Вы находитесь на странице: 1из 48

. Alexis’in Anısına...

A s i ye
06 Aralık 2009 / Sayı : 2 huzur isyanda

www.internationala.org
aforumiletisim@gmail.com
* *

i *.
c e r i k
ASİYE ÇIKARK
EN...
Asiye teorik bir
dergi olsun, bi
rikli bir gazete lgi haber yorum
mi çıkarsak derk içe-
İçeriği katılımcı en... İşte burda!
NBUL İRME larının çabaların
1. Dİ-REN-İSTA DA İR A NA RŞ İST BİR DEĞERLEND ayaklanmanın
bir sesi olsun di
a göre biçimlene
n
Tİ NE
3. KÜRT HAREKE Asiye’de yayınl ye düşündüğüm
YTARISI CHOMSKY
anan yazılar te üz
k bir görüşün bi
5. CHAVEZ’İN SO
kış açısının dile r ba-
gelişi değildir ve
K TABANCA lere açıktırlar. U şüphesiz ki eleş
6. DİRENİŞTE TE IRILMASI olur, derin bir
marız bu sayı so
luğunuza bir so
tiri-
ÇALIŞMANIN KALD nefes, isyanda luk
7. BER) ve kavgada olm
MEĞİN FETHİ (HA
huzurunun sevi anın
ŞI - EK ncinin dile geliş
8. SI NI F SA VA i gibi
A DAYANIŞMA
9. TUTSAKLARL
HİKAYESİ DEĞİL
10. BU BİR AŞK U (HABER) DAYANIŞMA (HABE
R)
YV A N KU RT UL UŞ , M ÜL TE Cİ LE RL E
12. HA ŞMANLARI
A NT İ- PO Lİ S, SO YGUN, SERVET DÜ VD EN NE ELDE EDiLEB
İLİR:
13. EK -B İR G RE
ERİNE DÜŞÜNM
14. ANARŞİZM ÜZ İLER
ĞLIK, ŞİFA VE BİTK EŞTİRİSİ
15. FEMİNİST SA R DE VR İM İNİN ANARŞİST EL
BO Lİ VA
16. VENEZUELA TIYOR
İR A NL I EŞ Cİ NS EL MÜLTECİ ANLA
19. T
NS A DA G ÜN CE L ANARŞİST HAKERE
20. FRA NDA ÇOCUK OLMA
K
’L A RD A KÜ RD İS TA
21. 90 ABER)
LYAN RŞI MÜCADELE (H
22. ZEYNEP CELA İL İT A Rİ ZM E KA
DEVLETE VE M
23. HÜKÜMETE, NDAŞ BELEDİYE İL
İŞKİSİ
RU (N )M LU VA TA
24. SO LANMA
HA KL ARI VE YENİ AYDIN RİSİMİ
26. HA YV A N
ND EM İS İ M İ? YO KSA KOMPLO TEO
Bİ PA
28. DOMUZ GRİ
REKET (HABER)
29. ANARŞİST HA
30. 2/5 BZ PR O TE STOLARI (HABER)
20 09 İM F
31. 1-7 EKİM DURDURUYORUZ! (H
ABER)
İM F’ Yİ (HABER)
34. 6-7 EK İM 20 09
FA Şİ ST TE RÖ RÜ NE KARŞI DİRENİŞ
U-POLİS-
36. DEVLET-ORD KÜ ŞÜ N SE M PT O MLARI (HABER) ABER)
NITI ÇÖ NYA GECESİDİR (H
38. DOĞANIN YA İN HE R G EC E DÜ
KURTULUŞU İÇ
39. GEZEGENİN YAPMAK İSTİYOR?
VR E ST KL A RI NE
41. ÇE ABER)
TO PL UMSALLAŞMASI (H R)
43. Bİ LG İN İN
M E KA RŞ I BA RI NMA HAKKI (HABE
NÜŞÜ
44. KENTSEL DÖ
İstanbul’da yapılan IMF ve Dünya Bankası’nın yıllık Direnistanbul süreci uzun süre hareketsiz kalan ve alternatif ve
toplantısını bloke ve protesto etmek için anarşist, öz- yeni eylem biçimlerinin eksikliğinden yakınan insanların bir ara-
gürlükçü sosyalist birey ve grupların oluşturduğu Di- ya gelerek aktive edilmesi açısından önemli bir deneyimdir. Kent
renistanbul Koordinasyonu IMF ve Dünya Bankasına çalışma grubu ve ekoloji grupları IMF-DB sürecinin ardından
karşı 1-8 Ekim tarihlerini direniş günleri ilan ederek kendi etkinliğini ve eylemlerini sürdürmeye devam ediyor. IMF-
yaklaşık 20 dilde yayınladıkları küresel direniş çağrı- DB sürecinde yükselen eylem ve örgütlenme enerjisi bugünler-
sı ile örgütlemeye koyuldular. Anti-otoriter, özgürlük- de biraz duraksasa da, ağsal bir ilişki yaratılmış, her an biraraya
çü, anti-hiyerarşik ve yatay örgütlenmeyi temel ilke edi- gelebilecek ve yeni projeler, kampanyalar başlatabilecek ilişkiler
nen Direnistanbul koordinasyonu bir çok sosyal mesele örülmüştür. Bireycisinden sendikal aktivistlerine, ekolojistinden
üzerine örgütlediği eylemlerle IMF ve Dünya Bankası- LGBT aktivistlerine, anarşistlerden özgürlükçü sosyalistlere ka-
na karşı sürecin öncülüğünü yaptı. dar bir çok farklı eğilime sahip aktivistin dayanışma ve işbirliği
içerisinde hareket ettiği koordinasyon bir çok meselede hızlı ref-

S ürecin dışında duran bazı anarşist yoldaşların zanne-


tiğinin aksine, Direnistanbul’un devletten herhangi
bir talebi yoktu. Bununla birlikte işleyişi ve söylemi her
leks gösterme yetisine sahip olmuştu.

Direnistanbul sürecinde özeleştiri verilmesi gereken sorunlar da


ne kadar anarşist taktiği içeriyorsa da “anarşist” bir or- olmuştur. Öncelikle örgütlenen sürecin bir direnişten çok bir pro-
ganizasyon değildir. Kapitalist uygarlığa karşı yapılması testo hareketi olduğunu teslim etmek gerekiyor. Direniş geniş ta-
Dİ-REN-İSTANBUL!

gereken bir çok iş varken kimlik olarak neyi benimsedi- banlı ve kapsayıcı bir kalkışmayı içerir. Hedef bu olsa bile ne ya-
ğimiz ve ne olmak istediğimiz önemli değildi. zık ki örgütlenememiştir. Özellikle Direniş Günlerine sıkıştırıl-
mış yoğun eylem ve etkinliklere hazırlık süreçleri nedeniyle ye-
Toplumsal cinsiyet meselesinden, mültecilerin yaşadığı rellerde ve fakir semtlerde örgütlenme faaliyetleri sekteye uğra-
cehenneme, ekolojik yıkımlardan kentsel dönüşüme ve mış, karar alma süreçleri kısıtlanmıştır. Emekçi ve yoksul semt-
barınma hakkına kadar bir çok alanda örgütlülükler ge- lerde yaşayan insanların IMF ve sermaye karşıtı sürece katılması,
liştirmeye çalıştı ve eylemlilikler organize etti. Ekolojik bu amaçla varoş bölgelerde çalışmalar yapmak önemliydi. Kit-
felaketlerden su politikalarına, kentsel dönüşüm ve sür- le medyasıyla çok fazla haşır neşir olmak belki Direnistanbul’un
gün projelerine, mülteci meselelerinden kapitalizme bir kendi sesini duyarmak açısından ne kadar işlevsel olsa da, kitle
çok konuda broşür ve metin çıkararak yüzbinlerce insana manipülasyonuna açık bir durum yaratarak sistemle uzlaşan bir
ulaştırılması sağlandı. Direnişi daha geniş kitlelere yay- hareket imajını da yaratmıştır. Akşam haberlerinde şiddetsizlik
mak için çeşitli dayanışma konserleri, film gösterimleri söylemi üzerine oturtulan bir hareketin kitle-medyası tarafından
ve söyleşiler organize edildi, çeşitli festivallerde stand- nasıl malzeme yapılacağı görülmüştür. Kitle-medyasını yani ka-
lar açıldı. pitalistlerin silahını kendilerine karşı kullanma fikri ne kadar işe
yarar görünse de, hareketin kitleler arasında yayıldığı ve büyüdü-
Direnistanbul bir karşı kampanyaydı. Kampanyalar fikir ğünün göstergesi olamaz. Kitle-medyası bir direnişin örgütlenme
ve eylemlerimizi geniş kitlelerle temas kurarak onların çabası karşısına o hareketi seçkinci bir eylem grubu olarak yan-
bu fikirlerle buluşması için işlevsel faaliyetlerdir. Fark- sıtarak kendi içine hapsetme ve direnişin örgütlenmesi önüne gö-
lı eğilim ve gruplardan insanların birlikte hareket etme rünmez setler çekmektedir. Haber bültenlerinde ne gibi eylemler
kültürünü geliştirebildikleri bir hareke olmuş, süregiden yapacağımızın sorulması bile seyiricileşmiş bir kamuoyunu TV
sosyal hareketlerle teması ve dayanışma ilişkilerini art- karşısında tutmak ve direnişi seçkin bir gruba teslim etmek an-
tırarak bu hareketler arasındaki bağları kuvvetlendirme lamına geliyordu. Direnistanbul belki de iletişim kanallarını ka-
enerjisini çevresine saçabilmiştir. Direnistanbul ne dev- pitalist medyaya çok fazla bel bağlayarak değil, işçi-emekçi ve
letle ne de sermayeyle bir diyalogu talep etmiyor, aksine yoksul semtlerde de bu renkli çalışmalarını yayarak açmalıydı.
onlara karşı halkın direnişini hedefliyordu. 1-8 Ekim her Cezaevleri, Kürdistan’da yaşanan savaş ve emek hareketlerine
ne kadar sembolik bir direniş çağrısıysa da, sürekli bir di- olan ilgisiz duruş ciddi bir eksiklikti.
reniş çağrısıydı da aynı zamanda.
Direnistanbul koordinasyonu bir örgütten ziyade, geniş Bunun bir deneyim olduğunu düşünüyorsak ve bu deneyimin ge-
ölçekte sosyal meselelere odaklanmış kişi veya gruplar- leceğe dair örgütlenme tasavvurlarımızda nihai bir sonuç oldu-
la temasa geçebilme ve bu ilişkileri ağsallaştırabilen bir ğunu düşünmüyosak, Direnistanbul’un seçkinci bir eylem gru-
hareketi ifade eder. İşçi sendikalarından ekolji mücade- bu olduğunu da kabul etmek gerekiyor. 6-7 Ekim sokak direniş-
lesi veren dernek ve kurumlara, mahalle derneklerinden lerinde Direnistanbul’un durduğu yer bunun ciddi örneklerin-
çeşitli siyasi gruplara kadar bir çok toplumsal dinamik- den birisidir. 6-7 Ekim günlerinde “yaratıcı direniş ve eylem çe-
le işbirliği yapma imkanı buldu. Bu yüzden IMF ve Dün- şitliliği” açısından sınıfta kalan Direnistanbul, ilk başta yarattı-
ya Bankasına karşı direnişte bir sembol olarak akıllarda ğı enerjiyi yitirmiş, aynı oranda da bir çok aktivistin hayal kı-
kaldı. Süreç içerisinde, 2000’de Londra’da anti-kapitalist rıklıklarına uğramasına neden olmuştur. Kongre vadisine ulaş-
gösterilerde ve doğrudan eylemlerde kendisini gösteren mak noktasında şiddet kullanmaktan veya şiddete maruz kalmak-
ve uluslararası aktivistlerden oluşan samba ritim grubu tan kaçınan bir eğilimin hakim olduğu Direnistanbul’un
Direnişin Ritmi’nin de Direnişin şenliğine dahil olmasıy- 6-7 Ekim’de “yaratıcı direniş” adına barikatları zorlama-
la Direnistanbul eylemleri daha çok ilgi görmeye ve daha
fazla insanın katılımını sağladı.
ma kararı alması bazı aktivistlerin son anda refleks geliş-
tirerek Kara Blok’a katılmasına ve Direnistanbul ile Kara 1
Blok’un ayrı hareket etmelerine neden olmuş, bu ani eğilim re değil, merkezi dağıtarak eylem ve dayanışma enerjisi-
değişikliğinden dolayı isyancı yoldaşların 6-7 Ekim’e hazır- ni yaymaya, daha fazla alanda örgütlenmeye ihtiyacımız
lıksız girilmiştir. Böylelikle 6-7 Ekim’de yıkıcı, en azından var. İzole ve katılımın her geçen gün daraltılarak tüm işle-
bloke edici ve yaratıcı bir direniş sergilenememiştir. Seçkinci rin çekirdek kadroya terk edildiği, “acaba şimdi ne yapa-
ve şiddet ile araya konulan mesafenin Gandhi’yi aratacak de- caklar?” ya da “bunu neden yapmadın?” diye bekleyen iz-
recede olan hakimiyeti süreç içerisindeki tartışmalarda ciddi leyiciler topluluğu yaratan bir hareket bizim arzuladığımız
yaralar açılmasına da neden olmuştur. Gandhi’de şiddetsizlik dünya tasavvurunun yakınından geçmiyor. Bu fesih çağrı-
korkusuzluğu gerektiriyordu. Edilgen değil etkin bir pasif di- sı bir eylemsizlik ya da atomizasyon çağrısı değil, büyü-
reniş söz konusudur. Zira, şiddetsizlik kimsenin incinmeye- yen bir çıbanı bertaraf ederek yeni eylem enerjilerini ya-
ceği anlamına da gelmiyordu. Direnistanbul eylemleri genel- ratma stratejisi geliştirme önerisidir.
likle ne kadar farklı ya da yaratıcı görünse de polisin kontro-
lü ve yönlendirmesi altında gerçekleştiğini kabul etmek ge- Direnistanbul bileşenlerinin bu sene odaklanacağı cid-
rekiyor. Medyada sükse yapmış bir kampanya olarak, yaban- di sosyal sorunlardan birisi de, yönetenlerin “2010 İs-
cı aktivistleri de içinde barınmasıyla birlikte toplantılardan tanbul Avrupa Kültür Başkenti” sloganıyla zengin elitle-
önce Dünya Bankası başkan yardımcısının eylemcilere iyi rin göz zevkini bozuyorlar diye kentlerde yaşayan yoksul-
davranılması talimatına da uyarak herhangi bir zorlama ve ların sürgün edilmesi ve evlerinin başlarına yıkılmasına
şiddet kullanmayan “hoşgörülü” polisin kontrolü altındaydı neden olan Kentsel Dönüşüm. Sukule’de, Tarlabaşı’nda,
herşey. Eylemlere katılanlar bilir, azman “çevik kuvvet” yer Tozkoparan’da, Balat-Fener-Ayvansaray’da,
yer kendisini tutamayıp, şiddet girişiminde bulunsa da, amir- Altınşehir’de, Gülsuyu’nda, Gülensu’da, Ayazma’da bir
leri tarafından uyarılarak durduruluyordu. çok semtte kentsel dönüşüm adı altında insanlar sokak-
lara atılıyorlar. Trafik sorununu çözeceği düşünülen 3.
Direnişin şiddetinin krimizalize edildiği söylemler ve Kara köprünün geçeceği Sarıyer, Beykoz, Arnavutköy, Ömür-
Blok aktivistlerinin kriminalleştirilmesi meselesi anarşist ha- tepe, Kireçburnu ve Tarabyaüstü’nde yaşayan insanların
reket tarihinde olduğu gibi yeniden nüks etmiş tartışmalar- evlerinin başlarına yıkılması düşünülüyor. Bunun dışın-
dandı. “Polise taş atmayı çocukça”, “çatışmayı silahlı kuv- da İstanbul’daki bir iki su havzası, ormanlar ve “sakinle-
vetler olma arzusu ve öncülük yapmak” olarak gören eğilim ri” olan canlılar zaten tehdit altındayken, doğrudan saldı-
karşısında “barikatlarda olmak gerektiğinde” direten yoldaş- rıya maruz kalacaklar. Bizler açgözlü kapitalizme ve onun
ların “çocukça tatmin peşinde” oldukları kanısı hakimdi. Bu kentsel işgal projelerine karşı bu insanlarla ve diğer canlı-

Dİ-REN-İSTANBUL!
sözleri 2004’te NATO’dan, Aralık isyanıyla dayanışmak adı- larla dayanışma içerisinde olacağız. Genetiği Değitirilmiş
na Beyoğlu’ndaki Yunan Konsolosluğu eyleminden ve 1 Ma- Organizmaların yasalar tarafından onaylanarak meşru kı-
yıs 2009 Cihangir’deki anarşist doğrudan eylemlerden son- lınması ise önümüzdeki süreçlerde bu konuda yeni direniş
ra da çok duymuştuk. İleride de duyacağımız konusunda şüp- hareketlerin ortaya çıkacağının işaretidir. Bununla birlik-
hemiz yok. Şiddeti etik olarak yargılayan kimileri otoritenin te Karadeniz’de sular ısınıyor. Bir çok yerde yapılması dü-
şiddetine maruz kalanın buna yanıt vermesini de aynı oranda şünülen HES’lere, Termik santrallere ve nükleer santrale
yargılıyarak esasında şiddetsizliğin değil korkaklığın teori- karşı “Karadeniz İsyan” durumuna geçmenin eşiğindedir.
sini yapmaktadırlar. Halbuki korkaklık sadece bir histir. Do- Bu süreçte çeşitli yerellerde doğrudan eylemler ve protes-
ğaldır ve kabul edilebilirdir. Hepimiz korkarız ve bu utanıla- tolar gerçekleştiriliyor. Senozlular, devletin yıkıcı yasala-
cak bir durum değildir. Ama korkaklık bir teori haline geti- rına karşı Senoz’un doğasını korumak için doğrudan ey-
rildiğinde bu sistemin yarattığı patolojik bir vakalardan biri- lem yasalarını uygulamaya başladı bile. Göçmenlerle da-
sidir. yanışma hareketi önümüzdeki süreçlerde daha da görünür
olacak. Buna dair çeşitli gruplar toplanmaya, kamuoyu-
Velhasıl kelam, Sürecin olumlu yönleri olduğu kadar olum- nu bilgilendirmeye ve göçmenlerle dayanışma organizas-
suz yönleri de olmuştur. Her bir mücadele deneyimi gibi yonları yapmaya başladılar. Yoksul ve çalışan kesime yö-
IMF-DB’ye karşı 1-8 Ekim 2009 süreci ciddi bir deneyim nelik saldırılar her geçen gün daha da artmaktadır. Ulaşı-
olarak belleklerde yerini korumalı ve daha önceki deneyim- ma gelen zamanlar, okul harçları, sağlıkta katkı paylarının
lerle olduğu kadar gelecekteki deneyimlerle karşılaştırıl- katlanması, ücretlerin düşük olması ve gitgide artan yok-
malıdır. Direnistanbul koordinasyonu Ekim sonrası bir kaç sulluk saldırılarına karşın cılız da olsa direnişlerle cevap
kez biraraya gelerek Direnistanbul’un başta kurgulandığı- veriliyor. Zannettiğimizin aksine yaşadığımız şehirde ve
nın aksine kendisini feshetmemiş olup, varlığını halen sür- ülkede bir çok alanda direnişlere şahit oluyoruz. Metro-
dürmektedir ve ne yazık ki bu feshetmeyişin nedeni, kamu- büs zamanlarına karşı kamulaştırma eylemleri, sağlık ça-
oyunda sükse yapmış ve medyada adı geçen bir grup olma- lışanlarının eylemleri, kamu sektöründe geçen ay yaşadı-
sıyla ilintilidir. Bu ciddi bir problemdir. Direnistanbul ken- ğımız bir günlük uyarı grevi, İstanbul ve çeşitli illerde bu-
disini var ederek bir geleneğin veya bir ismi yaşatarak mı lunan bazı iş yerlerinde devam eden grevler, kürt halkının
var olmayı hedefliyor? Kimi yoldaşların düşündüğü gibi Di- TC emperyalizmine karşı son günlerde yükselttiği serhil-
renistanbul Küresel BAK’a dönüşebilir mi? Ya da kendi içe- danlar, HES’lere, termik ve nükleer santrallere karşı doğ-
risinde Taksim’e hapsolmuş seçkinci bir grup mudur? Şim- rudan eylemler gerçekleştiren köylüler, baz istasyonlarına
diden bir çok soruyu ve sorguyu beraberinde taşıyor. Bu ne- karşı verilen mücadeleler, hayvan zulmüne karşı sokaklara
denle derhal feshedilip bileşenlerinin “çatı angaryasını” üze- dökülen hayvan hakları savunucuları, ataerkiye karşı baş-
rinden atarak yeniden organize olarak aktive olması gereki- kaldıran kadınlar, homofobiye karşı direnen LGBT hare-
yor. Direnistanbul IMF-DB sürecinde olduğunun aksine bu- keti, cezaevlerindeki insanlık dışı ortamlara ve muamele-
gün Kürdistan’da metropollerde yaşanan kürt direnişlerini ve lere maruz kalan tutsaklar, tutsak edilen yüzlerce “taş atan
çeşitli iş kollarında gerçekleştirilen işçi direnişlerini görmez- çocuk” için başlatılan kampanyalar ve daha bir çok alanda
den gelip kendi bekasının peşine düşmesinden dolayı artık sosyal savaş tüm şiddetiyle devam ediyor. Direnistanbul
misyonunu doldurduğunu göstermiştir. 8 Ekim’den sonraki sosyal savaş içerisinde farklı alanlarda direnenlerin daya-
toplantıda dile getirilen feshetme önerilerini dinlemeyerek ve nışma içerisinde olması adına aralarında ağsal ilişkiler ya-
bu sürecin bir kampanyadan ibaret olduğunu göreme- ratma arzusuyla ortaya çıkmış bir girişim olarak bu misyo-
yen Direnistanbul aktivistleri kendi sonunu sadece er-
2
nunda başarılı olamasa da buna yönelik tahayyüllerin ge-
telemek istemiştir. Bizim markalaşan isimlere, kendi liştirilmesi için bir fikir vermiş bulunmaktadır. Tarihte bu
içine kapanan ve nihayetinde içinde patlayan süreçle- şekilde anılacaktır. DevamI 31. Sayfada >>>
yazan: u. KÜRT HAREKETİNE DAİR ANARŞİST BİR DEĞERLENDİRME
A KP iktidarının “Kürt açılımı” dediği şey, lenmesi için birleşik bir Kürt ulus-devletinin ku- tir. Dersim’de ve diğer Kürt illerinde Türk-
kemalist diktatörlüğün resmi ideolojisi- rulması zorunluluğuna inananlar, diğer tarafta da leşmeyi reddettikleri için direnen Kürt halkı-
nin bir devamı olarak Kürt halkına yönelik in- devletsizlik olarak tanımladıkları fakat egemen na yönelik tedip, tenkil ve tehcir harekatları-
kar ve imha siyasetinin bir parçasıdır. Resmi üniter devletin resmi ideolojisini tanıyarak aynı nı, Ermeni Soykırımını (1915), devlet eliyle
ideolojinin “doğu kökenli vatandaşlar” ola- yapı içerisinde demokratik hakların ve örgütlen- gerçekleştirilen Çorum’u, Maraş’ı, Sivas’ı ve
rak tanımladığı Kürtlerin olmadığı bir açılım, melerin arttırılması için kurgulanan STK olarak tevhid-i tedrisat, kıyafet vb. kanunlarla fark-
devletin on yıllardır yaptığı zulmün üstünü ka- tanımlanan konfederatif yapıların oluşturulması- lı kültürlerin dillerini, dinlerini ve hatta kı-
patmak için giriştiği bir şovdan başka bir şey nı benimseyen hakim eğilim. yafetlerini yasaklamıştır. Bunu eleştirenlere
değil...Kemalist diktatörlük AKP aracılığıyla ve karşı çıkanlara karşı devletin benimsediği
mutlak iktidarını kabul ettirmek için Kürt hal- ULUS-DEVLET inkar ve imha politikası ise kendisini “Türk
kını çeşitli kırıntılarla kandırmaya çalışmakta, Ulusal kurtuluş mücadeleleri tarihsel bir kısır milletinin birliği ve bütünlüğünün” ve küresel
tasfiye sürecini işletmektedir. Devlet, bir ta- döngü olarak her ne kadar bir ulus-devletle so- sermaye sisteminin çıkarlarının bekçisi ilan
raftan TRT Şeş, Kürtçe kurslar, Kürt illerin- nuçlansa da, biz anarşistler bir halkın kurtuluşu- etmiş olan Kemalizmdir. Bugün Kemalizmi
de bazı yerleşim birimlerinin Kürtçe isimle- nun devlet yoluyla mümkün olamayacağına ina- dışında bırakarak ırkçılığa, milliyetçiliğe, şo-
rinin iadesi gibi çeşitli jestler yaparken diğer nırız. Halkların kendi kaderini tayin hakkı yeni venizme ve kapitalizme karşı çıkmak müm-
taraftan da TSK operasyonları devam etmek- egemen elitler ve nihayetinde tiranlar yaratacak kün değildir. Faşist kemalist ideolojinin ger-
te, Kürt kurum ve örgütleri kapatılmakta, Kürt olan devlete indirgenemez. Kendi kaderini tayin çek temsilcileri bugün kendisi gibi faşist ve
çocukları taş attıkları gerekçesiyle terör örgü- hakkı bir halk için coğrafi, yerel, kültürel ve ya- polis devletini daha da güçlendirmiş olan aynı
tü üyesi olmakla suçlanarak onlarca yıl hapis şam içerisindeki her türlü etkinliğin bir özgürlü- zamanda liberal politikaları uygulamaya çalı-
cezalarına çarptırılmakta ve baskılar artarak ğün ifadesi olarak algılanmalıdır. Devlet bir hal- şan hükümetin açılım sürecine karşı en faşi-
devam etmektedir. Açılım ve Kürt halkının kın kendi kaderini tayin etmesi değil, tahta otur- zan ve ırkçı muhalefeti yapan Kürtlere yöne-
gözünü boyamak için gerçekleştirilen jest- mayı planlayanların bir halk üzerinde kurdukla- lik imha ve inkar politikalarının sürdürülme-
lerin yerini havan ve top atışı, tüfek, mermi, rı psikolojik ve fiziksel baskının sonucudur. Bili- sini isteyenlerdir. Esasen bu Türkiye Cumhu-
biber gazı, cop, işkence, hapis ve ordu-polis riz ki her devlet kendi milliyetçiliklerini ve bas- riyeti devletinin tüm kurumlarının işleyiş bi-
devletine bırakmıştır. Açılım’dan sorumlu İç kı araçlarını yaratır. Anarşistler ister ulus-devlet çimidir. Bu nedenle her devlet gibi kendisi-
İşleri Bakanı Beşir Atalay, 20 Kasım’dan iti- ister ezilen halkların demokratik devletleri ister- ni sınıfsal/etnik üstünlük üzerinden var eden
baren 1562 kişinin gözaltına alındığını, bun- se de sosyalizm olarak tanımlanan ama aynı za- cumhuriyetin resmi ideolojisiyle uzlaşan hiç-
lardan 363’ünün tutuklandığını açıkladı. Şu manda sosyalizm için bir ihanet olan işçi dev- bir halk hareketi özgürlüğünü eline alamaya-
günlerde bu sayı 400’ü aşmış bulunmaktadır. letini reddederler. Bakunin “En ateşli devrimci- caktır. Türk halkı da Kürt halkı gibi kemalist
Bunlardan onlarcası çocuk...Çoğu da işken- yi alın, ona mutlak iktidar verin, bir yıl içinde diktatörlüğün ırkçı olmasa da sınıfsal saldırı-
ce süzgeçlerinden geçirilerek zindanlara tıkıl- Çar’dan daha beter olacaktır.” der. Ulus-devlet larına maruz kalır. Geçtiğimiz günlerde Tekel
dı...Önce Diyarbakır’da 23 yaşındaki Aydın hesabını kapattıklarını ifade eden PKK lideri işçilerine, itfaiyecilere, demiryolu çalışanları-
Erdem’in polis tarafından sonra Muş’taki yü- Öcalan devlet konusunda şunları benimser: Le- na ve hak talep eden bir çok çalışana yöne-
rüyüşlerde Kemal Aycan ve Necmi Oral’ın bir nin, ‘sosyalist devlet’ üzerine kafa yoruyordu. lik polis saldırıları meclisteki leş yiyici muha-
korucu tarafından kaleşnikofla vurularak kat- Proudhon, Kropotkin ve Bakunin bunlar dev- lefetin savunduğunun aksine AKP iktidarları-
ledilmeleri, İzmir’de başlayarak batı illerinde leti daha iyi tahlil etmişlerdi. Hatta Kropotkin, nın değil kemalist diktatörlüğün tüm iktidar-
Kürtlere yönelik gerçekleştirilen silahlı faşist Lenin’e karşı çıkarak ‘sen diktatörlüğü getiri- larının ve hükümetlerinin politikasıdır. Bu ne-
saldırılar ve medyanın bu saldırıları vatandaş yorsun, demokrasiyi yok ediyorsun’ diye karşı denle bu coğrafyada özgürlük için mücadele
tepkisi olarak yansıtmasıyla körüklenen ırkçı- çıkmıştı. Lenin de ona ‘bunamış’ diyordu. Ama edenler bilmelidirler ki, Kemalizmin putları
faşist saldırganlık Türkiye devletinin imha ve sonuçta Sovyetler birliği yıkıldı, Çin bugünkü yerle bir edilmeden ne Türk halkı kurtulacak-
tasfiye politikasındaki tutarlılığının gösterge- krizde kapitalizmi ayakta tutan ülkedir. Dolayı- tır ne de bu coğrafya da bulunan diğer halklar.
sidir. Asırlardır özgürlük hayaliyle yanıp tu- sıyla Kropotkin haklı çıktı. Ancak Öcalan kendi
tuşan Kürt halkı AKP iktidarının “açılım sü- tespitini yalanlarcasına şöyle devam eder: “Dev- Anarşistler ezilen halkların kurtuluş mücade-
reciyle” Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Yavuz let tümüyle de kötüdür demiyorum. İyi yanları lelerine yönelik ikili bir tavırdan yanadırlar.
Selim’den Mustafa Kemal’e bu coğrafyada- da var; demokratik devlet, hukuk devleti olur- Bir halkın veya bir topluluğun kendi varlığı-
ki iktidarların tuzağına düşürülmüş bir kur- sa.’ Bu aynı zamanda devletin sadece hakim et- nı koruma hakkı anarşistlerde olmazsa olmaz
ban olarak mutlak teslim alınmak istense de, nik kimliğe sahip olan ulus için meşru olduğu ilkelerdendir. Anarşistler çoğunlukla egemen
son haftalarda Kürt illerinde ve metropoller- anlamına gelir. iktidarlara karşı ezilen halkların yanında mü-
de yükselen serhildanlar (ayaklanmalar) buna cadele etme eğilimindedirler. Ancak o müca-
karşı ciddi bir yanıt olmuştur. Devlet konusunda tutarlı bir karşı çıkış anarşist- delelerde bulunmalarının amacı yeni bir mil-
ler için bir kurtuluş mücadelesinin gerçekten öz- li devlet kurmak değil kapitalizme ve devle-
Serhildanlar Kürt halkının tarihinde önemli gürlükle sonuçlanması adına hayati bir duruştur. te son verecek bir toplumsal devrime yönlen-
bir yer tutar. Türkler ve devleti olan bir çok Tiranlık her zaman tiranlıktır. Zira onu dönüştür- dirmektir. Bu tek bir ulusun değil o coğrafya-
halk tarihte kahramanlıkları ve zaferleriyle me veya onun benzerini yaratma arzusu ona bo- da yaşayan mikro ve makro düzeylerde ezilen
anılırken, Kürtler hazin ve trajik sonuçlara yol yun eğmektir ya da sempati duymaktır. 10 yıllar- herkesin bir toplumsal devrimi olmalıdır. Em-
açmış ayaklanma ve direniş tarihleriyle anı- dır Kürt halkına yönelik inkar-sürgün-imha pro- peryalizme karşı mücadelede “güçlü bir dev-
lırlar. Kendi devletlerine sahip olmak konu- sedürleri uygulamış işkence tezgahlarından ge- let kurmak için tutkulu bir amaçla yürütülü-
sunda çok da istekli olmamış olan Kürt halkı çirip katletmiş olan Kemalizmin aklanması teh- yorsa” veya hareketin başarısı ayrıcalıklı bir
tarihini, imha ve asimilasyon süreçlerine ma- likeli bir sapma olarak değerlendirilmesi gere- sınıfın varlığına dayandırılıyorsa” bu hareket
ruz bırakmak isteyen imparatorluklara karşı kirken, bir ulus-devleti kurmayı teslimiyet ola- “geriye giden, felaketvari, karşı-devrimci bir
isyan ve direniş kültürüyle yazmıştır. Sömür- rak görmeyerek Kürt halkının belki de yüzyıl- hareket olacaktır. Milliyetçilik veya nasyona-
geci ve işgalci devletlerin çeşitli zamanlarda larca süregelmiş olan direnişlerinin doğru oku- lizm bir toplumun kültürel veya etnik özellik-
Kürt devleti kurma vaatlerine karşın “vergile- namaması ve bile bile aynı girdaba girmek an- lerinden ziyade devlet ve iktidarla sınırlanır.
ri kısın ve bizden asker almayın yeter” diye- lamına gelir. Fransız Devriminin ürünü bir kavram olarak
rek Diyojenvari tavır takındılar. Devlet, Kürt milliyetçilik özgürlük ve halkların kardeşliği
halkının gündelik hayatında yer almak şöyle MİLLİYETÇİLİK, KEMALİZM ve ULU- açısından en ciddi tehlikelerden birisidir. Biz-
dursun, sosyal yaşam içerisinde bir ayak bağı SAL KURTULUŞ MÜCADELELERİ ler etnik ve kültürel çeşitliliğe vurgu yapar-
olarak kardeş kavgası ve bölünmeye neden Anarşistler milliyetçilik veya nasyonalizm söz ken etnik ayrımcılığın gözetilmediği bir top-
olmaktan öte sonuçlara yol açmadı. Halklar konusu olduğunda şimdiye kadar gelmiş geçmiş lumsallıktan bahsederiz. Zira küresel kapita-
arasına çelik ağlar ören ve düşmanlık tohum- en katı ve uzlaşmaz tavrı sergilemişlerdir. “Milli- lizmin ulus-devletleri yavaş yavaş gözden çı-
ları serpen devlet, Kürt özgürlük mücadelesi- yetçilik, devlete ortak bir dil, etnisite ve kültürel kararak çok-uluslu şirket devletlerine yönel-
nin asıl karşısında olduğu şeydir. Sosyal yapı- yakınlık sahibi olan insanların bağlılığını kazan- mesiyle yaratılmak istenen aynılaşan homo-
taşlarını coğrafi, yerel ve kültürel bütünsellik- dırarak devleti kuvvetlendirmek üzere yaratıl- jen bir toplum projesinin de kökten karşısın-
ten alan bir halkın ulus-devlete ihtiyaç duy- mıştır.” “Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Din” “slo- dayız. Bugünkü anlamıyla toplumun parça-
duğu fikri o halkı başka bir asimilasyon sü- ganı kemalist diktatörlüğün temel ajitasyonla- lanmasına denk gelen toplulukların yerelle-
recine sokmak anlamına gelirken, boyunduru- rından birisidir. Resmi dili, resmi ideolojiyi, res- şerek her hücre veya yerel toplumsal ilişki-
ğu altındaki devletin resmi ideolojisini onay- mi etnik varoluşu ve topluma karşı üniter devle- nin kendi hayatları üzerindeki karar alma ve
laması da başka bir asimilasyon ve teslimiyet ti dayatan Türkiye devleti, sınırları dahilinde ya- idame etme hakkına sahip olduğu bir
politikasıdır. Kürt hareketinin hakim özneleri şayan başta Kürtler olmak üzere Lazları, Çer- toplumsal/topluluksal örgütlenme-
bugün bu iki eğilimde kendisini ifade etmek-
tedir. Bir tarafta Türkiye-Suriye-İran devlet-
lerinin işgaline karşı güçlü bir varlığın sergi-
keşleri, Alevileri, Süryanileri, Ermenileri, Rum-
ları, Yahudileri vs. tek bir ulusal kimlikte erite-
rek kültürel farklılıkları yok etmeyi hedeflemiş-
yi benimseriz. Sınıfsal ya da milli bir
baskı aracı olan devlet organizasyonu 3
sınıfların olmadığı din, dil, ırk, cin-
siyet kimliği ve cinsel yönelimi ne olursa olsun Bu eğilim, Kürt halkının kendi kaderini tayini açısından ulus-devlet yanlısı olan Kürt-
üst yapılar oluşturmaktansa herkesin yaşamları- ler için bir ihanet olarak algılanır. Öcalan ulus-devletçilere “Devlet halklara özgürlük
na dair doğrudan karar alabilmeleri için yaratıla- getirmez” derken, kölelikle kurulmuş olan demokratik uygarlık dediği şeyin de özgür-
cak olan ev, sokak, mahalle, köy, kasaba gibi kü- lük getirmeyeceğini kaçırmaktadır.
çük sosyal birimlerin alttan ve yatay bir şekilde
işletildiği komün al örgütlenmelerin insan ruhuna Anarşistlerin devlete dair tarihsel eleştirileri ve bulunduğu konum halen tutarlılığını ko-
ve onuruna daha yakıştığına inanırız. Toplumun rumaktadır. Daha önce belirttiğimiz iki çizgiden birinin uygulanması halinde aynı so-
bu şekilde federatif veya ağsal örgütlenmesi mil- nuçlara yol açacağı gerçeğini inatla su yüzünde tutmak zorundayız. Anarşistler Kürt
liyet veya ulus denen lanetli kavramlardan arın- halkının özgürlük mücadelesine vermeleri gereken desteği “beyaz” olarak tanımlanabi-
mak için başlıca silahlarımızdandır. lecek bakış açılarıyla batıdan gelen bir müdahale olarak değil, Kürt halkının kendi sos-
yal ve kültürel gerçekliklerinin bilinci ve dikkatiyle yapmalıdırlar. Genel olarak dev-
ENTERNASYONALİZM ya da ANTİ- let ve medyanın aşılamaya çalıştığı şiddet merkezli bir bakış açısı Kürt hareketini kav-
NASYONALİZM ramak ve onu dönüştürmek anlamında faydalı olmak bir yana bizi liberalizmle dans et-
Anarşistler halkların kardeşliğini ve ezilen sını- meye itecektir. Türk ve Kürt halklarının barış ve kardeşliği en önemli meselelerden biri-
fın ulus-ötesi örgütlenmesini ve dayanışmasını si olmakla beraber, devlet-medya manipülasyonlarıyla oluşturulmuş kamuoyu bilinciy-
enternasyonalizm olarak tanımlamışlardır. En- le bu savaşın bitmesi gerektiği fikri direnen bir halka “teslim ol” demek anlamına gel-
ternasyonalizm kavramsal olarak uluslararacılık- mektedir. Serhildan’ın şiddetsizlik saplantılı bakış açısıyla olumsuzlanması, çözüm ad-
tan bahsederek her ne kadar ulus kavramını tanı- resini Kürt halkının esaretinin asıl sebebi olan parlamentoya yönlendirmek yetkiyi yine
yor gibi görünseler de, özünde o coğrafyada ya- devlete teslim etmek anlamına gelir. Batı illerinde huzurlu yaşam alanlarında “neden in-
şayan “halklar” anlamında kullanılmaktadır. An- sanlar savaşıyor”, “barış olsun”, “biz bin yıldır kardeşiz”, “bu kavga ne diye?” şeklinde
cak ulus ile halk veya toplum arasındaki ciddi zıt- veryansın edenler inkar ve imha yasalarının gizli destekçileri olabilecekleri konusun-
lığı ortaya koymak halk ile devlet arasındaki zıt- da dikkatli olmalıdır. Buna karşın savaşı mı destekliyorsunuz denecektir. Zira bizler is-
lığı koymak kadar önemlidir. Devletten bağımsız tesek de istemesek de o savaşın içindeyiz. Bugün TC ordusu ve polis batı illerinde kat-
olarak düşünemeyeceğimiz ulus kavramını halk liamlara girişmiyorsa bunun sebebi güçlü bir direnişle karşı karşıya olmamasıdır. Kimi
veya toplum ile özdeş tutarsak sistemin dayattığı zaman baskı ve zor araçları uygulandığında Kürdistan’daki direnişe karşı “saçma bir
kavramsal dünyayı kıramayız. Bu çıkarsama da, savaş bu!” diyen insanlar gerçeğin su yüzüne çıktığını görürler. Devlet insanlığa karşı
bir çok anarşist enternasyonalizm kavramını terk yürütülen bir savaştır. Bu savaşı bitirmek ayaklanmak, direnmek ve devletle kavga et-
ederek, anti-nasyonal bir perspektiften bahseder. mekle mümkündür. Biz buna “sosyal savaş” veya “sınıf savaşı” diyoruz ve anarşistler
Ancak aynı anlamda kullanıldığı ölçüde kelime- uykudan uyanarak bu sosyal savaşta yerini almak durumundadırlar.
lere takılmayacağız.
BERXWEDAN - SERHİLDAN
Enternasyonalizm, anarşistlere göre ezilenle- “Sosyal savaş” militarist bir çizgide yürütülmek zorunda değildir. Tepeden inme veya
rin kapitalizme ve kendi tiranlarına karşı bölge- öncücü bir stratejiden çok hedeflerini iyi seçmiş düşmanın güçleneceği değil yaralana-
sel ve küresel ölçekte örgütlenmesiyle ilgilidir. cağı yerden vuracağı toplumsal kalkışmaları ve ayaklanmaları içermelidir. Gözü dön-
Marksist’lere ve diğer devletçi sosyalistlere göre müş bir ordunun yarattığı askerlerin olmadığı ve isyanın askerleştirmediği bir ruhu
enternasyonalizm proletaryanın veya halkın öncü ayakta tutacak bir sosyal savaş. Milliyetçi ve kendisini önderine feda eden bir fanatik-
partisinin yönettiği işçi veya halk devletleri ara- ten çok devrimci, anti-otoriter ilkeleri her an ve her eylemde koruyan bir sorgu sistemi-
sındaki ilişkiyi ifade eder. Anarşistler açısından ne sahip bir isyan pratiği. Önüne geleni gözünü kırpmadan vurabilecek mafyatik veya
halklar arasında yatay bir örgütlenmeyi tanımla- profesyonel savaşçılardan oluşan bir organizasyon değil, sivil hedeflere yönelik saldı-
ması anlamında anti-nasyonalizm olarak enter- rılar gerçekleştirmeyen, devrimci ve insani duygularını her an koruyan ve ordulaşma-
nasyonalizmin devletler arası ittifaklara indir- yan bir kır/kent gerilla taktiklerinin uygulandığı bir mücadele biçimi. Bizler, faşist sal-
genmesi halkların özgürlüğü davasından saparak dırganlar olmadıkları sürece sivillere ve sıradan insanlara yönelik saldırıları meşru gör-
düşmanına dönüşmek anlamına gelir. mesek de gerilla mücadelesinin ve devletin kurumlarına yönelik saldırıların tamamen
meşru olduğuna inanıyoruz. Kürt halkı kendi savunma hakkına sahiptir. Devletinin sal-
KÜRT DİRENİŞİ VE ANARŞİSTLER dırılarına karşı yanıt vermek, yaşam alanlarını işgal edenlere ve kendilerine imha poli-
Anarşistler için Kürt direnişi hak ettiği ilgiyi gö- tikası uygulayanlara karşı direnmek bırakın Kürt olmayı, insan olmanın temel koşulla-
rememektedir. Bunda hataya düşme kaygısının rındandır. Kürt gençleri devletin ve kapitalistlerin kurumlarına ve araçlarına saldırma-
rolü büyüktür. Genellikle on yıllardır süren bir lıdırlar. Ancak hedefler iyi seçilmelidir. Yaptığımız her eylemde ince eleyip sık doku-
direnişe olan saygı hakim olsa da, bir ulusal kur- malıyız ki, sosyal mücadelenin dinamiklerini halklar arasında düşmanlığa dönüştürme-
tuluş mücadelesi olmasından kaynaklı eleştiriler miş olalım. Varlık gerekçesini bir öndere dayamayan ve bir devletin kurumları gibi bü-
benzer derecede hakimdir. PKK eksenli hareketin rokratikleşme süreçlerinin işletilmediği bir örgütlenme pratiği...Total ret, sivil itaatsiz-
son yıllarda Öcalan’ın ortaya attığı devletsizlik, lik veya öz-savunmaya ve sistemin kurumlarına yönelik gerilla mücadelesi taktikleri di-
ekolojik konfederalizm, komün, yerel yatay halk renişin etkili taktiklerindendir.
örgütlenmeleri gibi tezler kimi anarşistler için bir
sempati kaynağı olsa da, hareket içerisinden gel- Ezilen Kürt halkının asırlardır işgalci ve sömürgeci devletlere karşı olan direnişlerinde
miş olup da çeşitli otoriter ve faşizan uygulama devletsizlik ilkesinin , endüstriyel toplumun köleleştirdiği tüm iş kollarında çalıştırılan
ve işleyişlerden dolayı bu açılımlara şüpheyle ba- emekçilerin yaşamlarını idame ettirmek için patronlara ihtiyacı olmadığı bilincinin, ka-
kanlar da vardır. Elbette ki önce ulusal kurtuluş dınların ve cinsel yönelimleri nedeniyle katledilen, toplumsal yaşamda krimizalize edi-
mücadelesi ve proletarya devleti talebiyle ortaya len LGBT’lerin erkek egemen kültürün yerle bir edilmesi için biçilen rollere karşı dire-
çıkan, katı bir şekilde oluşturulmuş ve muhalifle- nerek özgürlükçü ilişkiler yaratma arzularının, doğayı ve sakinlerini yok eden endüst-
rini ve kendisine göre uç olanları kanlı bir şekil- riyel sisteme karşı farkındalığın, mikro ve makro düzeylerde her türlü tahakküm ve ay-
de tasfiye etmiş olan ve önderliğe kutsal anlam- rımcılığa karşı sorgunun sıcak tutulması gerekmektedir.
lar yükleyen hiyerarşik bir örgütlenmeye şüphey-
le yaklaşmak kaçınılmazdır. Kürt halkının özgürlük mücadelesi tüm özgürlük mücadeleleri gibi bu coğrafyada tüm
ezilenleri etkilemesi gereken bir isyan pratiğini doğurabilmesi açısında ulus-devlet ve
Öcalan’ın anarşist taktiğin haklılığına dair orta- milliyet eksenli bir yörüngeden anti-nasyonal bir toplumsal devrime dönüştürülmek zo-
ya attığı tezler bugün isyankar Kürt halkının gün- rundadır. Bu, Kürt halkının özgürlük mücadelesine omuz vermek anlamına geldiği gibi
demine aciliyetle sokulmalı ancak manipülasyon coğrafyada bulunan tüm insanlar için bir kurtuluş hareketini yükseltmek ve dayanış-
deşifre edilmelidir. “Devletsizlik” fikri efendisiz- ma içerisinde devlete ve kapitalizme karşı isyan bayrağını çekmek anlamına da gelir.
lik ve anti-otoriterliği içermediği sürece devletle-
rin işine yarayacaktır. Bugün bize öyle görüyor Bugün Yunanistan’da bir anarşistin polis tarafından katledilmesinin ardından hızlı bir
ki, Öcalan ve KCK’nin devletsizlik önermesi, şekilde örgütlenerek eyleme geçen Türkiyeli ve Kürdistanlı anarşistler aynı duyarlılı-
Kürt halkının kendi devleti kurma mücadelesinin ğı Kürt halkına yapılan zulme karşı göstermek durumundadırlar. Kendi kapalı kutusun-
önüne geçerek kendi görünmeyen devletini önce- dan kurtulup, sadece Kürdistan’da değil Türkiye’nin bir çok yerinde hayatın her alanın-
likle TC ve Batı gözünde meşrulaştırarak kuvvet- da halen devam etmekte olan isyan ve direniş pratiklerine müdahil olarak anarşist ilke-
lendirme amaçlıdır. Devletsizlik yerine demok- lerin tohumlarını atmak zorundadır. Aksi taktirde politikasını sadece Batının gündemle-
rasinin konulması ve Mustafa Kemal’in eserine rine dönerek kuran anarşistler ve anarşizm bu topraklarda hayat bulamayacak, seçkinci
düzülen methiyeler “biz artık bölücü değiliz, biz ve elit bir cemaat olarak izole ortamlarında yok olmaya yüz tutacak. Bu nedenle anar-
Türk devletiyle işbirliği yapmak istiyo- şistler örgütlenme pratik ve deneyimlerini her alanda yaymalı, bulundukları yerellikler-
ruz, biz bir STK olmak istiyoruz” anla- den halkın öz örgütlenmelerini yaratmaya yönelmelidirler. Sokakta, barikatlarda devle-

