Вы находитесь на странице: 1из 127

Kiinin deruni zelliklerine vakf olabilmek iin hatra nemli bir edebi trdr.

Sartre'nin bu eserinde daraltc, boucu insan kalabalklarnda gzlemleyici bir ruh ile kalpleri kefetmenin yollar bizimle beraberdir. Kendini sorgulayan ve ben'ini bulan insan ruhen dinginlie ulam ve artk mutlu bir insandr. Sartre btomannda bizlere insann orta yataki kararsz ve bunalml dnemini kendi yaamndan Brtr biyografi gibi sunuyor. Bylece bize kendi i dnyasnn kaplarn aarken, insann hayatn bir pencereden yaln gzlemlerle, i karartacak kadar ustaca anlatyor, Bu yzden yazar srrealist akmn en gl nclerinden biri olmutur.

SEEBEB

A
9"789758l!59001
ISBN S?5-flS 10-Ql,-4 -iri-.. mtrr-*. r'W>i't'a'W
c

-*-*>
,H.JI.MmWM'<lHWBI!>BnH';

n- jfc ,f*M
lmtt ' ^rtP "
1

t .IV. ^..Sijil.MHiJt^ I i II II M I il [H(|(IMWHll||llj%||l|

^JYarftt^.f^j^i%ai

. ni.>jiu-V.Na, Kaf<Bi* _

. ,^-.-a..^wto.;jfeiaffl :_____..______. .

a
W)

ES

jy3rcnsv rra vANnc


SENTEZ YAYINCILIK DNYA KLASKLER DZS

SARTRE

Kitabn Ad: Bulant Yazan: Jean'Paul Sartre Yayn Sorumlusu: Mehtap Bilgin Kapak Tasarm: Yakup Kamer Franszca'dan eviren: Melisa Trker Bask ' Cilt: Kaplan Ofset Bask Tarihi: Haziran 2003 ISBN: 975- 8590- 01- 4

BULANTI
e v i r e n M e l i s a T r k e r

S E N T E Z N E R Y A T S a n . T i c . L t d . t i . Suterazisi Sk. No:31/l Sultanahmet- stanbul Tel: (0 212) 517 21 04-516 65 85 E-mail: senteznesriyat@tt.net

DGOGEB

&

1905 ylnda Paris'te doan Santre, modern Fransz yazarlarnn en nllerindendir. Felsefeci, sanat denemeci, eletirmen, amzn ana sorunlarn zmleyen, tartan bir dnr, zgrl her eyin stnde tutan bir sanatdr. Pervasz bir ateisttir. Egzistansializmi herkesten fazla o mehur etmitir. retmenlik, yazarlk yapm, savata esir dp kam, savan sonunda hretin doruuna km bir kiidir. Yksek retmen Okulunda Felsefe blmn bitirdi. Uzun yllar retmenlik yapt. Sonra kendini iyice felsefe ve sanata verdi. Les Temps Modernes dergisini kard. Sartre'a gre "Edebiyat; yazarn hayattan ayr dmesinden tr hastalanmtr. Yazar, dnya ile yeniden canl balant kurmak zorundadr. Yazar, bir anlama arac olmasn salayarak dili iyiletirmek zorundadr." Duvar adl yks belki de Sartre'n dncesini btn derinliiyle veren bir ykdr. stelik, O'Henry ile karlatrlnca kat kat stn, anlatm biimi de Hemingway'in

mmmtf

ksa yklerinden ok daha zengindir. Yazlar balangtan beri, yaanlanlarn damgasn tar. 1930-1940 yllarn Bulant"z anlatmtr. Bu yaptn dorudan doruya, Sartre'n kendi yaantsn dile getirdii, kuru dncede kalmad hibir okurun gznden kamaz. 1939'da, sava srasnda Duvar ile Bir nderin ocukluu adl uzun yksn yazmtr. Bir ykler, varoluu amalar, an trensel varolusal yaralarn kkten kavrayan bir bilile, Yeraltndan Notlar'dan bu yana bir ei daha grlmemi zenginlikte ruhbilimsel gzlemlerle kaynarlar. lk oyunu Sinekler 1943'de yazlmtr. Sartre burada varoluuluk tezini aklamtr. Times Libetrary Supplement'n grne gre; "Voltair'le Sartre, her ikisi de edebiyat hayatn bir paras olarak tanrlar; ikiyzlle, hele edebi ikiyzlle kar ilerinde gururla kark bir nefret beslerler." Egzistasializmin belli bal konular stne yazd sayfalarn ounda, bir usta yatknlk, yaantya ballk vardr. Duvar adl ksa yksnde varoluu konularda biri

olan lmle kar karya kalma konusunun klasik bir yolda ileniini grrz. Bu konuyu Sartre'n daha baka yaptlarnda da bulabiliriz: Kirli Eller ya da daha aka Mezarsz ller de. Bu yaptlarda insann en yce deeri, doruluktur. Sartre insann hibir zaman toplumsal yararlara baml olmadn belirtmek iin yer yer konusundan uzaklar. Sartre'n romanlarnda itenlie ve dnme varmak amacyla yaplan bir sava vardr. Ona gre; "Dnsel bilin, ahlaki bilintir. nsan hayat umutsuzluuna te tarafndan balar. Mutlak acy hibir insan zaferi silemez. Yalnz yaptklarndan deil, yapmadklarndan da sorumludur insan. Gerek sanat yaadn yazan, yazdn yaayan sanatdr. Bir eserin tek deer ls salamldr, hem kavrayacak, hem de kalc olacak." Montigne, Pascal, Voltaire, Rousseau gibi Sartre da felsefe ile edebiyat snrndadr.

En nemli Eserleri: Ego'nun Aknl (1936), mgelem (1936), Bulant (1938), Bir Heyecanl Kuramn Tasla (1939), mgelem-sel (1940), Varlk ve Hilik (1943), Sinekler (1943), Gizli Oturum (1944), Duvar (1945), Saygl Yosma (1946), Varoluuluk (1946), Edebiyat Nedir? (1947), Baudelaire (1947), Kirli Eller (1948), Hrriyet Yollar (1949), eytan ve Yce Tanr (1951), Saint Genet (1952), Nekrassov (1955), Altona Mahkumlar (1959), Diyalektik Akln Eletirisi (1960), Ailenin Delisi (1972), Bir Ahlak in Defterler (1983). Edebiyat zerine dncelerini cilt tutan Situations adl kitaplarnda toplamtr. Sartre birka tane sinema senaryosu da yazmtr: ten Geti ve Dili. Sartre 'in bir de varoluuluu aklayan bir kitab vardr. Egzistansializm Bir Hmanizm 'dir.
MMMMp*Nii*fe' ini iMtftuitlitniMn
.(tnHnWW<jii|8j

(ftW1HlW(MWSi>
lW|IIIJHl<WTg>jf#^I<W>l

n^mumt

jirtVHjriljrmn mr

muiirtfiHnrtJii^*

ll>Hl<fl'lHtljlW*I^UI , hHiriMUmi frrnm*Mfh>I

tiL.nijm Mrftf'

BULANTI

B
az olaylar nemsizmi gibi grnselerde, kk ayrntlarn zerinde durmak, bovermemek, yine de onlan gzard etmemek gerek. Bir gnlk tutularak her ey kontrol edilebilir. Olaylar gn gnne yazmak daha iyi olacak. nsanlar, soka, u masay, ttn paketimi nasl grdm sylemem gerek, deimi olan bu nk. Size bu deiimin alanm ve zn iyice anlatmalym. Mesela paralel kenarl bir dikdrtgen, belli bir biimde duruyor. Bunun hakknda bir ey sylemeye almak aptallk olurdu. Kanlmas gerekende bu; syleyecek bir ey olmadnda sylemeye almak. te gnce tutmann tehlikeli yan da budur sanrm. Her ey abartlr, her an tetikte olunur, gerek srekli zorlanr. Ama bir taraftan gerek olan bir eyde vardr ki bir an, baka bir ana uymaz. Her hangi bir ey bende nceki gn brakt etkiyi brakmayabilir. Gzm iyi amalym, yoksa yine her ey parmaklarmn arasndan kayp gidebilir. Doal olarak, size cumartesi ve ondan nceki gn olanlar kesin olarak yazamam. Onlardan ok uzaktaym artk, ama unu syleyebilirim ki ne ilkinde ne de tekinde hatrladm kayda deer bir ey olmad. Cumartesi gn I ocuklar ta sektirmece oynuyorlard. Ben de onlar gibi denize bir ta atmak istedim. Ama sonra aniden ta yere braktm ve oradan uzaklatm. Bu halimi ocuklar grm olmal ki arkamdan kahkahalarla gldler.

n
BULANTI

Olaylarn dardan grn byle. Aslnda olup bitenler bende belirli bir iz brakmad. Denize mi bakyordum yoksa taa m bilmiyorum, ama grdm bir ey bana tiksinti vermiti. Ta yassyd, bir taraf kuru, bir taraf slak ve amurluydu. Ta, parmaklarmn kirlenmemesine dikkat ederek kesinden tutuyordum. nceki gn daha da karmakt. Hibir anlam veremediim, birbirini takip eden yanlmalar, rastlantlar oldu. Kesin olan bir ey var ki, ya korktum, ya da buna bir benzer bir ey hissettim. Ama bunlan yazarak zaman kaybetmeyeceim. Aka grdm bir ey var ki, deli deilim ve kendimi de deli sanmaya hi niyetim yok. Bu tuhaf bir ey gibi grnsede, btn bu deiiklikler nesnelerle ilgili. Eer neden korktuumu bilseydim, bu da bir adm olurdu.

12

SAAT ON BUUK(*)

D
aha sonraki gnlerde durumum dzeldi. Anlalan geirdiim, bir delilik buhranyd. Yaadm o acayip duygular bana ok komik geliyor; u an onlan hissetmiyorum bile. Bu akam kendimi daha rahat hissediyorum. Bende herkes gibi bir insanm. Bu oda benim, kuzeydou tarafnda. Aas Mutiles Soka ve yeni garn inaat alan. Victor Noir Bulvar'm ve Rendez vous des Cheminots'nun krmz ve beyaz n odamn penceresinden grebiliyorum. Paris treni imdi geldi. Yolcular, eski gardan karak sokaklara dalyorlar. Yrrken kardklar sesleri ve konumalarn duyuyorum. Birok insan son tramvay bekliyor. Penceremin altnda, hava gaz fenerinin etrafnda i karartc, kk bir grup oluturmu insanlar var. Tramvay on krk beten nce gelmeyecei iin bir sre daha byle beklemek zorundalar. Gece alan tccarlar umanm bu gece gelmez. yle ok uykum geldi ki, ylesine uykusuzum ki, iyi bir gece, tek bir gece tm olaylan unutturacak. Saat on bire eyrek var, gelselerdi imdiye kadar gelirlerdi. Umanm ki bu Bay Rouen'in gn olsun. Her hafta gelir, ona birinci katta ki iki numaral oday ayrrlar. Yine de gelebilir. nk yatmadan nce Rendez vous de
(*) Yazld srada akamn on buuu olduu kesin. Takip eden paragraf tekilerden ok sonra, en erken ertesi gn yazlm olabilir.
1"?

Cheminots'da bir bardak bira iiyor. Zaten fazla grlt de yapmaz. Ufak tefek, parlatlm siyah bir by ve peruu olan temiz bir adam. Tamam, geliyor ite! Oh be, onun merdivenleri ktn duyunca kalp atlanm dzene girdi. Bu kadar gven verici, dzenli bir evreden korkacak ne var? Sanrm iyiletim. te yedi numaral, Abattoirs Grands Bassins treni. Byk bir grltyle geliyor. Kalkt. imdi uyuyan ocuklarla ve tka basa doldurulmu valizlerle, Grands Bassins'e, karanlk dou tarafna, fabrikalara doru akp gidiyor. Bu sondan nceki tramvay. Sonuncusu bir saat sonra geecek. Yatama gidip gzel bir uyku ekebilirim. Artk iyiletim. zlenimlerimi, bir deftere kk bir kz gibi gn gnne yazmaktan vazgetim. Tek bir durumda yazmak ilgin olabilirdi. O da....(*)

GNLK

(*) Tarihsiz sayfada ki yaz burada sona eriyor. 14


BULANTI

29 OCAK 1932 PAZARTES

B
ana bir ey olduundan artk eminim. Sanki bir hastalk btn vcudumu sinsice sard; kendimi garip ve rahatsz hissettim. Bir defa yerini buldu ve oradan kmldamad, hepsi bu. ok aarm ve artk hibir eyim olmadn dnmeye balamtm. Bu sadece bo bir uyaryd. Byle olmasn istemiyordum, onun iin de kendi cendime, bu duruma fazla nem vermemek iin byk bir caba harcadm. ' Biz sadece zerine ihtiras ve kar kalplan yerletirilmi duygulara hizmet ederiz. Bunun yannda kendim hakknda ufack bir ey bilebilseydem. Bildiim eyin zerine eilmenin tam srasyd. Ama bende baz deiiklikler vard. rnein ellerimde yeni bir ey var, pipomu ve atalm tutmamda deiiklik var. Yoksa deiik tutmam salayan elimdeki atal m? Biraz nce odama gitmek zere kalktmda, olduum yerde aniden durdum. Sanki avucumda souk bir ey varm gibi geldi bana. Bir eit kiilikmi gibi dikkatimi ekiyordu. Avucumu ap baktmda, kapnn tokman tuttuumu grdm.

Bu sabah ktphanede, Autodidacte/*) gnaydn


(*) Orgier P., adndaki bu kii gnlkte sk sk geecektir. Bu kii bir noter katibidir. Roquentin kendisiyle 1930'da Bouville Ktphanesinde Umsmtr. Bu kii kitapta, "Autodidacte" olarak geiyor. 17 BULANTI

demek iin yanma geldiinde tanyabilmem iin yzne uzun uzun bakmam gerekti. Yz tandk deildi, hatta onu hi grmemitim. Avucumda, beyaz byk bir solucan gibi duran eli vard. Elini hemen braktm. Kolu yava yava aa indi. Sokakta ne olduu bilinmeyen ve srekli devam eden bir grlt vard. Anladm ki son haftalarda deien bir eyler vard, ama neydi? Hibir eye dayanmayan soyut bir deimeydi bu. Yoksa deien ben miydim? Eer ben deilsem, o halde bu oda m, bu ehir mi, bu tabiat m, hangisi? Evet; deien sanrm bendim. En basit ve en ho olmayan zm bu. Bu ani deiikliklerin nedeninin kendim olduunu kabullenmeliyim artk. Srekli dnen bir kimse olmadm iin, ben farknda olmadan, iimde kk deiim nbetleri birikiyor. Sonra gnn birinde ortaya kp, gerek bir devrim yaratyorlar. Bende ki kopuk ve sarsntl halin nedeni bu. Fransa'dan ayrldm zaman, aklma estii iin byle yapm olduumu dnenler oktu. Alt yl sonra anszn geri dndmde de yine ayn eyi dnebilirlerdi. Kendimi, Mercier ile birlikte, geen yl Petrou olaynn ardndan grevinden aynlan u Fransz memurunun odasnda gryordum yeniden. Mercier, arkeolojik bir grevle Bengal'e gidiyordu. Kendisine elik etmem iin bana bask yapyordu. Ben de hep Bengal'e gitmeyi arzulardm. imdi, kendi kendime neden diye dndmde, Portal'a gvenmedii sonucunu karyorum. Benim kendisine gz kulak olacam tasarlyordu. Reddetmek iin hibir sebebim yoktu. Portal hakkndaki kk dmeni o zamanlar zm olsaydm, bu teklifi cokuyla kabul etmem iin bir neden daha olurdu. Bense tek bir sz syleyemeden dondum kaldm. Azmdan tek sz kmyordu. Gzlerimi, yeil halnn zerinde, telefonun yannda duran, Khmere heykelciine dikmitim. im sanki lk stle dolmu gibiydi. Mercier, iinde bana kar fke duysada gizli bir melek sabnyla sordu: "Neden bu kadar ekimser davranyorsunuz? Kesin ve resmi bir cevap almalym, yle deil mi? Nasl olsa sonunda evet diyeceksiniz, bir an nce kabul etseniz iyi olacak." Ho kokan, krmz siyah bir sakal vard. Ban her oynatnda kokusundan bir nefes ekiyordum. Sonra birden, alt yllk bir uykudan uyandm. Karmdaki heykel anlamsz, tatsz bir eydi artk. tici ve aptal grnyordu. Neden Hindicini'de olduumu bilmiyordum. Bu lkede ne aryordum? Bu adamlarla niin konuuyordum? Neden byle garip giyinmitim? imdeki tutku lmt. Bu tutku ki, beni iine alp yllarca srklemiti. Kendimi bo hissediyordum. Fakat hepsi bu deildi. Karmda geveklikle yorulmu, yavan, koskocaman bir dnce vard. Bunun ne olduunu bilmiyordum, ama beni ylesine bulandryordu ki ona bakmyordum.

Btn bunlar Mercier'in sakalnn kokusuyla karyordu. Sarsldm. Kanm beynime sramt. Kendimi toparlayarak, kuru bir sesle: "Size ok teekkr ederim. Ama yaptm geziler sanrm yeterli artk. Fransa'ya dnme zamanm geldi," dedim. ki gn sonra, Marsilya'ya giden vapurdaydm.
18 19
BULANTI

Korktuum, yanlmam olmam, biriken bu belirtilerin hayatmda yeni bir ykln habercisi olmalaryd. Bu korku, ne zengin oluumdan, ne ar oluumdan, ne de deerli oluumdan kaynaklanyor. Beni ele geirip, bilinmeyen bir yere srkleyen eyin, yeniden canlanmasndan korkuyorum. Btn planlarm, aratrmalarm, kitabm brakp tekrar yollara m dmem gerekecek? Birka ay ya da birka yl sonra yine d krkl, bitkinlik ve kntler arasnda m uyanacam? imde olanlar ok ge olmadan grmek isterdim.

30 Ocak 1932 SALI

Y
eni bir olay yok. Drt saat ktphanede altm. Kitabmn XII. blmn, Rollebon'un Rusya'da kaln anlatan ksm tamamladm. I. Paul'n lmne kadar geen zamanla ilgili ne varsa toparladm. Bu ite bitmi oldu. Temize ekip dzenledikten sonra geriye bir ey kalmyor. Saat bir buuk, Mably Kafe'sindeyim. Aa yukar her ey normal, sandvi yiyorum. Zaten kafelerde her ey normal olmaz m? zellikle, Mably Kafe'sinde, kafeyi ileten M. Fasquelle'nin, olumlu ve gven veren tavr bunu hissetmenizi salard. Birazdan ksa bir uykuya dalacak, gzleri imdiden pembelemi, ama tavrlanndaki kararllk duruyor. Masalar arasnda dolayor, mterilerine yaklap, gvenle: "Nasl, memnun musunuz, efendim?" diye soruyor. Onu byle canl grnce glmsedim. Kafe ikiden drde kadar bo olurdu. M. Fasquelle'nin kafas bu bo saatlerde boalr. O zaman akn akn birka adm atar, garsonlar klan sndrrler. O da bilinsizce kendinden geer. Bu adam yalnz

olduu zaman uykuya dalar. Kahvede on be, yirmi kii vardr. Bunlar da, bekarlar, kk mhendisler ve memurlardr. Aile pansiyonlarnda
20

21

le yemeklerini abucak yerler, sonra da biraz lkse ihtiya duyduklarndan buraya gelirler. Kahvelerini ierler, as-poker oynarlar. Biraz da grlt yaparlar, ama bu grlt beni rahatsz etmez. Onlar da varlklarn hissedebilmek iin bir araya gelme ihtiyac duyuyorlar. Ben yalnzm, yalnz yayorum. Hi kimseyle bir balantm yok. Ne bir ey alyorum, ne de veriyorum. Autodidacte' hari. Bir de Rendez vous des Cheminots'un patronu Franoise var, ama o kadnla konuuyorum saylr m? Baz akamlar, yemekten sonra biram getirdii srada ona: "Bu akam vaktiniz var m?" diye sorardm. Hibir zaman hayr demez. Saat hesabyla ya da bir gnlne kiralad birinci kattaki byk odalardan birine gideriz. Ona para vermem. Bu ikimizin de iine geliyor, karlkl tatmin oluyoruz. O bundan zevk alyor, Ona her gn bir adam gerek, elinin altnda benden bakalar da var. Bylece ben de nedenini pek bilmediim skntlarmdan kurtuluyorum. Hemen hemeh hi konumuyoruz. Herkes kendine bakyor. Zaten ben her eyden nce onun kafesinin bir mterisiydim. Bir zamanlar Anny'yi dnrdm. Hatta beni terk ettikten uzun bir sre sonra bile. imdiyse kimseyi dnmyorum. Kelimeler bazen hzl, bazen yava akp gidiyor. Her eyi boveriyorum. Hibir eye taklp kalmyorum. ou zaman kelimeleri balayamadm iin dncelerim havada kalyor. Anlalmayan bo resimler izip, yok oluyorlar. Bende onlar hemen unutuyorum. Genlere imreniyorum. Kahvelerin ierken akla yatkn, kesin hikayeler anlatyorlar. Dn ne yaptnz, diye sorul22 BULANTI

duu zaman bocalamyorlar. Onlarn yerinde ben olsaydm geveler dururdum. Gerek olan bir eyde var ki uzun zamandr kimsenin benim ne i yaptmla ilgilendii yok. nsan yalnz yaad zaman anlatmann ne demek olduunu bilemez. Aniden konuan ve ekip giden insanlar ortaya kar. Ba sonu olmayan hikayelere dalarlar. Ne dediini, ne olup bittiini tekrar sorsanz, bir daha ayn eyleri sylemezler. Bunu yannda zellikle kafelerde olmayacak trden eyler ok anlatlr. rnein cumartesi leden sonra, garn inaat alannda, tahta kaldrmn ucunda, bin kadn elindeki mendili sallayp, geri geri kouyordu. Tam o srada bir zenci sokan

kesini dnyordu. Geri geri gelen kadn, tahtalardan yaplm duvara duvara asl fenerin altnda adama arpt. Burcu burcu slak kereste kokan bir tahta duvar, bir fener, bir zencinin kollarnda sarn gzel bir kadn ve ate gibi yanan bir gkyz... Grnen manzara ite buydu. Drt ya da be kii olsaydk, olay tm ayrntlaryla fark edebilirdik ve bu iki ocuksu yzde beliren aknla da glerdik. Yalnz yaayan bir insan ender olarak gler. Bu btnlk bende, kuvvetli ve hazin hisler uyandrd. Sonra kayboldu. Bir saat sonra fener yand, rzgr esiyordu, hava da kararmt. Geride de hibir ey kalmamt. Tm bunlar yeni deildi. Hibir zaman bu zararsz heyecanlan grmemezlikten gelmiyordum. Tam tersini yapyordum. Bu heyecanlan yaamak iin azck yalnz kalmak ve zaman gelince akla yatknlktan synlmak gerek. Yalnzln snnnda insanlann yannda duruyordum. Bir tehlike annda onlara snacaktm. Aslnda o zamanlar bir acemi gibi davranyordum.
BULANTI

Bu neeli ve akll seslerin ortasnda yalnzm. Btn bu insanlar, menuniyetlerini bildirmekle ve ayn fikirde ol^ duklarn syleyerek vakit geiriyorlar. Tanrm, hep beraber ayn eyi dnmenin ne anlam varsa. e dnk halleri olan, o balk yzl insanlardan biri bazen onlarn arasndan geiyor. te o zaman tekilerin suratlarnn ne hal aldn grmek yeter. Onlara gre byle insanlarla anlamak hibir zaman mmkn deildir. Sekiz yandayken Luxembourg Park'mda oynamaya giderdim. Bir adam vard. Gelip, Auguste Comte Soka boyunca uzanan parmakln karsndaki kulbenin iine otururdu. Hi konumazd, bazen rkek bir tavrla ayana bakard. Bakt ayanda bir potin vard, tekinde ise bir terlik. Bekinin amcama dediine gre eskiden okulda mdr yardmcsym. aylk dnemin ders notlarn snfta, akademisyen giysisiyle okuduu iin emekliye ayrmlar. Yalnz olduunu hissettiimiz iin ondan ekinirdik. Bir gn kollarn uzaktan Robert'e sallayarak glmsedi. Robert dp baylacak gibi oldu. Bizi korkutan ey, ne adamn sefil hali ne de boynunda km olan ve yakasna deen ur'du. Bizi korkutan onun yalnzl idi. yle sanyorduk ki kafasnn ii yenge ya da stakoz dncelerle doluydu. Bizi korkutan da buydu ite. stakoz fikirlerle doldurulmu dnceler, kulbede, aalarn arasnda, etrafmzdayd. Beni de bekleyen bu muydu, acaba? Yalnz olmak ilk kez canm skyordu. ok ge olmadan ve kk ocuklar korkutmaya balamadan, bama gelen eyi birine anlatmak istiyorum. Anny'nin burada olmasn isterdim. Tuhaf o kadar sayfa yazdm, ama gerei sylemedim. Gerein hepsini sylemedim. Yahi tarihin altna, 'yeni
24

bir ey yok' diye yazarken bunu kt niyetle yazmtm. Asmda olay olaanst ya da utandrc deildi. Bu niyetle ortaya kmak istemiyordu. Gerekten de yeni bir ey olmad. Bu sabah ktphaneye gitmek zere Printania Otel'inden kyordum, yerde bir kt paras srnyordu, almak istedim. Alamadm. Hepsi bu, hatta bu bir olay bile deil. Fakat doruyu sylemek gerekirse bu olay bende derin bir etki yaratt. Artk zgr olmadm dndm. Ktphanede bu fikirden kurtulmay denedim, ama olmad. Mably Kafe'sine kaaym dedim. Iklar bu dncemi datr, diye

dnyordum. Ama olduu yerde kald... imde, ar ve ac. Bu sayfalan bana yazdran o. Bundan niin bahsetmedim? Gururdan ve birazda beceriksizlikten. Arka arkaya gelen olaylara hakim olamam, o zamanda neyin ne olduunu ayrt edemem. Ama imdi byle deil; Mably Kafe'sinde yazdklarm yeniden okudum ve utandm. Ne gizli eyler, ne ruh durumlar, ne de szle anlatlmaz eyler istiyorum. Neden ie dnk yaayaym ki, ne rahibim, ne de bakir. Syleyecek nemli bir ey yok, kd yerden alamadm hepsi bu. Eski paavralar, kestaneleri, hele ktlar yerden almay ok severim. Onlar avucumda tutmak ok houma gider, hatta ocuklar gibi onlar azma gtrmek isterim. atafatl, ar belki de insan pisliine bulanm ktlar yerden alp, kaldrdm zaman Anny ok kzard. Bazen yakndan bakarak elimle dokunurdum, bazen hrtlarn duymak iin yrtardm ya da ok slaksalar onlar yakmaya alrdm. Bu da pek kolay olmazd tabi. Sonra da amura bulam ellerimi, bir duvara ya da aa gvdesine silerdim.
25 BULANTI

Nesneler madem ki canl deiller insan etkilememe-liler. Nesneler kullanlr, tekrar yerine konur, onlarn iinde yaanr. Onlar aletten baka bir ey deildir. Ya ben? Beni etkiliyorlar. Dayanlr ey deil. Onlarla yaamaktan korkuyorum, onlar yaayan hayvanlarm gibi gryorum. Geen gn, deniz kysnda ta elimde tutarken ne hissettiimi daha iyi hatrlyorum. Ve anlyorum. Tatsz bir Bulant anyd. Ne tatsz bir eydi! Ve tatan geliyordu. Eminim bundan, tatan ellerime geiyordu. Evet byleydi, tamamyla byle. Ellerin iinde bir eit Bulant.

PEREMBE SABAHI KTPHANEDE

O
telin merdivenlerinde biraz nce Lucie'yi grdm. Bir yandan merdivenleri siliyor, bir yandan da bayan patronuna belki yznc kez ikayet ediyordu. Patronu, takma dileri aznda olmad iin zorlukla konuuyordu. Lucie ise kesintisiz ve akllca konuuyordu. "Kadn peinde komasna razym, diyordu. Benim iin fark etmez, hi deilse bu durumda ona zarar gelmez."

Kocasndan bahsediyordu. Bu kk kara kz parasn ok yakkl gen bir adamn eline vermiti. Kadn bu evlilikte mutsuzdu. Kocas onu aldatmyordu, dvmyordu, ama iiyordu. Eve her akam sarho geliyordu. ayda saranp solmutu, Lucie bunu ikiye balyordu. Bana kalrsa adam verem. "stesinden gelmek gerek," diyordu Lucie. Bu durum eminim, onun iini yava yava ve sabrla kemiriyordu. Lucie buna aldrmyordu. Ne kendini avutabilir, ne de kederi terk edebilirdi. Onu ok az dnyordu. Ne de olsa kocas onun srtndan geiniyordu. Zaman zaman bakalaryla birlikte oluyor, onlarla avunuyordu. Biraz ferahlyordu bylece. Odalarnda yalnz olduunda ark mrldanyor, fakat btn gn suratn asyor, bkyordu. Boazna dokunarak:
26 27

uiuiiiiiniiiiii
BULANTI

"Buradan," diyordu, "gemiyor ite." ^ Cimrice ac ekiyordu. Mutluluktan yana da cimriydi Kendi kendime, adamakll ac ekip umutsuzlua dalmak istemiyor mu, diye soruyordum. Ama ne olursa olsun U onun iin imkanszd. Bir kere taklp kalmt.

PEREMBE LEDEN SONRA

28

M
. de Rollebon ok irkindi. Kralie Marie Antoinette, onu 'sevgili maymunum' diye armaktan ok holanyordu. Maymun suratl Voisenon gibi soytarlk yapmadan, sadece birlikte olduu gzel kadnlar tutkunun doruuna gtren bir ekim gcyle birok kadn elde etmiti. Entrikalar evirdi. 1970'de ortadan kayboldu. Rusya'da ortaya kt. I. Paul'un suikas-tinde birazck parma vard. Oradan daha da uzak lkelere, Hindistan'a, in'e, Trkistan'a gitti. Gene entrikalar evirdi, ispiyonculuk yapt. 1873'de tekrar Paris'e dnd. 1816'da gcnn zirvesine kt. Angouleme desinin tek gvendii kiiydi. Bunalml ocukluk anlarna saplanp kalm bu yal ve kaprisli kadn onu grd zaman geviyor, glmsyordu. M. de Rollebon'da onun sayesinde, sarayda istediini yaptryordu. Mart 1820'de Mile de Roquelaure adnda ok gzel, on sekiz yanda bir kzla evlendi. Evlendiinde yetmiindeydi. mrnn sonunda istediine kavumutu. Yedi ay sonra ihanetle suland, yakaland. Zindana atld. Davasnn soruturmas yaplamadan be yl sonra orada ld. Germain Berger'in hikayesini hznle tekrar okudum. M. de Rollebon'u nce birka satrdan tandm. u birka satr sayesinde hemencecik nasl da sevivermitim onu. Bu
29 BULANTI

kk ihtiyar adam iin buradaydm. Seyehatten dndmde Paris'e veya Marsilya'ya yerlemem ok iyi olacakt. Fakat Markiz'in Fransa'da ki uzun konaklamasna anlatan belgelerin byk bir ksm Bouville Belediye Ktphanesi'ndeydi. Rolebon'un Marommes'de bir atosu vard. Savatan nce bu kasabada torunlarndan birisi yayordu. Rollebor Campouyre adnda bir mimard. 1912'de ld zaman Bouville Ktphanesi'ne ok nemli bir ba yapmt. Bunlar Marki'nin mektuplan, gnlnden bir blm ve her eit belge idi. Henz hepsini incelemedim. Bu notlan yeniden bulduum iin ok mutluyum. On yldan sonra tekrar okuyorum bunlan. nceden daha sk yazdm fark ettim. O yl M. de Rollebon'u ne kadar ok seviyormuum. Hatrlyorum bir sal akam, Mazarine'de btn gn almtm. 1789-1790 yllarndaki yazmala-nnda Nerciat' ustaca avlam olduunu kardm. Geceydi, Maine caddesinden aa iniyordum, kestane satn almtm. Mutluydum! Nerciat'n Almanya'dan dnnde nasl bir ifade taknm olacan dnerek kendi kendime glyordum. Marki'nin yz mrekkep gibi, ben onunla ilgilendiimden beri epey solmu. 1801'den itibaren tutumundan hibir ey anlayamaz oldum nceleri. Belgelerin yokluundan deil. nk tam tersi mektuplar, hatra yazlar, gizli raporlar, polis arivleri hepsi vard. Bu delillerde eksik olan ey kesinlik ve kararllkt. elimiyorlar, ama uyumuyorlarda. Sanki ayn kiiden bahsetmiyorlar. Bunun yannda dier tarihilerde ayn trden bilgiler zerinde alyorlar. Bunu nasl yapyorlar? Daha

az m zekiyim, yoksa ok mu titizim? Bu sorular ortaya knca, sorundan tamamyla uzaklatm. Temelde ne aryorum? Bunu hi bilmiyorum. Rollebon, uzun bir sre beni yazdm kitaptan daha ok ilgilendirdi. imdi bu adam canm skmaya balad. Beni artk kitap ilgilendiriyor. Gittike artan bir kuvvetle yazma istei duyuyorum. Yalandka byle mi oluyorum ne! Rolebon'un, I. Paul'un ldrlnde nemli bir rol oynad, devamnda ar hesabna douda byk bir casusluk grevi kabul ettii, Napoleon'a alp, Alexandre' aldatt sylenebilir kukusuz. Ayn zamanda Artois Kont'uyla mektuplat, ama daha az nemli bilgiler gnderdi ona. Tm bunlar olmayacak ey deil. Fouche aym ada, olduka tehlikeli ve karmak bir komedi oynuyordu. Marki'de belki onun hesabna Asya'da ki prensliklerle silah ticareti yapyordu. Evet, btn bunlar yapmtr, ama kesin deil. Hibir eyin asla kamtlanamayacama inanmaya balyorum. Bunlar olaylar anlatan drst varsaymlar. Benden geldiklerini ve bildiklerimin sadece basit bir birletirme tarz olduunu o kadar iyi anlyorum ki. Rollebon'dan tek k bile gelmiyor. Olaylar, temel, somurtgan bir tavr taknmlar, kendilerine vemek istediim dzene uyuyorlar, ama bu dzenin dnda kalyorlar. Tamamyla dsel bir alma yaptm kansndaym. Hem una da eminim ki sz konusu bir romann kiileri olsayd, ki bunlar daha gerek, kesinlikle daha sevimli olacaklard.
30 31

lUHivimiiitHi

CUMA LEDEN SONRA

S
aatin olmas daima ya ok getir ya da ok erken. Bugn hi ekilmiyor. le sonunun acyip bir an. Cansz gne, camlarn tozunu ortaya karyor. Solgun gkyz daha ok beyazmtrak. Sokaklarda oradan buradan akan sular donmu.

Kaloriferin yannda oturuyor, yediklerimi hazmediyorum. Benim iin bugn kaybolmu bir gn. Karanlk basmadan hibir ey yapmayacam. Ama gece olunca her ey deiecek. Her ey gne yznden, antiyenin zerinde havada asl duruyor, kirli beyaz ssleri belli belirsiz sanya boyuyor, solgun bir halde odama szyor ve masamn zerine soluk, belirsiz drt yans seriyor. Pipom yaldzl bir cilayla kaplanm, ama iyice baknca geriye sadece tahta parasnn zerinde soluk bir sznt kalyor. Ellerime varncaya kadar her ey byleydi. Gne byle olduunda en iyisi gidip yatmak, ama dn gece kesintisiz uyuduum iin uykum yok. Gkyzn, dn ok sevmitim. Gln ve dokunakl bir yz gibi camlara dayanmt. Bu gne ise, cimri ve yolunu bilen bir k. Bu k sevdiim her eyin stne dyor. Uykusuz bir gecenin sabahnda, bir gn nce alnm kararlann zerine, bir solukta yazlm sayfalara
32

BULANTI

inen bir bak gibi. Geceleri yan yana ldayan Victor Noir bulvarnn drt kafesi, onlar da belirsiz sevimliliklerini yitirmiler. nsann tam olarak kendisiyle kalabilecei bir gn. Gnein gnderdii bu souk klar, hogrsz bir yarg gibi gzlerden iime giriyor. in iin yoksullatrc bir kla aydnlanyorum. Kendimden tiksinti duyabilmem iin on be dakikann bile yeterli olacandan eminim. Ben olmayaym teekkrler, bunun iin can atmyorum. Rollebon'un Petersburg'da geirdii gnler ile ilgili dn yazdklarm da bir daha okuyacak deilim. Kollaram iki yanda sarkk, isteksizce bir iki kelime karalyorum, esniyorum, oturuyorum; gnein batmasn bekliyorum. Karanlk basnca nesneler ve ben belirsizlik aleminden kacaz. Rollebon'un I. Paul'un suikastinde rol var m, yok mu? Evet, gnn sorusu bu. Buraya kadar geldim. Cevabn bulamadan da devam edemeyeceim. Pahlen, Tcherkoff'a gra ona para veriyormu. Suikastilerin ou, ar' tahttan indirip hapsetmekle yetineceklerdi, diyordu Tcherkoff. Ama Pahlen, Paul'un iini tamamen bitirmek istiyordu. Galiba, M. de Rollebon'-da suikastileri, birer birer suikastin iine itmekle grevlendirilmiti. "Her birini tek tek ziyaret etti. Olay onlarn gznde inanlmayacak bir gle canlandrd. Bylece onlarda bir ldrme mgnl yaratt ya da gelitirdi." Fakat Tcherkoff, akl banda bir tank dail, ona gvenmiyorum. kenceci bir falc ve yan deli. Her eyi
33

eytanca bir zekayla ekip evirir. Rollebon'u bu melodram rolde hi dnemiyorum. Suikastin sahnesini canlandrm m, acaba? Yok canm souk adamdr o. Basitlie meydan vermez, renksiz olan metodu gstermez, sezdirir. Sadece kendi gibi olan, entrikac ve politikaclarla baarya ulaabilir. Me de Charrieres onun iin yle diyor: "Adhemar de Rollebon konuurken renkli konumaz, el kol hareketi yapmaz ve sesinin tonunu deitirmezdi. Gzlerini yan kapal tutard. Bylece gz bebeklerinin kys zar zor grnrd. Onun, beni, birka yldr gereinden fazla sktn kendime itiraf etme cesaretini gsterebiliyorum. Rahip Mably, nasl yazyorsa o da yle konuuyordu." Byle bir adamn, rol yetenei olabilir mi? Peki kadnlar nasl batan karyordu? Bir de Segur'un anlatt bir hikaye var. Bana gerekmi gibi geldi. "1930'da Moulins yaknlarnda bir handa, yal bir adam lm deindeydi. Bu adam filozoflar tarafndan eitilmiti ve Diderot'un arkadayd. Yrenin rahipleri onu kurtarmak iin abalyorlard. Her areye bavurmulard, ama bu adam son dini trenin yaplmasn istemiyordu. nk Kamutanrcyd.( > Rollebon'da oralardayd ve o da hibir eye inanmyordu. Moulins papaz-laryla bahse girdi. Bir hastay Hristiyanhk duygularyla doldurmak iin belki iki saat bile gerekmez, dedi. Papaz bahse girdi ve kaybetti. Sabahn nde ie giriti, hasta saat bete gnah kard ve yedide ld.
(*) Kamutannc (Panteizim): Tanr'nn varln alemin varl olarak anlayan, bu iki varl tek varlk olarak dnen felsefe retisi.

