur-ı hakiki tevlidetmez; zaten bir mevzii, musırrane bir
müdafaanın icabettirdiği veçhile tahkim ve takviye etmek
için bu gibi talimlerde malik olunan zamandan daha pek çok
zaman lâzımdır.
Bu gibi işlerin muvafık-ı fen olarak icrası mümkün ve
lâzımdır; lâkin bunun için metris mahallerinin intihabedil-
miş olması, hususiyle zâbitan ve efradın bu husus ile kesb-i
ünsiyet eylemiş bulunması icabeder. (1)
a
Muharebe talimlerinde, umumiyetle tertibat-ı ihzariye-
yi ittihaz ve ameliyatı arazi üzerinde irae etmekle iktifa
cy
olunur. (Talimname 261).

İcab-ı takdirinde, müdir, seferde bu gibi ameliyat-ı


tahkimiyenin icrası uhdelerine tevdi kılınacak olan zâbi-
pe

tanı bu hususta kendisine muhtasar raporlar veya mücmel


krokiler vermeye mecbur edebilir; bu suretle zâbitanın bu
hususta malûmat-ı müktesebe sahibi olup olmadığına itmi­
nan hasıl eder.

(1) Piyade askeri, istihkâm sınıfının muavenetine muhtaç ol­


maksızın, sahra istihkâmatı inşası hususunda talim ve terbiye edilmiş
bulunmalıdır. Metris tesis edilecek mahallerin intihabiyle ameliyatın
idaresini zâbitanın kâffesi bilmelidir. (Talimname - 314).
Zâbitanımızın verilen böyle bir işin istilzam edeceği zamanı kat'i
olarak tahmin etmeye alışmaları hassaten haiz-i ehemmiyettir. Bir
mevzii tahkim edecekleri zaman, muayyen bir zamanda icra edebile­
cekleri ameliyatı daha evvelce hesabetmeye muktedir olmaları lâ­
zımdır.

24
TAARRÜZÎ MUHAREBE

Müdir, Bölüğün kumandasını Yüzbaşı Bahri Efendiye tev­


di ve cephesi garba olmak üzere (Yeşiltepe) ile demiryolu
şiv'i arasındaki keçi yolu üzerinde yürüyüş koluna geçirtti.
Bölüğün önünde, mavi filâmalarla, taburun ikinci diğer iki
bölükleri irae edilmişti. Badehu âtideki meseleyi verdi :
"Düşmanın, (Pırnarlı tepeleri) ile (Pırnarlı) çiftliği­
nin cenubunda mevzie dahil olduğu buyruldu. (Krokide L.
R. E.).
Mezkûr düşmana, (Çiftlik - Lahana - Karacaorman)
hattından taarruz etmek takarrür etmiştir. Taarruz topçu­
muz (1) tarafından hazırlandı; topcu muharebesi germiyetle
devam ediyor.
Alayımız düşmanın sol cenahına karşı (197,6 ve 198,3
rakımlı tepeler) muharebe etmek için yayılacaktır. Kısmı-
külli (mefruzdur) düşmanın sağ cenahı aleyhine kullanıla­
caktır. .
a
Alayımızın Birinci ve Üçüncü Taburları, bidayette (Çift­
likte) intizar mevziinde birleşeceklerdir.
cy
İkinci Taburumuz, Kınalı üzerine yürümektedir. Mez­
kûr tabur orada diğer taburların açılmalarım setredecek-
tir.
Piştarı teşkil eden İkinci Taburun Birinci Bölüğü ki, Ta­
pe

bur Kumandanı dahi mezkûr bölükle beraberdir, Kınalı çift­


liğine gidecektir. Talburun kısmıküllisine mensup taburu­
muzun İkinci, dördüncü Bölüğü buraya vasıl oldu. Alay Ku­
mandanının emriyle çantalar çıkarıldı. (Farazi) ve mezkûr
çantalardan cephane ve yedek erzak ahzolundu. (Talimna­
me -301).
İkinci Taburun Birinci, İkinci ve Üçüncü Bölükleri mavi
filâmalarla tasvir ve mukabil tarafında sık avcı hatları on
hatve aralıkla ikame edilmiş efrat ve toplar çifte avcılar ile
irae edilmiştir."
(1) Muhacim tarafın topçu mevzii bidayette Lâhana'nın garbin­
de 195 rakamlı tepede ve bilahara S S tepesinde farzedilmiştir.