4 mına gelmektedir. Ne yazık ki, bu açı-


lım derin entelektüel açılımlarla anarşist
ilkelerin kullanılmasıyla yapılmaktadır.
tin zulmüne karşı direnen halkın ve emekçilerin yanında omuz omuza hareket etmeli,
her cephede isyanın çığ gibi büyümesi için gereken mücadele enerjisini yaymalı ve top-
lumsal devrimin mümkün olduğu bilincini yükseltmeliyiz.
Chavez’in Palyaçosu Chomsky
cı olan sadece tarihe dair gözle görülür bel- çekten bir muammadır zira bu körlüğün geçmiş-
lek kaybı değil kumandanın bir aktör eda- te kendilerini o ciddi hatayı yapmaya sevk ettiği-
sıyla bahşettiği övgüler karşısındaki duygu- ni göstererek kendilerinin haksız ve Chomsky’nin
sallığı: “Size candan hoşgeldiniz diyorum... haklı olduğunu itiraf etmeyen pek az entelektü-
bizi ziyaret etmenizin ve Venezuela halkı- el var. Chomsky bunu nasıl unutmuş olabilir?
nın sizi doğrudan görmesinin ve duyması- Eski Stalinistlerin körlüğü – ki makalelerde, rö-
nın zamanı gelmişti”. Chavez’in bu “müş- portajlarda ve kitaplarda binlerce kez itiraf edil-
fik ve cömert sözleri” karşısında Chomsky miştir – yirmi yıl sonra aynı hatayı, seleflerinin
de minnetini dile getirdi. Chomsky’nin “onu aynı kibriyle tekrar eden Batılı genç Maocular’a
bu duruma ilham veren insanlarla biraraya bir ders olmamıştı. Onları için en başta gelen, öz-
gelmeye teşvik ettiğini” söylemesi de ayrı gür bir devrim olarak sunulan şeye kör bir bağlı-
bir maskaralıktı. Baudelaire, Peguy, Claudel lıktı. Chomsky’de tersi bir durum görüyoruz: en
Bu yazı, meşhur Amerikalı dilbilim- vb. isimlerin sonradan dine dönmeleri gibi başta kınama geliyor, muhalefet, akılcı analiz, sert
ci ve politik aktivist Noam Chomsky’nin, Chomsky’nin de sonradan bu nevi bir me- bir eleştiri ve sonra körlük...
Venezuela’daki Hugo Chavez yönetimine sihi inanca bağlanmış olmasında en şaşırtı-
yönelik aldığı tavrı eleştirmektedir. İlk ola- cı şey, bu mucizenin Sovyetlerden mülhem Basiretsiz Anti-emperyalizm
rak Venezuelalı anarşist bir gazete olan El “reel sosyalizmin” çöküşünün ve Çin’de, Şurası doğru ki Chomsky’nin Amerikan emper-
Libertario’da yayımlanmıştır. Mao’nun arkasında bıraktığı komünist par- yalizmi karşıtlığı, Nikaragua’daki Sandinistlerin
ti tarafından kapitalizmin tesis edilmesinin iktidarda oldukları 1980’li yıllarda gittikçe artan
Ç oğumuzun düşündüğünün aksine, peri
masallarına inanmak ve ne denli akıl al-
maz ve gülünç olursa olsun bir kurguyu
ardından gerçekleşmiş olmasıdır. Bu tarihi
olaylar olmadan önce Stalin ya da Mao’ya
otoriterliği ve onyıllar süren Castro diktatörlüğü
düşünüldüğünde az çok basiretliydi. Ve bu durum,
tapan genç entelektüel ‘idealistler’in tersine ikincisinin kurbanlarının arasında, militan Küba
körü körüne kabul etmek, aptallara ve ca- Chomsky, yaşamı boyunca onları gözlemle- yanlısı Latin Amerika antiemperyalistleriyle or-
hillere münhasır değildir. Ünlü yazar Noam yebilmişti ve bu durum artık olanları unut- tak birçok yönü olanlar olduğu gerçeğine rağmen
Chomsky’nin kanıtladığı üzere akıllı ve kül- muş olmasını daha da anlaşılmaz kılıyor. böyleydi. Chomsky’ye göre en önemli şey Birle-
türlü entelektüeller de tamamen dogmatik, Herşeyden öte tek lidere bağlı devrimlerin şik Devletler’deki genel haksızlıklar ve bu ülke-
hatalı ve otoriter politik eylemliliklere inana- başarısızlığı tüm kehanetleri şüpheye yer bı- nin dünya çapında meydana getirdiği adaletsiz-
bilir ve bunları benimseyebilirler. Bunun doğ- rakmayacak şekilde teyit etmektedir. Şura- likleri itham etmek olduğuna göre, onun bu inat-
ru olduğuna inanır ya da en azından inanırmış sı doğru ki bir süredir Chomsky’nin bir çok çı antiemperyalizmi kendisini, Amerika kıtasında
gibi davranırlar. yönde araçsallaştırıldığına tanık olmaktayız. yaşananlarla ilgili böylesi kafa karışıtırıcı tarz-
Bu durum, kendisinin ahlaki duruşu, ideo- da bir tavır almaya sürüklemiş olabilir mi? Her
Üst düzey bir entelektüelin bu nevi bir çe- lojik referansları ve siyasal eylemliliği, ta- ne kadar Chomsky kendisini hala ‘anarşist – öz-
lişkiye düşmesi yeni bir şey değil. Daha önce kipçilerinin savunduğu ve itibar ettikleriy- gürlükçü’ olarak görse de şurası açık ki kendisine
Sovyetler Birliği ve Maocu Çin’de bu akıldı- le tezat teşkil etmesine rağmen gerçekleşi- göre ideolojik kaygılar arka plana itilmeli ve onun
şı olguya rastlamıştık. Mevzu bahis ülkeler- yor. Bu basitçe kitapları okunarak görülebi- eleştirilerinin hedefi olmuş haksızlıklar arasında,
deki ‘yoldaş’ entelektüeller, gerçekler onla- lir. Ne ki bugünün Chomsky’si şunları ya- dünya üzerinde yarattıkları tehlike düzeyine göre
rı içinde yaşadıkları rejimin aslında ne oldu- zan Chomsky ile aynı olmasın: “iktidarın bir çeşit derecelendirme yapılmalıdır. Sorun şu ki
ğunu görmeye zorlayana kadar – büyük kıs- kurumsallaştığı, iktidarın pekiştiği ve mer- bu tür bir politik rölativizm, tek derdi iktidarı ele
mı tüm samimiyetiyle – ‘sosyalizmin’ kurul- kezileştiği bir zamandayız. Bir Marksist- geçirmek, onu ifa ve muhafaza etmek olan birçok
duğuna ve ‘yeni insanın’ inşa edildiğine inan- Leninist olarak ilericiyseniz bunun iyi ol- Marksist-Leninist’e, demagog ve politikacıya, in-
dılar. Her ne kadar birçok örnekte bu tür hata- duğu varsayılır. Aynı arkaplandan üç önem- sanların örgütlenmelerine yardım etmekle ilgilen-
lar bir ödül arayışı dürtüsünden kaynaklanmı- li şey daha gelir: faşizm, bolşevizm ve tiran- mek yerine Chomsky’nin bu antiemperyalist ar-
yor, beşeri bir zayıflık gibi duruyor ve sami- lık. Bunların hepsi az çok Hegelyen kök- gümanlarına sığınma fırsatı veriyor. Bu ciddi bir
mi görünüyor olsa da yine de bizi bunun ne- lerden gelir.” (Chomsky, Class Warfare, s. sorun zira Chomsky bunları caydırmak için hiçbir
den ve nasıl olduğunu sormaya itiyor. Bu du- 23). Ve bir süre sonra Ekim 1917’deki Bol- şey söylemiyor ve yapmıyor. Bilakis, övgüleri ne
rumda en kolay şey, hiçbir insanın – en man- şevik ihtilalinin ardından ortaya çıkan ve denli usturuplu ve ihtiyatlı olursa olsun, böylesi
tıklı olanların bile – basitçe inançlardan son- Rusya’da yeşermekte olan sosyalist yapıla- ahlaksız bir basireti inatla sürdürerek ve kendisi-
suza kadar kaçınamayacağını düşünmek olsa rı parçalara ayıran ülkeyle ilgili yazdıkların- nin Castro ve Chavez’in yanı başında görüntülen-
bile Chomsky örneğinde, Chomsky’nin ken- dan hiç bahsetmeyelim: “bunlar aynı acıma- mesine izin vererek soytarılığın ve bu modern za-
disinin de geçmişte bu eğilimle mücadele et- sız komünistler, iki yıl öncesinin aynı acı- man oligarklarının otoriter, diktatöryal sapkınlık-
tiğini unutmak mümkün değil. masız Stalinistleri, artık beyazlar tarafın- larının suç ortağı haline geliyor. Ne yazık ki böy-
dan yönelendiriliyorlar” ve “piyasa ekono- lesi bir basireti korumaktaki inat (bu demagog-
Bu nedenle şunu sormak zorunludur: bel- misinin hevesli yöneticileriler”. Bu neden- ların iktidara erişiminin Yanki emperyalizminin
li ki akıl yürütme becerisi olan, dünyada ne- le kötümserdir: “kendilerini popüler örgüt- dünyada neden olduğu yıkımdan daha az tehlike-
ler olduğunun eleştirel analizini yapabilen lere yamamaya çalışanlar ve halkın örgüt- li olduğunu göz önünde tutarak) sadece bu yıkımı
bir adam, nasıl olur da mucidi Kumandan lenmesine yardım edenler, bu yolla halk ha- önlemekte etkisiz olmayacak (zira bu demagog-
Chavez’in militer zihniyetinin ya da onun Bo- reketlerini destekleyenler basitçe bu yoğun lar imparatorluğun çok uluslu şirketleriyle iş yap-
livar Devrimi denen aptal popülizminin farkı- iktidar şartlarında hayatta kalamayacaklar” maya devam ediyor) aynı zamanda insanların de-
na varmadan ’21. Yüyıl Sosyalizmini’ göklere (Chomsky, Comprende le pouvoir, s. 7-11). mobilize olmasına katkıda bulunacak ve Sermeye
çıkarmak üzere Venezuela’ya seyahat edebi- Bir önceki nesilde körlükleriyle bilinen ve Devletin dünya çapındaki hakimiyetlerine kar-
lir? Nasıl olur da Chomsky, geçtiğimiz yüzyı- şı mücadele verenlerin işini daha da zorlaştıracak.
lın, bazıları Stalin’i öven ve yıllar sonra bazı- Çin yanlısı ‘yoldaşların’ – ve enin- Yaşı düşünüldüğünde Chomsky’nin bunu far-
ları Mao’nun ‘Küçük Kızıl Kitap’ını kutsayan de sonunda kendilerini eleştirmek zorunda kedemiyor olması mümkündür; fakat onun Yan-
ünlü entelektüellerinin düştüğü hataya düşe- kalan o eski Stalinistlerin – bu körlüğünü ki imparatorluğuna karşı olan argümanlarına ina-
bilir? Bu entelektüeller öyle yaptılar çünkü eleştirirken nasıl olur da aynı hataya düşer? nanlarla kendisini ayıran mesafenin ve iş, bu sö-
Rusya ve Çin’de ‘gerçek komünizmin’ inşa Chomsky örneğinde daha da ciddi olan bun- zümona devrimci demagogların hükmetme tarz-
edildiğine inanmışlardı; Chomsky de şimdi ları gördükten ve açıkça itham ettikten son- larını itham etmeye gelince, kendi çıkarından ya
aynısını yapıyor çünkü Venezuela’da ‘yeni ra bu deneyimlerin ona hiçbir şey öğretme- da rahatından dolayı son derece ketum davrandı-
bir dünya, farklı bir dünya’nın yaratılmakta miş olmasıdır. Chomsky’e bakarken kendi- ğının farkında olmaması mümkün değildir.
olduğuna inanıyor. Tüm bu entelektüellerin, mize sormamız gereken şey, en keskin zeka
Stalinist ve Maoist devrimci söyleminin ar- ile aptalca bir safdilliğin aynı insan ruhunda Octavio Alberola
kasında ne olduğunu görmekten onları alıko- garip bir şekilde bir arada bulunması gibi bir Kaynak: El Libertario (Venezuela)
yan kendi ideolojik körlükleri için ‘mea cul- muammanın nasıl mümkün olduğudur. Bu www.nodo50.org/ellibertario
pa’1 demek zorunda kaldıklarını nasıl unuta- özellikle bir muammadır çünkü bir zaman- ellibertario@nodo50.org
bilir? Castro’nun Küba’da elli yıldır dayattığı İngilizce Çeviri: Luis Prat Türkçe Çeviri:
lar kendisiyle birlikte Batılı entelektüellerin
diktatörlüğe ilham veren bu totalitarizm, mil- Ö.B.
kaymak tabakasını oluşturan Sartre ve di-
yonlarca insanın ölümünden sorumludur ve
Chavez tarafından yürekten taklit edilmekte-
dir.Fakat son yılların Chomsky’sinde şaşırtı-
ğer büyük filozoflar, tarihçiler, sosyologlar,
gazeteciler ve birinci dereceden akademis- 5
yenlerin muzdarip olduğu körlüğün en sert
eleştirmenlerinden biriydi. Bu durum ger-
Direnişte Tek Tabanca :
Entes Direnişçisinden
Değerlendirme
B en 215 gündür fabrika önünde tek başına direnmekte-
yim. Yüzler işçinin sömürüldüğü patronlar için kale
bizler içinse birer hapishane olan Dudulu organize sanayi
rekse yayınlarında olsun söyledikleri gibi davranmadık-
larından kaynaklı samimi olmadıklarını görüyorum. Bir
direnişe destek vermek o direniş yerine bir iki defa uğra-
bölgesinde Entes Elektronik fabrikasında çalışıyordum. 13 yıp akıl vermek değil. “direnişin direnişimizdir” demek
Mayıs günü beni odasına çağıran personel müdürü “sen çok gerçek anlamda somutta bir şey ifade etmiyor. Direnişi
çalışkan bir kızımsın, fakat yaramazlık yapıyormuşsun” di- sahiplenmek (bunu sadece Entes direnişi üzerinden söy-
yerek işime son verdi burada yaramazlık kısmına bir pa- lemiyorum. Bütün direnişler için geçerlidir) direnen işçi-
rantez açmak istiyorum. Yaramazlıktan kasıt benim bölge- lerin nasıl ve hangi koşullarda direndiklerini anlayabil-
de var olan Osim-Der işçi derneğinde örgütlü olmam ve bu mek için direniş yerinde sık sık zaman geçirmek gerekir.
örgütlülükten kaynaklı sınıf bilincimle hareket etmem ve Bunun yapılmadığı koşullarda ise direnişlerin sesini ça-
aynı zamanda da bölge işçilerine yönelik çalışma yürüt- lışma yürütülen yerlerde karşılaşılan insanlara aktarmak,
memdir. Bunu fark eden Entes patronu 13 Mayıs günü kriz direnişin sesini buralara taşımak gerekir. O zaman “dire-
bahane ederek işime son verdi. Bu krizi biz işçi ve emekçi- nişim direnişiniz” olur. Tüm bu anlattıklarımdan da anla-
ler yaratmadık faturasını da biz ödemeyeceğiz diyerek “işi- şılacağı üzere sınıf dayanışması çok zayıftır. Bu zayıflı-
mi geri istiyorum” şiarı ile direnişe başladım. Entes’te dire- ğın sebebi de özellikle Entes direnişi üzerinden söylüyo-
nişin amacı, sadece işe geri dönmek değil işten atmalar ya- rum. Direnişin mantığının anlaşılmadığını düşünüyorum.
saklansın diyerek kriz bahane gösterilip işsiz bırakılan ve Bu direniş sadece örgütlü bir işçinin ve örgütlü olduğu
bu işten atmaların meşrulaştırıldığı, meşru görüldüğü böy- siyasete ait bir direniş değildir. Bu direniş kriz sürecin-
lesi bir süreçte krize karşı bir müdahalenin zeminini yarat- de alınması geren tutumun kendisidir. Bu direnişe gerek-
maktı, sınıf bilinçli bir işçi olarak “sınıfa karşı sınıf” tavrı- li önemi ve sınıf dayanışmasını sağlamak krize arşı alına-
nı ortaya koymaktı ve ben bu tavrı ortaya koyduğumu dü- cak önemi de anlatmaktan geçer. Çünkü bu direniş ortaya
şünüyorum. çıkış mantığıyla ve geldiği süreç üzerinden başta da söy-
lediğim gibi “sınıfa karşı sınıf” tavrının kendisidir.
Şimdi size soruyorum krizden kaynaklı işten çıkarılan yüz-
binlerce işçinin yarısı benimle aynı tavrı gösterseydi durum Ayrıca direnişte yaşadığım diğer sıkıntılar ise Entes pat-
ne olurdu? Şimdi ben size durumun ne olabileceğine dair ronu benim fabrika önünde beklediğim alana moloz yığ-
yüz binlerce kişinin değilde bir işçinin dahi neler başara- dırdı. Beni görecek şekilde kamera taktırdı ve yanıma ge-
bileceğini Entes direnişi üzerinden anlatayım. İlk zaman- len işçilere onunla görüşmeyin diyerek uyarıda bulun-
lar Entes patronu yanıma gelerek “ sen kendini ne sanıyor- du. İşçilere dağıttığımız bildiri ve bültenleri almamala-
sun, tek başına ne yapabilirsin ” diye hakaretlerde bulunur- rı için kameralar tarafından izleniyorsunuz diyerek tehdit
ken daha öncesinden her gün işçi atan Entes patronu direniş ve baskıda bulundu. Çevre fabrikaların patronlarıyla bir-
başladığından bu yana yani 217 gündür bir tek dahi işçi ata- lik olup dumandan rahatsız oluyoruz diyerek ısınmak için
mamıştır. Üstelik içeride çalışan Entes işçileri direnişten al- yaktığımız direniş ateşini söndürmeleri için OSB güven-
dıkları güçle biz bu yazın sıcağında çalışamayız deyip bir- liğini yangın tüpüyle üzerimize saldı.(vs. vs.) Hem emek-
lik olup imza toplayarak klima talebinde bulundular. Nor- çi bir kadın olarak hem de astım hastası olmamdan kay-
malde (yani kapıda direnen bir işçi olmasa) Entes patronu naklı bir dizi sorunla yüz yüze kalıyorum. Yazın tozu top-
bu talebe gülüp geçerdi. Ama içerideki birliği, kararlılığı rağı, egzoz dumanını yuttuktan sonra şimdide kışın so-
görünce ikiletmeden ertesi gün klima taktırdı. ğuğuyla yüz yüzeyim.

Entes patronu bir yandan patronların sömürü cenneti ola- Son olarak Bursa’da maden ocağında gerçekleşen patla-
rak gördüğü OSB’nin başkan yardımcılığını yaparken di- mada ölen 19 işçi için sermaye sınıfın aldığı tavır kendi
ğer yandan da EMO’nun bir dönem başkanlığını yapmış sınıfın ve sınıf çıkarlarını ayakta tutmak için ne kadar acı-
kelimenin tam anlamıyla sözde demokrat geçinen eskimiş masız olduklarının bir göstergesidir. Sermaye sınıfı ken-
bir solcudur. Entes direnişi sayesinde, direnişin yarattığı ba- dini ayakta tutmak için ne kadar acımasız davranıyorsa,
sınçla her ne kadar EMO direnişi sahiplendiğine dair bir bizlerde işçi sınıfı olarak kendi sınıf çıkarlarımız için da-
açıklama yapmasa da Entes patronu A. Tarık Uzunkaya’nın yanışma ve sınıf mücadelesini geliştirmemiz gerekiyor.
yeni mezun mühendislere verdiği yetkin mühendislik der- Çünkü meşru ve insani olan şey onların değil bizim yap-
sini engellemiştir. tığımızdır.

Direnişte yaşadığım sıkıntıları da anlatmak gerektiğini dü- “Krizin faturası patronlara!”


şünüyorum. Ayrıca en yakıcı sorun ise Sendika ve “İşten atmalar yasaklansın!”
6 kitle örgütlerinin direnişi yeteri kadar sahiplenme-
diğini ve aynı zamanda gerek alanlarda olsun ge- Entes Direnişçisi Gülistan Kobatan
ÇALIŞMANIN KALDIRILMASI!
Dünyanın bütün işçileri BİRLEŞİN! Çalışmayı Bırakın!
Bu bir Genel GREV çağrısıdır... Tekno-endüstriyel sistemin insanlığı gö-

Ç alışmanın kaldırılması, sınıf savaşımı-


nın bittiği değil, başladığı yerdir. Tekno-
endüstriyel makinaya vurulan bir köstek,
anlaşmazlıkları var. Ve yine açıktır ki bunların
hiçbirinin gücün bu şekilde görülmesine hiç-
bir itirazları yok ve hepsi bizleri çalıştırmak
nüllü köleliğin benimsendiği bir çağa gö-
türmesi az-gelişmiş tiranlıkları bile arata-
cağını söyler: “Genelde –bu ki çoklukla
Luddite’lerden (makina kırıcılar) gelen bir ge- istiyorlar.” der. devletin tek işveren ve herkesin işçi oldu-
nel grev çağrısıdır. Sınıfların birbirlerini var et- ğu “Komünist” ülkelerde Kapitalist ülke-
tiği propagandası üzerinden karartılan algılar, Bob Black çalışmanın yerine oyunu koyar. Fa- lere göre daha doğru olacaktır.- çalışmak;
düpedüz bir burjuva saptırmacasıdır. Bu öner- kat bu kapitalist kültürün zihinlerimize işledi- istihdam edilmektir, başka bir ifadeyle
me bir noktaya kadar doğru kabul edilse bile, ği türden bir şey değildir: “Bu bizim bir şeyler ücretli emek adı altında taksitli bir planla
tekno-endüstriyel makinanın çarkında dişli ol- yapmayı bırakmamız gerekir anlamına gelmi- kendinizi satmanızdır. Bu sonuçta Ameri-
maya zorlanmış “ekonomik, politik ve moral yor. Bu, oyun oynamak üstüne kurulmuş yeni kalıların %95’i başka biri (ya da bir şey)
bakımdan tutsak edilmiş tüm insanları içeren sı- bir yol yaratmak anlamına geliyor; başka de- için çalışıyorlar. SSCB’de ya da Küba’da
nıfın hem makro hem de mikro düzeyde savaşı- yişlerle, oynak şenlikler, karşılıklı yardımlaş- ya da Yugoslavya’da ya da örnek göste-
mı mevcuttur ve meşrudur. Kendi varlık gerek- ma, ve hatta sanat. Burada çocukların oyun- rilebilecek başka bir alternatif modelde,
çesini reddettiği ve bu gerekçeyi topyekün yer- larından fazlası var, onlar kadar değerli. Bah- bu durumdakilerin oranı %100’lere yak-
lebir etmeyi hedeflediği sürece Sınıf Savaşımı settiğim umumi oyuncaklarımızla kollektif bir laşıyor. Sadece meydan savaşına hazırla-
halen kaçınılmazlığını koruyor. macera ve özgür dayanışmanın neşesi, refahı. nan Üçüncü Dünyanın köylülerinin kale-
Oyun pasif değildir. Şüphesiz her birimizin sa- leri – Meksika, Hindistan, Brezilya, Tür-
Biliyoruz ki, çalışma kavramını milyarlarca in- dece tembellik ve miskinlik için şu anda hoş- kiye- olan bu yerlerde toplanan köylüler
san bizim algıladığımız gibi algılamıyorlar. Ça- lanmadığımız şeylere göre çok daha fazla za- geçen milenyumdaki emekçilerin gele-
lışmak, başta hayatımızı idame etirmek, daha mana ihtiyacımız var. Gelirimize ve ya mesle- neksel düzenlerini sürdürüyorlar. Devlete
sonra ise tüketim toplumunun bize dayattığı ğimize aldırmayarak.” yahut asalak yaşayan derebeylerine yal-
ürünleri elde edebilmek için bize sunulan bir nız kalmamak için vergi veriyorlar. Aslın-
kölelik durumudur. Buna karşın, endüstriyel ya- Makalelerinde Bob Black’in alaycı, saldır- da bu kötü muamele iyi görünmeye başlı-
şam içerisinde çalışmayı reddetmek, birilerinin gan, uzlaşmaz ve ironik üslubu dikkati çeker. yor. Tüm endüstriyel (ve ofiste) çalışanlar
daha fazla çalışması anlamına da geldiğinden, Anarchy After Leftism’de özgür belediyecili- kölelikleri sadakatleriyle kesinleşmiş tür-
bu sorunun tek başına çözümü değildir. Ancak ğin fikir babası Muray Bookchin’e karşı çok leri tarafından gözetleniyorlar.”
kökten çözülmek zorundadır. Reformlara veya saldırgan ama bir o kadar da yerinde eleştiri-
herkesi çalışmayı bırakmaya çağırma kolaycılı- lerde bulunur. Black, Bookchin’e sürekli de- “Kamboçyalılar birbirlerini boğazladık-
ğına kaçan seçkinci söylemlere ihtiyacımız yok. kan ön eki getirir: larından dolayı insanlar onlaron deli ol-
duğuna inanır, ya biz farklı mıyız?Pol Pot
“Oyun üzerine kurulu bir dünya” savunusu, iş- “Ciddi olup olmadığımı merak ediyor olabi- rejiminin eşitlikçi bir toplumun bulanık-
bölümüne dayanan ve endüstriyel sistemin da- lirsiniz. Şaka yapıyorum ve ciddiyim. Oynak laşmış bir vizyonu vardı. Bizler hayatta
yattığı bir gündelik hayat haricinde, yaşam için ama saçma değil. Oyun oynamak illa ki sulu kalanlara Big Mac veya Cadillac marka
gerekli olan etkinliklerin bir bütünü olarak de- saçma olmak zorunda değil ki, sululuk da saç- araç satmak için yüzbinlerce alanda öldü-
ğerlendirilmelidir. Oyun “çalışan insanın” bir ma değildir. Sık sık ciddi bir şekilde şımarma- rüyoruz. Otoyollarda yılda ölen kırk veya
boş zaman etkinliği değil, yaşamın bütünüdür. lıyız. Ben yaşamın bir oyun gibi olmasını is- elli bin kişi kurbanlardır, şehitlerdi. Onlar
Bugünkü gündelik kısır döngü açısından bakıl- tiyorum—ama yüksek skorlu bir oyun. İdame hiçbir şey için öldürler - ya da çalışmak
dığında yaşamı idame ettirmek için gereken ça- ettirmek için oynamak istiyorum.” için öldüler. Fakat çalışmak ölünecek bir
lışmanın ve boş zamanın bütünüdür. şey değildir.”
Oyun, avcı-toplayıcı atalarımızda olduğu gibi
“Çalışmak, neredeyse, dünyadaki tüm sefaletin parçalanmamış bir yaşamın tümünü ifade Black, çalışmaya karşı oyuna dayalı bir
ana kaynağıdır. Eziyeti durdurmak için, önce eder: “Çalışmaya alternatif, sadece boş gez- toplumu benimserken, avcı-toplayıcı top-
çalışmayı durdurmalıyız.” diyor Bob Black mek değil. Şenlikli, oyunlu olmak şarlatan- luma işaret ederek endüstrisi sonrası in-
1985’te yazdığı bu metinde. Bob Black’in bu ca bir şenlik değil. Boş vaktin keyfine olabil- sanların daha fazla çalışmaya zorlandı-
metni Marksizm’den, soldan ve klasik anar- diği kadar çok değer veriyorum, zevkleri ve ğını vurgulayarak, bunun aynı zaman-
şizmden köklü bir kopuşun ve uygarlık karşıtı meşgaleleri önüne geçtiğinde faydalı olmak- da bolluk toplumunu da yok etmiş ol-
bir anti-ideolojinin ifadesidir: tan daha öte asla değildi. Ne de zaman yöneti- duğuna inanır. Avcı-toplayıcı atalarımız
minin –disiplinli güvenlik- “boş vakit” adı al- sıfır-çalışmayla yaşamlarını idame ettire-
“Garip bir şekilde – belki de değil- tüm eski ide- tında reklamını yapıyorum, bundan çok uzak biliyorlardı. İşbölümü ve yabancılaşma-
olojiler muhafazakar çünkü çalışmaya inanıyor- bahsettiklerim. Boş vakit çalışmayı amaçla- dan işaret yoktu. Black, Endüstri öncesi
lar. Onlardan bazıları; Marksizm ve Anarşizmin yan bir sürelik çalışmamadır. Boş zaman, ça- toplumun Sanayi devrimiyle birlikte na-
çoğu türü, çalışmaya her şeyden daha çok ina- lışma zamanından kurtarılan zamanı harca- sıl makinanın dişlilerine indirgendiğimiz
nıyorlar çünkü çok az şeye inanıyorlar.” “Mark- maktır. Çalışmayı unutmak için çılgınca ama noktasında bize kaynaklar sunar. Metnin
sistlerin dediğine göre biz bürokratlarca yöne- umutsuz bir girişim. Bir çok insan tatilden çok türkçeye tercüme edilmesi çok da önemli
tilerek çalışmalıyız. Özgürlükçülerin dediği- yorgun bir halde geliyorlar, ve yeniden din- olmasa da, sunduğu kaynak ve sorgulama
ne göre biz patronlarca yönetilerek çalışmalı- lenebilmek için hemen çalışmaya koyuluyor- açısından faydalı olacaktır.
yız. Feministlerin dediğine göre kimin tarafın- lar. Çalışmayla boş vakit arasındaki en önem-
dan yönetilerek çalıştığımız önemli değil, yeter li fark, çalışınca en azından size yabancılaş- Metni tercüme etmek isteyenler şu
ki patron kadın olsun. Açıkçası bu ideoloji tüc-
carlarının gücün nasıl bölüşüleceği konusunda
manız ve sinir bozukluğunuz için para ödü-
yorlar.”
adresten ulaşabilirler:

www.zpub.com/notes/black-work.html
7
Sınıf Savaşı - Ekmeğin Fethi
Tekel İşçileri (Ankara): Bugün ülkenin çeşitli iş kollarında İstanbul (29.09.09) - Mahkeme kararına rağmen işbaşı yaptırılmayan Arçelik işçi-
ve illerinde çalışanların direnişlerine şahit olduk. Öncelikle Te- leri 29 Eylül 2009’da işbaşı yapma ve mahkeme kararının uygulanması talebiyle di-
kel işçilerinin Ankara’da bulunan AKP genel merkezi binası- reniş başlattı. Direniş, Arçelik Genel Müdürlüğü önünde sürüyor.
nın önünde TEKEL’in kapatılması ve kendilerine tanınan 4-C
(Sözleşmeli personel) statüsünü protesto etmek amacıyla baş- Eskişehir (23.09.09) - Eskişehir’de Candy Group’a ait RENTA Fabrşkasında patron
lattıkları 2 günlük eylem bugün polisin saldırılarına maruz kal- sendikalaşmadan rahatsız olduğu için 18 işçiyi işten attı. İşçiler işten atılır atılmaz
dı. İki gündür AKP binasının yakınındaki Abdi İpekçi parkın- fabrika önünde direnişe geçti. İşçilerin direnişi sürerken, fabrikada çalışan diğer iş-
da sabahlayan işçiler bugün AKP binasına yürümek istedikle- çiler de öğlen aralarında direnişteki arkadaşlarını ziyaret ediyor ve her ziyaret pat-
rinde polis barikatıyla karşılaştılar. Yürümekte ısrarlı olan iş- ronu protesto eylemine dönüşüyor. İşçiler işten atılan arkadaşlarının derhal işe dön-
çilere polis biber gazı ile saldırdı. İşçiler, saldırıya “Ölmek var mesini talep ediyorlar.
dönmek yok”, “İş ekmek yoksa barış da yok” sloganlarıyla ya-
nıt verdi. İstanbul (19.08.09) - Esenyurt Belediyesi, 19 Ağustos günü Belediye-İş üyesi 3 iş-
çiyi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. Maddesi’ni gerekçe göstererek işçilerin kıdem
İtfaiyeciler (İstanbul): İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde ve ihbar tazminatlarını ödemeden işçilerin iş akitlerini feshettiğini bildirdi. Daha ön-
görev yapan 5 bin 400 itfaiyecinin 898’nin sözleşmesi yeni cesinde de sendika üyesi işçiler istifa ettirilmek istenmişti. Bunun yanısıra Yakuplu
yılda bitiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Bimtaş Belediyesi’nden Esenyurt’a geçen işçilerin iki yıllık Toplu İş Sözleşmesi gereği ka-
A.Ş. için çalışan taşeron işçiler, sözleşmelerinin bitimiyle işle- zandıkları ve 15 Temmuz 2009 günü uygulanmaya başlanılması gereken maaş zam-
rini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Belediye-İş üyesi it- mı da gasp edilmişti. AKP’li belediye tarafından işten çıkartılan 12 işçi Esenyurt Be-
faiyeciler bugün bir eylem yaparak, kadrolu olmak ve İstan- lediyesi önünde direnişlerini sürdürüyor.
bul itfaiyesinin taşeronlaştırılarak özelleştirilme girişimlerinin
son bulması talebini dile getirdi. Ancak itfaiyecilere polis gaz İstanbul (20.08.09) - Ayzi Moda’da işten çıkartılan işçiler 20 Ağustos’ta direnişe
bombası ve tazyikli suyla saldırdı. Ancak polis saldırısı işçile- geçti. 27 Ağustos’ta ise makineleri almaya gelen icra memurlarını atölyeden içe-
rin yürüyüşüne engel olamadı. İşçilerin kararlılığı sonunda po- ri sokmayan işçiler direnişlerine atölye içerisine taşıdı. Patronun işletmeyi devret-
lis geri adım atmak zorunda kaldı. tiği bir akrabası ile 65 bin liralık senet imzalayan işçilerin direnişleri sürerken 6
Eylül’de bir işletme sahibi Ayzi Moda’ya talip oldu. Yeni talipli ise işçilerin tüm ala-
Demiryolu Çalışanları: KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık cağını hemen ödeyemeyeceğini, şimdilik 25 bin lira verebileceğini kalan borcu da 3
Çalışanları Sendikası (BTS) ve Kamu Sen’e bağlı Türk Ula- ay içinde karşılayacağını belirtti.
şım Sen’in, 16 demiryolu çalışanın 25 Kasım grevine katıldı-
ğı için görevden alınmasını protesto etmek için iki gündür grev İstanbul (03.08.09) - İGDAŞ’ın taşeronu Beypınarlılar Ltd Şti’de çalışan sayaç
sürüyor. Dün gece saatlerinde greve başlayan kamu emekçile- okuma işçileri Haziran ve Temmuz ayı ücretlerinin verilmemesine, asgari geçim
rine polis saldırdı. 25 Kasım grevinin ardından gelen soruştur- haklarının verilmemesine, sigortalarının eksik yatırılmasına, kıdem ve ihbar tazmi-
ma ve cezalara karşı anlamlı bir yanıt olan grev tüm baskı ve natlarının verilmemesine ve maruz kaldıkları keyfi ücret kesintilerine karşı Fatih,
engellemelere rağmen devam etti. Haydarpaşa (İstanbul), An- Zeytinburnu, Bahçelievler, Küçükçekmece ve Avcılar’da iş bırakarak direnişe geçti.
kara, Konya, İzmir, Kurtalan, Adana, Diyarbakır’da iş bırakan İşçilerin çalıştığı şirket Ağustos ayında işini bitirip Eylül’de işi devredecek. Sayaç
demiryolu çalışanları trenlerin kalkmasını engelledi. okuma işçileri 14 aydır, günde 12 saat çalışıyorlar.
Belediye İşçileri (Ataşehir-İstanbul): DİSK / Genel-İş Dudullu, İstanbul (14.05.09) - Organize Sanayi Bölgesi Entes Elektronik firmasın-
Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube, Ataşehir da çalışan OSB-İMES İşçileri Derneği Yönetim Kurulu üyesi Gülistan Kobatan 13
Belediyesi’ndeki toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin uyuş- Mayıs’ta kriz gerekçesiyle işten atılmıştı. Kobatan’ın direnişi devam ediyor.
mazlıkla sonuçlanmasını ve bu süreç içerisinde 47 sendika
üyesi işçinin iş akitlerinin feshedilmesini Ataşehir Belediye- İkitelli, İstanbul (25.06.09) - Parseller bölgesindeki Ağ Tekstil firmasında işten
si önünde gerçekleştirdikleri eylemle protesto etti. Kararlı ol- atılan işçiler 3 aylık maaşları, mesaileri, kıdem ve ihbar tazminatlarını almak için
duklarını vurgulayan işçiler gerekirse greve çıkacaklarını ifa- Tekstil-Sen öncülüğünde direnişe geçtiler.
de ettiler. Eyleme, Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu,
OSİM-DER, Entes direnişçisi Gülistan Kobatan, Deri-İş Baş- Davutpaşa, İstanbul (31.01.2008) - Zeytinburnu İlçesi’ne bağlı Davutpaşa semtin-
kanı Musa Servi, Genel- İş 2 No’lu bölge ve bağlı şubeler de de bir maytap atölyesinde 21 kişinin ölümü 116 kişinin yaralanmasına neden olan
destek verdi. patlamanın sorumlularının yargılanmasını isteyen mağdur aileleri, adalet istemleri-
ne her hafta devam ediyorlar.
Ereğli, Zonguldak (03.12.09) - Tersane işçileri eylemle-
ri, Tuzla’dan sonra Ereğli’de. Bir süredir eylemlerine devam Nişantaşı, İstanbul (04.10.09) - İstanbul Ahali ve LAF (Lise Anarşist Faaliyet)
eden Ereğli tersane işçileri “hakkımızı istiyoruz” diyerek şe- aktivistleri, IMF’nin şirketlerinden biri olan Mavi Jeans’ın Nişantaşı mağazasının
hir merkezine yürüdüler. Tersane önünde eylem yapan işçilere, önünde toplanarak ölüm getiren kotlarını üzerlerinden çıkartıp Mavi Jeans mağa-
diğer taşeron firmalarda çalışan işçiler de destek verdi. İşçiler, zasının içinde attılar. “Bugün burada ölüm saçan kotlarınızı size fırlatmaya geldik.
Zonguldak İl Jandarma Alay Komutanının ara buluculuk giri- Siz daha çok kazanasınız servetinize servet katasınız diye insanları öldürmenize göz
şimine rağmen maaşlarının taksitle ödenmesini kabul etmedi- yummayacağız, imaj uğruna beyazlattığınız kotlarınızı giymeyeceğiz, almayacağız.
ler. 600 işçinin eylemlerini sürdürmesi üzerine tersane patro- IMF’nin şirketi, katil MAVİ.” diyerek eylem yerinden uzaklaştılar.
nu geri adım attı.
İskenderun (26.11.2009) - Silikozis hastalığının 45. kurbanı, demir çelik fabrikası-
Tuzla, İstanbul (09.11.09) - Torgem Tersanesi’nin taşeron- na iş yapan taşeron bir işçi Suat Aksoy oldu.
larından Yet Denizcilik için çalışan 25 işçi, 4 aylık maaşları
ile sosyal haklarının ödenmemesi üzerine 9 Kasım’da Torgem Türkiye-Kürdistan (25.11.09) - Kamu emekçileri Toplu İş Sözleşmesi ve Grev
Tersanesi önünde direniş başladı. 20 Kasım günü Torgem ter- hakkı için bir günlük uyarı eylemi yaptı. Ülke genelinde yüzde 90 oranında iş bı-
sanesinde Varkan Akdeniz isimli gemide çalışan işçilerin üc- rakılırken Okullar, İstasyonlar, vergi daireleri, acil servisler hariç hastaneler, cami-
retlerinin ödenmemesi üzerine ARK GEMİ taşeron şirketinde ler, belediyeler neredeyse tamamen hizmet vermeyi durdurdu. Kent meydanlarında-
çalışan kaynakçılar gemiyi işgal etti. 22 Kasım günü ise işçiler ki eylemlere ülke genelindeki toplam katılım 200 bin civarındaydı. Kamu emekçi-
açlık grevine başladı. Direnişin başladığı ilk gün, tersane pat- lerinin eylemi hemen her yerde muhalif grup veya kurumlar tarafından desteklendi.
ronuyla görüşen Limter-İş Başkanı Cem Dinç, Torgem tersa- Greve halkın desteği de dikkat çekiciydi. İstanbul’da ulaşım zamları boykot edilip
nesi patronunun sözlü ve fiziksel saldırısına uğramıştı. otobüs, metrobüs, vapur gibi araçlara akbil basmadan binilerek grev taçlandırıldı.
Tuzla, İstanbul (16.07.09) - Tuzla’da deri işçilerinin örgütlü- Berlin, Almanya (03.12.09) - Mercedes fabrikasında çalışan 10 bini aşkın işçi, uya-
lüğü dağıtmak isteyen patronlar, işçi kıyımını sürdürüyor. Aka rı grevi yaptı. Almanya’nın Stuttgart kentinde, Mercedes fabrikası çalışanları, Da-
Deri’de sendika işyeri temsilcisi Bayram Ateşoğlu’nun direni- imler yönetimin C-Tipi üretimi 2014’de durdurma kararını protesto etmek için dün
şi sürerken, dayanışma patronlara rahatsızlık veriyor. Aka Deri uyarı grevi yaptı. İşçiler, üretimi durdurarak sokaklara çıktı. Yaklaşık 12 bin Merce-
de 3 işçi daha keyfi şekilde işten atıldı. des işçisinin eylemine Stuttgart’da bulunan Porsche işçileri destek verdi.
Tuzla, İstanbul (02.07.09) - Tuzla Deri Organize Sana- Milas, Muğla (25.07.09) - Maaşını alamadığını ve işten çıkartılmak istendiğini be-
yi Bölgesi’nde bulunan SEGA Kozmetik’te çalışan işçiler 2 lirten işçi, belediye binasında silahlı eylem yaptı. Milas Belediyesi’nin park ve bah-
Temmuz’dan bu yana hakları için direnişteler. Ücretlerini 6 ay- çe biriminde çalışan Haldun Topçu, saat 08.30 sıralarında belediye binasına geldi.
dır ödemeyen patronlarından ücretlerini isteyince işten atılan Belediyeye giren ve giriş kapısının üst kısmındaki balkona çıkan işçi, kendisine ait
işçiler, ilk önce fabrikanın İnsan Kaynakları Müdürü av tüfeğiyle havaya bir el ateş açtı. 4 aydır maaşını alamadığını söyleyen işçi ayrıca
Zübeyir Çakır’ın saldırısına uğradılar. 2 Temmuz’dan işten çıkartılmak istendiğini belirtti. Yaklaşık 45 dakika protestosunu sürdüren işçi-
8 bu yana fabrika önünde bekleyişlerini sürdüren işçi-
ler, karşılaştıkları tüm zorluklara haklarını almakta
kararlılar.
yi, olay yerine gelen Milas Kaymakamı Şahin Aslan ve Milas İlçe Emniyet Müdü-
rü Ömer Faruk Karataş ikna etti. Silahını teslim eden Haldun Topçu, kolluk güçle-
ri tarafından gözaltına alındı.
TUTSAKLARLA DAYANIŞMA
EROL ZAVAR’A VE TÜM HASTA TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!