Papaz: "Tartma sanatnda bu kadar usta msnz?" diye sordu. "Bizimkileri bastrdnz!"
BULANT

"Tartmadm ki," diye cevaplad Rollebon. "Sadece onu cehennemle korkuttum." imdi konumuza gelelim. Suikast eyleminde etkin bir rol oynad m, oynamad m? O akam saat sekize doru dostlarndan bir subay onu evine kadar gtrd. Eer evinden yeniden ktysa hi endielenmeden Saint Petersbourg bulvarndan nasl geebildi, Paul yan deliydi. Akam saat dokuzdan sonra ebeler ve doktorlar hari tm gelip geenlerin durdurulmas emrini vermiti. u sama hikayeye inanmak m gerek? Rollebon saraya ulaabilmek iin ebe klna girmi olamaz m? Her eyden te bunu da yapabilirdi. u da vard ki suikast gecesi evinde olmadndan phe yoktu. Alexandre, ondan fazlaca pheleniyordu ki tahta kar kmaz yapt ilk ilerden biri Uzak Dou'da bir grevi bahane ederek, Marki'yi uzaklatrmak olmutu. Mm. de Rollebon beni akna evirdi. Kalkp solgun kta elimi kolumu hareket ettirdim. In zerimde deitiini grdm. Bu n beni nasl tiksindirdiini anlatamam. Esnedim. Masann zerindeki lambay yaktm. Belki aydnl gnn yla baa kar diye dndm. Ama hayr, lamba ayamn dibinde kck bir blgeyi zar zor aydnlatyor. Lambay kapatp ayaa kalktm. Duvarda beyaz bir delik var, ayna. Bu bir tuzak ve biliyorum bu tuzaa deceim. Yakalandm ite. Aynada kurini ey belirdi. Yaklatm ve ona baktm. Artk hibir Vere gidemem. Bu, benim yzmn yansmas. Bo geen gnlerde sk

34 35

11

m;

sk ona bakp dalyorum. Bana hibir ey ifade etmiyor. Dierlerinde bir anlam var, ama benimkinde yok. Gzel mi, irkin mi olduuna karar veremiyorum. Ama irkin galiba. Bana yle sylemilerdi. Buna aldrmyorum, Aslnda yzme bir nitelik vermelerine de kzyorum. Fakat yine de yanaklarmn yumuak blgesine ve alnn zerine baknca ho bir ey var. Kafatasm kaplayan gzel, krmz alev. te bakmas ho olan bu. Yani salarm. Hi deilse ak bir renk. Kzl olmaktan mutluyum. ansm varm ki kafamda ansnla kestane aras gidip gelen o donuk renkli salardan biri yok. Yoksa yzm belirsizlik iinde kaybolur, bam dndrrd. Bakm skntyla, bu alnn, bu yanaklarn zerinden iniyor. Hibir engelle karlamadan sanki kuma saplanyor. Orada bir burun, gzler ve bir az belirgin bir biimde duruyor. Tm bunlarn ne insani bir anlatm, ne de bir anlam var. Yine de Anny ve Velines bende canl bir hal bulurlard. Kkken Bigeois Teyzem, 'Aynaya uzun sre bakarsan sonunda bir maymun grrsn,' derdi. Ben kendime daha uzun sre bakm olacam. Grdm ey maymunun da altnda, bitkiler aleminin smnnda ahtapotlar seviyesinde. Evet yayor, yaamyor diyemem. Fakat Anny'nin syledii canllk bu deil. Hafif rperiler gryorum, kendimi koyverip yaylan, yavan bir ten gryorum. Hele gzler; bu kadar yakndan korkun! Camgz yumuak, kr, kenarlar krmz; balk pulu sanki. Btn arlmla pervaza dayanyorum. Yzm aynaya dokununcaya kadar yaklatryorum. Gzler, burun ve az kayboluyor. nsanca hibir ey kalmyor. Dudaklarn ikinliinin her bir yannda esmer krklar, kabartlar, yanaklann sarkklan zerinde beyaz ipek gibi ayv
BULANTI

tyleri kaplam burun deliklerinden sarkan iki kl. Kabartma bir jeoloji haritas gibi. Bu ayn yzeyi gibi olan alem, her eye ramen benim alemim. Onun aynntlann grm olduumu syleyemem, ama hepsini daha nce grm olduumdan olsa gerek beni uyuturuyor. Yavaa uykuya dalyorum. Yeniden kendimi hissedebilmek istiyorum. ten ve youn bir duygu beni kurtaracak. Gzlerim ak uykuya dalyorum. Yzm aynada imdiden byyor, byyor.... Ikta silinip giden usuz bucaksz bir ayla bu. Beni aniden uyandran dengemi kaybetmem oldu. Kendimi sandalyeni zerinde ata biner gibi buldum. Hl uyuuktum. Dier insanlar da yzlerini benim gibi acyla yarglyorlar m, acaba? Bana yle geliyor ki yzm, vcudumu hissettiim gizli, organik bir duyguyla gryorum. Dierleri de yle mi yapyor?

Belki de insann kendi yzn anlamas imkansz, ya da yalnz bir insan olduumdan bu byledir. Toplum iinde yaayan insanlar, aynalarda, arkadalanna grnd gibi grnmeye almlardr. Benim arkadalanm yok. Bunun iin mi tenim bu kadar plak, acaba? Galiba yle. Galiba doa insansz. Artk geceyi beklemekten baka hibir ey yapamam. Canm hi almak istemiyor.
36 37

BULANTI

SAAT BE BUUK

ler ok kt. Hi iyi deilim! imde yine o pis ey var. Bulant. Bu seferki yeni. Bir kafede yakalad beni. Kafeler imdiye kadar benim tek snamd. nk hem kalabalktlar, hem de iyi aydnlatlmlard. Artk bu da olmayacak. Odama tklp kalacam ve nereye gideceimi bilemeyeceim. Patron kadnla yatmak iin kafeye gitmitim. Kapdan girer girmez, garson kz Madeleine bana bararak: "Patron yok, alveri iin kente gitti," dedi. O anda kasklarmda ac ve youn bir d krkl duydum, ayn anda da gmleimin meme ulanma srndn duyuyordum. Etrafm evrilmiti, renkli ar bir anafora kapldm hissettim. Sisten ve aynadaki duman klarndan oluan bir anafordu bu. Dip tarafta da tahta sedirler vard. Niin onu gryordum? Niin buradaydlar? Bu neden byleydi? Kapnn eiindeydim ve ne yapacam bilmiyordum. Sonra bir kaynama oldu, tavandan bir glge geti ve kendimi ileriye itilmi hissettim. Dalgalanyordum, ayn zamanda her yanmda bulunan kl sislerden sersemlemitim. Madeleine kalalarn sallayarak, pardsm karmaya geldi. Salarn arkadan baladn ve kpe takm olduunu fark ettim. Onu tanyordum. Kulaklarna doru yaylan byk yanaklarna bakyordum. Bana glmseyerek: "Bir ey ier misiniz M. Antoine?" te o zaman Bulant yine belirdi. Sedirin zerine ylp kaldm. Nerede olduumu bile bilmiyordum. Renklerin evremde yavaa dndn gryordum ve kusacak gibi oluyordum. te o gnden beri Bulant beni brakmyor. Avucunun iinde tutuyor beni.

Paray dedim. Madeliene taba kaldrd. Tahta sedirin oturduum yeri km, kaymamak iin tabanlarm yere dayamalym. Hava souk. Bam oynatamyorum, ama gzlerimi oynatabiliyorum. Bam esnek, sanki boynumun zerine ylesine yerletirilmi. Sanki olurda boynumu evirirsem onu dreceim. Patron alverie gittii zaman tezgahn bana kuzeni Adolphe geerdi. Otururken ona bakmaya baladm, bakmay srdrdm nk bam eviremediim iin baka arem yoktu. Adolphe'in, mavi pamuk gmlei, ikolata renkli bir duvar zerinde neeli neeli parlyor. Bu bile Bulant veriyor. Daha dorusu Bulantnn kendisi. Bulant bende deil. Onu orada, duvarn zerinde, asklarn zerinde, etrafmdaki her yerde hissediyorum. Sanki kafeyle btnlemi, o bende deilde, onda olan benim. Adolphe ayaa kalkt, birka adm att, ellerini arkasnda kavuturuyor, glmsyor, ban kaldrp topuklarnn zerinde geriye doru yaylanyor. Uyukluyor bu durumda. Sallanp duruyor karmda. Neredeyse decek. Sonra tam decei srada tezgahn kysn yakalyor ve dengesini buluyor. Sonra yine balyor. Bktm ve hemen garson kz ardm.
38 39

mtiJHimmnniHmH^ mmmmutn
"Madeleine, benim iin gramafonda bir para alar msn? Neyi sevdeimi biliyorsun; Some of these days. "alarm, ama urada oturan beyler oyun oynarken mzik dinlemeyi sevmezler. Durun onlara bir soraym." dedi. Bam zorlukla eviriyorum. Adamlar drt kiiler. Madeleine, siyah ereveli kelebek gzln burnunun ucuna ilitirmi, mor suratl bir ihtiyarn kulana eiliyor. htiyar kartlarn gsne siper edip gzlnn altndan bana bakyor. "Rica ederim buyrun," diyor. Teekkr ediyorum. Madeleine gramofonu kuruyor ve benim arkm almaya balyor. Nakaratla sylenen eski bir ragtime bu. Bu arky, 1917 ylnda, La Rochelle sokaklarnda, slk alarak ark syleyen Amerikan askerlerinden duymutum. Savatan sonra doldurulmu. Yine de kolleksiyonun en eski pla; safir ineli bir Pathe. Birazdan nakarat gelecek. zellikle orasn seviyorum. u an iin caz alyor. Hi melodi yok, sadece notalar, saysz kk sarsntlar... Onlar tutmak isterdim. Fakat biliyorum ki eer onlardan birini durduracak olursam, parmaklarmn arasnda basit ve bitkin bir sesten baka bir ey kalmayacak. lp gitmelerini kabullenmeliyim. Hatta

lm istemem gerek. Canlanmaya, mutluluk duymaya balyorum. Henz olaanst bir ey yok. Bu, kk bir Bulant mutluluu. Baka bir mutluluk var. Dmzdaki bu elik erit, zamanmz bandan sonuna kadar yanp geen, sert ve sivri ularyla onu itip yrtan, ksa sren, mziin dar sresi. Bir baka zaman var. Birka saniye iinde zenci bir kadn ark syleyecek.
BULANTI

Bu kanlmaz. Mziin bu gerei ylesine gl ki. Dnyann zerine kt zamandan gelen hibir ey onu kesemez. O kendi kendine, kendi emriyle duracak. Eer bu gzel sesi seviyorsam, bunun iindir. Yoksa ne grl ne de hazinlii beni sevdiren. Yine de kayglym. Pla durdurmak iin ufack bir ey yeterli olacak. Basit bir zemberek krlabilir, kuzen Adolphe'un kaprisi tutabilir. Ne kadar heyecan verici, hibir ey onu durduramaz, ama her ey onu krabilir. Son ezgi de sustu. Bunun ardndan gelen sessizlikten iin tamamlandn, bir eylerin olduunu iyice hissediyorum. Sessizlik. Some of these days You 'II miss me honey! Nasl olduysa Bulant hemen kayboldu. Sessizlik iinde ses ykselince bedenimin katlatm ve Bulantnn yok olduunu hissettim. Birdenbire byle kaskat, diptiri olmak sanki insana ac veriyordu. Ayn zamanda mziin sresi geniliyor, bir hava tulumu gibi iiyordu. Bizim zavall zamanmz duvarlara arparak madeni geicilii ile salonu dolduruyordu. Mziin iindeyim. Aynalarda ateten kreler uuuyor, dumandan halkalar bunlar saryor ve n zor glmseyiini bir gizleyip, bir aa kararak dnyorlar. Masann zerinde bira bardam ufalp ksald. Youn, vazgeilmez bir hali var. Onu almak ve tartmak istiyorum. Elimi uzatyorum... Aman Tanrm! Asl deien bi, yani benim hareketlerim. Kolumun bu hareketi. Grkemli bir melodi gibi geliti, zenci kadnn arksnn uzunluunca szld. Sanki dans ediyorum.
40 41

Vcudumun, dinlenen bir aklama makinesi olduum dnyorum, heyecanlym. Ben gerek maceralar yaa. dm, ama onlarda hibir ayrnt bulamadm. Hallerin seri zincirlerini gryorum. Denizler atm, arkamda denizle) braktm, nehirlerden yukarlara ktm, ormanlara daldn ve hep baka ehirlere doru yol aldm. Kadnlarm oldu bazen dvtm. Bir plak nasl geriye dnmezse bende hi geriye dnmedim. Tm bunlar beni nereye gtrd? u dakikaya, u tahta sedire, mzikle uraan u kl yuvarlaa... Ben And when you leave me Roma'da Tiber kysnda oturmaktan, akamlar Barcelona'nn

Rambla'larnda yz defa bir aa bir yukar gezinmekten zevk alan ve Angkor yaknnda Prah-Kan'daki Baray adacnda bir Hint incirinin, kklerini Nagaslar'n tapnana doladn gren bir insanm. imdiyse buradaym. Clz gece danda kol gezerken ben ark syleyen zenci bir kadn dinliyorum. Plak durdu. Gece usul usul, ekinerek ieri girdi. Grnmyor, ama orada, lambalar rtyor. Havada ki karanlk ey cierlere ekiliyordu. Bu gece hava souk, ama iimi ferahlatyor. Glkle kalktm. Aynada insanlktan km bir yzn kayp gittiini gryorum. Dan ktm. Temiz hava bana iyi geldi. Birazdan sinemaya gideceim. Saat yedi buuk, karnm henz ackmad, film de saat dokuzda balayacak. O saate kadar ben ne yapacam? Isnmak iin abuk abuk yryorum. Bir an duraksyorum. Kente gitmek iimden gelmiyor. Aperatif saati nk, canl nesneler, kpekler; insanlar, kendiliklerinden kml42

P'

BULANT

danan btn yumuak ynlar... imdilik yeterince grdm bunlar. Sola dndm, Noir Bulvar'ndan Galvani Cadde'sine kadar yryeceim. leride sadece talar ve toprak var. Talar salamdr ve yerinden kmldamaz. Sadaki kaldrmn zerinde can skc bir yol az var. Gidip gelen klaryla gaz halinde gri renkli bir yn, deniz kabuklarn andran bir grlt karyor. Buras eski gar. Gar sayesinde, buraya on tane sokak feneri dikildi ve yan yana drt kafe ald. imdi yol bitti. Paradis sokann kaldrmnn uundaym, son sokak lambasnn yannda. Asfalt erit burada tamamyla bitiyor. Sokan dier taraf karanlk ve amur iinde. Paradis Soka'n geiyorum. Yrrken sa ayam bir su birikintisine girdi, orabm sland; gezinti balyor. Bu Noir Bulvar' blgesinde oturan kimse yoktu. Havas ok sert, topra da ksr olduu iin kimse buraya gelip yerlemiyor. imdi de iki ayam suya girdi. Yolun dier tarafna getim. br kaldrmn zerinde bir tane hava gaz lambas var. Bir kara parasnn bitimindeki fener gibi yer yer kk, ykk bir tahta perdeyi aydnlatyor. Tahtalardan, afilerin yrtk paralan hala sarkyor. Tah-talann arasndan demiryolu klannn parlakl grnyor. Uzun bir duvar tahta perdeden sonra devam ediyor. Deliksiz, penceresiz, kapsz bir duvar. ki yz metre uzaklkta ki bir eve vanp dayanyor. Sokak penceresinin aydnlatt alandan ktm. Delikten zifiri karanla girdim. Glgemin sanki ayaklarmn altnda eridiini grdm ve buz gibi bir suya daldm hissettim. nmde, kat kat karanlklann ardnda soluk bir pembelik seziyorum. Buras Galvani Cadde'si. Dnyorum. Hava gaz fenerinin
43

BULANTI

ardnda ok uzaklarda belirsiz bir aydnlk var. Oras da garla yanndaki drt kafe. nmde, arkamda, birahaneler, ien, iskambil oynayan insanlar var. Burada ise sadece karanlk var. Ara sra rzgr kulama ok uzaklardan gelen kk bir askeri siren sesi

getiriyor. Evlerin grltleri, otomobil hrltlar, banmalar, havlamalar, aydnlk sokaklardan hi eksik olmuyor. Scakta toplanyorlar. Ama bu siren sesi, karanlklar delerek buraya kadar ulayor. Bu grlt daha sert, dierlerine gre daha az insanca. Onu dinlemek iin duruyorum. yorum, kulaklarm acyor; souktan iyice kzarm olmallar. Kendi benliimden arndm hissediyorum. Beni evreleyen araln etkisi altndaym. Hibir ey yaamyor, rzgr slk alarak eriyor, kat izgiler gecenin iinde kap gidiyor. Noir bulvarnda, orta halli sokaklarn gelip geenlere gld o uslanmaz hal yok. Tamamyla arka sokak, kimse ona zen gstermemi. Bouville'liler biraz bakyor ona, yolcular yznden ara sra temizliyorlar. Ama bir sre sonra terk ediyorlar onu. O da gidip Galvani Cadde'siyle birle iyor. Kent onu unutmu. Adam bile ldrmyorlar orada. Ne l var, ne ldren. Noir bulvarnn insanlkla alakas yok, bir maden, gen gibi. Bouville de byle bir bulvarn bulunmas byk bir ans. Byle caddeler genellikle bakentlerde bulunur. Bunlar kenti oluturmak iin yaplan, yk garlannn, tramvay garajlanmn, mezbahalarn, hava gaz depolannn bulunduu, belediye snnnn dndaki acayip mahallelerdir. Saanaktan iki gn sonra bile buralar hl ok souktur. amurlar, su birikintileri olduu gibi durur. Hatta yl boyunca, Austos ay hari hi kurumayan su birikintileri de vardr. Mutluyum; nk Bulant orada, sar n iinde kald. Soukta gece ylesineberrak ki. Ben de donmu bir hava akmndan farksz deil miyim? Ne kanm var, ne etim. Orada grnen soluk a doru bu uzun dereden akmal, souktan baka bir ey olmamal. ki glge gryorum. te insanlar. Acaba burada ne anyorlar? Minyon tipli bir kadn, bir adam kolundan ekitiriyor. Aceleci bir ses tonu var. Ama rzgnn sesinden ne sylediklerini duyamyorum. Bir ara adamn: "Sana eneni kapat demitim," dediini duydum. Kadn ise srekli konuuyor. Adam kadn birden itiyor, birbirlerine bakyorlar. Sonra adam ellerini ceplerine sokup arkasna bakmadan yryp gidiyor. Adam gzden kaybolmutu. Kadn hl ardndan bakyordu. Kadnla aramda be adm var yok. Birden ac ac barmaya balad. Bu sesler soka olaanst bir yamanlkla doldurdu. "Charles, buraya gel. ok mutsuzum! Yalvaryorum sana! Sylediimi anlamadn galiba. Bktk artk!" Kadna iyice yaklayorum. Nerdeyse dokunacak kadar. O da ne? nanlacak gibi deil! Bu Lucie idi. Otelde alan kadn. Kim derdi ki bu ateten ten, bu acdan yanan yz onun. Ona yardm etmeye cesaret edemedim. Ama o benden isteyebilirdi. Yanndan ar ar geerken gzlerinin iine bakyorum. O da bakyor, ama ektii acdan beni grmyor sanki. Bir iki adm attktan sonra geri dnyorum.
44 45

BULANTI

Bu o, Lucie. Eskisi gibi deil ama. Bir delilik ve ac iinde. armhtaki sa'nn

yaralarn kendilerine asnlar diye bekleyen Hristiyan azizleri gibi kollarn am, orada dimdik duruyor. Az ak, nerdeyse tkanacak. Sanki sokan her iki yanndaki duvarlar bym ve birbirlerine yaklamlar, kadnda bir kuyunun dibindey-mi gibi geliyor bana. Birka dakika bekliyorum. Olduu yere ylp kalacak diye korkuyorum. Alk olmad bu acya dayanamayacak kadar clz nk. Fakat hi kmldamyor. evresinde ki her ey gibi o da ta kesilmi sanki. Bir an onun hakknda yanlp yanlmadm kendime soruyorum. Bu, birden grdm asl tabiat, deil mi acaba? Luice hafife inledi. akn, byk gzlerini aarak, ellerini boazna gtrd. Hayr, bylesine ac ekebilme gcn kendinden almyor. Bu ona dardan geliyor. Sebebi de bu cadde. Onu, omuzlarndan tutup klara, insanlarn arasna, tatl ve pembe sokaklara gtrmek gerek. Orada bylesine ac ekmez. Eski olumlu havasn tekrar yakalar ve aclan alm olduu dzeyine dner. Ona arkam dndm. Btn bunlardan sonra yine de ans var. Mesela, benim yldr sakin bir hayatm var. Bu ackl ayrlklardan sonra ne elde ettim? Hibir ey! Boluk. ekip gittim.

PEREMBE SAAT ON BR BUUK

K
tphane de iki saat kadar altm. Sonra da bir pipo imek iin Hypotheques Meydan'ma indim. Yer pembe tulalarla kapl. Bouville'liler, meydan XVIII. yy.'dan kalma diye ok vnrlerdi. Gustave mpetraz'nm heykeline gen kzlar kaamak ve memnun baklarla bakyorlar. Bu dev bronzun ismini bilmek zorunda deiller, fakat redingotunu ve silindir apkasn grnce, onun yksek tabakadan bir insan olduunu anlyorlar. Ona uzun uzun bakmaya gerek duymuyorlar, nk biliyorlar ki o da btn konularda kendileri gibi dnyor. mpetraz otoritesini, gcn ve kocaman elinin altnda duran kitap tomarlarndan edindii sonsuz bilgiyi, bu kadnlarn kk ve dar dncelerinin hizmetine sunmutu. Byk ansiklopedide bu adamdan bahseden birka satr var. Geen yl okumutum. Kitap cildi pencerenin perva-zmdayd, onlarn, arasndan mperatez'in yeil kafasn grebiliyordum. Ancak 1890'a doru yldznn parladm rendim. Milli Eitim mfettiiymi, deeri olmayan resimler yapm, kitap yazm: "Eski Yunanllarda Halk Sevgisi zerine" (1887) "Rallin'in Eitimi" (1891) ve "Bir airin Vasiyanetnamesi" (1899). 1902'de de yurta-tenn ve zevk sahibi insanlan aclar iinde brakarak lm.

46 47

BULANTI

Alan belki de 1800'e doru pembe tulalar ve evleriyle sevimli bir yerdi. imdiyse sert ve yavan. Az da olsa korkun bir yan vard burada. Bu da kaidenin zerinde duran adamdan ileri geliyordu. Bu niverste mensubunu, tuntan kalba dkerek bir byc haline sokmular. Aniden arkamda, zayf bir glge beliriyor. Irkiliyorum. "zr dilerim baym. Sizi rahatsz etmek istemezdim, ama dudaklarnzn kmldadn grdm de. phesiz kitabnzn szlerini tekrarlyorsunuz. Kl krk yaran dizeler peindeydiniz belki." Glyor. Autodidacte'e akn akn bakyorum. Pek etkilenmi grnmyor. "Dz yazda kl krk yaran dizelerden dikkatle saknmak gerekmez mi?" Gznden dtm galiba. Bu saatte burada ne yaptn sordum. Patronunun izin verdiini, kendini doruca ktphanede bulduunu, le yemei yemeyeceini, kapana kadar kitap okuyacan aklad bana. Artk onu dinlemiyordum. lk sylediini duydum. "....Sizin gibi, bir kitap yazmann mutluluuna erimek. Benim de bir eyler sylemem gerek. "Mutluluk..." diyorum kukuyla. Cevabm yanl anlyor ve hemen dzeltiyor. "Deerliliine demem gerekiyordu baym." Merdivenden kyoruz, canm almak istemiyor. Biri masann zerine Eugenie Grandet'i brakm. Yirmi yedinci sayfas ak. Mekanik bir tavrla kitab elime alyorum ve ilk nce yirmi yedinci sonra da yirmi sekizinci sayfay okuyorum. Bandan balamaya cesaretim yok. Autodidacte, sert admlarla duvarda ki raflara doru ilerledi. ki cilt ald ve bunlar kemik bulan bir kpek edasyla getirip masann zerine koydu. "Ne okuyorsunuz?" Sanrm bunu bana sylemeye ekiniyor. Az sonra zoraki bir tavrla kitaplar bana uzatyor. Kitaplar; "La taurbe et Les tourbieres" isimli Larbaletrier'in ve "Hitopadesa ou I'lntrruction Utile" isimli Lastex'in eserleri. Ne var bunda? Onu rahats z eden bir ey grmyorum. Bu kitaplar bana olduka akl banda gibi grnd. imi rahatlatmak iin, Hitopadesa'y yle kartryorum ve iinde de stn eyler buluyorum. steksizce almaya koyuldum ve bu arada da Eugenie Grandet'i braktm. Autodidacte, saygl bir hayranlkla beni izliyor. Arasra bam kaldryorum ve boynunu kt geni dik yakaln gryorum. Giysileri eski, ama bembeyaz. Ayn raftan baka bir cilt daha ald. Kitabn baln glkle okuyorum; "Caudebec'in Ok'u." Bu, Normandiya Tarihi'nin yazar, Mile Julie Lavergne'in bir eseri. Autodidacte'nin okuduu kitaplar beni hep artr. Birdenbire son okuduu eserlerin yazarlar aklma geliyor. Lambert, Langlois,

Larbaletrier, Lastex, Lavergne. Sanki kendini donatyor. Sonunda onun metodunu anladm. Alfabetik srayla okuyor. Onu bir eit hayranlkla izliyorum. Bylesine bir plan gerekletirmek byk bir irade gerekmez mi? Yedi yl nce bir gn, (Bana yedi yldr okuduunu sylemiti.) byk bir edayla salona girmi, duvarda dizili duran kitaplar bir gzden geirmi ve Balzac'n bir tiplemesi lan Rastignac gibi, 'nsanlk bilimi nihayet sen ve ben
48 49 BULANTI

babaayz' demi olsa gerek. Sonra en sada ki kitab alm, ilk sayfay am, sarslmaz kararna bir de sayg ekleyerek kitab okumaya balam. Bugn L'ye geldi. J'den sonra K, K'den sonra L. Krk kanatllar okurken birden Kuantum Teorisi'ne gemi, sonra Timurlenk'le ilgili bir eserden Darvinizm'e kar yazlm bir Katolik eserine atlam, bir an bile bkp usanmamt. Hepsini okumu, Parthenogenese hakknda bilinenlerin yans, canl hayvan kesilerek yaplan deneylerin yansn kafasna doldurmutu. Ardnda ve nnde evren vard. Sol u taraftaki son cildi de kapatarak, imdi ne yapacam diyecei gn yaklayordu. kindi kahvaltsn yapaca saat gelince bir dilim ekmek ve Gala Peter ikolatas yedi. Gzleri yan kapal olduundan kvnk gzel kirpiklerin rahata seyredebiliyordum. Bunlar kadn kirpikleriydi. stne ttn kokusu sinmiti.

CUMA SAAT

A
ynann kapanna kslmaktan kaym derken pencerenin kapanma ksldm. Kollanm sallayarak pencereye yaklatm. yle bir esniyorum ki gzlerimden ya geliyor. Kollanm iki yana sarkm, alnm cama dayyorum. Bu ihtiyar kadn canm skyor. akn akn bakmarak srekli yryor. Duruyor atksn dzeltiyor. Elleri titriyor. Yine yrmeye balyor. Noir bul-vanna sapacak galiba. Yz adm kadar yrmesi gerek, ama bu hzla giderse bu yolu en azndan on dakikada alacak. Ben de on dakika boyunca, alnm byle cama yapk onu seyredeceim. Belki yirmi kez duracak, sonra gene yrmeye balayacak.

Kendimi pencerenin nnden alp, sendeleyerek odada dolayorum. Aynaya taklyorum. Kendimi seyrediyorum, kendimden ireniyorum. Sonunda kendi hayalimden kap kurtuluyorum, kendimden tiksiniyorum. Yatama atyorum kendimi. Uyumak geliyor iimden. Tavana bakyorum. Zamann sakin sakin kayp gidiini duyuyorum artk. Tavanda hayaller gryorum. nce kl halkalar, sonra "aar, kelebekler gibi oradan oraya konuyor. Sessizlik... ki yl nce ne gzeldi. Gzlerimi kapalmda, bam bir an kovan gibi uuldamaya balyordu.
50 51 BULANTI

nsan yzleri, evler, aalar. Kamaishi'de bir f iinde ykanan bir Japon kadn. Kuskusun tadn, leyen Burgos sokaklarn dolduran ya kokusunu, Tetuan sokaklarnda ki kereviz kokusunu, Yunan obanlarnn kaval seslerini duyuyordum. Kafamn iinde kzgn bir gne byl cam gibi kayyor, peinden mavi bir gk paras geliyor, birka sarsntdan sonra durgunlyor. Bu yzden iim yaldzla kaplanyor. Kendimi gemie doru kaydryorum. Meknes'deyim. Berdai'ne camisiyle bir dut aacnn glgeledii bu sevimli alan arasndaki dar bir sokakta, bir dal bizi korkutmutu. zerimize zerimize geldi, Anny samdayd. Yoksa solumda myd? Bu gne ve mavi gkyz sadece birer aldatmacaym. Bu yzden belki yznc kez yanlyorum. Anlarm eytann kesesindeki altnlara benziyor. Hani eytan kesesinin altn paralarla dolu olduunu zannediyormu da, keseyi anca l yapraklar bulmu. Artk hibir ey grmyorum. Gemii aratryorum, ama bouna. inden ancak d krntlarn karabiliyorum. Bunlarnda ne anlama geldiklerini; an m yoksa aslsz eyler mi olduklarn iyice bilemiyorum. Hl ok iyi ykler anlatabilirim. yi de yk anlatrm aslnda. Ama bunlar iskeletten baka bir ey deil. Ara sra yklerimde atlaslarda rastlanan gzel lkelerin isimlerini sylediim olur. Aranjuez ya da Conterburg gibi. Hi yolculuk yapmam insanlarn okuduklarn gzlerinde canlandrmalar gibi bende de yepyeni imgelir uyandrrlar. Kelimeler zerine hayal kurarm, ite hepsi bu. lm her yz ykde yine de bir veya iki yk canl kalr. Ypranmalarndan korktuum iin onlar anlatmaya ekinirim, ama ara sra anlatrm. Bu yklerden birini yine tuzama drdm, kiileri davranlar, dekoru yeniden gryorum. Derken birden bir ypranmlk hissettim. Duygularn dokusu altnda bir kelimenen sivrildiini grdm. Orada hazr bekliyor ve biliyorum ki ok gemeden sevdiim birok imgenin yerini alacak. Hemen durur ve baka bir ey dnrm. Hatralarm yormak istemem. Ama bouna, gelecek sefer onlar anlattmda hepsi donup kalacaklar. Masann altna koyduum kutuda bulunan Meknes'le ilgili fotoraflar almak iin yerimden kalkmaya abalyorum. Ama neye yarar ki. Bu eit uyartc nesneler, belleimi artk hi etkilemiyor. Geen gn, bir kurutma kdnn altnda, sararm bir

kk fotoraf buldum. Havuz kenarnda glmseyen bir kadn resmiydi bu. Kim olduunu karamadm. Sonra arkasndaki yazy okudum: "Anny Portsmouth, 7 Nisan 27" Hibir zaman gizli fikir beslemeden, kendimi yalnz bedenime ve ondan ykselen hafif dncelere adadm ynnde bir duygu beslememitim. Anlarm imdiki haliyle yeniden ina ediyorum. Gemi... Ona bou bouna ulamaya alyorum, naslsa onu yakalayamam. O srada kap vuruldu. Autodidacte geldi. Onu tamamen unutmutum. Yolculuklarda ektiim fotoraflar gstereceim dile sz vermitim. Kahretsin! Bir iskemleye oturuyor. Yatan ucundan kalkp yakyorum. "Gerek yoktu, byle iyiydi." "Resimleri gstermek iin yaktm."
52 53 BULANTI

"Bana resimleri gerekten gsterecek misiniz?" "Evet." nceden dndm aslnda, umarm resimlere bakarken susar. Masann altna eilip kutuyu, yeni boyanm ayakkablarnn yanna doru ittim. Bir kucak dolusu kartpostalla fotoraf kucana ydm. Bu fotoraflar spanya ve spanyol Fas'yla ilgili. "ok anslsnz! Yolculuklar en iyi okuldur derler. Siz de byle mi dnyorsunuz?" Anlamsz bir hareket yaptm, ama szn daha bitirmemiti. "Yolculuklar insan karkakank eder derler. Seyehat eden insanlarn ahlak ve fizik olarak tamamen deitiklerini okumutum. Hatta dndklerinde aileleri bile onlar tanyamyormu." Elindeki kocaman fotoraf demetini dalgn dalgn eviriyor. Sonra Aziz Jeime'un, Burgos Katedral'inde ki bir krsye oyulmu resmine uzun uzun bakyor. "sa'nn Burgos'ta hayvan derisinden yaplm tasvirini grdnz m? Ya kara Meryem? Burgos'da deil mi? Saragosse'ta m? Haclar Saragosse'dekini pyorlar deil mi? Deme talarndan birinde ayann izi varm, deil mi? Bir delikteymi ha? Anneler de ocuklarn bu deliklere atarlarm, yle mi? Ah bu gelenekler, baym. Ne garip eyler..." Soluk solua iri byk enesini bana doru dndrd. Ttn ve bayat su kokuyordu. Gzel baygn gzleri ate ktkleri gibi ldyor, seyrek salar kafasnda buudan bir glge gibi duruyordu. "Pascal'in dedii doru mudur acaba? Gelenekler ikinci tabiatmz mdr?" "Bu onun fikri," dedim. "Bende yle dnyorum, ama kendime hi gvenim yok. Her eyi okumu olmam gerek." Sonraki resim onu ldrtyor. "Segovie! Onunla ilgili bir kitap

okumutum." Sonra az buuk soylu bir tavrla ekliyor: "Yazarn adn artk hatrlamyorum. Neydi, N... N... Nod..." Atlarak: "Bu imkansz," diyorum. "Henz Lavergne'desiniz. N'ye gelmediniz." Birden bir pimanlk duyuyorum. Bana okuma ynteminden hi bahsetmemiti. Bu onda bir delilik olmalyd. Gerekten de ard. Sonra tek kelime etmeden ban edi, resimlere bakmaya balad. On tane kadarna da bakt. Ama yarm dakika geti gemedi, konumazsa patlayacam grdm. "Kendi kendime olan eitimimi bitirdiim zaman ki hesabma gre alt ay var, her yl yakn douya giden renci ve retmenlere katlacam. Bylece bilgilerimi deerlendirmi olacam. Ayn zamanda deiiklikler ve : maceralar yaamak houma gider." "Ne gibi servenler?" dedim arm bir tavrla. "Her trls. Macerann bysnden bahsedilir hep, de yle deil mi? Size bir soru sorabilir miyim?" "Nedir?" Kzararak, glmsedi.
54 55

"Belki de yersiz bir soru olacak?" "ekinmeyin, syleyin." Gzleri yar kapal bana doru eilip soruyor: "ok macera yaadnz m?" Dnmeden cevap verdim. "Birka tane." Pis kokan soluunu duymamak iin geri ekildim. Aslnda ok macera yaadm iin vnrm hep. Fakat bugn bu szleri syler sylemez kendime kar byk bir fke duydum. "Size bir ey sora bilir miyim?" dedi. te imdi yandm! u nl servenlerden birini anlatmam isteyecek. Ama ben bu konuda konumak istemiyorum. Dar omuzlarnn zerinden eilerek: "Buras," dedim, parmam resimlerden birinin zerine koydum. "Santillana. spanya'nn en gzel ky." "Roman kahraman, Gil Blas'n Santillana's m? Ah, sizinle konumak ne kadar yararl!" Ceplerine gravrler, resimler doldurduktan sonra, Autodidacte'yi yolladm. Hayatndan memnun ekip gitti, ben de sndrdm. Pipomu doldurup, yaktm.

Bacaklarmn zerine bir palto rtp, yataa uzandm. Hi macera yaamadm. Baz ykler yaadm, baz olaylarla karlatm, bama olaylar geldi, artk adn siz koyun. Fakat bunlarn hibiri macera deildi. Bu bir kelime sorunu deil. imdi anlamaya balyorum. Kendimde bir ey var ki farknda olmadan her eyden ok nemsiyorum. Bu sevgi deil... Tann'da deil... Ne n, ne de
BULANT

zenginlik... Bu... Yaantmn ei olmayan, deerli bir nitelik kazanacan ara sra dnyordum. Bunun iin olaanst koullara gerek yoktu. stediim biraz kesinlikti. imdiki hayatmn hibir parlak yan yoktu. Kendi kendime macere yaadm, diyorum. Benim elimden alnan eyde bu ite. Aniden anladm ki alt yl boyunca, belirgin bir neden olmadan kendime yalan sylemiim. Maceralar kitaplarda olur. Kitaplar da anlatlan her eyde, doal olarak gerek olabilir. Her eyden nce balanglarn gerek balanglar olmas gerek. Yazk! imdi ne istediimi o kadar iyi gryorum ki. Fark edilen yeni balanglar trompet sesi gibidir. Birden ortaya karlar, can skntsna son veren sreklilii pekitirir lir. Akamlarn ardndan seilmi akamlardr bunlar. nsan yle der: "Gezmeye baladm, bir mays akamyd." Gezersiniz, ay yeni domutur. Aniden bir ey olduunu dnrsnz. Ne olduunu bilmezsiniz, ama karanlkta hafif bir tkrt, sokaktan geen belirsiz bir glge... Fakat bu belirsiz olay dierleri gibi deildir. O zaman kende kendinize, bir ey balyor dersiniz. Bir ey bitsin diye balar. Macera kendisine ek yaplmasna izin vermez. Sadece ld zaman anlam kazanr. Bu lme, belki de benim olacak lme doru, hi dnmemecesine srkleniyorum. Her an sadece kendisini takip ettirmek iin ortaya kar. Her an'a tm kalbimle balym. Onun tek olduunu ve yerine koyamayacam biliyorum. Bununla birlikte geip gitmesini engellemek iin bir eyde yapmayacam. Derken bir eyin krlma sesi duyuluyor. Macera sona
56 57

BULANTI

erdi. Zaman gnlk gevekliine brnyor. Geriye dnyorum. Bu melodik ekil gemiin ta iine kadar gmlyor. imdi de son balangla tek vcut haline geldi. Ama bir serven ne yeniden balar, ne uzayp gider. Evet istediim buydu. Ve ne yazk ki hl istediim bu. Bir zenci kadn ark syledii zaman hl ok mutlu oluyorum. Kendi z hayatm bu melodiye konu olsayd, kim bilir hangi doruklara kacaktm. Dnce hl orada. Ad, san yok. Sabrla bekliyor. Fakat niin? Niin?