25
Yüzbaşı Bahri Efendi gayet muhtasar olarak bölüğüne
icabeden malûmatı verdikten sonra bölüğü yürüyüşe geçir­
di; badehu ileriye, Tabur Kumandanının yanına gideceğini
müdir'e ihbar etti. Bunun üzerine müdir ve Bölük Kuman­
danı serian (Kınalı) ya vasıl oldular. Kınalı çiftliği kurbin-
de, (Pırnarlı tepeleri) ne karşı tamamen mestur bulunulu­
yordu. İkinci Taburun Birinci Bölüğü [mutasavver (1) ] Kı­
nalı tepesinde ava çıkmıştı. Bunun üzerine müdir berveç-
hiâti malûmatı verdi :
"Tabur Kumandanı Kınalı çiftliğinin damından, düş­
man topçusunun (Pırnarlı tepeleri) üzerinde ateş açmak
üzere olduğunu ve mezkûr topçunun önünde mezkûr tepeden
inen sırtlar üzerinde uzun bir düşman piyade hattını gör­
meye muvaffak oldu. İkinci Taburun Birinci Bölüğünün mü­
nasip surette birleştiğinden emin olduktan sonra bu noktada
toplanmış bulunan diğer Bölük Kumandanlarına âtideki eva-
miri verdi :
a
"İkinci Bölük (Kınalı çiftliğinin) 250 metre şimalinde-
dir. Bölükler beyninde (125) metre aralık bulunarak ve cep­
heleri Birinci Bölüğün cephesine muvazi olarak mezkûr bö­
cy
lüğün (200) metre gerisinde ikinci hattı teşkil edeceklerdir.
(Krokiye bakın)."
Biraz sonra bölükler kendilerine tahsis edilmiş olan ma-
pe

hallere vasıl oldular.


Dördüncü Bölük Kumandam bölüğünü takım koluna ge­
çirdi ve durdurdu. Müdir beyanat-ı âtiyede bulundu :
"Alay Kumandanı Birinci ve İkinci Taburların; kum oca­
ğının bulunduğu (F) tepesi Kınalı tepe hattında yayılması
için emir gönderdi. Üçüncü Tabur bidayette ihtiyatta ka­
lacakta".
Taburumuzun Kumandam diğer iki bölüğünü de birinci
hatta koyuyor."
Müdirin emri üzerine Taburun İkinci ve Üçüncü Bölük­
leri (Kınalı tepe) üzerinde bulunan Birinci Bölüğün yanına
hareket ettiler. Yüzbaşı Bahri Efendi, hususi bir emir bek-

26
lemeksizin, Dördüncü Bölüğü takriben 60 metre daha sağa
orada nihayet bulan küçük hendeğe kadar götürdü. Mezkûr
mevzie dahil olur olmaz bölüğü yere yatırdı. Badehu refa­
katinde iki mesafe muhammini olduğu halde taburunun 400
metre bir cephe üzerinde yayılmış ve henüz mestur bulun­
makta olan diğer üç bölüğünü görebilecek surette bizzat da­
ha ilerideki araziye gitti.
Yirmi dakika sonra, müdir, evvelce zikrolunan Ala­
yın Birinci Taburunun sağ cenahta ve onuncu Alayın tabur­
larının sol cenahta olmak üzere muharebe hattına girdikleri
(farazi) bildirildi Hemen bunu müteakip birinci hat (mu­
tasavver) yürüyüşe geçti. (1) Ve pek az zaman sonra mınta-
ka pek arızalı olduğundan bir arazi dalgasının gerisinde na­
zardan kayboldu : Lâkin akabinde (Kınalı tepe) den işitilen
tüfek sesleri (Krokide A) birinci hattın muharebeye tutuş­
tuğunu ilân ediyordu.
Yüzbaşı Bahri Efendi bölüğünü ateş hattına yanaştır­
a
maya karar verdi. Bölüğü yürüyüşe geçireceği ve Takım Ku­
mandanlarına takımlar beyninde mesafe almayı emrede­
ceği bir sırada müdirden âtideki malûmatı aldı :
cy
"Düşman bataryaları yeni hasmım tevkif etmek isti­
yor gibi görünüyor; şüphesiz birinci hatta tevkif ve tahsis
edilmekte olan mermileri birinci hattı aşarak bölüklerin
yakınındaki araziye isabet ediyor."
pe

Bu esnada Yüzbaşı Bahri Efendi bölüğüne sırtları tır­


manmasını emir ve kendisi bizzat kıtasına takaddum et­
ti. Yüz altmış metre ileride avcı hattını gördü. Bunun üze­
rine bölüğünü durdurup yere yatırdı.
Birinci hatta ne cereyan etmekte olduğunu görebil-
mek için mesafe muhamminleriyle beraber tekrar mestu­
ren ileri gitti. Borazanını kendisiyle bölük arasında muha­
bere hususunda istihdam etti. Bunların hemen bidayette
Birinci Bölüğün taht-ı işgalinde bulunan mevzie vasıl (Kro­
kiye bakın) olmuştu.
(1) Mavi filâma müfrezelerinin yürüyüşe geçmesi müdir tara-
fından evvelce gönderilmiş olan bir emir üzerine vukubuldu. Bu ha­
reket bilâhara alman vaziyetlerde de tatbik olundu.