E rol Zavar son olarak Sincan 1 No’lu olmak üzere, 2001 yılı başından bu yana
F Tipi cezaevlerinde tecrit altında tutulan mesane kanseri hastası bir devrim-
cidir. İzolasyon koşullarında geçirdiği son 8 yıl içinde onlarca kez ameliyat edil-
miş ve vücudundan 50’nin üzerinde kanserli tümör alınmıştır. Sağlığı giderek kö-
tüleşmektedir. İki çocuk babası olan Erol, tüm olumsuz koşullara karşın ‘Ölümle
Randevusu’na gitmemeye kesin kararlı biçimde ve uzun süredir destansı bir dire-
niş sergilemektedir. Otoritenin; kendisi gibi düşünmeyeni yok sayma, tecrit ve hatta
mümkünse yok etme politikasına karşı ‘TUTSAKLAR YALNIZ DEĞİLDİR!’ şia-
rını yükseltiyoruz. Erol’un şahsında; hasta olanlardan başlayarak tüm F tipi tutuklu
ve hükümlüleri için özgürlük istiyoruz.
Belgrad 6’lısına Özgürlük Alfredo Bonano, Yunanistan’da “ban-
Yunan tutsak Theodoros Iliopoulos ile dayanışmak ka soygunu” nedeniyle tutuklandı
adına Belgrad’daki Yunan Konsolosluğuna molotof-
lu saldırı gerçekleştiren Kara İlyas (Cmi Ilija) adlı
anarşist hücre grubuyla bağlantıları oldukları gerek-
çesiyle tutuklanan anarko-sendikalist örgüt ASI’de
B onano ve “Yunanistan’dan bir kişi”, dün
“banka soygunu şüphelileri” olarak tutuk-
landılar. Yunanistan’da TV’ler de haberi doğ-
aktif olarak yer alan anarşistler Rata, Tadej, Ivan, ruladılar. “Mega TV” kanalı, “iyi tanınan 73
Sanja ve Nikola’nın serbest bırakılması için dayanış- Ankara-İstanbul (15.11.09) - 1 Ma- yaşındaki italyan anarşisti ve bir yunanlının”
ma kampanyası başlatıldı. yıs 2009’da anarşistlerin çağrısını yaptı- tutuklanması hakkında isimlerini açıklama-
dan konuştu. “ET TV” de ayrıca tutuklamala-
ğı Cihangir’de bir çok bankanın ve market
Belgrad (03.09.09) - *6 kişilik anarşist bir grup, camlarının ve kapılarının kırıldığı ve poli-
ra dair bilgi verdi. Bonano daha önce de tutuk-
Belgrad’daki Yunan Konsolosluğuna yapılan molo- lanmıştı: 2 Şubat 2003’te, silahlı soygun ve di-
se karşı barikatlar kurulan kutlamalara katıl- ğer “suçlardan” dolayı 6 yıl cezaevi ve 2000
tof saldırısını üstlenen Kara İlyas (Crni Ilija) ile bağ-
lantıları oldukları şüphesiyle gözaltına alındılar. Po-
dıkları gerekçesiyle Ankara Hacettepe Üni- Euro para cezasına çarptırılmıştı. (3 yıl 6 ayı
lis 6 Sırp yoldaşı 3 Eylül’de gözaltına almaya karar versitesi araştırma görevlisi Ulaş Derin ve birinci derecede geçirmek üzere)
vermiş ve Yunan Konsolosluğuna yapılan molotoflu aynı üniversitede öğrenci olan Baran Na-
saldırıyı onların üzerlerine atmaya çalışmaktadır. Po- rin ile Dilay Aydoğan olaylardan 6 ay son- İSYANCI ANARŞİSTLER, ALFREDO
lis sabahleyin bazı insanların mekanlarını ve evlerini ra çeşitli kamera görüntüleri gerekçe göste- BONANNO’YU EYLEMLE SELÂMLADI
aramak ve onların karakola gelip başka nedenlerden rilerek tutuklanmıştır. İstanbul’da Beyoğlu
(ev aramalarına karşı ptotokol imzalmaları çnk ara- Adliyesi’ne sevk edilen ve iddiaları yalan- Kadıköy, İstanbul (22.10.09) - Yunanistan
maların reddettiler)ötürü ifade vermelerini istemiş- layan Derin, Narin ve Aydoğan çıkarıldıkla- devleti tarafından ‘banka soygunu’ gerekçe-
tir. Tutuklu olanların çoğu Belgrad’daki anarkosen- rı mahkemece tutuklanarak cezaevine gön- siyle tutsak edilen, isyankâr teori ve eylemin
dikalist ögüt ASI’de (anarhosyndikalisticka inicija- derildiler. Kamu malına zarar ve polise mu- öncülerinden Alfredo Bonnano, İstanbul’daki
tiva) aktif bir şekilde yer aalmaktadır. Belgrad Böl- kavemetle suçlanan tutklular şu an halen ce- yoldaşları tarafından eylemle selâmlandı. 12
ge Mahkemesi soruşturma hakimi, Ivana Ramić, Ra- zaevinde tutulmaktadırlar. Ayrıca ODTÜ’de Ekim gecesi İstanbul/Kadıköy’deki Yapı Kre-
tibor, Tadej, Ivan Vulovic, Sanja ve Ivan Savic’in 30 okuyan ABD’li anarşist C. W. her yerde ara- di Bankası’na ait bankamatik şubesi, kalaba-
gün tutuklu kalmalarına karar verdi, eğer tutuklu kal- nıyor. Türkiye’den 3 ay önce çıktığı belirle- lık bir isyancı anarşist grubu tarafından tah-
mazlarsa kaçabilecekleri şüphesi olabileceği belirtil- nen C. W.’ye yakalama kararı çıkarıldı. Po- rip edildi. Şubenin yanındaki duvara “FREE
di. Bununla birlikte, beş kişi uluslararası terörizm lis ve güvenlik kamerası terörü son bir kaç BONANNO-BONANNO’YA ÖZGÜRLÜK”
suçuyla itham ediliyor. Devlet savcısı luslararsı te- yılda katlanarak artmaktadır. Polis devle- yazılı, İSYANCILAR imzalı pankartı asan
isyancı anarşistler, bankamatiği tahrip ede-
rörizm suçuyla yargılanmalarını istedi (3-15 yıl ha- ti herhangi bir toplumsal olayda o an kame-
rek çevreye ANARŞİ yazılamaları yaptılar
pis cezası). Yunan konsolosluğuna karşı yapılan mo- ralara takılan herkesi gözaltına alarak fatu- ve şubenin tamamını kırmızı boyayla boyadı-
lotoflu saldırı hakkında ana-akım medya “Crni Ili- rayı yalan-yanlış eninde sonunda birilerine lar. İsyancı dayanışmanın isyancı pratikle ha-
ja” adlı anarşist bir grubun e-mail yoluyla saldırıyı çıkarmaktadır. 1 Mayıs tutuklamalarının ar- yata geçirileceğine vurgu yapan bu eylemde
Yunanistan’da 8 aydır hapiste olan Theodoros Ilio- dından aynı şekilde kamera görüntüleri ge- hedef olarak bir bankanın seçilmesi de siste-
poulos ile dayanışmak için yaptıklarını bildirdikleri- rekçe gösterilerek 6-7 Ekim’deki gösteriler- min efendilerinin Alfredo Bonnano’ya yönelik
ni belirtti. 25 Ağustos’taki olay binanın dış cephesi- de polise havai fişek attıkları gerekçesiyle 6 ‘banka soygunu’ suçlamasına sembolik bir atıf
ne çok az zarar vermiş ve bir cam kırılmıştır. Grubun kişi tutuklandı. anlamı taşımakta. “Banka kurmanın yanın-
açıklaması ana-akım medyaya göre: “Belgrad Anar- da banka soymak nedir ki!” İSYAN, EYLEM,
şistleri” Yunanistan’da Aralık’taki ayalanma sırasın- İstanbul (23.11.09) - 23 Kasım akşamı ANARŞİ! TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!
da tutuklandıktan sonra 46 gün açlık grevi yapan yol- Lise Anarşist Faaliyetten (LAF) Anarşistler;
daşları Thodoros Iliopoulos’un serbest bırakılmasını Sarıyer, Beşiktaş, Şişli, Taksim, Kadıköy, Kadıköy, İstanbul (10.09.09) - 10 Eylül
istiyor. Tutuklu yoldaşlara özgürlük! Devlet baskısı- Üsküdar, Maltepe, Küçükyalı, Bayrampaşa, gecesi LAF (Lise Anarşist Faaliyet) aktiv-
na hayır - Theodoros Iliopoulos ve diğer savaşan tut- Bakırköy semtlerindeki okulların istleri Kadıköy’de bulunan Kenan Evren
saklar ile dayanışma! tabelalarına, duvarlarına ve çevresine Anadolu Lisesi’nin tabelasını değiştirdi. Bir
yazılamalar yaptılar. Okulların bahçeler- paşa yerine katledilen 17 yaşında bir devrimci
ABD (02.10.09) - Jeff “Free” Luers cezaevinden tah- Erdal Eren’in adını yazdılar. Bu durumundan
ine kuşlamalar fırlattılar. Bazı okulların
liye edildi. Jeffrey Luers, Bir araba satıcısını kundak- rahatsız olan okul yönetimi okullar açılmadan
lamaktan & bir petrol tankerini kundaklamaya kal-
duvarlarını ise baştan aşağıya boyadılar.
İnternet sitelerinde lafisyanda.org yaptıkları apar topar tabelayı yerinden söktü.
kışmaktan 22 yıl 8 ay hapis cezası almıştı.
açıklamada; “Çünkü biliyoruz ki yıl (lar)
Kavaklıdere, Ankara (22.10.09) - Anarşi
Arau, İsviçre (14.11.09) - 2 anarşist yoldaş ( P, ve boyunca saçtan başa, ayakkabıdan gömleğe,
Kolektifi Ankara (AKA), 4 Eylül Cumartesi
I ) polis tarafindan nerede ve ne için alındıkları bi- dilimizden düşüncemize, bize sayıp söven gününden beri haksız yere gözaltında tutulan
linmeden gözaltına alındılar. Kısa bir süre sonra ce- eğitici; bugünde tüm yüzsüzlüğüyle bizden 6 ASI (Anarko-Sendikalist İnisiyatif) aktivis-
zaevine gönderilen yoldaşlar tecrit altında tutulmak- sevgi saygı hediye bekler. Biz de beklentile- tine özgürlüklerinin geri verilmesi talebi ile
tadırlar. Tutuklu anarşist arkadaşlarla kontak kurula- rini boşa çıkartmayalım dedik. Sana da deriz 22 Ekim 2009 Perşembe günü saat 09:30’da
mıyor. Haklarında bilgi alınamıyor. Gerici olarak bi- ki; geç kalmış değilsin. Sen her 24 Kasım Ankara’daki Sırbistan Büyükelçiliği
linen Argau Kantonu yöneticileri ve polisi anarşist- da eğiticisinin ellerini öpen, boyun eğen önünde basın açıklaması yaptı.
lere gözdağı vermek için uzun bir süredir baskı uy-
gulamaktadır.
arkadaş; Eğiticine boyun eğme, LAF’ını
söyle!” dediler.
Yapılan açıklamada anarko-sendi-
kalist yoldaşlarla küresel dayanışma
çağrısı yapıldı.
9
A
taerkiye ve medeniyete karşı özgürleşme mücadelesinde silahlı di-
reniş hareketlerinin rolünün (ve kadınların bu hareketlere katılımı-

Bu bir Aşk nın) tamamiyle ‘özcü’ bir bakış açısıyla incelenmesi – örneğin Ro-
bin Morgan’ın sıklıkla alıntılanan çalışması The Demon of Lover (Aşığın
Şeytanı)’da yaptığı gibi – kadın tarihsel (herstorical) revizyonizmin yanıltıcı

hikayesi değil: ve aldatıcı bir biçimidir. Bu yaklaşım, Birleşik Devletler’in güneyindeki köle
sahibi silahlı kamplara Yeni Afrikalı dostları tutsaklıktan kurtarmak için ya-
pılan gerilla baskınlarında başı çeken Harriet Tubman ya da Assata Shakur,
Marilyn Buck, ve Bernadhine Dhorn gibi silahlı mücadeleyi bir taktik ola-
rak coşkuyla benimsemiş ve bundan en ufak bir pişmanlık duymayan kadın-
ların hayatını yok sayar. Bu makale, silahlı mücadeleyi savunmaya çalışma-
yacak (çünkü bizce bunu meşrulaştırmaya gerek yok), onun yerine ataerkinin
kurumlarına karşı şiddet kullanarak mücadele eden birçok grup arasından iki-
si üzerine yoğunlaşacak.
Batı Almanya’da Devrimci Hücreler’in ve Rote Zora’nın Silahlı Müca-
delesinin Kadın Tarihi

Devrimci Hücreler’in (RZ) ilk kez kendini göstermesi, 16 Kasım 1973’te Batı
Almanya’da ITT’ye karşı düzenlendiği saldırı ile oldu. Saldırının amacı bu ço-
kuluslu şirketin Şili’deki Pinochet askeri darbesine verdiği katkıya dikkat çek-
mekti. 1975’te RZ’deki kadınlar, Almanya, Karlsruhe’deki Federal Anayasal
Mahkeme’ye karşı ilk patlayıcı kullanılarak yapılan saldırıyı düzenlediler. Sal-
dırı mahkemenin yeni kürtaj yasasını desteklemesinden bir gün sonra gerçek-
leşti. RZ kadınları, doğal olarak, tüm kadınların bedenlerinin kaderlerini tayin
hakkını ve bunun bir parçası olarak her kadının tam bir kürtaj hakkına sahip ol-
masını talep ediyordu. 1976’da birçok kadın RZ’den ayrıldı ve kendi ayrı grup-
larını kurdu. Her ne kadar bazı kadınlar Devrimci Hücreler’in bir parçası olma-
ya devam ettiyse de, ataerki karşıtı militan feminist grup Rote Zora (Kızıl Zora)
1977’den itibaren özerk ve bağımsız biçimde hareket etti. Bu süreçte Devrimci
Hücreler de odağını Almanya’daki nükleer karşıtı harekete destek vermek için
gizli sabotaj eylemlerine kaydırmıştı. Kızıl Zora ağırlıklı olarak ataerkil kurum-
lara, şirketlere ve tüm dünyada kadınlara baskı uygulayan ve kadınları sömüren
eril cinsiyetçi toplumu temsil eden ve kuran kişilere saldırdı. Porno tüccarları-
na, sex shop’lara, uluslarası kadın tüccarlarına (Asyalı kadınları Batı Alman er-
keklerine “gelin” olarak ithal ederek kar edenlere), zorla kısırlaştırma ameliyat-
ları yapan doktorlara, Doktorlar Birliği’ne (“Bize göre Doktorlar Birliği önlük-

Ataerkinin kurumlarına
lü tecavüz savunucularıdır”) ve doğum kusuruna sebep olan Duogynon’u üre-
ten Schering gibi şirketlere saldırdı. Kızıl Zora’nın gözde taktiklerinden biri
de yasal olmayan sahte otobüs ve tramvay biletleri basmaktı. Kızıl Zora ayrıca

karşı silahlı mücadele


1984’teki barış hareketine bir eleştiri geliştirebilmek için uğraştı. Kızıl Zora’ya
göre barış hareketinin hatası, silahlanma ve kriz arasındaki emperylizm bağla-
mını tartışmak yerine siyasal amaçlarını metrpoldeki barışın korunmasına yo-

B
ğunlaştırmasıydı. Bu bağlam, Üçüncü Dünya’daki sefalet ve toplumsal kesinti-
ler; cinsiyetçilik ve ırkçılıktı.
irçok feminist kuramcı ve aktivist, sal-
dırı ya da savunma amaçlı, fiziksel ya 1990’larda Kızıl Zora
1990’ların ilk yıllarında RZ eylemlerini Batı Almanya’nın göçmen ve mülteci
da sözel olsun kategorik olarak ‘şiddet’e politikaları konusuna yoğunlaştırdı. Köln’deki Merkezi Sicil Merkezi’ne yapı-
karşıdır. Buna neden olarak (kendi içinde son lan saldırı ya da Batı Almanya Göçmen Polisi Başkanı Hollenburg’un yaralan-
ması gibi saldırılar, militan siyasetlerinin kapsamının genişliğini gösterdi. Sal-
derece muğlak bir terim olan) ‘şiddet’in kökeni- dırıya uğrayanlar Almanya’daki ırkçı iltica politikalarından doğrudan sorumlu
nin ataerkil kültür ve ataerkil zihniyet olduğunu olan kişilerdi. Tüm belgeleri, dosyaları ve verilerini imha ettikleri kurumlara ya-
pılan saldırılarda ise niyetleri devlet tarafından denetlenmeyen ya da düzenlen-
ve bir şekilde erkeklerin ‘icadı’ olduğunu gös- meyen bir alan yaratmaktı. 1970’lerin başından itibaren, RZ ve Kızıl Zora ata-
terirler Oysa ki şiddet doğal hayatta sayısız bi- erkil kültürün altyapısına yönelik 200 kadar saldırı düzenledi. Kızıl Zora’nın en
kapsamlı ve başarılı saldırı harekatı, Batı Almanya’nın en büyük giyim üretici-
çimde var olmakta ve yerel eko-sistemlerin den- lerinden olan Adler Şirketi’nin 10 şubesine yerleştirilen yangın bombaları oldu.
gesine önemli biçimde katkıda bulunmaktadır. Şirket Güney Kore ve Sri Lanka’daki fabrikalarda düşük ücretlerle çalışan ka-
dınların ürettikleri kıyafetleri Almanya Federal Cumhuriyeti’nde indirimli fiyat-
Bazı feminist düşünürlerin şiddete ve güç iliş- larla satıyordu. “Güney Kore Adler’deki kadınlar azami çalışma yetilerinin sö-
kilerine yönelik çözümlemeleri dikkat çeki- mürülmesine karşı mücadele ediyorlar ve gündelik hayattaki cinsiyetçilikle sa-
vaşıyorlar. Almanya Federal Cumhuriyeti’nde mücadelelerine destek istiyorlar.
ci olsa da, üzerimizdeki tahakkümü hedef alan Sonuç olarak üç kıtaya yayılmış, anlamsız üretim merkezlerinde, özellikle de
devrimci şiddetin tümüyle lanetlenmesi olduk- Güney Kore ve Sri Lanka’daki Adler’de çalışan kadınların boktan çalışma ve
yaşama koşulları, bildirilerle, etkinliklerle ve Adler’in perakende satış yerlerin-
ça karmaşık olan bir durumun fazlasıyla basit- de yapılan eylemlerle daha çok bilinir oldu. Bu eylemlerde emperyalizm karşıt-
leştirilmesidir. Kadınlar ve erkekler olarak he- lığı pratik olabilir. Yani oradaki (Güney Kore’deki) kadınlarla, buradaki kadın-
ların (Kızıl Zora) mücadelelerinin bağdaşması mümkündü. Biz Üçüncü Dünya
pimiz ataerkil tirani örgüsünün içine doğuyo- kadınları için savaşmıyoruz, onlarla birlikte savaşıyoruz.” (Kızıl Zora’nın Ad-
ruz, bu örgüde bize baskı uygulayanlar bizi si- ler açıklamasından alıntı)
yasal ve toplumsal olarak boyun eğmeye zorla- 1987’de Kızıl Zora ve Berlin’deki kız kardeş grupları Amazonlar (Amazonen)
mak için şiddeti kullanıyorlar ve hepimiz hayat- Batı Almanya’da on tane Adler mağazasını bombaladı ve milyonlarca dolar ha-
sar yarattı. Saldırılar sonucunda Adler, tekstil çalışanlarının taleplerine cevap
larımız üzerinde yeniden hak iddia edebilmek vermek zorunda kaldı. Bu militan direnişin etkili olabileceğine açık biçimde ör-
için umutsuzca yeni yollar arıyoruz. nek oldu. Hem Kızıl Zora hem de Devrimci Hücreler’in yapıları anti-otoriterdi
ve hedef seçerkenki karar verme süreçleri merkezsizleşmişti. Ayrıca her iki-
si de militan doğrudan eylemin devrimci hareketin sadece bir kısmı olduğuna

10 işaret ediyorlardı. “Her ne kadar etki alanı geniş ve kapsamlı siyasal kampan-
yalara ve toplumsal hareketlere katılımımızı militan eylemlerimizle yapıyor ol-
sak da bu eylemler, bildiri ve el ilanları dağıtmaktan, yürüyüşlerden, oturma ey-
lemlerinden, gazete basmaktan, insanları eğitmekten ya da ev işgallerinden li olabildi.” WFB saldırıya geçtiğinde destek bulabildi
daha önemli değiller. Yapılacak eylemleri seçmede hiyerarşik bir sisteme sa- çünkü Vancouver’da kadına yönelik şiddetin pazar-
hip değiliz. Hiyerarşik bölümlenmelerle düşünmek eylemleri ayrıcalıklı bir lanmasına karşı iyi örgütlenmiş ve militan bir kam-
bakış açısıyla değerlendirmeye yol açıyor ve ataerkil düşünce biçimine yak- panya zaten mevcuttu.
laştırıyor.” (1980 yılında Autonomie’de yayınlanan RZ üyeleriyle yapılmış
röportajdan alıntı.) Destek bir sonraki sene Ann Hansen’ın ve Julie
Belmas’ın yargılanma süreçlerinde de devam etti.
Kızıl Zora’nın oldukça militan doğrudan eylemlerinin taktiksel başarısının Her gün yüzlerce kadın ve erkek ellerinde “Ann
nedenlerinden biri, birçok insanın önceden bilgilendirilmiş olduğu ve ilgiyle Hansen Özgürlük Savaşçısıdır, Terörist Değil” yazı-
yaklaştığı konulara eğilmeleriydi. Örneğin Kızıl Zora eylemleri, anarşist ve lı pankartlarla mahkeme merdivenlerinde eylem yaptı.
radikal medyanın cinsiyetçilik, kadınların ezilmesi ve sömürülmesi, kadın- Cezası açıklanmadan önce yaptığı son savunmada Ann
ların bedenleri üzerinde denetim sahibi olma hakları konularında uzun za- Hansen şunları söyledi: “Litton, BC Hydro ve Red Hot Vi-
mandır kamuyounu bilgilendirdiği Batı Almanya’da varolan kitlesel femi- deo gibi şirketler asıl teröristlerdir. İnsanlığa ve dünyaya karşı iş-
nist hareketlere çekici geldiği için geniş destek kazandı. Her ne kadar RZ Kı- ledikleri suçlara rağmen onlara direnenler ve onların kurbanları hapishane-
zıl Zora kadar çok destek kazanmadıysa da, 1987’de Devrimci Hücreler’in deler. Onlarsa yasadışı faaliyetlerine devam etmekte özgürler. Orduları, si-
destekçileri Der Weg Zu Erfolg (Başarıya Giden Yol) adlı stratejilerini, si- lahları, iktidar ya da parası olmayan bizler, bu suçluları dünyayı yok etme-
yasetlerini ve eylemlerini anlatan bir kitap yayınladı. Bir haftadan kısa bir den nasıl durduracağız? İnanıyorum ki, gelecek için en ufak bir umut var-
süre sonra kitap radikal kitabevlerinin raflarında yerini aldı ve 3000 civarın- sa, o da bizim mücadelemizde saklı.” Beklendiği üzere Ann ömür boyu (şu
daki baskının tümü satıldı. anda dışarda) Julie ise 20 yıl hapse mahkum edildi. Cezası açıklanırken
Ann’in eline kendisini ifade etmek için bir şans daha geçti ve bunu mahke-
RZ’nin ve Kızıl Zora’nın birçok eylemi halk desteği olmaksızın bu kadar et- me salonuna gizlice soktuğu bir domatesi hakime fırlatarak değerlendirdi.
kili olmazdı. Kendi başlarına eylemleri onların uzun erimli mücadeleden ya- Domates hakimin tepesindeki perdeye isabet etti ve hakim mahkeme salo-
lıtılmasına neden olabilirdi. Fakat kitle hareketlerinin desteğiyle RZ ve Kızıl nunun nizamını birbirine katacak başka saldırılara davet çıkarmamak için
Zora yer üstü mücadelede etkin olan birçok insan arasında yeraltındaki kim- salondan toz oldu. Mayıs 1983’te uzun süredir yayınlanan anarşist gazete
liklerini ifşa etmeden çalışma imkanı buldu. Kızıl Zora’nın kadın tarihinde Kick It Over (Ona Kafa Tut) Ann Hansen ve Julie Belmas’ın hapishandeki
sadece bir kadın Kızıl Zora’ya üye olduğu için tutuklandı ve delil yetersizli- hücrelerinde yazdıkları bir bildiriyi yayınladı. Makaleyi “Biz Terörist Deği-
ği sonucu aleyhine yapılan suçlamalar düşürüldü. liz” başlıklı bu hapishane bildirisinden bir bölüme son-
landırmak istiyoruz.
Hiçbir Hükümetle Anlaşma İmzalamadım “Feminist hareketi an-
“Doğrudan Eylem”e ve “Kadınların Ateş Tugayı”na layan ya da gerçek ka- “Siyasal olarak bilinçli, çevreci, toprak anaya tecavüz
kısa bir bakış dının ruhunu bilen hiç ve onu tahrip eden ataerkil toplumun iktidar ve kâr hır-
kimse kadınların er- sına meydan okumaya kararlı kadınlar olarak, onların
1982’de Direct Action (Doğrudan Eylem), Wimmin’s Bri- kekleşmek için müca- bizi terörist olarak damgalamasını kabul etmiyoruz.
gade (Kadınlar Tugayı) ya da Vancouver Five (Vancouver dele ettiğini varsay- Bize yönelik suçlamalara dair radikal çözümlemeleri-
Beşlisi) adlarıyla bilinen beş Kanadalı anti-otoriter akti- mak hatasına düşmez. mizi birçok kızkardeşimizin de paylaştığını biliyoruz.
vist, ataerkil, endüstriel medeniyete karşı bir hayli görü- Bu fikir eril zihniyetin Yüzyıllar boyunca otoriteler, direnen kadınlara şiddet-
nür bir dizi gerilla eylemi yaptı. Bu hücreleri oluşturan beş bir buluşudur. Kadın- le karşılık verdi; bizleri “cadı” olarak damgaladılar ve
anarşist- iki kadın ve üç erkek -Kanada devleti tarafından lar bugün de yüzyıllar- yaktılar, şimdi ise bizi “terörist” olarak damgalamaya
1983 yılında yakalandıklarında en mide bulandırıcı savaş dır olduğu gibi kadın çalışıyorlar ve çimento mezarlarda yakmaya çalışacak-
suçlularından, çevre düşmanlarından, çocuk ve kadın is- olma özgürlüğü için lar.
tismarcılarından bazılarını temsil eden endüstrilere karşı mücadele ediyorlar.”
düzenlenen birçok gizli saldırıyla suçlandılar. Devlet ve onun medyası, insanların isyancı ruhumuzla
Yakalandıktan sonra bu anarşistlere karşı yapılan en cid- Anne B. Hamman bağlantı kurmasını engelleyip bizden korkmalarını sağ-
di suçlamalar, hepsi kitlesel protesto eylemlerini destek- lamak için bizi “fanatikler” olarak göstermeye çalışı-
lemek amacıyla yapılan üç bombalama olayıyla ilgiliydi: yor. Bu toplumun liberalliğinin, kurumların, yasaların
Bunlar, Toronto yakınlarındaki Cruise füzesi parçaları üreten Litton Sistem- ve yalanların arkasındaki yöneticilerin ve tecavüzcülerin hasta yüzünü sak-
leri tesislerine, British Columbia bölgesi yönetiminin Vancouver Adası’nda lamasına izin vermemeliyiz. İster nükleer santraller ve nükleer silahlar yo-
başlattığı çevre üzerinde yıkıcı etkileri olan Cheekye-Dunsmuir projesine luyla olsun, ister endüstriyelleşme, hapishaneler ve gündelik hayatımızda-
ve tecavüz,kadın ve çocuklara karşı vahşetin diğer biçimlerini yücelten vi- ki cinsel terörizm yoluyla, sürekli onların şiddetinin tehdidi altındayız. Sal-
deo kasetlerin satıldığı Vancouver’daki Red Hot Video dükkanlarına yapı- dıkları korkuya karşı cesur olacağız ve onların kâr hırslarına kadın savaşçı-
lan saldırılardı. Ayrıca Beşli, saldırılarını finanse edebilmek için bir Brinks ların kararlılığı ve gücü ile meydan okuyacağız. Dünyayı kâr hırsının yıkı-
zırhlı aracını çalma teşebbüsü (bu olay hiç gerçekleşmedi) ve diğer bazı si- cılığından kurtaracak ve gelecek nesillerin hayatta kalmasını sağlayacak bir
lahlı saldırılarla suçlandı. direniş hareketinin geliştiğini göreceğiz.
Bu eylemlerin her biri tamamlayıcı oldukları yer üstü kampanyalara des- Bu toplumda, sürekli çatışmadan ve direnmeden “özgürleşmiş” bir kadın
tek olacak çok önemli elle tutulur sonuçlar doğurdu: 1982’de Toronto fab- olmak imkansız. Fakat bu çatışma ve direniş sorunun kapsamına dair bir bi-
rikaları bombalı saldırıyla kısmen tahrip edilmeden önce Kanada Litton linç tarafından şekillendirilmediğinde, çabalarımız yönünden sapacaktır ve
Sistemleri’ne karşı oturma ve sivil itaatsizlik eylemleriyle kitlesel bir müca- anlamsızlaşacaktır. Kadın hareketi sadece bir konu etrafında bir mücadele
dele yürütülmekteydi. Saldırı sonrasında Litton’un Cruise füzelerinin NATO olamaz; ekolojik mücadeleyi, yerli halkların direnişi ve anti-emperyalist öz-
ve Birleşmiş Devletler tarafından geliştirilen ileri bir modelinin güdüm sis- gürleşme hareketlerini de benimsemelidir çünkü bizi tahakküm altına alan
temini üretmek üzere imzaladığı anlaşma feshedildi ve şirkete karşı yapılan ataerkil kurumlar aynı zamanda hayvanları, yerli halkları, üçüncü dünya
eylemler yoğunlaştı. haklarını ve yeryüzünü de tahakküm altına almaktadır.”
Fakat bizim bu makale bağlamında asıl incelemek istediğimiz eylemler, Di-
rect Action’ın iki üyesi Ann Hansen ve Julie Belmas’ın kurduğu Kadınların Güç ve direnişle
Ateş Tugayı tarafından Vancouver şehrindeki üç Red Hot Video mağazası- Daima kız kardeşliği tavaf ederek
na düzenlenen yangın bombası saldırıları. (Red Hot aslında korsan hard-core Ann Hansen , Julie Belmas
porno filmlerinden bir katalog oluşturan Amerikalı bir mağazalar zinciriydi.)
Bu eylemler ataerkinin fiziksel tasfiyesinin en az kafalardaki tasfiyesi kadar Bir kere daha tekrarlamak gerekirse bu makale geniş kapsamlı olmaktan
önemli ve gerekli olduğunu hatırlatması açısından incelenmeye değer. Ka- çok uzak. Kadın tarih, özgürleşme mücadelelerinde şiddeti kullanmış ve
dınlar Tugayı başarıya giden yolu yangın bombalarıyla aydınlattığında, ka- devrimci şiddetin “erkeğe ilişkin” olduğunu söyleyerek onu zayıflatmaya
dın grupları Red Hot zincirine karşı altı aydır süren bir kampanya yürütmek- çalışmanın ne kadar boktan olduğunu ve kadınları aşağıladığını söyleyen
teydi. Birkaç hafta içinde farklı görüşlerden bütün kadın grupları eylemi an- güçlü ve cüretkar sayısız kadınla doludur. Siyasal tahakküm ancak dire-
ladıkları ve eyleme sempati duyduklarını açıklayan bildiriler bastılar, bölge- nişle sonlanacaktır, ve bu direniş sıklıkla “şiddet”li bir hal almak zorunda
deki 12 merkezde eylemler düzenlendi ve “bir sonraki hedef” olmaktan kor- kalır. Tüm gerçek özgürlük savaşçıları – kadın ya da erkek - bir noktada
kan altı porno dükkanı kapandı, taşındı ya da mallarını geri çekti. bunu fark edecektir ve zamanlarını anlamsız felsefi tartışmalarla harca-
Kadınların Ateş Tugayı (WFB) eylemlerinin başarısı, yürütülen kamuo- mak yerine hepimizin üzerindeki baskıyı yıkmak için çaba harcayacaktır.
yu kampanyasıyla iyi bütünleştirilmiş olmasından ve onları tamamlama-
sından kaynaklanıyordu. İki haftada bir çıkan otonom haber bülteni B. C. * Ann Hansen ayrıca “Doğrudan Eylem: Bir Kent Gerillasının
Blackout’un da söylediği gibi “WFB’nin eylemi, birçok grubun ve bireyin Anıları” (“Direct Action: Memoirs of an Urban Guerrilla”) adlı
aylardır yaptığı kendi kendilerini eğitme, araştırma, ilişkiler kurma, yetkili- bir kitap yayınladı. Kitabı AK Press kataloğundan postayla sipa-
lere baskı yapma, konuyu belgelemeye yönelik; kısacası etkili ve aşağıdan riş edebilirsiniz.
örgütlenen bir hareketin temelini kuran hummalı çalışmalar sonucunda etki- ** Bu makale Disorderly Conduct’ın beşinci sayısında yayınlandı.
11
Hayvan Kurtuluşu
gür olmalı. Tartışmayacağız. Bütün hayvanların,
Salt Lake City, ABD (23.11.09) - Utah insanlar olmaları gerektiği gibi özgür olduklarını
Üniversitesi’nin Hayvan Araştırma Merke- görene dek eylemlerimize devam edeceğiz. Ve
zine ait sayısız taşıtın egzoz borusu çeşit- hayvanların acı ve ızdırap çekmesine sebep olan
li şeylerle tıka basa doldurularak sabote edil- herşeye saldırmaua devam edeceğiz, hiçbir ey-
di. Olayın ardından kendilerine Hayvan Kur- lem diğerinden önemsiz değildir. Hayvanlar on-
tuluşçu Öğrenciler adı veren bir grup yayınla- ları nasıl desteklediğinize bakmaz, sizi diğer in-
dığı bildiride geri geleceklerini ve gelecek se- sanlar gibi yargılamaz; onlar için tek önemli şey
fer yapacaklarının telafisi olmayacağını belir- özgür olmalarıdır, ve onları özgürlüklerine ka-
terek Üniversite yönetimini tehdit etti. vuşturmak için yapılacak en iyi şey susup hare-
İspanya (06.11.09) - Barry Horne’un kete geçmektir.
ölüm yıldönümünde İgualdad Animal’s Çek Cumhuriyeti (16.10.09) - 10 tavuk an-
Open rescue Team Zamora’daki bir çift- lamsız acılardan ve anlamsız ölümlerden kur- İstanbul (27.11.09) - 4 gün süren Kurban (!)
likten 4 koyun kurtardı. tarıldı. Yeni ve emniyetli evlere nakledildiler. Bayramı’nda yüzyıllardan beri ezberlerini bo-
Artık önlerinde uzun ve dolu dolu bir hayat zamayan insanlar, hayvan boğazlayarak ibadet
İngiltere (05.11.09) - Geçen ay Kümes yok; çünkü vücutları hemen büyüsün ve daha ederken bizler de “bayram” denilen katliam gün-
Hayvanları Özgürlüğü Örgütü olarak İn- fazla etleri olsun böylece insanlar daha faz- lerinden çıkar sağlayan kurum ve kuruluşların
giltere nin güneyindeydik, hindileri ve ta- la kazanç sağlasın diye genomları yok edildi. İstanbul’un farklı köşelerine asmış olduğu olan
vukları kurtardık. Farklı durumlarda 33 Buna rağmen, bu yeni ortamlarında daha iyi afiş ve reklamları tahrip ediyor ve “KURBAN
hindi, 100 tavuk ve bir 30 hindi daha o ka- olacaklar. Güneşin, temiz havanın ne olduğu- CİNAYETTİR” yazılaması yapıyorduk. Hay-
ranlık iğrenç kokan kafeslerden kurtarıl- nu görecekler. Mesajı yayın. van Özgürlüğü İnisiyatifi
dı ve yeni yuvalarına kavuşturuldular. İs-
tediğimiz zaman çiftlikleri ziyaret etmeye İspanya (01.11.09) - Birkaç ay önce Venison İstanbul (14.11.09) - 16 Ekim sabahı, İstan-
devam edeceğiz ve orada esir tutulan hay- deer adında Marugan, Segovia’da bulunan bir bul Büyükşehir Belediyesi’ne ait Hasdal Geçici
vanlara yeni yuvalar bulacağız, bu eylem- şirketin restaurantlara ve kasaplara satmak Hayvan Bakımevi’nde, kapalı kapılar ardında,
lerimiz merhamet ve suçluluk hissi bulun- için geyik yetiştirdiğini öğrendik. Buna ek 70’ye yakın yavru köpek, müşahede altına alın-
mayan bu türcü dünyadaki soykırım ve ız- olarak bu geyiklerin bazısı av sahalarında av- madan, doğrudan belediye veterinerlerinin ken-
dırap sona erene dek devam edecek. Bu lanılsınlar diye geyik nüfusunu artırmak için di yöntemleriyle (!) acımasızca öldürüldü. Kö-
güzel canlılar hayat boyu onlara merha- kullanılıyordu, diğerleri de deneylerdekulla- peklerin öldürülme gerekçesi ise, kuduz şüphe-
metle davranacak yeni yuvalarına kavuş- nılmak üzere Toledo’daki bir hastaneye gön- lisi olmalarıydı.
tular. Artık hayatlarını zulümden uzakta deriliyordu. Bütün hayvanların açı çekme ka-

1
yaşayabilecekler. pasiteleri olduğuna ve reddedilmesi mümkün 4 Kasım Cumartesi 2009’da Hayvan Özgür-
olmayan belli haklara sahip olduğuna inanı- lüğü İnsiyatifi’nin çağrısıyla bir araya gelen
İtalya (04.11.09) - Max &Co’ya bir sürü yoruz. Belki de bunların en önemlisi bir kay- Hayvan Hakları savunucularının oluşturduğu 60
kırmızı boyanın yanı sıra bir de mesaj bı- nak olarak kullanılmamak hakkıdır. Bu ge- kişilik grup katliamın yapıldığı Hasdal barına-
rakıldı: MMFG=BAŞBELALARI. Bu yikler bir gıda kaynağıymış gibi, öldürmek- ğında katliamı protesto etti.
eylem Barry Horne adına yapıldı ve Ser- ten zevk alanlara, deney yapmayı sevenlere
gio Maria Stefani’ye adandı. FLA aitlermiş gibi sömürüldüler. Şüphe yok ki Ve- Devlet, insan hayvan ayırt etmez katleder pan-
nison deer her türden hayvan sömrüsünün bir- kartı taşıyan, katledilen köpekleri simgeleyen
Yeni Zelanda (02.11.09) - Dünya Vegan biriyle ne kadar alakalı olduğunu ve eşit de- kırmızı boyalı tişörtler giyen ve kendilerini zin-
Günü’nü kutlamak amacıyla Auckland’da recede karşı çıkılması gerektiğinin bir örne- cirleyen eylemciler barınağa doğru yürüyüşe
et endüstrisiyle para kazanan Helal et ka- ği. Haftalarca bu yeri araştırıp çiftliğe gerek- geçtiklerinde barınağa 50 metre kala jandarma
saplar, yem dükkanı, balıkçılar ve kebap li ziyaretleri yaptıktan sonra 30 Ekim gecesi barikatıyla karşılaştı. Jandarma barikatının önü-
et kamyonu kapıları yapıştırıcı ile yapıştı- Marugan şehrine doğru yol aldık, amacımız ne geçen anarşist eylemciler kendilerini zincirle-
rılarak sabote edildi. türcü işadamı Javier Martin’in kendilerinden yen grubun barikatının yanından geçmesini sağ-
Et cinayettir. Yaşasın ALF çaldığı özgürlüğü geyiklere geri vermekti. 3 lamaya çalıştı. Eylemcinin direnicini gören jan-
saatten fazla tel örgüleri kestik, jeneratörü ve darma barikatı açmak zorunda kaldı.
İtalya (27.10.09) - 24 Eylül’de gelen arazi aracını sabote ettik. Duvarın yarısından
e-mail: italya’daki zoolandia petshopu- fazlasını yıktıktan sonra geyikleri bir çok ka- Kara, kara/yeşil bayraklar taşıyan ve barınak
nun kapıları yapıştırıcılarla kullanılamaz çış yoluna doğru sürdük. En azından 50 ta- önüne geldiklerinde “Köpek mezbahasına gi-
hale getirildi. nesinin özgürlüğüne kaçtığını biliyoruz. Sa- der” ve Devlet, insan hayvan ayırt etmez katle-
nırız şafak vaktinde daha bir çok geyik açık der yazan pankartları barınağın çitlerine asan ey-
İtalya (29.10.09) - Cumartesi öğleden alanlara dönmelerini engelleyecek bir du- lemciler “Kuduz devlet hesap verecek!”, “Hay-
sonra eylemciler Viale Certosa’daki La var olmadığının farkına varmıştır. Ama eğer van Düşmanı Katil İBB”, “Yaşasın hayvan öz-
Rinascente bölümüe girdiler, amaçla- içerde geyik kaldıysa, onlar için geri dönece- gürlüğü”, “İnsana, hayvana, gezegene özgür-
rı şaşkın şaşkın bakan müşterilerin gözü ğiz. Bu özgürleştirme eylemini hayatını 5 Ka- lük!”, “Toplama Kampları Kapatılsın”, “Gesta-
önünde yerlere kova kova dışkı bırakmak sım 2001’de hayvan özgürlüğü uğruna yaptı- po Kadir” sloganları atarak barınağın önünde ya-
ve satılan malların üstüne fırlatmaktı.Bu, ğı açlık grevinde kaybeden yoldaşımız Barry pılan basın açıklamasının ardından katliamı sim-
şirketin kürk satmayı bırakma sözünü ye- Horne’a adıyoruz. geleyen kırmızı boyaları barınağın girişine dök-
rine getirmemeleri üzerine bırakılan bir tüler ve katledilen köpeklerin fotoğraflarını bo-
mesajdır. Meksika (02.11.09) - 30 Ekim Cuma akşamı yanın içerisine yerleştirdiler.
RVN hücreleri yeniden eylem yapmaya karar
İngiltere (31.10.09) - HLS müşterisi Ast- verdi. Bu sefer sabotaj yapmadık, aslında bu Eylem bitiminde kimi eylemciler barınağın içe-
ra Zeneca çok uzun zamandır paçayı iyi sefer 30 santimetreden fazla olmayan bir ka- risine girererek yanlarında getirdikleri yiyecek-
kurtardı. Cadılar Bayramının ilk saatle- fes içerisinde kitli tutulan bir tavşana özgürlü- lerle köpeklerin karınlarını doyururken, kimi ey-
rinde MFAH grup mühendislerinden biri- ğünü kazandırdık, artık bu tavşanın diğer hay- lemciler de barınağın içerisinde bulunduğu tesis
si olan Robert J Baxendine ve eşi Ruth’un vanlarla beraber yaşayacağı biryeri var. Tav- etrafına, güvenlik kulübesine, tabelalarına ve bir
evini ziyaret etti. İkisinin de araba- şan keyfi isteyince hayvanları bir kenara ata- iş makinasına “Katil İBB”, “Hayvanlara Özgür-
sı boya şeritleriyle kaplandı, las- bileceğini düşünen bir antroposentriste ait- lük”, “Kurban mezbahasına gider” ve “Anarşi”
12 tikler patlatıldı. Acaba sırada kim ti, hayvana bir evcil hayvan gözüyle bakıyor-
var? du- oysa bu tavşan da diğer canlılar gibi öz-
yazılamaları yaptılar, tesisin duvarlarına ve ta-
belalarına boya bombaları attılar.
Anti-Polis guncunun banka memuruna yaklaşa-
rak bunun bir soygun olduğunu söy-
lediğini banka memurunun soygunu-
nin olay yerine hızla yetişmesi yangının tüm eve
yayılmasını engelledi (...)

Winona, ABD (29.11.09) - Çekiç taşıyan bir nun dediklerini yaptığını, daha son-Berlin, Almanya (21.06.09) - Buch’da bulu-
adam Winona’daki Target mağazısına büyük nan bir bankanın camları sabahın erken saatle-
ra yaya bir şekilde bankadan kaçtığı-
hasarlar verdi. Daha sonra polisle dövüşen rinde kırıldı. Bankadaki bir çalışan polisi arayıp
nı belirtmişti. bankanın camlarına bir kaç taş atıldığını ve gra-
kişi mağazada onları kovaladıktan sonra tu-
tuklandı. fitiler yapıldığını bildirdi. Güvenlik güçleri ola-
Niles, ABD (18.11.09) - Polis 3 si- yı soruşturuyor.
Exarchia, Yunanistan (29.07.09) - Kendile- lahlı soyguncunun alüminyum dolu
rine anarşist diyen bir grup Cumartesi günü bir römorku soyduklarını ve 80,000 Berlin, Almanya (21.06.09) - Teutoburger mey-
Atina ve Piraeus’da bir dizi kundaklama sal- dolar değerindeki malı kendi evleri- danına yakın Fehrberlinnerstr. 90’da inşaa halin-
dırısı gerçekleştirdiler. Saldırılarda yarala- ne götürdüğünü berlitti. deki bir binaya saldırıldı. Dış cephe renkli boya-
nan olmazken polis ve şirketleri hedef alına- larla boyandı ve bir kaç pencere kırıldı.
rak büyük ölçede zarar verildi.. Yaklaşık 100 Iraklio, Yunanistan (02.12.09) -
genç Cumartesi günü Atina’nın merkezinde- Cretan limanında bulunan Pancretan Hamburg, Almanya (05.07.09) - Almanya’da
ki Exarchia semtinde bulunan ana muhalefet Bankasına ait bir ATM’den 90,000 Autonome adlı sol grubun her yıl düzenli ola-
partisi PASOK ofislerinin yakınlarındaki bir rak yaptığı ‘Kaos Günü’nde bir kent felç oldu.
euro çalındı. Polis Anogeia yakınla- Hamburg’ta bin kadar Autonome gösterici ken-
çevik kuvvet birim merkezine molotoflarla
saldırdı. O sırada, 20 genç Atina’nın Aghios
rındaki Psiloriti dağ köyünde içeri- tin ortasına yürüyerek önlerine gelen arabala-
Dimitrios banliyösündeki bir otobüs garında sinde hırsızların kullandığını düşün- rı, çöp arabalarını, dükkanları gelişi güzel ateşe
bulunan 3 otobüsü tahrip ettiler. Daha sonra, düğü malzemelerin bulunduğu iki verdi. Alman yetkililer olay yerine bin 800 po-
yaklaşık 16:30 gibi, merkezi Patission cadde- kamyon buldu. Soyguncular henüz lis göndermesine rağmen olayların önüne geçile-
sindeki bir seçim anketi şirketinin ofisinin gi- bulunamadı. medi. Çatışmalarda 27 polis memuru yaralanır-
rişine konulan ev yapımı bir patlayıcı patladı. ken, 67 gösterici de gözaltına alındı. Polis göste-
Benzer bir bomba bir saat önce Piraeus Sanat Sermayeye Karşı ricileri tazyikli suyla dağıtmaya çalıştı. Protesto
ve El sanatları Meslek odasının girişinde pat- gösterisi yapanlar polis arabalarını da ateşe ver-
ladı. 13:30’da Atina’nın Ambelokipi semtin- Servet Düşmanları di. Olaylar karşısında çaresiz kalan Alman poli-
sinin yapabildiği tek şey yanan polis aracını sön-
de bulunan başka bir seçim anketi şirketinin
önüne konulan bombanın sokakta yaşayan bir Vandalizm dürmek oldu.
kişi tarafından görülmesi üzerine yetkililere
haber vererek patlamasına izin verilmedi. Boulder, ABD (23.11.09) - Hill Üniver-
sitesinin bulunduğu semt sakinleri van-
Mültecilerle Dayanışma
Paris, Fransa (12.08.09) - Fransa’nın baş- dalların geride bilinen zararların ötesin-
kenti Paris’in banliyölerinden Bagnolet’de de hasar bıraktıklarını söylediler. Polis Sınırlar Bölücüdür!
hafta sonunda polisten kaçan 18 yaşındaki bir bu haftasonu yedi vandalizm ihbarı aldı-
gencin motosikletiyle kaza yapıp ölmesinin ğını belirtti. Bir grup insanın bir park işa- Almanya (03.12.09) - Almanya devleti, geçici
ardından sokağa dökülen gençler polisle ça- retini alıp kilisenin cam kapısının için- oturma izni bulunduğu halde kalıcı oturma izni
tıştı ve 29 aracı yaktı. Pazar gecesi başlayan den attıkları, başka bir yerde de park ha- için gerekli şartları yerine getiremediği için 29
olaylar, önceki gece de devam etti. Polise mo- lindeki bir araca 100 kiloluk büyük bir bin 244 kişinin sınırdışı edileceğini açıkladı.
lotof kokteyli atan gençlerden 9’u gözaltına kaya parçası atıldığı söylendi. Bir ev sa-
alındı. Polisle çatışan gençler ve yanan araç- hibinin bahçe mobilyası çalındı. Araçla- İzmir (9 Eylül 2009) - İzmir’de Midilli
ların görüntüleri, 2005 yılında Fransa’nın bü- ra verilen hasarın miktarı 500 $ ile 1500 Ada’sında bulunan Pagani mülteci kampının ka-
yük kısmına yayılan isyan hareketini hatırlat- $ arasında değişiyor. panması için gösteri yapıldı. Türkiye ve diğer ül-
tı. 2005’teki olaylar, Bagnolet yakınlarında- kelerden katılan aktivistler, Alsancak Kıbrıs Şe-
ki bir bölgede polisten kaçarken bir elektrik Naperville, ABD (23.11.09) - Yapay
hitleri caddesi boyunca pankartlarıyla Yunanis-
santraline giren Kuzey Afrika asıllı iki gen- çim 750,000 $’a mal oluyor. Şimdi,
Napeville’deki okul yöneticileri sprey tan Konsolosluğu’na kadar yürüyüp; yüze yakın
cin ölümüyle başlamıştı. Pazar günkü olay- türkçe ve inglizce; Pagani hapishanesi ve hapis-
da ölen gencin göçmen olup olmadığı açık- boyaylı vandalların yarattığı dağınıklı-
ğı temizlemenin neye mal olduğunu an- hanenin içindeki yaşamsal durum hakkında bil-
lanmadı. Bazı görgü tanıkları, polisin gencin gi veren el ilanları dağıttılar. Afişin üzerinde üç
motosikletine çarpıp kaza yapmasına yol açtı- lamaya çalışıyor. Yapay çimlere resmi
çizilen Kuzey Naperville’nin maskotu farklı lisanla; kimse illegal değildir (ingilizce),
ğını iddia ederken, polis bu iddiayı yalanladı.
olan bir Sibirya Kurdunun üzerine çeşitli herkes için hareket özgürlüğü (türkçe), Pagani
Soygun boyalarla yazılamalar yapıldı. Vandallar
vergi mükelleflerini destekleyen projeye
hapishanesini kapatın (yunanca); yazılıydı. Yu-
nan Konsolosluğu’nun önüne varmak üzereyken
binlerce dolarlık zarar verdiler. aktivistler; Pagani kapatılsın, hareket özgürlü-
Buffalo Grove, ABD (28.11.09) - Hır-
sızlar müşterilerin işlemlerini kamera- ğü herkesin hakkıdır, kimse illegal değildir; slo-
Ross Township, ABD (19.11.09) - İki
ya aldıktan sonra bir ATM’den 70,000 ganlarını değişik dillerde haykırdılar. Konsolos-
kardeş bazı Allegheny Vilayetinde bulu-
$ çaldı. İki hırsız daha sonra geri dönüp nan 200’den fazla aracın tahrip edilme- luğun önüne gelindiğinde konsoloslukta çalışan
kayotlardaki bilgileri kullanarak çeşit- sinden ve en az 50,000 dolarlık zarar ve- birisi konsolos için yazılı mektubu aldı. İki akti-
li hesaplardan 70,000 $’dan fazla para rilmesinin ardından tutuklandılar. Polis vist Pagani’nin kapanması için konsolosla yüz-
çektiler. 25 yaşındaki Matthew Snyder ve 24 ya- yüze görüşmek istedi. Çalışan kişi bunun için
şındaki Scott Snyder’in Ross Township, konsolosla görüşmesi gerektiğini söyledikten
Güney Windsorp, ABD (29.11.09) - Avalon, Ben Avon ve Bellevue’de tah- sonra konsolosluk aktivistlerin önünde kapandı.
Polis bir alışveriş merkezindeki kuyum- rip edilenlerle birlikte Batı View’deki 70 Bu yunan otoritenin cevabıydı. Bu esnada yir-
cuyu tarumar eden ve belirsiz miktarlar- aracı da tahrip ettiklerini belirtti. miye yakın sivil polis meydana çıktı ve aktivist-
daki mücevheri alıp kaçan dört hırsızı lerin videolarını çekmeye başladılar. Yarım saat
Berlin, Almanya (22.06.09) - Thaerstr./ sonra aktivistler gösterilerine konsolosluğun
arıyor. Zur Borse, Prenzlauerberg’da bulunan
tam karşısında bulunan çimlerin üzerine serdik-
bitmemiş lüks bir evin çatısı otonomla-
Nashville, ABD (23.11.09) - Polis 315 leri afişin etrafına oturarak devam ettiler.
13
rın öfkesine hedef oldu. Molotof Cumar-
Deaderick caddesinde bulunan Regions tesi gününü Pazar gününe bağlayan gece Ardından bir otobüs dolosu çevik kuv-
Bankasını soyan kişiyi arıyor. Polis soy- atıldı. Komşuların çabukluğu ve itfaiye- vet geldi. Polisler tüm aktivislerin kim-
lik kartlarını kontrol etti.
Anarşizm Üzerine Düşünmek
Bir grevden ne elde edilebilir:
bir çok yönden kusurlu olsa da, içerisindeki akti-
viteler gerekli olduğu kadar eğiticidir.