CMARTESt LEYN

A
utodidacte, okuma salonuna girdiimi grmedi. Dipteki masann ucunda oturuyordu. nnde bir kitap vard, ama okumuyordu onu. Kitapla sk sk gelen, kara yzl bir okul rencisine glmseyerek bakyordu. ocuk, Autodidacte'in sanda oturuyordu. Autodidacte'-in kendisini seyretmesine bir an gz yumduktan sonra, dilini kararak yzn arptt. Autodidacte kzard, ban hemen kitabna eip okumaya balad. Dn dndklerimi yeniden gzden geirdim. ok yavan dnmm. Macerann gerekleip gereklememesi umurumda deildi. Ben sadece servenin bende var olup olmadn merak ediyordum. nsan yaad m bana hibir ey gelmez. Dekorlar deiir, kiiler girer, kiiler kar, grntler deiir yalnz... Balanglar da yoktur; gnler anlamsz bir biimde birbirine eklenir durur. Sonu gelmez, tekdze bir hesap izelgesidir bu. nsan hibir zaman, bir kadn, bir dostu, bir kenti bir kez brakp gelmez. Yaamak budur ite. Ama hayatnz anlatrsanz, her ey deiir. Ne var ki, bu deiiklii kimse fark etmez. Kant da ancak gerek hikayelerdir. Olaylar anlatrken, onlarn k biimini tam tersine dndrmyor muyuz sanki? Gerekte hep sondan balanr. Son oradadr,
58 59
BULANTI

grnmez olan oradadr. Balangcnn deerini birka kelimeyle veren odur. Bunlar gelecek tutkularn ile aydnlanmlardr. Sonra yk sondan baa doru devam eder. Mutluluklar birbirinin zerine durmadan ylr. yknn sonu onlar kendine eker, her an da kendinden bir ncekini eker. Derken son onlarn hepsini birden kapp, kavrayverir. Bende hayatmn anlarnn, hatrlanan bir yaantnn ki gibi birbirini izlemesini ve dzenli olmalarn istemitim. Zaman kuyruundan yakalamaya almak gibi bir ey... Ama biz, yarnn henz orada olmadn hep unutuyoruz.

PAZAR

B
u sabah, bugnn pazar olduunu unutmuum. Dar ktm ve her zamanki gibi sokaklarda dolamaya baladm. Balzac'n roman Eugenie Grandet'i yanma almtm. Parkn kapsna geldim. Park ssz ve plakt. Bir an parmakla abandm yle kaldm, sonra birdenbire bugnn pazar olduunu anladm. Orada aalarn ve imelerin zerinde sanki hafif bir glmseme vard. Bu hemen yazlacak bir ey deildi. Buras bir park, ve k mevsiminde bir pazar gn, demek yeterli olacakt. Kapy braktm, orta halli insanlarn oturduu evlerin ve sokaklann bulunduu yana yneldim. Alak sesle bardm: "Bugn pazar!" Evet bugn tatildi. Btn evlerde, erkekler, pencere ardnda tra oluyorlar. Genelevler ilk mterilerine, yani kyller ve askerlere kaplarn ayor. Kente inen btn sokaklarda, fabrikalarn bitmek bilmeyen duvarlar arasnda upuzun, kara taburlar yola koyulmu, kentin merkezine doru ar ar ilerliyorlar. Onlar karlamak iin yollar, ayaklanma gnlerinin manzarasn almlar. Saat on buuk. Ben yola koyuluyorum. nsan pazar gn bu saatte BouviUe'de grlmeye deer eyler grebilir, ama kilisedeki byk ayinden sonraya kalmamak gerekir.
60 61

Bouville'lilerin, bugn kk Prado dedikleri, Tourneb-ride Soka'nm bu ihtiaml kaderini, altm yl ncesine kadar kimse gznn nne getirme cesaretini gsteremezdi. 1847 ylnda yaplm bir plan grdm, sokan izi bile yoktu. O zamanlar dar, pis, karanlk bir yol olmalyd her halde buras. Ama 1873'te Ulusal Meclis, Montmartre Tepesi'ne kilise yaplmasna karar vermi. Toumebride Soka geniti, ama pislikten geilmiyordu. stelik kt tannyordu. Bu yzden sokan yeniden yaplmas zorunlu olmu. Ve orada oturanlar, zorunlu olarak Sainte Cecile Alan'nn arkasna yerletirilmi. Bylece, Kk Prado, zellikle pazar gnleri, t knl-dmlarla, sekinlerin buluma yeri haline gelmi. Birbiri ardna, gz alc maazalar alm. Paskalya'nm ertesi gn, Noel gecesi ve her pazar leye kadar bu maazalar ak kalyorlar. Toumebride Soka'nda acele etmemek gerekir. Aileler ar ar yrrler. Kimi zaman bir sra ne geersiniz, nk btn bir aile Poulon'a ya da Piegeois'ya girmitir. Ama kar ynden gelen aileler karlap birbirlerinin ellerine yapnca, durup yerinizde saymanz da gerekebilir. I Basse de Vieille Soka'nn kesinde bizim sra* kiliseden kan dindarlann srasyla karlat. Bir dzine^

insan birbirine arpyor, kasrgaya tutulmu gibi selam-i layorlar. Bu yal ve soluk kalabaln stnde Sainte Cecile Kilisesi'nin o korkun beyaz kitlesi ykseliyor, karanlk gkyz stnde bir tebeir beyazl bu; prl prl duvarlarnn iinde azck gece karanln da! barndrr. Biraz deiiklie uram olarak yeniden yola' koyuluyoruz. Bay Coffier, arkama doru itildi. Maviler giyinmi bir kadn, sol yanma abanyor. Trenden km, gn ndan kamaan gzlerini krptrp duruyor. nnde yryen u incecik boyunlu bay da kocas. Bitti artk, kalabalk seyrekleti, apka karlar azald, vitrinlerin ekicilii kalmad pek. Toumebride Soka'nn sonuna geldim. Soka geip kar kaldrmdan geri mi dnsem acaba? Bu kadar yeter gibime geliyor. Yeterince dazlak kafa, yeterince kuru, sekin, silik insan yz grdm. Marignan Alan'mdan geeyim bari. Saat birde Vezelize Birahane'sine girdim. htiyarlar her zamanki gibi buradalar. lerinden ikisi yemeye balam bile. Hem bir eyler ien, hem de kt oynayan drt kii de var. Dierleri, masalarnn hazrlanmasn beklerken ayakta oyunu seyrediyorlar. ri yan, gr sakall olan borsa simsandr. Dieri Denizcilik Kayp Brosu'nun emekli bir memuru. Delikanllar gibi yiyip ierler. Pazarlan lahana ve sosis yerler. Ge gelenler yemee balam olanlara seslenirler: "Yine, her pazar olduu gibi lahana ve sosis mi?" Oturur ve rahat bir nefes alrlar: "Mariette, yavrum bana lahana, sosis bir de bira, kpksz olsun!" Mariette iyi bir kzdr. Dipteki masalardan birine oturduum srada, Mariette'in vermut verdii krmz yzl ihtiyarlardan biri atlayacakm gibi fkeyle ksrmeye balad. ksrnn arasndan: "Biraz daha versene canm!" diyor.
62 63 \\ BULANTI

Mariette, bu kez kzyor: "Canm siz de buluttan nem kapyorsunuz. Brakn da iki koyaym. Size bir ey syleyen mi, oldu?" Dierleri glmeye baladlar. "Nasl aznn payn aldn m?" Eugenie Grandet'i okuyacam. Houma gittiinden deil, ama bir eyler yapmam lazm. Kitabn her hangi bir yerini ap okumaya balyorum. Yanmdakiler geldiimden beri susuyorlard, ama birden konumaya baladlar ve okumam kesildi. "Off! Hava ok scak!.."

Mariette samimi bir tavrla masann kenarna yasland. "Evet, ok scak," dedi kadn. "Neredeyse baylacam. nsan burada boulur. Sonra ya kokuyor buras. Bozuldu buras artk. Mariette'iim pencereyi an bari." Karsnn byle insann iini titreten konumasndan etkilenen kocas kadnn ensesini okamaya balyor. "Oh! Charles, yapma sevgilim huylanyorum," diye fsldad kadn. Ben hl elimdeki kitab okumaya alyordum. Ama bir yandan da kadnn sylediklerini duyuyorum. "Marthe'a syleyeceim, o da ok glecek," dedi. Yanmdakiler sustular. Turtadan sonra, Mariette onlara erik getirdi, kadn sevimli bir tavrla eriklerini yemekte, adam da gzlerini tavana dikmi. Galiba normal halleri bu. Sessizlikte, konumak gibi ara sra bir nbet gibi geleyor onlara. Kitab kapattm. Dolamaya kacam. Vezelise Birahanesi'nden ktm zaman saat bire
64 BULANTI

geliyordu. le stn, hantallam gvdemde hissediyordum. Eldorado Sinemas'nn zili, ak havada nlyor. Gpegndz duyulan bu zil sesi, pazar gnnn allm g-rltlerindendir. Yeil duvar boyunca yzden fazla insan kuyruk olmulard. Tatl karanlklar, gevemeler ve kapp koyvermeler saatini tutkuyla bekliyorlar. Beyaz perdenin, sular altnda bir akl ta gibi parldayaca, kendileri iin dler kurmaya, konumaya balayaca saati bekliyorlar. Bo bir istek bu, ne yapsalar ilerinde bir ey kaslp duracak. nk pazar gnlerinin boa gitmesinden korkup duruyorlar. Sessiz Bressan Soka'ndan getim. Gne bulutlan datmt. Ortalk gnlk gnelikti. Gkyz soluk maviydi. Uzakta Gezi Rhtm' boyunca uzanan ak imentodan parmakl gryordum. Saa dnp deniz kysnda dolaan kalabala katldm. Sabahkinden daha kark bir kalabalk bu. Btn bu insanlar, le yemeinden nce o kadar vdkleri bu gzelim insan eidini ayakta tutacak gc artk yitirmilerdi sanki. Uzaktaki su birikintisi, ekilmi durumdaki bir denizdi. Birka kaya paras bu aydnlk yzeyi deliyor-lard. Dalgalardan korunmak iin, dibine dklm olan ve aralarnda dalgalarn durmadan uuldad yapk drt ke talarn yaknnda, kumun zerinde balk kayklar duruyordu. D limana girilen yerde, bir temizleme makinesi, gnein aartt gn zerinde heyula gibi beliriyordu. Gne, bir kadeh beyaz arap gibi aydnlk ve donuktu. Iklar, insan gvdelerini zar zor aydnlatyordu. Onlara glge ve derinlik salamyordu. ehreler ve eller soluk,

UMmillilJiltiilIIULiU

65

BULANTI

altn rengi lekeler gibiydi. Btn bu insanlar sanki yerden bir kar yukarda salnp duruyorlard. Hareketlilik ok azd. nip kan birka apka vard, ama bu apkalarda sabahki sihirli nee yoktu. Birka yzde keder okur gibi oldum. Ama hayr bu insanlar ne zntller ne de kederliler. Sadece dinleniyorlar. Birazdan evlerine gidecekler, yemek salonunda aileleriyle beraber bir fincan kahve iecekler. u an iin en az harcamayla yaamak, hareketlerden, szlerden, dncelerden ksmak ve srtst yatmak istiyorlard. Btn bir haftann izlerini silmek iin bir gnleri vard. Sadece bir gn. Dakikalar parmaklarnn arasndan akp gidiyordu. Acaba, pazartesi sabah saat dokuzda ie balayabilmek iin gerekli enerjiyi toplayacak zamanlan olacak myd? Deniz havas onlan canlandraca iin derin derin nefes alyorlard. Bezgin bezgin yryordum. Dinlenmekte olan bu ackl kalabaln ortasnda, kat ve taze bedenimi ne yapacam bilmiyorum. Denizin rengi imdi kuriniydi. Ar ar ykseliyordu. Geceleyin iyice ykselecek. Bu gece Gezi Rhtm', Victor Noir Bulvar'ndan daha ssz olacak. nce ileride, sol kanalda krmz bir k yanacak. Gne, denize doru ar ar iniyordu. Geerken Normand kknn penceresinden yansyordu. Gzleri kamaan bir kadn, elini tembelce gzlerine gtrp ban sallad. Kesik bir glle: "Gaston, k gzlerimi kamatryor," dedi. Kocas: "Sadece batmakta olan bir gne. Istmyor, ama yine de insann houna gidiyor," diye karlk verdi.
66

Ik azald. Bu kaypak saatte, bir ey geceyi haber veriyordu. Bu pazar gni} de bylece gemek zereydi. Kkler ve kurini parmakln ortak anlan vard sanki. Yzler birer birer o bo anlamlarn yitiriyorlard. Bir hamile kadn, kaba grnl bir delikanlya yaslanmt:

"Bak, bak, grdn m? Orada ite!" diyordu. "Ne?" "Bak martlar orada ite!" dedi kadn. Delikanl: "Ortada mart falan yok," dedi omuzunu silkerek. Ufuk izgisinde biraz pembelik vard o kadar. "Ama martlann sesini duydum. Bak dinle, sen de duyacaksn." Delikanl sabrla: "Bir ey gcrdam olmal," dedi. Bir hava gaz feneri panldad, feneleri yakan adamn oradan getiini sandm. Fakat bu, gnein son yansmasym. Kalabalk dalyor, denizin sesi aka duyuluyordu. Bir an iin kendime insanlan sevmeyi balayp balamadm sordum. Ama bu, her eyden nce onlann pazanyd, benim deil. Yanan ilk k, Cailebotte fenerinin oldu. Kk bin olan yanmda durdu. Kendinden gemi bir halde: "Aaa, fener," diye mnldand. te o zaman yreim byk bir macera hissiyle kabard.
*** 67

BULANTI

yacak m? Mabiy Kafesi'nin klarna yaklayorum. aknm, ieri girip girmemekte tereddt ediyorum. Buulu camdan ieriye bakyorum. erisi tka basa dolu. ilen sigaralar ve slak elbiselerin kard buhar yznden hava mavi. Kasiyer kadn tezgahn nnde. Onu iyi tanrm; benim gibi kzl saldr ve karnndan bir hastal var. Tepeden trnaa titriyorum. O... O idi beni bekleyen, oradayd. Kmldamadan duran gvdesini tezgahn nnde dik tutarak glmsyordu. Bu kafenin derinliklerinden bu pazar gnnn dank anlar zerine bir eyler geliyor, o anlar birbirine ekliyor ve onlara bir anlam veriyor. Bu sonuca varmak, alnm u cama dayayp, nariei bir perde zerine glmseyen, u zarif yz seyretmek iin btn gn geirmiim. Btn her ey durdu, hayatm durdu. Bu byk cam, bu ar hava, su gibi mavi, suyun dibindeki kaln yaprakl, beyaz bitki ve ben, kendim. Tamamyla dolu ve kmltsz bir ekil oluturuyoruz. Mutluyum. Kendimi yeniden Redoute Bulvar'nda bulduum zaman iimde ac bir pimanlktan baka hibir ey kalmamt. imden yle duyordum: "u serven hissi kadar dnyada nem verdiim hibir ey yok. Ama canm istedii zaman geliyor. O kadar abuk gidiyor ki, o gidince ben de kupkuru kalyorum. mrm boa geirdiimi gstenmek iin mi yapyor, bu ksa alayc ziyaretleri?" Arkamda dmdz, kocaman sokaklarda fenerlerin souk nda, sosyal bir olay can ekiiyordu.

Pazar gnnn sonuydu bu.

PAZARTES

B
u cmleyi nasl yazabilmiim: "Yalnzm, ama yle yryordum ki ehre ilerleyen askeri bir birlik gibi. Rap rap." Byle cmleler kurmaya ihtiyacm yok. Baz durumlarda dikkat ekmek iin yazyorum. Edebiyat yapmadan, kelimeleri dnmeden, aklna ne geliyorsa yazmal insan. Dn gece kendimi pek yce duymu olmamdan tiksiniyorum aslnda. Yirmi yandayken kafay eker, sonra Descartes gibi bir adam olduumu haykrrdm. Kahramanlk tasladm ok iyi biliyordum, ama bu houma bile gidiyordu. Bu macera tutkusu olaylardan kaynaklanmyor dorusu. Anlarn zincirleni tarzndan bu. Zamann ite byle akp gittiini dnyorum. Hani insan bir kadn grrde bu kadnn yalanacan dnr, ama yalandn gremez. Yine de bazen yalandn grr gibi olur ve kendisinin de onunla birlikte yalanacan hisseder. Macera duygusu budur ite. Yanl hatrlamyorsam buna, zamann geriye dnl-mezlii denir. Basite, zamann geri dnlmezlii macera duygusu olsa gerek. yle zamanlar vardr ki insan her istediini yapabileceini, gelecei yaayp geriye dnebile70 71 BULANT

ceini, bunun nemsiz bir ey olduunu zanneder. Sanki zincirin halkalar sklamtr. Anny, zamann verebilecei her eyi zamandan ekip almasn bilirdi. Ben Aden'de, o Cibuti'de bulunduu srada, yirmi drt saat iin kendisini grmeye gittiimde, yanndan ayrlacam ana bir saat kalana kadar eitli tatszlklar yapard. Saniyelerin bir bir getiini duymak iin bir saat elverili bir zamandr. O korkun akamlardan birini hatrlyorum. Geceyans yanndan ayrlmam gerekiyordu. Bir ak hava sinemasna gitmitik, umutsuzduk. O da ben de. Yalnz oyunu yneten oydu. Saat

on birde, asl film balaynca, elimi tutup avularnda skt. Ac bir neenin iimi kapladn hissettim. Saatime bakmadan on bir olduunu anladm. O andan sonra dakikalann bir bir aktn hissetmeye baladk. Bu defa ay birbirimizi grmemek zere ayrlyorduk. Bir ara perdeden aydnlk bir ey geti, ortalk aydnland. Bam evirince Anny'-nin aladn grdm. Sonra tam saat on ikide, elimi iyice sktktan sonra brakt. Ayaa kalktm. Tek sz sylemeden yanndan ayrldm. Bylesi en iyisi ve gzeliydi.

SAAT AKAMIN YEDS

B
ugn btn gn altm. Alt sayfa yazdm, birazckta zevk aldm. Bunlar I. Paul'un saltanat dnemine ait soyut dncelerdi. Dnk cokudan sonra hibir yere kmadan sk altm. Yreime seslenmeyi gereksiz buldum. Ama u Rollebon canm skyor. En ufak eylerde bile ekici oluyor. 1804 ylnn Austos aynda Ukranya'da ne yapm olabilirdi? st kapal szlerle yolculuundan yle bahsediyor: "Benimle alay edenleri susturacak, korkutacak kozlar elimde bulundurduum halde beni kmseyenlere, abalarm yadsyanlara kar susuyorsam, abalarm bugn deerlendirilmiyorsa, gerek yargy gelecek kuaklarn vereceine inandmdandr." Beni bir defa yantt. Bouville'e 1790 ylnda yapt bir yolculuk hakknda, st kapal szler sylyordu. Sylediklerini ve hareketlerinin anlamn zebilmek iin bir aym harcadm. Sonunda da iftilerden birinin kzn gebe braktn ortaya kardm. Bu soytarln alas, deil mi? Yalanc ve budala olan bu adama kar byk bir fkeyle domduumu hissediyordum. Belki de gcendiim-dendir. Bakalarna yalan sylemii tamam da, beni onlardan ayr grmesini isterdim. Bana hibir ey sylemedi, hemde hibir ey. Alexandre ya da XVIII. Louis'e sy72 73 BULANTI

lediinden fazla bir ey. Rollebon'un iyi bin insan olmas benim iin ok nemli. Alayc bir kurnazl olduu kesin. Kim yle deil ki? Hayatta olsa elini bile

skmayacam bir lye bu derece zaman ayracak kadar tarih aratrmalarna nem vermiyorum. Onun hakknda ne biliyorum? Gerekte nasl yaad? Keke mektuplar bu kadar yapmackl olmasayd. Baklarn tanmak gerekirdi. Fakat lm. Ondan sadece, "Strateji zerine Aratrma" ve "Erdem zerine Dnceler" kalm. Kendimi braksam onu kafamda yle iyi canlandracam ki. ok az dnyor, ama her frsatta derin bir incelikle yaplmas gereken neyse onu yapyor. Dzenbazl saf, doal ve cmert, erdeme besledii sevgi kadar samimi. Efendilerine ve dostlarna ihanet ettiinde, tekrar geri dnyor, olaylar inceliyor, kendine dersler karyor. Her eye smsk balanabiliyor, ama kolayca da vazgeiyor. Mektuplarna ve eserlerine gelince hibir zaman kendisi yazmam, arzuhalciye yazdrmtr. Yalnz bu dndklerim doruysa Marki de Rollebor hakknda bir roman yazmam gerekecek.

74

PAZARTES GECE ON BtR

B
tn bir gnm almakla geirdim. Akam yemeini Rendez vous des Cheminots'da yedim. Patron kadn oradayd. Onunla srf kibarlk yznden yatmak zorunda kaldm. Beni biraz tiksindirdi. Hem ok beyaz, hem de yeni domu bir bebek gibi kokuyordu. Kendinden gemi, ban omzuma bastrp duruyordu. yi bir ey yaptn sanyordu. Bende dalgn dalgn yorgann altndan cinsel organn

elliyorum. M. de Rollebon'u dndm. Onun hayat hakknda bir roman yazsam ne olacak ki? Kim engel olacak? Kolumu patron kadnn gvdesi boyunca aaya braktm ve anszn zerlerinden kocaman kll yapraklar sarkan bodur aalarla dolu kk bir bahe grdm. Karncalar, krkayaklar ve gveler cirit atyordu. Koca yapraklar hayvanlar yznden kapkarayd. Kaktsle frenk incirlerinin ardnda, parktaki Velleda heykeli parmaa ile edep yerin gsteriyordu. "Bu bahe kusmuk kokuyor," diye bardm. Patron kadn: "Sizi uyandrmak istemezdim, ama altmdaki araf katlanm ve Paris treninden inecek yolcularm var. stelik aaya da inmem gerek," dedi.
75 l BULANTI

MARD GRASH

M
aurice Barres'yi dvdm. askerdik ve birimizin yznn ortasnda bir delik vard. Maurice Barres bize yaklat ve: "yi olmu," dedi. Sonra her birimize bir demet meneke verdi. Yz delik olan asker: "Bunu nereye koyacam?" diye sordu. "Kafanzn ortasndaki delie sokun," dedi Maurice. "Senin kna sokacam onu," diye cevap verdi asker. Sonra bizde, Maurice Barres'i dvr donunu karttk. Barmaya balad: "Dikkat edin pantalonum eritlidir!" Kna vurup, kanayncaya kadar patakladk. Kaba etlerine meneke yapraklanyla, Derouleden'in kafasnn resmini izdik. Son gnlerde dlerimi sk sk hatrlar oldum. Uykumda da galiba saa sola dnp duruyorum. nk her sabah yorganm yaerde buluyorum. Bugn, Mardi Gras, Bouville'de artk pek bir ey ifade etmiyor. Zaten btn kentte, yz kadar insan klk deitirip sokaa kyor.
(*) MARD GRAS: Hristiyanlar'da krk alt gn sren byk perhizden, nceki gn. 76

ANNY'NN MEKTUBU

M
erdivenden inerken patron kadn seslendi: "Size bir mekup var!" Patron kadn, beni alma odasna gtrd. Sar renkli, uzun ve ikin bir zarf verdi. Mektup Anny'den geliyordu. Be yldr haber almamtm ondan. Mektup nce Paris'teki eski adresime gitmi. Zarfn zerinde, 1 ubat tarihi var. Mektup elimde, dar ktm. Amaya cesaret edemiyorum. Anny mektup kdm deitirmemi. Kendi kendime salarn da deitirmemitir, diye dnyorum. nk gr san salarn deitirmek istemezdi. Yznn biimini korumak iin aynalarla durmadan savard, bunu tamamyla kendi gibi olmak iin yapard. Belki de onun beendiim taraf buydu. Kulland mrekkebi de deitirmemi. Adresi yine mor mrekkeple yazm. Keskin izgili harfler hl biraz parlyor. "Bay Antoine Roquentin" Zarflarn stnde adm okumak her zaman ok houma ! Jder. Mektup olduka ar. inde en az alt sayfa olmal.

y zarflarn byle iirmek iin ne yapar, bilmiyorum, a zarflarn iinde hibir zaman bir ey olmaz. 1924'n aznda zarflarn iindeki drde katlanm kk kt-tpk bugnk gibi karrken ayn eyi dnrdr. Sislerin iinde onun glmsemesini sanki yeniden grdm. Ben otururken glerek gelir, karmda dururdu. Burnumun ucuna kadar sokulur, beni omuzlarmdan kavrayarak gergin kollaryla sarard. Anny kurun kalemle u satrlar yazmt: "Birka gn sonra Paris 'e geeceim. 20 ubat gn, spanyol Oteli 'ne gelip beni grmeni rica ediyorum. Seni grmem gerek! Anny."

BULANTI

Meknes'de, Tanger'deyken akam dndmde, bazen yatamn zerinde bir not bulurdum. Not da, "seni hemen grmek istiyorum," yazard. Hemen giderdim. Anny, akn haliyle kapy aard, bana syleyecek hibir eyi yoktu artk. Geldiime de biraz ierlerdi. Ben yine de gideceim. Beni belki grmek istemeyecek ya da otelde bana bu isimde kimse yok, diyecekler. Ama byle yapacan sanmyorum. Fikrini deitirmi olsayd, bu sekiz gn iinre bana yazard. Herkes iinin banda. Bu Mardi Gras tatsz geecee benziyor. Mutiles Soka, yamurlu havalarda olduu gibi slak odun kokuyor. Bu acayip gnleri sevmem. Sinemalarda filmler oynuyor; okullar bayram havas iinde. Sokaklardaki bayrams hava insann ilgisini ekiyor, ama bu garip hava biraz dikkatlice baknca hemen yok oluyor. Anny'yi grmeye elbette gideceim. Ama gene de pek neeli deilim. Mektubunu aldmdan beri iimde bir boluk hissediyorum. Karnmn a olmamasna ramen vakit geirmek iin Horlogers Sokanda, Camille'nin yerine girdim. Buras sessiz, kutu gibi kapal bir yer. Tiyatrodan kanlar gece bir eyler yemek iin buraya urarlar. Geceleyin kente varan kam ackm yolculara polisler burasn gsterirler. Tezgah bir girintinin iinde. Yanda bir salon daha var, ama oras iftler iin. Ben oray hi grmedim. "Bana jambonlu bir omlet verin, ltfen." Masalara bakan krmz yanakl iriyan kz, erkeklerle konuurken glmeden edemez. "Dolap kilitli. Jambonu karamam. Kusura bakmayn veremeyeceim. Onu yalnz patron keser. Patatesli omlet istemez misiniz?" Bunun zerine fasulye smarladm. Patronun ad Camille, sert bir adamdr. Garson kz uzaklat. u eski ve lo yerde yapayalnzm. Czdanmda Anny'den bir mektup var. Sahte bir utan, mektubu yeniden okumaktan alkoyuyor beni. Cmleleri bir bir hatrlamaya alyorum. Elimde evirip eviriyorum, ama yine de okumuyorum. Onu elbette gidip greceim. Onu tm kalbimle hl seviyorum. Ona sayg duyuyorum. Bana glmsyordu. nce gzlerini, sonra incecik bedeninin hatrasn unuttum. Gln elimden geldii kadar tuttum aklmda. yl nce onu da kaybettim. Az nce mektubu patron hanmn elinden alrken, bu glmseyi birden gzmn nne geldi. Anny'i glmserken grr gibi oldum. Gene hatrlamaya alyorum. Anny'nin bende uyandrd btn sevgiyi duymak ihtiyacndaym. Fakat glmseyii hi geri gelmiyor. Bitti artk. Bombo, kupkuru kalakaldm. Souktan titreyen bir adam ieri girdi.
78 79 BULANTI

"Merhaba, baylar, bayanlar," dedi. Yeil pardssn karmadan oturdu. Ellerini ovuturdu.

"Ne istersiniz?" Adam irkiliyor. Gzleri tasal: "Bir Byrrh verin, suyla olsun." Garson kz kprdamyor. Sanki ayakta uyuyor. Tezgahn zerinden alaca ieyi, zerinde krmz harfler bulunan beyaz etiketi, bardaa koyaca adal kara svy dnyor olmal. Sanki kendisi iecekmi gibi. Anny'nin mektubunu tekrar czdanma koydum. Gemiteki bir insan dnebilmek mmkn m, acaba? Sevitiimiz sre ierisinde, en kk anlanmzm, en hafif aclarmzn bile bizden uzaklap, geride kalmasna izin vermemitik. Sesleri, kokular, gn nda ki renk ayrmlarn, hatta birbirimize sylemediimiz dnceleri, her eyi yanmzda gtryordum. Bylece her ey canl kalyordu. Onlarn kvanc ve hzn bugn bile hl bizimle. Bir an deildi bu. Glgesi, gerilemesi, sna olmayan amansz ve yakc bir sevgiydi. stendii zaman hemen beliriveren yl. Bu ar yke dayanamadmz iin ayrlmtk birbirimizden. Anny, beni birden braknca bu yl, gemiin iine yklvermiti. Ac bile duymamtm, bombo hissetim kendimi. Sonra zaman akp gitmeye balad, boluk byd. Derken Saygon'dan Fransa'ya dnmeye karar verdiim zaman henz ayakta olan her ey yok oldu. te byle, gemiim kocaman bir delikten baka bir ey deil artk. Bu adam gzn benden ayrmyor. Canm skmaya balad. Kendini beenmi olduu belli. Garson kz istediklerini getirmeye karar verdi sonunda. ri, esmer kolunu kaldrp ieyi tutuyor ve bir bardakla birlikte getiriyor. "Buyurun baym." Adam kibarca: "Adm Bay Achile'dir," diyor. Kz yant vermeden barda dolduruyor. Adam, birden parman burnundan ekip iki elini de masaya dayyor. Ban arkaya atyor. Gzleri panldyor. Souk bir sesle: "Zavah kz!" dedi. Kz aryor. Tabi ben de. Adamn yznde anlalmaz bir ifade var. Sanki bir bakas konumu da arm gibi. mzde bu durumdan tedirgin olmu bir haldeyiz. Garson kz kendini toparlayarak Bay Achille'i kmser bir tavrla szyor. "Niin zavall bir kz oluyormuum?" diye soruyor. Adam kza bakyor, sanki ekinir gibi. Sonra glyor. "Cann skld. Ne var sanki? Lafn gelii syledim. Kt niyet yok ki bunda." Kz srtn dnp hzla tezgahn arkasna gitti. Adam akll alnd belli. Adam hl glyor: "Hah, hah... Azmdan kat, canm. Yoksa kzdn m? Kzm!" diyor. Bana syler gibi bir hali var adamn. Hemen kafam baka yne evirdim. Kz da eline baka bir i ald. Yamur balad ite! Camlara hafife vuruyor.

Garson kz lambalar yakyor; saat henz iki, ama hava karanlk olduu iin elindeki ii gremiyor. Ne tatl ey u dc. nsanlar evlerindedir imdi; onlar da klarn yakmlardr. Kitaplarn okuyorlar, pencereden dar bak80 81 BULANTI

yorlar. Onlara gre.... Bambaka bir ey bu. Onlar bambaka yayor onlar. Babalanndan kalma eyalar, armaanlar ortasnda yayorlar. ie, kuma, eski giysi, gazete dolu dolaplar var. Her eylerini saklamlar. Gemi bu insanlarn lks olsa gerek. Ya ben kendi gemiimi nerede saklayacam? Gemi cebe konmaz ki. Bunu yerletirecek bir evin olmas gerekir. Benimse sadece bedenim var. Bedeniyle yaln z olan bu insan, anlar durduramaz, zerinden ap gider onlar. Ac ekmemeliyim. Sadece zgr olmak istedim. Ufak tefek adam, kprdanyor, iini ekiyor. Paltosuna iyice sarlm. Ama arasra yle bir dikiliyor, insanca bir hl alyor. Onun da bir grne gre bir gemii yok. Adam yine bana bakyor. Bu kez konuacak. Aramzda bir yaknlk duygusu yok. Birbirimize benziyoruz sadece. O da benim gibi yalnz, ama yalnzln iine daha ok batm. Kendi bulantsn ya da ona benzer bir eyi bekliyor olmal. Demek beni de tanyan insanlar var artk. Yzme baktktan sonra, bu da bizden, diyen kimseler var. Ne var? Benden ne istiyor yleyse? Birbirimiz iin yapacak bir eyimiz olmadn iyi biliyor olmal. Aileler evlerinde anlarnn ortasndalar. Ya biz ikimiz? Anlar omayan iki kayp kii. Ayaa kalkp bana bir sz sylese yerimden srayacam. Kap byk bir grltyle ald. Gelen doktor Roge: "Herkese merhaba!" Doktor Roge kocaman gvdeli bir adam. Pazar gnleri Vezelise Birahane'sinde grrm onu, ama beni tanmaz. Joinville'li eski beden eitimi retmenleri gibi iridir. Kollar, baldrm gibi; gs evresi yz on santim. "Jeanne! Yavrucuum!" Koca ftr apkasn asmak iin portmantoya gitti. ini bir yana brakan garson kz, uykulu bir halde geldi. "Ne imek istersiniz doktor?" Doktor, kz ciddi ciddi szd. Gzel erkek yz dediin byle olur ite. Yaantlar ve tutkularla ypranm, km. Ama doktor, hayat anlam ve tutkularn yenmesini bilmi. Derin bir nefes aldktan sonra: "Ne istediimi hi bilmiyorum," dedi. Tam karmdaki tahta sedire kendini brakt. Alnnda ki terleri siliyor. Ayaklarnn zerinde durmak zorunluun-dan kurtulunca rahat ediyor. Hkmedici iri siyah gzleri, insann iine ekingenlik veriyor.

"Ne ieceim?... Eski bir elma raks yavrucuum." Kz, karsndaki kocaman, ypranm yz kprdamadan seyrediyor. Ufak tefek adam ban kaldrp bir ykten kurtulmu gibi glmsyor. Doru; bu dev gibi herif bizi kurtard. kimizi de avucuna alacak korkun bir ey gerekleecekti yoksa. Rahata nefes alyorum. Artk insanlarn arasmdayz. "Benim elma rakm hazr m?" diye sordu doktor. Kz hemen kendini toparlayarak oradan uzaklat. M. Achille ok sevinli; doktorun ilgisini ekmek istiyor. Ama yle clz bir gvdesi var ki, tahta sedirin stnde ne kadar debelense grlt karamyor. Kz elma raksn getirdi. Bir ba iaretiyle doktora ufak ^fek adam gsteriyor. Doktor Roge, gvdesini ar ar eviriyor. Boynunu dndrmek elinden gelmez.
82 83

BULANT

"Bak hele! Seni aalk herif, burada ne iin var, lmedin mi daha?" diyor. Sonra kza dnyor: "Bunu buraya alyorsunuz demek?" diyor. Yrtc gzlerle bakyor. Her eyi yerli yerine koyan, dmdz bir bak bu. Aklyor: "Kan biridir bu. Ne yaparsn!" aka yaptn gstermek zahmetine bile katlanmyor. Kak dedii adamn kzmayacan, glmseyeceini biliyor. Tamam, ite teki de alak gnlllkle glmsemeye balad. Kan biri! im rahat ediyor. Demek bu adam kan biriymi sadece. Doktor glmsyor, ibirlii yapmak ister gibi bakyor bana. Boyum poum yznden her halde. Srtmda bir temiz gmlek de var. Bu yzden beni de akasna ortak etmek istiyor. Ben glmyorum, gsterdii yaknla karlk da vermiyorum. O zaman, glmsemesini kesmeksizin, gz bebeklerinin korkun ateini zerime dikiyor. Birka saniye, konumadan birbirimizi bakyoruz. Beni szyor, deerlendiriyor. Yznde btn yce izgiler var. Aln batan baa geen yatay izgiler, gzlerinde ki krklar. Azn iki yanndaki ac kvrmlar, ene altndaki san bklmler. te talihli bir adam. Uzaktan grr grmez, ac ekmi, yaam bir adam olduunu dnrsnz. Yzn hak ediyor zaten, nk gemiini elde tutmak ve kullanmak konusunda yanla dmez hi. Doktor grm geirmi bir adam. Hayat bunun
84

zerine kurulmu. Doktorlar, papazlar, yarglar, subaylar byledir. nsan, sanki kendileri yaratm gibi tanrlar. M. Achille'in mutluluu uzun zamandr ilk kez tatm gibi bir hali var. Kim ne derse desin doktor onu avucunun iine almaya baard. Bunalm geirmek zere olan yal bir kaa yaknlk duyacak adam deil doktor. Onun deneyimi var. Deneyimi

meslek haline getirmi. Doktorlar, yarglar, subaylar... Sanki yaratmcasna tanrlar insan. M. Achille hesabna utanyorum. kimiz ayn hamurdan olduumuz iin omuz omuza vermemiz gerekirdi. Ama M. Achille, beni brakp kar tarafa geti. Deneyime gerekten inanyor. Ama benim ya da kendisinin deil, doktor Roge'nin deneyimlerine inanyor. Biraz nce kendini garip hissediyordu, imdi bir yn benzeri bulunduunu biliyor. Doktor Roge, bu adamlar tanr, hatta gerekirse onlarn hikayelerini de anlatr M. Achille'e. M. Achille, birka baya kavramn iine sokulabilen nemsiz bir yaratk sadece. Genel dnceler daha pohpohlaycdr. Profosyo-nellerde, amatrlerde sonunda hep hakl karlar. Saduyular, mmkn olduunca az grlt yapmalarn, az yaamalarn, kendilerini unutturmalarn emreder onlara. Anlattklar en iyi yk ite byle. Bu iler byle olup biter, kimsede hayr diyemez buna. M. Achille'nin ii pek rahat deil. Doktorunsa konumaya hakk var. mrn boa geirmemi, bu insan msveddelerinin karsnda sakin ve gl, ykseliyor. O bir kaya. Doktor Roge elma raksn iti. ri gvdesi geviyor, gz kapaklan iniyordu. Yzn gzleri olmadan ilk kez gryorum. Yanaklannn pembelii iren... Birden kavn-

yorum gerei. Bu adam yaknda lecek. Kendisi de biliyor bu gerei, ayna da yzne bakmas yeterli olacak. Yaknda bir ceset olacak ya, her gn biraz daha benziyor ona. te onlann deneyimi, ite neden bu derece sk, lm kokuyor bu deneyim, dedim iimden. Bu onlann son savunmalan. Doktor da buna inanmaya can atar. nsan geriye baknca yarglar, kyaslar ve dnr. Ve bu korkun l suratn aynada grmeye dayanabilmek iin de deneyimin verdii derslerin bu yze hak olduuna inandrmaya alr kendini. Doktor hafife ban evirdi. Gz kapaklan ald, uykuyla kzarm gzlerini dikiyor bana. Glmsyorum. Bu gln ona, kendinden saklamak istedii her eyi gstermesini istiyorum. Gz kapaklan yeniden iniyor. Uyuklamaya balad. Uykusunu gzetlemeyi M. Achille'e brakp dan kyorum. Yamur dindi, hava gzel ve gkyz gzelim kara imgeleri ufka doru yayyor. Kusursuz bir ann dekoru olmak iin bu kadar yeterde artr bile. Bu imgeleri yanstmak iin Anny yreklerimizde kk, karanlk su birikintileri yaratrd. Ama ben frsat kullanmasn bilmiyorum. im boalm ve yatm halde, u kullanlmam gkyz altnda rastgele yryorum.