27
Yüzbaşı Bahri Efendi dürbiniyle düşman mevziini ta­
nımağa çalıştı. 198,3 - rakımlı tepe üzerinde beş top (mu­
tasavver) keşfetti Lâkin bulunduğu yerden, düşman topçu
hattının ilerisine sürülmüş ve mezkûr hatta nazaran sekiz
metre bulunan düşmanın piyade hattını tefrik etmek ken­
disi için henüz mümkün olmıyordu.
Müdir, mülâhazat-ı âtiyeyi ilâve etti :
"4 üncü Bölük ileri yürüyüşü esnasında ihtimalki ken-
dine tevcih edilmemiş olan bazı topçu mermilerine musa-
bolarak zayiat verdi. Mezkûr bölüğün burada oldukça uzun
müddet tevakkuf ettiğini kabul edelim; burada düşman pi­
yadesinin ağleb-i ihtimal diğer kitaata icra eylediği ate­
şinden müteessir oldu. Şimdi tebdil-i mevzi edeceği zaman,
Mülâzımsani Rıza Efendi ile her takımdan bir küçük zabit
ve her mangadan bir nefer, zâbitanı göstermek için geride
kalacaklardır. (1)
a
Bizim tarafın şimdi size görünen vaziyeti berveçhiâti­
dir :
cy
Geniş bir muharebe hattı, Kumlu tepeden (Krokide F)
başlayarak (Kınalı tepeyi) geçiyor. Badehu yeldeğirmeni
(Lahana köyünün şimaligarbisinde) bir nokta-i istinadola-
rak şamil bulunmak üzere geriye kademe teşkil ederek or­
pe

mana kadar (L den Sa kadar) imtidad ediyor.


Solda bizim bataryaların top sadaları işitiliyor. İleri­
mizde piyade ateşi tezyid-i şiddet ediyor.
Bu esnada, tarassud için ileride bulundurulan bir me­
safe muhammini, avcı hatının (mutasavver) sıçrayışlarla
mesafe kazanmaya başladığını haber verdi. Müdir, birinci
hattın hiç istinadı kalmadığını ilâve ederek verilen haberi it­
mam etti.

(1) Müdirin refakatine memur zabıtandan biri vasıtasiyle veri­


len bir emir üzerine takım ve manga kumandanları bu maksatla ta­
kım ve mangalarından çıkarılması lazımgelen küçük zâbitan ve afradı
tayin edeceklerdir.

28
Yüzbaşı Bahri Efendi, seslenme ve işaret ile (Talimna­
me - 11) İkinci Takıma vasattaki ava çıkmak için emir ver­
di; Mülâzımsani Cevdet Efendi icabeden kumandanları ita
etti.
Efrat eğilerek ve mümkün mertebe kendilerini ateşe az
maruz bulundurarak beyinlerindeki aralıkları kazanmaya
çalışıyorlardı. Lâkin tepeye pek ziyade takarrubedilmiş ol­
duğundan ihtiyatkâr hareketin faydası olamıyordu.
Takım henüz sık bir hat halinde iken tepeyi aştı. Mü­
lâzımsani Cevdet Efendi burada müessir ateşlere hedef ol­
duğundan haberdar idi; aynı zamanda 800 : 900 metre ileri­
de (Pınarh tepeler) in cenub-u şarkı sırtlarına yerleşmiş
bir düşman piyade hattı (Krokide R, mütesavver) (1) gör­
dü.
Mülâzımsani Cevdet Efendi doğrudan doğruya takımını
jimnastik adımına geçirip daha 40 metre ileri götürdükten
sonra yere yatırdı.
a
Takımı takıbetmiş olan müdir, takınım yeniden teb-
dil-i mevzi edeceği vakit her mangadan 1 küçük zabit ile 2
cy
neferin geride bırakılmasını emretti.
Takım Abdül çavuşun taht-ı kumandasında olarak kı­
sa ve gayrimuntazam sıçrayışlarla ilerlemeye devam ve bu
zamana kadar, düşmandan takriben 700 metre mesafede
pe

bir ateş mevzii (Krokide S, Ş) işgal etmiş bulunan birinci


hattın merkezini takviye etti.
Buradan düşman piyadesiyle muharebe başladı. Nişan­
gâh olarak intihap ve ateş muvafık surette taksim edildi.
Müdir bu esnada Bölük Kumandanının yanına geldi.
Yüzbaşı Bahri Efendi elinde kalmış olan iki takımına bu­
lundukları yerde ava çıkmalarını emretti. Efrat kâh eğile-
rek, kâh yere sürünerek icra eyledikleri bu harekette betaet
gösterdiler. Her şeye rağmen bu suretle teşekkül etmiş olan
hattın cephesi takriben 200 metreyi tecavüz etmedi.

(1) Büyük aralıklarla yekdiğerinden tefrik olunmuş, filâmasız 40


nefer.