Esasen, anarşistler işyerimiz dahil hayatlarımızın


bir çok yönünde demokratik kontrole inanırlar.
Bir grevin kısıtlı hedefleri varken, bizler eninde
sonunda işyerini ele geçirmeye veya kendi kendi-
ne yönetime dair kısıtlı taleplerin ötesine geçme-
yi arzuluyoruz. Grevler bu yüzden güveni ve ko-
ordine karar verme-uygulama için gereken bece-
rileri geliştirmek için önemlidir.

Kendi kendine yönetim tüm işçiler için girdi fır-


satı yaratır ve bu nedenle karar alma güçlerinin
bir kaç kişi tarafından tekelleştirildiği ve kendi
çıkarına kullanıldığı kapitalizm altında işyerine
*Visteon Fabrikasının İşgali* karşı olarak geniş beceri ve deneyim alanı sağlar.
Eninde sonunda, işçilerin iş yeri kontrolü işçile-

B
u, grevcilerin kafalarında anarşist hedefler ol- rin karar alma sürecine katılım yeteneklerini ge-
duğu anlamına gelmiyor. Çünkü öyle değil. liştirmelerine fırsat verir.
Fakat kolektif eylem bir grevi kazanmak için
tek yoldur - bu nedenle işçilerin durumunun mantığı: Onlar hiyerarşik olarak örgütlenmiş çalışmanın
üretimde kolektif eylem, mücadelede kolektif eylem; doğasında istenen çoğu kez monoton-alışılmış
bizi anarşist bir yöne doğru götürür. Ve mücadelede görevlerine odaklanmak yerine kendi işyerlerin-
insanların fikirleri değişebilir. Kendi yaşamları üze- deki çeşitli süreçlerin nasıl işlediğini öğrencekler.
rindeki kontrolü alabilme yeterliliği anlamında kendi- Grev gibi kolektif eylem yapmak sürecin önem-
lerine güveni elde ederler. li bir parçasıdır.

Bu, greve giden ve polisin tarafsızlığına ve seksist fi- *İşçilerin Dayanışma Hareketi (WSM) -*
kirlere inanan bir çok işçinin mücadeledeki deneyim- İrlanda’daki Anarşist-Komünist Organizasyon
lerle bu fikirlerle karşılabilirler... Bu sadece patron-
larla ve devletleriyle etkili bir mücadeleyi yükseltme- Çeviri: u.
ye kadir işçi kitlelerinin kendi kendine aktivitesidir.”

Bu yüzden, bir işçinin sendikaya katılması en azından


bir derece patronlarından daha farklı çıkarlara sahip
olduğunu fark etmesi anlamına gelir. Sendikalı işçiler
kendi çıkarlarını savunmak için sınıf çizgisinde örgüt-
lenmek zorunda olduklarını anlamaktadırlar. Bizler
bu organizasyonun işyerindeki sömürüye yanıt olarak
doğrudan eylem formu alması gerektiğini ve grevlerin
bunun mükemmel örnekleri olduklarını savunuyoruz.

İşçiler grev yaptıklarında, bu işçi sınıfının politikacı-


lara veya devletin endüstriyel ilişkiler organlarına bel
bağlamadan kendi kendine yardımlarını gösterir. Bu
bir amaç için çabalayıp kazanmak adına koordine
14 çalışmanın faydasını öğretir ve sınıfımız içerisin-
de güveni inşaa eder. Bu nedenle, sendikalarımız
Feminist Sağlık, İzmir :
Şifa ve Bitkiler Na-Mekan Açıldı...
Y irminci yüzyılın ikinci yarısında kadın özgürlüğü hareketinin bir par-
çası olarak kadınlar bir araya gelip, tıp seçkinlerinin kadın sağlığı ve
kadın hastalıkları konularındaki tutumlarını sorgulamaya başladılar.
Ataerkil kilise ve devlet düzeninin yükselişinin bir parçası olan erkek ege-
men tıp camiasının Avrupa’daki geleneksel şifa yöntemleri üzerine etkileri-
ni incelediler.
Bu yeni tıbbın iyice yerleşmesi için, o zamana kadar sağlık konularının ana
kaynağı olmuş kadın şifacıların bilgisi, becerileri ve otonomlukları ikinci de-
receye itilmeliydi. 14. ve 15. yüzyıllardaki cadı avları sırasında, binlerce ka-
dın, hastaları tedavi edebildiği, kadınlara doğum kontrolü ve bebek düşürme
gibi konularda yardımcı ve bebek doğururken destek olduğu için yakılmıştı.
Kadınlar ayrıca sömürgecilik ve emperyalizmin sonucunda yerlilerin şifa uy-
gulamalarının nasıl yerle bir edildiğini (ve edilmeye devam edildiğini) de in-
celemişlerdi.
Kadınlar, kadın özgürlük hareketinin temelinde yatan genel bilinç artışı grup-
ları gibi bu konuda da kendi kendine yeten küçük gruplar ve klinikler oluş-
turmuştu ve bu ortamlarda sağlıkla ilgili deneyim ve birikimlerini birbirleriy-
le paylaşıyorlardı. Böylece sözde uzmanlar tarafından yok edilmiş veya önü-
ne geçilmiş bilgiyi yeniden talep etme ve var olan sağlık nosyonlarıyla mü-

A
cadele etme gereksinimini gördüler. Bir araya gelerek vücutlarını inceledi-
ler, sezgilerini paylaştılar, pek çok sağlık problemlerini kendi kendine geçi- klımızdan geçen ilk düşünce ‘’ her za-
recek çareler buldular ve fikirlerini yaymaya başladılar. Çeşitli kadın grupla- man bi yere gidip bir şeyler alıyoruz ‘’
rı tam anlamıyla kadının gereksinimlerini ortaya koyan yayınlar çıkardı. Bu
yayınlarda bedenlerinin gerçekçi resimleri ve fotoğrafları ve sağlıkla alaka- onun yerine hem kendi yerimiz olsa hemde
lı her çeşit konuya yer
ayrılmıştı. alacağımız şeyi ordan alırız hem kim rahat
konuşma imkanına kavuşur daha kolay bir
Birkaç yıl önce bu fikirler ve yayınlardan etkilenen Brighton’daki birkaç ka-
dın, bir kadın sağlığı kolektifi kurduk. Pek çok güçlüğe rağmen hafta bir bu- şeyler üretebiliriz olmuştu …
luşup tam anlamıyla radikal pek çok şeyi paylaşıp irdeleyebiliyorduk. (Keli-
menin en geniş manasıyla) sağlıkla ilgili bilgiler ve deneyimleri bir araya ge-
tirmek ve bunların politik bağlamlarını anlamak üzere toplanıyorduk. Kapita- Aradık alsancak olsun istedik İzmir e gidi-
lizm, ırkçılık ve ataerkilliğin insanları nasıl hasta ettiğini araştırıyorduk. Ay-
rıca “New Age hareketi”nin kendi kendimizi iyileştirme fikrini, büyük kolek- lecek başka bi yer olmadığından alsancak
tif değişim hareketleri yapılmadan yalnızlaştırılmış bireylere satarak alterna- da bulduk sonra orasını yapamadık başka bi
tif tıp potansiyelini nasıl tahrif ettiğini inceledik.
yere gittik orayı tuttuk . . . çay ocağı olsun
Pek çoğumuz ilk olarak sağlığımızla ilgili derinlemesine konuşuyorduk; zi- istedik hem herkes içiyor hemde ucuz diye
hinsel ve ruhsal sağlığımızdan, anatomimizden, cinselliğimizden, cinsel sağ-
lığımızdan, regl dönemlerimizden, gebeliğimizden, kürtajdan ve tıp sistemi umudumuz içinde çeşit çeşit çayın bulunabi-
ile yaşadığımız deneyimlerimizden bahsediyorduk. Ayrıca bir kolektif olarak
birlikte iken kendi kendimize muayeneler yapıyor ve bitkiler, masaj ve genel leceği kolektif bi yer olması idi
destek ile kendi kendimizi tedavi etme yolları buluyorduk. Hatta bazı kadın-
ları bitkisel kürtaj yöntemleriyle destekleyebilmiştik; önemli kitaplara erişe-
biliyorduk ve günlük destek verebiliyorduk. Artık haftada bir toplanmasak .. kolektif çalışarak bir şeyleri beceremeye
da hala araştırdığımız bilgileri derleyerek dergi çıkarmaya çalışıyoruz ve pek çalışıyoruz … lavabomuzu kendimiz yap-
çok atölyede çalışıyoruz.
tık … eksiklerimizi tam olarak tamamlaya-
*Daha fazla bilgi için*
Bu bilgiler hala çok marjinal durumda; bu yüzden bu fikirlerin mümkün mer- masak da kolektif olarak herkesin katılımı ile
tebe paylaşılması çok önemli. Kadın sağlığı konusunda daha fazla ayrıntı, hemen bitirebileceğimizi biliyoruz … anti –
sağlıkla ilgili radikal eleştiriler ve DIY (Kendi kendine yap) sağlık tavsiyele-
ri için şuralara bakın: otoriter , anti – faşist , anti – seksist yerimi-
*A New View of a Woman’s Body by The Federation of Feminist Women’s Health
zi herkesin katkılarını sonuna kadar sürecek
Centers* (Feminist Health Press, 1995). ISBN 0 96299 45 02. We cannot recom- şekilde hep birlikte açmak istiyoruz . . . Çay
mend this book enough. It’s hard to get in the UK, but the authors of this piece
will be able to supply copies soon. If you want more details get in touch with: Bo- Evimizin ismi Na – Mekan 19 Aralık (2009)
okshop Collective, c/o The Cowley Club, 12 London Road, cumartesi açıldı...katkısı, önerisi, çay içmek
Brighton BN1 4JA, UK.
isteyen herkesi bekliyoruz …herkesle pay-
*Herbal Abortion: A Woman’s Guide to DIY Abortion complied and edited by laşmanız ile …
Anwen* (Godhaven Ink, 2002). Costs £2.50 (including postage) from: Godhaven
Ink, Rooted Media, The Cardigan Centre, 145-149 Cardigan Road, Leeds LS6
1LJ, UK. Dayanışma Bizim Silahımızdır...
*Hotpantz: DIY Gynaecological Herbal Remedies.* Costs around US$3.00 from:
Hotpantz CP, 871, Succ. C Qc, H2L 4L6, Canada.
Adres : 1461 sokak No:2/a Alsancak - İzmir
*Witches, Midwives and Nurses: A History of Women Healers by Barbara Eh- (Kıbrıs Şehitleri Doğa Kafenin sokağın-
renreich and Deirdre English* (The Feminist Press, 1973). ISBN 0 91 2670 134.
Available for £1.50 from: re-pressed distribution, 145 Cardigan Road, Leeds, dan girdiğinizde 3.sol tarafta kalan so-
LS6 1LJ, UK. kak..Yunt Su dağıtım çaprazı ve Mat-
*Ayrıca bu iki web sitesi de bakmaya değer:* http://www.bloodsisters.org/ -
http://www.geocities.com/sister zeus/
baa yanı) 15
Venezuela Bolivar Devriminin
*Chavezizm ve Anarşizm hakkında bilmek isteyip de sormaya korktuğunuz her şey…
Anarşist Eleştirisi

B
ir dizi petrol finansman- re edilmesini hesaba katmadan, La-
lı sosyal program yoluyla tin Amerika’da beliren politik süre-
Venezuella’nın fakir çoğun- ci destekleme atılımında ‘uluslarara-
luğunun yaşamlarını iyileştirmeye ça- sı sol’un kıtanın politik ve ekonomik
balayan ‘Bolivarcı Devrim’ olduğu id- manzarasını abarttığı aşikardır.
diası geniş oranda totaliter bir dikta-
törlüğe hızlı bir kayış için popülist bir Bölgesel Bütünleşme mi? Boş Ha-
örtü olarak tarif edilmektedir. Medya- yaller mi?
da Doğruluk gibi ironik bir isme sa- Bölgesel bütünleşme planları, çoğu
hip olan medya gibi sağcı beyin ta- kez Venezüella hükümeti tarafından
kımları ve yerel medya çıktıları ta- önceki ticaret anlaşmalarının tasla-
rafından yayılan Miami’deki Küba- ğına dayanan ulusal projeler olarak
lı mülteci topluluğundan çıkan propa- oy toplamıştır ve Corporación Andi-
ganda Chavez’i Küba Başbakanı Fidel na de Fomento (CAF) gibi kaynağını
Castro’ya karşı homoseksüel arzular IMF’den temin eden çok-uluslu şir-
beslemekle suçlamış ve hatta Venezü- ketler tarafından finanse edilmekte-
ella hükümetinin El Kaide unsurları- rak bölgesel bütünleşmenin ve alternatif tica- dir. Brezilya, Arjantin, Uruguay, ve
na maddi destek sağladığı iddialarını ret anlaşmalarının önemine vurgu yapmıştır. Paraguay’ın „ekonomik gelişimiy-
doğrulamıştır. Bu dezenformasyonun Bolivar Devriminin popüler başarısının bir le“ bağlantılı olarak 1994′te oluştu-
ağır bastığı temeller üzerinde, bir çok sonucu olarak Chavez kıtada yatılan sol hü- rulan Bölgesel ticaret paktı Merco-
ilerici Chavez’in politikalarının „düş- kümetlerin seçim zaferlerinde rol oyna- sur, Venezüella ile birlikte bloka tam
mana yardım etmeye,“ ya da daha kö- masıyla onurlandırılmaktadır: Bolivya’da üyeliği bekleyen Bolivya, Kolombi-
tüsü „CIA için çalışmaya“ hizmet etti- Evo Morales, Şili’de Michelle Bachelet Je- ya, Şili, Ekvator ve Peru’yu da içi-
ği gibi mantıklı eleştirileri bertaraf et- ria, Nikaragua’da Daniel Ortega ve şimdi ne alacak şekilde genişlemiştir. Cha-
mek için gerici bir tutum geliştirmiştir. Ekvator’da Rafael Correa. Chavez’in Güney vez, bittiğinde Venezuela’nın Ori-
Chavez’in politikalarının etkilerinin Amerikalı komşularının seçim sonuçları üze- noco Deltası gaz rezervleriyle gü-
Venezüellalıların büyük bir çoğunlu- rine övgüde ney Arjantin arasında 10,000 km’nin
ğunun takdirini toplandığı konusunda bulunduğu boyut, ülkeden ülkeye değişse üzerinde bir mesafede -büyük oran-
herhangi bir şüphe yokken -anketlerde bile büyük oranda abartıdır. Bolivya’da, ör- da hassas Amazon yağmur ormanla-
El Presidente’nin karşı konulamaz ve neğin, geçmiş üç hükümet zayıflayan neo- rını kapsayan-işleyecek olan trans-
sürekli başarısı da kanıtlandığı gibi- liberal reformların bir platformu üzerinde Amazonik boru hattı gibi birleştiril-
şu da doğrudur ki, sosyal adaletin fa- Morales’in devlet idaresine seçildiği zamana miş altyapı projeleri yoluyla Güney
ziletlerini kucaklamasıyla ve kendi- kadar sokak protestolarıyla çökmüştü; Orte- Amerika ülkelerini bütünleştirme-
sini anti-emperyalist retoriğin altına ga, Sandinista hareketi 10 yıllık „düşük yo- ye çalışan bir proje olan gösterişli
gizlemesiyle, Chavez dünya çapında ğunluklu bir savaşın“ ve Amerika hüküme- IIRSA’nın (Iniciativa de Integración
barış aktivistlerinden, sosyal demok- ti ve vekilleri Kontr-ordularının ellerindeki Regional Sudamericana) parçası ola-
ratlardan ve kafe devrimcilerinden ka- ekonomik sabotajın ardından seçim bürola- rak Mercosur’u birleştirmek istiyor.
yıtsız şartsız destek kazanmıştır. rında yenildiğinden bu Bu, Güney Amerika’nın kendilerini
‘Washington Konsensüsü’ olarak bi- yana daimi adaydır; Şili 1990′da eski diktatör Chavez’in hükümetinden daha ’sol’
linen ABD hegemonyasının uluslar Agusto Pinochet iktidarı terk ettiğinden beri görenlerin öfkesini çeken küresel ka-
arası ekonomik modeline karşı küre- bir iç gözlem sürecini geçirmektedir; Ekvator pitalist sistem ile bütünleşmesidir.
sel bir karşı-akıma öncülük yapma gö- ise İMF ve değişken uluslar üstü petrol şir- Bu politik grupların bir çoğu ‘Boli-
reviyle suçlanan Chavez zorla gülüm- ketleriyle başı beladadır. var Devrimine’ dikkatli bir iyimser-
seyen yüzünün dünyanın fakirlerinin Kıta, genelde, 1503′te Cortés ‘Yeni Dünya’ya likle bakarken, bugünkü politik ikli-
kalplerinde ve kafalarında hatırladık- yelken açtığından bu yana tarihin sonuna şa- me ve gördükleri başarısızlıklara biç-
ları George Bush – ve Yankee-cinsi hit olmaktadır. Neredeyse evrensel ‘temsi- tikleri değerde yine de kendi kendile-
emperyalizme karşı düşmanlık rolü- li demokrasi’ çağında Güney Amerika halkı- rini sansürlemiyorlar. Bu gruplar alt-
nü üstlenmekten daha fazla memnun- nın şans verildiğinde neo-liberal siyaseti fes- yapı projelerinin kendi yaşamlarını
dur. Bu noktada, Chavez lafını esir- hetmekten ve sosyal harcamaları arttırmak- tehdit altına aldığı bölgelerin yerli sa-
gemeden çok kutuplu bir dünya gö- tan bahseden politikacılara oy vermesi şaşır- kinlerinden oluşmaktadır, Chavez’in
rüşünü desteklemiş ve Güney tıcı değildir. iktidardaki MVR partisinin müttefi-

16 Amerika’da Washington’un Artan sosyal harcamaların açık faydalarını ve ki sosyalist ve Marksistler ve Güney
nüfuzunu önlemenin aracı ola- aç gözlü şirketlerin ceplerindeki temsil etme- Amerika’nın daha militan sosyal put
yen hükümetler tarafından yeniden müzake-
yıkıcı anarşist hareketinden yoldaşlar. eylem ve beyanlarını eleş-
tirmektedir. Bizler Chávez
Kısaca Venezüella Anarşist Hareketi taraftarlarının hayallerinin
Venezüella anarşist hareketi genel olarak Güney yıkılmasına karşıyız ancak
Amerika’daki gayri resmi olarak iki temel kategoriye şu an muhalif protestoları-
ayrılmış anarşist hareketin en büyüğü denebilir: anarko- nı kontrol eden oportünist
punk hareketi, ve anarşist fikrin geleneksel okulu – daha grupların akıl ermez ha-
büyük hareket (anarko-komünizm, anarko-sendikalizm, reketlerini de desteklemi-
primitivizm, yeşil anarşizm vs.) içerisinde mücadele yoruz. Ve her şeyin üstün-
eden ve birbirine saygı duyan farklı ‘izm’lerin bir çok de, bizler ilkelerden dola-
örtüşmesiyle birlikte. Venezuella’da, en belirgin anarşist yı her iki kamp tarafından
grup, la Comisión de Relaciones Anarquistas (CRA) – onaylanan daha iyi bir ya-
ülkede El Libertario adlı geniş dağıtımlı anarşist yayın- şam isteyen bireyin dev-
la uğraşan ve Caracas’ta Centro de Estudios Sociales Li- let hiyerarşisine itaatini
bertarios (CESL) infoshopunu işleten – kendi aktivite ve önemsemeyenleri destek-
propagandalarında şüphesiz ki Chavez karşıtı bir tutum lemeyiz.
sergilemektedir.
El Libertario internet ortamından edinilebilir ve son yıl- 3. Chávez halkın özerkliğinden ve katılımından bahset-
larda kendi ülkelerine olan uluslararsı ilginin bir sonu- mektedir. Bu anarşistlerin istediği şey değil midir?
cunda, bir çok makalelerinin İngilizce çevirilerini de ya-
yınlamaya karar vermişlerdir. Chavez eleştirileri, onun Chávez çok şey hakkında konuşuyor. Ancak kendisi aynı
yönetiminin uluslararası sermaye sisteminin – böyle bir zamanda ne söylediğine değil ne yaptığına odaklanmamız
sistemin yol açtığı tüm kötülükleriyle – dışında ol- gerektiğini de söylüyor. Yaptığı şey halkın özerkliğinden
duğunu düşünenlere bir çıkıştır. ‘Bolivar Devrimi’ çok tepedekilerin (ordunun) egemenliğiyle ilgilidir. Katı-
Venezüella’nın modern tarihinin büyük bölümünü kont- lım dediği şey konusunda ipucu edinmemiz için sadece re-
rol altına almış olan oligopolün geliştirilmesi olduğunun feranduma karşı tepkisine bakmamız yeterlidir. Anarşizm-
hatırlatıcısıdır. Keza, gerçekten sürdürülebilir komünal de kalıcı liderlik reddedilir, aksine temsil ettikleri tarafın-
gelişimin, uluslararası petrol fiyatlarındaki son dalga- dan sürekli olarak değiştirilebilen ve özerklik ve katılımın
lanmadan kar eden bir taraf olarak değil, yerel düzeyde kendisini iktidar ve Devlete dayandırmadığı bir durumu
grupların ve bireylerin örgütlenmesinden ve çabasından benimserler, bu şu an ki süreçte mevcut değildir.
geldiğinin ciddi bir hatırlatıcısıdır.
Chavezizm ve Anarşizm hakkında bilmek isteyip 4. Chávez oligarşi ve emperyalizmle karşı karşıya gel-
de sormaya korktuğunuz herşey: meye çağrı yapmaktadır. Farklılıklara rağmen, onunla
stratejik ittifaklar oluşturmak ve daha sonra hükümet
1. Anarşistler „escuálidos“ („zayıflar“) mudur darbesi ve oligarşi yıkıldığında anarşist devrim gerçek-
(Chavez’in düşmanlarına taktığı lakap)? leştirmek zor mudur?

Her şeyden önce, „escuálidos“ aslen kendi kökenlerinde Stratejik ittifaklar oluşturmak eninde sonunda müttefikler-
ve slogan kastıyla rakteri küçümsemek açısında sınıflan- den birisinin iktidarı ele geçirmesiyle sonuçlanan bir çeşit
dırılanlar hakkında herhangi bir şey söylemeyen medya- politik eylemdir, bunun yerine, biz anarşistler iktidarı ber-
tik bir terimdir. Her kim bu şekilde sınıflandırılırsa onu taraf etmek isteriz. Hükümet darbesi ve oligarşi (açıkça
yargılamak için bununla ne demek istendiği açıklanması ajitatif bir kavram) denen şeyin yıkılması, başarı kazandı-
gerekmektedir. Ancak, eğer bu lakap bir kişinin, bir par- ğı durumda, sadece kazananların iktidarını güçlendirmeye
tinin ve bir hareketin otoriteryanizmine boyun eğmemiz yardım eder, sonunda ister istemez yeni bir oligarşiyi ya-
için özgürlüğünden ve otonomisinden vazgeçmeyenler ratır çünkü iktidar dağılmaktansa yoğunlaşma eğiliminde-
için kullanılıyorsa o zaman biz öyleyiz ve eğer bunun- dir. Bu anarşist bir devrimi zorlaştıracaktır ve 1936′da İs-
la şimdi tarihin parçası olan sosyal-politik örgüte dönü- panya bunun iyi bir örneğidir. Bunun üstünde, temel ama-
şe veya sözde-demokrasiye, elitlerin çoğunluğa yönelik cı 1992′de iktidarı devirmek olduğunda hükümet darbesi-
aşağılayıcı ırkçılığa sahip olan ekonomik liberalizmle ta- ne karşı mücadeleyle Chavist projeyi aynı saymak gerçe-
nımlanan düşünce okulunu desteklediğimiz kastedilmek ğe dayanmamaktadır.
isteniyorsa, böyle bir şey değiliz. Devlet rejimlerinden bir kaçı kişinin iktidarına karşı mü-
cadele diğer birkaç kişinin iktidarıyla yer değiştirmekle
2. Chávez rejimine karşı olmak „Coordinadora aynı şeyle sonlanır. Emperyalizme karşı mücadeleye dair,
Democrática“yı (rejime karşı „resmi“ politik muhale- şayet onların petrol, tarım, endüstri, iş dünyası ile ilgili sa-
fet) desteklemek midir? vundukları politikalara bakarsak, kendilerini emperyaliz-
min düşmanı değil savunucuları olarak takdim ettikleri-
Aslında, bizler ne Chávez rejimini ne de Demokratik ni görürüz.
Koordinatörü destekliyoruz ve birisi diğerinden farklı
değildir. Bizler birinin ve diğerinin bazı eylemlerine ve
beyanlarına katılabiliriz, fakat merkezde her ikisinin de
5. Erken seçim veya referandum durumunda, anarşist-
ler kime oy atacaklar?
17
Biz anarşistler oy vermeyi hiç bir zaman katılımın bir biçimi tutumlara uyum sağlanmasının etkisiz olduğunu kanıtla-
olarak düşünmedik çünkü efendilerin seçimi bizleri daha öz- yan bu „Süreç“ çok farklı bir yöne doğru gitmektedir.
gür kılmaz. Yakın tarihinden dolayı, bir referandumda özellik-
le iştiraki ise ne gibi eylemler yapılması gerektiği üzerine daha 9. Chávez Sürecini destekleyen özgürlükçüler bulun-
fazla tartışacağız. Bizler şayet toplumun her açıdan doğrudan maktadır. şayet bunlar bu nedenle daha az anarşist ola-
demokrasi, sıradan halkın katılımlığının başlangıcını içeriyor- rak yorumlanıyorlarsa, bu itham özgürlükçü sosyaliz-
sa gücü yeniden ele geçirecek bir referandumu destekleyebi- min anti-dogmatik ruhuna aykırı değil mi?
liriz.
Anarşizm akılsal bir durum değildir, değişen sosyal ko-
6. „Círculos Bolivarianos“ (Bolivar Gruplar) yatay halk ka- şullarla belirli zamanlarda belirli mekanlarda diğerleri ta-
tılımına sahip olan komüniter gruplardır. Anarşistler neden rafından tartışılan, benimsenen veya reddedilen bireyler-
bu sıradan halkın örgütlenmelerini desteklemekte başarısız- den gelen önerilerle herkesin iyiliği için uygun koşullar
lar? için uğraşmak için bir yüzleşme biçimidir. Herkes ken-
dini özgürlükçü olarak tanımlayabilir, bu nedenle bizi ta-
Bu Bolivarcı grupların ideolojik tanımlanmaları ve açık tesli- nımlayan her hangi bir
miyeti bu hareketi otonom temelde yaratmak önünde ciddi bir kart veya doğum izi bulunmamaktadır. Bu sadece bizi
engeldir. Onların işlevinin ne olduğunu çıkardığımızdan, üye- imleyen ve harekete duruşumuz ve fikirlerimiz temelin-
lerinin „sürecin sorgulanamaz lideriyle“ aynı fikirleri tekrar- de bağlı olup olmadığımızı belirleyecek olan diğer anar-
ladıklarında yatay bir katılımdan bahsetmek anlaşılır değildir. şistlerin karşılıklı etkileşimdir. Ve, mükemmel olmadığı-
Üstelik, Venezuela’da buna dair deneyimlerimiz mız gibi, bizlerin kolektifin reddettiği fikirleri ve duruşla-
bulunmaktadır, bir çok sıradan halkın örgütlenmesinde (işçi rı savunmak da mümkündür. Fakat bu kişiyi daha aşağı-
sendikaları gibi) olduğu gibi elektriğini tepeden alan tramva- da veya yukarıda yapmaz. Ara sıra farklılık diğerleri için
yı anımsatmaktadır. katlanılamaz hale gelse bile. Elbette ki Onlar gibi olduğu-
muzu düşünmekten vazgeçebilirler.
7. Venezuela Silahlı Kuvvetleri, emperyalist ordulardan fark-
lı olarak açıkça halkçı ve ulusalcı kökleri bulunmaktadır ve 10. Anarşistler katkıda bulunmadan sadece eleştiriyor-
devrimci bir projeyi sürdürebilir. Anarşistler Orduyu eleşti- lar. Anarşistler Venezuela’nın bugün varolan krizden
rirken hatalı mıdır? kurtulmak için ne öneriyor?

17. ve 18. yüzyıllarda modern ordular ilk Avrupa’da ortaya Kavgamız ne konjonktüreldir ne de koşullarla ilgilidir.
çıktığından beri, askerler ayrıcalıklı sosyal katmanlardan de- Bu, samimi ve dürüstçe kendi kendimizi ve diğerleriyle
ğil halk kökenli insanlardan ve Latin Amerika askeri birlikle- olan ilişkilerimizle onları çalışarak eğitmek yoluyla, ken-
rinden oluşmaktaydı. bir iktidar yapısını ve liderlerini koru- di özgürlüğümüzün komşumuzun özgürlüğüyle daha da
mak için varolan bir ordu olmasından dolayı, ezilenlerin tara- arttığının farkında olarak, farklılıklara ayrımcılık yarat-
fında bir devrimi asla savunmazlar. Olsa olsa bir figürle diğe- mayacak şekilde saygı duyarak, öncül olarak hayatlarımı-
ri ve bazı iktidar yapılarının yasaları arasında değişim gerçek- zın diğerleriyle bağlantılı olduğunu her zaman hatırlaya-
leştirebilir. İtaati bertaraf edemez çünkü özünde kontrol ve ita- rak varlığımızın tamamen kendi ellerimizde olduğu ko-
at vardır. Bu nedenle diğer halklara karşı kendi çıkarları için si- lektif ve kişisel yaşam biçimlerimizde yeni bir yolu be-
lahlı kuvvetleri kullanabilecek olan hiçbir orduyu, polisi ve ay- nimseme ihtiyacımızdan kaynaklanmaktadır. Her birimiz
rıcalıklı insanları desteklemeyiz. Milliyetçilik veya ulusalcılık kendi hayatlarımızı yaşıyoruz ve birbirimize karşı sorum-
anarşistlerin savunduğu bir fikir değildir çünkü bu kendilerini luyuz ancak kimse bizim kefaretimizi kendi omuzları üs-
farklı ve hatta diğerlerinden üstün gören bir ulus-toprakta ya- tüne alamaz. Bu yüzden, bu kriz için çoktan hazırlanmış
pay olarak kuşatılmış bazı halklara kısıtlı ilgi anlamına gelir. bir „reçetemiz“ yok. Bunun üstesinden gelecek olan fikir
Bizler Doğum, ırk, kültür, din veya kökeni nedeniyle imtiyazlı ve eylemler en hevesli katılımımız yoluyla katkıda bulun-
olmanın her biçiminin düşmanıyız. duğumuz bilinçli bir kolektif çabanın sonucu olmalıdır.

8. Chávez’in planı barışçıl ve demokratik bir toplumdur. Ne- * İngilizce Çeviri : *Julio & Nestor*
* Türkçe Çeviri : *Aforum*
den anarşistler Süreci eleştirmeden önce gelecekteki bir dev-
rimi bekliyorlar?

Chávez devrimden bahsetmektedir, ancak bunu yapacağına ve


savunulmak zorunda olduğuna inanmak için yeterli değildir.
Bu kıtadaki bir çok tiran, onları savunmak için herhangi bir
umut olmadığı halde geçmişte de aynısını söylemiştir. Bizim
durumumuzda bir çok bakımdan yaşamlarımızın değiştiği bir
devrim olmuştur, fakat gördüğümüz inşaa bizi bunu savunma-
ya itmemektedir. Onun sağlamlaştırmasına izin vermek
değişimi daha zor olan şeyleri yapmak
18 anlamına gelir çünkü talep ettiğimiz bu değişimler, otori-
teryanizm işaretlerini barındıran ve paylaşamayacağımız
İRANLI EŞCİNSEL MÜLTECİ ANLATIYOR

İranlıları Sokağa Döken Batı Hayranlığı Değil

ÖZGÜRLÜK İSTEĞİ
İ ran’da gerçek bir demokrasiden bahsedilme-
nin yolunun din ve devlet işlerinin birbirin-
den ayrılmasıyla mümkün olacağını“ söyleyen
Kasra’ya göre Musavi yeni bir başlangıcın yolunu
açabilir. “Ahmedinecad’ın iktidara gelmesiyle eş-
ve kırbaç cezası arttı. Yakalanan bir çok gey idam
edildi. İki gey arkadaşım böyle öldürüldü. İranlı-
ları sokağa döken batı hayralığı değil özgürlük is-
tekleri.“
cinsellere yönelik şiddetin ve cezaların arttığını“ “İran’da yaşanan protesto gösterilerinin kendi-
belirten Kasra göstericileri batı hayranı olarak ni- sinde heyecan uyandırdığını“ anlatan ve “uma-
teleyenleri eleştiriyor. rım öldürülen gençlerin kanları boşa gitmez“ di-
yen Kasra batılı gazetecilerin “göstericilerin batı
Eşcinsel olduğu için ülkesinde baskı gören ve bu ne- hayranı oldukları“ yönündeki eleştirilerini şu söz-
denle Türkiye’ye kaçan Kasra (31) İran’daki cum- lerle reddediyor:
hurbaşkanlığı seçimlerinin ardından başlayan protes-
to gösterilerini bianet‘e yorumladı: “Bu yıllardır baskı Ülkemdeki insanlar da dünyanın her yerindeki in-
altında yaşayan İran halkı için iyi bir başlangıç olabi- sanlar gibi özgür olmak istiyorlar. Kimse ‘batıya
lir. Elbette ki bu İranlıları birden bire özgürlüğe kavuş- özendiği’ için sokağa çıkmaz, ölümü göze almaz.
turmaz ama yıllardır özgür olmak isteyen halkın haya- İnsanlar artık ifade özgürlüğü, en temel insan hak-
linin yolunu açabilir.“ larını istiyorlar. Çünkü yıllardır bir kesimin ken-
dileri adına düşünmesinden ve karar vermesinden
Kayseri’de yaşayan ve Avustralya’ya gitmeyi bekle- bunalmış durumdalar. Asıl batı hayranlığı bu eleş-
yen Kasra’ya göre “İranlı gey ve lezbiyenlerin sorun- tiriler.“
larını yönetime gelecek hiçbir İslami hükümet çöze-
mez. Bunun için din ve siyasetin birbiriden ayrılması İran’dan kaçtığından bu yana ailesiyle görüşme-
ve dindarların siyasete karışmaması gerek.“ diğini söyleyen Kasra arkadaşlarından bilgi alı-
“Ahmedincad’la birlikte gey ve lezbiyenlere şiddet yor. Kendisine yaşananlarla ilgili anlatılanları
arttı“ şöyle aktarıyor:
Şiraz üniversitesi sanayi mühendisliği bölümünden “Pazar (21 Haziran) günü Şiraz’daki caddelerden
mezun olan Kasra “Cinsel kimliği nedeniyle iş bula- birinde gösteriler varmış. Devrim Muhafızları in-
madığını“ söyleyen Kasra ülkesini terk etmesine ne- sanların kamerayla kayıt yapmalarını engellemiş.
den olan süreci şöyle anlatıyor: Üniversitede örenciler dövülmüş. Şu anda okullar
kapalı. Öğrenciler sınavlarını veremiyorlar. Yurt-
“Besici Kuvvetleri üyesi iki kişi tarafından tecavüze lar kapalı. Üniversitenin dekanı istifa etmiş.“
uğradı. Onlardan kaçarken cebimdeki diabet kartımı
düşürdüm ve adresimi buradan öğrenerek evime gel- Kasra, Musavi seçilseydi İran’a döner miydin so-
diler. Tecavüzü kameraya çektiklerini ve eğer kendile- rumuza şu yanıtı veriyor:
riyle birlikte olmazsam beni şikayet edeceklerini söy-
leyerek tehdit ettiler. Ben de can güvenliğim olmadığı “Yeni başlayan bir süreç olurdu. Ancak kendimi
için Türkiye’ye kaçtım.“ özgür hissedebileceğim bir ortamın hemen olma-
yacağı aşikar. Gelecekte gey ve lezbiyenlerin di-
Ahmedinecad‘ın iktidara gelmesinin ardından halka ğer insanlarla eşit yaşabileceği bir İran’a dönmek
yönelik baskıların arttığını belirte Kasra, özellikle gey isterim.“(BÇ)
ve lezbiyenlerin ağır cezalara çarptırıldıklarını ifade
ediyor: * Bu habere Harun Abakay katkıda bulundu.
* Farça çeviri desteği: Leyla Khanloo
Giyim tarzından başlayarak her alanda yasaklar art-
tı. Parti yapan gey ve lezbiyenler yakalandı. İşkence
Kaynak: Bianet
19
Fransada güncel anarşist hareket:
cetin yel - Frederique Carlos mekanlar, örgütler, çevreler, mücadeleler...

‘‘ A siye anlatmak istediğimiz


Fransa’da güncel anarşist
harekete dair hikayelerimiz şüp-
hesiz her şeyi olduğu gibi göster-
mahalledir. Lokalın bulunduğu sokak, düş-
künler yurdunun4 sokağıdır ama Fransanın
en büyük, en tanınmış anarşist kitapevle-
rinden birinin ( La Gryffe’in) de bulundu-
te fransiz devletinin ayni cinsten yasalari yururluge
koymasi buyuk bir ihtimaldir. Genel olarak squataj
( ev , bina isgali) konut sorununa bir çozum olarak
gorulmemektir; devlet kurumlariyla ile bir takim
me gayretinde olsa da gözlemleye- ğu sokaktır. Yurdun Lokal ile aynı sokakta militant derneklerin çatismalarinda yasal bulanik-
olması onun için ne kadar anlamlı olduysa, lik cercevesinde, duzenli ve surekli bir baskiya ma-
nin gözünden ve bakışından ayrış- La Gryffe ile aynı sokakta olması o kadar ruz kalan, squatçilar sosyal adaletsizligin ‘kurban’i
tırılmış olduğu iddiasına sahip de-
‘‘ anlamsız oldu. Mekanın müdavimlerinin olarak gorulmektedir. Sosyal adalet eninde sonun-
ğildir. İlk hikayemiz belki en çok önemli bir kısmı yutta yatan insanlar oluş- da mulkiyet iliskileri ve ahlaki ilkelerin bir biçim-
kusurlu olan olacaktır. İşte: turdu. Kitapçıdan selam vermeye bile gelen lenmesi oldugundan squatçilar yasal uygulamala-
olmadı. rin baskisindan once kutsal ozel mulkiyetin sultasi-
LOKAL: Ötekiler gibi olmayan bir na maruzdurlar.
Squat1 Mekanin işgalini ve herkesin kullanımına
hazır hale gelmesini gerçekleştiren kollek- Toplumun belirli bir kesimi için kabul edilemez bir
Lyon, Fransanın üçüncü büyük şeh- tifin birkaç mensubu anarşist ve squat çev- sey olan squat ve squataj baska bir kesimi için dogal
ri sayılan şehri; hem burjuva bir şehir resinden gelen yeni katılımcılara duydukla- bir hak ve durum olarak ortaya cikmaktadir. Squa-
olmakla anılmaktadır hem kanımız- rı kişisel antipati dolayısıyla çok kısa bir sü- taj devletin konutla ilgili kurumlarina belirli insan-
ca anarşist ya da liberter hareketin ol- rede Lokale uğramamaya başladılar. Yeni larin konut sorunu çozmek için bir baski araci ola-
dukça aktif olarak sosyal hayatta ken- gelen katılımcılarsa yurttan gelen insanlar- rak kullanildigi gibi kendi bir basina bir amaç olarak
dini gösterdiği bir şehirdir. Bu kentte la birlikte hem mekanın güzelleştirilmesi; da yani ozellikle devletten hiç bir beklentisi olmaya-
squat hareketi kayda değer niteliktedir. berbat herhalde bulunan diş cephenin bo- cak Romlar tarafindan bir yasam alani yaratmak, al-
Şu anda birbiriyle ilişkili liberter ola- yanması, vitrinlerin temizlenmesi, içerinin ternatif, anarsist çevrelerce ise bir yasam alani yani-
rak adlandırabileceğimiz çevrenin ya- temizlenmesi, serbest fiyata5 kahve ve yi- sira toplumsal iliskilerin, mulkiyetin, toplumsal de-
şattığı 15 kadar squat vardır. yecek mevzusunun örgütlenmesine girişti- gerlerin sorgulandigi bir tanisma, bulusma alani ola-
ler. Tabi ki bunu öncekilerin yaptıkları üze- rak kullanilmaktadir.
Lokal, Türkçe deseydik şüphesiz Me- rine yaptılar yani ilk kolektif diyebilece-
kan derdik, Lyon’un ayak takımının ğimiz grup mekanin elektrik, su, sorunu- Bu durumdan uretilen sosyal squat, politik squat
(romlar, kağıtsızlar, siyahlar, fransız- nu halletmişti mekan bir mutfak yaratılmış ayrimi her ne kadar gozumuze yapay gozukse de
ların clochard dediği sokak insanları) bütün mutfak malzemeleriyle donatılmıştı. Lokal’in politik squat olma iddiasinin onu açan ilk
ev, kalacak yer sorunlarıyla ilgili bir Her ne kadar bu yeni grup bu mekanı onlar- kollektifin “içinde kimse oturmasin” kararini anla-
kaç anarşisttin, beyaz, fransız konum- dan sonra gelenlerin ve özellikle göçmenle- yabilmemiz açisindan onemlidir. Genelde Lyon’da
larından duydukları rahatsızlıktan ha- rin ( önemli bir kısmı politik sığınma talep- ‘politik’ denilebilecek squatlarda yasam alani ile
reketle herkesin katılımına ve özellik- lisi) Local olarak adlandırmasına karşı ‘rad yani evde yasayanlarin ozel hayatlarini idame ettir-
le ayak takımının katılımına açık oto- la guill’ gibi fransizca bir kelime oyunana mek için kullandigi alanlar ile etkinlik alanlari bir-
gestiona (özyönetim) dayalı bir mekan dayanan bir isimde ne kadar direndilerse de birinden ayrilir (en azindan squatin disaraya acildi-
hayallerinden doğdu. Proje bu anar- yenik düştüler. Bu durum Lokalın en önem- gi gunlerde yada gecelerde), Squat’in ‘politik’ et-
şistlerin tanıdık çevrelerine ve özel- li özelliklerinden birinin de dile gelişi aynı kinligi tamamiyle ev sakinlerinin (ev sahiplerinin
likle bir iki sene önce deyim yerindey- zamanda; müdaimlerine göre belirlenen bir de diyebiliriz) keyfine baglidir. Muhtemel sakinle-
se ‘dişarıya açık’ bir squatı hayata ge- squat olması. rin gundelik yasam telasi Lokal’in politik etkinligin
çirmiş ama artık hayatta olmayan in- onunde bir engel olarak degerlendirilmis olmalidir.
formel2 bir kollektiften bir kaç kişi- Lokalin Lyon’un öteki squatlarından farkı Etkinlik alani ozel yasam alani ayrimi Lokal’in me-
nin katılımıyla gerçekleşti ve bu katı- içinde kimsenin oturmadığı, ‘yaşamadığı’ kaninin kuçuklugu dolayisiyla da mumkun de de-
lım bir takim temel ilkeler diyebilece- ama yaşayan bir mekan olmasıydı. gildir.
ğimiz (mekanda içki yasağı gibi) ilke- Squat denilen seyin geçici bir siginma, tanisma , bu-
lerin oluşturulmasında önemli bir rol Oysa her squatin yasal varligi bizzat içinde lusma yeri, her isteyenin her istedigini yapabilecegi
oynadı. yasama, oturma bir kimsenin veya bir kaç bir yer oldugu genel kanisi, squatin toplumsal mul-
kisinin esas ikametgah mekani olmasidir. kiyet iliskileri etiginin disinda bir mekan olmasina
Lokal için yer seçimi yani mahalle, so- Bos bir evin yada binanin, lokalin, amba- baglidir ve genel olarak squatlarda kendine ozgun
kak seçimi tesadufi degildi; Lyon’un rin, deponun isgalinin yasal dayanagi budur. bireysel tavirlari mumkun kilan informel kollektif-
Guillotière mahallesi, özellikle küzey Isgalci (squatçi) polis kontrolunde 48 saat- lerin varligi bu kaniyi pekistiren unsurlardan biri ol-
afrika kökenli insanların ve Romların ten fazla bir suruden beri isgal ettigi yerde mustur.
buluştukları Place du Pont meydanı- oturdugunu ispat edebilmelidir. Bu sorun 1 Türkçeye genelde işgal evi olarak çevrilen bu kelimeyi burda squat ola-
nı3 ve her yaştan her kökenden insanı Lokal’in kapisina uyduruk isimler ve uydu- rak kullandık. Esasen işgal edilen mekanın bir ev olmamasından dolayı
barındıran, yaşayan, canlı bir mahalle. 2 Informel deyimini oturulmuş, tartışılmış nasıl işleyeceği kararlaştırılmış
ruk bir posta kutusu konularak çozulmustur. üyelik katılım biçimleri belirlenmiş formel kollektiflerden ayırt etmek için
Lyon’un temizlenmiş, dürülmüş, dü- ve örgütlü , örgütsüz gibi şaçma bir söylemin içine hapsolmamak için
zenlenmiş mahallelerinden farklı ola- Ikinci dunya savasi sonunda konut sorununa kullanıyoruz.
3 Eskiden Lyon şehrine girmek için bu meydanda yolcuların göçmenlerin
rak birazcık mahalle hayatının sürdü- mesru bir cevap olarak dogan squat pratigi toplandığı ve kontrol edildiği söylentisi vardır.
ğü ve mahallelilerin sınırlı da bugun halen o donemdeki yasalara dayan- 4 Kalacak yatacak bir yeri olmayan evsiz barksızların beslendiği geçici

20
olsa dayanışma içinde olduk- maktadir. Giderek avrupa devletleri bu pra- olarak yatırıldığı bir yurt.
5 Özellikle Lyon’da anarşist çevrelerde yaygın olan ‘prix libre’ (serbest
ları tabi ki nüfusunun önem- tigi suç unsuruna donusturen yasalari gun- fiyat) uygulaması, isteyenin istediği kadar katılımda bulunduğu ya da
li bir kesimi yoksul olan bir deme getirmektedirler. Yakin bir gelecek- bulunmadığı kollektif bir kasaya işaret eder. Daha sonra Lokalde bu deyiş
başka bir kollektifin eleştirisine mazur kalıp lağvedilecektir.
“Gerçeğin olmadığı yerde, düş gerçektir”
(emma godman)