85

86
BULANTI

PEREMBE

D
rt sayfa kadar yaz yazdm. Sonra uzun bir sre kendimi mutlu hissettim. Tarihin deeri hakknda ok fazla dnmemek lazm. nk insan bir sre sonra ondan tiksinme tehlikesiyle babaa kalyor. M. de Rollebon'un u anda varlm hakl gsterin tek neden olduunu.unutmam gerek. Tam bir hafta sonra Anny'yi grmeye gideceim. CUMA

R
edoute Bulvar'nda youn bir sis vard. Gz gz grmyordu. Samda, otomobillerin farlar slak bir k brakp geiyorlar. Kaldrmn nerede bittii belli deil. evremde insanlar var, ama kimseyi gremiyorum, kardklar sesleri mrlt halinde duyabiliyorum. Nereye gittiimi bilmeden yryordum. Dikkatli yrmek, hatta ellerimi ileriye uzatmam gerekiyordu. Zaten bu iten hibir zevk almyordum. Ama yine de otele dnmek istemi-yor-dum. Aradan yarm saat getikten sonra, uzakta mavimsi bir buhar grdm. Oraya yneldim. ok gemeden byk bir aydnln kysna geldim. Tam ortada, klaryla sisi delip geen Mably Kafe'sini fark ettim. Mably Kafe'sinde on iki tane lamba var. Ama yalnz ikisi yaklmt. Kasann stndekiyle tavandaki. Kafenin biricik garsonu beni karanlk bir keye srklyor. "Buraya gein efendim, temizlik yapyorum." "Bir kahveyle birka rek istiyorum." Karlk vermiyor. Gzlerini ovuturup uzaklayor. Gzlerime kadar karanlk

iindeyim, buz gibi bir karanlk. Kaloriferin yanmad da belli. Yalnz deilim. Kafede benden baka insanlar da var. Onlara bakar grnmemek iin gzlerimi eviriyorum.
88 89 BULANTI

Biraz sonra trtlar duruyor, bir etekliin ucunu ve zerinde amurlar bulunan bir ift bot gryorum. Bunlarn ardndan adamn, sivri burunlu cilalanm ayakkablar grnyor. Bana doru geldiler, durdular, sonra geri dndler. Adam paltosunu giyiyordu. O srada kaskat bir kolun ucunda, bir el, eteklik boyunca aa doru inmeye koyuldu, biraz duraklad, sonra eteklii yoklad. "Hazr msn?" diye sordu adam. El alarak, sa bot zerindeki iri bir amur lekesine dokundu. Sonra gzden kayboldu. Adam: "Of!" dedi. Portmantonun yannda duran bir valizi almlard. ktlar, sis iinde gzden kaybolduklarn grdm. Garson kahvemi getirirken: "Bunlar sanat," dedi. Sonra da: "Elektrikleri sndreyim. Sabahn dokuzunda tek bir mteri iin iki lamba yandn grse patron ok kzar bana." Birden kafeyi bir boluk kaplad. Yksek camlardan grimsi hafif bir k dklyordu. "M. Fasquelle'i grmek istiyorum." Yal kadnn ieri girdiini grmemitim. eri giren buz gibi bir esinti iimi titretti. "M. Fasquelle daha aa inmedi." "Beni Mme. Florent gnderdi. Biraz rahatsz, bugn gelemeyecek." Mme. Florent, kasiyer, kzl sal olan. Yal kadn: "Bu havalar, midesine iyi gelmiyor," dedi. Garson, ciddi bir tavr taknarak: "Evet, sis yznden... M. Fasquelle de rahatsz sanrm. Aa inmemesine ayorum. Telefonla da aradlar. Her zaman sekizde inerdi." Yal kadn tavana arasna bakyor: "Yukarda m?" "Evet, odasnda." Kadn, sanki kendi kendine konuuyormu gibi mrldanarak: "lm olmasn..." dedi. Garson kz kzmaya balamt:

"Rica ederim, byle konumayn ltfen." Sakn lm olmasn.... Bu dnce benimde kafamdan yle bir gemiti. Byle sisli havalarda insan hep byle eyler dnr. Yal kadn gitti. Ben de yle yapmalydm. Buras hem karanlk hem de souk. Sis, kapnn altndan szyor, yavaa ykselerek her eyi kaplyor. Belediye Ktpha-ne'sinde hem k, hem de scaklk bulabilirdim. M. Fasquelle daha uyanmamt. Belki de bamn -stnde uyuyan deilde, bir l vard. Sisli bir sabahta yatakta l bulundu deyip, altna u satn geerler: Kafe'de ise mteriler her eyden habersiz ikilerini yudumlu-yorlard. Fakat yatanda myd hl? araflan aa dm, kafasn demeye arpp yerde uzanp kalmasn? M. Fasquelle'i iyi tannm, ara sra bana hatrm sorard. riyan, gle yzl, tertemiz sakall bir adamdr. ldyse *o
91 BULANTI

mutlaka bir kriz geirmitir. Bunu dnmekten kendimi alamyorum. Dayanamyorum ve yerimden kalkyorum. Garson beni merdivende yakalarsa, bir grlt duyduumu sylerim. Garson, ieri girdi. "Borcunuz iki frank," dedi. "Yukardan bir grlt duydum," dedim. "Olabilir, vakit epey ge oldu." "Evet, ama bu bildiimiz grltlerden deildi. Hrltya benziyordu. Sonra bouk bir ses duyuldu." Falta gibi alan gzleri hi unutmayacam. Kallelik ederek: "kp bakmalsnz," dedim. "Hayr olmaz," dedi. "Bana sonra yapmadn brakmaz. Saat ka?" "On." "Eer inmezse saat on buukta kp bakarm." Kapya doru ilerledim. "Gidiyor musunuz? Kalmayacak msnz?" "Hayr." "Hrltlar ok muydu?" karken, "Bilmem," dedim. "Aklm bu eit eylere taklmt, belki bu yzdendir." Sis dalmt biraz. Tournebride Soka'na varmak iin acele ediyorum. Iklarna ihtiyacm var. Ama hayal kmklma uradm. Ik vard, ama insann iini aan bir k deildi. Sokakta birok insan vard. zellikle de kadnlar nce
92

vitrinleri seyrediyorlar, sonra da ieri dalyorlard. Julien'in arkteri dkkannn nnde durdum. Oradan be dakika uzakta, M. Fasquelle odasnda lmt. evremde salam bir dayanak, dncelerime kar bir savunma aradm. Yoktu. Sis

gitgide deliniyordu. Ama sokakta ciddi bir tehdit olmasa da endie verici bir ey srkleniyordu. Yine de insan kendini korkmaktan alamyordu. Alnm vitrine dayadm. Rus ii bir yumurtann mayonezi zerinde koyu krmz bir damla arpt gzme. Bu kand. Sar zerindeki krmz yreimi hoplatt. Gzmn nnde aniden bir grnt belirdi. Birisi yz koyun dm, kanlar tabaklann iine akyordu. Yumurta kann iine yuvarlanmt. zerindeki domates dilimi yanlamasna dmt. Krmz zerine krmz. Biraz mayonez akmt ve kan glcn ikiye ayran, san bir krema birikintisi halindeydi. "Bu ok sama, silkinmeli ve kendime gelmeliyim. Ktphaneye almaya gideceim," dedim kendi kendime. almak m? Tek bir satr bile yazamayacam iyi biliyordum. te bir gn daha gitti. Parktan geerken, her zaman oturduum srann stnde, kprdamadan duran mavi pelerinli bir adam grdm. te meyen biri. Okuma salonuna girdiimde, Autodidacte dar kmak zereydi. Beni yakalad: "Size teekkr etmek istiyorum baym. Verdiiniz fotoraflara bakarak unutulmaz saatler geirdim," dedi. Onu grnce iimde bir umut dodu. Belki iki kii bugn daha kolayca geiririz. Ama Autodidacte ile sadece grnte iki kii olur insan.
93

Elindeki, Dinler Tarihi, kitabnn stne vurdu. "Baka hi kimse bu geni sentezi Nouapie gibi yapamazd, yle deil mi?" diye sordu. Bkkn bir hali vard, elleri titriyordu. "Galiba rahatszsnz," dedim. "Sormayn bama berbat bir olay geldi." Kitaplk memuru bize doru yaklayor. Ufak tefek, fkeli bir Korsikal'dr. Ayakkablarn gcrdatarak, masalarn arasnda saatlerce dolat. Autodidacte yanma sokuluyor. Neredeyse soluunu yzmde duyacam. Bir sr veriyormu gibi: "Bu adamn nnde hibir ey syleyemem size," dedi. "Eer isterseniz?..." "Neyi?" Bir an kzaryor, kalalar kadn kalas gibi oynuyordu. "Ah beyefendi! aramba gn benimle birlikte le yemeine gelmek ltfunda bulunur musunuz?" "Memnuniyetle." Onunla yemek yemeye hi de istekli deildim. "Oh! Beni ok mutlu ettiniz," dedi. Sonra hemen ekledi: "sterseniz, gelip sizi evden alaym." Ardndan da vakit brakrsa kararmdan vazgeerim, diye hemen gitti. Saat on bir buuk. kiye eyrek kalaya kadar altm. Verimsiz bir alma oldu. nmdeki kitaba bakyordum, ama dncem Mably Kafe'sinden ayrlmyordu. M. Fasquelle aa indi mi acaba?

Aslnda onun lm olduuna pek inanmyordum,


94 BULANTI

canm skan da buydu. Ne inandm, ne de aklmdan skp atabildiim bir dnce. Saat bire doru kimse kalmad. Ackmamtm, dar kmak istemiyordum hi. Biraz daha altm; sonra birden yerimden sradm, sessizliin altnda kalmm gibi hissettim. Bam kaldrdm. Yalnzdm. Kalktm. Bu gcm yitirmi nesnelerin arasnda artk duramyordum. Kaybedecek zamanm yok. Bu tedirginliin temelinde Mably Kafe'sindeki olaylar yatyor. Oraya dnmeli, M. Fasquelle'i dipdiri karmda grmeli ve gerekirse sakalna ya da ellerine dokunmalym. Belki o zaman bu skntdan kurtulurum. Pardsm alp acele ile giyindim. Park geerken pelerinli adamn hl ayn yerde oturduunu grdm. Mably Kafe'si, uzaktan k sayordu. On iki lamba da yanm olmal her halde. Admlarm sklatrdm, bir an nce bitirmeliydim bu ii. nce byk camdan ieri baktm, kimsecikler yoktu. Kasiyer de, garson da yoktu. M. Fasquelle de yoktu. eri girmek iin byk bir aba harcadm. Ayaktaydm. "Garson," diye sesledim. Kimse karlk vermedi. Bir masada bo bir fincan vard. "Kimse yok mu?" Askda bir manto asl. Alak bir masann stnde, siyah karton kutular iinde dergiler var. Soluumu tutarak evremi dinliyorum. zel merdiven hafife trdad. Gzlerimi merdivenden ayrmadan, geri geri giderek dar ktm. Biliyorum, leden sonra saat ikide az mteri olur.
95 BULANTI

Galiba M. Fasquelle gribe yakalanm. Garsonu da alverie gndermitir. Ya da bir doktor armaya. Fakat M. Fasqelle'i grmem gerek... Tournebride sokann giriine doru dndm kl ve ssz kafeyi tiksinerek seyrettim. Birinci katta panjurlar kapalyd. Bende gerek bir panik balad. Artk nereye gideceimi bilmiyorum. Rhtm boyunca kotum. Beauvoisis Mahalle'sinin ssz sokaklarna saptm. Evler kama bakyorlard. Nereye gitmeli? Her ey olabilir. Ara sra dnp arkama bakyordum. Belkide i arkamda geliecek ve ben birden dnnce i iten gemi olacakt. Gzlerimi nesnelerden ayrmadm srece bir ey olmayacakt. Tm nesnelere bakmaya alyordum. Deiimlerinin ortasnda yakalamak iin gzlerim birinden tekine gidiyordu. Doal bir halleri yoktu, ama ben gvenle onlar her gnk kavramlar ierisine yerletirmeye alyordum. Kendimi Bassins du Nard rhtmnda buldum. Burada her eyden uzakta olacak ve rahat edecektim. O srada, sesler duydum. Tam zamanyd. Etrafmda dnp, yeniden yrmeye

baladm. Castiglione Soka'nda, konuan iki adama yetitim. Ayak seslerimi duyunca, irkilip ikisi birden geriye dndler. Kayg dolu gzlerle nce bana, sonra her hangi bir ey geliyor mu diye arkama baktklarn grdm. Demek onlar da benim gibiydi, demek onlar da korkuyorlard? Tam onlar geerken baktk. Ama baklar birden gven-sizleti. Byle bir gnde kim olduu belirsiz biriyle konuulmaz. Soluk solua Boulibet Soka'nda buldum kendimi. Oklar atlmt bir kere. Ktphaneye dnecek, bir roman alacak, okumaya alacaktm. Parkn parmaklklar boyunca ilerlerken, pelerinli adam yeniden grdm. Devaml oradayd, bombo parkta. Ktphaneye gittim, okuma salonuna girdim, masalardan birinin zerinde duran Parma Manastr'n aldm. Okuyup evremi unutmaya, Stendhal'n aydnlk talya'snda bir snak bulmaya alacaktm. Ara sra, ksa sanrlara dalp unutuyordum kendimi, ama sonra durmadan boazn temizleyen ufak tefek bir ihtiyarla iskemlesinin arkalna dayanp dler kuran bir delikanlnn karsnda, bu korkutucu gnn iinde yeniden dyordum. Saatler geiyordu, camlar kararmt. Korsikal'y da saymazsak ktphanede drt kiiydik. Ufak tefek bir ihtiyar, sansn gen bir adam, lisansn hazrlayan gen bir kadn ve ben vardm. Saat yediye on var. Aniden ktphanenin saat yedide kapanacan dndm. Bir kez daha kendimi ehrin sokaklarna atacaktm. Nereye gidecektim? Ne yapacaktm? "Baylar," dedi Korsikal, "artk kapatyoruz. Be dakika sonra!" Korsikal armt. Kararsz birka admdan sonra gitti, bir elektrik dmesini kapatt. Ortadaki lamba hari okuma salonunun lambalar snd. Merdivenin son basamanda bam kaldrdm. Yzmde serin, kk bir okama hissettim. Birisi uzakta slk alyordu. Gz kapaklanm kaldrdm. Tatl ve durgun bir yamur yayordu. Drt sokak lambas meydan aydnlatyordu. Yamur altnda bir tara kasabas meydan.
96 97 BULANTI

CUMARTES SABAHI LEDEN SONRA

H
afif sis gnn gzel geeceini mjdeliyordu. Gzel bir gne vard. Kahvaltm Mably Kafe'-sinde yaptm. Kasada duran Mme. Florent, tatl tatl glmsedi bana. Oturduum yerden seslendim: "M. Fasquelle hasta m?" "Evet, iddetli bir gribe yakalanm. Birka gn yataktan kmamas gerekiyor. Bu sabah kz, Dunkerque'ten geldi. Ona bakmak iin burada kalyor." Mektubu aldmdan beri, Anny'yi yeniden greceim diye ilk olarak gerekten mutluyum. Alt yldr neler yapt acaba? Karlatmz zaman sklacak, utanacak myz? Anny, tedirginlik nedir bilmez. Sanki dn yanndan ayrlmm gibi karlayacak beni. Yeter ki budalalk yapp da kzdrmayaym onu. lk karlamamzda elini skmamam gerektiini unutmamalym. Elini skmamdan nefret eder. Acaba ka gn birlikte kalacaz? Belki de Bouville'e getireceim onu. Birka saat burada kalsn, bir gece Britania Otel'inde kalsn yeter. Sonra i deiir korku duymam bir daha.
98

G
een yl Bouville Mze'sini ilk ziyaret ettiim zaman, Oliver Blevigne portresi ilgimi ekmiti. lleri mi kusurluydu, perspektifi mi? Bunu bilmiyorum, ama beni bir ey rahatsz ediyordu. Bu milletvekili, tablonun zerinde rahat grnmyordu. Onu birok defa grmeye geldim. Roma dl alm, alt kez madalya kazanm, Bordurin'in bir resim hatas yapm olduunu aklmdan bile geirmek istemiyorum. Derken bugn leden sonra bir antaj dergisinin Bouville Eletiri'sinin eski bir koleksiyonunu kartrrken iin asln anlar gibi oldum. Ktphaneyi hemen terk ettim, mzeye gidip bir tur attm. Bordurin Renaudas Salonu'nun kaps stne her halde bu yaknlarda, benim bilmediim byk bir tablo asmlard. Altnda Richard Severand imzas vard. Ad: Bekarn lm, idi. Bu devletin bir bayd. Bekar adam beline kadar plakt. Gvdesi yeilimsiydi. Dank bir yatan zerine ylmt. Darmadank araf ve rtler adamn uzun sre can ekitiini gsteriyordu. M. Fasquelle'i dnerek glmsedim. Yalnz deildi, kz bakyordu ona. Tabloda adamn metres olarak kulland, suratndan ahlakszlk akan bir hizmeti kadn,

99

dolabn ekmecesini am paralar sayyordu. Loluun iinde alt dudanda bir sigarayla bekleyen, kasketli bir adam, ak bir kapdan grnmekteydi. Duvann zerinde bir kedi kaytszca st imekteydi. Bu adam yalnz kendisi iin yaamt. Hayattaki tavrnn sonucu olarak lm deindeyken yannda kimse yoktu. Bu tablo bana son bir uyar veriyordu. Hl zamanm vard. Ayaklarmn zerinden geriye dnebilirdim.

BULANTI

Uzun Bordurin Renaudas salonunu bir utan bir uca getim. Geri dndm. Hoa kaln boyal trbelerin iinde btn inceliiyle duran gzel zambaklar, hoa kaim bizim gurur kaynamz varlmzn nedeni gzel zambaklar. Hoa kaln sahtekarlar!

PAZARTES LEDEN SONRA

R
ollebon hakknda kitap yazmyorum artk. Bu i bitti artk. Bu adam hakknda kitap yazamam. Bundan sonra ki hayatmda ne yapacam? Masamn bana oturmutum. Saat t. Moskova'dan zamannda alm olduum mektuplar yanma koymu yazyordum. "En kt sylentilerin, ortala yaylmasna zen gstermiti. M. de Rollebon 13 Eyll tarihinde yeenine vasiyetnamesini kaleme aldn bildiriyordu. Bundan, bu manevraya boyun emek zorunda kald anlalyordu." Marki buradayd. Onu tarihsel varoluun iine kesin olarak yerletirmeyi beklerken, hayatm kendisine dn veriyordum. Midemin boluunda hafif bir scaklk gibi hissediyordum onu. Birden aklma yle bir itirazn bana yaplabilecei geldi. Rollebon yienine samimi davranmyordu. Darbe baarszla urarsa I. Paul'e kar yienini tank olarak kullanp iin iinden syrlmay dnyordu. Kendini gsz bir insan olarak gstermek iin vasiyetnamenin konusunu uydurmu olmas ok byk bir olaslkt. Bu ok da nemli olmayan kk bir itirazd. zerinde durmaya demezdi. Yine de karamsar dncelere dalmam in yeterliydi. Kendime bezgin bir halde:
|,H1

o
"Nasl olur? Kendi gemiimi bile elinde tutabilecek gc olmayan ben, bakasnnkini kurtarmay nasl umabilirdim?" dedim. Kalemimi elime aldm ve yeniden yazmaya abaladm. almak istiyordum. Gemii, imdiyi, gelecei ve dnya zerinde olup bitenleri dnmekten yorulmutum artk. Sadece kitabm bitirmemi hibir eyin engellememesini istiyordum. Ama beyaz, dokunulmam sayfalara gzm taklnca durakladm. Kalemim havada ylece kaldm. ylesine sert, gz alc ve ylesine imdiki zamandayd ki. inde imdiki zamandan baka zaman yoktu. zerine yazdm harfler henz kurumamlard, ama benim deillerdi artk. "En kt sylentilerin ortala yaylmasna zen gstermiti." . Bu cmleyi dndm nce. Benden bir eyler vard onda. imdiyse kda kaznmt. Bana kar birlik olmulard. Bu cmleyi artk tanyamyor, dnemiyordum da. Harfler imdi parlamyorlard artk. Kurumulard. Bu da yok olmutu. Skntl gzlerle evreme bir gz attm. imdiki zamandan baka bir zaman yoktu. Geni ve salam mobilyalar, imdiki zaman iinde rmcek balamlard. imdiki zamann gerek varl kendini hissettiriyordu. nk u anda olan ey oydu; u anda olmayanlar yoktu. Gemi yoktu. Ne cisimlerde ne de kendi dncemde. Kukusuz ben, uzun zaman nce gemiim olmadn anlamtm. imdiye kadar onun benim ulaamayacam yerlerde olduunu sanyordum. Benim iin gemi sadece emeklilie ayrlmt. Bu varoluun bir baka eidiydi. Bir
BULANTI

bo oturma ve isizlik haliydi. Hilii dnmek ne kadar ac. imdi nesnelerin grndkleri eyler olmadn biliyordum. Ve arkalarnda hibir ey yoktu. Bu kk dnce beni birka dakika daha iine ald. Sonra kendimi bu dnceden kurtarmak iin yle bir silkindim. Ardndan kt ynn kendime doru ektim. ".. ..vasiyetnamesini kaleme aldn bildiriyordu..." Aniden sonsuz bir Bulant iimi kaplad. Kalem mrekkep pskrterek parmaklarmn arasndan dt. Neler oluyordu? Bulant m, gelmiti yine? Hayr Bulant deil. Odam her zamanki dost halini yitirmemiti daha. Yalnz, M. Rollebon ikinci kez lyordu. Daha biraz nce buradayd. imde, sakin, scack duruyordu. Hatta zaman zaman onun kmldadn bile hissediyordum. ok canlyd. imdiyse ondan hibir ey kalmamt. Benim hatamd. Ben hangi szleri sylemek gerekiyorsa onlar sylemitim. Gemiin var olmadn sylemitim. Sonra aniden, sessizce M. de Rollebon kendi hiliine geri dnmt. Mektuplar elime aldm. Artk ok geti. Ellerimde kt demetinden baka bir ey yoktu. Birde u karmak yk vard: Rollebon'un yieni 1810 tarihinde arn polisleri tarafndan ldrlm. Mektuplarna el konup, gizli arive gnderilmi. Yz on yl sonra iktidar ele geiren Sovyetler, bu mektuplan gizli arivden karp devlet

kitaplna vermiler. Bende 1923 ylnda bu kitaplktan aldm onlar. Fakat bu bana gerekmi gibi grnmyordu. Bu mektuplann neden odamda bulunduunu aklayacak bir yn daha inandrc yk uydurabilirdim. Ama bu ptrl ktlar karsnda tm ykler saman alevi gibi
102 103

kalrd. Rollebon'a ulamak iin bu mektuplara gvenmek yerine, Rollebon'un ruhunu armak daha akllca olurdu. O yoktu artk. Eer ondan birka kemik kalm olsayd, kendileri iin varolacaklard. Biraz fosfat, kalsiyum karbonat, tuz ve sudan baka ey deillerdi artk. Son bir giriimde bulundum ve genellikle Marki'yi hatrlamak iin kullandm Mme. de Genlis'in u szlerini tekrarladm: "Kk yz; buruuktu, tertemizdi, akt, iek bozuu gibiydi, gizlemek iin abalad muziplik yznden okunuyordu." Yz usul usul grnd. Sivri burnu, mavi yanaklar, glmseyii... Yz hatlarna istediim ekli verebiliyordum, hatta eskisinden daha kolay oluyordu. Yanlz, bu bende, yer etmi imgeden baka bir ey deildi. Derin bir i ektim ve sandalyenin arkalna yaslandm. Kendimi dayanlmaz bir yokluk iinde hissettim.
***

Saat drd vurdu. Bir saattir kollarm iki yana sarkm, sandalyenin zerinde oturup duruyorum. Karanlk bastrmaya balad. Baka deien bir ey yok odada. Masann zerinde yine beyaz kt duruyor, dolmakalem ve mrekkep iesi de yannda. Ama bu sayfaya artk hibir ey yazmayacam. Mutiles Soka'ndan ve Redoute Bulvar'ndan geip arivlere bakmak iin ktphaneye gitmeyeceim.
104 BULANT

Ayaklarmn zerinde zplamak, dar kmak, oyalanmak iin ne olursa yapmak geliyor iimden. Ama unu biliyorum ki, parmam bir oynatsam, oturduum yerde oturmazsam, bama bir ey gelecek. Bir daha bunun bama gelmesini istemiyorum. Er veya ge, gelecek nk. Kmldayamyorum. Otomatik olarak, kdn zerinde yanm braktm paragraf okuyorum. "En kt sylentilerin ortala yaylmasna zen gstermiti. M. de Rollebon 13 Eyll tarihinde yienine vasiyetnamesini kaleme aldn bildiriyordu. Bundan, bu manevraya boyun emek zorunda kald anlalyordu." Byk bir tutku gibi Rollebon ii de burada son buldu. Baka bir ura bulmam gerekecek. M. de Rollebon benim ortamd. O, var olabilmek iin bana ihtiyac olan

kiiydi. Ben de varoluumu hissetmek iin ona ihtiyac olan kiiydim. Bende ham madde vard, ama bu ham maddeyi ne yapacam bilmiyordum. Bu ham madde; varlk, benim varlmd. Onun grevi ise temsil etmekti. Kendi yaantsn temsil etmek iin benim yaamm kullanyordu. Artk varlm hissetmiyordum, artk kendimde deil ondaydm. Her davranmn anlam benim dmda oradayd; tam karmda, onda. Artk ne kd ne de zerine yazdm cmleyi gryordum. Fakat arkada, kdn tesinde Marki'yi gryordum. Byle yapmam o istemiti. Byle yapmam onun varln uzatyor, salamlat-nyordu. Ben sadece onun varln salamlatran bir aratm. Varolu sebebim oydu. Beni, benliimden o kurtarmt. Ben imdi ne yapacam? Her eyden nce kmldamalym, kmldamalym... Ah!
105

Bekleyip duran ey uyarld, zerime atld. Benliime akyor, onla doluyum. Korkulacak bir ey deilmi. ey dediim, kendimmi. Varolu, kurtulup zerime atlayan varolu, zgr kalyor. Varolumaktaym. Masann zerine yaylm elimi gryorum. Yayor. 0 da benim. Alyor, parmaklan aralanp sivriliyor. Srt st duruyor. Bana iman karnn gsteriyor. Elim geri dnyor, karnnn stne yaylyor. imdi de bana srtn gsteriyor. Elimi hissediyorum. Bu ben'im. Arl ben olmayan masann zerinde hissediyorum. Bu arlk izlenimi gemiyor. Gemesi iin neden yok. Uzadka da ekilmez hale geliyor. Elimi nereye koysam bende varln srdrecek. Ben onun varolduunu duymaya devam edeceim. Onu yok edemem. Ne elim, ne de bedenimin geri kalann... Srayarak kalkyorum, Eer sadece dncemi engel-leye bilseydim, her ey daha iyi olurdu. Asl tatsz olanlar dnceler. Tenden bile daha tatsz. Uzayp giderler ve geride garip bir tat brakrlar. Dnmek istediimi dnyorum. stemediimi dnmemeliyim. Bu da bir dnce nk. Yeter artk, hi bitmeyecek mi bu? Dncem, ben demek. te kendimi bu yzden durdu-ramyorum. Varm nk, dnyorum. Kin v$ varolmann verdii tiksinti, bunlar kendimi var etmem ve varoluun iine gmlmem iin bir yntem. Arkamda bir ba dnmesi gibi dnceler douyor, hissediyorum. Kendimi braksam, uraya karya, gzlerimin nne gelecekler. Ve bende srekli brakyorum kendimi. Dnce byyor, usuz bucaksz bir hal alyor. Her yanm dolduruyor Varlm yeniliyor.
BULANTI

Saat be buuk, kalktm. Darya kyorum. Neden? Unk bunu yapmamam iin baka bir neden yok. Kalsam da, bir keye kvrlsam da kendimi unutamayacam. Burada olacam, arlmca demenin zerine ykleneceim. Varm.

M:

106 107 BULANTI

ARAMBA

K
t masa rtsnn zerinde, yuvarlak bir gne var. Yuvarlan iinde bir sinek zar zor yryor, sersemlemi, n ayaklarn birbirine srtyor ve snyor. Ezersem ona iyilik etmi olacam. Yaldzl tyleri gnele parlayan u koca parman ortaya ktn grmyor. Autodidacte: "ldrmeyin beyefendi ne olur!" diye baryor. Eziliyor. Kck beyaz barsaklar karnndan dar frlyor, varolutan kurtardm onu. Kuru bir sesle Autodidacte'a: "Ona iyilik ettim," dedim. Burada ne iim var? Ama niin burada olmayaym ki? Vakit le, uyku saatinin gelmesini bekliyorum. (yi ki uykusuzluk ekmiyorum.) Drt gn sonra Anny'yi greceim. imdilik tek yaama sebebim bu ite. Peki sonra? Anny benden ayrldnda? Gizli gizli neler umduumu biliyorum. Benden hi ayrlmayacan umuyorum. Oysa Anny'nin benim nmde yalanmay hibir zaman kabul etmeyeceini iyice bilmem gerekiyor. Gsz ve yalnzm. Ona ihtiyacm var. Gl halimle grmek isterdim onu. Anny, yklm kimselere hi acmaz.
109

"iyi misiniz efendim? Kendinizi iyi hissediyor musunuz?" Autodidacte, glen gzlerle bana bakyor. Yorgun bir kpek gibi az ak, soluyor biraz. Saklamayacam, bu sabah onu grdm iin adeta mutluluk duymutum, konumak ihtiyacndaydm. "Sizinle yeme yemek beni nasl sevindiriyor bilemezsiniz!" diyor.

"yorsanz kaloriferin yanna oturabiliriz. Bu baylar birazdan kalkacaklar, hesaplarn istediler." Birisi benimle ilgileniyor, yp mediimi soruyor. Bir baka adamla konuuyorum. Yllardr byle bir ey olmamt bana. "Gidiyorlar, yer deitirelim mi, ister misiniz?" Kalkan iki adam sigaralarn yaktlar. kyorlar. te ak havaya, gnee kavutular. apkalarn elleriyle tutarak, byk vitrinler boyunca ilerliyorlar. Glyorlar, rzgr paltolarn iiriyor. Hayr, yer deitirmek istemiyorum. Neye yarar? Sonra, camlarn ardnda, plak kabinelerinin, beyaz damlarnn arasndan denizi gryorum. Yemyeil, smsk. Kapnn yannda, yuvarlak masada yemek yiyen adam tandm imdi. Sk sk Printania Otel'ine gelir, gezici bir tacirdir. Dikkatli ve gle baklarn arada bir bana eviriyor, ama grmyor beni, yediklerini incelemeye dalm. Kasann te yannda, krmz yzl, tknaz iki kii, arap ierek midye yiyorlar. ncecik sar bir by olan ksa boylusu, bir hikaye anlatyor ve yalnz kendisi glyor. Ara sra susuyor, sonra prl prl beyaz dilerini gstererek glyor. Dieri glmyor, baklar kaskat. Ama evet demek iin ban sk sk sallyor. Pencerenin yannda,
110 BULANTI

gzel beyaz salar geriye taranm, sekin yzl, esmer, zayf bir adam, dnceli bir halde gazetesini okuyor. Yanma, sedirin zerine deri bir anta koymu. Vichy suyu iiyor. Birazdan btn bu insanlar dar kacaklar, yemein verdii arl ve rzgrn yzlerine deyiini duya duya, pardsleri ak, balan biraz scak, biraz grltl, kydaki, ocuklara ve denizdeki gemilere bakarak parmaklk boyunca yryecek, ilerine gidecekler. Ben hibir yere gitmeyeceim; iim yok benim. Autodidacte masum masum glmsyor, gne seyrek salarnn arasnda oynap duruyor. "Yemeinizi semek ister misiniz?" Listeyi bana uzatyor. erezlerden birini semek hakkm var. Be sucuk dilimi, krmz trup, karides ya da hardal kerevizden birini seeceim. Escargot de Bour-gogne, bunlarn dnda. Garson kza: "Bana krmz turp verin," diyorum. Autodidacte listeyi elimden kapyor. "Daha iyi bir ey yok mu? Mesela Escargotde Bourgogne." "Ben salyangoz sevmem." "Ah! stiridye, yemez misiniz?" Garson kz: "Drt frank pahaldr o," dedi. "Olsun, istiridye getirin ltfen. Bana da krmz turp." Kzararak aklyor: "Turpu ok severim de." "Ben de yle."

111 BULANT

"Daha sonra ne yemek istersiniz?" diye soruyor. Et yemeklerine bakyorum. Sr kzartmas yemek isterdim. Ama liste d biricik yemei, yani tavuu yemek zorunda kalacam nceden biliyorum. "Beyefendiye bir tavuk vereceksiniz. Bana da sr kzartmas," diyor garson kza. Listeyi eviriyor, araplar arkada yazl. Arballkla: "arap ielim," diyor. Garson kz: "Dorusu zahmete giriyorsunuz. Siz hi imezsiniz," diyor. "Gerektii zaman bir bardak araba dayanabilirim. Bize kk ie Rose d'Anjou getirir misiniz, ltfen?" Autodidacte listeyi brakyor, ekmeini kk lokmalar haline getiriyor, atal ve kan peetesine siliyor. Gazetesini okuyan beyaz sal adama bir gz attktan sonra bana glmsyor. "Doktorum yasaklad halde buraya, yanmda bir kitapla gelirim. Yerken okumak iyi deil, insan lokmalarn iyice ineyemiyor, ama demir gibi bir midem vardr, ta yesem tr. 1917 knda, tutsaklm srasnda, yiyecek o kadar ktyd ki herkes hasta olmutu. Ben de hastalar arasnda yer aldm tabi, ama hibir eyim yoktu." Savata tutsak olmu... Bundan ilkdefa sz ediyor bana. aryorum. Onu Autodidacte'dan baka bir kimse olarak tasarlayamyorum. "Nerede tutsaktnz?" Cevap vermiyor. ataln koyup snrsz bir iddetle bakyor bana. Dertlerini anlatacak ite. Ktphanede bandan kt bir ey gemi olduunu hatrlyorum imdi. Dikkatle dinlemeye balyorum. Btn istediim, bakalarnn dertlerini dinleyip acnmak. Bu beni deitirecek. Derdim yok benim, mirasyedi gibi param da var. Patronum da, karm da, ocuklarm da yok. Sadece vanm, hepsi bu. Bu dert yle belirsiz, yle metafizik bir ey ki, utanyorum dorusu. Autodidacte konumak istemiyor gibi. Bak ok acayip. Grmek iin deil bu bak, ruha anlamay salamak iin. Autodidacte'in ruhu, belli belirsiz grnd o ulu kr gzlerine kadar ykselmi. Benim ki de yle yapsn, gelip burnunu camlara yaptrsn. kisi de kibarca krtp dursunlar. Ruha anlama istemiyorum, daha bu kadar dmedim. Geri ekiliyorum. Gzlerini gzlerimden ayrmadan, Autodidacte, belinden yukarsn masann zerinden ileriye eiyor. Garson kz iyi ki turplarn getirdi. Sandalyesine yeniden ylyor, ruhu gzlerinden siliniyor. Uysal uysal yemee balyor. "Dertlerinizi
112

giderebildiniz mi?" rkiliyor: "Hangi dertler?" diyor korku iinde. "Biliyorsunuz canm. Geen gn szn etmitiniz." Kpkrmz kesiliyor, kuru bir sesle: "Ha, evet geen gn, hatrladm," diyor. "Efendim, u ktphanede ki Korsikal yok mu, ite o Korsikal... Aslnda bu dedikodular anlatarak cannz skmak istemem." zerinde durmuyorum. Hi belli etmeden, olaanst bir hzla yiyor. Bana istiridyeler geldii zaman, turplarn
113

bitirmiti bile. Tabann zerinde bir ym yeil sapla, biraz slanm tuzdan baka bir ey yok. Darda iki gen, kartondan yaplm a mankenin sa elinde tuttuu yemek listesine bakmak iin duruyorlar. Karar veremiyorlar. Kadn yor, enesini krk yakasnn iine sokuyor. Delikanl nce karar veriyor, kapy ayor ve kadnn gemesi iin kenara ekiliyor. Kadn giriyor. evresine sevimli bir ekilde bakyor. m, titriyor biraz. Arballkla: "Scak buras," diyor. Delikanl kapy kapyor. "Gnaydn," diyor. Autodidacte dnp kibarca cevap veriyor: "Gnaydn." Dier mteriler cevap vermiyorlar, ama sekin beyefendi gazetesini biraz indirip yeni gelenleri gzden geiriyor. "Teekkr ederim, zahmet etmeyin." Yardm etmek iin komu olan garson kz, daha elini kaldrmadan delikanl evik bir hareketle pardssn kard. Ceket yerine fermuarl bir deri kazak giymi. Biraz hayal krklna uram olan garson kz, gen kadna dnd. Ama delikanl yine atlarak, yumuak ve yerinde hareketlerle kadnn mantosunu karmasna yardm ediyor. Yaknmzda bir yerde yan yana oturuyorlar. Birbirleriyle yeni tanma benziyorlar. Gen kadnn bezgin ve saf bir yz var. Biraz kskn. Birden apkasn karp siyah salarn glmseyerek datyor.
114 BULANTI

Autodidacte iyilik dolu baklarla onlar uzun uzun seyrediyor, sonra bana dnerek sevgiyle gz krpyor. Sanki, ne kadar gzel bir ift, demek istiyor. irkin deiller. Susuyorlar, birlikte olmaktan, birlikte grnmekten mutluluk

duyuyorlar. Kimi zaman Anny ve ben, Piccadilly'de bir lokantaya girdiimizde, duygulu baklarn zerimize evrildiini hissederdik. Anny'nin can sklrd, ama dorusunu syleyeyim, benim houma giderdi. zellikle arrdm buna. nk ne u delikanlya bunca yaraan ak, paklaklk vard bende ne de bakalann duygulandracak kadar irkindim. Gentik sadece. Bakalarnn genliinden duygulanak aa gelmi bulunuyorum imdi. Ama duygulanmyorum. Kadnn koyu renkli tatl gzleri var. Delikanlnn tun rengi, hafif tyl teni, irade gc gsteren kk, sevimli enesi gze arpyor. Beni ilgilendirdikleri doru, ama biraz canm da skyorlar. Onlar kendimden yle uzak hissediyorum ki. Scaktan geviyorlar, yreklerinde ayn hafif ve tatl d srp gidiyor. Tedirgin deiller, san duvarlara ve insanlara gvenle bakyorlar, dnyay u haliyle iyi ve yerinde buluyorlar. Her biri, belli bir sre iin hayatnn anlamn, tekinin hayatnda buluyor. Yaknda ikisinin tek bir hayat olacak. Ar ve lk bir hayat, anlamsz bir hayat. Ama bunun farkna varamayacaklar. Birbirlerinden ekinir gibi davranyorlar. Bu durumu sona erdirmek iin delikanl, kararl, ama tedirgin bir hareketle parmaklarnn ucuyla kadnn elini tutuyor. Kadn ar ar soluyor, ikisi birden yemek listesinin zerine eiliyorlar. Evet, ikisi de mutlu. Peki ya sonra? Autodidacte, neeli bir hal alyor, bir eyler biliyormu gibi:
115

"Evvelsi gn grdm sizi," diyor. Biraz bekliyor. "Mzeden kyordunuz." "Ha, evet," diyorum. "Evvelsi gn deil cumartesi gnyd." Evvelsi gn, mzeleri gezecek halim yoktu benim. "Orsini suikastini gsteren u nl aa oymasn grdnz m?" "Byle bir ey bilmiyorum." "Nasl olur? Girerken, yandaki kk odalardan birin-dedir. Bu, af kana kadar Bouville'de bir tavan aras odasnda saklanarak yaam Komn isyanclarndan birinin eseridir. Amerika'ya gitmek istiyordu bu adam. Ama liman polisi akgzdr. Ne var ki adam da yamanm. ster istemez, isiz olduu iin bo zamanlarn byk bir kayn aa levhay ilemekle geirdi. Elindeki btn avadanlk, bir akyla bir trnak trpsyd. Gzler, eller gibi ince ayrntlar trnak trpsn kullanarak yapyordu. Levha, bir metre geniliinde, bir buuk metre uzunluundadr. Eser yekparedir. Kraln arabasn eken atlar saymayacak olursak her biri el byklnde yetmi figr bulunduunu grrz. Hele ehreler, trnak trpsyle yaplm olan o ehrelerin hepsinde bir anlam, bir insanca yan var. Beyefendi, haddim olmayarak, grlmeye deer bir eser diyeceim." Bu konuda konumaya girmek istemiyorum. "Ben sadece Bordurin'in tablolarn grmek istemitim." Autodidacte birden zntl bir hal alyor, titrek bir glle:
116 BULANT

"Byk Salon'daki portreler mi?" diyor. "Dorusu resimden hi anlamam. Ama

Bordurin'in byk bir sanat olduunu, ustaca fra kullandn, bilmiyor deilim. Ne var ki tat alabilmek, estetik tad duymak elimden gelmiyor," Yaknlk duyarak cevap veriyorum: "Ayn eyi ben de heykel sanat iin syleyebilirim." "Ah, efendim yazk ki benim iin de yle. Mzikten de, danstan da tat alamyorum. Benim bildiimin yansn bile bilmeyen genlerin, bir tablo karsnda, tat alr grndklerine bakyor, bunun nasl olduuna akl erdiremiyorum." Cesaretlendirici bir hal taknarak: "yle grnmek zorundalar," dedim. "Evet, belki." Autodidacte, bir ara dlere dalyor. "Canm skan ey, belli bir tada varamamaktan ok, insann, geni alma alannn bana yabanc oluudur. Oysa ben bir insanm ve bu tablolar yapanlar da insanlar." Birden yine sze balyor. Sesi deiti: "Efendim, gzelliin bir zevk meselesinden baka ey olmadn dnmek cretini bir kere gstermitim. Her a iin ayr kurallar yok mu? Msaade eder misiniz efendim?" Cebinden siyah deri kapl kk bir defter kardn aknlkla gryorum. Bir an kartryor onu, sayfalarn ou beyaz, arada bir krmz mrekkeple yazl birka satr var. Sapsar kesildi. Defteri, masann zerine koyarak, iri elini ak sayfann zerine bast. Skntyla ksryor.
117 BULANTI

"Arasra aklma, dnceler geliyor. Garip bir ey bu. Oturmu, bireyler okurken nasl oluyor bilmiyorum, anszn aydnlanm gibi oluyorum. nceleri nem vermedim buna, ama sonra bir not defteri almaya karar verdim." Susup bana bakyor, bekliyor. "Ha!" diyorum. "Efendim, bu zdeyiler henz taslak halinde, nk renimim daha bitmedi." Defteri titreyen elleriyle tutuyor, ok heyecanl: "te resimle ilgili bir ey. Okumama izin verirseniz beni mutlu klarsnz." "Memnuniyetle," diyorum. Okuyor. "On sekizinci yzylda doru denilen eylere bugn kimse inanmyor. yleyse bu yzyln gzel dedii eylerden hl tat almamz niin isteniyor?" Yalvarr gibi bakyor bana. "Bu sz nasl acaba? Belki biraz aykr bir dnce. Dnceme, bir nkte havas vermek iin byle yaptm." "Dorusu... ok ilgi ekici geldi bana." "Bu dnceye baka yerde rastladnz m?"

