Вы находитесь на странице: 1из 3

TANRI VE KAĞAN

Ana İvancevic

Tanrı

Tanrı (Azerbaycan ve Türkiye Türklerin), Teniri (Kazaklar), Tenre (Başkurt


Türkleri), Tenri (Uygurlar), Tangri (Özbekler), Tengeri (Altaylılar), Tigir (Hakaslar), Deer
(Tuvalılar), Tangara (Yakutlar), Tenger (Moğollar), Tien (Çinliler) vs.

Türkler göğe Tengri diyorlardı. Fakat göğü de yaratan kutsal ve yüce bir güç vardı
ki, bunun da adı, yine Tengri, yani Tanrı idi. Büyük Hun devleti Çağında Tengri sözü, yalnız
başına, Çinlilerin en kutsal gücünü ifade eden Tien deyimini karşılıyordu.

Gök Tanrı ifadesi kuşkusuz ilkel anlamıyla gökyüzünün hâkimi demektir. Türkler,
bütün ruhların üstte Tanrı adlı mutlak varlığın mevcutluğunu kabul ederler. Ruhlar, Şamanizm
etkisiyle ortaya çıkmışlardır.

Türklerin, Göğün ve yerin üstünde olan, tek ve güçlü bir Tanrıya inanmışlardı.
Türkler başlangıçta Tanrı sözünü, yalnızca yaratan tek Tanrı için kullanırlardı. Sonradan
anlamını genişletmiş ve her türlü kutsal ve büyük şeyler için söylemeye başlamışlardı. Gök
Tanrı bütün ruhların hâkimi, evrenin mevcut olma kaynağıdır. Eski Türkler, Tanrı’nın
iradesinin her şeyin üstünde olduğuna inanırlardı.

Eski ve Orta Çağ Türk yazıtlarında Tanrı hakkında verilen bilgilerden yola çıkarak
onun başlıca sıfatları şöyle sıralanabilir:

1. Tanrı ebedidir, başlangıcı ve sonu hakkında hiçbir bilgi olmadığı gibi tasviri de
yoktur.
2. Her şeyin yaratıcısıdır.
3. Tanrı yalnız devleti, milleti korur, fertlerin işine karışmaz.
4. Kağana kut veren ve kutu geri alan da Tanrı’dır.
5. Her şeyi bilen, gören olduğu için her şeyin sorumlusudur.
6. Yaşam ve ölüm onun ellerindedir.
7. İnsanların duasını kabul edendir.

Şamanist Türklerde tengri veya tangara yüksek statülü ruh anlamını karşılayan terim
olarak görülmektedir.

Bir diğer önemli mesele de Tanrı kelimesinin ister Orhun-Yenisey yazıtlarında


isterse de diğer yazılı kaynaklarda her zaman tekil biçiminde kullanılmasıdır. Buna rağmen
ruhlar anlamında çoğulda tangaralar sözcüğü kullanılmıştır.

Tanrı, Türk Mitolojik şuurunda birkaç isimle anılmıştır. Şaman metinlerinde Bayat
(Kadim), Açu (baba), İdi (sahip), Ogan (Kadir) tabirleri Tanrı’nın sıfatlarıdır.

Türklerde, sağlam bir prensiplerine dayanan bir “devlet dini” vardı. Büyük devletler
yaşadıkça bu değişmez prensipler her şeye hâkim oluyor ve devlet dağılınca da, halk, yine
kendi bildiğine devam ediyordu. Fakat her bölgeye ve zamana göre esas prensiplerde bazı
farklar beliriyordu. Uygurların, birçok tanrısı olan Mani ve Buda dinlerini kabul etmeleri ile
durum değişmişti. Bu sebeple her kutsal şeye “Tengri” denmeye başlanmıştı.

Altaylarda, göğün katlarının resmi yapıldığı halde Tanrının şeklini çizmiyorlardı.