90’larda KÜRDiSTAN’DA ÇOCUK OLMAK


D
üşlerin tünelinden geçti hepimizin ço- mak ve çiğnenmek demektir.
cukluğu. Tren raylarında çınlayan gidiş-
ler ve dönüşler içerisinde hep bir bekle- 90’ların çocuklar şimdi 25- 30 yaşlarında…
yişin, hep bir umudun tanısız çocukluğunu yaşa- büyümüş bir bedenin içerisinde siyah beyaz
dık hepimiz. Büyüdük sonra, beden olduk, kim- bir bakıştırlar. Anılar girdabında bir çırpınış,
lik olduk, birey olduk…. Yaşamın umarsız akışı bir kanatsız uçma arzusudur…
içerisinde “adam olduk” .
90’larda kürt coğrafyasında çocuk olmak bir
Büyümek; o insanın kuramsal ahlak yasaları darbe enkazı olmaktır. Toprağa düşmüş bir to-
içerisinde erdem sahibi olma gerçeğine ulaşmak humu uygulanmış basınc neyse, 90 çocuklu-
menzilimiz oldu çok kere…. Büyüdük, ocak ol- ğuna 80 lerde yapılmış darbe odur. Yıkılmış
duk, veli olduk, kariyer kurduk, iş kurduk, tu- bir toplumun ürünü olmak, yitik bir toplumun
tunduk koşuşturmacaların bir yerine…. zürriyeti yani, ülkeyi terketmiş umutsuzluğun
çoraklığında büyümek…. Biraz öfkedir bu
Düşlerimiz bedenimizle büyür gibiydi her za- yüzden, biraz isyandır 90 ların çocukluğu…
man. Düşlerini büyütmek, bedenle baş başa koş- darbelenmişliğe öfke, umutsuzluğa isyan….
tu hep. Sosyal atmosferin içerisinde çocukluğu Kırılmışlıktır biraz da; yıkımların ortasında
aştık tez elden. Gerçeğe ulaştık; ulaşmaya çalış- vurgun yemek, burkulmaktır, yalnızlıktır, ru-
tık… düşler sokağını terk ettik ve bugüne gel- hun çıplaklığıdır….
dik… şimdi toplumsal yapının sürdürücüleriyiz.
İtibar sahibi, söz sahibi, edim sahibiyiz… Darbelenmiş bir toplumun, ezilmiş bir top-
lumun yıkıntıları içerisinde sadece düşle-
Biz büyürken, birileri çocuk kaldı hep. Toplum- re terkedilmiş bir kuşaktan bahsediyoruz…
sal ahlak kuramlarımıza, koşuturmacalarımıza, mezopotamya’da yutuk bir çığlıktır 90 ço-
kimlik, birey olma gerçeğimize yani reşit olma- cukluğu…
ya inat çocuk kaldı birileri… gerçeğin olmadı-
ğı bir ülkede, gerçeklik tarafından terk edilmiş Tohumları darbelenmiş, filizlenişi olağanüs-
bir sosyal atmosferde inadına çocuk kaldı biri- tü hallere terkedilmiş bir kuşaktan bahsediyo-
leri… bir kuşak çocuk kaldı, bir kuşak düşlerin ruz…
kıyısında kaldı. Bir kuşak düşlerin tünelinde tut-
sak kaldı…. 90 larda çocuk olmak Olağanüstü Hal’in ola-
Düşleri kadar özlemleri, umutları kadar sevgi- ğan dışı çocukluğudur bu yüzden….
leri, bedenleri kadar yürekleri tutsak kalmış bir
çocukluktan bahsediyoruz. Olağan dışı bir seyir izlemiş kuşağın düşlerin-
de esir kalması ne garip…
Büyük düşüncelerin büyütemediği yaşan(a)ma-
mışlığı, anılar girdabında hep o sade, hep muz- Bir toplum her şeysiz kılınabilir ama düşsüz
darip, garip duruşuyla tebbesüm eden çocukluk- asla… O, sen ve senin duygular dünyana ait
tan bahsediyoruz. bir köprüdür sadece. O’dur seni yaşama bağ-
layan… O’dur seni dirençli, iradeli kılan…
Bir yıkımın enkazından bahsediyoruz. Sosyal 90’ların çocukluğu tüm yoksunlukların içe-
yapının çernonilinden, düşsel renkli resimlerin risinde en zenginleridir biraz da. Sımsıkı sa-
içerisinde siyah-beyaz kalmış figür’den; 90’lar- rıldıkları, bir onun kaldığı 90 larda en büyük
da çocuk olanlardan söz ediyoruz. varlıklarıydı düşleri… ve düşleriyle başbaşa
kaldılar hep… gerçeği aramadılar bu yüzden,
90’larda çocuk olmak, hele kürt bölgesinde ço- düşlerini bir gerçek gibi kabullendiler ve öyle
cuk olmak hep tutsak kalmaktır. Onlarca yıl da kaldılar,öyle yaşadılar…. Halen öyle yaşadık-
geçse orada durmak, oradan seyretmektir yaşa- ları söyleniyor...
mı. Bir sosyal travmanın tam orta yerinde, men-
zili sapmış bir yürüyüşün ayakları altında dur- Güneş Şafak 21
ZEYNEP CELALYAN
(ZAİNAB JALALİYAN):
Annen Kapıda Bizi Bekliyor Olacaktı

Z
eynep yirmi yedi yaşında bir avukat. Şu sin ve seni alıp annene götüremiyorum…
an İran’da cezaevinde. özgürlük düşlerinin Kilitli hücrene uzanabilseydim eğer annenin doku-
peşinden gittiği için bir idam hükümlüsü. namadığı yüzüne sürecektim yüzümü…kaç aydır
Belki de sizler bu yazıyı okuduğunuzda o aramız- yıkanamayan yüzünü yüzümle yıkayacaktım…an-
da olamayacak. nen gibi öpecektim…annen gibi kucaklayacaktım…
Elimizde Zeynep’in hangi şartlarda yazdığını, ve annen gibi koklayacaktım…belki sürmekten kana-
gönderdiğini bilmediğimiz birkaç satırlık bir mek- yacaktı yüzün, belki sarılmaktan nefessiz kalacak-
tubu var. Mektubunda “beni savunacak bir avuka- tın ve acıtacaktım seni…arzu ettiğin görüşme ger-
tım bile yok” diyor. O bir avukat ama şimdi onu çekleşecekti…
orada savunacak bir avukatı yok. Olsa savunabi- Ben yağan yağmur kadar ağlıyacaktım ip-inceden…
lir mi, onu da bilmiyoruz. Devrim mahkemesi 14 sen gülecektin…ne ben ağlayabildim ne de sen gü-
ocak 2009 tarihinde idam kararı verirken mahke- lebildin oysa…
me hakimi; “sen Allahın düşmanısın. Çok yakın- Sen çıksaydın gecenin karasından bir ay gibi…şim-
da tüm Allah düşmanları gibi idam edileceksin” di her gece pencereden yüzüne bakıyor olacaktım…
demiş. Zeynep ne yaptı da Allahın düşmanı oldu? Soynunda idam ipinin olduğu her gün ben üşüyor
Zeynep Mako nüfusuna kayıtlı bir İran Kürdü. O olacağım…kendimi sokaklara salamayacağım…
iran’da yok sayılan ve hakları gasp edilen halkı- Keşke siyah saçlarında ben asılı kalsam ve idam ipi
nı savundu. hiç boynuna geçmese…
Bu hakları elde etmek için mücadele etti. Mü- Farzad Kmanfar da Zeynep gibi iran rejimi tarafın-
cadele ederken 2008 yılında Kirmanşan kentin- dan yargılandı ve idama mahkum edildikten sonra
de tutuklandı. Ve şimdi bir Şeriat ülkesinde dev- asıldı. Şubat 2008 tarihinde iranda idam edilen öğ-
rim mahkemesi tarafından sözde bir yargılama retmen farzad kmanfar idam edilmeden önce şöyle
ile idama mahkum edildi. Sanandaj cezaevinde- yazıyor bir mektubunda: “ işkence görmüş bir nes-
ki bir hücrede asılmayı bekliyor. Allahı savun- lin son kişisi olacağımı umarak, yoluma çıkan bü-
mak gibi bir görev üstlenmiş bir iktidarın idam tün aşağılama, hakaret ve zulmü kalbimde kucakla-
hükümlüsü…o Allah ki can almayı kullarına ya- rım (…) ve kalbimin, ondaki bütün sevgi ve tutkuy-
saklamış diyorlar… o Allah ki her şeye kadir di- la birlikte bir çocuğa bağışlanmasına izin verin. Ne-
yorlar… Ve işte o Allahın “bekçiliğine” soyunmuş rede olacağı fark etmez; karon banklarında, sabala-
İran mahkemesi Zeynep’i asacak… an dağı yamaçlarında, doğu sahara kenarlarında ve
Zeynep’in ailesi, tutuklandığından beri kızlarını ya zağros dağlarından güneşin doğuşunu seyreden
göremiyorlar. “Ben annem ve ailemden hatır iste- bir çocuk. Tek istediğim isyankar, kıpır kıpır kalbi-
mek için hakimden izin istedim. Hakim ise bana min, benden daha isyankarca kendi çocukluk arzula-
‘kapa çeneni’ diyerek isteğimi reddetti.” Bunları rını aya ve yıldızlara ifşa edecek ve onlara sonradan
26 kasım 2009 tarihli o birkaç satırlık mektubun- bir yetişkin olarak ihanet etmeyeceğine dair onları
dan öğrenebildik. .” Mahkemeden istediği tek ar- tanık tutacak bir çocuğun göğsünde atmasına devam
zusu reddedilmiş. Annesini görememiş, görmesi- etmesidir. Hangi dili konuşuyor olursa olsun, kalbi-
ne izin verilmemiş. min bir başkasının göğsünde atmasına izin verin”
Zeynep’in mektubunu okuyunca ağlamak iste- Farzad kmanfar’ın yüreği şimdi sende atıyor. Sen-
dim…öyle hıçkıra hıçkıra…Hani bazen bir acı de kmanfar gibi bütün aşağılama, hakaret ve zulmü
öyle oturur ki içinize benimkine öyle oturdu… her kalbinde kucakladın… şimdi kmanfar’ın sende atan
çaresiz insan gibi kendimi hayallere vuruyorum… kalbi amed burçlarında, Süleymaniye sokaklarında,
Bir gece vakti, elinden tutup seni alsaydım hüç- zağros dağlarında çocukların sesinde yaşıyor.
renden. Hüzünlerden uzak seninle sokağa atsay- Kmanfar’ın arzusu yaşasın ve kalbi atmaya devam
dık kendimizi. Hücrende asılı bıraktığımız Çeke- etsin…
tinin sol yanına bütün hüzünleri ve kirleri bırak- Bunun için hepimize biraz çaba düşüyor… idam-
saydık. Her oyun sonrası evin yolunu izleyen ço- ların durdurulması için aşağıdaki adrese sizde bir
cukken bıraktığın ayak izlerini bulsaydık. Annen imza atın!
kapıda bizi bekliyor olacaktı…
Sonra bütün o ayak izlerini silseydik... hücrende
22 bıraktığımız ceketinin cebindeki kirler ve hüzün-
ler kilitli kalsaydı orada…ama sen hala hücrende-
Halil SAVDA (Vicdani Redçi)
idamla.mucadele.insiyatifi@gmail.com
sını gösterdi. Efi ve Or gibi lise öğrencisi olan LAF (Lise Anar-

Hükümete, şist Faaliyet) üyeleri de eyleme “Biz Orduya sadece fındığa gi-
deriz” ve “Askere gitme, Kardeş kanı dökme” yazılı dövizleriy-
le katılarak destek verdi.

Devlete ve Şili (22.10.09) - Şili’deki Mapuche yerlileri örgütü Arauco Mal-


leco Koordinasyonu (CAM), bu Salı günü yaptığı açıklama ile
Şili devletinin Mapuche halkına karşı uyguladığı şiddeti durdur-
maya niyetinin olmaması nedeniyle Şili devletine karşı savaş aç-

Militarizme tıklarını ve bu ülkenin vatandaşlığını reddettiklerini, ayrıca oto-


nom Mapuche halkının topraklarının da Bio Bio Nehri’nden ül-
kenin güneyine kadar olan kısmı olduğunu ilan ettiler. Mapuc-
he yerlileri, uzun yıllardır yabancı şirketler ve büyük toprak sa-

Karşı Mücadele hipleri tarafından işgal edilmiş durumdaki topraklarını geri ala-
bilmek için mücadele ediyorlar. Mapuche halkının bu mücadele-
si ise, Şili devletinin bu bölgelerdeki polis sayısını arttırarak yer-
li halka uygulanan devlet şiddetine maruz kalıyor.

Kürdistan (05.12.09) - Diyarbakır, Mersin, Van, Adana, Siirt,


Milano, İtalya (13.12.09) - Başbakan Silvio Berlusconi, uğradığı
Şanlıurfa, Mardin, Bitlis, Bingöl, Batman, İstanbul, İzmir, Hak-
bir saldırı sonucu yaralandı. Saldırıda Berlusconi yüzünden yara-
kari, Ağrı, Iğdır, Antalya ve Dersim’de PKK lideri Abdullah
lanırken, saldırıyı gerçekleştiren kişi gözaltına alındı. Bir miting-
Öcalan’ın cezaevi koşullarını ve DTP’nin kapatılmak istenme-
de konuşan Silvio Berlusconi önce bir grup göstericinin protes-
sini protesto etmek yüz binlerce kişi sokak serhildanlarında po-
to gösterisiyle karşılaştı. Miting sonrasında Berlusconi’ye yakla-
lisle çatıştı. Çıkan çatışmalarda 23 yaşındaki üniversite öğrenci-
şan bir gencin başbakana yumruk attığı ve yaralanmasına yol açtı-
si Aydın Erdempolis tarafından katledilirken, yüzlerce gösterici
ğı da bildirildi. Hafif yaralanan başbakan hastaneye kaldırılırken,
yaralandı ve yüzlercesi de gözaltına alındı. Polis protesto yürü-
İtalyan Ansa ajansı saldırganın 10 yıldır psikolojik tedavi gördü-
yüşü yapmak isteyen göstericilere TOMA’lar ve gözyaşartıcı gaz
ğünü iddia etti.
bombalarıyla saldırıyor. Kürt illerinde ve metropollerde yaklaşık
2 haftadır süren serhildanlar yükseliyor. Her gün araç yakma ey-
Katmandu, Nepal (07.12.09) - Polis 4 Aralık günü, 23 bin ev-
lemleri yapılıyor. Londra’da BBC binası kürt gençleri tarafından
sizin yaşadığı alana saldırmıştı.Gecekondu bölgesini boşaltma-
işgal edildi. Avrupa’da bir çok ülkede dayanışma eylemleri yapı-
ya çalışan polis 4 kişiyi katletmişti. Halk, Maoistler’in genel grec
lıyor. Buna karşın bir çok ilde kürt kurumlarına karşı faşist saldı-
çağrısıyla Başkent Katmandu ve diğer kentlerde sokaklara çık-
rılar ve devlet terörü sürüyor.
tı, yolları kapattı. Eylemlerde polis saldırısı ve hükümet protes-
to edildi.
Muş (15.12.09) - Önce Abdullah Öcalan’ın cezaevleri koşulları-
na daha sonra DTP’nin kapatılmasına yönelik yaklaşık 2 hafta-
Tahran, İran (07.12.09) - Öğrenci Günü dolayısıyla Tahran Üni-
dır kürt illerinde ve metropollerde devam eden şiddetli çatışma-
versitesini abluka altına alan polis, kent merkezinde gösteri ya-
ların ardından bugün Muş’ta yapılan kepenk kapatma eylemle-
panlara gözyaşartıcı bombalarla müdahale etti. Müdahale ardın-
rinde ve yürüyüşlerde JİTEM elemanı olduğu bilinen Turan Bi-
dan hükümet karşıtı sloganlar atan göstericiler ile polis arasında
len isimli faşist 2 kişiyi kaleşnikof marka tüfeğiyle vurarak öl-
çatışma çıktı. Çatışmada çok sayıda göstericinin gözaltına alındı-
dürdü. Önceki gün Dolapdere’de faşistler yine kurşun sıkmışlar-
ğı kaydedildi.
dı. Düşük yoğunluklu bir içsavaşı andıran devlet-faşist saldırılar
medyanın da kışkırtmasıyla devam etmektedir. Medyanın son za-
Ankara (03.12.09) - Başbakanlık Resmi Konutu önünde bağır-
manlarda kürt eylemcilere karşı gerçekleştirilen faşist saldırıları
maya başlayan ve polise pet şişe fırlatan bir kişi gözaltına alındı.
“vatandaş tepkisi” olarak lanse ederek manüple etmeye çalışma-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ ın Genelkurmay Başkanı Or-
sı zulme karşı direnen bir halkı sindirme politikasından başka bir
general İlker Başbuğ ile görüşmesi sırasında Başbakanlık Res-
şey değildir. Kepenk kapatma eyleminde eylemci avına çıkmaya
mi Konutu’nun karşı kaldırımında bağırmaya başlayan bir kişiye
karar vermiş olan Turan Bilen daha herhangi bir olay yaşanma-
Başbakanlık korumaları müdahale etti. Şahsın direnmesi ve poli-
dan kitle üzerine ateş açarak 2 eylemciyi vurarak katletti. Turan
se elindeki pet şişeyi fırlatmasının ardından korumalar vatandaşı
Bilen ve ailesi ilçeden kaçırıldı. Katledilenlerden birisi olan Nec-
araca alarak konutun önünde uzaklaştırdı.
mi Oral’ın cenazesine yine polis saldırdı ve ilçede yeniden çatış-
malar alevlendi.
Mogadişu, Somali (03.12.09)- Somali’nin başkenti
Mogadişu’daki Şamo otelinde bir mezuniyet töreni sırasında mey-
dana gelen patlamada 3’ü bakan, 2’si gazeteci 14 kişi öldü, onlar-
ca kişi yaralandı. Eylül ayında Mogadişu’daki barış güçlerine yö-
nelik gerçekleştirilen çifte bombalı saldırıda 17 barış gücü aske-
ri ölmüştü.

Levent, İstanbul (30.10.09) - İsrail’in İstanbul Konsolosluğu


önünde biraraya gelen Türkiyeli savaş karşıtları yaptıkları bir ey-
lemle, İsrail Hükümetlerinin Filistin halkına karşı yürüttüğü sa-
vaş politikalarına karşı çıktıkları için tutuklanan lise öğrencisi iki
vicdani retçi, Efi Brenner ve Or Ben-David’e özgürlük istediler.
WRI (Uluslararası Savaş Karşıtları)’nin de çağrısıyla tüm dünya-
da başlatılan dayanışma kampanyasının bir parçası olarak gerçek-
leştirilen protesto eyleminde, Özgür Bircan isimli bir savaş karşı-
tı vicdani ret deklarasyonunu okuyarak bu iki retçiyle dayanışma-
23
İNSANLARIN TAHAMMÜLSÜZLÜKLERİNİN FATURASI HAYVANLARA ÇIKARILIYOR!

SORU(M)NLU VATANDAŞ-BELEDİYE İLİŞKİSİ


tuluyor. Sizce neden?!
S on günlerde Türkiye’nin birçok ilinden bizlere
ulaştırılan hayvanlarla ilgili haberler ve bilgiler,
vatandaşların sokak hayvanlarına ne denli taham-
- İBB Hasdal Barınağı’na ne amaçla getirildikleri
belli olmayan anne köpek ve yavruları
mülsüz olduklarını ve giderek bu tahammülsüz-
lüğün boyutlarının arttığını kanıtlıyor. Ardı arkası - İBB Hasdal Barınağı’na getirilmiş olan kaşektik
kesilmeyen haberler, ülkemizde sistemli bir imha bir sokak köpeği. Kaşektik olmasına rağmen bu
emri verilip verilmediği konusunda akıllarımızda sokak köpeği de kısırlaştırılmış.
soru işaretleri bırakmaya devam ediyor.
- İBB Hasdal’dan başka bir anne ve yavruları. Di-
HAYVANLARIN ÖLDÜRÜLMELERİ İÇİN BİR ŞİKA- ğer yetişkin köpek bölmelerinin yanında ve onlar-
YET YETERLİ la aynı şartlar altında tutuluyorlar. Sizce soğuk ve
En basitinden, hayvanların seslerinden rahatsız hastalık riski altında ne kadar yaşayabilecekler?
olan bir vatandaş hemen belediyeye ihbar amacıy-
la telefona sarılıyor ve büyük bir merakla sonucu - Yandan açılarak yapılmış olan kısırlaştırma ope-
ne zaman alacağını bekliyor. Bu sorumlu (!) vatan- rasyonlarının operasyon sonrasında ciddi komp-
daş, belediye ekipleri gelip hayvanları yerlerde sü- likasyonlara neden olduğu bilinmekte. Sokaklar-
rükleyip toplama aracına attığında ise adeta göz- dan alınan hayvanların apar topar operasyona
leri parlıyor, çünkü artık rahat bir şekilde uyuya- alınması ve operasyon sonrasında da hiç bilme-
bileceğini zannediyor. Yoğun şikayetleri sonucun- dikleri yerlere atılmaları onlar için bir çözüm ola-
da toplattırdığı, belediyenin toplama kampına gön- bilir mi?
derttiği, öldürttüğü hayvan-
ların yerine yeni hayvanlar Sarıyer Belediyesi: Beledi-
geldiğinde hiç düşünmeden ye yönetiminin hayvana kar-
eline tekrar telefonu alıyor, şı önyargılarından ve vatan-
belediyeyi arıyor ve hay- daşına hizmet götürme tut-
vanları göz önünden yoket- kusu ile (!) anneleri, yavru-
tiriyor. Bununla da kalmayıp ları, yaşlıları hiçbir zararla-
hayvanlara “haşere” ya da rı olmadıkları halde (zararla-
“zararlı” gözüyle bakıp, on- rı olsa bile çözüm, ASLA sür-
ları ortadan kaldırttığı için güne göndermek, öldürmek,
kendi ile gurur duyuyor, be- yoketmek değil) yiyecek bu-
lediye tarafından önemsen- lamayacakları ormanlık böl-
diği için kendini iyi hissedi- geleri terkedip bu hayvanla-
yor. rın dolaylı olarak ölmelerine
yol açıyorlar. Bazı hayvanla-
SORUMLULUK MU, YOKSA rı ise Kısırkaya’daki barınak-
SORUNLULUK MU?! larına götürüyorlar. Gönüllü girişi yasak olduğun-
Bu şikayetçi sorum(n)lu vatandaş, her defasında dan içeride ne gibi bir işlem yapıldığı tam ola-
şikayet etmeyi akıl edebiliyor, ama bir defa bile o rak bilinmiyor. Oylarımızla seçilmiş olan, kendile-
toplattırdığı, belediyelerin hayvan hapishanelerine rini hayvanlar üzerinde tek karar ve yargı mercii
tıktırdığı hayvanların yerine yeni hayvanların gele- olarak gören bu yerel yönetimlere sormak istiyo-
bileceğini akıl edemiyor. Ve bu kısır döngü devam ruz. Hayvanların sorunlarına neden kalıcı bir çö-
ediyor: Yiyecek bulma umuduyla mahallelere yer- züm yolu getirmek yerine yıllardan beri imha po-
leşen hayvanlar bir telefon ihbarıyla alınıp hakla- litikalarından vazgeçmeden, büyük bir kararlılıkla
rında gereken yapılıyor. Mevcut oylarına yeni oylar bu hayvanları yoketme yolunu seçiyorlar? Bizler-
katma uğruna bu belediyeler, her zaman sorum(n) le aynı dünyayı yaşamaya mahkûm edilmiş hay-
lu vatandaşın şikayetini değerlendiriyor, şikayete vanları çeşitli yollarla öldürerek, sürgüne yolla-
konu olan, tek amacı “aç karnını doyurmak olan” yarak, ölüm kampına dönüştürülmüş barınakla-
hayvanları aşılama - kısırlaştırma kandırmacasıy- ra hapsederek (ki çoğu zaman yaşatmaktan ziya-
la alıyor ve bu alınan çoğu hayvan geri gelmiyor, de bu barınaklarda ölmeleri bekleniyor) yokede-
kaybediliyor. Anne, yavru, hamile, sakat deme- bileceklerini düşünmeleri bu yöneticilerin “canlı”
den toplanan bu hayvanlar akıbetleri belli olmak- kavramına bakış açılarını açıkça ortaya koymuyor
sızın ya belediye barınaklarına hapsediliyorlar ya mu? Toplumun tahammülsüz kesimlerince isten-
da kasti olarak yiyecek bulmaları imkansız olan or- medikleri için bu hayvanlara çözüm olarak ölümü
manlık bölgelere terkediliyorlar. reva gören yöneticilerden ne gibi bir hizmet bek-
lenebilir?
İKİ ÖRNEK...
Son günlerde hayvanlara yapılan insanlık dışı mü- Şu anda bu iki yerel yönetim de birçok kanun
dahalelerle ilgili olarak size iki örnek vermek isti- maddesini ihlal etmekle birlikte işledikleri suçlara
yoruz: her gün bir yenisini eklemeye devam etmektedir.
İBB : Veteriner Hizmetleri Müdürlüğü, şu anda tüm Yerel yönetimlerin yanlış bakış açıları ve önyar-
enerjisini İstanbul’un dört bir yanından köpek top- gıları sonucunda edindikleri imha politikasından
lama işine ayırmış durumda. Şikayete konu olan DERHAL vazgeçmelerini talep ediyoruz. Bu top-
bölgelerdeki hayvanlar fiziksel durumlarına ba- lumda, sokakta yaşayan hayvanlar “sorun” olarak

24
kılmaksızın belediye barınaklarına götürülüyor. nitelendirildiği sürece herhangi bir kalıcı çözüm
Hastalıklara ve soğuk havaya karşı son derece yolunun bulunmasının olanaksız olduğunu, öldür-
korumasız olan yavrular bile bu barınaklarda tu-
menin ve hayvanlara yönelik her türlü şiddet içe-
ren hareketin hiçbir zaman çözüm yolu olmadığı-
nı ve asla olamayacağını bir kez daha hatırlatmak
isteriz. Hak ihlallerinin son bulması için girişimleri-
miz ve çözüm arayışlarımız devam edecektir.

LÜTFEN...
Belediyeler tarafından sistemli bir şekilde uygula-
nan bu imha politikasına sizler de tepkinizi göste-
rin. Sokağınızdaki hayvanlara sahip çıkın, toplatı-
lan hayvanların takipçisi olun. Aniden kaybolmala-
rı durumunda belediye barınaklarında hayvanları-
nızı arayın, sadece “insan” odaklı düşünce yapısına
sahip olan yerel yönetimlere bu hayvanların sahip-
siz olmadıklarını hatırlatın.

Hayvanlara “ötanazi yasası” geliyor !..


Bazı medya kuruluşlarında yer alan haberlere göre
Avrupa Birliği’ne uyum sağlamak amacıyla hazır-
lanan “Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanu-
nu” taslağı sayesinde “hayvanların yaşam hakla- gulamak ne kadar doğru olabilir? Ötanazi uygulaması
rının ellerinden daha kolay, nasıl alınabileceği” ko- tartışmaya son derece açık ve derneğimizin kesinlik-
nusunun mecliste görüşüleceğini öğrenmiş bulun- le tasvip etmediği bir uygulamadır. Ötanazide bireyin
maktayız. Söz konusu taslakta “Akut bulaşıcı bir kendi arzusu ve talebi esastır. Hayvanın kendi hakkın-
hayvan hastalığının önlenmesi ya da eradikasyonu da ötanazi talebinde bulunması mümkün olmadığın-
amacıyla veya insan sağlığı için risk oluşturan du- dan ötanazi tabiri hayvanlar için yanlış ve anlamı dı-
rumlarda, davranışları insan ve hayvanların haya- şında kullanılmaktadır. Günümüzde ötanazi adı altında
tı ve sağlığı için tehlike teşkil eden durumlarda da işlenen cinayetlerin sayısı oldukça fazladır ve ötana-
hayvanlara ötanazi uygulanabilecek” maddesi yer zi terimi bu cinayetlerin örtbas edilmesinde çok iyi bir
almaktadır. araç haline getirilmiştir. Bir türün diğer bir tür hakkın-
Şayet bu taslak yasalaşırsa, hayvanların insanla- da böyle bir karar vermesi etik açıdan kabul edilemez
ra göre herhangi bir “risk” oluşturduğu tespit edil- bir durumdur. [ Ötanazi konusunda çok özel ve istisnai
mesi durumunda hayvanlara KOLAYCA ötanazi uy- durumlar ayrıca değerlendirmeye alınmalıdır. Bu ka-
gulanabilecek. Her zamanki gibi bu “risk”in hangi nun taslağında da olduğu gibi, 5199 sayılı koruma ya-
durumlarda oluşacağı ve uygulama ile ilgili usul ve sası hükümlerinin içine hayvan için ötanazi kararı ver-
esaslar ilgili bakanlıkça belirlenecek. me, yani diğer adıyla ÖLDÜRME kararı hekimin inisi-
yatifine bırakılarak hayvanların öldürülmesi kolaylaştı-
HAYVANLARIN YASAL OLARAK ÖLDÜRÜLECEĞİ rılmış ve ötanazi kararı gerektiren çok istisnai durum-
BİR SÜREÇ BAŞLIYOR lar olmadan, sakatlığı nedeniyle ya da tedaviye cevap
Kanun taslağının yasalaşması halinde “risk oluştu- vermediği için birçok cinayetin bu yolla işlenmesine
rabilecek” hayvan olarak sınıflandırılan hayvanlar olanak tanınmıştır. Ötanazi uygulanmasına “acıya son
hakkında ötanazi kararı veteriner hekimlerce ve- verme” işlemi olarak bakılması çok yanlış bir görüştür.
rilecek, uygulama veteriner hekim tarafından ya Çünkü hayvanlara ötanazi uygulanırken çoğu kez ge-
da veteriner hekim gözetiminde yapılacak. Kısa- nel anestezi uygulanmadığından hayvan ölüme yak-
cası bu yasa, hayvanların ölümlerini meşrulaştıra- laştıkça ciddi şekilde acı çekmektedir. Ancak, bu ger-
cak, en temel ve en kutsal hak olan yaşam hakkı, çek çoğu kez ötanaziyi uygulayan hekimler tarafından
SADECE BİR KİŞİNİN kararıyla hayvanların elin- ne yazık ki hayvan sahiplerine belirtilmemektedir. Ko-
den alacak. nuya farklı bir bakış açısıyla bakıldığında ise bu ya-
sada insan sağlığı için tehdit oluşturabilecek hayvan-
ÖTANAZİ, HAYVANLAR İÇİN ASLA BİR HAK OLA- lar hakkında verilen ötanazi/öldürme kararları hasta-
RAK DEĞERLENDİRİLEMEZ lıkların tedavisini de engellemektedir. Çünkü hastalıkla
“Hayvanları uyutma” olarak anılan ötanazi uygu- karşılaşıldığında öldürmek, zaten çok zayıf bir konum-
laması, hayvanları öldürmenin kibarca karşılığıdır. da bulunan veteriner hekimliğin de tıbben gerilemesi-
Tıp literatüründeki ötanazi teriminde bireyin kendi ni sağlayacaktır.
talebi esas alınmasına rağmen insanların ötanazi
istekleri sadece bazı ülkelerde kabul görmektedir. ÖLDÜRÜLMEK ve ÖLDÜRMEK “HAK” OLAMAZ, HAK
İnsan üzerinde bu kadar tartışılan bir konuyu ta- OLARAK TANITILARAK TEŞVİK EDİLEMEZ
leplerini dile getiremeyen hayvanlar üzerinde uy- Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği olarak,
yukarıda, ötanazi hakkındaki yorum ve görüşlerimizde
de yer verdiğimiz nedenlerden dolayı bu yasanın mec-
listen geçmesinden büyük endişe duymaktayız. Ayrı-
ca, medyada bu imha amacı güden yasa tasarısının
hayvanlara bir “HAK” tanıyacağı şeklinde duyurulma-
sından da büyük rahatsızlık duymaktayız. Bu kanun
tasarısının yasalaşması ile birçok hayvan için “kılıfına
uydurulmuş” ölüm kararları çıkarılacak, Türkiye şart-
ları göz ardı edilerek ve dayatmacı bir zihniyetle ha-
zırlanmış olan, hayvan konusuna yanlı yaklaşan mev-
cut mevzuatlar nedeniyle zaten hiçbir zaman tama-
men koruyamadığımız hayvanların yaşam hakları bir
bir ellerinden alınacaktır.Lütfen uyarılarımızı dikkate
alın ve ölümleri meşrulaştıracak bu kanun tas-
lağına tepkinizi gösterin.

Yazan: tahammülsüz toplumun kudurttuğu insan 25


HAYVAN HAKLARI
VE YENi AYDINLANMA
Beş milyon yıl önce atalarımız eski büyük kuyruklu maymunlardan koparak geliştiler; sonraki
iki milyon yıl içerisinde evrimin hominid çizgileri sadece bipedal(iki ayak üzerinde duran) bir
tür olmaya doğru evrim geçirmek yolunda büyük değişimler geçirmekle kalmadı, ayrıca büyük
beyinli , dile ve teknolojiye hakim bir tür olma yolunda değişimlerden geçti.

Son iki yüz yıl içerisinde, in- toplumsal ve doğal dünyalarda


sanlar biyoloji anlamında çok yaşanan nice ciddi kriz arasında
az değiştiler; ama sosyal ve insanlara evrimsel anlamda mey-
teknolojik kapasiteleri anla- dan okuyor. Hayvan sorununun
mında çok hızlı bir evrim ge- insan meselesinin merkezi oldu-
çirdiler. Ne yazık ki, teknolo- ğunu anlayabiliyor muyuz? Hay-
jik evrimimiz ahlaki evrimi- vanların sömürülmesinin birbiri-
mizi büyük oranda geçmiş du- mizle ve doğal dünyayla yaşadı-
rumdadır. Dr. Martin Luther ğımız krizin her yönünde kendini
Kingin sözleriyle söyleyecek belli ettiğini kavrayabiliyor mu-
olursak, yanlış yollara sapmış yuz?
insanların kendilerince doğ-
ru yerlere yönlendirilmiş füze- Hayvan hakları, insan türü kimli-
ler kullandığı bir dünyada ya- ğine yapılmış bir taarruzdur. Bu
şıyoruz. taarruz; türcülük pusulasını pa-
ramparça ederek, dünyadaki yeri-
İnsanlar ahlaki bir ilerleme ni bulmak için kullandığı kozmo-
kaydetmişlerdir, ama yavaş bir lojik haritalarını sorgulamaya ça-
şekilde. Batı kültüründe, eşit- ğırır insanları. Hayvan hakları in-
sizliği, hiyerarşiyi ve aşağı ol- sanların hayvanlar üzerindeki üs-
mayı insan doğasının ya da tünlük iddialarından vazgeçmesi-
varlıkların doğal akışı şeklin- ni talep eder. İnsanlardan gücün
de gören mitleri meşrulaştıran sorumluluk gerektirdiğini, güçlü
cehaleti, önyargıyı ve keyfiye- dünyanın verimliliği tarafından re yaslanmaktadır. Bir an- olmanın haklı olmak olmayabile-
ti aşmak için iki bin yılın geç- karşılanarak yaşayacaklardı. lamda hayvan hakları argü- ceğini, ve geniş bir neokorteksin
mesi gerekti. manı eğer insanların hakları doğal dünyaya tecavüz edip onu
Ancak her ne kadar gerçekleş- varsa hayvanların da aynı se- yağmalamak için bir mazeret ol-
Batı toplumu 1960lardan itiba- tirilebilir bir şey olsa da, Kin- beplerle haklara sahip oldu- madığını idrak etmelerini ister.
ren ahlaki anlamda daha hız- gin dünya evi gene de lanet ğunu söylemektedir. Ahlaki
lı bir gelişim göstermiştir. Öğ- olası bir mezbahadan başka bir anlam, bir tür olarak farklı- Dünya görüşündeki bu derin de-
renci, siyah, Kızılderili, femi- şey değildir; çünkü hümanizm lıklarımızda değil, bir hayat ğişiklikler insanın günlük haya-
nist, ve gay-lezbiyen hareket- milyarlarca hayvanın gereksiz sahibi olarak benzerlikleri- tında devrimci bir farklılığa yol
leri hakların evrenselliği süre- yere esir edilmesi, işkence gör- mizde yatıyor. açarken kişisel olanın aslında ne
cini geliştirmiş ve önyargının mesi ve öldürülmesi anlamında kadar politik olduğunu da anla-
büyük bariyerlerini aşarak in- hiçbir şeyi değiştirmemektedir. Hayvan haklarının meydan mamızı gerektiriyor. Bir çok radi-
san özgürlüğüne daha fazla bir Şiddet içermeyen bu hümanist okuması şudur: insanlar ger- kal felsefe öğretiyorum; ama sa-
derinlik katmıştır. ütopya, sözde aydın ve ileri- çekten aydınlanarak demok- dece hayvan haklarının günlük
ci insanlar şiddetsizliği, eşitliği ratik yasal sistemlerin örtü- ritüelleri ve sosyal ilişkileri bo-
Bu sosyal sıkıntıların, ayaklan- ve hak kavramını bu gezegeni leri arasına gizlenmiş son zup değiştirme gücü var. Anar-
maların, Vietnam savaşına kar- beraber paylaştığımız hayvan- önyargıları yenebilir mi? İn- şizm veya Marksizm gibi radikal
şı yapılan kitlesel gösterilerin ları da kapsayacak denli geliş- sanlar ekonomilerini yeni- felsefeler türcülüğü hiçbir eleş-
ve giderek kötüleşen yoksul- tirene dek ikiyüzlü bir yalan den organize edip teknolo- tiri süzgecinden geçirmeden ye-
luk, evsizlik ve sınıf eşitsizli- olarak kalacaktır. jilerini yeniden biçimlendi- niden üretiyor. Marksizm üzeri-
ği sorunlarının arasında Martin rebilir mi, kültürel gelenek- ne yapılan bir seminerden sonra
Luther King bir dünya evi viz- İnsan evriminde bir sonraki lerine başka bir şekil verebi- öğrenciler bir yandan devrimden
yonu formüle etmiştir. Bu koz- adım, hayvan haklarını kucak- lir mi? Hepsinden önemlisi; söz ederken öte yandan öldürül-
mopolit ütopya içerisinde dün- layarak onun derin anlamları- insanlar yeni duyarlılıklar, müş çiftlik hayvanlarının cesetle-
yadaki bütün insanlar nı kabul etmektir. Hayvan hak- değerler, dünya görüşleri ve rini yiyebiliyorlar. Hayvan hakla-
ları insanların son iki yüz sene kimlikler edinebilir mi?
26
barış ve huzur içeri- rı üzerine yapılan bir seminerden
sinde, ruhsal ve mad- içerisinde meydana getirdiği en sonra ise aynı öğrencileri tabak-
di ihtiyaçları modern ilerici etik ve politik gelişmele- Hayvan hakları hareketi, larına boş boş bakarken, en temel
davranışlarını sorgularken, mızmız aileleri ve ar- rüşlerini değiştirmeye başlıyorlar.
kadaşlarından kendilerini soyutlanmış hisseder-
ken görüyoruz. Çünkü alınan mesaj gerçektir ve İnsanlar kimliklerini yeniden icat etmek, insanlı-
ruhu allak bullak etmiştir. ğı ve kültürü zulümden ayırmak için bir takım yol-
lar bulmak zorunda kalacaklar.İnsanlar idrak etsin
Açık olalım: devrim için mücadele ediyoruz, re- etmesin, bu omuzlara binmiş bir yük değil, bir öz-
form için değil; köleliğin sona ermesi için müca- gürlüktür. Artık hiç kimse ayrılık yalanını yaşamak
dele ediyoruz, yoksa insancıl sahipler için değil. zorunda değil, br yüreğin açılması derinden bir iyi-
Hayvan hakları insan kulağının duyduğu en ra- leşme sağlayabilir.
dikal fikre yol veriyor: hayvanlar yiyecek, giysi,
kaynak, ya da eğlence nesnesi değillerdir. Hayvan hakları modern insanlığın tertiplediği eşit-
lik, demokrasi ve haklar gibi en yüksek değerlerin
Hedefimiz hayvan sömürüsünden çıkar sağlayan geliştirilmesinde bir sonraki sahne. Kendimizi ge-
çimentolaşmış pratikleri ya da sabitleşmiş tavır- zegene hükmeden yarı tanrılar olarak gören o sap-
ları değiştirmekten daha az bir şey değil. Gerçek- kın kavramlarımızı, yaşayan büyük ilişkiler ağı-
ten de, devlet bizleri eko-teröristler diyerek şey- na ait ve bu ağ içerisinde birbirine bağımlı varlık-
tani bir hale sokup doğru olan şey uğruna verdiği- lar olduğumuzu söyleyen daha alçakgönüllü ve bü-
miz mücadeleyi suç kapsamına almaktadır. tüncü bir nosyonla değiştirmek zorundayız. Tahak-
kümcü ve türcü kimlikler bizi felaketler yokuşun-
Görevimiz gerçekten zor; çünkü hümanizmin dan aşağıya doğru yuvarlıyor. Eğer insanlık ve ya-
konforlu sınırlarından uzağa giderek ahlaki ma- şayan dünya, bir bütün olarak bir geleceğe sahipse,
nada önemli bir sıçrayış gerçekleştirmek zorun- insanlar hayatın tümüne saygı duyan evrensel bir
dayız. İnsanların aynı tür içerisindeki diğer üye- etik kavramını kucaklamak zorundalar.
lerle alakalı fikirlerini değiştirmelerini istemek-
le kalmıyoruz, ayrıca tür sınırlarının aynen ırk Büyümek zordur ve acı verir, ve insan türü ahlaken
ve cinsiyet sınırları kadar keyfi ve geçersiz ol- gelişmemiştir, psikolojik olarak sakattır. İnsanla-
duğunu idrak etmeleri konusunda ısrar da ediyo- rın biyotoplumun efendileri değil üyeleri oldukla-
ruz. Görevimiz, insanlığın ahlaki çıtasını akıl ve rını öğrenmeye ihtiyaçları var; biyotoplumun yurt-
dil sahibi olmaktan hissetme yeteneği ve öznelli- taşları olarak bütün biyotopluma karşı sorumluluk-
ğe doğru kaydırması yönünde çaba göstermektir. ları var.