"Hayr, bilmiyorum." "Sahi mi, hibir yerde okumadnz m?" diyor. Sonra yz kararyor. "Demek ki doru deil bu. szler. Doru olsayd, bunu daha nce birisi mutlaka dnrd." "Durun bir dakika," diyorum. "Dnnce aklma geliyor. Buna benzer bir ey okuduumu hatrlyorum." Gzleri parlyor. Kalemini kard.
118

Salam bir sesle soruyor: "Hangi yazarda?" "Ee... Renan'da." Sevinten uuyor. Kalemin ucunu emerek: "Tam nerede olduunu sylemek ltfunda bulunur musunuz?" "Dorusu, bunu ok eskiden okumutum" "Olsun, zlmeyin siz." Renan adn, defterine, zdeyiinin tam stne yazyor. "Renan'la ayn dnceye varmm," diyor. Sonra sevin dolu bir sesle: "Adn kurun kalemle yazdm, ama bu gece zerinden krmz mrekkep geeceim," diye ekliyor. Bir an kendinden geerek bakyor defterine, baka zdeyiler okumasn bekliyorum. Ama defteri sklganlkla kapayp cebine yerletiriyor. Bu seferlik bu kadar mutluluun yeterli olduunu dnm olmal. Yaknlk dolu bir sesle: "Arasra byle rahat rahat konuabilmek ne gzel," diyor. Bu yersiz sz, bezgin konumamzn kkne kibrit suyu ekiyor. Uzun bif sessizlik geliyor ardndan. Gen kadn ve erkek geleli beri lokantann havas deiti. Krmz yzl iki adam konumay kestiler, hi sklmadan gen kadn gzden geiriyorlar. Sekin bay, gazetesini brakt, genlere hogryle, hatta onlardan yana karak bakyor. Yalln bilge, genliin gzel olduunu dnyor. Cilveyle ban sallyor. Hl yakkl
119

ve alacak kadar din olduunu, esmer teni ve ince vcuduyla kadnlar hl batan karabileceini biliyor. Ama babacan duygular yaayan birisi gibi davranyor. Garson kzn duyduklar daha yaln. Genlerin karsna dikilmi, az bir kar ak, seyrediyor onlar. Alak sesle konuuyorlar. "Hayr Jean, olmaz." Delikanl tutku dolu bir canllkla mrldanyor:

"Niin?" "Syledim size." ''Bu bir sebep deil." Birka kelime sylyorlar, duyamyorum. Sonra gen kadn yorgunluk dolu, tatl bir hareket yapyor. Delikanl alayl alayl glyor. Kadn devam ediyor: "Bir... Bir aldana dayanamam da." "Gven duymak gerek," diyor delikanl. "Sizin u andaki hayatnz yaamak deil." Kadn i geiriyor: "Biliyorum!" "Jeanette'e baksanza." Kadn, bir yz hareketi yaparak: "Evet," diyor. "Onun yaptn beeniyorum dorusu, gzel bir ey. Cesaretli davrand." Gen kadn: "Biliyor musunuz, onun yapt, frsat karmamaktan baka ey deil," diyor. "steseydim ben de byle yzlerce frsat bulurdum. Ama beklemeyi tercih ettim."
120

BULANT

Delikanl tatl bir ekilde: "Haklsnz, beni beklemekle doru davrandnz," diyor. Bu sefer kadn glyor: "Sama bir laf. Bunu sylemek istemedim ki." Onlar dinlemiyorum artk, canm skyorlar. Birazdan yatacaklar. Biliyorlar bunu. Her biri, bunu tekinin bildiini de biliyor. Ama gen, temiz ve kibar olduklar, her biri kendisine ve karsndakine duyduu saygy srdrmek istedii ve akn rktlmemesi gereken iirsel bir ey olduu iin, haftada birka kere, balolara ya da lokantalara gidip o kk trensel ve mekanik danslarn gsteriyorlar... Zaman ldrmek gerekiyor zaten. kisi de gen ve shhatli, daha otuz yllan var. Bu yzden acele etmiyorlar, bekliyorlar. Haklan var. Yattklan zaman, hayatlannn snrsz samaln kapamak iin baka bir ey bulmalar gerekecek. Peki... Kendi kendini aldatmak gerekten kanlmaz bir ey mi? Salona gz gezdiriyorum. Tam bir komedi bu. Btn bu adamlar, ciddi bir surat taknarak oturmu, yemek yiyorlar. Hayr, yemiyorlar, zerlerine den devleri yerine getirmek iin glerim pekitiriyorlar. Her biri bir inat-la kaplm. Bu, varolduklann duymaktan alkoyuyor onlan. lerinden hibiri, her hangi bir kimse ya da bir ey iin gerekli olmadn dnmeye kalkmyor. Belli etmiyorum, ama var olduumu ve onlann da var olduunu biliyorum. nandrma sanatn bilseydim, beyaz sal kadnn yanna gider, varoluun ne olduunu anlatrdm ona. Kafasnn karacan dnnca kahkahay bastm.

121

Autodidacte aknlkla bana bakyor. Durmak istiyorum ama beceremiyorum; gzlerimden ya gelene kadar gl. yorum. Autodudacte sklgan bir halle: "ok neelisiniz beyefendi," diyor. "Dnyorum da," diyorum glerek. "Ne dnyordum biliyor musunuz? Burada bir sr insanz, bedensel varlmz korumak iin yiyip iiyoruz, ama var olmamz iin hibir ey, hibir neden yok." Autodidacte ciddileti, sylediklerimi anlamak iin aba harcyor. Hzl glmm, birok ban benden yana dndn gryorum. Gerektiinden fazla konutuumu dnp zlyorum da. in aslna bakarsanz kimseyi ilgilendirmez bu. Autodidacte ar ar tekrarlyor: "Varolmaya devam etmemiz iin hibir neden yok... Hayatn hibir amac olmadn sylemek istiyordunuz kukusuz. Ktmserlik denilen ey budur, deil mi?" Bir an dnyor, sonra tatllkla: "Birka yl nce bir Amerikal yazarn kitabn okumutum," diyor. "Hayat Yaamaya Deer mi?" leri srdm soru bu deil tabi. Ama hibir ey aklamak istemiyorum. Autodidacte, avutucu bir biimde: "Yazar, iradeye dayanan bir iyimserlii nererek bitiriyor kitabm," diyor. "Anlam verilmek istenirse, hayatn bir anlam vardr. nce hareket etmek, bir ie girimek gerekiyor. Daha sonra dnldnde zarlar atlm, insan balanm olur. Bu konuda ne dndnz bilmek isterdim."
BULANTI

"Hibir ey," dedim. Daha dorusu bunun, gezginci satc, gen erkek ve kadn ile beyaz sal bayn kendilerine uydurup durduklar yalann ta kendisi olduunu dnyorum. Autodidacte, biraz eytanca, ama arballkla glmsyor: "Ben de bu yazarn dncesine katlmyorum. Hayatmzn anlamn bu kadar uzaklarda aramak zorunda deiliz." "Ya?" "Ama var, efendim, ama var... nsanlar var." Doru. Onun Hmanist olduunu unutmuum. Bir an sessiz duruyor, bu arada sr kzartmasnn yarsyla bir dilim ekmei gerektii gibi gvdeye indiriyor. Bu duygulu kii, 'nsanlar var...' diyerek kendini tepeden trnaa dile getirdi. Ama bu sz gerektii gibi sylemesini bilmiyor. Ruhu gzlerinden tayor, doru. Ne var ki ruh yeterli deil. Eskiden Paris'ti Hmanistler'le ahbaplk etmitim. Onlarn, 'nsanlar var...' deyiini belki yz kere duydum, ama o baka bir eydi. Hibiri Virgan gibi olamazd. nsan-sal plaklnda grnmek ister gibi gzlklerini karr, sonra insansal zm

yakalamak ister gibi grnen, yorgun bakl, etkileyici gzlerini bana dikerek, bir ark mrldanr gibi: 'nsanlar var, dostum, insanlar!..' derdi. nsanlara duyduu her zaman yenileen o hayret dolu sevgisi yznden tedirgin oluyormu gibi 'var' szcne beceriksiz bir g yklerdi. Autodidacte'm yz hareketleri henz bu yumuakl kazanmam, insanlara duyduu sevgi, ocuksu ve sertdi. Ne de olsa bir tara Hnamistiydi.
122 123

"nsanlar, evet insanlar ama... Onlara pek ilgileniyor gibi grnmyorsunuz," dedim. "Daima yalnzsnz, daima burnunuzun ucunda bir kitap var." Autodidacte ellerini rpyor, eytanca glmeye balyor: "Yanlyorsunuz efendim. zin verirseniz aklayaym. Ne byk yanlg!" "Sizin gibi hem gr geniliine hem de zeka keskinliine sahip kimselere her zaman rastlanmaz. Aylardr sizinle konumak ve daha nce nasl bir kimse olduumu, imdi ne durumda bulunduumu aklamak istiyordum." Taba sanki deitirilmi gibi tertemiz ve bombo. Kendi tabamn yannda, iinde koyu renk salal pili bulunan kalayl bir kap gryorum birden. Pilici yemek gerek. "Biraz nce Almanya'daki tutsaklmdan sz etmitim. Her ey orada balad. Savatan nce yalnzdm, bu ileri hi dnmyordum, anne ve babamla birlikte yayordum; iyi insanlard, ama onlarla anlaamyordum. O yllar dndke... Nasl olmu da yle yaayabilmiim? lydm, ama farknda deildim bunun, bir pul koleksiyonum vard." Bana bakp susuyor. "Yznz solgun, ok yorgun grnyorsunuz. Cannz skmyorum, deil mi?" "Hayr, ok ilgilendiriyorsunuz beni." "Sava kmt ve neden olduunu bilmeden askere gitirtm. ki yl gemi, hibir ey anlamamtm, nk cephe, hayat dnmeye zaman brakmyordu. stelik askerler kabaydlar. 1917 ylnn sonunda, tutsak dtmBULANTI

Tutsaklk hayatnda, birok askerin ocukluk inanlarna geri dndn iittim daha sonralan." Autodidacte, gz kapaklarn alevlenmi gz bebeklerinin zerine indirerek: "Efendim, Tanr'ya inanmyorum ben, varl bilim tarafndan yalanlanyor Toplama kampnda, insanlara inanmay rendim." "Balarna gelene cesaretle dayanyorlard, deil mi?" Belirsiz bir ekilde:

"Evet, bu da vard," diyor. "Bize iyi davranyorlard zaten. Ama ben baka eyden sz etmek istiyorum. Savan son aylarnda bizi hemen hemen hi altrmyorlard. Yamurlu havalarda, ahap bir hangara sokuyorlard. ki yz kii, orada yan yana duruyorduk. Kapy kapyorlar, neredeyse zifiri karanlkta, orada bizi st ste brakyorlard." Bir an duruyor. "Nasl aklayacam bilemiyorum efendim. Dnn, bu insanlann hepsi orada, iyice gremiyorsunuz onlar, ama size dokunduklarn, soluduklarn duyuyorsunuz. Hangara ilk kapatldmzda yle skmtk ki, boulacam sanmtm. Ama birden snrsz bir sevin doldu iime. Neredeyse baylacaktm. nk bu adamlar karde gibi sevdiimi hissetmitim. Onlan teker teker kucaklamak istemitim. Bundan sonra oraya her dnmde, ayn neeyi duydum." Soumu pilicimi yemem gerek. Autodidacte yemeini oktan bitirdi, garson kz tabaklar deitirmek iin bekliyor. Devam etti:
124 125

"Bu hangar, benim gzmde bir kutsallk kazanmt. Kimi zaman, nbetileri atlatp tek bama hangara gidiyor, orada karanln iinde yapayalnz duruyor, tatm olduum neeyi hatrlayarak sanki kendimden geiyordum. Saatlerin akn fark etmiyordum. Aladm bile oluyordu."

Hastaym galiba. imi altst eden bu korkun fkeye baka ne ad verilebilir? Evet, bir hasta fkesi bu. Ellerim titriyordu, yzm kpkrmz olmutu. Sonunda, dudaklarm da titremeye balad. Btn bunlarn nedeni, pilicin souk olmas. Ben de souktum. in en kts bu zaten. im, otuz alt saatten beri byle, buz gibi donmu olarak kald. fke anafor gibi gemiti iimden. rperi gibi bir eydi bu. Isnn dne kar savamak, ona tepki gstermek isteyen bilincimin bir abasyd. Ama bounayd bu. Autodidacte' ya da garson kz, bir hi yznden halayp dvebilirim. Ama bu oyuna decek deildim. fkem yzmde kalyordu. Bir an her yann ate sarm bir buz paras, bir omlet olduum gibi ac bir duyguya kapldm. Yzeyde kalan bu rpnt yok oldu. Sonra Autodidacte'm unlar sylediini duydum: "Her pazar, kilisedeki trene gidiyordum. Ben dine bal bir kimse olmadm hibir zaman, ama kilise trenindeki gerek srr, insanlarn bir araya geliinde aramak doru olmaz m? Tek kollu bir Fransz papaz treni ynetirdi. Bir kk orgumuz da vard. Ba ak, ayakta dinlerdik. Ah, beyefendi, bu trenleri nasl sevmi olduumu bilseniz. imdi bile, onlar hatrlayarak, ara sra pazar sabahlar kiliseye giderim." "Bu hayat sk sk zlemi olmalsnz."
126

"Evet efendim. 1919'da, yani tutsaklktan kurtulduum yl, ok kt aylar geirdim. Ne yapacam bilmiyor, kaybolmu gidiyordum. Nerede bir insan topluluu grsem aralarna katlyordum. Bir gn, tanmadm bir kimsenin cenaze trenine bile katldm," dedi glmseyerek. "Umutsuzlua kapldm bir gn de, pul kolleksiyonumu

atee attm. Ama sonradan tutunacam yolu buldum." "yle mi?" "Birisi t verdi bana... Sizin sr saklayacanzdan eminim efendim. Siz geni grl bir insansnz. Evet, ben sosyalistim." Gzlerini yere edi, uzun kirpikleri titredi. "1921 Eyll ayndan beri Fransz Sosyalist Partisi, S.F.I.O. yesiyim. Size sylemek istediim buydu." Needen yz prl prl. Bana bakyor, ba geride, gzler yar kapal, dudaklar hafife aralk. Bir din kurbann andryor. "ok gzel, ok iyi!" dedim. "Davranm doru bulacanzdan emindim. Hayatm u yn verdim ve imdi ok mutluyum diyen bir kimseyi nasl olur da kabahatli bulabilirsiniz?" Kollarn ayor, sanki damga yemeyi bekler gibi, ayalarm bana gsterecek biimde ellerini uzatyor. Gzleri cam gibi, aznn iinde koyu ve pembe renkli bir kitlenin dnp durduunu gryorum. "Mutlu olduktan sonra..." diyordum. "Mutlu mu dediniz?" Bak skc, gz kapaklarn iyice at, sert bir ekilde Szlerini zerime dikiyor:
127
k A l t * . * . * .

"Bu konuda bir yargya varabilirsiniz efendim. Partiye girme karann vermeden nce yle korkun bir yalnzlk duyuyordum ki, canma kymay bile dnmtm. Bu iten caymamn nedeni lmmden kimsenin duygulanmayaca, lmde, hayatta olduumdan daha yalnz olacam dnmemdir." Doruluyor, yanaklar iiyor. "Artk yalnz deilim beyefendi. Hi yalnz kalmayacam." "Ya, demek ok tandnz var?" diyorum. Glmsyor. Yaptm ocukluu hemen kavryorum. "Kendimi artk yalnz hissetmiyorum demek istedim. Tabi, her hangi bir kimseyle

birlikte bulunmam zorunlu deil." "Ama parti rgtnde..." diyorum. "Evet, orada herkesi tanrm. Ne var ki, ounun adlarn bilirim yalnz." Kurnaz bir tavrla ekliyor: "nsan, dostlarn byle dar bir anlaya dayanarak semek zorunda mdr? Benim dostlarm, btn insanlardr. Sabahleyin iime gittiim zaman, nmde, arkamda insanlar gryorum; onlar da ilerine gidiyorlar. Cesaret etsem glmserim onlara. Sosyalist olduumu, bu insanlar hayatma ama edindiimi, ama onlarn bunu bilmediklerini dnrm. Bu benim iin bir kutsal elencedir efendim." Baklaryla bir eyler soruyor bana, bam sallayarak sylediklerini doru bulduumu belirtiyorum; ama hayal krklna uradn anlyorum, daha fazla cokunluk gstermemi isterdi. Elimden ne gelir? Sylediklerinde yeni
BULANTI

ve deiik bir ey bulamadmsa bu benim kabahatim mi? Konutuu srada, daha nce tanm olduum Hma-nistler'in hepsi gzmn nnden bir bir getiyse bu da benim kabahatim mi? O kadar ok Hmanist tandm ki! Radikal Hmanistler zellikle memurlarn dostudur. 'Solcu' Hmanist diye adlandrlan da, her eyden fazla insansal deerlerin korunmasn dert edinmitir; hibir partiden deildir, nk insansal olana hyanet etmek istemez; ama yine de kk insanlara yaknlk duyar. O gzelim klasik kltrn alak gnlllerin emrine verir. Hmanist, genel olarak, karsn kaybetmi, gzleri yal bir kimsedir. Yl dnmlerinde alar durur. Kedileri, kpekleri ve btn gelimi memeli hayvanlar da sever. Komnist yazar, insanlar ikinci be yllk plandan sonra sevmektedir; sevdii iin cezalandrmaktan kanmaz. Btn gl kiiler gibi gsterisizdir ve duygularn saklamasn bilir. Ama bir bak ya da sesine verdii bir anlamla, adaletle dolu ac szlerinin ardnda bulunan duygular, insan kardeleri iin duyduu o buruk ve tatl duygular hissettirir. Ortaya en ok km olan en gen Hmanist, yani Katolik Hmanist, insanlardan aknlk ve hayranlkla bahseder. 'Bir Londra'l liman iisinin ya da ayakkab fabrikasnda alan kzn, bu kk insanlarn hayat ne gzel bir, bin bir gece masaldr', der. O, meleklerin Hmanizmini semitir; onlar din ve ahlak bakmndan ycelsin diye, gzel ve kasvetli uzun romanlar yazar. Bu romanlar sk sk Femina dl'n kazanrlar. Szn ettiklerimiz en nemli rollerdir. Bunlarn yannda bir yn Hmanist daha var. nsan kardelerine bir aabey gibi eilen ve sorumluluklarn bilen Hmanist filozof. nsanlar olduklar gibi seven Hmanist; olmalar
128 129

BULANTI

gerektii gibi seven Hmanist; insanlar, isteklerini gz nnde tutarak kurtarmak isteyen ve tutmayarak kurtarmaya alan Hmanistler; yeni mitoslar yaratmak isteyen Hmanist ve eskileriyle yetinen Hmanist; insann lmn ve insann hayatn seven Hmanistler. Her zaman gldrc szler syleyen nee dolu Hmanist; lm trenlerinde ve bekleyilerinde rastlanan arbal Hmanist. Hepsi birbirinden

nefret eder bunlarn, ama birer insan olarak deil, birer birey olarak. Ne var ki Autodidacte bilmiyor bunu. Btn bu Hmanistler'i, torbaya konmu kediler gibi iinde tayor, onlar birbirlerini paralyorlar, ama Autodidacte bunu fark etmiyor. Daha imdidu; gvenini kaybetmi gibi bakyor bana. "Benim gibi hissetmiyor musunuz acaba?" "Hey Tanrm!.." Tedirginliini, bana kzar gibi olduunu grnce, onu hayal krklna uratm olduum iin bir an zlyorum. Ama canayaknlkfa yeniden sze balyor: "Biliyorum efendim, sizin aratrmalarnz, kitaplarnz var. Ayn davaya kendi ynnzden hizmet ediyorsunuz." Kitaplarm, aratrmalarm, sersem herif! Daha byk bir am deviremezdi. "Bunun iin yazmyorum ben." Autodidacte'm yzndeki anlam birden deiti; dman kokusu ald sanki, bu halini hi grmemitim. Birbirimizden uzaklatk. arm gibi grnmeye alarak: "Peki... Niin yazyorsunuz acaba, sorabilir miyim?" dile sordu.
130

"Dorusu... Ben de bilmiyorum, gelii gzel bir ey bu, yazm olmak iin yazyorum." Beni sktrdm sanarak glmsyor: "Issz bir adada olsanz yazar mydnz? Bakalar tarafndan okunmak iin yazmaz m insan?" Szne sorgu biimi vermesi alkanlktan. Aslnda sormuyor, bir ey ileri sryor. Yapmack ekingenlii ve yumuakl ortadan kayboldu. Onu tanmyorum artk. Sarslmaz bir inatlk beliriyor yznde, bir gven kumkumas haline girmi. aknlm gemeden unlar sylediini duyuyorum: "Birisi, belli bir toplumsal evre, bir arkada topluluu iin yazyorum derse, ona szm yok. yi bir i yapyor demektir. Siz de belki, gelecek kuaklar iin yazyorsunuz... Kendinize ramen, bir bakas iin yazdnzdan eminim." Yant bekliyor. Konumadm grnce, hafife glmsyor: "Belki de insanlardan kaan birisiniz." Bu yanltc uzlama abasnn altndan ne kacan biliyorum. Benden az bir ey istiyor, bir yaftay kabullenmemi istiyor sadece. Ama bir tuzak bu; isteine ba eersem Autodidacte kazanacak, beni snrlam, yeniden kurmu ve am olacak. nk Hmanizm, btn insansal davranlar kendi mal haline getirir ve hepsini birbirine kattrr. Ona dosdoru kar gelirseniz oyununa dm olursunuz; nk Hmanizm, kartlklarna dayanarak yaar. Dikbahlar, dar grller, yasa dinlemezler, ona "enilip dururlar; onlarn btn sertliklerini, btn
131

arlklarn, Hmanizm sindirir ve kpkl beyaz bir lenfa haline sokar. Dnce dmanln, Manikeizimi(*)s mistisizmi, ktmserlii, anarizmi, bencillii

sindirmitir. Bunlar, varolularn ancak Hmanizm iinde hakl karan, tamamlanmam dnceler ve aamalardr. Bu topluluk iinde, insanlardan tiksinen kimse de yerini bulur; btnn uyumunu salayacak bir uyumsuzluktur sadece. Bakalarndan tiksinen, bir insanoludur, yleyse Hma-nist'in de belli bir yere kadar bakalarndan tiksinmesi gerekmektedir. Ama o, tiksinme ve nefretini dozunda kullanan bilimsel bir insan sevmezdir. nsanlardan, onlar daha iyi sevebilmek iin nce nefret etmitir. Ne beni de bunlarla kaynatrsnlar, ne de gzel, kzl kanm bu lenfatik ve clz hayvan semirtsin istemem. Kendime Hmanizm aleyhtar dedirtmek gibi bir budalalk yapmayacam. Hmanist deilim ite bu kadar. Autodidacte, koruyucu, uzak bir bakla szyor beni. Szlerine dikkat etmiyormu gibi: "nsanlar sevmek..." diye mrldanyor. "Kimleri? uradaki insanlar m?" "Onlar da. Herkesi sevmek gerek." Gen ifte dnyor, ite sevilmesi gereken ey. Bir an beyaz sal bay seyrediyor. Sonra bana bakyor. Yznde sessiz bir sorgunun belirdiini gryorum. Bamla, hayr der gibi bir hareket yapyorum. Bana acr gibi bir hali var. Sknt iinde:
(*)Manikeizm: ranl Mani'nin, Yahudilik dndaki btn dinlen birletirerek kurduu ve iyilikle ktlk ilkesine dayandrd yeni bir din. BULANT

"Onlar siz de sevmiyorsunuz," dedim. "yle mi efendim? Baka trl dndm sylememe izin verir misiniz?" Tepeden trnaa sayg kesildi. Ama gzlerinde adamakll elenen birinin alayc bak var. Nefret ediyor benden. Bu manyaa yaknlk duyup acsaydm, byk bir hata ilemi olurum. Bu kez ben sorguya ekiyorum onu: "u arkanzda iki gen var ya, onlar seviyor musunuz?" Delikanlyla gen kadna yeniden bakp dnyor. "Onlar tanmadm syletmek istiyorsunuz bana," diyor kukulu bir tavrla. "Evet efendim, onlar tanmadm saklayacak deilim... nk sevgi gerek bir tany deildir," diye ekliyor ukalaca glerek. "Peki, sevdiiniz nedir?" "Gen olduklarn gryorum, onlarda sevdiim, genliktir. Baka eyler de var tabi." Szn kesip dinliyor. "Sylediklerini anlyor musunuz?" diyor. Hem de nasl. evresindeki yaknlktan yreklenen delikanl, kendi takmnn geen yl Le Havre Kulpler'inden birine kar kazand futbol man yksek sesle anlatyor. "Bir yk anlatyor," diyorum. "Ya! yice anlayamyorum. Ama sesleri duyuyorum. Biri tatl, teki kaln; srayla iitiyorum onlan. yle...yle yaknlk dolu bir ey ki bu." "Ama ne yazk ki, ben konutuklarn da anlyorum."

132 133

"Yani?" "Ne olacak, bir komedi oynuyorlar." "yle mi?" dedi alayc bir ekilde. "Genlik komedi-sidir belki de. zin verirseniz bunun yararl bir ey olduunu syleyeceim. Onlarn yana dnebilmek iin komedi oynamak yeter mi acaba?" Alayn duymazlktan gelerek, szme devam ediyorum: "Srtnz onlara dnk olduu iin sylediklerini anlayamyorsunuz. Kadn salarnn rengini syleyebilir misiniz, peki?" aryor: "Dorusu... Koyu!" "Grdnz m?" "Neyi?" "Orada oturan iki insan sevmediinizi grdnz m imdi? Sokakta grseniz tanmazdnz onlar. nk onlar, sizin iin birer simge sadece. u anda duygulannzn konusu onlar deil. Siz insann genlii, erkein ve kadnn ak, insan sesi zerinde duygulanyordunuz." "Peki bunlarn asl yok mu?" "Hayr, bunlarn hibiri yok. Ne genlik, ne olgunluk, ne ihtiyarlk, ne de lm." Autodidacte'n ayva gibi kaskat ve san yz, sitem edercesine kasld. Aldrmadan devam ediyorum: "Ardnzda oturan ve Vichy suyu ien ihtiyar adam gibi. Onda sevdiiniz eyin olgun adam olduunu sanyorum-kne doru cesaretle ilerleyen ve kendini kapp koy-

BLUM I

vermek istemedii iin zentiyle giyinen olgun adam, deil mi?" "Ta kendisi," diyor cesaretle. "Bu adamn, nasl bir insan olduunu fark etmiyor musunuz?" Glyor, aklm kardm dnyor, beyaz salarla erevelenmi gzel yze yle bir gz atyor. "Sizin sylediiniz anlam tadn kabul edelim, ama nasl oluyor da bu insan hakknda yzne bakarak yargya varyorsunuz? Dinlenme halinde bir yz hibir ey aklamaz beyefendi." Burnunun ucundakini grmeyen Hmanistler! Bu yz yle aklayc bir yz ki. Ama Hmanistler'in yumuak ve soyut ruhu, bir yzdeki anlamn etkisinde kalmaz hi. Autodidacte: "Nasl olurda bir insan hakknda yargya varabilirsiniz? Onun u ya da bu olduunu nasl syleyebilirsiniz? Bir insann niteliklerini kim tketebilir? Kim, bir insann

glerinin, olanaklarnn hepsini tanyabilir?" dedi. Bir insan tketmek! Autodidacte'n farknda olmadan bu sz dn ald Katolik Hmanizmini giderayak selamlyorum. "Btn insanlarn, evet btn insanlarn hayranla deer olduklarn biliyorum. Siz de hayranla deersiniz, ben de. Tanr'nn yaratklar olmamz bakmndan tabi," dedim. Anlamadan bakyor bana, sonra ince bir gl beliriyor yznde: "aka ettiinizden eminim. Ama btn insanlarn
134 135

hayranlmza hak kazandklar dorudur. nsan olmak g efendim, ok g!" Btn insanlar Tanr'da sevmek dncesinden farknda olmadan ayrld, ban sallyor, acayip bir benzeim olayyla u zavall Guehenno'yu andryor imdi. "zr dilerim," diyorum. "Ben bir insan olduumdan pek emin deilim yleyse. nk insan olmay hibir zaman g bulmamm ve kendini koyuvermek yeter diye dnmmdr." "ok alak gnllsnz efendim. inde bulunduumuz hale, yani insansal hale dayanmanz iin, bakalar gibi sizin de snrsz bir cesarete ihtiyacnz var. Biraz sonra belki lebilirsiniz, bunu biliyorsunuz, ama yine de glebiliyorsunuz. Nasl, hayran olunacak bir davran deil mi bu? En nemsiz davrannzda bile," diyor sertlikle. "Snrsz bir kahramanlk var." Garson kz: "Souk olarak ne istersiniz?" diye sordu. Autodidacte bembeyaz kesildi, tams gzleri yan kapal. Yiyecek bir ey semeye beni davet eder gibi hafif bir el hareketi yapyor. Snrsz bir kahramanlk gstererek: "Peynir," dedim. "Siz ne istersiniz?" Autodidacte irkiliyor. "Ne? Evet, ey... Ben bir ey istemiyorum. Yemeimi bitirdim." "Louise!" ki iman adam hesaplarn deyip gidiyorlar. Birisi
BULANTI

topallyor. Patron kapya kadar gtrd onlar. nemli mteriler bunlar, itikleri bir ie arap buz kovasnda gelmiti. Autodidacte' biraz pimanlk duyarak seyrediyorum. Bir baka insana, insanlar iin duyduu sevgiyi aklayabilecei bu yemei hayal ederek sevinmiti. Konumak frsatn o kadar az buluyor ki! Oysa ben bu zevkini berbat ettim. Aslnda o da benim kadar yalnz, kimsenin kendisiyle ilgilendii yok. Ama yalnzlnn farknda deil o.

Evet yle. Ne var ki, onun gzlerini aacak olan ben deilim. im iimi yiyor, fkeden ldryorum, ama Autodidacte'a deil, u zavall beyni zehirleyenlerin hepsine; Virgan'a ve benzerlerine fkeleniyorum. Onlar karma alabilseydim ok eyler sylerdim. Autodidacte, M. Achille gibi birisi, yani o da bizden, ama bilmeden ve iyi niyetle hyanet ediyor. Autodidacte'm bir kahkahas, iine daldm kara dncelerden uyandryor beni. "zr dilerim... nsanlara kar beslediim sevginin derinliini, beni onlara iten atllarn gcn dndkten sonra, burada, kar karya geerek tarttmz dnnce tutamyorum kendimi... Glmek geliyor iimden." Susuyorum, zorla glmsyorum. Garson kz, zerinde tebeir rengi bir Camambert peyniri bulunan taba nme koyuyor. Salona yle bir gz atyorum ve iimi korkun bir tiksinti kaplyor. Ne iim var burada? Ne diye kalkp Hmanizm zerinde konutum? Bu insanlar niin burada? Neden yemek yiyorlar? Onlarn, varolduklarn bilmedikleri besbelli. kmak, her hangi bir yere gitmek istiyorum. Gerekten kendi yerimi bulacam, iine yerle136 137

eceim bir yere... Ama benim yerim diye bir ey yok; ben fazlalm. Autodidacte yumuad. Daha fazla kar koyacamdan korkmutu. Sylediklerimin hepsine bir izgi ekmek istiyor. Sr veriyormu gibi bir halle eiliyor: "Aslnda siz de onlar seviyorsunuz efendim, benim gibi siz de seviyorsunuz, ayrlmz yalnz szcklerde." Konuamyorum, bam eiyorum. Autodidacte'in yz neredeyse yanama deecek. Ukalaca glmsyor. Karabasanlarda olduu gibi ta burnumun dibinde. Yutmaya karar veremediim bir lokmay glkle ineyip duruyorum. nsanlar... nsanlar sevmek gerek. nsanlar hayranlk duyulacak yaratklardr. imi bir Bulant kaplyor. Esasl bir kriz tepeden trnaa sarsyor beni. Bir saatten beri geldiini gryordum. Ama bunu sylemek istemiyordum kendime. Azmdaki u peynir tad... Autodidacte ene alp duruyor, sesi tatl bir vzlt gibi geliyor. Ama neden sz ettiini hi mi hi anlamyorum. Bam sallayp duruyorum. nsan kr eden bu aklk, Bulant deil de ne? Az m kafa patlattm, yaz yazdm? Ama biliyorum, varm imdi. Dnya var, ben bu dnyann var olduunu biliyorum. Hepsi bu, ama beni ilgilendirmez. Her eye bu denli ilgisiz kalmam acayip, korkutuyor bu beni. Suyun stnde ta sektirmek istediim gnden beri byle oldu bu. Bu olaydan sonra baka Bulantlar geldi. Rendez vous Cheminots'da geldi, bir gece pencereden baktm srada, sonra bir pazar gn parkta bir tane daha, sonra da bakalar. Ama hibiri bu gnk kadar esasl olmamt.
BULANTI

"... eski Roma'nn deil mi efendim?" Autodidacte sanrm bir ey soruyor. Ona dnp glmsyorum. Ne oldu? Nesi var? Sandalyenin stnde niin dertop oldu?

Demek, bakalarn korkutuyorum artk. Sonunda bu olacakt zaten. Ama nemli deil. Korkmakta pek haksz deiller. Aklma esen her eyi yapabileceimi hissediyorum. Szgelimi u peynir ban Autodidacte'in gzne sokabilirim. Ondan sonra, buradakiler beni ayaklarnn altna alp, tekmeyle dilerimi krabilirler. Ama beni alkoyan bu deil. u peynirin tad yerine azmda kan tadn duysam da fark etmez benim iin. Bir harekette bulunsam, gereksiz bir olayn ortaya kmasna neden olacam; ite o durduruyor beni. Autodidacte'in haykr da, yanandan akacak kan da, uradakilerin yerlerinden frlay da fazlalk olacak. Byle fazladan varolup giden bir yn ey var. Hepsi bana bakyor, genliin iki temsilcisi, o tatl konumalarn yanda braktlar. Ayaa kalkyorum, evremde her ey dnyor. Autodidacte, aklmdan kolay karmayacam o iri gzleriyle bakyor bana. "Gidiyor musunuz yoksa?" diye mrldanyor. "Biraz yorgunum. Davetiniz iin ok teekkr ederim. Hoa kaln." Ayrlrken ba sol elimde tutmu olduumu fark ediyorum. Tabamn zerine atyorum; tabak tnlamaya balyor. Kimse t karmyor, salonu geiyorum. Yemeklerini brakmlar, bana bakyorlar, itahlar kesildi. Yine de belleklerine iyice kazsnlar diye kmadan nce geriye dnp yzm gsteriyorum onlara.
138 139 BULANTI

'Hoa kaln baylar, bayanlar. Yant vermiyorlar. kyorum. Yanaklarna renk gelir imdi, hemen ene almaya balarlar. Nereye gideceimi bilmiyorum. Kartondan yaplm ann yannda dikilip duruyorum. Camn te tarafndan bana baktklarn grmek iin dnmem gerekmiyor. aknlk ve tiksintiyle gzlerler imdi beni; kendileri gibi bir kimse, bir insan olduumu dnyorlard, ama onlar yanttm ben. nsanca grnm kaybettim artk. Sokan dier yanna geiyorum. teki kaldrmda plaj ve soyunma kabinleri yan sra uzuyor. Deniz kysnda dolaan, ileri bahar dolu, iirsel yzlerini denize eviren bir yn insan var. Gneten tr bu, sanki bayram yapyorlar. Geen ilkbaharhklarn giyinmi kadnlar grlyor, kei derisinden yaplm eldivenler gibi bembeyaz ve upuzun geip gidiyorlar. Liseye ya da ticaret okuluna giden yetikin delikanllar ve madalyalarn takm ihtiyarlar da var. Tanmyorlar birbirlerini, ama hava bunca gzel, kendileri de erkek olduklar iin gizli bir anlamayla bakyorlar. Savan kt gn erkekler tanmasalar da kucaklarlar, her bahar gelince de glrler. Bir papaz, dua kitabn okuyarak ar ar ilerliyor. Ara sra ban kaldrp denize beenerek bakyor. Deniz de bir dua kitabdr. Tanr'dan sz eder. Hafif renkler, hafif kokular, ilkbahar ruhlar. 'Hava gzel, deniz yemyeil. Bu kuru souu nemli havalara tercih ederim.' Hepsi air bunlarn. lerinden birini eteinden yakalayp, 'Bana yardm edin!' desem, 'Bu yenge

de nereden kt?' der ve paltosunu elimde brakarak kaar. Srtm dnyorum onlara. ki elimle parmakla dayanyorum. Gerek deniz souk ve karadr, iinde hayvanlar kaynar, insanlar aldatmak iin yaplm u incecik yeil zarn altnda srnerek ilerler. evremdeki u hava perileri, kendilerini bu aldana brakmlar, yalnz ince zar gryorlar; Tann'nm varln bu ince zar kantlyor. Ben altn gryorum. Cilalar eriyor, kadifemsi ufak deriler. Tramvaya atladm, ama bouna. nk hibir yere gitmek istemiyorum. Camlarn ardndan, mavimsi, kat ve gevrek nesneler, sert ve kesikli hareketlerle geip gidiyor. nsanlar, duvarlar, alm pencerelerinden bir ev kara yreini sunuyor bana. Camlar kara renkli her eyi maviletiriyor. Duraksa-yarak, rpererek ilerleyen ve birden duran u sar tulal koca yapy da maviletiriyor. Elimi sedirin zerine dayyorum, ama ekmiyorum hemen; sedir varolan bir ey. zerine oturulmak amacyla yapmlar bunu. Deri, yay, kuma alp oturulacak bir yer yapmak dncesiyle almaya koyulmular. almalarn bitirdikleri zaman, ortaya kan ey bu olmu. Onu buraya vagonun iine koymulard. Vagon u anda, titreyen camlanyla sarslarak ilerliyor ve iinde u krmz nesneyi tayor. By yapar gibi. 'Bu bir tahta sedirdir,' diye mrldanyorum. Ama szckler dudaklarmda kalyor, gidip nesneye yapmak istemiyorlar. Nesne, krmz tyl derisi, havaya dikilmi, kaskat, krmz renkli binlerce kk l bacayla; ne ise yle kalyor. Ters dnm, kanl ve imi haliyle vagonun iinde, u gri gkyznde salnp duran bu karn, bir sedir deil. Szgelimi bu, tam bir rman gri renkli sularnda, kam imi ve suyun akntsna kaplm l bir eek de olabilir.
140

141

BULANTI

Tahta sedirin oturulacak yerinin altnda, tahta ksmda kk bir glge izgisi var. Sedir boyunca esrarl ve eytanca uzayan bir ince kara izgi, bir gl sanki. Bunun bir gl olmadn biliyorum, ama yine de var bu; beyazms camlarn ve korkun grltlerin altnda uzuyor; camlarda beliren, duran ve sonra yeniden uzaklaan mavi imgelerin altnda ayak direyip duruyor. Bir gln belirsiz hatras ya da yalnz birinci hecesi hatrlanan, kendisini bir yana brakp baka eyler dnmemizin daha iyi olacan sezdiimiz yan unutulmu bir szck gibi ayak diriyor. Baka eyle ilgileneyim; szgelimi karmda sedirin zerinde yar yatm durumdaki adamla ilgileneyim. Pii-rilmemi topraktan mavi gzl kafa. Sa yan km, sa kolu gvdesine yapm, vcudunun bu yan zar zor yayor. Glkle, cimrilikle, sanki inme inmi gibi. Ama btn sol yanda, ufak, asalak bir varolu var, bir yara. Kol titremeye balad; ykseldi, ucunda el kaskatyd. Sonra el de tit-remeye balad. Kafann hizasna gelince, bir parmak uza-np trnayla sa dibini kamaya balad. Tat duyuu dile getiren bir anlam, azn sa kesinde belirdi. Sol kesi eskisi gibi lgn. Camlar titriyor, kol titriyor. Bileti yolumu keserek: "Dura bekleyin."