29
Bölük Kumandanı, Taburun diğer bölükleri tarafından
icra edilen ateş muharebesinin uzun zamandanberi devam
etmekte olduğunu (farazi) müdir'den öğrendi.
Aynı zamanda avcı hattında zâbitanı gösteren filâma-
lar göründü. Yüzbaşı Bahri Efendi (tefevvuk ateşini temin
için) derhâl iki takımını sıçrayışlarla ileri götürdü.
Takımlar avcı hattının merkezini takviye ettiler. Ora­
da serian yeniden mukannen aksam vücuda getirildi. Talim­
name - 228).
Bunu müteakip ateş başladı. Birkaç saniye sonra mil­
dir, bu mahalde bulunup zayiata delâlet eden filâmaları
kaldırttı. Yalnız taburun işgal ettiği hattın (mefruz) ce­
nahlarım gösteren filâmaları yerlerinde bıraktı.
Yüzbaşı Bahri Efendi fazla olarak malûmat-ı

aldı :
"Solumuzdaki mücavir Alay (10 uncu) birkaç yüz met­
a
re geride bulunuyor, düşmanı piyade ateşinin şiddeti tena­
kus etmiyor. Taburumuzun avcı hatları ciddi zayiata duçar
cy
oldu. Avcı hattının ancak merkezinde bir dereceye kadar
şiddet-i ateş vardır. Bu esnada size de bir emir verilmiyor..."
Yüzbaşı Bahri Efendi her türlü vesaite bilmüracaa şim­
di bulunduğu mevzide (Krokide S Ş) sebat etmeye gayret
pe

edeceğini ve cenahlarına taze kıtaatın muvasalatından ev­


vel ileri hareketi düşünmiyeceğini beyan etti Ve bunun üze­
rine tekmil avcı hattında neferden nefere tekrar edilmiş
olan âtideki emri verdi:
"Bu mevzi behemehal muhafaza edilmek lâzımdır." ve
"manga başılara mesafe muhamminleri ateşe iştirak edin!"
ve geriye de "cephane lâzım!" işaretini yerdi. (Talimna­
me -12).
Bir müddet sonra yüzbaşı Bahri Efendi, sabırsızlıkla
intizar olunan takviyenin taburun iki cenahına muvasalat
etmiş olduğunu gördü. Evvelce Kınalı tepenin gerisinde Mü-
lâzımsani Rıza Efendi ile terkedilmiş olan 24 nefer mezkûr
takviye kıtaatını tasvir ediyordu. Yani (müdir tarafından

30
verilmiş olan talimat mucibince) sağda, Üçüncü Taburdan
bir bölük, solda onuncu Alayın sağ cenahı göründü (1).
Derekap bütün hat boyunca tekrar edilen "takviye geliyor!"
nidası üzerine ateş derhal daha ziyade tesdidedildi.
Bu takviye kıtaları sıçrayışlarla birinci hatta vasıl
oldular ve mezkûr hattın aralarına girerek takviye ettik­
ten sonra ateşe başladılar. Birkaç dakika sonra zayiata de­
lâlet eden filâmalar kaldırıldı. Bilâkis biraz sonra filâma-
lar düşman tarafından görüldü. Mülâzımsani Hayri Efendi
sevk-i tabiî ile vaziyetin bu tebeddülünden en evvel istifa­
deyi nazaridikkate alarak hemen sıçrayişla takımını ileri
sevketti. Bu misale derhal imtisal edildi. Hattın bütün imti-
dadınca, avcı hattını gerek bilfiil teşkil eden ve gerek tas­
vir eden takım kuvvetindeki aksamın kâffesinin gayri mun­
tazam fasılalarla ileri atılmaya tehalük ve istical göster­
diği görülürdü.
a
Mezkûr aksam zâbitan veyahut küçük zâbitan marife­
tiyle ileri sevkediliyor ve ileride yeni bir mevzi' kazanır ka­
zanmaz hemen ateş açıyorlardı.
cy
Hücum hattı düşmana 500 metreye kadar takarrübet-
tiği zaman (Krokide Y M) istinatlar (2 kırmızı filâma)
düşman muharebe battım takviye ettiler ve mezkûr filâ­
pe

malar zayiatı gösteren filâmaların yerine kaim oldular. Te­


fevvuk ateşini temin için yeniden muharebe edilecekti!
Lâkin muhacim tarafın dahi yeni takviye kıtaatı yak­
laşıyordu. Mezkûr takviye kıtaatı (Kınalı tepe) gerisinde
Mülâzımsani Cevdet Efendi Kumandasında terkedilmiş olan
efrat idi. Bunlar geniş aralıklarla ve sıçrayışlarla ilerliyor
ve müdirin talimatına nazaran Üçüncü Taburun diğer bir
bölüğünü teşkil ediyorlardı.
Bu esnada müdir, Yüzbaşı Bahri Efendiye : "Arazi si­
ze müsait olduğu gibi muharebe hattımız da mümtedd ve ol­
dukça sıktır; bundan başka düşmanı deraguş eden bir kavs-i
(1) Mülâzımsani Rıza Efendi sağ ve sola 100 metrelik cephe üze­
rine yayılmış olan on ikişer nefer ayırmış idi