Sadece eğitmemeliyiz, bir toplumsal hareket ol- Aydınlamanın anlamı, değişmektir. Onsekizin-
malıyız ayrıca. Hayvan haklarının meydan oku- ci yüzyılda aydınlanma dini dogmaları ve zorba-
ması bizim meydan okuyuşumuzdur; çünkü hay- lığı yenmek anlamına geliyordu; yirminci yüzyılın
van hakları sadece bir fikir olmamalı, hem sayı sonlarına doğru, aydınlanma ırkçılığı, cinsiyetçili-
hem de acılarının çokluğu anlamın dünyanın en ği, homofobiyi ve diğer önyargılarını yenmek anla-
çok ezilen canlıları için bir toplumsal hareket ol- mına geliyordu; ve şimdi yirmibirinci yüzyılda ay-
malı. Bütün devrimlerde olduğu gibi, hayvan- dınlanma, türcülüğü yenerek hayatın tümünü ono-
lar zalimler ansızın ışığı gördüğü için haklarını re eden evrensel bir etiği kucaklamak anlamına ge-
elde etmeyecekler, tersine daha fazla sayıda in- liyor.
san bu konuda aydınlanıp iktidar yapılarını sars-
tıkça, yeni sosyal düzenlemeler hayata geçene Değişebiliriz; değişmek zorundayız. Doğanın me-
dek bunu yapmaya devam ettikçe bu hakları elde sajı, evrim geçirmek ya da ölmektir.
edecekler.
Dr. Steven Best
Çok fazla şey mi istiyoruz? Adalet doğru olanın Çeviri: CemC
yapılmasını talep eder ve asla aşırı değildir. Dev-
rim cidden mümkün mü? Binlerce şekilde dev- www.hayvanozgurlugu.com
rim güç kazanıyor. Horoz dövüşlerine getirilen
yasaklardan ABDde 37 eyalette hayvan istismarı-
nın suç haline getirilmesiyle, ABDdeki tıp ensti-
tülerinde doktorların eğitiminde hayvanların kul-
lanılma oranının 2/3 oranında azalmasıyla, 25ten
fazla üniversitede yapılan hukuk seminerleriy-
le, hayvan refahı/hakları meseleleri ile ilgili ola-
rak giderek artan medya desteğiyle (2003 Gallup
Araştırmasında ABDli insanların %96sının hay-
vanların az da olsa istismardan korunması gerek-
tiğini düşündüğü, %25inin hayvanların insanlar-

27
la aynı şekilde sömürüden ve zarardan korunma-
ya hakları olduğu ortaya konmuştur) ortaya çıkan
gerçek şu ki insanlar diğer türler hakkındaki gö-
DOMUZ GRİBİ PANDEMİSİ Mİ? (DÜNYA ÇAPIN-
DA SALGIN) YOKSA KOMPLO TEORİSİ Mİ?
Ö yle bir çağda yaşıyoruz ki enformasyon ile dezenformasyon
birbirine geçmiş durumda. Bilginin iktidarını elinde tutan-
lar, aleni sansür yerine böylesine ince bir stratejiyi geliştirmiş
poliklinik ve ilac ucretleri asi bedelini gecer. Bu virus henuz
tam yayginlasmadigi halde Turkiyede dune kadar gayet saglikli
olan 80 kisinin olumune neden oldu. Tum nufus etkilendiginde
larla ilgili bir yorum yok. Artı gölgede kalan bir diğer
nokta da ilaç şirketlerinin bu işteki rolü.Perulu dokto-
ra ilave yapacak olursam bütün bu aşı üretiminin arka-
durumdalar.Doğru kırıntılarıyla yanlış kırıntıları kol kola, ortaya bu sayi ne yazik ki binleri asacak. Ve eger siz bu metinleri yay- sındaki “yüce güç” Rockefeller vakfıdır.Bu vakıf tüy-
çıkan ise; ne yapacağına, neye inancağına karar verememiş so- ginlastirirsaniz ve insanlar bunlari dikkate alip asi olmazlarsa leri diken diken eden söylemlerin sahibi.Merak eden-
nuç olarak atalete itilmiş yığınlar topluluğu.Yaklaşık bir seneden bunlarin bir kismi aramizdan birileri olacak. Avrupa’da uzerin- ler araştırsın lütfen.Yani ortada gerçekten mide bulan-
beri bir domuz gribi tartışması gidiyor.Her kafadan ayrı ses çıkı- de cok konusulan ve bugun ilkogretim okullarina sokulmaya dıran bir durum var ve bu durum öyle yenilir yutulur
yor. İşte bu nedenle farklı gerçekliklerin çapraz değerlendirilme- calisan bir kavram var: risk yonetimi. Sizlere uzun uzun anlat- değil. Peki geçmişde durum nasıldı? Böylesine infi-
si yöntemini metod olarak benimsemeyi ve bu bağlamda değer- maya gerek olmadigini dusundugum bu kavram, hem halk sag- al yaratacak grip salgınları olmuşmuydu? Evet olmuş-
lendirme yapmayı uygun görüyorum. Bu yazıyı da bu yöntem bi- liginin hem de genel olarak yasamin temelini olusturur. Bazi- tu. Gelmiş geçmiş en büyük grip salgını ispanyol gri-
çimiyle yazdım.Kamu oyunda ve çeşitli medya kanallarında dö- larimiz laboratuarda uretildigini dusunse de, virus form degis- biydi 1918 de 50 milyona yakın kişi öldürmüştü.Dün-
nen, özetleyebileceğimiz yanıyla birkaç bakış açısını ortaya ko- tirmistir. Bu ilk degildir. Her yuzyilda bir kac kez kuresel cap- ya savaştan yeni çıkmış ve olanaklar bugüne kıyasla
yarak değerlenirmeyi size bırakmaktır amacım.Tabi kendi yoru- ta, bir kac yilda bir bolgesel capta tekrarlanan bir surectir. Form çok sınırlı idi. Ayrıca 1930 lu yıllarda ilaç şirketleri
mumuda ekleyerek. degisikliklerine karsi her yil grip asisi yenilenir. Sonuc olarak toplanıp, bir karar almışlardı. Bu toplantıda tartıştık-
insanligin grip virusuyle mucadelesi yeni degildir, dunya uze- ları 2 şey vardı: Birincisi insan metabolizmasının ba-
1) İnternette dolaşan bir mail: rindeki salginlar yeni degildir ve risk yonetimi anlayisiyla yu- ğışıklık sistemini güçlendirerek, hastalıkları engelle-
BİR DOKTORDAN... DİKKAT..! rutulmesi gerekir.Kisisel olarak basbakan gibi “Benim boyle mek, ikincisi ise semptomatik tedavi etmek(yani belir-
Grip veya asrın soygunu... bir riskim yok” diyebilirsiniz. Ama toplumun boyle bir riski tileri tedavi- ana kaynağı değil)tabiki ikinci şık seçildi.
Domuz gribi arkasındaki ekonomik çıkarlar neler ? Dünyada her var. herkesin bu topluma karsi sorumlulugu var. Çünki çok daha karlı ve uzun vadede büyük bir kont-
sene milyonlarca insan malaryadan ölüyor halbuki basit bir tül rol gücü sağlıyordu. Amerikan,İngiliz,Fransız, Alman
sineklik onları koruyabilir. Gazeteler bundan bahsetmiyor ! Dün- 4) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü şirketleri bu sayede dev tröstler konumuna geldi.Dün-
yada her sene 2 milyon çocuk ishalden ölüyor halbuki 23 sent- Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta aşının ya sağlık teşkilatının 2000 yılı verilerine göre kan-
lik bir serum onları kurtarabilir. Gazeteler bundan bahsetmiyor hem gerekliliğine hem etkinliğine ve hem de yan etkilerine ser tedavisi için harcanan para tüm dünyada 1,5 tril-
! Kızamık ve zatüreden her sene 10 milyon insan ölüyor. Tüm karşı ciddi endişeler var. yon dolara ulaşmış durumda.Kapitalizm herşeyde ol-
bu insanlar daha ucuz ilaçlarla kurtulabilir. Gazeteler bunlardan Domuz gribi aşısı gerekli mi? duğu gibi sağlık sektöründe de insan hayatını hiçe sa-
da bahsetmiyor ! Bundan yaklaşık 10 yıl önce kuş gribi çıktığın- Her şeyden önce domuz gribinin her yıl görülen olağan grip yan para merkezli bir yöntemi yerleştirmiş durumda.
da bütün gazeteler bizi bilgiye boğdu: “Bütün diğer salgınlardan kadar öldürücü olmadığı ortaya çıktı. Olağan gripten her sene Nitekim bu yaşadığımız dönemde en iyi tıbbi bakımı
daha tehlikeli. Dünyayı tehdit eden salgın !”... Gazeteler sadece 250-500 bin kişi ölürken, domuz gribinden tüm dünyada ölen veren ülkenin Küba olması şaşırtıcı değil.Amerika’da
bu tavukların korkunç hastalığından bahsediyordu. Buna rağmen insan sayısı 1.500 kadar. Bir başka deyişle domuz gribinden yüzlerce dolara satılan bir astım ilacı Küba’da sade-
toplam insan kaybı 10 sene de 250. Yani senede 25 Normal grip ölüm ihtimali binde 4. ikincisi domuz gribi aşınsın ne ölçüde ce evet sadece 75 sent ve önleyici hekimlik insanların
senede yarım milyon can alıyor. 25’e karşı YARIM MİLYON ! koruyucu olacağı bu aşamada kesin olarak bilinmiyor. Domuz çok daha sağlıklı ve rahat yaşamasını sağlıyor. E! tabi
gribi ciddi bir mutasyona uğrarsa aşının etkinliği de o nispet- doğal olarak harcamalar düşüyor. İlaç şirketleri ve tıb-
Niçin kuş gribinden bu kadar bahsedildi ? te azalacak ve hatta belki de tamamen etkisiz kalacak. Üçüncü- bi malzeme satanlar o yüzden hiç sevmezler Küba’yı.
Çünkü bu tavukların arkasında bir “horoz” vardı, büyük ibikli bir sü de domuz gribi aşısının çok ciddi yan etkileri olabileceği ile- Bugün Amerika’da tıp veya ilaç konusunda bağım-
horoz: Uluslararası Roche ilaç grubu.... Bu şirket Asya ülkelerine ri sürülüyor. Bugün bu aşısının ülkemizde hiç dile getirilmeyen sız araştırma yapamazsınız. Üniversite araştırmalarını
milyonlarca doz Tamiflu sattı, Ingiltere 14 milyon doz satın aldı. çok önemli bir sakıncasından bahsetmek istiyorum. Grip aşıla- ve fonlarını şirketler belirler.Bağımsız araştırma yap-
Kuş gribi sayesinde Roche, milyarlarca dolar kar ettiler.Bugün rına tıp dilinde adjuvan adı verilen ve vücudun aşıya daha faz- mak isteyen idealist doktorlar Amerika dışına çıkıyor-
de domuz gribi psikozu başlatıldı. Tüm dünya medyası sadece la tepki vermesini sağlayan maddeler ekleniyor. Alüminyum ve lar. Bu bağlamda Perulu doktorun mailinde söylenen
bundan bahsediyor. Kuzey Amerikan Gilead Sciences şirketi Ta- skualen bunlar içinde en çok kullanılanlar. Aşılara adjuvan ek- bir sürü hastalık domuz gribinden çok daha öldürücü
miflu ilacının patent sahibi. Bu işletmenin en büyük hissedarıy- lenmesi teorik olarak mantıklı, çünkü bu sayede kısa zamanda ve ufak bir önlemle tedavileri mümkün ve yine kuv-
sa Donald Rumsfeld: George Bush dönemi savunma bakanı, Irak az sayıda virüsle aşı üretmek ve böylece de daha az virüs antije- vetle ihtimal domuz gribi bir laboratuvar virüsü ve öl-
savaşının stratejisti. Gerçek “Pandemie” (dünyayı etkileyen bü- ni ile daha çok insanı aşılamak mümkün oluyor. Ancak bu işle- dürücülüğü düşük bir virüs(diğer ölümcül hastalıklar-
yük salgın), çıkar salgınıdır, sağlık paralı askerlerinin çıkarları. min çok tehlikeli yan etkileri var. Bu sebeple de Avrupa’ da üç la karşılaştırıldığında). Bu bilim kurgu gibi mi gel-
Eğer domuz gribi söylendiği gibi gerçekten dünyayı tehdit eden çeşit aşıda skualen kullanılıyor olsa da Amerika’ da bu madde- di.Sıkı durun o zaman.Size 1990’larda gerçekleştiri-
büyük bir salgınsa (pandemiyse) dünya sağlık örgütü bu hasta- lerin aşılara eklenmesine kesinlikle müsaade edilmiyor. Oysa len bir deneyi anlatacağım. Bir tür ölümcül Kas eri-
lıktan bu kadar tedirgin oluyorsa neden bu hastalığı dünya sağlı- medyada domuz gribi aşısı üreten şirketlerin en az ikisinin (No- mesi hastalığından muzdarip 11 çoçuğa temel kas ya-
ğını tehdit eden bir hastalık olarak ilan edip, hastalığa karşı aynı vartis ve GlaxoSmithKline), hazırladıkları aşıda adjuvan kulla- pıcı faktör olan IGF-1(insulin like growth factor) Grip
ilacın jenerik türevlerinin üretilmesini önermiyorlar ? Roche’un nacakları haberleri yer aldı. virusüne (dikkat grip virusü) eklenerek gen terapisi
haklarının iptalini isteyip yerine her ülkenin kendi üreteceği je- yapılmış 11 çocuktan 10’unda tam bir iyileşme sağ-
nerik türevlerini üretmiyorlar ? Bu mesajı mümkün olduğu ka- İYİ SKUALEN KÖTÜ SKUALEN lanmış 1’inde ise enfeksiona bağlı ölüm gerçekleş-
dar çok insana iletiniz, herkes bu büyük salgının arkasındaki ger- Skualen aslında vücudumuz için yabancı bir madde değil. Ka- miş.Daha sonraki süreçte bu çalışma başka alanlara da
çeği görsün. Çünkü medya sadece kendi sponsorlarının haberle- raciğerde yapılıyor ve kolesterol metabolizmasında da rolü var, kaymış. Body building yapan sporcularda gen dopin-
rini veriyor. Dr. Carlos Alberto Morales Paitán, Pérou sinir siteminde ve beyin dokusunda bulunuyor. Skualen ayrıca gi olarak uygulanmaya başlanmış.Bu örnek; gen mü-
zeytinyağı, köpekbalığı karaciğeri ve birçok doğal besin deste- hendisliğinin ulaştığı nokta açısından oldukça düşün-
2) Birikimde yazısı yayınlanan Dilaver Demirağ’dan alıntı: ğinde var olan ve antioksidan özelliklere sahip bir yağ molekü- dürücü seçilen virüsün grip virusü olaması da işin di-
Domuz gribi bir hastalık olarak yeni moda pandemilerden (sal- lü. İsterseniz buna ‘iyi skualen’ diyelim. Vücuda enjekte edilen ğer bir yönü. Demek ki birileri bu virusün gen hari-
gın halindeki bulaşıcı hastalık) birisi olarak endüstriyalizmin skualenin ise karaciğerde sentez edilen veya besinlerle alınan tasına girip bazı ayarlamalar yapabilmekte.Peki ama
korku kültürünün bir parçası haline geldi. Malum, korku kültü- skualen gibi faydalı değil, aksine oldukça zararlı olduğunu gös- o zaman komplo teorisi üretmek için gayet yeterli bir
rü insanları risklerle yüzleşmek, yerine insanları riskler karşısın- teren pek çok bilgi var. Bu yüzden isterseniz ona da ‘kötü sku- alan oluşmuş olmuyor mu? Ortada bir “pandemi se-
da pasifize etmeye dayalı bir olgu. Medya, bu konuda bu kültü- alen’ diyelim. İyi skualen ve kötü skualen arasındaki en önem- naryosu yok mu sizce” Peki bu senaryo tamamen aşı
rün en güçlü taşıyıcısı olarak sürekli panik duygusunu yayıyor. li fark bunların insan vücuduna giriş yolları. Skualen besinler- satmaya programlı bir proje olamaz mı? Tüm bun-
Batı’nın politik bağışıklık sistemi, kendi bünyesindeki virüsler le sindirim sisteminden vücudumuza girerse hiçbir sorun ol- lara ilaveten eski bir reklamcı olarak söylemeliyim
nedeniyle tehdit altındadır. Sömürgecilikten bu yana, farklı olan muyor, ama bunun aşılarda olduğu gibi derialtına veya kas içi- ki: Dünya çapında sergilenen “aşı olun” kampanya-
ve “öteki”ni yok etmiş olan Batı, artık “aynı”nın aynasında, ken- ne zerk edilmesi bağışıklık sistemini vücuttaki tüm skualene sı son derece profesyonel “klik”lere dayanıyor bu da
di kendinden üreyen ve türeyen cinsiyet ve zihniyetleriyle birbi- saldıracak şekilde harekete geçmesine yol açabiliyor. Bağışık- beni daha çok şüphelendiriyor. Katkılı katkısız aşı ay-
rinin kopyası olan bireylerin dünyasıdır.[3] Bu aynılık meselesi lık sistemi vücutta sinir sisteminde tabii olarak bulunan ve sağ- rımı da işin cabası.Almanya’da politikacılar, iş adam-
önemli. Çünkü Batının aynının evreninde ötekini kurban etmeye lıklı bir hayat için elzem olan ‘iyi skualen’ de dâhil tüm sku- ları ve üst düzey bürokratlar katkısız aşı kullandıkla-
dayanan ontolojik emperyalizminin en büyük nesnesi başta hay- alen moleküllerini tahrip etmeye başlayabiliyor. Körfez Sava- rı ama halka katkılı aşı dağıttıkları için STERN dergisi
vanlar. Baudrillardın deyimi ile her şeyi insanlaştıran bir antro- şı’ na katılan sayısız Amerikalı askerde ortaya çıkan ve Körfez tarfından ağır suçlamalara maruz kaldılar. Son bir ek;
polojinin yasası içinde hayvanlar, ancak kayıp gönderge olarak Savaşı Sendromu adıyla bilinen hastalığın da bu kişilere yapı- yaklaşık on sene evvel iki doktor mevsimsel grip vi-
fark edilemeyen etlere dönüştüler. Malum kayıp gönderge etin lan ve skualen ihtiva eden şarbon aşısından kaynaklanabilece- rüsünün değişmeyen tek unsurunu keşfettiler.(normal-
pornografisinin yazarı Carol J. Adams’a ait bir kavram. Bir olgu- ği düşünülüyor. Körfez Savaşı Sendromu, vücudu tahrip eden de virüs denilen şey basitçe protein kılıfıyla çevrelen-
nun nedenleri ile sonuçları arasındaki bağlantının kopması sonu- oto-immun bir hastalık. Bu kişilerde eklem iltihabı, kas ağrı- miş DNA sarmalıdır)Virüsün bağlanma şekli hiç de-
cu bizim o olgunun dayandığı nedeni bilmeyişimiz olarak da an- ları, deri döküntüleri, lenf bezlerinde büyüme, kronik yorgun- ğişmiyordu ve bunu ayarlayan gen de otomatik olarak
laşılabilir. Domuz gribinin de ardında hem felaket kapitalizmi- luk, kronik baş ağrıları, vücuttaki kılların dökülmesi, iyileşme- aynı kalıyordu. O gene yapılan müdahale ile virüs vü-
ni hem de onun daha derininde uygarlık dediğimiz sosyal düze- yen deri yaraları, hafıza kaybı, sara nöbetleri, kansızlık, ruhsal cut bağışıklık sistemi hücreleri,(makrofajlar) tarafın-
ni görmek mümkün. Felaket kapitalizmi dedim, çünkü bu salgın ve sinirsel problemler, nefes darlığı, kronik ishal, gece terle- dan yok edildi. Bu tüm viral hastalıklarda devrim nite-
sayesinde Tamiflu satışları tavan yapıyor. Tamiflunun yol açtığı mesi, ateş ve daha pek çok rahatsızlık gelişiyor. Burada vurgu- liğinde bir haber idi (nobel adaylığı söz konusu oldu)
son derece olumsuz yan etkenler göz ardı edilip, bizim felaketi- lanması gereken çok önemli bir şey de bu hastalığın çok müp- hatta Discovery de bile yayınlandı. Ama ne gariptir ki
miz Tamiflunun hissedarlarından neo-con Donald Rumsfeld’in hem belirtilerle başlayıp uzun bir sürede (yıllar içinde) geliş- kendilerinden bir daha haber alamadık. Bütün yayın-
cebini dolduruyor. Noami Klein’in ifade ettiği felaket kapitaliz- mesi. Bu sebeple de skualenin birkaç haftalık dönemde herhan- ladığı programları tekrar eden Discovery ne hikmetse
mi de bu zaten. Birilerinin, bir başkalarının yıkımından para ka- gi bir yan etki göstermemesi onun güvenilir olduğunun bir ka- bu doktorları bir daha yayınlamadı. Tüm bunların ışı-
zanması, bunu kâra dönüştürmesi. Domuz gribi de kimi şirketler nıtı değil. Savunma Bakanlığı skualen ile Körfez Savaşı Send- ğında aleni olan şudur: Tarihin sonu denen kapitalizm
için kazanç anlamına geliyor. romu arasındaki ilişkiyi reddetse ve bunun başka sebepleri (si- ve onun miras aldığı/sahiplendiği tüm değerler bütü-
nir gazları, kimyasal silahlar, zehirli gazlar, uranyum…) olabi- nü, bu gezegendeki her türlü varlık için ciddi bir teh-
3) Perulu doktorun mailine cevaben gelen başka bir mail: leceğini iddia etse de, bu hastalığa tutulan askerlerin yüzde 95’ likedir. Sistemi kontrol edenler fütursuzca milyarla-
Merhaba,Yukardaki perulu meslektasimin verdigi bilgilerden inin kanlarında skualene karşı antikorlar oluştuğunun gösteril- rın yaşamını hiçe saymaya devam etmektedirler. Yıl-
cogu yanlis yada eksik. bu nedenle politik dusuncelerinizin yay- mesi her şeyi apaçık ortaya koyuyor. Tavşanlarda yapılan araş- lardan beri insan, hayvan, bitki ayırt etmeden gezege-
ginlastirilmasinda kullanmayiniz. Dunya Saglik Orgutunun 22 tırmalarda da tek bir kez zerk edilen skualenin bile oto-immun ne zarar vermektedirler.Dünya dillerinde vicdansızlık-
Kasim 2009 itibariyle dunya capinda 600 bini askin enfeksiyon bir hastalık olan romatoit artrite sebep olduğunun belirlenmesi larını anlatabilecek sözcükler var mıdır bilemiyorum
ve en az 7800 olum (laboratuar kanitli) soz konusu. son iki haf- de bunu destekleyen bir başka kanıt. ama onlara karşı ne yapabileceğimizi biliyorum. Ger-
tada kuzey yarin kurede daha hizli seyir ve daha siddetli has- çek pandemi kapitalizmin ta kendisidir..Post endüstri-
talanma oldugunu hesaba katarsaniz olumler 10 bini bulmustur. GELELİM NETİCEYE yel toplum ve onun dikte ettiği yaşam değerleri, bilinç
1918’de benzer bir salginda dunya capinda milyonlarca insanin Aylar öncesinden 20 milyon doz domuz gribi aşısı siparişi ve- üstünde veya bilinç altında oluşturduğu şartlanmalar
oldugu soyleniyor. bir halk saglikci olarak sunu rahatlikla soyle- ren Sağlık Bakanlığı’na birkaç sorum var. bizi, davranışlarımızı belirlemeye çalışan tüm bu ha-
yebilirim ki, eger maliyet hesabi yapiyorsaniz, yani olaya ekono- yali fanus, üzerimizdeki bu sanal gerçeklik hali, bir an
mik olarak bakiyorsaniz virus enfeksiyonlarina karsi en etkili ve * Bir: Aşı hangi firmadan alınıyor ve bunun için kaç lira önce yok edilmelidir. Yaşamın her anında ve her yön-
en ucuz tedavi yontemi asidir. Kisa bir sure sonra(uc vakte kadar) ödenecek? den önceden kestirilemez şekilde gelen darbeler ile bu
neden en etkili ve neden en ucuz oldugunu yasayarak goreceksi- * İki: Sağlık Bakanlığı’ nın ısmarladığı aşıda Amerika’ da kanserli yaşam ortadan kaldırmalıdır. Yoksa bu has-
niz: o kadar pahaliya mal olacak ki! Mevsimsel grip virusu oldu- yasak olan bu adjuvan madde (skualen) var mı? talık hali devam edecek ve gezegeni yok oluşa sürük-
rur dogru. Ama kimleri oldurur? Yasamin kiyisindakileri, amiya- * Üç: Eğer varsa Sağlık Bakanlığı’ nın skualenin emniyeti leyecektir. O halde! eğer kapitalistler, bu gezegen için
ne deyisle bir ayagi cukurdakileri oldurur: yani dogal ayiklayi- konusun*daki fikri nedir? ölümcül hastalıksa... Bizler de bu pandemiyi yok eden
cidir. Bu nedenle sigorta kuruluslari 65 yas ustunde- tedavi olmalıyız.

28
ki ve kronik rahatsizligi olanlara ucretsiz mevsimsel Evet gördüğünüz gibi temel karşıt görüşler bunlar.Perulu dok-
grip asisi yaptirir. Sebebi de onlar olmesinler diye de- torun maili daha eski bir mail o yüzden hasta kayıtları ve ölüm Dayanışmayla herkese sevgiler
gil, hastalanip daha fazla masraf cikarmasinlar diye- sayıları güncel değil. Karşıt mailde yazıyı yazan doktor arkadaş K.Ç.
dir. Cunku asi bedeli, on gunluk hastane yatis bedeli dikkat ederseniz diğer rakamlarla ilgili bir yorumda bulunma-
karsisinda devede kulak kalir. basit enfeksiyonda bile mış. Ne HIV, ne sıtma, ne de diğer kolay tedavi edilen hastalık-
Anarşist Hareket
Yunanistan’da Tansiyon Yükseliyor: Hangi mesaj?
Kara gerçeklikten kurtuluşu başlatmanın yegane
getirdi. Mekanlara, işgallere ve mücadele yer-
lerine yönelik saldırılar tecrit değil, daha büyük
Unutmadık, Affetmeyeceğiz... yolu, kendimizi ilgilendiren meseleler konusunda oranda inada ve tetikte beklemeye neden oldu.
kendimizin karar vermeye başlamasıdır. “Her dört
Komşudan haberler... yılda bir oy verin ve sizin için en iyisini yapacağım” Selanik, Yunanistan (07.12.09) - Binlerce kişi
mantığının bu çürümüş rejimi yeniden üreten man- Yunan kentlerinin sokaklarını doldurdu: Yıkılsın
Alexandros Grigoropoulos’un polis tarafından katledilişinin ve tık olduğunu anlamamız gerekiyor. Hepimizin kendi bu terör devleti…
Aralık Ayaklanmasının birinci yıl dönümünün yaklaştığı günler- yaşamlarımız ve içinde yaşadığımız toplumlarımız Selanik’te polisler bir kez daha akademik doku-
de (6 Aralık) Yunanistan sokakları emek mücadeleleri cephesin- için, birer sorumluluk payımız var. Bu sorumluluk- nulmazlığı çiğnediler ve üç kişiyi daha gözaltına
den öğrenci hareketine, tutsaklarla dayanışma cephesinden ülke- ların farkında olduğumuz ve bizleri iktidara bağla- aldılar. Yalnızca bugün 100’den fazla kişi gözal-
deki tüm direniş cephelerine yayılarak ısınmaya başlıyor. Şu sı- yan göbek bağına son bıçak darbesini indiren adım- tına alındı. Patras’ta 2-2.500 kişi sokaklara çık-
ralar çeşitli iş kollarında, çeşitli üniversitelerde direnişler sürü- lar attığımız sürece, etrafımızdaki manzarayı kararlı tı. Agiou Andreou Caddesi’ndeki banka dağıtıl-
yor. Tarım işçileri, doktorlar, metal işçileri, arkeologlar direnişte. hareketlerle değiştirmeye dı. Gösteriden saatler önce, hepsi polisler tara-
Selanik’ten, Atina’ya Kaisariani’den Exarcheia’ya çeşitli kent- başlayabiliriz... doğru zamanda, parlamenter-temsili fından bilinen 50-55 kişi, “önleyici tedbir” ola-
lerde kapitalizme ve devletin kurumlarını, polislerin, hakimle- demokrasi gibi yıkıcı kurumlardan kurtulma ve her- rak gözaltına alındı. Kendilerine karşı hiçbir ka-
rin, savcıların ve gazete yöneticilerinin evlerini hedef alan molo- kesin eşit katılımına dayanan yenilerini yaratma he- nıt yok ve bu gece geç saatlerde yavaşça ser-
tof ve bombalama eylemleri gerçekleştiriliyor. Anarşist tutsak Ili- defiyle. Geçen Aralık’tan beri bu yollar açıldı. Kor- best bırakıldılar. Kuzey’deki Giannena kentin-
as Nikolaoy’ın duruşması öncesinde de çeşitli eylemler gerçek- kusuzca yürümeyi sürdürmemiz gereken yollar. Her de, 1.500 kişi kentin sokaklarını doldurdu; mer-
leştirildi. mekanda, her mahallede, okullarda ve üniversite- kezdeki tüm bankalar da dağıtıldı. Erken saatler-
lerde, çalışma alanlarında, göçmenlere yönelik po- de polisler yerel bir sosyal merkezi bastılar. Top-
Devlet terörüne karşı eylemler sürüyor. anti-otoriter sosyal mer- litikalarımızda, çevreye ilişkin görüşlerimizde... ya- lamda 40 kişi gözaltına alındı; hepsi şu an iti-
kez olan Bueno Ventura’ya yönelik bombalı saldırı büyük bir yü- şamlarımızı ilgilendiren herşeyde. Yaşamlarımı- bariyle serbest bırakıldı. Bis isyan polisinin ağır
rüyüşle protesto edildi. Devlet baskısına karşı organize edilen bir za kendimiz karar vermek istiyoruz, hatalar yapsak yaralandığı bildiriliyor. Girit’teki Heraklion’da,
eylemden önceki gün kentsel dönüşüm karşıtı hareket içerisin- bile. O zaman bu hatalar da bize ait olur. Öğrene- 1.000’den fazla kişi sokağa çıktı – burada da 6
de aktif yer alan bir Devrimci İşçi Parti üyesinin evine molotof ceğiz, ileriye gideceğiz, bir toplum olarak gerçekten önleyici tedbir gözaltısı vardı.
atılması protesto edildi. Bu arada Crofu ve Exarcheia’da iki yeni kendi ayaklamızın üzerinde duracağız...
squat (işgal evi) daha kuruldu. Öğrenci gösterisi sona erdi; şu anda Politeknik
Selanik, Yunanistan (06.12.09) - İşyerinde, okul- çevresinde çatışmalar var.
Özellikle hafta sonunu yeni Ayaklanma kıvılcımları bekliyor.... da, cezaevlerinde, sınırlarda, sokaklarda... devle- Selanik’teki Aristotle Üniversitesi’nin yönetim
tin ve patronların şiddeti her yerde. İsyanlar? Siz- binası, akademik dokunulmazlığın üç gün ard
Sao Paulo, Brezilya (18.11.09) - Federação Anarquista de São ler? HERKES SOKAKLARA Sabah, yoldaşlar arda ihlal edilmesini protesto etmek amacıyla az
Paulo (FASP - São Paulo Anarşist Federasyonu) kuruldu! 2008’in Selanik’in kuzeyinde “Olympion” sineması binası- önce öğrenciler tarafından işgal edildi.
başından bu yana FASP girişimi adı altında faaliyetini yürüten, ör- nı işgal ettiler. Burası kentin belli başlı noktaların- Cumartesi’den Pazartesi’ye kadar ülke çapında
güt Rio de Janeiro Anarşist Federasyonu’ndan (FARJ) gelen de- dan (Aristotle meydanı) birisi ve bir direniş ve in- en az 823 kişi gözaltına alındı; bunlardan, 159’u
legelerle birlikte geçtiğimiz ay resmen kuruldu. Kuruluş mera- sanlarla buluşma mekanına dönüştürmek için ele ge- resmi olarak gözaltına alındı ve suçlamaya ma-
simi esnasında, Kuruluş Manifestosu okundu, geçen yılın etkin- çirildi. Bir açıklama yayımlandı ve insanlara dağı- ruz kaldı. Bunlar sadece doğrulanabilen rakam-
liklerinin teori ve pratiğini anlatan bir video izlendi ve çeşitli ki- tıldı. “Herkesin sokaklara çıkması” çağrısı yapıyor. lar; gerçek sayı daha da fazla olabilir. Atina’daki
şilerin veya bazı örgütlerin dayanışma mesajları okundu: FARJ, Öğleden sonra bazı videolar gösterildi: “The Wobb- öğrenci gösterisi birkaç saat önce sona erdi. Po-
Organização Resistência Libertária (ORL), Uruguay Anarşist Fe- lies”, Nikea olaylarıyla, geçen Aralık’taki isyanla, lis varlığı yine çok yoğundu; bugün en az 19 kişi
derasyonu (FAU), Gaúcha Anarşist Federasyonu (FAG) ve Rus- anarşist tutsak Ilias Nikolaou’nun davasıyla ilgili vi- gözaltına alındı ve 35 kişi de hemen hiç çatış-
ga Libertária. Etkinliğe ayrıca Ativismo ABC ve Ay Carmela mer- deolar ve ardından açık bir toplantı/meclis gerçek- ma olmayan bir protesto esnasında alındı. Gös-
kezinden gelen militanlar da katıldılar. Son olarak FASP Mani- leştirildi. Atina’daki durum açıklık kazanırken, kent- teri Politeknik’e ulaşan birkaç kişiyle sona erdi,
festosundan kısa bir alıntı yapmak istiyoruz: “São Paulo Anarşist teki diğer işgalden (Tiyatro Okulu İşgali) yoldaşlar- yarım saat kadar önce polisle çatışmalar vardı.
Federasyonu’nun kurulmasını destekleyen diğer örgütlerin slo- la eşgüdüm halinde kendiliğinden bir gösteri kararı Yirmi dakika önce Exarcheia meydanından ay-
ganlarını da benimsiyoruz! Ética, compromisso, liberdade! - Etik, alındı. Emniyet müdürlüğünün önünden geçen yürü- rıldık ve orada da pek çok kişi vardı. Bir lise öğ-
sorumluluk, özgürlük! Não tá morto quem peleia! - Mücadele yüş, bir sürü isyan polisinin takibi altında kent mer- rencisinin polisler tarafından ağır biçimde yara-
edenler ölmez! Arriba los que luchan! - Yaşasın mücadele edenler! kezindeki sokaklara yöneldi. Gecenin ilerleyen saat- landığını biliyoruz.
Viva o anarquismo! - Yaşasın Anarşizm lerinde, Selanik’teki Aristotle Üniversitesi yakınla-
Viva a FASP!” - Yaşasın FASP rında isyan polisin varlığı fark edilmeye başlanırken Polis vahşeti
gerilimin arttığı bildirildi. Saatler sonra (4 am sıra- Atina ve diğer kentlerden güncel haberler bi-
Atina, Yunanistan (06.12.09) - Atina Üniversitesi’nin “yarala- larında) 100 isyan polisi (akademik dokunulmazlık razdan gelecek, çünkü şu an herkes sokaklar-
nan” rektörü ile ilgili soru soran insanlara: Bu yalnızca anaakım bölgesinden geçerek) farklı yönlerden alana saldırdı da. İkinci günde de çoğu kentte gösteriler ger-
medyadan gelen bir haber ve bu yaralanma, polislerin üzerinde ve 7 kişiyi gözaltına aldı. Görgü tanıkları ve üniver- çekleşti. Polis çok sayıda gözaltı veya alıkoyma
düşündüğü birşey olduğu anlaşılan, Atina Üniversitesi’ne baskın sitede konuşlanan korsan bir radyo istasyonu (http:// ve şiddet gerçekleştirdi. Tahakküm emsalsizdi.
yapılmasının bahanesi olarak kullanılabileceğinden bu tür haber- www.1431am.org/), çok sayıda üniversite öğrencile- Selanik’te bugün dünkünden bile daha büyük bir
ler konusunda çok şüpheli olmalıyız. Rektör, hemen üniversitenin rin işgali altındayken, gözaltına alınanların yalnız- gösteri yapıldı. 8000-10000 kişi arasında oldu-
dışında Occupied London blogu için haber geçen iki kişinin ya- ca üniversite kampüsü içinde oturmakta olduklarını ğuna inanıyorum. Çok sayıda lise öğrencisi var-
nından yürüyerek geçti. Her ikisi de “yaralı” olmaktan çok kızgın ilettiler. Polisler ikinci kez bu üniversiteye giriyorlar, dı, aynı zamanda işçiler ve öğrenciler de. Gös-
göründüğünü doğruluyor. Anaakım medya, bu esnada [rektörün] ilki iki yıl önce olmuştu. teri önce kimyasal gazlarla saldırıya uğradı, an-
yoğun bakımda olduğunu bildiriyor! Exarchia Meydanı’nda 1000 cak dağılmadı ve ardından tqşlar atılarak poli-
kadar kişi toplandı. 177 kişinin tutulduğu Atina Emniyet müdür- Atina, Yunanistan (07.12.09) - İşgal Edilen Atina sin göstericilere erişmesine izin verilmedi. Gös-
lüğü önünde protesto yapıldı. Propylea binasının polis baskınına Politeknik’ten Açıklama, teriden sonra Politeknik Üniversitesi’nde bir öğ-
uğrayacağı konusunda güçlü söylentiler var. Şu an Panepistimiou Bakanlar hiçbir şey söylemiyor, biz söyleyeceğiz. renci meclisi planlanmıştı. Özel polis güçleri,
bulvarındaki binayı işgal eden kişilerle, etrafı kuşatmış olan polis- Medya hiçbir bağlantı kurmuyor, biz kuracağız. son üç gün içerisinde hiçbir sebep göstermeksi-
lerle ufak çaplı çatışmalar yaşandı. Keratsini’deki Anarşist Mekan “Resalto”ya askeri- zin üniversiteye girdi, insanları dövdü, binanın
türde bir baskın yapılması. Mücadelenin tüm me- içine kimyasal gazlar attı ve bazılarını gözaltı-
Selanik, Yunanistan (06.12.09) - Yüzmeyi öğrenmenin tek yolu kanları gibi, baskı uygulayanlara yönelik düşmanlı- na aldı veya alıkoydu. Niyetleri % 100 öldürmek
suya atlamaktır… (Selanik’teki işgal edilen Tiyatro okulunun ğını ve baskı altındakilerle dayanışmasını hiçbir za- yada birilerini ağır biçimde yaralamaktı. Öğren-
açıklaması) man gizlemeyen, açık ve kamusal olan bir müdaha- ciler üniversitenin merkez binasını işgal ettiler
Eğer geçen Aralık’tan geriye kalan birşey varsa bu, sessizliğin so- le ve karşı-bilgi mekanı...bakanın canını sıkan bir- ve orada (yalnızca öğrencilerin değil, son olay-
nudur. Toplumsal patlama yalnızca Yunanistan sokaklarında değil- şey. Aynı akşam, yakındaki bir meydanda yoldaşlar- lardan sonra herkesin katılacağı) bir meclis top-
di, dialog ihtiyacıyla birlikte gündeme gelmişti. Bize yıllarca an- la dayanışma amacıyla toplanan herkesin, sonrasın- lanacak. Sabah erken saatlerde pek çok mahal-
latılan “demokrasi”nin hiç çıkmaz sokağının olmadığı söylence- da Nikaia belediye binasında ve bir yıl önce Alexis lede öğrenci gösterileri gerçekleşti. Devlet açık
sinin, iktidarın ucuz bir yalanından ibaret olduğu gerçeği vahşi- Grigoropoulos’un katledildiği noktada toplananların biçimde halkı terörize etmeye çalışıyor, ancak şu
ce kanıtlanmış oldu. Çok sayıda çıkmaz sokak var. Bunların bir- gözaltına alınması....bakanın canını sıkan birşey. Po- ana kadar başarabildikleri tek şey herkesi kızdır-
çoğu toplumumuzun hastalığında, gündelik sorunlarımızla somut- lis işgali altındaki Atina, 13.000 polis, üst aramala- mak ve daha fazla insanın sokağa çıkmasını sağ-
laşıyor. Peki toplum olarak biz ne yapabiliriz= Onlara ve yalanla- rı, Politeknik blokajı, 6 Aralık gösterisini baskı altı- lamak oldu. Çok sayıda insan da sokağa çıkma-
rına güvenmeye devam mı etmeliyiz? Yaşamlarımızı yok eden ve na alma endişeleri. ya korkuyor, ancak katillerin kovaladığı kişilere
tek işlevi esasen kendisi tarafından yaratılan bu yozlaşmayı yeni- ...ama bakanın canı çok daha fazla sıkılacak. Yürür- evlerini açıp saklayarak göstericilere destek ve-
den üretip idare etmek olan bu sistemden bir çıkış yolu var. Çı- lüğe koyduğu terörü yayma planı çökmeye mahkum. riyorlar. Sokaklar kazanacak, aksi hal-
kış yolu her birimiz tarafından ayrı ayrı ve herkesle birlikte bulu- Bugün Atina’ya böcek sürüsü gibi yayılan katil po- de terör kazanacak...
nabilir. Aralık 2008 isyanından çıkan mesajı dinlemeye devam et-
tiğimiz sürece.
lislerin meslektaşları korkuya değil öfkeye neden ol-
dular. Yoldaşların gözaltına alınması ve kendilerine
yöneltilen ağır suçlamalar zorluk değil, dayanışma
Kaynak: http://www.occupiedlondon.org/blog
Çeviri: ainfos.ca/tr
29
30
1 - 7 EKiM 2009
İstanbul Sokakları IMF ve Dünya Bankasına karşı Direnişlere Sahne Oldu
Aşağıda Direnistanbul’un eylem ve etkinliklerinin
kronolojik listesini okuyacaksınız:
Taksim (05.08.09) - Direnistanbul koordinasyonu ilk eylemi- nan 30-35 kişilik anti-otoriter kalabalık , “IMF UMDUĞU-
ni Taksim’de yaptı. Eyleme katılanlar muhalefetin tüm unsurları- NU DEĞİL, BULDUĞUNU YER !!” pankartının arkasın-
nı sokağa çıkmaya davet etti. Bandista grubu eyleme şarkılarıyla da Soyguna Değil, Direnişe Ortak ol, İsyan Devrim Anar-
destek verdi. Direnistanbul koordinasyonu, yıllık toplantılarını 6-7 şi, Kula Kulluk Edene Yazıklar Olsun, Yakarsa Dünyayı
Ekim’de İstanbul’da yapacak olan IMF ve Dünya Bankası’na kar- Garipler Yakar sloganları söyleyerek İzmir Kıbrıs Şehitle-
şı örgütlediği İstanbul direniş Günleri’ni akşam Taksim’de yaptı- ri Caddesinden yürüyerek 1 Mayıs Barış Günü için yapı-
ğı eylemle başlattı. Eyleme katılan 100′ü aşkın kişi IMF ve Dün- lan Kardeş Türküler konserinin olduğu alana geçtiler. Ora-
ya Bankası’na “Gelmeyin!” dedi. Toplantıları bloke ve protesto da Direnistanbul bildirileri dağıtıldıktan sonra olaysız şe-
etmek için toplumsal muhalefetin tüm unsurlarını ve kapitalizmle kilde dağıldılar.
derdi olan herkesi sokağa çağırdı.
Tophane (11.09.09) - Bienal Protestosu : 11 Eylül gece-
Tarlabaşı (16.08.09) - Küresel kapitalizm ve yerli uygulayıcı- si, 11. Uluslararası İstanbul Bienali’nin açılışı için biz de
larının evsizleştirme ve yoksullaştırma projelerini protesto et- Antrepo’daydık. Rezil Ordu koromuzla ve Direnal marşı-
mek amacıyla Pazar günü Beyoğlu Ömer Hayyam mahallesin- mızla Bienal’in burjuva elitlerini rahatsız etmek istedik.
de bulunan pazarın çıkışında semt sakinleriyle Cumartesi günü “Boşlukta öylece salınıp anlamsız bir tekerlemeye dönü-
Feriköy’deki Organik pazardan ve Beşiktaş pazarından topladık- şen alabildiğine “radikal” sözlerinizin karşısına sözle çıka-
ları yiyeceklerden yaptıkları yemeklerini ve kıyafetlerini paylaştı- rak bu anlamsız karmaşaya katılmak için değil, bu gösteriyi
lar. Eylem sırasında semt sakinlerine kentsel dönüşüme, fakirliğe, “zaaartlamak” için. Sponsorlarınızın, korumalarınızın, sah-
paranın egemenliğine, kapitalizme, IMF ve Dünya Bankası’nın te gülümsemeli bakanlarınızın ekşi şarap kokularının (ca-
Ekim’in ilk ayında İstanbul’a geleceğine dair çeşitli konuşmalar tering çok zayıftı dostlar, iki leblebiyle sponsor olunuyorsa
yapıldı. Yaklaşık 1-1,5 saat süren yemek dağıtma ve takas paza- seneye de biz talibiz!) sindiği o salonda çınlayan “ya sosya-
rının ardından Direnistanbul katılımcıları Ömer Hayyam’dan İs- lizm ya barbarlık” sözlerinize ancak “zaaart” denir çünkü,
tiklal caddesine ve oradan Mis sokağa kadar yürüyüş gerçekleş- gerisi laf-ı güzaftır.” dedik. “Kürsüden haykırdığınız “her
tirdiler. Yürüyüş esnasında “Direnistanbul“, “IMF buraya yum- burjuva suçludur” lakırdısının hemen ardından Koç Hol-
ruk havaya“, “Paris Komün’ünden geliyoruz, Ekim Devrim’inden ding CEO’sunun ve Kültür Bakanı sıfatını taşıyan zatın ko-
geliyoruz, Atina’dan geliyoruz, İspanya’dan geliyoruz, Prag’dan nuşmalarını aynı şevkle alkışlamanız sinik bir gösterinin
geliyoruz, Seattle’dan geliyoruz!“, “Savaşta barışta kapitalizm öl- bir kanıtı değil de nedir?” diye sorduk.
dürür“, “Milyonlar aç işgal altında yaşasın küresel ayaklanma“,
“Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!” slogan- Kadıköy (12.09.09) – 12 Eylül 1980 askeri cunta darbesi-
ları atıldı. nin 30. yıldönümünde Kadıköy’de düzenlenen mitinge Di-
renistanbul ekibi de katıldı. Duvarlara IMF ve Dünya Ban-
Bayrampaşa (20.08.09) - Bu gece Kartaltepe metrosu çevresinde kasına karşı hazırlanan Direnistanbul afişleri asıldı. Kapita-
IMF ve Dünya Bankasına karşı yağlı boyalarla çeşitli yazılamalar lizme, Devlete, Ordulara karşı yazılamalar yapıldı.
yapıldı. Duvarlara “Savaşta Barışta Kapitalizm Öldürür”, “IMF/ Nişantaşı (13.09.09) - Pazar günü IMF ve Dünya
Dünya Bankası Sermayenin Kankası”, “Kapitalizm Öldürür” slo- Bankası’nın İstanbul’da toplanacakları bölgeye bir gözda-
ganları yazıldı. ğı ziyareti gerçekleştirdik. 12 Eylül 1980 tarihinde, milyon-
larca insanın üzerinden bir demir yumruk gibi geçen cun-
Kadıköy (05.09.09) – Direnistanbul (IMF ve Dünya Bankası’na tanın insanlara ödettikleri bedellerin kaynağı olarak gör-
Karşı Direniş Günleri Koordinasyonu), IMF ve Dünya Bankası- dükleri IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlara ve bunların
na karşı direniş günleri kampanyası çevçevesinde dün Kadıköy’de dayattıkları neo-liberal politikalara karşı “Kapitalizm Kri-
şenlikli bir yürüyüş gerçekleştirdi. Bahariye’deki Rum Ortodoks zin Kendisidir”, “Direnistanbul” ve “1-8 Ekim IMF/Dünya
Kilisesinin önünde toplanan Direnistanbul aktivistleri Bahariye Bankasına Karşı Direniş Günleri” pankartları ve çeşitli dö-
caddesi ve Serasker caddesi boyunca sloganlarla halka bildiriler vizlerle herkesi sokağa, ayaklanmaya davet etti. Taksim’de
dağıtarak, stikır ve afişler asarak İskele meydanına kadar yürüdü- Tünel’den başlayan “Munzur’da Barajlara Hayır!” yürüyü-
ler. Yoğun polis kontrolü ve müdahalesine maruz kalan Direnis- şüne katılan Direnistanbul aktivistleri Tramvay durağından
tanbul korteji Altıyol’a gelmeden çevik kuvvet tarafından durdu- ayrılarak 17:30′da Nişantaşı’ndaki Citys’in önünde toplan-
ruldu. Bunun üzerine kitle Serasker caddesine dönerek yürüyüşe maya başladılar. Teşvikiye caddesinden Vali Konağı cad-
devam etti. Osman Ağa Camii’ye çıkan ara sokaktan Söğütlü Çeş- desine doğru yürüyüşe geçen kitle yolu kapattıları gerek-
me caddesine çıkılarak İskele meydanına kadar sloganlarla yürü- çesiyle polis tarafından durdurularak çevik kuvveti devre-
yüş devam etti. İskele meydanında bir süre bildiri dağıtımına de- ye sokma ve gözaltına tehditleriyle kaldırımdan yürümeleri
vam edildi. Dağıtılan bildiri megafonla okunarak, Kadıköy’deki istendi. Fakat kitle yoldan yürümeye devam etti ve kongre
eylem sona erdi. Direnistanbul aktivistleri, Karaköy vapuruna bi- inşaat alanının yanında bulunan inşaat alanının karşısındaki
nerek eylemlerine devam ettiler. Önce vapurdan pankartlarını sal- parktan geçerek Maçka’ya doğru yöneldi. Grup, slogan, da-
landıran Direnistanbul aktivistleri ellerindeki bildirileri insanla- vul ve düdüklerle “kapitalizme, yoksulluğa, evsizliğe, açlı-
ra dağıttı ve vapurdaki bildirileri megafonla okudular. Karaköy’e ğa, savaşlara ve sömürüye karşı!” herkesi 1-8 Ekim’de so-
ulaşan aktivistler Taksim’e kadar sokaklara afiş ve stikırlarını asa- kağa çıkmaya davet etti. Beşiktaş Kartal Heykelinin
rak dağıldılar. önüne gelen grup burada hazırlanan metinler okun-
du ve sloganlar atarak Beşiktaş Çarşı içerisine yürü- 31
İzmir (06.09.09) - IMF/Dünya Bankasına karşı İzmir de topla- yerek eylemlerini bitirdiler.
katılarak Arjantin, Venezuella ve Brezilya’daki sosyal hare-
ketleri değerlendirdi. Film Gösterimi ve deneyim aktarımla-
rı etkinliğe katılan bir çok kişiyi cezbetmiş olmalı ki, Latin
Amerika’daki gibi bir direnişin nasıl bu topraklarda gerçek-
leştirilebileceğine dair konuşmalar yapıldı.