Onu itip atlyorum tramvaydan. Dayanamyordum. Nesnelerin bana bu kadar yakn olmalarna dayanamyordum. Bir kapy itiyor, ieri giriyorum. Tm varolular bir atlta doruklara konuyorlar. Kendime geldim imdi, nerede olduumu biliyorum. Parktaym. Koca koca gvdeler, gkyzne uzanan kara ve boumlu eller arasnda bir srann zerine brakyorum kendimi. Bir aa, ayaklanmn altnda, topra biri kara trnakla kayor. Kendimi brakmak, unutmak, uyumak istiyorum. Ama yapamyorum bunu; bouluyorum. Varolu her tarafmdan; gzlerimden, burnumdan, azmdan ieri dalyor. Ve birden, perde yrtlyor. Anladm. Grdm.
142 143

BULANTI

AKAM SAAT BE

R
ahat olduumu syleyemem. Ama amacma ulatm, renmek istediimi biliyorum artk. Ocak ayndan beri bamdan geenlerin tmn anladm. Bulant yakam brakmad. O kadar kolay da brakacan sanmyorum. Ama onu, bir dert gibi hissetmiyorum artk. Bu geici bir huysuzluk ya da bir hastalk deil; kendi z varlm, benim. Biraz nce parktaydm. Bam ne eik, iki bklm oturmutum. ime korku salan, bu kapkara, boumlu ve yaban kitlenin karsnda yapayanzdm. Sonra birden o kavraya vardm. Bu soluumu kesti. u son gnlerden nce varo-lumann ne demek olduunu hi sezmemitim. Ben de, deniz kysnda baharlk elbiseleriyle dolaanlar gibiydim. Ben de onlar gibi, 'Deniz yeildir, yksekteki u beyaz nokta bir martdr,' diyordum, ama bunun var olduunu martnn bir 'varolan mart' olduunu sezmiyordum; nk genel olarak varolu kendini saklar. Kafamn ii bombotu ya da bir szck vard yalnz; yani 'varlk' szc. Nesnelere baktm zaman bile, onlarn varolu-tuklarn dnmekten ok uzaktm; bana sanki bir dekor gibi grnyorlard. Onlar elime alyor, ara olarak kullanyordum. Direnlerini nceden kestiriyordum. Ama btn bunlar yzeyde kalyordu. 'Varolu nedir?' diye sorulsayd, zlerini deiime

uratmadan, nesnelere dtan eklenen bo bir biimdir derdim. Sonra birden ortaya km, belirivermiti ite; apakt, varolu kendini aa vurmutu. Zarar dokunmayan soyut bir kategori havasn kaybetmiti; nesnelerin hamuruydu o, u kk varolutan yorulmutu. Daha dorusu, kk, bahenin kaplar, sra, yer yer kavrulmu imenler ortadan silinmiti; nesnelerin eitlilii ve bireysellii bir d grn, bir ciladan baka ey deildi. Bu ciladan erimi, karmakark, devasa ve yumuack kitleler kalmt geriye. plak, hem de mstehcen ve rktc biimdeki kitleler. Ufack bir hareket yapmaktan bile alkoyuyordum kendimi. Ama aalarn ardndaki, mzik alnan yerin mavi stunlarn ve fener direini, mee kmelerinin iinde Velleda'y grmek iin kmldamam gerekmiyordu. Btn nesneler... Nasl sylesem... Beni tedirgin ediyorlard; daha hafife, daha kuru ve soyut biimde, daha derli toplu varolmalarn isterdim. Oysa varolu bir bklmedin A-alar, koyu mavi stunlar, bir fskiyenin mutlu mrltlar, canl kokular, souk havada alkalanan scak sis paralar, bir sra zerinde sindirim yapan kzl sal bir adam; btn bu geveklikler birlikte ele alnnca, gln bir durum ortaya kyordu. Gln... Hayr, oraya kadar varmyordu bile; varolan hibir ey gln olamaz; bu durum, kimi belli durumlar ok uzaktan yarm yamalak andryordu. Bir yn tedirgin, kendinden sklm varolandan baka bir ey deildik. Burada bulunmamz iin tek bir neden yoktu, hibirimiz byle bir neden ileri sremezdi. Utan iinde bulunan ve belirsiz bir tedirginlik duyan her varolan, tekilerin karsnda kendini fazlalk olarak hissediyordu. Faz144 145

lalk. Bu aalar, bu kaplar, bu akl talan arasnda kurabildiim tek bant ite buydu. Ve ben, ben de fazlalktm. yi ki hissetmiyordum bunu, daha ok anlyordum. Ama iim rahat deildi, hissetmekten korkuyordum. u gereksiz varolulardan hi olmazsa birini ortadan kaldrmak iin, canma kymay dnr gibi oluyordum. Ama lmm bile fazlalk olacakt. Cesedim de; u gle bahenin dibinde, nar aalannn arasnda, u akl talannn zerinde, kanm da fazlalk olacak; en sonunda, temizlenmi, kabuu kanlm, diler gibi temiz, ak pak kemiklerimde fazlalk olarak kalacakt. Her zaman iin fazlalktm ben. imdi de kalemin ucunda samalk sz beliriyor; az nce parkta onu bulamamtm. Ama zaten onu aramyordum. Ona gereksinim yoktu. Nesneler zerinde, nesneler ile szsz olarak dnyordum. Samalk kafamn iinde bir dnce deil, bir ses esintisi de deil. Ayaklarmn dibindeki u uzun l ylan, u tahta ylan. Ylan, pene, kk ya da akraba trnaklan ve hibir eyi aka sylemeksizin varoluun anahtarn, Bulant'mm, kendi yaantmn anahtarn bulduumu anlyordum. Nitekim, btn sonradan anladklanm da gelip bu temel samala dayanyor. Samalk; bir sz daha; szlere kar debeleniyorum. Orada ise dokunuyorum buna. Fakat burada bu samaln saltk niteliini belirtmek isterim. nsanlann renkli kk dnyasndaki bir davran, bir olay bir dereceye kadar samadr. Yani ona elik eden hallere, koullara gre. rnein bir delinin gevezelikleri, onun iinde bulunduu hale ve koullara gre samadr, ama onun iinde bulunduu taknlk haline gre, bu sama deildir. Fakat, az nce bensaltlk'n ya da sama'nm deneyini yaptm. u kkn

BULANTI

kyaslannca sama grnecei hibir ey yoktu ortada. Ah! Szlerle nasl belirteceim bunlan? akllara, san ot tutamlanna, kuru amura, aaca ge, yeil bahe kanepelerine gre sama. Sama, indirgenmesi olanaksz; hibir ey hatta doann derin ve gizli bir taknl bile aklayamaz onu. Her eyi biliyordum kukusuz, ne tohumun filizlendiini, ne aacn boy attn grmtm. Fakat u ptrl iri penenin karsnda ne bilmezliin nemi vard, ne de bilmenin. Aklamalann ve nedenlerin dnyas varoluun dnyas deildir. Bir daire sama deildir, doru parasnn, ulanndan birinin evresinde dnmesiyle anlatlabilir pekala. Fakat bir daire var deildir. Bu kk ise, tersine onu aklayamayacam lde vard. Boumlu kmltsz, isimsiz haliyle beni bylyor, gzlerimi daldmyor, beni srekli kendi z varoluuna getiriyordu. 'Bir kk bu' diye, kendi kendime srekli tekrarlyordum. Ama bouna bu onu etkilemiyordu. Onun kk olarak, emici tulumba olarak yapt grevden buna bu sert ve sk fok derisine, bu yal, nasrl, dik bal haline geilmeyeceini aka gryordum. Grev hibir eyi aklamyordu. Bir kkn ne olduunu tamamen anlamaya olanak veriyordu, ama kkn kendisini anlamaya, hayr. Rengiyle, biimiyle donmu haliyle bu kk... Her trl aklamann stndeydi. Niteliklerin her biri ondan biraz kayor, ondan darya akyor, yan katlayor ve hemen hemen bir nesne oluyordu. Bu niteliklerin her biri kkn iinde fazlasyla ve imdi ktln tm kendinden biraz danya yuvarlamyor-mu, kendini yadsyormu ve bir eit acayip anlk iinde yok olup gidiyormu izlenimini veriyordu bana. Topuumu bu kara pencereye srttm. Biraz olsun
146 147 BULANTI

kabuunu soymak istiyordum. Laf olsun diye, meydan okumak iin, bu tabaklanm deri zerinde bir sy-nm sama pembelii belirsin diye. Dnyann samal ile oynamak iin. Fakat ayam ektiimde kabuun hl kapkara olduunu grdm. Kara m? Szcn snverdiini, olaanst bir abuklukla anlamnn akp gittiini duydum birdenbire. Kara m? Kara deildi kk. Bu tahta parasnn stndeki kara deildi. Bu... Baka bir eydi bu. Daire gibi kara da varolmuyordu. Kke bakyordum. Karadan te bir ey miydi ya da aa yukar kara bir ey miydi? Bilgiler evrenine girmi gibi bir izlenim uyandr iin aratrmaktan vazgetim. Evet ayn tedirginlik yznden daha nce de adlandrlmayan nesneleri inceden inceye yoklayp durmu, daha nce de bou bouna onlar hakknda bir eyler dnebilme yollarn aratrm, onlarn souk ve hareketsiz, niteliklerini kap parmaklarmn arasnda kaydn grmtm. rnein geen akam Rendez vous des Cheminots'da Adolpe'un pantolon asklar. Asklar mor deildi. Gmlein stndeki tanm imkansz o iki leke yeniden gzlerimin nne geldi. Ya akl ta, btn bu ileri bama getiren o nl akl ta. Deildi o da... Ne deildi, ne olmak istemiyordu iyice hatrlamyordum. Ama onun pasif direniini unutmamtm. Ya Autodidacte'in eli... Bir gn kitaplkta elini tutmu

skmtm, ne varki sktm ey tmyle bir el deilmi gibi bir izlenim uyandrmt bende. Kocaman ak bir kurt gelmiti hemen aklma, oysa kurt da deildi. Ya Mably Kafe'sindeki bira bardann o garip saydaml, sesler kokular, tatlar byleydi ite. Korkuyla yuvalarndan frlam tavanlar gibi burnunuzun dibinden hzla getiklerinde pek dikkat etmemisiniz, onlarn ok sade gven verici olduklarn sanabilir, dnyada gerek mavinin, gerek bir krmznn, gerek bir badem ya da meneke kokusunu varlna inanabilirdiniz. Ama bir an iin onlar durdurabilseydiniz. Bu rahatlk ve gven duygusunun yerini derin bir tedirginlik alrd. Renkler, tatlar, kokular asla gerek deillerdi, asla btnyle ve yalnzca kendileri deillerdi. En yakn en ayrmaz nitelik bile, kendi iinde, kendi znde, kendine oranla bir fazla-lk tayordu. Orda, ayann altndaki o karann karaya benzer bir hali yoktu. Daha ok, karay asla grmemi, onu durdurmasn bilmeyen, anlam belirsiz bir varl renklerin tesinde dnecek bir kimsenin karay, d gcyle bulmak iin harcad akn bir abay andn-yordu. Bir renge benziyordu o, ama te yandan, bir re, ezie ya da bilmem bir salgya, ya da baka bir eye, rnein bir kokuyada benziyordu ve eriyordu bu slak bir toprak kokusunda, slak ve lk bir odun kokusunda, o sihirli aacn stnde bir cila gibi yaylm kara bir kokuda, temizlenmi, ekerli bir lif tadnda eriyordu. Benimkisi yalnzca o karay grmek deildi. Gr soyut bir dncesidir. Oradaki kara, o ekilsiz cansz varlk uzaktan uzaa, grme, koklama va tatma duygularn ayordu. Ama bu bolluk kargaaya dnyor ve sonunda, fazlalk olduundan, hi olup kyordu. Olaanst bir and bu. Hareketsiz, donmu, korkun bir kendinden gemeye kaplm halde uradaydm. Ama bu kendinden geiin tam iinde, yepyeni bir ey beliriyor-du. Bulanty anlyor, onu elime geiriyordum. Aslnda,
149 148

bulularm sz haline getirtiliyordum. Ama u anda, onlar szck haline getirmenin kolay olacan sanyorum. Btn bunlarn z olumsallktr. Yani, varolu zorunluluk deildir demek istiyorum. Varolmak, burada olmaktr sadece. Varolanlar ortaya karlar, onlara rastlanabilir, ama hibir zaman kartamayz onlar. Bunu anlam kimselerin olduunu sanyorum. Ama onlar, kendi kendinin nedeni olan zorunlu bir varl k uydurarak bu olumsall amaya almlard. Oysa, hibir zorunlu varlk varoluu aklayamaz. nk olumsallk bir sahte grn, ortadan kaldrlabilecek bir d grn deildir; mutlak olann kendisidir, bu yzden yetkin bir temelsizliktir. u bahe, u kent, ben kendim, her ey temelsiz ve nedensizdir. Bunun farkna vardnz zaman yreiniz bulanr. Zaman durmutu. Ayamn dibinde kara bir birikinti; bu andan sonra her hangi bir eyin gelmesi dnlemezdi. Bu korkun hazdan kurtarmak istiyordum kendimi, ama bunun elden gelebileceini bile dnemiyordum. indeydim onun; kara kk gemiyordu, insann boaznda kalan iri bir lokma gibi gzlerimde tkanmt. Onu ne yutabiliyor ne de atabiliyordum. Gzlerimi kaldrmak iin nice abalar harcamtm?

Acaba gzlerimi kaldrm mydm? Daha ok, bam arkaya devrilmi, gzlerim yukar evrik bir halde yeniden ortaya kabilmek iin, bir nceki an kendimi ortadan kaldrmam mydm? Gerekten de, bir andan tekine nasl getiimin farknda deildim. Ama birden, kkn varoluunu dnemez hale gelmitim. Ortadan kaybolmutu; hl urada, srann altnda, sa ayamla ona deiyorum, diye tekrarlayp durmam bir ie yaramyordu. Varolu uzaktan uzaa dnlebilecek bir ey deildir. Sizi birden kaplamas, zerinizde durakBULANTI

amas, kprdamaz koca bir hayvan gibi yreinizin stne kmesi gerekir... Ya da hibir ey yoktur artk. Evet hibir ey yoktu artk, gzlerim bombotu. Kurtuluum iimi sevinle dolduruyordu. Sonra, birden gzlerimin nnde hafif ve belirsiz hareketlerle kprdamaya koyuldu. Rzgr aacn tepesini sallyordu. Bir eyin kprdann grmek hi de fena olmuyordu. Bir ift gz durmadan zerime dikilen btn u hareketsiz varolulardan kurtaryordu beni. Dallarn sallanna bakp kendi kendime yle diyordum: 'Hareket dediimiz ey de yok; hareket, geilerden, iki varolu arasndaki araclardan, gsz anlardan baka bir ey deil.' Onlann hilikten kp yava yava olgunlamalarn, gelimelerini grmeye hazrlanyordum. Varolular, dou annda yakalayacaktm sonunda. Btn umutlarmn ortadan kalkmas iin saniye yetti bile. Krler gibi evrelerini yoklayan u duraksamal dallarn zerinde, varolua geii kavrayamyordum bir trl. Bu gei dncesi de bir insan icadyd. Apak bir dnce. Bu ufak kprdamalarn hepsi bir yana gidiyor; kendileri iin var oluyordu. Dallardan ve yapraklardan tap duruyorlar, bu kuru ellerin evresinde drt dnyor, onlar kk tayfunlarla eviriyorlard. Bir hareketin, bir aatan farkl olduu apakt tabi. Ama o yine de bir mutlak olamad. Bir nesne. Gzlerim, doluluktan baka bir eye rastlamyordu. Dallarn ucunda varolu kaynyordu; durmadan yenilenen, ama hibir zaman domayan varolu. Varolan rzgr gelip aacn zerine koca bir sinek gibi konuyordu ve aa rperiyordu. Ama rperi ortaya kan bir nitelik; bir gizli gten varln kendisine gei deildi; bir
150 151

nesneydi, bir nesne rperi aacn iine akyor, onu ele geiriyor, sarsyor, sonra birden brakarak, kendi zerinde frdolanp dnmek iin ileriye gidiyordu. Her ey dopduluydu, aka varolan bir eydi. Gsz bir an yoktu. Her ey, hatta en fark edilmez irkili bile varolutan yaplmt. Aacn evresinde depreip duran btn bu varolanlar, hibir yerden gelmiyor ve hibir yere girmiyorlard. Birden varoluyorlar ve sonra birden varolutan kesili-yor-lard. Varolu bellekten yoksundur, kaybolmularla ilgili tek bir ans bile yoktur. Her yanda varolu; bitimsiz, fazladan, her yerde ve her zaman varolu; ancak yine varolula snrlanan varolu! Srann zerine braktm kendimi; kk olmayan bu varlklarn baboluu beni sersemletmi ve kreltmiti. Her yerde allar, gelimeler grlyordu; kulaklarm varoluun uultusuyla doluydu. Etim

zonkluyor ve alyor, kendini bu evrensel uultuya brakyordu; iren bir eydi bu. 'Peki birbirlerine bu kadar benzediklerine gre, niin bu kadar varolan var?' diye dnyordum. Birbirinin ei bunca aa neye yarar ki? Bunca boa gitmi ve inatla yeniden balayarak, yine boa gitmi bunca varolan niye? Srt st dm bir hayvann gdk abalarn andran bu urama niye? Bu bolluk, yce bir el aklna benzemiyordu. Tersine, kasvetli, ac eken, kendi kendinden sklan bir bolluktu bu. u aalar, u koca beceriksiz gvdeler... Glmeye baladm, kitaplarda anlatlan, o iekleniler, trtlar ve devasa allar ile dolu gzelim baharlar gelmiti aklma. Gl olma isteinden ve hayat atmasndan sz eden budalalar da grmtk. Bir aaca ya da bir bcee acaba hi bakmamlar myd? Kabuu yer yer kabarm u nar aacn ya da yarsna kadar rm at kestanesini, gkyzne yk152 BULANTI

selen gen ve ac kuvvetler gibi grmemi istiyorlard. Ya u kk? Onu da topra paralayan ve besinini ondan koparan yrtc bir pene gibi grmem gerekecekti. Nesneleri bu biimde grmek olacak i deil. Yumuaklklar, gszlkler derseniz kabul. Aalar salnyordu. Gkyzne doru fkrm m? Bir k daha ok; aa gvdelerinin yorgun organlar gibi buru buru olmasn, dertop olarak kat kat kara ve yumuak bir yn halinde topran zerine kmesini bekliyordum. Varolmak istemiyorlard, ama bundan da kanamyorlard. in esas bu. Bylece usul usul, uyuuk, bir ekilde kendi ilerini srdrp duruyorlard. z su, damarlarda ar ar ykseliyor, kkler topraa ar ar giriyordu. Ama her an, btn bunlar bir yana atp kendilerini ortadan kaldrmak ister gibi grnyorlard. Yorgun ve yal; istemeye istemeye varolmaya devam ediyorlard. nk lmek iin yeterince gl deillerdi, nk lm onlara ancak dardan gelebilirdi. lmlerini, bir i zorunluluk gibi kendilerinde sevinle tayan yalnz melodilerdir. Ama melodi varolu-an bir ey deildir. Varolan her ey, nedensiz ortaya kar, zavalll yznden varoluunu srdrr ve rastgele lr. Kendimi geriye doru verip gzlerimi kapyorum. Ama o anda, imgeler kendilerini toparlayp snyor ve kapal gzlerimi varolula dolduruveriyorlar. Varolu, insann syrlamad bir doluluktur. Acayip imgeler, bir yn eyi dile getiriyorlard. Gerek eyleri deil, onlara benzeyen baka eyleri. Takunyalara, sandalyelere benzeyen tahta nesneler, bitkilere benzeyen baka nesneler. Sonra karmda iki insan yz beliriyor; geen pazar, Vezelise Birahane'sinde, yanmda yemek yiyen kar ve koca bunlar. Krmz kulaklaryla, i153 BULANTI

man, scak, zevk dkn, sama bir grnleri var. Kadnn omuzlarn ve gerdann gryorum. plak varolu. Bu ikisi evet, evet bu ikisi Bouville'de bir yerde varoluup duruyorlar. O yumuak gerdan serin kumalara srnerek kendini okamaya, dantellere gmlmeye ve kadn sutyenin iinde gslerinin varolup durduunu duymaya, 'Benim gzel turunlarm,' diye dnmeye; gizli bir havayla glmsemeye, gdklanan gslerinin yaylna dikkat etmeye devam ediyor ve

birden hay- ._ krdm. Gzlerim yuvalarndan km. Bu koskoca bulunu zerine bir d m kurdum yoksa? Bulunu burada, parkn stnde, aalarn zerine devrilmiti, yumuackt. Her eyi yap yap ediyordu; adal bir reel gibi. Ve ben, btn bu baheyle birlikte onun iindeydim. Korkmutum, ama aslnda fkelenmitim; bunu yle tatsz, yle yersiz buluyordum ki. Bu iren marmelattan nefret ediyordum. O kadar oktu ki! Gkyzne kadar ykseliyor, drt bucaa yaylyordu; jelatin-imsi kaysyla her eyi dolduruyordu. Parkn snrlarndan, evlerden, Bouville'den uzaklara kadar derinletiini gryordum. Ben ne Bouville'de ne de baka bir yerdeydim, alkalanp duruyordum. arm deildim, bunun dnya olduunu iyice biliyordum; kendini birden rlplak gsteren dnya. Bu samasapan koca varln karsnda fkeden baylacaktm. Btn bunlarn nereden ktn, nasl olup da hilik yerine bir dnyann bulunduunu bile soramyordu insan. Bunun anlam yoktu, dnya her yanda bulunuyordu, nde, arkada. Ondan nce hibir ey yoktu. Hibir ey. Onun varolmad bir an yoktu. Beni tedirgin eden buydu ite. u akan kurtuun varolmakl iin hibir neden yoktu kukusuz. Ama varolmam olmas da olanakl deildi. Dnlemez bir eydi bu. Hilii tasarlamak iin, nceden burada, dnyann or-tasnda, gzler falta gibi alm, canl olarak bulunmak gerekiyordu; hilik benim kafamdaki bir dnceydi sadece, bu snrszlk iinde salnp duran bir dnce. Bu hilik varolutan nce gelmemiti, o da tekiler gibi bir varolutu ve biroundan sonra ortaya kmt. 'Ne pislik, ne iren ey!' diye bardm. Bu yapkan pislikten kurtulmak iin sarsal-adm kendimi. Ama iyice yapmt; tonlarca varolu vard evremde, bitip tkenmiyordu, bu koca skntnn dibinde bouluyordum. Sonra birden, ortasnda bir delik alm gibi bahe boalverdi. Dnya, gelindii gibi ortadan kayboldu ya da ben uyandm. Her neyse, onu bir daha grmedim. evremde, iinden kurumu sar dallarn kp dimdik durduu sar bir toprak kalmt yalnz. Ayaa kalktm. Dar ktm. Kapya gelince arkama dndm. O zaman bahe glmsedi bana. Uzun uzun baktm. Aalarn, mee kmelerinin glmseyii bir eyler sylemek istiyordu, varoluun gerek srr buydu. Bir pazar gn nesnelerin zerinde, bir eit elbirlii yapmak ister gibi bir hal olduunu kavramtm. Bu hal acaba bana m yneltilmiti? Anlamaya ulatracak aralardan yoksun olduumu sknt iinde hissetmitim. Elimde byle bir tek ara yoktu. Ama o buradayd, bekliyordu, bir bak andryordu. Burada, at kestanesinin gvdesi zerindeydi... At kestanesinin kendisiydi. Nesneler, yan yolda duraklayan, kendilerini ve dnmek istediklerini unutan, ylece kal-veren, kendilerini aan bir anlamla bir o yana bir bu yana giden dncelerdi sanki. Bu anlam canm skyordu, onu kavryordum, varolula ilgili olarak edinebildiim btn bilgiyi renmitim. Ayrldm, otele dndm.
154 155 BULANTI

GECE YARISI

A
rtk kararm verdim. Kitabm yazmayacama gre Bouville'de kalmam iin bir neden yok. Bundan sonra Paris'te yaayacam. Cuma gn be treniyle yola kacam. Cumartesi Anny'yi greceim, belki birka gn birlikte kalrz. Sonra baz ilerimi halletmek ve bavullarm hazrlamak iin buraya dneceim. En ge 1 Mart'a kadar Paris'te yerlemi olacam. CUMA

R
endez vous des Cheminots'daym. Trenim yirmi dakika sonra kalkyor. Gramafon alyor. imde bir serven duygusu var.

156 157

CUMARTES

A
nny kapy at. zerinde siyah renkli uzun bir elbise var. Her zaman olduu gibi ne elini uzatyor ne de gnaydn diyor. Ben de formaliteleri ortadan kaldrmak iin ask bir suratla ve abucak sa elimi pardsmn iine sakladm. "eri gir ve istediin yere otur, yalnz pencerenin yanndaki koltua oturma," dedi. Anny'nin ta kendisi, evet bu o. Hi deimemi. Kollarn iki yanma brakm, yz ask. Bu ona, ergenlik anda bir kz hali verirdi eskiden. Ama imdi kk bir kza benzemiyor. imanlam, gsleri iyice irilemi. Kapy kapyor, dnceli bir halle kendi kendine: "Yataa m otursam acaba..." dedi. Sonunda, zerine hal rtlm, sandk gibi bir eyin zerine brakt kendini. Yry deimi, yce bir arlk var hareketlerinde, yine de bir incelik gze arpyor, bu yata imanlam olmasndan sklyor gibi. Ama her eye ramen bu o. Anny glmekten katlyor: "Neden glyorsun?" Her zamanki gibi birden karlk vermiyor, kavgac bir hal alyor.
BULANTI

"Sana sylyorum, neden glyorsun?" "Buraya geldiinden beri srtp durduun iin. Kzn evlendiren bir babaya benziyorsun. Haydi, ayakta durma. Pardsn kar da bir yere otur. Evet, nereye istersen oraya." Bir sessizlik kovalyor bunu. Anny konumaya kalkmyor. Bu oda ne kadar plak! Anny eskiden, btn yolculuklarnda allar, trbanlar, spanyol atklar, Japon maskeleri, Epinal resimleriyle dolu koca bir bavul ta rd yannda. Bir otele iner inmez, ilk ii, bu bavulu amak ve iindekileri karmak, sonra deiken ve karmak bir dzene gre bunlan duvarlara, lambalara asmak ya da masalarn zerine ve yere sermek olurdu. Yarm saat iinde, en baya oda bile, dayanlmayacak kadar ar ve i gdklayc bir kiilik kazanrd. Belki bu bavul kayboldu ya da emanette kald. Banyoya yan alan kapsyla bu souk odann uursuz bir grn var. Biraz daha lks ve daha kasvetli, ama yine de benim Bouville'deki odama benziyor. Anny hl glyor. Genizden gelen bu ksa ve tiz gl ok iyi hatrlyorum. "Dorusunu sylemek gerekirse hi deimemisin. Bu lgn tavnn altnda ne yatyor?"

Glmsyor, ama zerime evrilen baknda dmanca bir merak var. "Buras, senin iinde oturduun bir odaya benzemiyor," diye dnyorum. Belli belirsiz bir halle: "Ya yle mi?" diyor.
158 159 BULANTI

Yeniden susuyoruz. Yatan zerinde imdi, siyah elbisesi iinde solgun grnyor. Salarn kesmemi. Kalarn biraz kaldrarak, durgun bir halle bana bakyor hl. Syleyecek bir ey yok mu? yleyse beni buraya niin getirdi? Dayanlmaz bir sessizlik bu. Birden acnacak bir halle: "Seni grdme sevindim," dedim. Son szck boazmda dmleniyor, bunu syleyeceime sussaydm daha iyi. Kzacak besbelli. lk on be dakikann ok g geeceini dnmtm. Eskiden, ister yirmi drt saat sonra, ister sabah uyannca Anny'yi yeniden grdmde, onun bekledii szckleri; elbisesine, havaya, bir gn nce sylediimiz son szlere uygun den szckleri bir trl bulamazdm. Peki ne istiyor? Kestiremiyorum bunu. Bam kaldryorum. Anny bir eit efkatle bakyor. "Demek hi deimedin! Demek, her zamanki gibi salaksn." Yznde bir doygunluk okunuyor. Ama yle yorgun grnyor ki! "Sen bir iaretsin," dedi. Yolun kysnda bir iaret ta. Melun'n yirmi yedi kilometre, Montargis'in krk iki kilometre uzakta olduunu mrn boyunca hi kln kprdamadan anlatacaksn. te bu yzden ihtiyacm var sana." "Bana ihtiyacn m var? Seni grmediim u drt yl boyunca bana ihtiyacn m oldu? Bunu benden iyi gizlemisin." Bunlar sylerken glmsyordum. Kendisine kin beslediim kansna kaplmasn diye. Bu gln pek ireti olduunu hissediyorum ve hi rahat deilim.
160

"ok aptalsn! Seni grmek ihtiyacn duymuyorum tabi. Bunu demek istiyordun deil mi? nsann iini aan bir grnn yoktur, sen de bilirsin. Benim ihtiyacn duyduum senin yaayp gitmen ve deimemendir. Sen, Paris'te ya da oraya yakn bir yerde duran u platin metre gibisin. Herhangi bir kimsenin onu grmek istediini hi sanmam." "Seni aldatan bu zaten." "Neyse, nemli deil. Ben grmek istemiyorum. Ben, o metrenin varolduunu, yeryz kuann krk milyonda birini tam olarak ltn bilerek sevin duyuyorum. Bu evde ne zaman bir ey llse ya da ne zaman metre hesabyla kuma alsam bunu dndm." Souk bir tavrla:

"Ya, yle mi?" dedim. "Seni, sadece soyut bir erdem, bir eit snr gibi dnebileceimi bilirsin. Her seferinde yzn hatrladm iin, bana teekkr etmelisin." te yine ortaya kmt. Eskiden yreimde basit ve adi istekler beslediimde, onu sevdiimi, kollarma almak istediimi sylediimde, katlanmak zorunda kaldm kl krk yaran tartmalar yine ortaya kmt. imdi byle bir ihtiya hissetmiyorum. Belki de tek istediim susmak ve onu seyretmek. Anny'nin karmda oluu gibi inanlmaz bir olayn nemini kavramaya almak. Peki onun asndan bugn tekilere benziyor mu? Elleri tiremiyor. Mektup yazd gn bana syleyecek bir eyi olmalyd sanrm. Belki de bu basit bir kapristi. imdiyse uzun sredir sz konusu deil bu.
161 BULANT

Anny birden yle sevgiyle glmsedi ki, alayacak gibi oldum. "Platin metreden daha sk dndm seni. Seni dnmediim gn yoktu. En nemsiz grnn, kiiliini aka hatrlyordum." Kalkt, ellerini omuzlanma dayad. "Cesaretin varsa yzm hatrladn syle, ikayet eden sensin." "Hafzamn kt olduunu biliyorsun, yaptn kurnazlk." "Kendin itiraf ediyorsun. Beni tamamen unutmusun. Sokakta grsen tanr miydin?" "Tanrdm, ama sz konusu olan bu deil." "Syle hadi, sa rengimi olsun hatrlyor musun?" "Tabi ki, san." Glmeye balad. "Marifet deil bu yaptn. Salanm imdi gryorsun ya." Eliyle salarm ovuturdu. Taklidimi yaparak: "Senin salann krmz," dedi. "Hi unutmuyorum, seni ilk grdm zamanbanda ak mor bir apka vard. Salanna hi mi hi uymamt. Bakmas bile ac veriyor insana. apkan nerede? Hl kt bir zevke mi sahipsin? Grmek istiyorum." "Onu artk takmyorum." Gzlerini kocaman aarak, slk ald. "Bunu tek bana m dndn? yleyse kutlanm. Tabi, oktan dnmeliydim bunu. Bu salara hibir ey gitmez. En iyisi apkay kulaklanna kadar bastrman. Londra'dan aldn u ngiliz ftr apka gibi, salannn uclanm da apkann iine sokuyordun, sann olup olmad bile belli olmuyordu." Eski kavgalara son veren kararl bir sesle ekliyor: "Sana hi gitmiyor."
162

Hangi apkadan bahsettiini anlayamamtm. "Bana yaktn m sylyordum?" "Sylyordun tabi. Hatta bu konuda srarlydn. Seni grmediimi sandn zamanlarda gizli gizli aynalara bakyordun." Gemile ilgili bu bilgi beni rahatsz ediyor. Anny'de anlar canlandracakm gibi bir hal yok. Bu gnden olsa olsa dnden bahseder gibi konuuyor. Eski inatlarn, fikirlerini ve inanlann olduu gibi korumu. Benim iinse her ey bir belirsizlik iinde. Her trl dn vermeye haznm. Birdenbire tek dze bir sesle: "Bak bana imanladm. htiyarladm artk. Kendime bakmam gerek." Gerekten yle. Ne kadar da yorgun grnyor! Tam onuacakken hemen ekledi: "Londra'da tiyatro oynadm." "Candler'le mi?" "Hayr. Tam sana gre laf. Candler'le tiyatro oynayacam kafana sokmutun bir kez. Sana ka defa daha sylemek gerek, Candler orkestra efidir diye? Emperor Jones'u Sean O'Casey'nin Syge'nin piyeslerini, Britannicus'u(*) oynadk."
(*) Britannicus: Franszlar'n nl trajedi yazan Jean Racin'in (1639-699), en tannm eseridir. 163

ardm. "Britannicus mu?" dedim. "Evet. Bu yzden ayrldm. Britannicus'u oynama fikrini onlara ben verdim. Onlar da bana Junie'yi oynatmak istediler." "ylemi?" "Bense ancak Agrippne'i oynayabilirdim." "Ya imdi ne yapyorsun?" Bunu sormakta ge kalmtm. Acs yznde beliriyor. Yine de hemen cevap verdi. "Artk oynamyorum. Seyahat ediyorum. Biri var geimimi o salyor." Glmsyor. "Bana oyla kaygl gzlerle bakma. Ackl bir ey deil bu. Sana her zaman syledim; birisinin metresi olmak umrumda deil. Zaten yal birisi. Bana pek zarar yok." "ngiliz mi?" Can sklm bir tavrla: "ngiliz olmu, olmam; seni ne ilgilendirir? Bu adamdan bahsetmeyelim. Senin iinde benim iinde hibir nemi yok bunun. ay ister misin?" Mutfaa girdi. Yatan yanndaki komidinin zerinde her zamanki gibi Micheles'in(*) Fransa Tarihi'nin bir cildi var. imdi fark ettim, yatan zerine bir resim asm. Bu Emily Bronte'nin^**) kardei tarafndan yaplm portresi.
(*) Jules Micheles: (1798-1874) Fransz tarihi. Tarihi, kuru bilgi ynndan kurtard, ruh ve heyecan katt, ayrntl bilgiler verdii uzmanlarca kabul edilir. (**) Emily Bronte: (1818-1848) Bronte kardelerden biri. "Rzgrl Bayr" adl romanyla

tannr. 164 BULANTI

Anny dner dnmez, aniden: "imdi sen anlat bakalm," dedi. Sonra yeniden mutfaa girip, kayboldu. Unutkan olmama ramen bunu hatrlyorum. Byle ani sorular sormas beni hep rahatsz ederdi. Her defasnda samimi bir kar, ii abucak bitirebilme arzusu sezerdim nk bunlarda. Sanrm bu sorudan sonra artk kukulanmamam gerek. Benden bir ey istiyor. u an sadece balang aamasndayz. Sknt verecek eyleri ortadan kaldryoruz. kinci derecedeki sorulan kesin olarak sonuca balyoruz. Birazdan o da anlatacak. Birdenbire ona hibir ey anlatmamam gerektiini hissettim. Ne anlatacam ki? Bulant, korku, varolu... Tm bunlan kendime saklamam daha iyi olacak. "Haydi abuk ol," diye bard. Elinde bir aydanlkla geri geldi. "Paris'te mi oturuyorsun?" Il "Bouville'de oturuyorum." |i| "Neden? Evlenmedin umarm?" iflt "Evlenmek mi?" dedim srayarak. Onun byle bir ey dnebilmesi ok ho. "Sama," dedim. "Eskiden beni, Natralistsin diye azarlardn. Zaten sen ne olacamz konusunda ki hikayelerden nefret edersin." "Ama sen bunlardan holanrdn," diye cevaplad. "Bunlan stnlk salamak iin sylyordun. Konuurken kzyorsun, ama gnn birinde gizlice evlenecek kadar kal-lesindir. Tam bir yl ahane Menekeler'e sensiz gitmeyeceim diye tekrarladn, ama hasta olduum bir gn tek bana gidip onu bir mahalle sinemasnda seyrettin."
165 ____ BULANTI

Ciddi bir tavrla: "Bouville'de yayorum, nk M. de Rollebon hakknda bir kitap yazyorum." "M. de Rollebon mu? XVIII. yzylda m yaamt?" "Evet." "Haa!" Eer bir soru daha sorarsa her eyi anlatacam ona. Sormad, demek ki hakkmda edindii bilgiyi yeterli buluyor. Anny dinlemesini ok iyi bilen biridir. Ne varki can istedii zaman dinler. Ona bakyorum. Gz kapaklarn indirdi, sze nerden, nasl balayacan dnyor. imdi bende mi sorsam acaba? Ama holanmayabilir. Ne zaman isterse o zaman konusun. Yreim kt kt atyor. Birdenbire: "Ben deitim," dedi. te nasl balayacan buldu. Ama sonra susuyor. Bir eyler sylemem gerek. Beyaz fincanlarla ay getirdi. A-zap iindeyim. Gerekten deimi miydi? Her hangi

bir ey deil, tam bekledii eyi sylemeliyim. imanlam, yorgun grnyor. Gerekten bana sylemek istedii ey bu deildi. "Bilmem, pek deimi bulmadm seni. Gln, ayaa kalk biimin, omzuma ellerini koyusun, yalnz kaldn zaman konuma biimin olduu gibi duruyor. Srekli Michales'in hikayesini okuyorsun. Sonra baka bir sr ey daha..." Omuzlarn silkti: "Ben deitim," dedi sert bir tavrla. "Tmyle deitim. Artk ayn kii deilim. Daha ilk bakta bunu fark edeceini dnyordum." Gelip nme dikildi: "Haydi bakalm beyefendi. ddia ettiin gibi gl olduunu gster. Arada bul nerem deimi?" Ne diyeceimi bilemiyorum. Hl glmsyor, ama can iyice sklm. "Eskiden seni azaba sokan bir ey vard. Ya da sen yle olduunu iddia ederdin. imdi kayboldu. Kendini daha rahat hissetmiyor musun?" Ona hayr demeye cesaret edemedim. Tuzaa dmemek, anlalmaz fkeleri nlemek iin rpmyordum. O yine oturdu. "Eer anlamyorsan, ok eyi unutmusun demektir. Bir zamanlar yaptn ktlkleri hatrlyor musun? Geliyor-dun, konuuyordun ve gidiyordun. Bunlar ters zamanlarda yapyordun. Dnsene hibir ey deimemi. eriye girmisin, duvarda maskelerle allar asl. Ne bekliyorsun? O-tursana. Ama pencerenin yanndaki koltua oturma demekten zellikle kanacaktm." "Demek bana tuzaklar kuruyordun." "Tuzak deildi bunlar... Eer sana byle sylemesem gidip koltua oturuyordun." "Otursam ne olurdu?" dedim koltua bakarak. Sradan bir koltuk gibi grnyor. Oturakl ve konforlu. "Ktlk gelir, daha ne olacak," dedi Anny ksaca. Israr etmedim. Anny'nin etraf tabu eyalarla evrilmiti. Birdenbire: "Bir eyler sezer gibiyim," dedim ona. "Dur da dneyim, bekle. Sonuta bu oda bombo. Girer girmez fark
166 167 BULANTI

ettim bunu. Demek ki ieriye girecektim, gerekten de duvarda o maskeleri, sallan ve btn teki eyleri grecektim. Otelin havas, senin odann kapsnda dururdu, odan her zaman baka bir alemdi. Bana kapy amayacaktn. Seni bir keye bzlm, belki yerde, oturmu bulacaktm, bana ters ters bakacak, bekleyecektin. Ben konumaya balayp tek bir sz edince, kalarm atacaktn. Bende nedenini bilmeden kendimi sulu hissedecektim. Sonra dakikalar getike, beceriksizliklerimi aa karacak, suumun iine gmlecektim..." "Byle bir ey, ka kez geldi bana?" "Yz kez."