Tanrının şekli yoktu: “Tanrı kendine benzerdi”. Göktürk yazıtlarında “Tengri-teg Tengri”
deyim “Göğe benzer gök” diye tercüme edilmiş. Buradaki Tanrının gök olabilmesi için ona
Kök Tengri denmesi gerekirdi.

Bazı araştırmacılar Türklerde Tanrı, soyut bir algılanış biçimidir demişlerse, diğerleri
bunu somutlaşmış bir Tanrı anlamına kadar indirgemişlerdir. O halde mesele Türk
düşüncesinde Tanrı kavramının Şamanlıktan mı, yoksa mitolojinden mi alınmasına bağlıdır.
Şamanlığın geniş yayılması, Buda ve Mani dinlerinin etkisi sonucunda Türk dini-mitolojik
sistemine çok tanrıcılık havası verilmeye çalışılmıştır. Daha yüksek konumda olan ruhlar
(Ülgen, Erlik, Umay, Yer-Sub) bağımsız duruma getirilmiştir.

Şamanist olan Altay-Sayan halklarının bazılarında Tanrı, eski Türklerde olduğu gibi
soyut ve amorf bir varlık olarak algılanır. Diğer Türklerde Şamalığın güçlü etkisiyle Tanrı
anlamı arka plana itilmiş ve somut Tanrı, daha çok Bay Ülgen kavramına sığdırılmıştır. Soyut
Tanrı anlayışını somutlaştırarak farklı adlarla sunan Şamanlığın esas görevi Gök Tanrı dinini
Şaman pratiğiyle bağdaştırmak veya yer değiştirmek olmuştur. Karaçay-Balkarlar sembolik
şekilde yıldırımı Tanrı’nın bağırtısına, dumanı onun nefesine, yağmuru da terine
benzetmişlerdir. Çuvaşlar, Tanrı’yı beyaz giysili, ayakları yerde, başı gökte olan bir insan
olarak düşünürler. Bazı Türk boylarında Tanrı’nın ezoterik anlamlı işareti olmuştur. Kırım
Tatar Türklerinde Tanrı’yı simgeleyen işaret daire içine alınmış artı işareti şeklinde kesişen
iki tam çaptan oluşur. Umay’ı simgeleyen işaret ise daire içine alınmış çarpı şeklinde iki tam
çaptan oluşur.

Su

Toprak

Maden Ağaç

Ateş

Tanrı Umay Evren

Kağan

Kök Türk ve Uygur kağanları tengri-teg, tengride bolmış (Semavi, gökte olmuş)
sayılıp, açık olmayan bir şekilde göğe aittiler. Kağan soyundan kimselerin ruhunun göğe veya
Yitiken (yedi hanlar) yıldız takımına, yani gök tanrısının mekânı olan Kutupyıldızı yönüne
uçtuğu sanılıyordu. Böylece Türklerde, hükümdar atalarının göksel ruhlar arasında yer aldığı
anlaşılmaktadır. Ayrıca Çin’de olduğu gibi Kök Türk kitabelerinde de gök tanrısı bir
hükümdar olarak düşünülüp, tengri-kan (tanrı han) denmekteydi. Türklerde hükümdar, Gök
Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisidir. Tanrı ona kut ve güç verir. Çin imparatoru da, Göğün
ve Tanrının oğlu idi. Çin imparatorları Göktürk kağanlarına yazdıkları mektuplarında onlara
Kutsal Kağan demeğe başlamışlardı. Devlet içinde “başrahip”, kağan ve hükümdardı. Devlet
içinde tek otorite prensibiydi.

KAYNAKLAR:

1. Bayat, Fuzuli. Türk Mitolojik Sistemi 1. İstanbul: Ötüken, 2007. ss. 212-233

2. Esin, Emel. Türk Kozmolojisine Giriş. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2001. s. 59

3. İnan, Abdülkadir. Tarihte ve Bugün Şamanizm. Materyaller ve Araştırmalar. Ankara:


Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1995. ss. 26-41

4. Ögel, Bahaeddin. Türk Mitolojisi II. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1971. ss. 11-16

Вам также может понравиться