Tarlabaşı (24.09.09) - Kentsel dönüşüm kapsamında yı-


kımlarla karşı karşıya olan Tarlabaşı’nda mahalle derne-
ğiyle birlikte bir kahvede “Metropol Sürgünleri” adlı bir
belgesel-film gösterimi yapıldı ve kentsel soylulaştırma pro-
jeleri üzerine bir panel düzenlendi. Etkinliğe Balat, Fener,
Ayvansaray’dan, Tozkoparan’dan ve kentsel sürgün projele-
rine maruz kalan çeşitli semtlerden mahalleliler de geldiler.
Etkinlikte yıkımlara karşı mahalleler arası koordinasyon ve
Unkapanı-Okmeydanı (17.09.09) - Saat 13:00’de IMF dayanışma kurulmasından, bu duyarlılığı yaymaktan bahse-
ve Dünya Bankası Karşıtı Birlik’in, Merkez Bankası dildi.
önünde düzenlediği eyleme katıldık. Birlik burada Dire-
nistanbul pankartı açılmasına izin verilmedi. Eylemin ar- Taksim (27.09.09) - Toplumsal Cinsiyet Grubu “IMF ve DB
dından Direnistanbul’un Okmeydan’ında saat 19:00’da Karşılama Komitesinin” düzenlediği yürüyüş Taksim mey-
YÇKM’de (Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi) düzenle- danından Kongre Vadisinde bulunan Hilton’un önüne kadar
diği Ekoloji Forumu hazırlıkları için Okmeydanı’na doğ- yapılması düşünülüyordu. Ancak polis kuvvetleri yürüyü-
ru yola koyulduk. Önce Susuzluk belgeselinin gösterildi- şü sakıncalı bularak yürümek isteyen kitlenin önüne barikat
ği etkinlikte Arca ATAY’ın IMF/Dünya Bankası, tarım po- kurdu. Bunun üzerine barikatları zorlayan göstericiler po-
litikaları, GDO’lu ürünler ve Türkiye’deki durum üzerine lis tarafından çembere alındı. Ponpon kızların da olduğu ey-
yaptığı sunumun ardından Zeynep Gambetti Zapatista ha- lem ve basın açıklaması burada yapıldı. “Kadınlar, eşcinsel-
reketi ve Chiapas halkının kendinden örgütlenmesi üzeri- ler, transeksüeller ve kendilerine dayatılan cinsiyet rollerini

IMF PROTESTOLARI
ne deneyimlerini ve fikirlerini aktardı.Daha sonra Munzur reddenler olarak IMF ve Dünya Bankası’na hoş geldiniz de-
mücadelesinde aktif olarak rol alan Hasan ŞEN Munzur mek istiyor, sizlerden borç istiyoruz.” dendi. Basın açıkla-
mücadelesindeki gelinen noktayı aktardı ve Munzur’daki masının kitle Galatasaray Lisesi önüne doğru yürüyüşe geç-
mücadelenin dünyanın her bölgesinde verilen mücadele- ti. Bu sırada homofobik bir faşistin ponpon kıza saldırması-
lerle aynı amacı taşıdığını bu yüzden Gambetti’nin konuş- nın ardından faşiste müdahale edildi. Ve polis saldırganı bir
masında vurguladığı gibi Direniş ve mücadelenin küresel- mağazaya kaçırmak zorunda kaldı.
leşmesinin öneminin büyük olduğunu belirtti. Mahalleli-
nin katılımı açısından beklenenden az olduğu etkinliğin so- Balat (27.09.09) - Fener-Balat-Ayvansaray Mülk Sahipleri-
nunda Direnistanbul’un önümüzdeki hafta yapılacak olan nin ve Kiracıların Haklarını Koruma ve Sosyal Yardımlaş-
etkinlik ve eylem takvimi açıklanarak Direnistanbul’un ma Derneği ve Direnistanbul aktivistleri Balat’ta kentsel dö-
IMF ve Dünya Bankasının yıllık toplantılarının yapılacağı nüşüm kapsamında işletilecek olan yıkım ve sürgün projele-
günlerden biri olan 2 Ekim’i Kapitalizmin Ekolojik Tahri- ri konusunda semtte duyarlılığı arttırmak ve direnişi örgüt-
batlarına karşı küresel direniş günü olarak ilan ettiği duyu- lemek adına “Arka Bahçede Yıkım” belgesel-filminin göste-
rularak ekoloji ve çevre hareketinin tüm unsurlarını o gün riminin ardından farklı semtlerden gelen mahallelilerle bir-
sokaklarda bir araya gelmeye çağrıldı. likte Belediye’nin göz boyayarak anlattığı projenin meali-
nin yapıldığı bir söyleşi düzenlediler. Muhafazakar bir ka-
Avcılar (22.09.09) - Avcılarlı anarşistler IMF ve Dünya rakteristiğe sahip olan Fener-Balat-Ayvansaray semti sakin-
Bankası’na karşı direniş günlerine çağrı yapan Direnistan- leri başlarına geleceklerinin fazlasıyla farkındaydı ve evleri-
bul afişlerini astılar. nin yıkılmasına, sürgün edilmek istenmelerine direnecekle-
ri konusunda hemfikirdi. Yakında zamanda gelecek olan be-
Kumkapı (26.09.09) - Mültecilerle Dayanışma Eylemi : lediyenin iş makinalarına karşı güçlü bir direnişi örgütlemek
Göçmenlerin Kumpakı’daki misafirhane denilen zindan- adına şu an mahallede örgütlenme hızla devam ediyor.
da yaşadıkları kötü muameleyi ve kötü yaşam koşullarını
teşhir etmek için Kumkapı işkencehanesinin önündeydik. Taksim (28.09.09) - IMF ve Dünya Bankasının İstanbul’daki
Kötü yaşam koşullarını protesto etmek için geçen hafta is- yıllık toplantılarının 1. gününde Direnistanbul koordinasyo-
yan çıkaran göçmen dostlara destek ve dayanışmalarını nu bir karşılama yürüyüşü gerçekleştirdi. Direnişin Ritmi
göstermek için Dirtenistanbul koordinasyonu samba gru- Samba Grubunun ilk katılımıyla gerçekleşen yürüyüş sık sık
bu vurmalı enstrumanlarıyla eylemde yer aldı. “Kimse ne- polis tarafından durduruldu. Önce Tünel meydanından yürü-
densiz kaçmaz, Hepimiz göçmeniz!” pankartıyla Kumkapı yemezsiniz diyen polis, itirazlar sonucu sadece Galatasaray
tren istasyonundan işkencehanenin önüne yürüyen eylem- Lisesi önüne kadar yürünmesine izin vereceklerini söyledi.
ciler yaklaşık yarım saat polisin kurduğu barikat önünde Galatasaray lisesi önüne gelen kortej yine polis tarafından
etkinliklerini sürdürdü. Hazırlanan metin okundu ve işken- durdularak tehdit edildi. Fakat ne pahasına aolursa olsun yü-
cehane önünden ayrılarak bir süre Kumkapı sokaklarında rüyeceklerini belirten kitle meydana kadar Samba grubunun
samba grubu eşliğinde sloganlarla bildiriler dağıtarak yü- ritimleri ve sloganlar eşliğinde yürüyüşe devam etti.
ründü. Kumkapı’daki etkinliğin ardından tren istasyonun-
da Sirkeci garında ve Karaköy köprüsünde samba grubu ResistFest (30.09/01.10.09) - 30 Eylül ve 1 Ekim tarihle-
eşliğinde yürüş ve bildiri dağıtımı devam etti. rinde Direnistanbul / Resistanbul bünyesinde İskoçya’dan
Oi Polloi, Bulgaristan’dan Bitov Terror gibi konuk gruplar-
Kartal (23.09.09) - Fikir Kulübünde 2001’de ger- la birlikte Malazlar, Cemiyette Pişiyorum, Poster İti, Ofis-

32
çekleşen Arjantin Ayaklanmasına ve Latin Ameri- boyz, Standback gibi yerli underground grupların katılımıy-
ka sosyal hareketlerine dair bir film gösterimi ve la Haymatlos’ta (bar) Hardcore/Punk festivali Resisfest ger-
söyleşi gerçekleştirildi. Söyleşiye Metin Yeğin de çekleşti.
“Direnişin müziği punk’la Direnistanbul’a dayanışmak
fikri gayet iyiydi ve gerekliydi ancak unuttuğumuz nok-
ta türkiye’de gerçekten ne kadar “punk” olduğuydu. Ve
konser buna yardımcı oldu. Ama ne olursa olsun TC sı-
nırları içerisinde Oi Polloi ile birlikte isyan çığlıkları at-
mak bizi direnişin haftasına iyi hazırlamıştı. Bunun yanın-
da ankara’nın crustları Malazlar, Bulgar hardcore’ları Bi-
tov Terror, “Boğaz’ın Gururu” denilen streetpunk grubu
Ofisboyz, bir diğer İstanbul’lu streetpunk/oi grubu Stand-
back (sahnede ufak da olsa bir seksist uçuşları olsa da), ve
canavar old-school punk Poster-iti bu isyan hazırlığında
bizi gaza getirenlerdi.

Konser yüze yakın kişinin katılımı, direnistanbul’un ağır


bir kesiminin punk’a karşı ortodoks anarşist bir tavır ser- rine, yürüyüş ters istikamette devam etti. Eylem her hangi
gilemiş olması (bizi en çok sıkan buydu), bass amfisinin
Oi Polloi’de patlaması, punk gibi bir karşı-kültürün po- bir sorun yaşanmadan sona erdi.
litikliğini ve yaşam tarzının tam kavranmamış olduğu bir
ülkede olmanın yarattığı zorluklar konserin eksileriydi ve Taksim (03.10.09) - Direnistanbul Koordinasyonu kent
gerçekten bir etkinlik olarak çok kötü anılmasına neden çalışma grubu, Tarlabaşı, Başıbüyük, Tozkoparan, Fener-
oldu. Ama biz yinede en başta saydıklarımızın ve bizde Balat-Ayvansaray mahallelilerinin de desteğiyle küresel ka-
yarattığı motivasyonun etkisini bunlara karşı yeterli görü- pitalist kurumların kentsel dönüşüm, evsizleştirme, kent-
yoruz. İsyanın haftasına yaklaşırken iyi bir geceydi bizim sel sürgün ve soylulaştırma projelerine karşı küresel dire-
için. “ niş günü olarak ilan ettiği 3 Ekim’de Taksim meydanından
BelA Beyoğlu belediyesinin önüne kadar kentsel dönüşüm ve ba-
rınma hakkını haykıran sloganlar atılarak yürüyüş yapıl-
DEÜ, İzmir (01.10.09) - İzmir’de DEU GSF’den bir grup dı. Direnişin Ritmi samba grubunun da katıldığı yürüyüş
IMF PROTESTOLARI

öğrenci direniş günleriyle dayanışmak amaçlı çeşitli etkinlik Direnistanbul’un en kitlesel eylemlerinden biriydi.
ve eylemler örgütlediler: “Bizler güzel sanatlar fakültesinde
okuyan bir grup öğrenciyiz.direnistanbula destek için kendi Taksim (04.10.09) - Kapitalizme Karşı Küresel Ayaklan-
imkanlarımız dahilinde elimizden geleni yaptık…okul içeri- ma Günü ilan edilen 4 Ekim’de 100 kişi Tünel Meydanı’nda
sinde ilk gün şenlikli bir duyuruda bulunduk imf ile ilgili… toplandı. ‘Kapitalizm krizin kendisidir’, ‘Evlerimiz elleri-
öğrencilere kendimizi müzik yoluyla dinlettik.izmirde bulu- mizde’, ‘Yaşam alanlarımızı savunuyoruz’ yazılı pankartlar
nan çamdibi orkestrası bize eşlik etti balkan şarkılarıyla… açan eylemciler Taksim’e doğru yürüyüşe geçti. Çok sayı-
onlar çaldı biz izmir belediyesi çalışanlarıyla karşılıklı oy- da yabancı eylemci, Direnişin Ritmi samba grubu ve pal-
nadık…bildiriler dağıttık.2 metreye yakın bir pankart hazır- yaço kıyafetleriyle eyleme destek verdi. Yürüyüş boyun-
ladık…imf buraya yumruk havaya…ikinci gün pankartların ca IMF aleyhinde Türkçe ve İngilizce slogan atan eylem-
asılmasıyla ve insanlarla konuşmalarla geçti…3. gün okulu ciler istiklal Caddesi üzerindeki Nike, Adidas, Star Bucks
anfisinden müzik yayını yapılıp insanları oraya topladık ve Cafe ve Burger King gibi mağaza ve restaurantları önünde
imf ile ilgili videolar izlettik direnistanbul çağrısı yaptık… durup anti-kapitalist sloganlar attı ve mağazalara girme te-
istanbulda yapılan her türlü eyleme karşı desteğimiz süre- şebbüsünde bulundu. Restaurant ve mağaza önlerinde gü-
cek…bizler de varız buradayız…” mesajını ilettiler. venlik güçleri ile tartışan ve itişip kakışan eylemciler Tak-
sim Meydanı’ndaki Burger King’e de girmeye çalıştı. Bu-
Elmadağ (02.10.09) - IMF ve Dünya Bankasının 28 Ey- nun üzerine görevliler kepenkleri indirerek restaurantı ka-
lül – 7 Ekim arasında İstanbul’da gerçekleştirdiği yıllık top- pattı. Polis yaşananlar üzerine güvenlik önlemi aldı. Gru-
lantılarını protesto etmek için 2 Ekim Cuma gününü kapi- bun önü Taksim Meydanı’nda Çevik Kuvvet Ekipleri’nce
talizmin ekolojik tahribatlarına karşı küresel direniş günü kesildi. Barikatın önünde bir süre kalan kitlenin arkasından
ilan eden Direnistanbul koordinasyonu ekoloji grubu Tak- gizlice polis barikatının etrafını dolanarak arkasına geçerek
sim meydanında bulunan PTT önünde buluşarak kongre va- kongre vadisine doğru ritim eşliğinde yürüyüşe geçen Di-
disine doğru yürüyüşe geçti. Eyleme Munzur vadisi direniş- renişin Ritmi samba grubuna müdahale etmek için Çevik
çileri, eko-sosyalistler ve yeşil anarşistler de destek verdi. Kuvvet kurduğu barikatı bozdu. Barikatın açılmasıyla yü-
Kitlenin Cumhuriyet caddesini kapatarak yürümesi üzerine rüyüşe geçen diğer eylemciler samba grubuna saldıran poli-
barikat kuran çevik kuvveti eylemcilerin kararlı tavrı sonu- se müdahale ederek kavgalar yaşandı. Barikatı’nı aşmak is-
cu barikatı Elmadağ’a kadar çekmek zorunda kaldı. Bu sı- teyen göstericiler ile polis arasında zaman zaman arbede-
rada polisle itiş kakışmalar ve küçük çaplı kavgalar yaşan- ler yaşandı. Trampet çalarak Çevik Kuvvet’in önünde pal-
dı. Hilton’a yaklaşırken kitle büyük bir çevik kuvvet barika- yaçolarla beraber farklı hareketler yapan göstericiler ardın-
tı ve bir TOMA ile karşılaştı. Barikatın önünde uzun bir süre dan Kongre Vadisi’ne doğru yürümek isteyince gergin da-
palyoçolar eşliğinde slogan atarak bekleyen grup, daha son- kikalar yaşandı. Eylem herhangi bir sorun ve gözaltı yaşan-
ra ters istikametten yolu kapatarak Taksim’e doğru yürüyüşe madan sona erdi.
geçti. Yolu kapan kitleye polisin saldırgan tutumuna karşın
kararlı duruş kitlenin yoldan yürüyerek meydana kadar çık-
masını sağladı. Eylem Taksim Tramvay durağında sona erdi.
Avcılar (02.10.09) - Avcılarlı anarşistler yurt dışından gelen
bir kaç yoldaşla birlikte 28 Eylül’de başlayan IMF ve Dün-
ya Bankası’nı protesto etmek için Avcılar yerelinde bir yü-
rüş düzenlediler. Toplanma yerinde polsiin üst aramak iste-
mesini reddederek bertaraf eden eylemciler Avcılar Marma-
ra caddesinde anti-kapitalist sloganlar atarak yürüdüler. Po-
lisin belediyenin önüne kadar yürünmesini engellemesi üze- 33
6-7 Ekim 2009
IMF’yi
Durduruyoruz!
T aksim meydanında DİSK-KESK’in çağrısıy-
la gerçekleştirilen kitlesel mitinge Direnis-
tanbul koordinasyonu da katıldı. Tünelden başla-
lemciler bir süre sonra Beşiktaş’a doğru yürü-
yüşe geçtiler. Akaretlerden ritm ve sloganlar eş-
liğinde yolu kapatarak ilerleyen kortej IMF ve
yan yürüyüş meydana kadar devam etti. Ankara Dünya Bankası toplantılarına katılacak olan bir
Anarşi İnsiyatifi ve diğer şehir ve ülkelerden ge- delegenin aracının önünü keserek aracın geçi-
len anarşistler Kara Blok korteji oluşturarak Di- şini engellediler. Uzun bir süre alıkonulan araç
renistanbul kortejinin arkasından yürüdü. Kortej eylemcilerin üzerine sürerek kaçmak istese de
meydana ulaşırken Kara Blok Direnistanbul kor- eylemciler arabaya tekme ve yumruklar attılar.
tejini geçerek meydana hızla ilerlemeye başladı. Hareket halindeki aracın üzerine oturan bir ey-
Meydana giren Kara Blok kongre vadisine doğru lemci kongre vadisine doğru arabanın üze-
yürümek için barikatları zorlayacak olan kit- rinde gitti. Ancak eylemcinin araba-
lenin arasına katıldı. Kara Blok meydandaki nın üstünde olduğunu fark eden şo-
yerini alırken Direnistanbul korteji mey- för ani fren sıkarak eylemcinin
dana daha yeni ulaşmıştı ki, polis göz ya- düşmesine neden oldu. Bunun
şartıcı gaz bombaları ve tazikli su sıka- üzerine diğer eylemciler araba-
rak kitleye saldırdı. Bu sırada meydan- yı kovalamaya başladılar. Düşen
da bulunan kitle Cihangir, Gümüşsuyu, eylemci her hangi bir yara alma-
İstiklal ve Kazancı yokuşuna dağıldı ve dı. Yürüyüş Beşiktaş kartal hey-
ara sokaklarda barikatlar kurarak polis- kelinin önüne kadar devam etti.
le saatlerce süren çatışmalar yaşandı. Ça- Çarşının içinden sloganlar ve ritm
tışmalar esnasında kapitalist kurumlar, ma- eşliğinde geçen grup Beşiktaş Bar-
ğazalar ve devlet binaları hedef alındı. Anar- baros bulvarını trafiğe kapatmak iste-
şistler Cihangir barikatlarının önemli unsurların- di. Ancak çevik kuvvetin sert müdahalesiyle
dandılar. Çatışmaların ardından polis çevrede in- eylemciler ablukaya alındı. Bir süre daha bu-
san avına çıktı ve yolda yürüyenleri yaka paça rada sloganlar atan ve ritm çalan grup eylemi
göz altına aldı. Gözaltına alınan bir çok eylemci sona erdirdi.
işkence ve dayaktan geçirildi. Akşam saatlerin-
de gözaltıları protesto etmek için IMF ve Dünya Pangaltı (07.10.09) - IMF ve Dünya Bankası
Bankası Karşıtı Birlik Direnistanbul aktivistleri- Karşıtı Birlik’in Pangaltı’nda toplanma çağrı-
nin de katılımıyla gözaltıların serbest bırakılma- sı üzerine Kara Blok bileşenleri de barikatlarda
sı için Galatasaray Lisesi önünde dayanışma ey- yerlerini aldılar. Fakat polisin erken müdahalesi
lemi düzenlediler. Gözaltılar ertesi akşam serbest Kara Blok’un birleşememesine neden oldu. Bu
bırakıldılar. nedenle dağılan anarşistler Kurtuluş, Şişli, Pan-
galtı, Dolapdere, Feriköy ve Okmeydanı’ndaki
Nişantaşı - Beşiktaş (06.10.09) -Taksim bölge- çatışmalarda diğer sol gruplarla birlikte hareket
sinde çatışmaların bitmesinin ardından Direnis-
tanbul ve Direnişin Ritmi Samba Grubu kong-
re vadisinde korsan bir performans eylem ger-
çekleştirdi. Kongre vadisinin Nişantaşı girişin-
den barikatları zorlamaya çalışan eylemciler po-
lisin çembere almasıyla etkisiz hale geti-
34 rildi. Polis çemberi içerisinde ritm çalma-
ya ve sloganlar atmaya devam eden ey-
ettiler. 7 Ekim’de de kapitalist kurumlara lem gerçekleştirmek istedi. Eylem haberi-
ve devlet binalarına taş ve molotoflu ey- ni alan faşistler ve sivil polisler emniyet
lemlerde bulunuldu. Çatışmalar bu mahal- müdürlüğü önünde eylemcileri bekliyor-
le ve semtlerde öğlene kadar sürdü. Fakat lardı. Bunun üzerine grup eylemi burada
6 Ekim’deki gibi etkili olamadı. yapmayı iptal ederek Taksim’de polis kar-
şıtı bir eylem yapma karar verdi. Taksim
Beşiktaş (07.10.09) - Direnistanbul akti- meydandan Tünele kadar polis karşıtı slo-
vistleri öğle saatlerinde Beşiktaş’ta bulu- ganlar atan eylemciler MHP önünden ge-
şarak kongre vadisine Dolmabahçe cadde- çerken anti-faşist sloganlar attılar. Eylem
sinden geçerek Kadırgalar caddesine ora- Tünel meydanında sona erdi.
dan da kongre vadisinin barikatla-
rına doğru yürümeyi denediler. Taksim (08.10.09) - Uluslarara-
Önce ışıklardan Beşiktaş mey- sı Para Fonu (IMF) Dünya Ban-
danına doğru yolu kısa bir kası (DB) yıllık toplantılarını
süre kapatarak yürüyen ey- İstanbul’da bitirip İstanbul
lemciler, Beşiktaş meydanda kararlarını açıklarken yakla-
bir daire oluşturarak Dolma- şık iki aydır IMF ve DB kar-
bahçe caddesine doğru yolu şıtı eylemleriyle sokağa dö-
kısmen kapatarak yürüyü- külen Dirensitanbul da kendi
şe geçtiler. Polis kitlenin yolu sonuç bildirgesini dün akşam
kapatmaması için eylemcilere (8 Ekim) Taksim Metro çıkı-
eskortluk yapıyor ve yer yer itiş şında düzenledi partiyle açıkladı.
kakışlar sürüyordu. Kadırgalar cad- Bandista’nın çaldığı sokak partisin-
desinin sonundaki barikata gelen eylemci- de “Direnistanbul Yönetilemezler Komi-
lerin önüne gelen çevik kuvvet yürüyüşün tesi” İmzasıyla “İsyanbul kararları” ola-
burada bitmesini istedi. Bunun üzerine ey- rak açıklanan bildirgede “küresel kapita-
lemciler yolu kapatarak devam edecekle- lizmden çıkış yollarını gösteren ve özgür-
rini söyleseler de itiş kakışlar sonunda bu- lükçü anti-kapitalist bir yaşam için öneri-
rada eylemlerini bitirdiler. len” program da açıklandı. Saat 20:00’de
başlayan yaklaşık 60 kişinin katıldığı par-
Taksim (07.10.09) - IMF ve Dünya Ban- ti saat 21:30’da sona erdi.
kasına karşı gösterilerde polisin saldır-
gan tutumu, gözaltına alınanlara yapılan
DiRENiSTANBUL KOORDiNASYONU
işkenceleri protesto etmek ve gözaltında-
www.direnistanbul.wordpress.com
kilerle dayanışmak amacıyla Direnistan-
www.resistanbul.wordpress.com
bul ve Direnişin Ritmi samba grubu Va-
tan Emniyet Müdürlüğü önünde bir ey- direnistanbul@gmail.com

35
Güney’in arkadaşları, TMK Mağduru
Alexis’in kardeşleriyiz! “Taş Atan”Çocuklara
Sahip Çık!
T erörle Mücadele Kanunu (TMK) yürürlüğe girdiğin-
den bu yana on binlerce çocuğun hayatının karartıl-
3 Ekim’de Avcılar muhalif ve anarşist gençliği ta-
rafından “balkon” olarak bilinen Mustafa Burcu
Parkı’nda Güney Tuna arkadaşlarıyla içki içtiği gerekçe-
masına neden oldu. Her yıl binlerce çocuk polise taş at-
tıkları ve terör örgütü üyesi oldukları gerekçesiyle TMK
siyle ve polisin kendilerini parktan kovmak istemesine tarafından işkence tezgahlarından geçirilerek hapsedi-
karşın bizi “Ne hakla kovuyorsunuz?” demesinin ardın- liyor. Yüzlerini kısmen kapattıkları gerekçesiyle örgüt
dan bir grup yunus polis tarafından acımasızca dövüldü. propagandası yapmaktan tutuklananlar, örgüt üyesi ol-
Yine bilindik hikaye... Güney’e sağlam raporu verilerek madıkları halde örgüt üyeliğinden tutuklananlar, polise
gönderilmek istense de işkenceci polisler kendi güven- taş atmadıkları halde polise taş atmaktan veya arkadaş-
lik aygıtlarının ağına takılarak işkence haberi kamuoyu- ları taş attığı gerekçesiyle yardım ve yataklıktan tutuk-
na hızla yayıldı. Bunun üzerine “Güney’in arkadaşları, lananlar...Şu an hayatlarının baharında olan 3 bine yakın
Alexis’in kardeşleriyiz!” diyen Avcılarlı anarşistler po- çocuk cezaevlerine tıkılmış durumda. Üstüne üstlük ce-
lis terörüne ve baskılara karşı Avcılar merkezden Bal- zaevlerinin sağlıksız koşulları da bu çocukların yaşamla-
kona kadar yürüyüş gerçekleştirdi. Polisin kamuoyunda
oluşan tepki nedeniyle eyleme gelmedi. Yürüyüş esna- rını tehdit ediyor.
sında görülen bir polis aracı yuhlanarak protesto edildi.
Araç hızla uzaklaştı. Yürüyüşün sonunda Güney’in ar- Çocuklara uygulanan zulüm hapsedilme terörüyle bit-
kadaşları halaylar çekerek, türküler söyleyerek ve içki miyor. Türkiye Cumhuriyeti, asıl bebek-çocuk katilinin
içerek polis terörünü protesto ettiler. kim olduğunu son 20 yıl içerisinde Kürt illerinde yüz-
lerce (400’e yakın) çocuğun polis veya asker tarafın-

1
dan katledilmesiyle kanıtlıyor. Uğur Kaymaz’ları, Cey-
9 Kasım akşamı Esenyurt’ta kömü-
lan Önkol’ları, Abdullah Aydan’ları, polisin attığı biber
nist devrimci TKİP (Türkiye Komü-
nist İşçi Partisi) üyesi Alaattin Karadağ gazı nedeniyle ölen Mehmet Uytun’ları ve öldürülen adı
polisler tarafından katledildi. Kamuoyu- bile konmamış bebekleri unutmak bu suça ortak olmak-
na silahlı çatışma olarak açıklanmasına tır. Hapsedilen ve katledilen çocukları medya tekelleri-
rağmen soruşturma sırasında ortaya çı- nin ana haber bültenlerinde göremezsiniz! Bizler, efendi-
kan bilgiler Alaattin Karadağ’ın polis ta- lerin gerçekliğini deşifre ederek değiştirmeye çalışanlar
rafından katledildiğini gösterse de devlet olayın üzeri- herkesi dünyanın gözardı edilenlerinden, taş atan çocuk
ni örtmeye çalışıyor. Karadağ’la polis arasında yaşan- “teröristlerinden” haberdar etmekle yükümlüyüz. Devleti
dığı iddia edilen çatışmaya ilişkin tutanaklara geçen ve kapitalizmi deşifre etmek karartılan gerçekliğe kıvıl-
saat; 21:00-21:30. Ancak Karadağ yerde can çekişir hal- cım çakmakla mümkündür.
de bekletilmiş, sağlık ekiplerine geç haber verilmiştir.
Henüz savcılık kayıtlarına geçmemiş olmakla birlikte,
kimi gazetelere beyan veren görgü tanıklarının ifadeleri- Taş atan çocukların yanında barikatlarda olacağız...
ne göre, Karadağ yerde can çekiştiği esnada olay yerine
gelen sivil bir polis tarafından vurularak öldürülmüştür. Paris, Fransa (12.08.09) - Fransa’nın başkenti Paris’in
banliyölerinden Bagnolet’de hafta sonunda polisten ka-
Amed (29.09.09) - Diyarbakır’ın Lice çan 18 yaşındaki bir gencin motosikletiyle kaza yapıp öl-
İlçesi’nde 14 yaşındaki çoban Ceylan mesinin ardından sokağa dökülen gençler polisle çatış-
Önkol, askerler tarafından katledildi. tı ve 29 aracı yaktı. Pazar gecesi başlayan olaylar, önceki
Tapan Tepe Taburu’ndan yapılan saldı- gece de devam etti. Polise molotof kokteyli atan gençler-
rı nedeniyle Önkol’un bedeni parampar- den 9’u gözaltına alındı. Polisle çatışan gençler ve yanan
ça oldu. Cesedi arazide saatlerce bekle- araçların görüntüleri, 2005 yılında Fransa’nın büyük kıs-
tildi. Lice’nin Şenlik Köyü Aşağı Xambaş Mezrası’nda
mına yayılan isyan hareketini hatırlattı. 2005’teki olay-
çobanlık yapan 14 yaşındaki Ceylan Önkol, dün Ta-
pan Tepe Taburu’ndan açılan ateş sonucu yaşamı- lar, Bagnolet yakınlarındaki bir bölgede polisten kaçar-
nı yitirdi. Saldırının ardından olay yerine giden köylü- ken bir elektrik santraline giren Kuzey Afrika asıllı iki
ler, Önkul’un vücudunun paramparça olduğunu gördü. gencin ölümüyle başlamıştı. Pazar günkü olayda ölen
Ceylan’nın katledilmesinden sonra ülke çapında tepki- gencin göçmen olup olmadığı açıklanmadı. Bazı görgü
ler sokağa taştı ve bir çok ilde Ceylan için eylemler dü- tanıkları, polisin gencin motosikletine çarpıp kaza yap-
zenlendi. masına yol açtığını iddia ederken, polis bu iddiayı ya-
lanladı.
Avcılar, İstanbul (08.11.09) - Denizköşkler
Mahallesi’nde polisler, dur ihtarına uymadığı iddia-
Winona, ABD (29.11.09) - Çekiç taşıyan bir adam
sıyla takibe alınan araçtaki iki kişi ile çatışma-
ya girdi. Bir polis yaralandı. Olayla ilgili iki Winona’daki Target mağazısına büyük hasarlar verdi.

36 devrimci yaralı olarak gözaltına alındılar. Yara-


lı devrimciler 10 gün sonra hastaneye götürül-
Daha sonra polisle dövüşen kişi mağazada onları kova-
ladıktan sonra tutuklandı.
düler.
Devlet-Ordu-Polis-Faşist
Terörüne Karşı Direniş
Ni’ilin, Filistin (04.12.09) - Cuma
Alexander günü, 150 kadar Filistinli, Uluslararası
Volodarsky’nin ve İsrailli protestocu köy topraklarının
yardıma ihtiyacı var! ve onu çevreleyen duvarın ilhakına kar-
şı bir gösteri için bir araya geldi. Pro- Rusya’da bir antifaşist
daha öldürüldü!
R adikal artist Alexander Volo- testocular duvarın girişine doğru yürü-

1
darsky kamu ahlakıyla ilgi- yüşe geçtiler (askerlerin köyü bastıkla-
6 Kasım akşamı saat 21:00 civar-
li Ukrayna Ulusal Komisyonu uz- rı bir sırada) ve askerlere bulundukları
larında 26 yaşındaki Ivan Khutors-
manlarının aktivitesini protesto et- toprakların çalınmış topraklar olduğu-
koi Moskova’da apartmanının merdi-
mek için bir eyleme öncülük etmiş, nu hatırlatarak buna hizmet etmeyi red-
venlerinde (Khabarovskaya, 2) vuru-
Yüksek Meclis binası önündeki bir detmelerine yönelik çağrılar yapıldı.
larak öldürüldü. Ivan Moskova anti-
platform üzerinde sevişme takliti Buna karşın askerler göstericilere gaz fa hareketinin önemli isimlerinden bi-
yaparak protesto gerçekleştirmiş- bombaları ve 0.22’lik gerçek mermiler- riydi. Bu da Ivan’ın birçok arkadaşının
ti. Sonuç olarak eylemin organiza- le saldırdı. Bunun üzerine bir gösterici Rus Nazileri tarafından ölümle tehdit
törü askerler tarafından gözaltına vurularak hastaneye kaldırıldı. edilmesinin açık sebebidir.
alındı. Volodarky şu an 5 yıl hapis Chiapas, Meksika (27.11.09) -
cezası ile karşı karşıya. Volodarsky Meksika’nın bilinen maden karşıtı ey- İsimleri çok bilinen birçok antifaşist
herkesin dayanışmasını bekliyor. lemcilerinden Mariano Abarca Roble- gibi Ivan’ın adresi de pro-Nazi websi-
ro, Chiapas’ın Chicomuselo semtinde- telerinde sıkça dolaşıyor ve hesaplaş-
Lara, Venezuella (26.11.09) - 24 ya- ki evinin önünde öldürüldü.. Saldırı- ma için çağrılar yapılıyordu. Cinayet
şındaki Mijail Martinez sabah saat- da başka birisi daha yaralandı. Saldı- aynı zamanda Ivan’a yapılan saldırıla-
rı Kanadalı maden şirketi Blackfire’ın
lerinde Lara Bölgesi’ndeki Barquisi- rın dördüncüsüydü. İlk saldırı 2005′te
Chicomuselo’da baryum made-
meto bölgesinde öldürüldü. Martinez, ni açmasına karşı kampanya başlatan kafasına bir jilet ile yapmışlardı. İkin-
Lara bölgesindeki (İspanyolca genel- Roblero’nun kampanyayı durdurması- ci saldırıda aşırı-sağ grup elemanları
likle CVCI-Lara olarak anılmakta) na dair tehdit edilmesinden sonra ger- onu evinin önünde bekliyorlardı. Ivan
“Kişisel Dokunulmazlık -Mağdurla- çekleşti. birçok yerinden sopalarla, tornaviday-
rıyla-” birlikte olan bir kameraman la ve beyzbol sopasıyla darbe alması-
ve aktivistti. Olaya tanıklık edenle- Gebze, İzmit (18.10.09) - Gebze na rağmen mucizevi bir şekilde hayat-
re göre; tanınmayan iki kişi Mijail’e Cezaevi’nde adli erkek mahpuslar ce- ta kalmayı başarmıştı. Bu sene Ocak
evinin kapısının önünde saldırdılar ve zaevi idaresinin de desteğiyle siyasi ka- ayında bir sokak kavgasında karnın-
boynuna doğru birçok kez ateş eder- dın mahpuslara cinsel ve fiziki saldırı dan bıçaklandı ama yine hayatta kal-
ken de, ismini söylediler.... Mijail düzenlendi. Saldırının ardından kadın mayı başarmıştı.
Martinez’in öldürülmesi Chavez hü- tutsaklar açlık grevine başladı. Konu
kümetinin aşağıdan, otonom, devrim- ile ilgili bir çok tutsak dayanışma gru- Exarchia, Yunanistan (29.07.09) - Kendile-
ci ve muhalif örgütlere yönelik saldı- bu eylemler düzenlendi. rine anarşist diyen bir grup Cumartesi günü
Atina ve Piraeus’da bir dizi kundaklama sal-
rılarında en son aşamadır. Berlin, Almanya (17.11.09) - Ara- dırısı gerçekleştirdiler. Saldırılarda yarala-
ba yakma eylemleriyle alakalı 2 squ- nan olmazken polis ve şirketleri hedef alına-
ata (işgal evi) bir kaç yüz polis baskın
Washington, ABD (29.11.09) - Si- rak büyük ölçede zarar verildi.. Yaklaşık 100
düzenledi. Baskınlarda bir kişi gözal- genç Cumartesi günü Atina’nın merkezinde-
lahlı bir kişi Pazar sabahı bir kafe- tına alındı.
de laptoplarıyla çalışan biri kadın ki Exarchia semtinde bulunan ana muhalefet
dört polisi vurarak öldürdü. Kafede- Gent, Belçika (10.11.09) - Gece neo- partisi PASOK ofislerinin yakınlarındaki bir
ki insanların hiçbirinin yaralanmadı- naziler tarafından bir yürüyüş düzenlendi. çevik kuvvet birim merkezine molotoflarla
ğı açıklandı. Saldırının organize bir Yeni Alternatif Dayanışma (N-SA) ismiy- saldırdı. O sırada, 20 genç Atina’nın Aghios
le bir araya gelen ve Vlaams Belang (Fla- Dimitrios banliyösündeki bir otobüs garında
pusu olduğu düşünülüyor. Saldırgan
man Menfeati) partisine yakın aşırı radikal bulunan 3 otobüsü tahrip ettiler. Daha sonra,
olay yerinden hızla kaçarak uzaklaş- neo-nazi gruplar sol şiddete hayır sloga- yaklaşık 16:30 gibi, merkezi Patission cadde-
tı. Soruşturma sürüyor. Ekim ayında nı eşliğinde Gent şehir merkezinde yürü- sindeki bir seçim anketi şirketinin ofisinin gi-
Seattle polisi olan Timothy Brenton düler. Yoğun güvenlik önlemleri alan Gent rişine konulan ev yapımı bir patlayıcı patladı.
Cadılar Bayramı gecesi vurulmuş- polisi, faşist grup N-SA ile anti-faşistlerin Benzer bir bomba bir saat önce Piraeus Sa-
tu. Yetkililer olayın failinin yasalara karşı karşıya gelmesini engellemeye çalış- nat ve El sanatları Meslek odasının girişinde
karşı “tek-tabanca savaşan” ve dört tı. Sosyalist grubun eylemi terk etmesiyle patladı. 13:30’da Atina’nın Ambelokipi sem-
polis aracını ateşe veren kişiyle aynı birlikte,saat 22:00a doğru, polis anarşistle- tinde bulunan başka bir seçim anketi şirketi-
kişi olduğunu açıkladı. 41 yaşındaki ri ve antifa şistleri kordona alarak kışkırt- nin önüne konulan bombanın sokak-
Christopher Monfort, Brenton’un vu- maya başladı.Yaklaşık 400 kişi olan anar- ta yaşayan bir kişi tarafından görül-
rulmasından sonra polisle girdiği si-
lahlı çatışma sonrasında tutuklandı.
şistler ve anti faşistleri 2 kere etraflarını sa-
rarak teker teker gözaltına almaya başla-
mesi üzerine yetkililere haber vere-
rek patlamasına izin verilmedi.
37
dılar.
Roma, İtalya (15.12.09) - Binlerce kuş şehir merkezi-
ni bastı, yaşam durdu. Kuşları şehir merkezinden uzak
tutmak için özel ekipler kuruldu. Roma Belediyesi’nin
özel timleri, ellerinde megafona benzeyen ses dalga ci-
hazları ve dezenfenktanlarla kuşların peşine düştü. Sa-
yısı binleri bulan her türden kuş Roma ve Vatikan’da
yaşamı durdurdu. Binlerce kuş bir bulut halinde dal-
ga dalga uçtu. Yolda yürüyenler, otomobillerini park
edenler ise başlarına ve araçlarına yağmur gibi yağan
kuş pislikleri nedeniyle şaşkınlığa uğradı. Görevliler
ses sinyalleri yayarak ve seyyar projektörlerle ışık tu-
tarak kuşları kaçırmaya çalışsa da tüm çabalar sonuç-
suz kaldı. Şehirde incelemelerde bulunan biyologlar
buna soğuk hava dalgasının neden olmuş olabileceğini
düşünüyor. Araştırmalar hala sürüyor.
Batı Wickham, İngiltere (08.12.09) - Sekiz aylık bir

DOĞANIN YANITI
varoş gizemi çözüldü. Bir sürü araç sahibi sabah uyan-
dıklarında araçlarının fren kablolarının kesilerek sabo-
te edilmiş olduğunu farketti. Polis yaklaşık altı ay sü-
ren parmak izi ve CCTV güvenlik kamerası araştırma-
larından sonra insanların hayatlarını tehlikeye atan iki
ayaklı olduğunu düşündüğü bu saldırganın kim oldu- ÇÖKÜŞÜN SEMPTOMLARI
ğunu buldu: bir tilki. Kent varoşlarında arabaların fren
kablolarını kemirerek koparanın dört ayaklı çalı kuy- ğü, 99 hastanın ise solunum destek cihazına bağlı olarak
ruklu bir tilki olduğunu açıkladı. Vandal sabotajcı ge- takip edildiği belirtildi.
çen yedi ay içerisinde bir BMW, üç Ford, bir Nissan
ve bir Austin marka araca saldırdı. Saldırılar Ağustos Felluce, Irak (15.11.09) - ABD’nin Irak’ta Sünni isya-
ayında daha da artmıştı. nını bastırmak için fosfor bombası da kullandığı operas-
yonlardan Felluce’ye anormal doğan çocuklar miras kal-
Afyon (03.12.09) - Afyonkarahisar’ın Sinanpaşa ilçe- dı. Doktorlara göre sakat doğan çocukların sayısı 15 ka-
sine bağlı Küçükhüyük beldesindeki ekili alanlar fa- tına çıkarken, kan kanseri de artışta.
relerin istilası nedeniyle büyük zarar gördü. Tarlalar-
daki yüzlerce tünelde yaşayan fareler güneşin çıkma- Kuzey Kutbu (2009) - İngiltere’deki Cambridge
sı ile birlikte görünmeye başlıyor ve ürünleri yemeye Üniversitesi’nden Peter Wadhams, 20-30 yılda Kuzey
başlıyor. Neredeyse tamamının geçim kaynağını tarı- Kutbunun tüm deniz buzunun tamamen kaybedileceğini,
mın oluşturduğu kasabanın en önemli gündem madde- ancak daha kısa zamanda büyük ölçüde inceleceğini, yaz
sini oluşturan tarla farelerini yok edemediklerini belir- döneminde, yaklaşık 10 yılda kuzey buz denizinin açık
ten Küçükhüyüklüler, İlçe Tarım Müdürlüğü’nden alıp bir deniz halini alacağını belirtti.
tarlalara attıkları zehri fareler yerine sokak hayvanla-
rın yediğini söylüyor. Uzmanlar tarafından farelerin İstanbul (06.10.09) - Trakya’yı esir alan ve 7 cana mal
sayısının bu derece artması, doğal düşmanları olan yı- olan felaket İstanbul’u da vurdu. Marmara Bölgesi, 17
lan ve tilki sayısının azalması yanı sıra iklimsel sapma- Ağustos depreminden beri ilk kez bu boyutta bir fela-
ya bağlanıyor. ket yaşıyor. Pameks Tekstil Fabrikası’na servisle gelen
7 kadın çalışan bir anda sele kapıldı. İkitelli TIR par-
Zonguldak (13.08.09) - İşsiz olması nedeniyle kala- kında uyuyan 6 şoför uykularında can verdi. İkitelli ve
cak yer bulamayan kişi, yaklaşık 3 aydır 2 metrelik Halkalı’da 8 ceset bulundu. Çatalca ve Silivri’de de 3
mağarada, ormandan topladığı yiyecekleri tüketerek kişi hayatını kaybetmişti. Selin etkisinin dere yatakları-
hayatta kalma mücadelesi veriyor. na kurulan yerleşimlerle daha da arttı.

Manisa (11.08.09) - 1942 yılında Veli Kazak’a ait gebe Katmandu, Nepal (10.12.09) - Balta girmemiş orman-
inek, Aydınlar köyüne 10 kilometre mesafedeki Tepe larda son iki haftada vahşi bir filin, 11 kişiyi öldürdüğü
Göl mevkisindeki ormanlık alana kaçtı. Burada yav- bildirildi. Başkent Katmandu’nun 320 kilometre güne-
rulayan inek, köylülerin bütün çabasına rağmen geri yindeki üç yörede 11 kişinin canını alan fili arama çalış-
getirilemedi. Aradan yıllar geçti ve bugün o bölgede malarının sonuçsuz kaldı. Köylülerin hayvanı uzak tut-
1500 inekten oluşan vahşi bir sürü oluştu. Manisa’nın mak için duman, kestane fişeği ve davul kullandıkları
Saruhanlı ilçesine bağlı Aydınlar köyünün Tepe Göl belirtildi. Bölge yönetiminden Bedh Karki, bu konuda
mevkisindeki ormanlık alanda sayıları 1500’e ulaşan çözüm bulunması için merkezi hükümetin yardımını ve
yabani ineğin yaşadığı belirlendi. emirlerini beklediklerini kaydetti.

Gezegen (2009) - Dünya Bankası’nın iklime ayrılan Hamburg, Almanya (10.12.09) - Sirk gösterisi sırasın-
Dünya Kalkınma Raporu 2010 yayımlandı, raporda da üç Bengal kaplanı, 28 yaşındaki terbiyecilerine saldı-
dünyada ısı artışı tehlikesine dikkat çekilirken, “Ku- rarak yüzlerce seyircinin önünde ağır yaraladı. 170 se-
zey Avrupa kentleri yüzyılın ortasında Akdeniz iklimi- yircinin katıldığı yemekli şovda gösteri yapan 5 Bengal
ne hazır olsun” denildi, tehlikeyi sergileyen haritada kaplanından üçü kaplan terbiyecesi Christian Walliser’in
da örnek olarak İstanbul’un 40 yıl sonra güneyde yer tökezleyerek yere düşmesini oyun daveti olarak anlaya-
alan Karaman’ın iklimine sahip olacağı gösterildi. rak üzerine saldırdı. Dev kaplanlar, Walliser’in başını ve
göğsünü ısırarak, elini kopardılar. Korkunç sahneleri iz-
Türkiye (12.09) - Domuz gribinden hayatını kay- lemek zorunda kalan izleyicilerin bir kısmı şoka girdi.
bedenlerin sayısı 296’ya çıktı. Sağlık Sirke gelen acil yardım ekipleri, seyircilere de müdaha-
Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, halen do- le etti. 30 saniye süren saldırı sonrasında kaplanlar, yan-
gın söndürme tüpleri ve yüksek basınçlı suyla kafesle-
38 muz gribi sebebiyle hastanelerde yatan hasta
sayısının 347 olduğu, bunların 113’ünün takip
ve tedavisinin yoğun bakımlarda sürdürüldü-
rine püskürtüldü. Seyirciler arasında bulunan bir hekim
Walliser’e ilk müdahaleyi yaparak kanamayı durdurdu.
Gezegenin Kurtuluşu için
Her Gece Dünya Gecesidir!
COP15’in gerçek amacını maskeleyen çirebiliriz. Söylemenin zamanı geldi:
detaylı bir oyundur. Gerçek amacı küre- bilinçli bir şekilde COP15’i ve benzer-
sel kapitalizmin meşruiyetini yeşil kapi- lerini destekleyen yapılara saldıraca-
talizm çağı başlatarak onarmaktır. “İklimi ğız: polis şeridini, barikatları kıracağız;
koruma” konusundaki yeni sesleniş (pa- savaş kışkırtıcılığı yapan hükümetlerle
lavra), onların baskılarını, desteklenmiş ve iliştirilmiş medyayla müzakere yap-
sınırlarını, sömürgeci kaynak savaşları- mayı reddedeceğiz; satılmış STK’lar
nı haklı çıkaracak. İmparatora / Hüküm- ile ve protestonun gelecekte yöneticile-
dara yeni kıyafetler vermek gibi... Bu şa- ri olabileceklerle taraf olmayı reddede-
Kopenhag, Danimarka (12.12.09) - On- şırtıcı yalana karşı tepkimizi, uzlaşmadan ceğiz; tüm hükümetleri ve yönetişimin
binlerce kişinin katıldığı gösteri sırasında ve onların sistemini koşulsuz reddederek yasallığını kaldırmakla kalmayıp onla-
polisle çatışmalar yaşandı, 400 dolayın- göstereceğiz. rı reddedeceğiz.
da kişi gözaltına alındı. Dünyanın diğer
bir çok yerinde de onbinlerce kişi iklim Dünyayı geleceğe taşımak için, tatil alış- Herkesin çaresizce beklediği değişimin
için sokaklara çıktı. Parlamento önünden kanlıklarımızdan daha fazlasını değiştir- başlaması için neden isyana ihtiyacı-
zirvenin yapıldığı Bella Center’a kadar memiz gerekiyor. Para için gezegeni yo- mız olduğunu söylemenin zamanı gel-
yapılan yürüyüş sırasında “Kara Blok” ketmeye devam eden insanların üzerine di.
ile polis arasında çatışmalar yaşandı. umut bağlamak aptalca olacaktır. Onlar,
Çatışmalarda 1000 üzerinde eylemci gö- Kopenhag’da, biyosferi kirleten, milyon- Güç ve iktidara sahip muhafazakârlara
zaltına alındı. larca insanın yaşadığı yeri gaspedip do- karşı birlikte hareket edebilirsek, ilk
ğup yaşadıkları yerleri ellerinden alan, bakıştaki zenginlik ve fırsatları, tüm
Kapitalistlere ve Kapitalistlerden Me- dünyamızdan geri kalanı da yok ederek dünyadaki insanlarla birlikte paylaşa-
det Umanlara... kâr sağlayan bir pazarı tam anlamıyla na- cağımız fikirler, tecrübeler ve içerikle
K apitalistlerin dünyayı “iklim krizin-
den kurtarma” bahanesiyle organi-
ze ettiği COP15 esasen kapitalizmi ve
sıl yaratmaları, nasıl ticarîleştirmeleri ge-
rektiği üzerinden konuşup tartışacaklar.
sağlayabiliriz.