31
daire şeklini almış gibidir. Düşman ateşi batileşiyor, düşman
avcıları umumiyetle pek yüksek endaht ediyorlar" dedi.
Düşman tarafında zayiata delâlet eden filâmalar yeni­
den göründüler. Maahaza, muhacim taraf düşman muka­
vemetinin tamamiyle münkesir olduğu görülünceye kadar
ateşine devam etti. (Müdürün Talimatı üzerine).
Bu esnada Yüzbaşı Bahri Efendi, avcı hattının bir kıs­
mını ileri sevkederek (bu defa tekriben 100 metre tulinde)
ve mezkûr kısma oldukca uzun bir sıçrayış yaptırarak ha-
reket-i katiye icrasına karar verdi. Mezkûr hareket Mülâ-
zımsani Rıza ve Cevdet Efendiler tarafından takıbedildiği
gibi Hasan Çavuş tarafından dahi aynı misale imtisal edil­
diği gibi Ali Çavuş da kendiliğinden Mülâzımsani Hayri
Efendinin takımının başında hareket ettiği için müdir ta­
rafından muharebeden hariç bırakıldı.
Muhacimin bu suretle süratle ilerlediler ve derekap
a
düşmanın (Krokide K) 150 metre mesafesine vasıl oldular.
Bu esnada düşman mevziini tahliyeye başladı.
cy
Derhâl tekmil hücum hattı takip ateşi açtı. 198,3 ra­
kımlı tepeden icra edilen topçu ateşleri, düşmanın, muhaci­
min üzerine endaht ederek kendi piyadesinin ricatini hima­
ye eylemek için sırt askeriye kadar sürülmüş olan topları
pe

üzerine nazaridikkati celbetti.


Hücum hattının merkezi yere atılarak ateşlerini nume-
ru neferatı üzerine tevcih etti. Bu esnada müdir : "Ba­
tarya birinci kademesini nakletmeye teşebbüs ediyor, lâkin
hayvanlar yaklaştıkları nisbette mermiyata musab olamı­
yorlar." dedi.
Yüzbaşı Bahri Efendi derhâl cephe ilerisine fırladı ve :
İleri! Batarya üzerine! kumandasını verdi. Badehu berabe­
rinde kuvvetli bir avcı hattı olduğu halde mümkün mertebe
süratle tepeye yürüdü. Avcı hattının diğer aksamı dahi ay­
nı tarz-ı hareketi takıbettiler. Takriben dört dakika niha­
yetinde bölük bataryaya yanaştı. Ve Müdirin takdirine
nazaran bataryanın zabtolunduğuna hükmedilebilirdi.

32
Tepeden, düşmanın piyadesinin (Pırnarlı) üzerine hal-i
ricati tamamiyle görülebiliyordu. En evvel Mülâzımsani
Cevdet Efendi takıb-i ateş icrasını emretti. Diğer madun Ku­
mandanlar dahi onu taklidettiler; lâkin maiyetlerinde bulu­
nan efrat ileriye icra olunan seri yürüyüş esnasında sıkış­
mış olduklarından ateşlerin hüsn-ü icrasını temin için kıta­
larında yeniden tesisi inzibata gayret ettiler ve inzibatın
iadesi mümkün olmayan aksamı geri çekip toplamakta tered­
düt göstermediler. (Talimname - 212, 350).
Müdir, ateşin kesilmesini emir ve malûmat-ı âtiyeyi
ilâve etti :
"Düşman, nazardan kayboldu. Takibe Onuncu Alay
memur edildi."
Yüzbaşı Bahri Efendi, bölüğünü cephesi (Pırnarlı) ya
olmak üzere topladı. (Talimname - 232).
Zabıtan tenkidi dinlemek üzere toplandılar.
a
TENKID
cy
Alay (Kınalı) ya gönderilmiş olan İkinci Taburun hi­
mayesi tahtında olarak çiftlikte hazırlık mevziinde kaldı.
(Talimname - 265, 366) Cephesi düşmanın muhkem bir su­
rette müstenit bulunan sol cenahına karşı olmak üzere
pe

(Kumlu - Kınalı) tepeleri hattına, Alay buradan yayıldı.


Bu esnada, kısmıkülli daha solda ve düşmandan uzak
bir mesafede bulunuyordu.
Başkumandan, her halde kısmıkülli düşmana miktar-ı
kâfi takarrübettikçe Alayın zikrolunan hattı geçmesini ar­
zu ediyordu. Bu maksat için açık ve kat'î emirler verilme­
li ve o emr-i mezkûr Alay Kumandanı tarafından birinci
hatta bulunan tabur Kumandanlarına isal edilmelidir.
Lâkin, ihtimal ki, İkinci Tabur Kumandanı bu bapta o
emri henüz aldığı bir sırada muharebeden hariç kılındı ve
kendi yerine geçene, telâkki ettiği o emri bildirmeye vakit
bulamadı. Bu cihetle İkinci Taburun birinci hattını teşkil et-