"En azndan daha becerikli, daha ak gz msn imdi?" "Hayr." "Bunu sylemene sevindim. Sonra?" "Sonras, yok artk..." "Ha ha. inanmakta glk ekiyor," diye bard tiyatro oynar gibi bir sesle. Yavaa devam etti: "Bana inanabilirsin, artk ondan yok." "Artk kusursuz onlar yok mu?" "Hayr." armtm, direndim. "Yani sen... Bitti mi, o.... Facialar, o bir anlk facialar? Maskelerin, atklarn, eyalarn, benim... Her birimizin kk birer rol vard. Hani, barolde hep sen vardn?" Glmsedi. "Nankr! Ka kez benimkinden daha nemli roller
168

verdim sana, ama fark etmedin. Evet. Artk bitti ite. ok mu ardn?" "Evet, ardm. Kusursuz Anlar, oyununun senden bir para olduunu, elinden alnnca sanki yreini skmek gibi bir ey olacan sanyordum." "Bende yle sanyordum," dedi. Hibir eyden endie duymam gibiydi. Bende kt bir etki yapan, bir eit alayclkla ekledi: "Gryorsun ki bunsuz yaayabiliyorum." Yzn genletiren bir glmsemeyle havaya bakyordu. iman kk bir kz gibiydi. Gizemli ve honut. "Evet, deimemi olduuna sevindim. Seni baka renge boyayp, yerini deitirseler, baka bir yolun kysna koysalard, ynm bulmak iin belirli bir nesne olmayacakt elimde artk. Senden vazgeemem. Ben deiiyorum. Sense hep olduun gibi kalyorsun. Bende kendim-deki deiiklikleri sana bakarak lyorum." Kendimi biraz incinmi hissediyordum. "Bunun asl yok," dedim gr bir sesle. "Tersine son zamanlarda ok deitim, aslnda ben..." "Aman," dedi ezici bir glmsemeyle. "Bunlar fikirlerin deimesi. Ben tepeden trnaa deitim." Birden irkildim. Kaybolmu bir Anny'yi aramaktan vazgetim. te bu kz, sevdiim ve beni etkileyen, tombul kz. "Kesin bir inan var bende. Fiziksel bir inan. Kusursuz anlar olmadn hissediyorum. Her zaman hissediyorum. Hatta uyurken bile onu unutamyorum. u gn u saatte hayatm deiti diyemiyorum hibir zaman. Fakat
169 BULANTI

imdi bu olay, dn bama gelmi gibi bir his duyuyorum. Gzlerim kamam, hayran bir haldeyim. Rahatszm, alamyorum bir trl." Bu szleri sakin bir sesle sylemiti. Bu szlerin altnda sanki deimi olmann verdii gurur yatyordu. Beni yine avucunun iine ald. Glnl, yapmackh, incelii aarak onun acayip dnyasna yeniden daldm. Hatta onunla birlikteyken, o kk sarsnty, damamda ki o acl yeniden duydum. Anny, susuyordu. Bilinli bir susmayd bu. ayn iiyordu. Sonra fincan brakt, kapal ellerini sandn kysna dayayarak dimdik durdu. Yznde birdenbire, o ok sevdiim kibirli Medusa ifadesi beliriverdi. Kinli, burumu, zehir gibi. Anny konuurken yz ifadesini deitirmez, sadece yzn deitirir. Tpk eski alardaki aktrlerin maske deitirmeleri gibi. Bu maskelerin her biri de biraz sonra olup biteceklerin havasn verir ona. Konuurken, bir maske beliriyor, deimeden ylece kalyor. Sonra dp ondan ayrlyor. Anny, bana bakyor, ama grmyor sanki. Birazdan konuacak, maskesine uygun ackl bir sylev, bir yas arks bekliyorum. Bir cmle kyor azndan: "Nasl yaadm ben de bilmiyorum." Szlerindeki uyum yzne hi yansmyor. Ackl deil bu... Korkun! Kuru bir umutsuzluu anlatyor. Ne acma, ne gzya. Evet, aresizce kurumu bir ey var onda. Maske dt. Anny glmsyor. "Hi de zgn deilim. zlecek ne var ki? Eskiden olduka gzel tutkularm vard. Annemden tutkuyla nefret ettim." Meydan okuyan bir tavrla ekledi: "Seni ise tutkuyla sevdim." "Hibir ey sylemedim. "Tm bunlar, hepsi bitti artk." "Bunu nasl bilebilirsin?" "Biliyorum. Tutkudan nefesimi kesecek hibir eyle, hi kimseyle karlamayacam biliyorum. Biliyorsun, birin sevmek, bal bana bir giriim. G ister, yrek ister, krlk ister... Hele, ilk bata bir an var ki, uurumdan atlamas gerekir insann. Bir an bile dnlse bu yaplamaz. Artk asla atlamayacam biliyorum." "Neden?" Alayl bir bak att bana, ama cevap vermedi. "imdi lm tutkularmla yayorum. On iki yamda, annem beni dvd diye fkelenip, kendimi nc kattan atmaya kalkmtm. O fkeyi yeniden bulmaya alyorum." Kaytszca, uzaklara bakar gibi ekliyor: "Nesnelere uzun zaman taklp kalmam da iyi deil. Onlara ne olduklarn anlamak iin bakyorum. Sonra abucak gzlerimi evirmem gerekiyor." "yi, ama neden?" "Beni tiksindiriyorlar." Sakn o da?.. Kukusuz benzerlikler var yine de. Daha nce de bir kez Londra'da olmutu. Birbirimizden habersiz aa yukar ayn anda, ayn konulan, ayn eyleri dnmtk. Ne kadar isterdim onun da... Fakat Anny'nin dncesi dolambal yollardan geiyor. Onu iyice anlam olduuna, insan hibir zaman emin olamaz.

Ama bundan emin olmam gerek.


170 171

BULANTI

"Dinle sana bir ey syleyeceim. Kusursuz anlann ne demek olduunu hibir zaman bilemedim. Bunu sende biliyorsun, bunu bana hibir zaman anlatmadn." "Evet, biliyorum. Sen de hibir aba harcamyordun. Benim yanmda kazk vazifesi yapyordun." "Ne yazk ki yle. Bunun bana neye mal olduunu da biliyorum." "Bana gelenlerin hepsini hak ettin. Sulu olan sendin. Kat halinle sinirimi bozuyordun. Sanki, ben normalim der gibi bir halin vard. Bedeninden manevi salk tayordu." "Neler olduunu aklaman senden defalarca istedim." Sinirli bir biimde: "Evet, ama hangi ses tonuyla? Yapmack bir nezaketle soruyordun. Aslnda en ok nefret ettiim insan sen miydin? Sen deil miydin? Bunu ben bile bilmiyorum." Toparlanmak iin aba harcad. Toparland ve glmsedi. ok gzel. "Ne olup bittiini sana aklamak istiyorum. Hadi syle bakalm, renmek istediin nedir?" "Onun ne olduu?" "Ayrcalkl durumlardan bahsetmitim sana, deil mi?" "Sanmyorum." "Evet, evet," dedi emin bir sesle. "Aix'de, adn hatrlayamadm o meydanda. Bir kafenin bahesindeydik. Gneli bir gnde, portakal renkli bir emsiyenin altnda. Hatrlyor musun? Limonata iiyorduk da toz ekerin iinde l sinek bulmutum." "Ha! Evet, olabilir." "te o zaman bu kafede sana bundan bahsettim. Micheles'n Tarihi'nin byk basks dolaysyla anlatmtm bunu sana. Kkken vard bu bazk bende. undan ok daha bykt, sayfalarnda bir mantarn ii gibi soluk renkleri vard. Mantar gibi de kokuyorlard. Babam ld zaman Joseph amcam bunlara el koydu, tm ciltleri gtrd. te o gn ona, yal domuz, dedim. Annem de beni dvd. Ben de kendimi pencereden attm." "Evet, evet... Bana bu Fransa Tarih'inden bahsetmitin galiba. Bunu tavan arasnda okumam miydin? Gryorsun hatrlyorum. Az nce, bana her eyi unutmusundur derken hakszmsn bak." "Sus... Evet ok iyi hatrladn gibi, o koca kitaplan tavan arasna gtryordum. ok az resim vard ilerinde, her ciltte ya da drt tane belki. Bu resimlere kar iimde olaanst bir sevgi vard. Hepsini ezbere biliyordum. Micheles'in bin kitabn tekrar okuduumda olacaklar elli sayfa nceden biliyordum ve her okuduumda yeni eyler buluyordum. Hem bir incelikte vard. Temsil edilen sahneler hibir zaman bir sonraki sayfayla ilgili deildi. Olay aramak iin krk

sayfa ileri gitmek gerekirdi." "Sana yalvaryorum, bana kusursuz anlan anlat." "Sana ayrcalkl anlardan bahsetmitim. Resimlerde temsil edilenler onlard ite. Bunlara ayrcalkl anlar adn takan bendim. Az bulunan bu resimlere konu olduklarna gre bu durumlarn ayrcal, nemli olsa gerek, diye dnyordum kendi kendime. Biroklan arasndan seilmiti bunlar, anlyor musun? Oysa resim bakmndan daha byk deerde olan baka olaylar, tarih bakmndan da nemi daha byk olan bakalar vard. rnein, btn XVI. yzyl iin topu topu resim vard. Birisi II.
172 173

Henri'nin lm, birisi IV. Henri'nin Paris'e girii, birisi de Dk de Guise'nin ldrlmesi. Bunun zerine bu olaylarn zel bir nitelikleri olduunu dndm. Resimlerde benim bu dncemi doruluyordu zaten. izgiler kaba sabayd, kol ve bacaklar hibir zaman gvdeye tam bitiik deillerdi. Tm bu kusurlarna ramen, byklk vard bunlarda. rnein, Dk de Guise'nin ldrln seyredenlerin hepsi aknlklarn ve fkelerini, avularn ileriye uzatp, balarn evirerek belirtiyorlard. Bir kora gibiydi bu, ok gzeldi. Ho ya da nkteli fkra niteliindeki ayrntlarn unutulduunu sanma, kk soylularn yere dt, kpek yavrularnn kat, tahtn basamaklarnda soytarlarn oturduu grlyordu. Fakat tm bu ayrntlar, yle bir ustalkla ilenmiti ki, resmin geri kala-nyla tam bir uyum halindeydiler. Bylesine kesin bir birlie sahip tablolar grm olduumu sanmyorum. te bu tablolardan geldi bu." "Ayrcalkl durumlar m?" "Yani, bu dncenin k noktas ite. Bir kalitesi o-lan, ok az grlen, belli bir nitelii olan durumlard. slup da diyebilirsin. rnein sekiz yandayken kral olmak, ayrcal olan bir durum gibi grnyordu bana. Ya lmek... Glyorsun, ama ldkleri srada resimleri yaplm o kadar ok insan vard, ou da yle gzel szler sylemilerdi ki, bundan da unu kardm; insan can ekiirken benliinin stne kar. Bunu anlamak iin bir lnn odasnda olmak yeter zaten. lm ayrcalkl bir durum olduu iin ondan yaylan bir ey vardr. Bu orada ki herkese bular. Bir eit byklk. Babam ld srada onu son kez greyim diye beni odasna karmlard. MerBULANTI

divenden karken ok zgndm, ama bir eit dini sevinle de sarho gibiydim. Nihayet ayrcalkl bir duruma giriyordum. Duvara dayandm, yaplmas gereken hareketleri yapmaya altm... Ama halamla teyzem de oradaydlar, yatan yanma diz kmlerdi, hkrklaryla da her eyi berbat ediyorlard." Bu son szleri fkeyle syledi. Ans sanki, hl iini yakyor gibiydi. Durdu, bu sahneyi tekrardan yaamak iin bu frsattan yararland. "Sonralar btn bunlar genilettim. Sevime eylemini demek istiyorum. Bak, rnein, senin baz... Baz isteklerini kabul etmediimi hi anlamadysan, bunlar

anlamann tam sras. Benim iin kurtarlacak bir ey vard. Sonra, bunun zerine hesaba katmam gereken ok daha fazla sayda ayrcalkl durum olsa gerek, diye dndm." "Evet, ama iin asl neydi?" "Syledim ya ite," dedi ararak. "On be dakikadr bunu aklyorum sana." "Yani insanlann zellikle ok tutkulu, kinle ya da sevgiyle kendilerinden gemi olmalar m, yoksa olayn d grnnn byk olmas m gerekiyordu... unu sylyorum, onu grmek mi gerekir?" "Her ikisi de. Yerine gre deiir," diye cevap verdi ters ters. "Ya kusursuz anlar, buraya ne yapmaya geliyorlar?" "Onlar sonradan gelirler. nce belirtiler haber verir. Sonra ihtiaml durumlar yavaa ve ihtiamla insanlann hayatna girerler. Bunun zerine ayrcalkl durumu kusursuz bir an haline sokmak gerekiyor mu? Bu sorun ortaya kar."
174 175

"Evet, anladm," dedim. Ayrcalkl durumlarn her birinde, yaplmas gerekenler vardr, taknlmas gereken tavrlar, sylenmesi gereken szler vardr. Baka tavr ve szler yasaktr. Bu mu sylediin?" "Peki, bu olsun." "Ksaca bu durum bir ham maddedir. yi ilenmesi gerekir." "nce olaanst bir eyin iinde yer almak ve ona bir dzen verildiini anlamak gerek. Btn bu koullar gereklemise ite o an, kusursuz olur." "una ksaca bir tr sanat eseri desene." "Daha nce de sylemitin bunu bana. Ama hayr, bu bir grevdir. Ayrcal olan durumlar kusursuz bir an haline sokmak gerekir. Bu bir ahlak sorunu. Evet, istediin kadar glebilirsin... Ahlak." Hi glmedim. imden gelen bir atla: "Dinle beni," dedim. "Ben de hakszlklarm kabul edeceim. Seni hibir zaman iyi anlayamadm. Hibir zaman sana itenlikle yardma almadm. Bilseydim..." "Teekkr ederim. ok teekkr ederim," dedi alayc bir tavrla. Bu gecikmi pimanlklar iin minnet beklemezsin her halde. Sana ierlemi de deilim zaten. Hibir eyi aka anlatmadm. Dilim tutulmutu zaten. Bunu kimseye aamyordum, zellikle de sana. O anlarda hep aksayan bir ey vard. O zaman da akna dnyordum. Oysa iimde elimden gelen her eyi yapyormuum gibi bir his vard." "Fakat ne yapmak gerekiyordu?" "Ne aptalsn. rnek verilmez ki. Duruma gre deiir bu."
176 BULANTI

"yi, ama bana ne yapmaya altn anlat." "O konudan bahsetmek istemiyorum. Ama eer istersen okula giderken beni ok etkileyen bir yk anlatabilirim sana. Bir zamanlar bir savata yenilip esir den bir kral varm. Orada, zaferi kazanan karargahn yannda duruyormu. Olu ve kznn zincire vurularak geilerini grm. Hibir ey sylememi, alamam da. Sonra uan da ayn ekilde getiini grm. te o zaman alamaya, san ban yolmaya balam. Gryorsun ki bu rnekler oaltlabilir. Demek ki yle durumlar var ki, insan alamak zorunda kalyor. Yoksa iren bir duruma der. Ama ayann stne bir aa kt dtnde, insan istediini yapar, alar szlar. Aptalca olan ey, Stoac olmaktr. Bouna yer bitirir kendini insan." Glmsedi: "Bazen Stoaclar'dan da an olmak gerekiyordu. Seni ilk kez pm hatrlamyorsun tabi." "Evet, ok iyi hemde," dedim zafer kazanm bir tavrla. Kew bahelerinde Tamise kysndayd bu. "Ama hibir zaman bilmediim ey u; srganlarn zerine oturmutum, giysim syrld iin baldrlarm, bacaklarm dikenlerle rtlmt, en ufak bir harekette yeni yeni dikenler batyordu. te byle bir durumda Stoac olmak yetmez. Beni hi de heyecanlandrmyordun, dudaklarn zellikle canm ekmiyordu, sana verecek olduum o pn ok daha byk nemi vard, bir balant, bir antlamayd bu. te o zaman anlyorsun ya o ac yersizdi, byle bir anda baldrlarm, bacaklarm

dnmezdim. Acya aldrmam yetmezdi, acy duymam gerekiyordu." 177 Gururla, yapt ie hl ok aan bir tavrla bana bakt. "Seni pmeye ben de kararlydm, ama yine de seni yalvartyordum. pc yntemine gre vermem gerekiyordu nk. Senin pc elde etmek iin direndiin tm zaman boyunca, duygularm sanki ameliyat masasndan geiyormuum gibi tmyle iptal ettim. Tanr'da biliyor ya, tenim ok naziktir. Ama ikimizde ayaa kalkana kadar hibir ey hissetmedim." Tamam, tamam ite serven diye bir ey yok. Kusursuz anlar yok. kimizde ayn dleri yitirmiiz. Ayn yolda yrmz. Gerisini tahmin edebiliyorum. Hatta onun yerine syleyeceklerini syleyebilirim. "O halde, her zaman abalarn boa karacak, gz yal kadnlarla ya da kzl sal bir tiple ya da baka biriyle karlaacan hesaba katm miydin?" "Doal olarak," dedi isteksizce. "Bahsettiin bu deil miydi?"

"Kzl sal bir adamn beceriksizliini kabulle-nebilirdim sonunda. nk bakalarnn rollerini nasl oynadklar beni her zaman ilgilendirmitir... Aslnda sorun bu da deil. Daha ok...." "Ayrcalkl durumlar yok mudur?" "Evet, yoktur. Nefretin, akn ve lmn zerimize, kutsal cumann alev dilleri gibi indiine inanyordum. nsann nefretle ya da lmle yabileceini sanyordum. Nasl yanlmm. Evet, 'Nefretin' gerekten varolduuna, gelip insanlara eklendiine, onlar kendilerinin zerine ykselttiine gerekten inanyordum. Oysa, nefret eden ve seven benden baka bir ey yok ortada. stelik u ben, hep ayn ey; uzayan, bir trl sona ermeyen bir hamur parBULANTI

as... Kendine yle benziyor ki, insanlarn nasl olup da adlar yarattklarna, ayrmlar gzettiklerine amamak elden gelmiyor." Benim gibi dnyor. Ondan sanki hi ayrlmamm. "Beni dinle," diyorum. "Senin gden gne uzaklatn, sonsuza dek hareket noktan iaretlediini grmektense bu daha iyi, biliyor musun? Seninle ayn biimde deitiimizi gryorum. u anlattklarnn hepsini, ben r sana baka szcklerle anlatmak iin gelmitim. Var \ noktasnda bulutuk. Bundan ne kadar holandm 1 anlatamam." s | Tatl ve inat bir halle: ] "Demek yle?" dedi. "Deimemi olman daha ok * houma gidecekti. Bu daha uygun olurdu. Senin gibi deilim ben. Bir bakasnn benimle ayn eyleri dndn grmek houma gitmez. Aldanyorsun sanrm." Ona, maceralarmdan, varolutan sz ettim. Belki sz uzatyorum biraz. Dikkatle dinliyor, kalar kalkk, gzleri alm. Szm bitirdiim zaman ii rahatlam gibi grnyordu. "Benim dndklerimin aynsn dnmyorsun ki. Klm bile kprdatmadan, nesnelerin evrende bir iek demeti gibi dzenlenmesini istiyorsun sen. Ben, bu, kadanm istemedim hibir zaman; istediim, bir eyler yapmakt. Maceraclk oyununu oynadmz zaman, sen bana i gelen kiiydin, o ii bana getiren kiiydim. Ben bir eylem adamym, diyordum, hatrlyor musun? Oysa imdi ksaca, bir eylem adam olunamaz diyorum."
i

178

BULANT

Sylediklerine inanyor gibi grnmyor olmalym ki, yeniden abayla sze giriiyor: "Sonra daha bir yn eyi sana sylememitim, nk bunlar sana anlatmak uzun srecekti. Szgelimi, tam eylem halindeyken, yaptm eyin... Korkun sonulan olacan kendime syleyebilmem gerekiyordu. yice anlatamyorum..." Kukuyla bakyor bana. "Sana inanacak olursam, her eyi benim gibi dnm olduunu kabul etmem gerek."

Onu inandramam, tedirgin ederim sadece. Susuyorum. Onu kollarmn arasna almak istiyorum. Birden kaygl bir halle bana bakyor: "Btn bunlar dndysen yapacak ne var?" Bam ne edim. "Hayatma... Hayatma devam ediyorum," dedi usulca. Ona ne syleyebilirim ki? Yaama nedenleri biliyor muyum? Ben onun gibi umutsuz deilim, nk hayattan beklediim fazla bir ey yok. Ben daha ok... Bana verilmi, hem de bir hi karlnda verilmi olan hayat karsnda aknm. Bam kaldrmyorum. Anny'nin gzlerini grmek istemiyorum u anda. Donuk bir sesle devam ediyor: "Yolculuk ediyorum ben. sve'ten geldim. Berlin'de sekiz gn kaldm. O adam karlyor masraflarm..." Onu kollarmn arasna alsam m... Bu neye yarar? Hi bir yararm dokunamaz ona. O da benim gibi yapayalnz. Daha neeli bir sesle: "Ne homurdanp duruyorsun yle?"diyor. Bam kaldryorum. Tatl tatl bakyor bana. "nemli deil. Bir ey dnyordum da." "Sen anlalmaz bir adamsn. Ya sus, ya da konu!" Rendez vous des Cheminots'dan, gramafonda aldrdm eski ragtimedan, bana verdii garip mutluluktan sz ediyorum. "Buralarda bulunamaz m? Ya da arayamaz m?" diye dnyorum dedim. Yant vermiyor, sylediklerim onu ilgilendirmedi sanrm. Ama biraz sonra sze balyor. Dncelerini mi srdryor, yoksa kendisine sylediime mi yant veriyor, anlayamyorum. "Tablolar, heykeller, ie yaramayan eyler; karmda bulunduklarnda gzeler. Mzik ise.." "Ama tiyatro..." "Tiyatro da ne olmu? Btn gzel sanatlar sayacak msn yoksa?" "Sahnede kusursuz anlar gerekletirdiini, tiyatroda oynamak istediini sylerdin eskiden." "Evet, gerekletirdim onlan, ama bakalar iin. Ben toz iinde, hava akmlannda, i klar altnda ve kartondan dayanamlannn arasnda oynuyordum. Genel olarak Thordndyke ile birlikte oynuyordum. Onu, Covent Garden'da oynarken grmtm. Suratna glmekten kanamayacam diye korkup dururdum." "Peki kendini hi rolne kaptrdn olmad m?" "Ara sra. Kendimi unuttuum olmad. Bizim iin nemli olan, dibinde gremediimiz insanlann bulunduu
180

181

kara delikti. Tam nmzdeki kara delik. Onun iinde bulunanlara kusursuz bir an sunuluyordu tabi, ama bunun iinde yaamyorlard onlar, kusursuz an gzlerinin nnde gerekleip duruyordu. Sanki biz yayor muyduk? Hayr. Kusursuz an, sahnenin ne bu yannda ne de te yannda deildi. Yoktu o. Ama herkes onu dnyordu. Anladn m yavrum?" diyor bezgin bir halle, "hepsine boverdim bu yzden." "Ben u kitab yazmaya alrken..." Szm kesiyor: "Gemite yayorum. Bamdan gemi olan her eyi yeniden ele alp dzene koyuyorum. Uzaktan ktl dokunmuyor bunun. nsann kendini brakaca bile geliyor. Hikayemizin btn yeterince gzel bir ey. Ona yle bir dokunduumda bir kusursuz anlar dizisi kyor ortaya. O zaman gzlerimi kapyor ve hl iinde yaadm hissetmeye alyorum. Baka kiilerimde var. Kendimi bir nokta zerinde toplamay becermek gerek. Ne okuduumu biliyor musun? Loyala'nn Ruhsal Egzersizle-ri'ni okuyorum. ok yararlandm ondan. nce dekoru dneceksin, ondan sonra kiileri. Sonra gryor insan," diyor manyaka bir tavrla. "Beni doyurmazd bu." "Beni doyuruyor mu sanyorsun?" Bir sre susuyoruz. Karanlk bastryor. Yznn solgun lekesini zar zor seebiliyorum. Siyah elbisesi, oday dolduran karanla karyor. Hibir ey dnmeden, iinde biraz ay bulunan fincanm tutup dudaklanma gtryorum. ay soumu, sigara imek istiyorum, ama cesaret edemiyorum. Birbirimize syleyecek eyimiz
182 BULANTI

kalmad gibime geliyor, sklyorum. Daha dn, ona soracak bir yn sorum vard. Daha nce nerede bulunmutu, ne yapmt, kimlerle karlamt? Ama btn bunlar Anny'nin kendini onlara verdii lde nemliydi benim iin. Meraklanmyorum imdi. Btn bu lkeler, getii btn kentler, kendine kur yapan ve belki de sevdii btn erkekler iine ilememiti, ilgisizlikle karlamt hepsini. Karanlk ve souk bir denizin yznde gnein yle bir yansyn andryordu onlar. Anny karmda, drt yldr birbirimizi grmedik, ama birbirimize syleyecek szmz yok artk. Anny birden: "Artk gitmelisin," diyor. "Birini bekliyorum." "eyi mi?" "Hayr, bir Alman' bekliyorum. Bir ressam." Glmeye balyor. Karanlk odada bu gl acayip yanklar brakyor.

"Al ite, bize benzemeyen biri. Henz benzemiyor. Bir eyler yapyor, kendini harcyor bu adam."

J
| stemeye istemeye kalkyorum: i "Seni ne zaman greceim?" I "Bilmem, yarn akam Londra'ya gidiyorum." "Dieppe'den mi?" "Evet. Sonra Msr'a gideceimi sanyorum. Bir daha ka Paris'ten geerim belki. Mektup yazanm sana." ekinerek: "Yarn, btn gn boum," diyorum. Kuru bir sesle: "Evet, ama benim bir yn iim var," diye karlk
183

veriyor. "Seni gremem. Msr'dan yazacam. Adresini ver bana yeter." "Peki." Alacakaranlkta, adresimi bir zarf parasnn zerine yazyorum. Bouville'den ayrldktan sonra, mektuplarm yeni adresime gndermeleri iin Printania Otel'indekiler-den rica etmeli. Aslnda bana mektup gndermeyeceini biliyorum. Belki on yl sonra grrm onu. Belki de son olarak gryorum. Yalnz ondan ayrlyorum diye zntl deilim, yeniden yalnzlma deceim, diye de korkuyorum. Ayaa kalkyor, kapda dudaklarmdan hafife pyor. Glmseyerek: "Dudaklarn hatrlamak iin yaptm bunu," diyor. "Ruhsal egzersizlerim iin anlarm tazelemem gerek." Kolundan tutup kendime ekiyorum onu. Kar koymuyor, ama bayla hayr diyor. "Hayr. Bu beni ilgilendirmiyor artk. Yeniden balanmaz... nsanlarn yarad i gz nne alnnca, ilk rastladm gzelce bir delikanl senin yerini tutabilir zaten." "Peki, sen ne yapacaksn?" "Syledim ya, ngiltere'ye gideceim." "Hayr canm, ey demek istiyorum..." "Ha, anladm. Hibir ey!" Kolunu brakmadan, tatllkla: "Deme seni yeniden bulduktan sonra terk etmem gerekiyor," dedim. Yzn iyice seiyorum imdi. Birden soluyor, kBULANTI

veriyor. htiyar bir kadn yz, tiksindirici bir yz. Bu yz bile bile taknmadndan eminim. Anny bilmedii halde, belki de kand halde beliriyor bu yz. Ar ar. "Hayr," diyor. "Hayr, sen beni yeniden bulmadn." Kolunu kurtaryor. Kapy ayor. Koridor ok aydnlk. Anny glmeye balyor. "ans yok zavallnn! lk kez roln iyi oynadn, ama hi de makbule gemedi. Hadi, hoa kal." Ardmdan kapnn kapandn duyuyorum.
184 185 BULANTI

PAZAR

B
u sabah trenin kalk saatlerine baktm. Eer bana yalan sylemediyse bei otuz sekiz gee kalkan Dieppe treniyle gidecek. Sabah, Menilmontant sokaklarnda dolatm durdum, leden sonra da rhtmda. Birka adm, birka duvar var aramzda. Saat bei sekiz gee, dnk grmemiz bir an olacak. Dudaklar azma deen tombul kadn, gemi gnlere gmlp, sska kk kzn yanna gidecekti. Ama o, henz burada olduuna gre, onu grmek, kandrmak, yanma alp sonsuza kadar birlikte olmak mmkn. Hibir ey gemi deildi. Kendimi henz yalnz hissetmiyordum. Dncemi Anny'den baka yne evirmek istedim, nk yzn ve vcudunu gzmn nne getirince ok sinirlenmitim. Ellerim titriyordu, rpermeler geiriyordum. Elden dme kitap satclarnn sergilerindeki kitaplar kartrmaya baladm; zellikle mstehcen kitaplara bakyordum; ne olursa olsun insan dalyor bir kere onlara. Orsay Gan'nn saati bei aldnda ben, Krbal Doktor balkl bir kitabn resimlerine bakyorum. Pek deiik deildi bunlar, hepsi birbirine benziyordu. ri yan sakall bir adam vard, elindeki kamy kocaman kalalara vurmak iin kaldrmt. Saatin be olduunu anlaynca,

186

kitab teki kitaplann iine attm. Hemen, bir taksiye atlayp Sainte Lazare Gan'na gittim. Yirmi dakika kadar peronda dolatm, sonra onlan grdm. Anny, kendisine bir hanmefendi havas veren kaln bir krk manto giymiti. Yznde ksa bir tl vard. Dostunun srtnda da deve ty bir palto. Gneten yanm, hl gen, iri ve ok yakkl bir adamd. Bir yabanc olduu belli, ama ngiliz deil; belki bir Msr'l. Beni grmeden trene bindiler. Konumuyorlard. Sonra adam inip birka gazete satn ald. Anny kompartmann camn, indirdi, grd beni. fkelenmeden, anlamsz gzlerle uzun uzun bakt. Sonra adam yeniden vagona bindi. Tren kalkt. O anda, eskiden birlikte yemek yediimiz Piccadilly'deki o lokanta gzmn nne geldi. Sonra her ey kararp kayboldu. Yrdm. Yorulduumu anlaynca bir kahveye girdim, uyukuya dalmm. Sonra garson gelip beni uyandrd. Bunlar da yar uykuda yazyorum. Yann le treniyle Bouvle'e dneceim. Bavullanm hazrlamak ve bankadaki ilerimi dzenlemek iin iki gn kalmam yetecek. Aynlacam nceden haber vermediim iin, otelden on be gnlk fazla kira vermemi isteyecekler sannm. dn aldm kitaplan, kitapla geri vermem de gerekecek. Ne olursa olsun, hafta sonundan nce Paris'e dnm olacam. Peki bu deiiklik bana ne kazandracak? tekiler gibi bir kent. Bir rmakla ikiye blnm. teki deniz kysn-dayd; bunun dnda ikisi de birbirlerine benziyorlar. nsan ilenmemi, orak bir toprak bulur, byk oyuk talar yuvarlaya yuvarlaya getirir oraya. Kokular bu talarda tutsaktr, kokular havadan daha ardr. Bazen pencereden
187 BULANTI

dan atlr onlar ve rzgr alp gtrnceye dek de orada kalrlar. Ak havada grltler. Kentin bir ucundan girip btn duvarlardan getikten sonra teki ucundan karlar ve bazen gnein piirdii dolularn yard bu talar arasnda fr fr dnerler. Kentlerden korkarm. Ama onlardan dan kmamak gerek. Uzaklamaya kalkacak olursanz bitkiler emberiyle karlarsnz. Bitkiler, kentlere doru kilometrelerce srnerek yaylmlardr. Beklemektedirler. Kent lnce, bitkiler onu kaplayacak, talann zerine trmanacak, onlan sktracak, her yanlanna girecek, uzun kara kskalanyla onlan paralayacak, delikleri tkayacak ve her yandan yeil ayaklar sallandracaklar. Canl olduklan srece kentlerde kalmak gerek, kaplanna dayanm o koca sa ynnn iine tek bana girmemek gerek, onu bir bana kvnlmaya ve trdamaya brakmak gerek. Kentlerde hayvanlarn inlerinde, organik artklarn birikintileri ardnda sindirime ekildii ve uyuduu saatleri iyi seebilir ve kendinizi bu saatlere gre ayarlayabilirsiniz. Yalnz en az korkuncu olan madenlere rastlayabiliriz. Bouville'ye dneceim. Bitkiler, Bouville'i yalnz yandan sarar. Drdnc yannda, tek bana kprdanp duran bir suyla dolu koca bir delik var. Rzgr evlerin

arasndan eser. Kokular her yerde olduundan daha ksa bir sre kalr olduklan yerde. nk rzgr onlar denizin stne srer, suyun yznde delimen sis paralan gibi uzaklar giderler. Yamur yaar. Gkyznden bakldnda Bouville'de her ey beyaz ve tombuldur. Oraya gideceim. Ne korkun! Srayarak uyandm. Vakit gece* yans olmu. Alt saat nce Anny Paris'ten aynld. Vapur denize ald Anny bir Sma^uyuyor, gvertede de yakkl esmer adam sara iiyor.
188 189