Hükümetler ve şirketler, büyüyen kar- Bu bir iklim kaosu değil sosyal savaş-
şirketleri kurtarma operasyonundan baş- bon yayımlarını kısmak için ya da sade- tır!
ka bir şey değildir. Alınacak kararlar bel- ce kendi çıkarları için yarattıkları yeni
lidir: kapitalizmin meşruluğunu daha da otoriter rejimler türetmek konularında bir
kemikleştiren çözümsüzlükler...buna ister fedakârlıkta bulunmayacak. Taksim, İstanbul (12.12.09) -
yeşil kapitalizm deyin, ister başka bir şey Kopenhag’daki anti-COP15 eylemle-
deyin. Gezegenimiz ve sakinleri için tek İklim krizinin ve malî krizin tüm argüma- ri sürerken İstanbul Taksim’de KEG’in
bir şeyi ifade etmektedir: Gezegen üzerin- nı, kendi kendini ilan eden uygarlığın ge- (Küresel Eylem Grubu) çağrısını yap-
de bulunan herşeye egemen olma savaşı- niş kapsamlı krizini reddeden resmî akıl tığı dayanışma yürüyüşü gerçekleştiril-
nın başka bir versiyonu. Kyoto ve COP15 hocalarınca yapılan alaycı bir manevra- di. KEG’in büyük hayallerle kapitalist-
vs. gibi organizasyonlardan medet uman- dır. COP15 sadece kapitalizmin dünya lerin alacakları kararları beklemesinin
lar bilmelidir ki, mesele kitle-medyasında üzerindeki tüm yaşama karşı açtığı sava- aksine kara, kara/yeşil bayraklarıyla
da popüler olan “iklim krizi değil, sosyal şı saklamaya teşebbüs eder. Bu savaş geç- ve çeşitli dövizler taşıyanbir grup eko-
saldırıdır. Tüm bu saldırılar kapitalistlerin miş 500 yılda tüm gezegeni, okyanusları lojist ve anarşist COP15’in Kyoto gibi
ve devletlerin gezegene ve insanlığa açtı- ve atmosferin tamamını içine alacak şe- yalan olduğunu, kapitalizm varoldukça
ğı savaşın bir yansımasıdır. Onlardan ta- kilde sıçramıştır. Bu savaşın ortasında, sorunların çözülemeyeceğini ifade et-
lep edeceğimiz hiçbir şey yoktur. Çünkü kimse yönetimden ve teknik çözümler- mek için yürüyüşe katılarak kapitaliz-
varlıkları meşru değildir. Bizler dünya el- den bahsedemez. Savaşın olmadığını farz me ve kapitalist çözümlere karşı “Ko-
den gidiyor diye ağlayıp zırlayarak hayat- ederek, baskıları görmezden gelerek ve penhag yalan, yaşasın küresel isyan”,
larımızı onlara teslim etmeyeceğiz. Aksi- küçük burjuva sükunetinin yanlış sözleri- “Kopenhag traş, yaşasın eko-sabotaj”,
ne sorunun asıl kaynağı olarak onları yok ne inanıp suç ortağı olarak onunla savaşa- “Kapitalizme karşı doğrudan eylem”,
etmeden tüm meseleler gibi iklim krizi- mazsınız. Onun yerine, düşmanı tanımak “Kapitalizme karşı küresel direniş kü-
nin çözüleceğine inanmıyoruz. gerekir. Pozisyon seçmek gerekir. Savaş- resel ayaklanma”, “Uygarlığa karşı sı-
mak gerek. nıf savaşı”, “Hepimiz kutup ayısıyız”
KOPENHAG YALAN...YAŞASIN KÜ- gibi sloganlar attılar. Yürüyüş enasın-
RESEL İSYAN... Sadece bizi temsil ettiklerini iddia eden- da baz istasyonlarını 9 katına çıkaracak
anti-COP15 Çağrısından lerden kurtularak ve sonu gelmeyen eko- olan 3G teknolojisini piyasaya
Felaket bir gerçektir ve iklim değişik- nomik büyümeyi, endüstriyel üretim ve süren operatör şirketlerden biri
liği bunun birçok belirtisinden sade-
ce biridir. COP15’in kaçınılmaz söylemi
tüketimi bozguna uğratarak kendi hayatı-
mızın ve evrenimizin kontrolünü ele ge-
olan Turkcell binasının cam-
larına yeşil boya bombalarıyla
39
olan dünyayı iklim krizinden kurtarmak, saldırıldı.
Lund, İsveç (09.12.09) - Bu COP 15’in siyasi gösterisine karşı
yapılmış bir eylemdir. Siyasi elitlerin oyunlarının bizi yapılma-
sı gerekeni yapmaktan alıkoymasına izin vermeyeceğiz. Dün
akşam İsveç’in güneyinde, Kopenhag’a bağlanan köprünün he-
men karşınında yer alan Lund şehrinde bir petrol istasyonu ate-
şe verildi. (...) Bizler endüstriyel kapitalist sistemin bizleri içe-
risine düşürdüğü durum karşınında kapitalist sistemi ayakta tu-
tan petrol istasyonu ve (sistemin) diğer anıtlarını yakmaktan
başka bir çözüm göremiyoruz. Sosyo-ekolojik bir kriz içerisin-
de yasıyoruz ve bizler krizin nedenlerini ortadan kaldırmadık- temleri kullanılmaz hale getirildi, Anti-Opencast (Anti –Açık
ça bu kriz devam edecektir. Maden) graffitiler ve yazılamalar tüm yerlere yapıldı ve site-
nin ana kapısı kitlenip kapatıldı. Bu şirket ve diğerleri bu işten
Karabük (04.12.09) - Bir mahalleye kurulmak istenen baz is- vazgeçmedikleri sürece art arda hedef olacaklar. Toprak Ana-
tasyonu vatandaşların tepkisi sonucu engellendi. Karabük’te yı savunmada Uzlaşma Yok.
Deretarla Mahallesi’ne bir GSM şirketince kurulmak istenen
baz istasyonuna karşı çıkan mahalleli baz istasyonu çalışmala- Meksika (04.10.09) - 4 Ekim gecesi Atizapan viyadüğüne
rını durdurdu. doğru yol aldı, amacımız Telmex şirketine ait mülklere za-

Karadeniz İSYANDADUR!
rar vermekti. Hedef metallerle koruma altına alınmış büyük
bir telefon kulesiydi. Toprağa böyle büyük bir kule dikmenin
çevreye etkisi büyük, çünkü bu kuleyi dikmek için bir sürü
ağaç kestiler, bu ağaçlarda farklı türlerden hayvanlar yaşıyor-
du. Buna ek olarak toprağı da hem çıplak hem de kuru bırak-
mış oldular. BU ve diğer etkileri inceleyerek ekosistemi mah-
veden ve uygarlığı yayan bu makineye karşı bir sabotajın şart

S enozlu gençler ve Direnistanbul ekibi, Munzur ve Sinop-


luların da katılımlarıyla Karadeniz Elektrik şirket binası
önünde Doğu Karadeniz Bölgesi’ne kurulan ve kurulacak olan
olduğuna karar verdik! Telmex gibi şirketlerin dünyayı ekora-
dikallerden kafalarını ezen bir cevap almaksızın zınlıkların çı-
kar sağlama lüksünü yaşamalarına izin vermeyeceğiz. İşte bu
hidroelektrik santralleri (HES) protesto etti. Bağlarbaşı’nda yüzden 6 lite benzin aldık, özel mülke girdik, duvarları yık-
bulunan Capitol Alışveriş Merkezi önünde toplanan grup üye- tık, kundaklama aletimizi telefon sinyallerini bir araya getiren
leri, „Çernobil’den ölüyoruz, Sinop’ta nükleer istemiyoruz“ kabloların üzerine koyduk. Beklendiği gibi hediyemiz işe ya-
yazılı pankart açıp, ellerinde „Burada Senoz yasaları var“, radı ve çıkan yangın hem kabloları hem de güç kutularını yak-
„Karadeniz’de isyan var“, „Karadeniz dalga dalga geliyor“ tı. Carlos Slim’e ait bu kule kullanılamaz hale geldi, binlerce
yazılı dövizler taşıyarak, „Munzur’da, Senoz’da barajlara ha- pesoluk zarara yol açtı.
yır“, „Senoz halkı yalnız değildir“ ve „Fırtına’dan geliyoruz,
isyan!“ şeklinde sloganlar attı. Üstlerine siyah pelerin giyip, Dawson Creek, Kanada (20.08.09) - Dawson Creek kasaba-
yüzlerine Senozluların meşhur “Yaban Adamı” maskesi takan sı yakınlarından geçen doğalgaz boru hattını altı kez bomba-
grup üyeleri daha sonra, Capitol Alışveriş Merkezi’nin önün- layan ‘eko-teröristler’ (çevreci terörist), hattın sahibi EnCa-
den Fahrettin Kerim Gökay Caddesi üzerinde bir süre yürü- na şirketine mektup göndererek, “Evinize dönmek için üç ayı-
dü. Polisin engellemelerine karşın Karadeniz Elektrik binası- nız var” uyarısında bulundu. Doğalgaz boru hattı karşıtları,
nın önüne kadar giden grup üyeleri, „Karadeniz Elektrik bu- bölgedeki 150’den fazla doğalgaz kuyusundan çevreye öldü-
rada saklanıyor“ yazılı pankart açıp, tulum çalarak horon oy- rücü hidrojen sülfür yayıldığını, bunun da ölümlere ve sakat
nadı. Burada basın açıklaması yapan grup Senoz’u sermaye- doğumlara neden olduğunu savundu. Mektup şöyle: “Derhal
ye peşkeş çekmeyeceklerini dile getirerek, uygulamaların de- tüm aktivitelerinizi durdurun. Ne kadar makine ve malzeme-
vam etmesi halinde Senoz Kanunlarının uygulanacağını belirt- niz varsa sökün götürün. Daha önce neredeydiyseniz, oraya
tiler. Karadeniz Elektrik’in bulunduğu binanın bahçesine pan- dönün. Siz ve terörist dostlarınız, bugüne kadar kazandıkları-
kart asan grup üyeleri, daha sonra dağıldı. nızı bundan böyle çevre dostu enerji üretimine harcayın. Size
evinize dönmeniz, bölge sakinleri ve kamuoyunu artık üre-
Butovo, Rusya (09.11.09) - Dünya Kurtuluş Cephesi (ELF), tim yapmayacağınıza ikna etmeniz için üç ay, tüm boru hattı-
Moskova’nın güneyindeki Butovo’da bir kazı aracı ve bir trak- nı ve malzemelerinizi söküp götürmeniz için beş yıl süre ve-
törün kundaklanması eylemini üstlendi. Halen “İç İşleri İstih- riyoruz. Yoksa bugüne kadarki altı patlama, sonrakilerin ya-
barat Bürosu” altyapı tesis inşası kapsamında bölgedeki yol ya- nında ufak kalacak.”
pımı ile ormanı yokediyor.

Mailshill, İskoçya (03.11.09) - İskoçya Mainshill de eko-


imhaya karşı dayanışma eylemi. Açıklama şöyle : ‘’3 Kasım
Salı erken saatlerde , açık maden ocaklarına karşı olan aktivist-
ler Bridgend yakınındaki Apex Drilling firmasını ziyaret ettiler.
Apex Drilling firması genişleyen açık maden ocaklarının ayrıl-
maz bir parçası ve Mainshill’de aktifler. Kameralar etkisiz hale
getirildi, konteynırlar ve araçlar tutkalla kilitlendi, ara-

40 ba camlarını ‘No Opencast’ izleri bırakıldı. Ağır araç-


ların üzerindeki kablolar ve borular kesildi, yakıt sis-
Yazan: Extrip Çevre STK’ları Ne Yapmak İstiyor?
1yavaş2ninEylül darbesinin korku dolu günleri-
geride kalmaya ve yasakların yavaş
zayıflamaya başladığı 90’lı yılların
rü vs) baskı oluşturmak”. Ancak bu-
gün Türkiye’de STK’lara baktığımız-
da işin hiç de böyle olmadığını, birçok
nın yaşam alanlarının korunması) tama-
men sapılıyor.

başında; Avrupa’da yıllardır bilinen ancak STK’nın neredeyse devletin sözcülü- Yine çevrecilerin kamuoyunu
Türkiye için çok yeni bir kavram çıktı or- ğünü yaptığını açık bir biçimde gör- yanlış yönlendirmesi ve hedef saptır-
taya: Sivil Toplum Kuruluşu (STK)... İlk mekteyiz. Aynı her siyasi görüşün bir ması konusunda güzel örneklerden bir
zamanlarda insanlar STK’lar konusunda “muhtaçlara yardım derneği-vakfı” tanesi de “Suyunu harcama, tasarrfulu
çekincelere sahipti, malum yasaklı yılla- kurması gibi; iktidara gelen her hükü- ampul kullan, televizyonu standby ko-
rın dehşeti hala insanların beyninden ka- met ve belediye başkanı da kendisinin numunda bırakma vb” tasarruf önerile-
zınmamıştı. O dönemde kurulan STK’lar sözcüsü konumunda olacak bir çevre ri olarak karşımıza çıkmakta. Ama görü-
ilk başlarda üye, destekçi ve sponsor STK’sı kurdurmakta. Olayın vehameti yoruz ki kullanılan elektriğin %90’dan
bulmakta zorlandılar. Ancak 1990’lar- öyle boyutlara gelmiş durumdaki; 10 fazla kısmı sanayiye, sanayiye hamma-
da Türkiye-AB yakınlaşması sonucunda, yaşında çocuğun bile onay veremeye- de üretimine ve bu ürünlerin pazarlama-
AB’nin birçok konuda STK’lara fon ayır- ceği çevresel yıkım projelerine “yapıl- sını yapan yerlerde harcanıyor. Aynı şe-
ması sonucunda bir anda STK’lar güçlen- masında sakınca yoktur” raporları ve- kilde kullanılan suyun %70 civarında bir
meye ve kamuoyunun gündeminde yer et- ren çevre STK’ları ortalıkta kol gezi- kısmı da tarım-sanayi vb. üretime har-
meye başladılar. Ancak STK’ların esas yor. canıyor. Esas tasarruf etmesi için çağ-
güçlendiği ve baskı mekanizması olma rı yapılması gereken hedefler dururken,
yolundaki çıkışları 2000’li yıllarda en üst Peki bu duruma nasıl ve ne- STK’lar klasik “üreticiye bulaşmayalım
seviyeye ulaştı. Bir zamanlar üye ve des- den gelindi? Aslında bu konunun bu halk ne desek inanır en iyisi biz onlara
tekçi bulmakta zorlanan kuruluşlar, AB- noktaya gelmesinde en büyük pay tabi birşeyler yaptıralım” mantığıyla ; mus-
Konsolosluk-Birleşmiş Milletler ve spon- ki “para” meselesi. Avrupa Birliği’nin luğunuza conta takın damlatmasın, te-
sor fonları sayesinde ihya olmaya başla- ve diğer fon veren uluslararası kuru- levizyonunuzu yatarken fişten çekin, ta-
dılar ve bugünlerde STK’cılığı profesyo- luşların yapılan işleri doğru takip et- sarruflu ampül kullanın, gibi bireysel ta-
nel meslek olarak yapan insanların oldu- memesi, STK’ların şeffaf olmama- sarruf çağrıları yapmaya devam ediyor-
ğu noktaya getiren süreç de başlamış oldu. sı ve halkın denetimine açık olmama- lar. Hatta bir çevre STK’sı olayı daha da
sı, bazı kişilerin STK’cılığı kazanç ka- başka bir boyuta getirerek “Bulaşık ma-
STK tarihine kısaca bir baktıktan pısı haline getirmesi bu gidişatın te- kinası kullan, suyunu boşa harcama”
sonra gelelim bizi asıl ilgilendiren çevre mel nedenlerini oluşturuyor aslında. kampanyası yaparak sponsoru olan fir-
üzerine çalışan STK’larının tarihçesine. Ama esas sorun sponsorlarla çalışan mayı ihya etme çalışması bile yaptı. (Za-
STK’larda kendisini gösteriyor. Bazı- ten GSMH o kadar yüksek ki 10 kişiden
Türkiye’de çevre STK’larının geç- ları hariç sponsor sistemiyle fon alan 9’unun evinde bulaşık makinası ve 4 ta-
mişi 1970’li yıllara uzanmaktadır. 1972 çevre STK’ları, sponsorlarının emir- kım 72 parça yemek takımı varmış gibi).
yılında kurulan Türkiye Çevre Koruma ve leri doğrultusunda faaliyet gösteriyor Bir diğer uluslararası STK ise işi daha
Yeşillendirme Kurumu (ki TEMA’nın te- ve kamuoyunu onların isteklerine göre da abartıp insanları can evinden (para)
meli de bu kuruma dayanır) , 1975 yılında yönlendirmeye çalışıyor. vurmaya çalışarak “Şu elektrikli eşya-
bir grup çevreci ve avcının kurduğu Do- Bir diğer konu da uluslarara- yı şöyle kullanırsan yılda 1000 TL tasar-
ğal Hayatı Koruma Derneği (ki daha sonra sı çevre STK’larının Türkiye şubele- ruf edersiniz, Doğa da kurtulur” diye ra-
bu derneğin kemik kadrosu WWF ile bir- rinde kendisini gösteriyor.Doğa koru- por hazırlayıp yayınladı. Ama sağolsun
leşme kararı alarak Doğal Hayatı Koruma mada yerel çalışmanın ne kadar önem- bu STK “Sanayi’de Elektrik Tüketimi
Vakfı adı altında yeni bir STK kurmuşlar- li olduğunu bilmelerine rağmen genel ve Küresel Isınmaya Etkileri” adı altın-
dır) Türkiye’nin çevre konusunda kuru- merkezin emirleri doğrultusunda kam- da bir rapor yayınladığını yada bu konu-
lan ilk STK’larıdır. 1990 lı yıllara gelin- panyalar düzenleyen bu STK’lar; san- da bir çalışma faaliyeti olduğunu bugü-
diğinde ise TEMA Vakfı (1992), Green- ki Türkiye’de Toy, Kelaynak,Vaşak, ne kadar da duymadık. İşte tüm bu ya-
peace Akdeniz (1995) karşımıza çıkıyor. Leopar, Alageyik, Kara Akbaba vb. pılanlar esas hedef olan “Üretici” kesimi
Daha sonraki yıllarda ise Kuş Araştırma- hayvanların nesli tükenmiyormuş gibi hedeften çıkararak, “Tüketici” kesimi ta-
ları Derneği, Doğa Derneği, Doğa Sava- davranarak (ki hiçbirisinin bu konu- sarrufa yönlendirerek olayı saptırma ha-
çıları Derneği, Buğday Ekolojik Yaşamı da herhangi bir fikri olmadığını da be- reketlerinin en başında geliyor. Çünkü
Destekleme Derneği vb. birçok STK’nın lirtmemde fayda var); sokaklarda ba- üreticiyle uğraşmak zor, tüketici ise ga-
faaliyete geçtiğini de görmekteyiz. linalar, foklar, kutup ayıları için so- riban...
kaklarda insanlardan para toplaya-
Bu yazıdaki esas konumuz 2000’li rak esas hedef olan “yereldeki eko- Hazır enerji konusunda gelmiş-
yıllarda çevre STK’larının durumu ve esas sistemin korunması” konusunu tama- ken bu konuda da Zihni Sinir projeleri
işlevleri olan kamuoyunu yönlendirme men göz ardı ediyorlar. Tabi doğa ko- misali kampanyalar yapan gruplar gör-
ve devlet adına söz sahibi olan yetkilile- rumacılar olarak balinalar, foklar, ku- mekteyiz. Neredeyse bütün çevreci ku-
re baskı mekanizması oluşturma konusun- tup ayıları da bizler için önemli bir ruluşların dilinde olan “Temiz Enerji,
da neler yaptıklarını tartışmak.Yazı bo- konu, ancak genel manada baktığı- Temiz Üretim” kampanyaları bunun en
yunca elimden geldiğince isim vererek bu mızda kendi yaşadığı topraklarda olan güzel örneği. Bir örnekle açıklamak ge-
STK’ların reklamını (iyisi-kötüsü olmaz) bir hayvanı koruyamayan bir çevreci- rekirse: Bu kampanyaları yapanların di-
yapmamaya çalışacağım.Şimdi esas ko- nin; Kanada’daki fok için ne yapabi- linde bir “Bisiklet kullan, karbon salma,
numuza geçelim. leceğini de açıkçası gerçekten merak doğayı koru” sloganı hiç eksik olmuyor.
etmiyor değilim. Halbuki sokaklar- Ancak unuttukları ve konunun özünü
Orman Fakülteleri’nde okutulan da topladıkları paranın %10 luk kıs- teşkil eden bir konu daha var ki bu zaten
Halkla İlişkiler dersinde çevre STK’larının mıyla bugün Anadolu’da yaşayan bir- bisikletin de temiz bir araç olmadığının
tanımı kısaca şöyle yapılır: “Doğal tahri- çok hayvan türünün yaşam alanlarının güzel bir kanıtı. Bir bisikletin üretiminde
batlara karşı ve mevcut ekosistemin ko- düzeltilmesi mümkünken; bu paralar titanyum, nikel, alüminyum, çe-
runması için kamuoyu oluşturmak, bu ko- penguenlere,foklara,balinalara kanali- lik, bakır en çok kullanılan ma-
nularda da karar vericilere (çevre baka-
nı, vali, kaymakam, orman bölge müdü-
ze edilerek Türkiye’de esas hedeften (
nesli tehlikede olan yaban hayvanları-
denlerdir. Bu bisikletin boyan-
masında kullanılan boyaların bi- 41
leşiminde etil asetat, alifatik polisiyanür, hexametilen diosiya- tiden bahsediyoruz. Siyasi partilerin sistemin içinde ol-
nür, izosiyanür, titanyum dioksit, petrol bazlı neft gibi kimya- masından daha doğal birşey de olamaz zaten. Ama diğer
sallar kullanılır. Bisikletlerin fren, jant ve diğer parlak aksamı- çevrecilere ne demek lazım? Uzlaşmacılık, devlet baş-
nın nikelajında büyük miktarda siyanür kullanılır. Yine bisik- kanlarından medet umma ne zamandan beri çevreci-doğa
letlerin fren pabuçları ve lastiklerinin üretiminde karbon, pet- korumacı hareketin bir yöntemi oldu, yada oldu da bi-
rol bazlı yağlar, sentetik kauçuk gibi malzemeler kullanılır. Eh zim mi haberimiz yok. Çevre STK’larının en büyük iş-
bir bisikletin en az 2-3 yılda bir boyanması, lastiğinin 1-2 yıl- levlerinden birisi de muhalefet yaparak baskı yapmaktır.
da değiştirilmesi, fren pabuçlarının yılda 1-2 kez değiştirilmesi Mevcut sistemin devlet başkanlarına el açmak değil. Ama
gerektiğini göz önüne alırsak bisikletin ne kadar “Çevreci” bir yine GP, belediye seçimlerinde belediye başkan adayları-
icat olduğunu hep beraber idrak etmiş oluruz sanırım. na el açarak başkan seçilmeleri halinde çevre konusun-
da iyi şeyler yapacağı konusunda söz almış, söz verenle-
Konu üretimse hiçbir teknoloji ve hiçbir fabrikasyon rin de reklamını internet sitesinde yapmıştı.( hoş söz ve-
ürün temiz olamaz. Biraz kafa yorarsak gıda sanayisinin ham- renlerin %90’ı seçilemedi, seçilenler de zaten kendi bele-
made üretimi için önce tonlarca su harcanır, bu suyun büyük diyesinin çöpünü toplamaktan aciz başkanlar)...Ne kadar
kısmı da boşa akar gider.Kullanılan tarım ilaçları yerüstü ve garip bir çevrecilik anlayışı? Sanki zannedersiniz çevre
yeraltı sularına karışır, hayvanlar,insanlar,ağaçlar ölür.Üstüne STK’sı değil belediyenin Park ve bahçeler Müdürlüğü...
üstlük bir de tarım alanları açmak için doğal alanlar da yok edi- Devlet başkanlarının karşısında da aynı tutum var. Sanki
lir.Sonra hammaddeyi işlemek gerekir, elektrik ve petrol harca- Kopenhag’da birşey çıkacakmış gibi şartlandıklarından
nır. İşlenmiş madde fabrikaya gelir bir sürü kimyasalla karıştı- dolayı, G8 ülkelerinin başkanlarının iki yüzlülüğü konu-
rılıp üretim yapılır. Et endüstrisi de aynıdır, mezbahalar neden- sunda kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Peki sebep ne? Se-
se hep dere ve göl kenarlarına kurulur.Bu mezbahalarda (ki ar- bep çok açık... Kendilerini o kadar çok devletlerin inaye-
tık et kombinesi oldu adı) ne baca vardır ne de sera gazı, sadece tine bırakmışlardı ki ve devletlere o kadar çok güveniyor-
bıçak,testere,balta ve elektrik kullanılır. Bütün kan ve et artık- lardı ki, abuk subuk sonuçlar çıkması akıllarına bile gel-
ları arıtmadan geçse bile bu dereye akıtılır. Bu da bu su kayna- mediği için geleceğe yönelik eylemsel bir planları yok-
ğında yaşayan ve faydalanan canlıları tamamen yok eder. (Biz- tu. Zannettiler ki göstermelik bir “İklim İçin Açlık Gre-
zat Sakarya’da tavuk mezbahalarının çevresinde doğal yaşamın vi” yapınca devlet başkanları hemen Kopenhag’da dün-
nasıl yok olduğunu gözlemledim)... Zaten ağır sanayi denilen yayı kurtaracaklar. Ama işin öyle olmadığı sonradan or-
metal, boya, plastik sanayisini anlatmaya bile gerek yok her- taya çıktı. Özellikle G8 ülkelerinin başkanları küresel bir
şey ortada. Durum böyleyken çevre STK’ları ne yapmaktalar başkaldırı olmayacağını bildiklerinden dolayı bildiklerini
peki? Temiz enerji kullanalım, temiz üretim için arıtma tesisle- okudular. Halbuki Greenpeace gibi dünyada birçok insanı
ri ve baca filtreleri kullanalım gibi argümanları ortaya atmak- etkileme gücüne sahip bir STK kalkıp da Kopenhag ön-
talar. Peki çevreyi yok eden yalnızca kullanılan enerji kaynağı cesi “ Kopenhag’da somut adımlar atmayacak ülkelerin
ve yapılan üretim mi? Bütün fabrikalara arıtma-filtre takarsak, mallarını boykot edelim, bu ülkelere turistik ambargo uy-
tüm enerjiyide rüzgar, güneş ve jeotermal kaynaklardan üretir- gulayalım vb.” daha eylemsel çıkışlar yapsaydı bunun et-
sek Küresel Isınma olmayacak mı? Tabi ki de bu durum mev- kisi göstermelik bir açlık grevinden yada iple sarkılan bir
cut şartlardaki gidişatı biraz olsun hafifletecek, ama fabrikas- bina eyleminden daha güçlü olurdu. Ama çevre STK’ları
yon üretimin tamamen durmadığı bir dünyada “Küresel Isın- sokaktan o kadar uzak ki, sokağın ne düşündüğü ve nasıl
mayı Durduracağız” sloganının gerçeği yansıtması asla müm- hareket edeceğini düşünmüyorlar bile...
kün olmayacaktır. Yukarıda bahsettiğimiz çabalar ancak küre-
sel ısınmayı yavaşlatmaya yönelik olacaktır ve beklenen eko- Sonuç kısmına gelirsek bugün çevre STK’larının
lojik yıkım 10 sene sonra değil ama 50 sene sonra mutlaka ger- büyük kısmı esas amaçlarının dışına çıkmış ve hedef sap-
çekleşecektir. Yine çevre STK’ları esas hedef olan “Uygarlık” tırmaya yönelik hatalarda bulunuyorlar ve bazıları bunu
tan hedefi saptırıp, geçici çözümlerle insanları oyalamaktadır. da bilerek yapıyorlar. Sokağın sesi olmaları gerekirken,
Esas olarak uygarlığa karşı bir çıkış olmadıktan ve tüm üretim devletlerin sesi oluyor. Gerçekten uzak kampanyalar ya-
mekanizmları ortadan kaldırılıp doğa ile birlikte yaşama geç- parak, esasında kurtarılabilecek olan doğal alanlar için
meden küresel ısınmanın durdurulması da asla mümkün olma- harcanacak maddi ve manevi gücü yanlış yerlere kanali-
yacaktır. ze ediyor. Kendi çalışanları ve üyelerinin-destekçilerinin
birçoğu doğanın “d” sinden anlamıyor; çalışanların bazı-
Son olarak da işin en vahim noktası olan “Çevrecilerin ları sırf iş olsun para kazanayım mantığıyla bu STK’larda
Devletlerden ve Devlet Başkanları’ndan Medet Umması” ko- çalışıyor (yoksa gel sana nükleer santralde iş verelim
nusuna değinmek istiyorum. Bildiğiniz üzere gelişmiş ülkele- 3.000 lira da maaş desen gidecek çalışanlarının sayısı hiç
rin başı çektiği bazı devletler; bugüne kadar binbir emekle kat- de azımsanmaz)... Devletlere karşı eylemsellik örgütle-
lettikleri doğaya diyet borcu ödemek için bazı çalışmalar yap- mek yerine, devletlere dilencilik yapıyor. Yapıyor da ya-
maktalar. Bu birgün karşımıza Kyoto Protokolü, birgün Ko- pıyor anlayacağınız.
penhag Konferansı gibi isimlerle çıkıyor. Aslında baktığımız-
da çok masum gözüken bu hareketler, aslında çevrecilerin ağız- Peki çözüm nedir? Uygarlığın temel yapı taşla-
larına bir parmak bal çalmaktan ve zengin ülkelerin üretimini rı olan fabrikalar, arabalar, roketler, apartmanlar vs. var
arttırarak, fakir ülkelerin de üretimlerini azaltmasını sağlaya- olduğu müddetçe doğanın yok olması açısından yapıla-
rak bu ülkelerin sera gazı kotalarını zengin devletlere kullan- cak hiçbir şey yok ne yazıktır ki. Esas itibariyle yapıla-
dırmak; dolayısıyla da zenginliklerine zenginlik katmak için cak olan her türlü ekolojik reform da beklenen sonu sade-
yapılan hareketlerden başka birşey değildir. Zaten zengin ülke- ce geciktirmekten öteye gitmeyecek. Uygarlığı tamamen
lerin böyle davranmasında yadırganacak bir durum yok. Ancak yok etmeden ekolojik felaketi durdurmak mümkün değil.
çevrecilerin yaptıklarına ne demeli? Burada isim vermek zo- Yukarıda da irdelediğimiz gibi “temiz üretim” diye birşey
runda hissediyorum ki Greenpeace ve Yeşiller gibi örgütler Ko- asla mümkün değil. Uygarlığı yok etmek için de soka-
penhag başlamadan aylar önce bu konferansın ne kadar önem- ğın gücünü örgütlemek, “Fabrikalar bizim olacak” değil
li olduğunu, bu konferansta çıkacak kararlarla dünyanın doğa- “Fabrikalar yok olacak” diyerek kitleleri yönlendirmek
sının geleceğinin belirleneceğini, devlet başkanlarının mutlaka gerekir. Bunun dışında işbirlikçi bu STK’ları her fırsat-
birşeyler yapması gerektiğini belirten kampanyalar başlattılar. ta deşifre etmemiz de çok önemli. Ellerinde maddi güç-
Eh bu iki örgüt işin içinde olunca KEG’de beraber hareket et- leri olduğundan dolayı kamuoyunu yönlendirme güçle-
tiği bu örgütlere uydu haliyle ve onlar da aynı telden çalmaya ri olsa da; bizlerin de elinde sokağın gücü var... Söyledik-
başladı. Yeşiller’in devletlerden ve başkanlardan me- leri yalanları ve şaşırttıkları hedefleri insanlara anlatmak
det ummasından daha doğal birşey yok, sonuç olarak gerçekten de önemli. Doğayla birlikte ve uyumlu bir ya-
42 parlamenterizmi benimsemiş, Avrupa’nın bazı ülkele-
rinde milletvekilleri, AP’de temsilcileri olan bir par-
şam kurmanın bizim ellerimizde olduğunu asla unutma-
mamız gerekir.
BİLGİNİN TOPLUMSALLAŞMASI
Okulsuz Toplum Mücadelesi

E ğitimin ticarileştirilmesine, harçların yükseltil-


mesine ve öğrencilere yönelik baskılara karşın
Avusturya’da 12, Almanya’da da 19 üniversitede ge-
nel işgaller devam etmekte. Almanya’da 80’e yakın,
İngiltere’de ise 2 üniversitede amfi işgalleri bulun-
makta. Ayrıca işgal edilen liseler var. ABD’de 5 üni-
versitede işgaller bulunmakla 20 üniversitede de ey-
lemler sürmekte. İsviçre, Hırvatistan, Kanada, Fili-
pinler, İtalya, Belçika, Hollanda, Fransa, Danimar-
ka, Macaristan, Polonya, Sırbistan, Kolombiya, Şili,
Endonezya ve Bangladeş gibi ülkelerde eylemler de-
vam etmekte. Avrupa ve ABD toplamında 80’e yakın
üniversitede işgaller sürüyor.

Naperville, ABD (24.11.09) - Polis müfettişle-


Viyana, Avusturya (22.09.09) - Viyana’da başlayan ri Scott İlköğretim Okulu’nda çıkan yangının kun-
öğrenci işgal ve eylemleri, bir ay içinde 100’e yakın duklama olduğunu ve okulun yeni güvenli işlemleri
ülkede bulunan üniversitelere yayılan bir harekete yerine getireceğini açıkladı. Okul idaresinin ailele-
dönüştü. Banka ve iş çevrelerine yüzde 30’ları aşan re verdiği bilgiye göre yangının bir çocuğun odasın-
bir kaynak sağlanırken üniversitelere aktarılan fo- da kasıtlı olarak başlatılmış. Yangının okula yakla-
nun yüzde bir bile tutmaması öğrencilerin ayaklan- şık olarak 100,000 $ hasara yol açtığı ama kimsenin
malarına neden oldu. Öğrencilere daha çok söz hak- yaralanmadığı belirtildi. Olayla ilgili herhangi biri-
kı. İş çevrelerinin ihtiyaçlarını karşılayabilecek şe- si suçlanmadı.
kilde düzenlenen eğitim sisteminin değişmesi. Eğiti-
min özelleştirilmemesi. Harçların kalkması. Sınavlı Los Angeles, ABD (19.11.09) - Covel Commons bi-
giriş sistemine geçilmemesi. Eğitimin yalnızca para- nasının pencereleri öfkeli bir şekilde slogan atan ka-
sı olanın faydalanabileceği bir sistem haline gelme- labalıkla senkronize bir biçimde kırıldı. İçeride, UC
mesi. Yüksek lisansa serbest geçiş hakkı. Üniversi- sisteminde iki yüz binin üzerinde öğrencinin hayat-
telerin sağır, dilsiz, bedensel engelli öğrencilerin ih- larını etkileyecek olan kararları alacak 26 kişi var-
tiyaçlarını daha çok göz önünde bulundurarak yeni dı. Kararların doğrudan olmayan sonuçları milyon-
bir düzenleme yapmaları. Faşizm ve nazizme kar- larca Kaliforniyalıyı eninde sonunda olumsuz etki-
şı duruşun, siyasi bir tavır olarak eğitim müfredatın- leyecektir. 300’ün üzerinde öğrencinin eylemine po-
da kesin olarak koyulması. Neoliberal akımın eğitim lis müdahale etti.
politikalarındaki son bombası Bologna sürecinin ka-
bul edilmemesi. Ve daha pek çoğu. 22 Ekim’den beri Türkiye (06.11.09) - Üniversite öğrencileri ve öğ-
amfi, amfi işgalleri ve protestolar hem Avusturya içi- retim üyeleri, Yükseköğretim Kurulu’nu (YÖK)
ne hem de Avrupa’ya yayıldı, yürüyüşler çoğaldı. Ve kuruluşunun 28. yılında Türkiye’nin farklı kentle-
UniBrennt/Üniversite Yanıyor eylemleri ilk sonucu- rinde protesto eylemleri gerçekleştirdi. Eylemler-
nu Almanya’da verdi, Alman hükümeti Bakalorya de YÖK’e öfke vardı. Öğrenciler, Sakarya, Hatay,
sistemini öğrencilerin taleplerine göre yeniden dü- Çanakkale, Malatya, Diyarbakır, Niğde, Van, Sam-
zenleyeceklerini açıkladı. Avusturya hükümeti, öğ- sun, Sivas, Giresun, Edirne, Konya, Adana, Mersin,
rencileri ve taleplerini hiçbir şekilde dinlemeyeceği- Kocaeli, Bursa, Trabzon, Eskişehir, İzmir, Ankara
ni söyleyedursun, ırkçı politikaların şahı FP... partisi ve İstanbul’da piyasalaşan üniversite sistemine,
eyleme ‘tembel öğrencilerin ütopik eylemi’ diyedur-
sun, biz dün ve bugün yine sokaklardayız.
kampüslerdeki polis varlığına, baskı ve soruştur-
malara karşı alanlardaydı. 43
Kentsel Dönüşüme Karşı Barınma Hakkı
Çankaya, Ankara (16.12.09) - Yakupabdal Mahallesi’nde labaşılıların zamanı daralıyor. Bilirkişiler mahallede fink atıyor,
sabahın erken saatlerinden itibaren yıkım girişimi ve dire- projelerini tamamlayıp yıkımlara başlayacak günleri iple çeki-
niş vardı. Halk yıkım ekiplerini engellemek için kurdukla- yorlar. Mahalleli de şimdiden Tarlabaşı Mülk Sahipleri ve Kiracı-
rı barikatlarda bekledi, ekipler yıkım gerçekleşmeden ma- ları Kalkındırma Sosyal Yardımlaşma Derneği adı altında örgüt-
halleden ayrıldı. Yakupabdal Mahallesi halkı, Çankaya Be- lenmeye başladı bile. Direnistanbul koordinasyonu Kent Çalışma
lediyesi tarafından 17 eve gönderilen yıkım tebligatının ar- Grubu ve anarşistlerin de dayanışmasıyla yıkımlara karşı Tarla-
dından bugün yıkım ekiplerinin geleceği haberi üzerine ma- başılıların yanında direnecekler. İstanbul’da süregiden dönüşüm
hallelerine barikat kurdu. Günlerdir Mamak Barınma Hak- döngülerinde Sarıgöl ya da Sulukule gibi Roman mahallelerine,
kı Bürosu temsilcileriyle görüşen, toplantılar yapan mahalle Ayazma gibi Kürt göçmenlerin ya da Başıbüyük gibi muhafâzkar
sakinleri, büronun çağrısıyla sabah saat 05:30’dan itibaren halkın yaşadığı semtlere yıkım ve yerinden edilmelerde önce-
Kuruçay Mevkii çevreyolu girişinde bir araya geldi. Mahal- lik verilmesinin bir nedeni de olası mukavemetin zayıflığının he-
le halkı yol üzerinde ateş yakarak, arabaların geçişine izin saplanmasında yatıyor. Fakat Tarlabaşı bir çok yerde olduğu gibi
vermeyerek, mahalleye giriş ve çıkışları tamamen durdur- kendi yaşamını savunacaktır.
du. Yol kapalı olduğu için işine gidemeyen mahalleli oto-
büs ve dolmuşlardan inerek eyleme katıldı. Yolun kapalı ol- Ayazma, İstanbul (10.12.09) - 3 yıl çadırlarda kaldıktan sonra
ması ve araçların trafikte sıkışması üzerine Jandarma ekip- evlere yerleştirilen Ayazma halkına yine çadırların yolu gözük-
leri ve mahalleli arasında zaman zaman gerginlik yaşandı. tü. Küçükçekmece Belediyesi’nin sözünü tutmaması nedeniy-
Saat 08.30’da yıkım ekipleri mahalle girişine gelerek ma- le 18 aile, kış soğunda sokağa terkediliyor. Ayazmalıların barın-
halle temsilcileriyle bir görüşme yaptı. Mahalle temsilcile- ma mücadelesi yeniden başlıyor. AKP’li Küçükçekmece Beledi-
ri, “yıllardır burada oturduklarını ve yıllardır vergi ödedik- yesi, Ayazma halkını yeniden sokağa atıyor. Evlerini yıkarak hal-
lerini, şimdi de belediyenin evlerini kaçak yapı diyerek yık- kı çadırlarda yaşamaya mahkum eden belediye, bir yıl önce evle-
mak istediğini” belirterek, ‘yıkımlara izin vermeyecekleri- re yerleştirdiği halka verdiği sözü yerine getirmedi. Barınma hak-
ni’ söyleler. Belediye yetkilileri hem ASKİ ve TEDAŞ yet- kına sahip çıkan halk eylem yaptı.
kililerinin gelmemesi hem de mahalle sakinlerinin kurduk-
ları barikat sonucu yıkımı gerçekleştiremediler ve mahalle- Fatih, İstanbul (09.12.09) - Fatih Belediye Meclisi, halkın tüm
den ayrıldılar. tepkilerine rağmen, Fener-Balat-Ayvansaray yenileme projesini
kabul etti. Emekçiler, evlerinin yenileme adı altında Çalık Gru-
Sulukule, İstanbul (Kasım 09) - Kentsel Yenileme Proje- buna satılmasına belediye önünde tepki gösterdi. “Evlerimizi
si kapsamında Sulukule’de başlayan yıkımlar tamamlandı. Çalık’a peşkeş çektirmeyeceğiz” dedi. Yenileme adı altında evle-
Geride, TOKİ’nin Gaziosmanpaşa’daki evlerinde yapama- rinin yıkılacağını düşünen halk ise Fener-Balat-Ayvansaray Mülk
yıp geri dönen ve yıkıntılar arasında yaşamaya devam eden Sahiplerinin ve Kiracıların Haklarını Koruma ve Sosyal Yardım-
birkaç Roman kaldı. laşma Derneği çatışı altında projeye karşı mücadele ediyor. Ka-
rarın bugün belediye meclisinde görüşüleceği haberini alan ma-
İnboğazı, Balıkesir (05.11.09) - İnşası yıllar süren Balıke- halle halkı, Fatih Belediyesi önüne gitti. Emekçiler, “Evlerimi-
sir Havran Barajı’nda su tutma işlemlerinin bir türlü başla- zi Çalık’a peşkeş çektirmeyeceğiz. Biz kalıyoruz AKP gidecek”
yamamasının faturası, baraj sahasında yaşayan 15 bin yara- yazılı pankart taşıdı. Fener-Balat-Ayvansaray’ın kentsel dönü-
saya kesiliyor. Yarasaların kullandığı İnboğazı Mağarası’nın şüme karşı mücadeleye Direnistanbul Koordinasyonu kent ça-
sular altında kalacak olması nedeniyle yeni bir mağara inşa lışma grubu da destek oluyor. Direnistanbul Koordinasyonu, 27
eden Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ), hayvanla- Eylül’de Balat’ta FEBAYDER’le birlikte bu yıkım projesi hak-
rın bu yeni habitata taşındığını ve su tutma işlemenin önün- kında mahalleliyi bilgilendirmek amacıyla bir film gösterimi ve
de bir engel kalmadığını savunuyor. DSİ’nin danıştığı bilim söyleşi düzenlemiş, mücadelenin ve direnişin başlatılması gerek-
adamları ise aynı görüşte değil; yarasaların İnboğazı’ndan tiği noktasında uyarılarda bulunmuştu.
zorla çıkarılmasının ve yaşam şartlarının oluşmadığı yeni
bir habitatı kullanmak zorunda bırakılmasının, bu kolo- 3. Köprüye Karşı Mücadele
ninin kaybına neden olabileceğini düşünüyorlar. Doğru- İstanbul’un trafik ve ulaşım sorunu yıllardır çözülmeyen bir hal-
su Havran’daki 15 bin yarasanın öyküsü, son yıllarda sıkça dedir. 1973 ve 1989 yılarında İstanbul’a 2 boğaz köprüsü yapıl-
işittiğimiz “kentsel dönüşüm” uygulamalarını hatırlatıyor. mıştır. Bu iki köprü boğazdan geçen taşıt sayısını 30 kat arttı-
Umarız sonları, bin yıldır yaşadıkları Sulukule’den kovu- rırken yolcu sayısını 4 kat bile arttırmamıştır. Yeni bir köprü ile
lup şehrin 50 kilometre dışındaki Taşoluk’a gönderilen an- araç trafiği daha da artacak ancak, yolcu sayısında önemli bir de-
cak neredeyse tümü, henüz bir kış geçirmeden burayı terk ğişiklik olmayacaktır. Sürekli değişen güzergâhların kamuoyuna
eden ve dağılan Romanlar’a benzemez. taşınması toplumda düşünce karmaşası yaratırken, arsa speküla-
törlerinin işine yaramaktadır. Kesin güzergâhı ne olursa olsun, 3.
Sultanbeyli, İstanbul (19.10.09) - Yıkımlara karşı barın- köprünün yapılması halinde İstanbul halkına, kente, doğaya ve
ma hakkını savunan emekçiler, belediyelere karşı öfkesini çevreye karşı suç işlenecektir. Üçüncü köprü ile yanı başımızda
eylemleriyle dile getiriyor. Sultanbeyli emekçileri, 2700 ev yaşayan son ormanı da yok edecek, onlarla birlikte kentin yanı
için alınan yıkım kararına karşı dün TEM otoyolunu trafiğe başındaki son yaban yaşamı da. Köprüyle suyumuz hem
kapattı. Emekçiler, belediye binasını taşlamıştı. otomobillerden çıkan zehirli maddeler ile kirlenecek ve içilemez
hale gelecek, hem de kuraklık için suyu tutan havzalarımız zarar
Tarlabaşı, İstanbul (2009) - Kentsel dönüşüm ve görerek su sıkıntısına neden olacak. Ayrıca köprünün yapılacağı
44 yenileme kapsamına alınan semtlerden birisi de
Tarlabaşı. Şu an sokaklar sakin görünüyorsa da Tar-
güzergahta bir çok ev yıkılarak insanlar yaşam alanlarından ko-
vulacak ve barınma hakları ellerinden alınacaktır.
www.anticopyrighttr.wordpress.com/2009/12/11/lubunya/

İAŞE FANZİN

“Kaosun İçindeki Aşk Yıkıntıları...” Avcılar’da


çıkan bireyci anarko-pasifist romantik
fanzin...”Hiçbir kuvvet gezegenime ihanet etme-
mi sağlayamaz. Geri adımlar hızlanmadan dev-
rimi güçlendirebildiği kadar güçlendirmeli in-
san. Yeter ki değişim dışardan gelmesin insanın
iç benliğinden gelsin...”der İaşe...Şu ana kadar 4
sayısı çıkan İaşe fanzini iasefanzin@yahoo.com
adresine mail atarak edinebilirsiniz.

www.a-films.blogspot.com
www.atonom.org
Sekoy Anarkistani Kürdistan
mail@atonom.org

www.anticopyrighttr.wordpress.com

Irak Kürdistanı’nda bulunan Sekoy Anarkistani Kurdistan adlı


anarşist grubun websitesi: www.cinnetmodern.blogspot.com
www.anarkistan.wordpress.com

Aynı grubun hazırladığı Kürdistan Anarşist Forum sitesi:


www.sakurdistan.kurdblogger.com

Kürtçe Anarşist SSS-Sıkça Sorular Sorular:


www.afaqkurdish.wordpress.com

Sekoy Anarkistani Kurdistan-SAK ile bağlantı için email adresi:


sakurdistan@gmail.com www.kozmikova.com

www.bashbacknews.wordpress.com

Dedikodu Kulisi: Neden Rock-fest?


Yeryüzündeki her türlü savaşa karşı yüreğimizde barı-
şı besliyoruz, şiddetin her türüne, militarizme, milliyetçili-
ğe, ırk ve cinsiyet ayrımcılığına, küresel adaletsizliğe, kü-
resel iklim felaketine , nükleer santrallere, küresel sömü-
rü şirketlerine, insan hakları gaspına, işkenceye ve açlı- karadenizisyandadir@gmail.com
ğa karşı yüreklerimizde biriktirdiğimiz şarkılarımızı ava-
zımız çıktığı kadar haykırmak için rock-fest düzenliyoruz.

Bize dayatılan ama bize ait olmayan eşitsizlik ve adalet- http://ira-elfijka.livejournal.com/32014.html


sizlik üzerine kurulan bu dünyayı reddediyoruz.

Mersin RAck-Fest Girişimi kontr(((A)))haber


İletişim: koyusiyah@hotmail.com

www.socialrupture.blogspot.com

www.kontrahaber.wordpress.com www.yahbeybi.blogspot.com

www.parcatesirli.blogspot.com

45
www.okuzaleyhisselam.wordpress.com
BOKLA YAPILAN
OSURUKLA YIKILIR!

Вам также может понравиться