33
miş olan 3 üncü Bölüğü vakitsiz olarak (Kınalı tepe) nin
ilerisine geçti ve derhâl vaziyetleri tehlikeli bir hâl aldı.
Dördüncü Bölüğün vaziyet-i tabiyeviyesini güzelce gös­
termek için bu safhanın husulü lâzımdı.
Mezkûr bölüğün iktiham etmesine lüzum hasıl olan
müşkilât pek büyük olduğu gibi muvafakıyeti uzun müddet
meşkûk de bırakılabilirdi.
Mamafih, bölük, muharebenin bütün cereyanı müdde-
tince, daima ileri atılmak için şayan-ı takdir faaliyet ibra­
zından geri durmadı. Daima diğer bölüklerin muavenetine
şitabetmek lüzumunu takdir ve bu hususta ahval icabet-
tirdikce emir beklemeksizin kendiliğinden harekette ibraz-ı
iktidar eyledi.
İcra olunan talim mülâhazat-ı âtiyeyi tevlideder :
1 — Bölük, takriben 300 metre ileride (Kınalı tepe)
a
de yayılmış olan üç bölüğe istinad olmak üzere (Kınalı) nın
şimaligarbisindeki hendekte münasip veçhile yerleşmişti.
cy
Birinci hat tepeyi geçmedikçe mezkûr bölük yerini terk
etmiyecekti. Bu halde, 400 metre imtidadında bulunan avcı
hattının (merkezinde veyahut bir cenahta) istinada ihtiya­
cı hasıl olduğunu kabul ettiğimiz takdirde takviyeye me­
pe

mur edilecek takım, yerleştiği hendek, işgal edilmiş olan te­


penin kurbünde oldukca oradan çıkıp sühuletle avcı hattı
teşkiline muvaffak olur. Oldukca geniş bir cephe üzerinde
ava çıkmak, cenahlardan birinin takviyesine memur kısmın
her yan hareketi tepenin düşman mermiyatiyle dökülen düz
kısmına vasıl olunduktan sonra icra edilemez. Bir de, bölük
daima taburun merkezini takviye etti; hakikat-i halde ise
bazı defalar merkezlerde fevkalâde fazla efrat bulunduğu
halde cenahlar istinadsız kaldılar.

2 — Taburun muharebe hattı şiddetli bir piyade ate­


şi altında (Kınalı tepe) yi aştı. Bu cihetle istinadlar pek
çabuk sarfedildi. O zaman Dördüncü Bölük vasattaki takı­
mını ava çıkardı. Bu takımın sevkı (Mülâzımsani Cevdet

34
Efendi) takdire müstahaktır. Bu takımın henüz, sık bir hal­
de bulunan avcı hattının bulunduğu sırta vasıl olduğu za­
man birdenbire şiddetli bir piyade ateşine maruz kaldığı
pek âlâ hatırınızdadır. Selâmeti derhâl yere yatmakta ara­
yacağı yerde, o, şiddetle ileri doğru bir sıçrama icra etti. Bu
anda efradı kemal-i şiddetle ileri sevketmek, düşmanın müh-
lik ateşlerinin onların kuvve-i maneviyesinde hasıl etmek­
ten hâli kalmadığı inkisare galebe çalmak noktainazarın­
dan pek tehlikeliydi.

Lâkin ileri icra edilen bu sıçrama vaziyetin mühlik ci­


hetini görmekten onları men ve bu düşman ateşinin kendi
taarruzlarını tevkif edecek mahiyette olmadığına zahip et­
ti. Oldukları mahalde yere yatsalardı pek sehil olarak aks-i
tesirata duçar olacaklardı.

3 — Avcı hattı düşman mevziinden 800 metre uzaktı;


lâkin daha orada mezkûr avcı hattının taarruzu menedildi.
Bunun üzerine Dördüncü Bölüğün Birinci ve Üçüncü takım­
a
ları taburun merkezlerini takviye ettiler. Bu noktada mu­
vazene teessüs etti. Lâkin cenahlar istinaddan mahrum ol­
cy
dukları için müdafiinin faık ateşleri altında ezilmek tehli­
kesine maruz bulunuyorlardı.

Bu şerait dahilinde, ileri hareket için vâkı olacak her


teşebbüs o anda gayrikaabil-i icra olabilirdi. Binaenaleyh
pe

ondan sarfınazar etmek müreccahtı. Zira katiyen hüküm­


süz kalacaktı.

Hakikatte, bu derece mühlik bir vaziyette idame-i mu­


kavemet için âmirlerde fevkalâde metanet-i tabın ve efrad-
da dahi zabturaptın vücudu elzemdir.

Düşmanın 700 metre mesafesinde taze kıtaatla takviye


olunmaksızın uzun müddet düşmanın henüz kesredilmemiş
olan müessir ateşlerine mukavemet etmek cidden müşkül
idi.

Taburun takviye için hiç kuvveti kalmamış, tekmil bö­


lükler elden çıkmıştı! Diğer taburlara mensup iki bölük

35
(Mülâzımsani Rıza Efendi) kumandasındaki (mutasavver)
muharebenin rengini tebdil ve müsait bir safhanın tecellisi­
ni temin etmek için tam zamanında yetişti.
4 — Düşmana bu kadar yakın mesafeden doğrudan
doğruya ileri harekete kıyama tasaddi etmek (Mülâzımsa-
ni Hayri Efendi) tedbirsizlikti. Bilâkis oraya kadar istihsal
olunan fevaidin daha ziyade semerebahş olmasına intizar
eylemek evlâ idi
Vakıa müdafiin mevziinde zayiata delâlet eden filâma-
lar görülüyordu; lâkin bunlar yalnız düşman ateşine eser-i
tefevvukun hissolunmağa başladığını irae ediyorlardı.
Düşmanın zayiata duçar olduğu hissolunduğu vakit
onun mukavemet iktidarı tamamiyle kesredilineeye kadar
tefevvuk ateşinin idamesine gayret olunmalıdır. Eğer düş­
man üzerinde hakikî tesir icrasına müsait olmıyacak dere­
cede uzak bulunuluyor ise ona takarrup çareleri taharri olu­
nur. Eğer bilâkis, burada olduğu gibi küçük mesafat mın­
tıkasına girilmiş ise bulunulan mevkide kalınarak, doğru
a
endaht ve avcı hattının mütemadi takviyesiyle netice-i ka-
tiyenin istihsaline gayret edilir. Bu arazide düşmanı bilcüm­
cy
le vesaitini hükümsüz bırakmadan onun üzerine yürümeye
kalkışmak tehlikeli idi. Ve bu tedbirsizliğin gayri müsait
bir hale müncer olmaması için ahvalin mesut bir tesadüfe
mazhar olması lâzımdı.
pe

Burada o hal-i makûsun adem-i husulu; muhaciminin


tam zamanında mücavir Alay ve bilhassa Üçüncü Taburun
bir bölüğiyle (Mülâzımsani Cevdet Efendi) aynı zamanda
vasıl olan topçu tarafından takviye olunması sayesindedir.
5 — Muharebenin son safhası müfreze Kumandaniyle
madun kumandanların vaziyet hakkında tam bir fikir edin­
miş olduklarım gösterdi.
Tenkidden sonra kıta kışlaya avdet etti.

3 — MÜTALÂAT
En esaslı bir surette talime ihtiyaç gösteren husus, ce­
nahları müstenit bir kıtanın muharebesidir.

36
Çünki, muharebe ekseriya bu vaziyette vakı olacağı gi­
bi araziden en mahirane bir surette istifade hususunu is­
tilzam eden de yine bu tarz-ı muharebedir. (Talimname -
258).
Bundan başka, bu iştigal ettiğimiz talimlerde kıtanın
(hususiyle eldeki kuvvet takım veya bölük ise) bütün mu­
harebe hattının müntehay-ı cenahını teşkil ettiğini farzet-
mekte hiç bir faide-i mahsusa mevcut değildir. (1)
Büyük cüzütamlarda, cenahların setri vazifesi bir avcı
hattının cenahında muharebe eden bir bölüğe terettübet-
mez; bu vazife gerideki kademelere mensup daha büyük ak­
sama tevdi olunmalıdır.
Şüphesiz ki, muharebede düşmanı yalnız takımlar ve­
yahut bölüklerle ihata etmek iddiasında bulunulamaz. Ma­
mafih talimlerde, bölüğün cenahları müstenit olduğu halde
a
manevra meselesini tedbdile hiçbir şey mâni olamaz.
Bölüğe, taarruz tertibatının derinliğine olan kademele­
cy
rinde muhtelif mahaller işgal ettirilebildiği gibi bölük ilk
ava çıkacak aksamdan biri olabilir. Veyahut ikinci hatta
bulunup istenildiği zaman avcı hattının takviyesine ve mez­
kûr hattı ileri sürmeye memur olur.
pe

Tnevvu-ü vezaif için daha başka vesait dahi vardır.


Bölüğün ifa edeceği vazife mütesavver düşmanın mevziinde
sebat etmesi, takviye alması, mukabil taarruza geçmesi, er­
ken veya geç geri çekilmesi gibi ittihaz edeceği tedabirine
tâbi olur. Talim icra olunan araziyi tebdiletmek suretile da­
ima yeni şerait dahilinde muharebe icrası da mümkün olur.
Lâkin bilcümle taarruzî muharebelerde her şey­
den akdem "piyade sınıfı, zâtında mündemiç olan meyl-i ta­
arruzu daima perverde eylemelidir. Her ne pahaya olursa
olsun düşmanın üzerine atılmak fikri bütün efal ve muame­
lâtına hâkim olmalıdır." (Talimname - 265, 327) kaide-i

(1) Orman muharebesi bu kaidenin müstesnasını teşkil eder.

37
esasiyesinin kıtaatta meknuz olmasına gayret ve kıtaata
bilâ lüzum vahim bir taarruz safhası icra ettirmekten içti-
nab edilmelidir.
Piyademizin, fazilet ve kıymet-i askeriyesi hakkında
esasen ulvî bir fikir muhafaza eylemesi lâzımdır; zatına
olan emniyeti aleddevam halelden masun kalmalıdır. Ma­
fevklerin hatası, hakikatte bir mağlubiyeti intacedecek ma­
hiyette olursa, netice-i katiyeden evvel müdir müdahale
eder ve ihtimal ki, bazı ihtarat ile kıta Kumandanında ye­
ni bir fikr-ü kararın husul bulmasına muvaffak olur. Mü­
dir, kıta Kumandanının muharebe hattını düşman mevziine
pek ziyade sokmasına ve ondan sonra mezkûr hattı yüz ge­
ri ettirmek mecburiyetinde kalmasına dikkat eder. Bu nevi
talimde, hakikatte olduğu gibi muhaciminin düşmanın ta­
kıp ateşi altında geri çekilmesi asla mümkün olmadığı ve
bilmecburiye bir takım hakikatten bait ahvalin zuhur et­
tiği cihetle püskürtülmüş bir taarruzu taklidetmekten ihti­
raz edilmelidir.
a
Manevrada ve tabiye harekâtına da şamil olacak olan
cy
hizmet-i seferiye talimlerinde büsbütün başka türlüdür. Ta­
rafeyn muharebe hatları birbirine tekarrübedince, hakem,
onlardan birine ricat etmesini emreder; zabturapt-ı askeri­
yi muhafaza maksadiyle mezkûr cihet kemal-i intizam ve
pe

hakikatteki şeraite tevafuk etmiyecek surette geri çekilir.


Mutasavver bir düşmana karşı muharebe talimlerinde,
bu mahzur zail olur. Ve bu noktainazardan mezkûr talimler
hakikate muvafık olarak icra edilebildiğinden taarruz ve
ricat safhalarım bilfiil göstermek hususunda bu nevi ta­
limlerden istifade edilmelidir.
Daima kıta Kumandanının intihab-ı vesaitte kendi hu-
dud-u salâhiyetini namahdut bir istiklâlden tefrik etmeyi
bilmesi lâzımdır. (Talimname -270).
Bu maksadın temini için, meselâ, madun kumandanla­
rı seri' karar ittihazına mecbur edecek muharebe vaziyet­
leri icad edilmelidir. Bilhassa, bu hususta (faraziyata göre

38
mevcut olan) mafevklerin gönderdiği; âmirlerin, fikdan-ı
vesaitten veya mahall-i icrada bulunmamaktan dolayı mez­
kûr âmirlerin ahvali kâfi derecede fark ve temyiz edeme­
miş olmasından noksan veyahut icrasından evvel ahvalin
tebeddülettiği cihetle gayri kaabil olduğu farzolunabilir.
(Talimname-304).
Muharebe talimi, şüpheli bir devri havi olursa faide-i
mahsusayı cami' bulunur. Madun muahharen gelen evamiri
icra eylemekle tehlikenin şiddet kesbedeceğini takdir ettiği
zaman cesurane bir kararla şekl-i muharebeyi kendi men­
faatine tadil edebilir. Aynı zamanda madun kumandanla­
rın, mafevklerin arzusu hilâfına hareket etmemeyi itiyadey-
lemeleri lâzımdır. Hudud-u lâzime dahilinde her Kumanda­
nın kendiliğinden iş görmesi harbde muvaffakiyat-ı azime-
nin üssül-esasıdır. (Talimname - 276).
Talimlerimizin gaye-i maksadı mezkûr kaide-i esasiye'-
nin tatbikini zâbitanımıza öğretmek olmalıdır.
a
Taarruz esnasında, müdir, iki muhtelif sebeple, geride
bırakılan bazı zâbitan ve efrat marifetiyle zayiattı göster­
cy
meye çalıştı.
Bu tarz-ı hareket birçok fevaid-i câmi'dir : evvelâ Ta­
limnamenin 211 inci maddesinde mezkûr olduğu veçhile za­
yiattan hasıl olan aralıkları kapatmayı talime müsaittir ;
pe

saniyen tehlikeli anlarda muharebeye bir reng-i ciddiyet


vereceğinden kumandanın metanet-i t a b ' ı n ı n izharına me­
dar olur.
Bundan başka ziyade imtidad eden bir muharebede av­
cı hatlarının zafı tezayüd edeceğinden bu usule müracaat
olunur; zaten hakikate mukarenet için mezkûr avcı bat­
larım yeni kuvvetlerle takviye etmek lâzımdır ki, kıtaatının
takviye etmek üzere, gireceği aralıkları hazırlamak için
muharebede ateşten dolayı hasıl olan boşlukları hangi bir
usule tevfikan sunî olarak vücude getirmek zarurîdir. Ma-
ahaza bu sayede zayiatı göstermek üzere geri kalanlar için
bir avcı hattının münasip suretle takviyesini talim etmek
fırsatına malik olunur.

39
Bir de bu suretle zâbitan ve küçük zâbitanın ziyamı
göstererek madun kumandanlara, hakikatte olacağı gibi,
mafevk rütbeye ait vezaifin ifasını öğretmek mümkün olur.
İmkân bulundukca muharebe hattının gerisinde bırakılan
bu efrat bilâhare diğer bir maksat için de kullanılabilir.
Mezkûr efrat geride toplandıktan sonra avcı hattını
takviye edecek yeni istinatlar makamına kaim olurlar.
Burada tatbik olunan misalde efrad-ı mezkûre diğer
taburlara mensup bölükleri irae ediyorlardı. Ve pek az za­
man sonra birinci hatta tekrar bir vazife alabildiler.

SON

a
cy
pe

40
o
o
pe
cy
a

Вам также может понравиться