BULANTI

SALI BOUVLLE'DE

B
ouville'deyim. zgrlk dedikleri bu mu? Ar ve durgun denizi gryorum. Hava gzel. zgrm. Hibir yaama nedeni kalmad artk bana. Bildiim btn nedenler beni brakt. Bakalar da aklma gelmiyor artk. Daha gen saylrm, yeniden balamaya yetecek gcm var. Ama nereden balamal? En iddetli korkulara, Bulantlara, dtmde beni kurtarr diye Anny'ye ne kadar gvenmi olduumu ancak imdi anlyorum. Gemiim ld, M. de Rollebon ld, Anny sadece btn umutlarm krmak iin geri geldi. Bugn hayatm sona eriyor. Yarn, iinde bunca zaman yaadm ve ayaklarmn ucunda uzanan u kenti terk edeceim. Btn hayatm arkamda kald. Onu batan aa gryorum. Onunla ilgili pek az ey var sylenecek, kaybedilmi bir partidir hayatm, hepsi bu. Bouville'e tantanayla giriimin zerinden yl geti. Birinci partiyi kaybetmi, ikincisini oynamak istemi, onu da kaybetmitim. Ben de artk Anny gibi yapacam, ldkten sonra yaamaya devam edeceim. Yemek, uyumak; uyumak, yemek. Ar ar, yava yava varolup gitmek. Bulant biraz yakam brakt. Ama ben yine de geri dneceini biliyorum. nk

benim normal halim o. Ne var ki bugn, vcudum onu kaldramayacak kadar bitkin. Hastalar da, kimi zaman aclarn duymayacak kadar bitkin derler. Canm sklyor, baka bir ey deil. Ara sra yle iddetle esniyorum ki, gzlerimden ya geliyor. Derin, kopkoyu bir sknt bu; varoluun ta kendisi; benim yapldm hamur. Ama ii hrpanilie vurmuyorum, tam tersine, bu sabah ykandm, tra oldum. Bu minicik bakm ilerini dnnce, onlar nasl olup da yapabildiimi kavrayamyorum; o kadar bouna eyler ki! Onlar, benim yerine alkanlklarn yaptrd belli. Alkanlklar hl canl, urap duruyorlar, alarn yava yava belli etmeden kuruyorlar, st anneler gibi ykyor, kuruluyor, giydiriyorlar. Yoksa beni bu tepeye getiren de mi onlar? Nasl geldiimi hatrlamyorum. Dautry merdiveninden ktm belli; peki o yz on basama teker teker ktm m? Bu merdiveni, birazdan ineceimi tasarlamak belki daha da g. Oysa biliyorum bunu, biraz sonra Coteau Vert'in aasnda bulacam kendimi. Ayamn altnda uzayan, Bouville'in gri kvlcm-lanlanna bakyorum. Gne altnda, deniz kabuklan ynna, kemik paralarna, kum tepelerine benziyor. Bu ykntlar arasnda kaybolmu ufack cam ya da mika yanslar ara sra hafif alevler sayor. Deniz kabuklar arasnda uzayan arklar, kanallar, ukurlar, ince izgiler bir saat sonra sokak haline girecek, bu sokaklarda duvarlar arasnda yryeceim. u tepenin stnde, kendimi onlardan ne kadar uzak hissediyorum. Sanki baka bir trdenim ben. Btn gn
190 191 BULANTI

altktan sonra brolardan kyor, evlere ve alanlara neeyle bakp, bu kentin, kendi kentleri olduunu, bir 'gzel burjuva kenti' nitelii tadn dnyorlar. Korkmuyorlar; kendi yurtlarnda olduklarn hissediyorlar. Musluklardan akan evcil kent suyundan, dme evrilince ampullerden yaylan ktan, dayanaklarla desteklenmi melez aalardan baka ey bilmezler. Her eyin bir mekanizmaya uyarak ortaya ktn, dnyann belli ve deimez yasalara gre ilediini gnde yz kere grrler. Bir deiiklik olsa, doa birden kvranmaya balasa, ne olur? O zaman doann urackta olduunu anlar, yreklerinin atlayacak gibi arptn duyarlar. Dalgakranlar, savunma duvarlar, elektrik santrallar, izabe frnlar, ahmerdanlar o zaman ne ilerine yarayacak? Her zaman gerekleebilir bu, hatta biraz sonra bile. aretleri var zaten. Szgelimi birden yalnzla gmlm kimseler de grlecek. Yapayalnz, korkun irenlikleri iinde yapayalnz insanlar sokaklarda kouacak; gzleri bir yere dikili, dertlerinden hem kap hem onu ilerinde tayarak, azlan ak, kanatlarn rpan dil bcekleriyle nmden yorgun argn geecekler. O zaman katla katla gleceim. Gvdem, dn iekleri ve kasmpatlan gibi alan ne olduu belirsiz pis kabuklarla kapl olsa bile gleceim. Srtm bir duvara dayayp nmden getikleri srada, 'Biliminiz nerede? Hmanizminize ne oldu? Dnen kam onurunuzdan ne haber?' diye haykracam. Korkmayacam, hi olmazsa u anda korktuumdan fazla korkmayacam. Hangi deiiklik olursa olsun, bu; varoluun

u ya da bu biime girmesi olacak. Bir yz ar ar yiyen btn gzler, fazlalk olacak, ama ilk ikisinden daha fazlalk deil. Benim asl korkum varolutan. Karanlk bastryor, kentte ilk klar yand. Tanrm! Kent, btn geometrisine ramen ne kadar doal grnyor. Gecenin altnda naslda ezilmi gibi. yle... Buradan onu gren yalnz ben miyim acaba? Ayaklarnn altnda, doann derinliklerine gmlm bir kenti, bir tepenin doruundan seyreden baka bir falc yok mu? Olsa ne olur sanki? Ona ne syleyebilirim ki? Bedenim yavaa douya yneliyor, biraz sallanyor ve yrmeye balyor.
192 193

ARAMBA BOUVLLE'DE SON GNM

B
ugn Bauville'de son gnm. Autodidacte' bulmak iin kenti batan baa dolatm. Eve gitmedii belli. nsanlarn sevmedii bu Hmanist, utan ve korku iinde rastgele dolap duruyordur imdi. Bana gelenlere pek armadm, nk yumuak ve korku dolu kafasnn, bir rezaleti zerine eker gibi olduunu uzun zamandr hissediyordum. Kabahati o kadar az ki; gen ocuklar iin duyduu o alakgnll ve uzak aka, ehvet ad verilemez bile; Hmanizmin bir eidi saylabilir bu. Ama bir gn kendisini yapayalnz bulmas gerekiyordu. Bay Achille gibi, benim gibi. Bizim trmzden o, iyi niyetli bir kimse. Artk yalnzln iine girdi, bir daha kmamak zere. Kltr dleri, insanlarn anlama zerine kurduu dler, birden yklp gitti. nce korkuyu, ylgy duyacak. Uykusuz geceler geirecek, sonra bitip tkenmeyen srgn gnleri art arda skn edecek. Akamlan, kitapln avlusuna gelip dolaacak, prl pnl yanan pencerelere uzaktan bakacak ve uzun kitap raflann, deri ciltlerini, sayfalarnda tten kokuyu hatrlaynca ii gidecek. Onunla birlikte kmadm diye zlyorum. Ama kendi istemedi, hatta kedisini yalnz brakmam rica etti. Yalnzlk denilen meslee rakla balyordu. Mably
BULANT

afe'sinde yazyorum bunlan. Kahveye nemseyerek girdim; patronu, kasadaki

kz seyretmek ve onlan son olarak grdm iyice hissetmek istiyordum. Ama Autodidacte' unutamadm bir trl. Tersyz olmu sitem dolu yz; kana bulanm yakas gzmn nnden gitmedi. Bu yzden kt istedim, bana gelenleri yazacam imdi. leden sonra saat ikiye doru kitapla gittim. yle dnyordum: 'te kitaplk. Buraya son kez giriyorum.' eride ok az insan vard. Burasn grmek iimi szlatyordu. nk bu kitapla bir daha hi gelmeyeceimi biliyordum. Salon sanki buhardan yaplm gibi hafifti. Gerek deildi sanki, al renge bulanmt; batan gne, kadnlara aynlm okuma masalann, kapy, kitap-lann srtlann kzla boyuyordu. Bir an, yaldzl yapraklarla dolu bir ormann bitkileri arasnda yryormuum gibi tatl bir duyguya kapldm; gldm. 'oktan beri glmemitim,' diye dndm. Korsikal, ellerini arkasna kavuturmu, pencereden bakyordu. Ne gryordu acaba? Impetraz'n kellesini mi? Ama ben hibir ey grmeyeceim. nk alt saat sonra Bouville'den ayrlm olacam. Geen ay dn alm olduum iki kitab, Korsikal'nm yardmcsna ayrlm masann zerine braktm. Yeil bir f kopanp verdi bana. "Buyurun Bay Roquentin." "Teekkr ederim." "imdi onlara hi borcum yok artk, burada hi kimseye borcum yok. Birazdan gidip Rendez vaus des Cheminots'-un bayan patronuna hoa kal diyeceim. Artk zgrm, diye dndm. Bir an durdum. Bu son anlan Bouville'de
194 195

uzun bir gezinti yapmaya, Victor Hugo Bulvan'n, Galvani Caddesi'ni, Tournebride Soka'n bir daha grmeye mi ayrsam acaba? Bir ormann iini andran bu yer yle sakin, yle temizdi ki. Bulant bile buraya uramamt. Gidip sobann yanna oturdum. Bouville Gazete'si masann zerine braklmt. Elimi uzatp onu aldm. "Kpek tarafndan kurtarld." "Remiredon'da mlk sahibi olan M. Dubosc dn akam Nauis Panayr'ndan bisikletle dnerken..." O srada yanma iman bir kadn gelip oturdu. apkasn yanna koydu. Etrafn kmser tavrlarla szd. antasndan ciltli bir kitap kard, enesini tombul ellerine dayayarak dirseklerini masann zerine koydu. Karmda da ihtiyar bir adam uyuyordu. Onu tanyordum; ok korktuum o gece bu adam da kitaplktayd. O da korkmutu sanrm. Ama imdi hepsi geride kald, diye dndm. Saat drt buukta Autodidacte ieri girdi. Elini skp onunla vedalamak istedim. Ama son konumamz pek houna gitmemi olmal ki yle uzaktan bir selam verip her zamanki gibi iinde bir dilim ekmek ve bir ikolata bulunmas gereken kk beyaz bir paketi benden epeyce uzaa koymak zere yrd. Biraz sonra, resimli bir kitapla geri dnd ve kitab paketinin yanna koydu. 'Son olarak gryorum onu,' diye dndm. Yarn akam, daha ertesi gnn akam, ondan sonraki akamlar, bu masaya gelecek ve

ekmeiyle ikolatasn yiyerek kitap okuyup duracak. Okurken, ara sra kk defterine bir zdeyi yazmak iin duracak. Oysa ben Paris'te, Paris sokaklarnda yryeceim. Yeni insanlar greceim. O
196 BULANTI

ada bulunduu, dnceli, ablak yzn lambalar ay-nlatt srada, benim bamdan neler geecek acaba? "Bouville ve evresinden haberler" "Monistiers" "Jandarma karakol komutanlnn 1932 ylnda ki almalar. Monistiers Jandarma Karakolu Komutan Gaspard'la beraberindeki drt jandarma MM La goutte. Nizan, Pierpont ve Ghil 1932 ylnda hi bo oturmamlard. Gerekten jandarmalanmz yedi ar, seksen iki hafif sua, yasa ve tzklere aykr yz elli dokuz davrana, alt intihara ve lmle sonulanan on be otomobil kazasna el koymulardr.' "Jouxtebouville." "Jouvlebouville borazanclar dostluk dernei." "Bugn genel prova yllk konser iin kart datm." "Compostel." "Belediye Bakan'na Legion d'honneur nian takma treni." "Bouville turizmi. 1924 te Bouville izcilik rgtnce kurulmutur." "Bu akam saat yirmi krk bede Fredinent Byron Soka on numarada, A salonunda aylk toplant. Gndem: Son tutanan okunmas, yazmalar, yllk yemekli toplant. 1932 giderleri, mart ay gezi program, eitli sorunlar, yeni yeler." "Bouville, hayvanlar koruma dernei." "Gelecek perembe gn, Bouville, Ferdinant Byron Soka on numarada, C salonunda, saat 15.00'de balayp 17.00'ye kadar srecek olan yllk toplant. Mektuplarn
197

bakanla, genel merkeze, ya da Galvani Soka yz elli drt numaraya gnderilmesi." "Bouville beki kpekleri dernei... Bouville sava sakatlan dernei... Taksi sahipleri sendikas... Bouville retmen okullar dostluk komitesi." Ellerinde antalar, iki liseli ocuk ieri girdi. Korsikal, lise rencilerini sever, nk onlar babaca gzaltnda tutabilir. Sk sk, srf zevki iin, iskemlelerinin zerinde kprdanp durmalarna, gevezelik etmelerine gz yumar, sonra hrsz gibi yaklaarak arkalarna dikilir ve kmaya balar: 'Sizin gibi yetikin delikanllar yle mi davranr? Bu halinizi dzeltmezseniz ktphane yneticisi olan bay, mdrnze ikayette bulunacak.' ocuklar kar gelecek olurlarsa korkun gzleriyle onlara bakar: 'Adlarnz syleyin bakaym!' der. Okuduklar kitaplarla da ilgilenir. Kitaplktaki baz kitaplar,

krmz bir hala iaretlenmitir; cehennemin ta kendisidir onlar. Gide'in, Diderot'nun, Baudelaire'in yaptlar ve tp kitaplar bunlar arasndadr. Liseli bir renci, bu kitaplardan birini okumak isterse Korsikal hemen iaret ederek renciyi bir keye arr ve sorguya eker. Biraz sonra parlar, sesi btn okuma salonunu doldurur: 'Siz yatakiler iin ok daha ilgi ekici ve retici kitaplar var. devlerinizi yaptnz m bakalm? Hangi snftansnz? Onda m? Peki, saat drtten sonra yapacak bir eyiniz yok mu? retmeniniz buraya sk sk gelir, sizi ona ikayet edeceim.' ocuklar sobann yannda dikilmi duruyorlard. Knn ok gzel koyu renk salar vard. Teni neredeyse saydam, kck az yaramaz ve gururlu. Byklan yeni terlemi iri kym arkada, dirseine dokunup bir eyler fsldad ona. Kk yant vermedi, ama yznde
BULANTI

gven ve kmseme dolu hafif bir glmseyi belirdi. Sonra ikisi birden, acele etmeksizin raflardan bir szlk setiler ve kendilerine yorgun baklann evirmi olan Autodidacte'a yaklatlar. Sanki onu grmyor gibiydiler, ama gelip Autodidacte'in tam yanna oturdular. Kk esmer renci Autodidacte'in solunda, iri kym arkada da onun solunda yer almt. Ellerindeki szl hemen kartrmaya baladlar. Autodidacte, salona yle bir gz gezdirdi. Sonra okumaya devam etti. Hibir okuma salonu, bundan daha gven verici bir grnte olamazd; t bile kmyordu. iman kadnn soluunu duyuyordum yalnz, kitaplara eilmi balardan baka ey grlmyordu. Bununla birlikte daha o anda tatsz bir olayn ortaya kacan sezdim. Kitaplara dalm gibi balarn emi olan btn bu insanlar birer komedi oynuyorlard sanki; biraz nce stmzden bir acmazlk soluunun geiini duymutum. Okumam sona ermiti, ama gitmeye karar veremi-yordum; gazetemi okur gibi yaparak bekliyordum. Merakm ve tedirginliimi arttran ey, tekilerin de beklemesiydi. Yanmdaki kadn kitabnn sayfalann daha abuk eviriyor gibi geliyordu bana. Birka dakika geti, sonra fsltlar iittim. Bam yavaa kaldrdm. ocuklar nlerindeki szl kapamlard. Kk esmer olan konumuyordu, kibarlk ve ilgiyle dolu yzn saa doru evirmiti. Omzunun arkasnda yan yarya saklanm olan sarn arkada kulak kabartyor ve ks ks glyordu. 'Acaba konuan kim?' diye dndm. Konuan Autodidacte't. Yanndaki gen ocua eilmi, gzleri gzlerinde, ona glmsyordu. Dudaklarnn kprdadn ve ara sra uzun kirpiklerinin titrediini
198 199 BULANTI

gryordum. Byle gen grnl halini bilmiyordum onun; ho bir adam oluvermiti. Ama ara sra szn kesiyor ve arkasna korkuyla bakyordu. renci, onun sylediklerini sanki bir su gibi iiyordu. Bu sahnenin olaanst bir yan yoktu, yeniden okumaya balamak zereydim ki rencinin, elini arkasndan masann kenarnda ar ar kaydrdn grdm. Autodidacte'm gremedii bu el bir sre yoluna devam etti ve evresini yoklamaya koyuldu; sonra iman sarnn koluna rastlaynca ona bir imdik att. Autodidacte'm syledikleriyle sesini karmadan dalga geen sarn, bo bulunmutu. Birden yerinden frlad, aknlk ve hayranlkla az iyice

ald. Esmer renci saygl ilgi halini bozmamt. Bu yaramaz elin, onun eli olduuna inanmak zordu. 'Ona ne yapmak istiyorlar acaba?' diye dndm. Ama tam o srada kendisine baktm grd; konumasn hemen kesti ve tedirgin bir halle dudaklarn smsk kapatt. Cesaretim krlm bir halde, bam hemen dndrdm ve gazetemi okuyormu gibi yaptm. Ama iman kadn kitabn .itmi ve ban kaldrmt. Sanki bylenmi gibiydi. Kadnn patlayacan hissediyordum. Oradakilerin hepsi durumun patlak vermesini istiyorlard. Ne yapabilirdim? Korsikal'ya gz attm, pencereden bakmyordu artk, bize doru yar dnm duruyordu. Aradan on be dakika geti. Autodidacte yeniden fsldamaya balamt. Ona bakmaya cesaret edemiyordum, ama genlemi, sevgi dolu halini ve zerine kt halde fark etmedii ar baklar gzmn nne kolayca getiriyordum. Bir aralk gldn duydum, ocuka, tiz bir glt bu. imi korkuyla doldurdu. Pis ocuklar, bir kediyi suda bomaya hazrlanyorlard sanki. Sonra birden fsltlar kesildi. Bu sessizlik korkun geldi bana, iin : sonuydu bu, ldrc and. Gazetenin zerine eilmiim okuyor gibi yapyordum, ama bir ey okuduum yoktu, kalarm kaldrp elimden geldiince yukar bakarak, sessizliin iinde karmda olup bitenleri grmeye alyordum. Bam hafife evirince gzucuyla bir ey yakaladm. Bu demin masa boyunca ilerlemi olan kk ve beyaz eldi. Esmer ve tyl bir nesne korkarak onun ;. yanna geliyordu. Ttnden sararm kaln bir parmakt bu. Kk ve beyaz elin yannda bir erkeklik organ btn kabalyla grnyordu. Parmak bir aralk durdu, kaskatyd, sonra birden ekinerek okamaya balad onu. > armamtm, ama fkelenmitim Autodidacte'a. Buda-. la, iine dt tehlikeyi anlamyor muydu? Bir kurtulu \ yolu vard, bir tek ans vard. ki elini masann zerine, ; kitabnn iki yanna koyup hi kprdatmadan dursayd ; bana geleceklerden bu seferlik kurtulurdu. Ama bu ansn karacan biliyordum. Parmak, hareketsiz duran . elin zerinde yava yava, gidip geliyordu. Birden bam

I
kaldrdm, bu inat gidi gelie dayanamyordum. Uyarmak iin, Autodidacte'm baklarn yakalamaya abalyor ve hzla ksryordum. Ama Autodidacte, gzlerini kapam, glmsyordu. Dier eli masann altnda kaybolmutu. renciler glmyorlard artk, sapsar kesilmilerdi. Kk esmer ocuun dudaklar sanki kenetlenmiti, korkuyordu; olaylarn kendi gcn atn hissetmie benziyordu. Ama elini ekmiyordu, masann zerinde, biraz kaslm halde hareketsiz tutuyordu onu. Arkada korkmu ve aptallam bir halde azn

amt. Korsikal o srada haykrmaya balad. Kimse duymadan Autodidacte'm iskemlesinin arkasnda
200 201

gelip

durmutu. Yz pancar gibiydi, gler gibi bir hali vard, ama gzleri kvlcmlar sayordu. Oturduum yerde sradm, ne var ki zerimden ar bir yk kalkm gibi oldu. Bekleyi, dayanlmayacak kadar ard. Bunun bir an nce sona ermesini istiyordum. sterlerse Autodidacte' dar atsnlar, ama bu bir an nce sona ersin. araf gibi bembeyaz kesilmi iki renci, gz ap kapayncaya kadar antalarn alp ortadan kaybolmulard. fkeden lgna dnm olan Korsikal: "Grdm sizi, bu kez grdm," diye haykryordu. "Yalan sylemeyiniz artk. Bunu da inkar etmeye kalkacak msnz ha? Yaptnz dmeni grmyorum sanyordunuz deil mi? Benim gzlerim kr deil aslanm. Dur bakalm, sras gelecek, biraz sabrl ol, yakaladm zaman ona pahalya mal olacak diyordum. Adnz da, adresinizi de biliyorum. Patronunuz Bay Chuillier'i de tanyorum. Kitaplk yneticisiden mektup alnca, yarn asl o aracak. Deil mi? Susun!" diye haykrd gzlerini devirerek. "Bu iin burada kalacan da sanmayn sakn. Fransa'da mahkemeler var, sizin gibi herifler iin. Beyefendi bilgi ediniyordu szmona, kltrn arttnyordu. Kitaplar iin ya da bir ey sormak iin gelip beni rahatsz ediyordu. Bunlan hibir zaman yutmadm, ne sandnz siz?" Autodidacte arm gibiydi. Bunu yllardr beklemi olmal. Korsikal'nn t karmadan gelip arkasnda duraca ve kulaklarnda fkeli bir sesin nlayaca gn yz kere gznn nne getirmi olmal. Ama her akam kitapla gelmekten ve harl harl okumaktan geri kalmyordu. Arada bir hrsz gibi, beyaz eli ya da belki de kk bir ocuun bacan okuyordu. Yznde daha ok
BULANTI

bir boyun eme gryordum. "Ne demek istediinizi anlamadm," diye kekeledi, "ben buraya yllardr gelirim." Kzm gibi, arm gibi grnmek istiyor, ama inanla yapmyordu bunu. Olayn burada olduunu, hibir eyin onu durduramayacan, onu dakika dakika yaamak gerektiini biliyordu. Yanmdaki kadn, "Aldrmayn sylediklerine grdm ben," dedi. Ar ar yerinden kalkt. "Hem de ilk grm deil. Geen pazartesi, bundan biraz ge, neler yaptn grdm, ama bir ey sylemek istemedim. Gzlerime inanamyordum dorusu. nsanlarn bilgi edinmek iin geldikleri ciddi bir yerde, bir kitaplkta yz kzartc eyler olabileceine inanmazdm. Benim ocuum yok ama, evltlarn alsnlar diye buraya gnderen ve onlann rahatsz edilmediklerini sanan, stelik bunun gibi canavarlarn ocuklarn devlerini yapmalarna engel bile olduklarn bilmeyen annelere acyorum dorusu."

Korsikal, Autodidacte'a yaklat: "Hanmn dediklerini duydunuz, deil mi?" diye haykrd suratna. "Numara yapmaya kalkmayn. Aalk herif, sizi herkes grd." Autodidacte onurlu bir ekilde: "Rica ederim, aznz bozmaynz," dedi. Bu da rolnn bir parasyd. Belki her eyi aklamak, kamak istedi, ama roln sonuna kadar oynamak zorundayd imdi. Korsikal'ya bakmyordu, gzleri bsbtn kapal gibiydi. Kollan iki yanna sarkmt, bir l gibi solgundu. Sonra birden yz kpkrmz kesildi. Korsikal fkeden boulacak gibiydi:
202 203

"Azm bozmayaym m? Pis herif! Sizi grmediimi mi sanyorsunuz? Gzetlediimi sylemedim mi? Aylardr gzetliyordum sizi." Autodidacte omuzlarn silkip kitabna dalm grnmeye alt. Yz kzarm, gzleri dolmutu, ok ilgi duyuyormu gibi bir hali vard. Bir Bizans mozayiinin reprodksiyonuna dikkatle bakyordu. Kadn, Korsikal'ya bakarak: "Amma pikin adam be, okumaya devam ediyor," dedi. Korsikal kararszd. O srada, Korsikal'nm yldrd ekingen ve uysal bir delikanl olan yardmcs, masann ardndan ar ar ayaa kalkm, sesleniyordu. "Paoli, ne oluyor?" Kararszlk dolu bir an geti, bu i burada kalr diye umutlandm bile. Ama Korsikal iinde bulunduu durumu dnp kendini gln bulmu olmal. Sesini karmayan kurbanna ne diyeceini bilemeden sinirli bir halle, iyice gerilip bolua koca bir yumruk att. Autodidacte korku iinde dnd. Az ak, Korkisal'ya bakyordu; gzlerinde korkun bir rknt vard. "Eer beni dverseniz, sizi ikayet ederim," dedi glkle. "Kendi isteimle gideceim buradan." Ben de ayaa kalktm, ama i iten gemiti. Korsikal zevkle inleyerek, yumruunu anszn Autodidacte'in burnuna yaptrd. Bir an esmer bir yumruk ve bir yenin stnde, Autodidacte'in utan ve acyla alm gzlerinden baka bir ey gremedim. Korsikal yumruunu ekince Autodidacte'm burnu kanamaya balad. Ellerini yzn kapamak istedi, ama Korsikal aznn kenarna bir kere daha vurdu. Autodidacte iskemlesine ylarak ekingen ve tatl gzlerle nne bakt. Sol eliyle kanayan
BULANTI

burnunu silmeye abalarken, sa elini masann zeride gezdirerek paketini bulmaya alyordu. Kendi kendine konuuyormu gibi, "Gidiyorum," dedi. Yanmdaki kadnn benzi atmt, gzleri panldyordu: "Pis herif, ok iyi oldu!" dedi.

fkeden titriyordum. Masann evresini dolanp bacaksz Korsikal'y yakasndan tutarak havaya kaldrdm. Masann zerine frlatacaktm. Elimde rpnp duruyor, beni trmalamaya alyordu, ama ksa kollar yzme yetimiyordu. Hibir ey sylemiyordum, burnunun zerine bir yumruk yaptnp yamyass etmek istiyordum sadece. Anlamt bunu, yzn korumak iin dirseini kaldrd. Korktuunu grnce sevinmitim. Birden barp armaya balad: "Yabani herif, brak beni! Sen de mi onun gibisin yoksa?" Onu neden braktm, hl anlam deilim. lerin karmasndan m korkmutum? Yoksa Bouville'de geirdiim tembellik yllan beni yumuatm myd? Eskiden olsa, enesini datmadan brakmazdm onu. Ayaa kalkabilmi olan Autodidacte'a dndm. Ama bana bakmak istemiyordu, ba nne eik, paltosunu askdan almak zere ilerledi. Kan dindirmek ister gibi sol eliyle srekli burnunu yokluyordu. Ama kan durmuyordu. Autodidacte'n fenalamasndan korkuyordum. Kimseye bakmadan mnldand. "Yllardr gelirim buraya..." Ayaklarn yere basar basmaz, bacaksz Korsikal durumu egemenlii altna almt:
204 205 BULANTI

"Defolun buradan," dedi Autodidacte'a. "Bir daha da admnz atmayn, yoksa sizi polisle dar attrrm." Autodidacte'e merdivenin altnda yetitim. Tedirgindim, onun utancndan utanyordum, ne syleyeceimi bilmiyordum. Beni grmyormu gibi bir hali vard. En sonunda mendilini kard, burnunu sildi. "Gelin bir eczaneye gidelim," dedim beceriksizce. Yant vermedi. Okuma odasndan grltler geliyordu. Hepsi birden konuuyor olmal. Kadn tiz bir kahkaha att. Autodidacte: "Bir daha hi gelmeyeceim buraya," dedi. Arkasna dnp ne yapacan bilmez gibi merdivene, okuma salonunun giriine bakyordu. Ban evirince burnundan gelen kan, takma yakasyla boynunun arasndan aa akt. Az ve yanaklar kana bulanmt. Kolundan tutarak: "Gelin," dedim. rpererek, iddetle ekti kendini: "Brakn beni!" "Yalnz kalmanz doru olmaz. Yznz ykamak, ila srmek gerek. Biraz nce sylediklerini tekrarlyordu: "Rica ederim efendim, brakn beni!" Neredeyse bir sinir buhranna tutulacakt. Uzaklamasna egst-olmak istemedim. Batan gne bir ara kambur srtn aydnlatt, sonra gzden kayboldu. Kapnn eiinde, yldz biiminde bir kan lekesi vard.

YARIM SAAT SONRA

G
ne batyor, tren iki saat sonra kalkacak. Park, bir batan dier baa ilk kez getim. Baulibet Soka'nda dolayorum. Genel olarak bu sokakta yrdm zaman, kaln bir saduyu ynndan geiyormu-um gibi gelirdi bana. Hantal ve geni Boulibet Soka kaba saba ciddilii, katranl kambur yzeyiyle, zengin kasabalardan getikleri zaman, bir kilometreden fazla, her iki yanlarnda kocaman iki katl binalarn uzad kentler aras yollar hatrlatyordu. Ky yolu diye adlandrdm bu sokak, bir ticaret limanna hi uymad ve ireti durduu iin houma gidiyordu. Evler, bugnde yerli yerinde, ama bir kr evi grnlerini kaybetmiler, birer apartman haline gelmilerdi. Biraz nce parkta da ayn izlenime kaplmtm; bitkiler., imenler, Olivier Masqueret fskiyesi, anlamsz olmak iin aba harcayarak bir inatlk grnmne brnmlerdi. Anlyorum imdi. Beni ilk brakan, kent. Daha Bouville'den ayrlmadm, ama imdiden burada deilim. Bouville susuyor. Bana hi aldrmadan, eyasn, bu akam ya da yarn yeni gelenlere taptaze sunabilmek iin derleyip dzenleyerek rten bu kentte hl iki saat kalmak zorunda oluum garibime gidiyor. Her zamankinden daha fazla unutulmu hissediyorum kendimi. Birka adm atp duruyorum. ine dtm bu unu206 207

BULANTI

tuluu tadyorum, iki kent arasndaym, biri bilmiyor beni, teki artk tanmyor. Beni kim hatrlar? Londra'da bulunan etine dolgun bir kadn belki. Peki, ama dnd ben miyim acaba? Sonra o adam da var, o Msrl. Belki imdi odasna girmi, onu kollar arasna almtr. Kskan deilim, bu kadnn ldkten sonra yaamaya devam ettiini biliyorum. Karsndaki adam btn varlyla sevse bile bir l kadn akndan baka ey olmaz bu. Onun son canl akn ben yaadm. Ama adam ona zevk duyurabilir. Kadn, ruhsal kargaa iine batyor ve kendinden geiyorsa varlnda kendisini bana balayan bir ey kalmam demektir. Zevk duyuyorsa ben, onun iin sanki hi karsna kmam bir insandan farkszm, beni bir anda iinden karp att demektir; dnyadaki btn bilinler de beni ilerinden attlar, boadlar. Tuhafma gidiyor bu. Oysa varolduumu iyice biliyorum, burada bulunduumu biliyorum. 'Ben' deyince bir boluk duygusuna kaplyorum. yle unutulmuum ki, kendimi iyice hissetmek elimden gelmiyor. Benden kalan btn gereklik, varolduunu hisseden varolu sadece. Yava yava, uzun uzun esniyorum. Kimse, hi kimse iin! Antoine Roquentin ne ki? Soyut bir ey o. Bilincimde kendimle ilgili ufack, renksiz bir an

sallanyor. Il l, hareketsiz, bombo bilin, duvarlarn arasna konulmu; kendi kendine yaamn srdrp gidiyor. Kimse yok bu bilincin iinde artk. Biraz nce birisi ben, benim bilincim diyordu kim? Darda grltl sokaklar vard; bilinen renkleri ve kokulan ile sokaklar. Kimsenin olmayan duvarlar ve kimsenin olmayan bir bilin kald geriye. Hepsi u. Duvarlar ve bu duvarlar arasnda unutulmu ve braklm bilin. Varoluunun anlam da u: Bilin, fazlalk olmann bilincidir. Geniler, drt bucaa yaylr, koyu renkli duvarn zerinde lambalar boyunca ya da karda akamn sisleri iinde kendini kaybetmeye urar. Ama hibir zaman unutmaz kendini; bu durumda bile kendini unutan bir bilin olmann bilincidir. Onun alnyazs bu. Bouk bir ses unlar fsldyor: 'Tren iki saat sonra kalkacak.' Sesle birlikte bu sesin bilinci de var. Bir yzn bilinci de var. Kana bulanm, ar ar geiyor; gzlerinden yalar akyor. Bu yz duvarlar arasnda deil, hibir yerde deil. Ortadan kayboldu, onun yerini ba kana bulanm kambur bir gvde alyor, ar admlarla uzaklayor, her admda duruyor sanki, ama durmuyor. Karanlk bir sokakta yryen bu gvdenin bilinci de var. Gvde yryor, ama uzaklamyor. Karanlk sokak bitmiyor, hilik iinde kayboluyor. Bu sokak duvarlarn arasnda deil, hibir yerde deil. Sonra, 'Autodidacte kentte dolap duruyor,' diyen bir sesin bilinci var. Ama ayn kentte deil, hayr bu anlam tamayan duvarlarn arasnda deil. Autodidacte, kendisini unutmayan yrtc bir kentte dolayor. Onu dnenler var. Korsikal, iman kadn, belki de kentteki herkes. Henz kaybolmu deil o, ben dedii eyi kaybedemez. kenceyle kvranan; iyice ldrmedikleri kanl benliini unutamaz. Dudaklar, burun delikleri acr durur, 'Canm acyor,' diye dnr. Yrr, yrmesi gerek. Bir an dursa, ktphanenin duvarlar drt bir yann evirir, hapseder onu. Korsikal yanmasnda biter ve ayn sahne, btn ayrntlaryla yeniden balar. Kadn pis pis glmseyerek, 'Bu aalk herifleri prangaya vurmal,' der. Yrr, evine gitmek istemez. Korsikal, iki renci ve kadn, onu odada
208 209 BULANTI

da beklemektedirler. Sahne yeniden balar, 'Yalan syle^ meye kalkmayn, grdm sizi.' yle dnr: 'Tanrm, keke unu yapmam olsaydm, keke yapmak elimden gelmeseydi, gerek olmasayd bu!' Endieli yz, bilinci nnde gelir ve gider. 'Belki canna kyacak.' Hayr, bu yumuak ve her yan evrili ruh lm dnemez. Bilincin, bilgisi de var. Duvarlarn arasnda durgun ve bombo olan, iini dolduran insanlardan kurtulmu ve hibir kiilie bal bulunmad iin korkunluk niteliini edinmi olan kendini, yer yer grr. Ses fsldar: 'Bavull fie geirildi. Tren iki saat sonra kalkyor.' Duvarlar, sa sola kayar. Asfaltn da, demir satan maazalarn da, kl| pencerelerinin de bilinci var. Ses fsldyor, 'Son olarak.' Otel odasnda, Anny'nin, iman Anny'nin, yalanm Anny'nin bilinci, ac ekiin bilinci var; ayrlp giden ve bir daha dnmeyecek olan duvarlarn arasnda bilinlidir ac. 'Sonu gelmeyecek mi bunun?' Ses duvarlar arasnda bir caz havas

tutturmu: "Some of these days." Bitmeyecek mi bu? Ve melodi arkadan, yavaa, yakalamak iin geliyor, sesi bastryor ve ses durmay beceremeden ark sylyor; gvde ilerliyor ve btn bunlarn bilinci var; yazk ki bilincin de bilinci var. Ac ekecek, ellerini ovuturarak, kendine acyacak hi kimse yok ama. Kimse. Bu, drt yol azlarnn katksz bir acs; unutulmu bir ac. Ama kendini unutamayan bir ac. Sonra ses, 'te Rendez vous des Cheminots,' diyor ve Ben, bilincin iinden fkryor; Benim bu, yani Antoine Roquentin, birazdan Paris'e hareket edeceim, patron kadna veda etmek iin geldim buraya. "Size hoa kal demeye geldim." "Gidiyor musunuz M. Antoine?" "Paris'e yerleeceim. Deiiklik olsun diye." "anslsnz." Bu koca yze, nasl dedirebiliyordum dudaklarm? Vcudu artk benim deil. Dn bile, siyah yn elbisenin altnda, vcudunu gzmn nne getirebilirdim. Bugn elbise te yanna geilmezlik nitelii kazanm. Derisinin altnda damarlar belli olan bu beyaz vcut bir d myd? "Sizi arayacaz," diyor patron kadn. "Bir ey imez misiniz? Ben smarlyorum." Oturuyoruz, kadeh tokuturuyoruz. Sesini biraz alaltyor. Kibar bir acmayla: "Size ok almtm. Ne iyi anlayorduk," diyor. "Grmeye gelirim sizi." "Tabi, M. Antoine. Bouvielle'den getiiniz zaman, yle bir urayp bizim de hatrmz sorarsanz. Gidip Mme Jeanne'a bir merhaba diyeyim, houna gider diye dnmelisiniz. nsanlarn ne olduklarn renmek hoa giden bir ey deil mi? Zaten, tandklar gelip bizi grrler her zaman. Gemici mterilerimiz vardr. Ak denizlerde alrlar, kimi zaman iki yl grmem onlar, Brezilya'da ya da New York'tadrlar. Bordeaux'da ulatrma ileriyle uratklar da olur. Sonra bir gn anszn ortaya karlar, 'Gnaydn Mme. Jeanne,' derler. Birlikte bir kadeh ieriz. sterseniz inanmayn, ama hangi ikiyi sevdiklerini hatrlarm. Aradan iki yl gemi olsa da, 'M. Pierre'e susuz bir vermut, M. Leon'a da bir cinzano getirin,' derim Madeleine'e. 'Patron, nasl hatrladn?' derler. Ben de, 'Mesleim bu benim,' diye karlk veririm.
210 211 BULANTI

Salonun dibinde iman bir adam var. Jeanne ile birka gnden beri yatyor. aryor kadn: "Patroncuum!" Ayaa kalkyor kadn: "zr dilerim M. Antoine." Garson kz geliyor yanma:

"Demek bizi brakp gidiyorsunuz?" "Paris'e gidiyorum." Kurula kurula: "Paris'te kaldm ben," diyor. "ki yl, Simeon'da altm. Ama burasn zledim." Bir an duraksyor, sonra bana baka syleyecei olmadn fark ediyor: "Eh, o zaman hoa kaln M. Antoine." Elini nlne silip uzatyor. "Hoa kal Madeleine." Gidiyor. Patron kadn geri gelmiyor. iman ellerini tutkuyla mncklayan dostunun avularna brakm. Tren krk be dakika sonra kalkyor. Vakit gesin diye param sayyorum. Aylk bin iki yz frank, fazla bir ey deil. Ama kendimi biraz zora sokarsam yetmesi gerek. yz franklk bir oda, yiyecek iin gnde on be frank, geriye drt yz elli frank kalyor. Bu, amar, ufak tefek masraflar ve sinema iin. imdilik i amarna ve elbiseye ihtiyacm yok. Dirsekleri biraz parlyor, ama elbiselerimin ikisi de temiz; bakml giyersem daha drt yl yeter bana. Ya otuz! 14.400 frank yllk gelir. Her ay karl alnan kuponlar. Oysa yal bir kimse deilim ben. Bir ey versinler yapaym, ne olursa olsun... Baka ey dnsem daha iyi. nk u anda, kendi kendime komedi oynuyorum. Hibir ey yapmak istemediimi ok iyi biliyorum. Bir ey yapmak, bir para varolu daha yaratmak demektir, oysa u durumda gerektii kadar varolu var. Aslnda, kalemi elimden brakamyorum. Bulantya kaplacam diye korkuyorum, yazarken onu geciktiriyorum gibime geliyor. Bu yzden aklma geleni yazyorum. Beni sevindirmek isteyen Madeleine, bir plak gstererek uzaktan sesleniyor: "Sizin planz M. Antoine, sevdiiniz plak, son olarak dinlemek ister misiniz?" "Ltfen." Kibarlk olsun diye byle diyorum, yoksa caz dinleyecek durumda deilim pek. Ama yine de dikkat edeceim, nk Madeleine'in dedii gibi, bu pla son olarak dinliyorum. nk, eski bir plak bu, ok eski, tara iin bile eski saylr. Paris'te bouna arayacam onu. Madeleine, pla gramofona koymaya gidiyor, imdi dnecek; elik ine, izgilerin iinde zplamaya, gcrdamaya balayacak ve izgiler onu helezon biiminde, plan merkezine kadar getirdiklerinde sona erecek bu, 'Some of these days' syleyen bouk ses ebediyen susacak. Balyor. Gzel sanatlarla aclarn avutan avanaklara ne buyurulur. 'Zavall amcam ld zaman Chopin'in Preldleri bana acm yle unutturdu ki!' diyen Bigeous
212 213
BULANTI

Halam gibi, konser salonlar; gzlerini kapayarak, solgun yzlerini alc anten haline getiren bu ezik, bu talihin sillesini yemi kimselerle azna kadar doludur. Yakaladklar seslerin, tatl ve besleyici bir halde ilerine aktn dnrler. Aclarnn, tpk gen Werther'in aclan gibi mzik haline girdiini sanrlar. Gzelliin, yaralarn sardna inanrlar. Sersemler. Bu mzikte, ac dindirme nitelii bulup bulmadklarn bana sylemelerini isterdim. Biraz nce mutluluk iinde yzmekten ok uzaktm. Dtan baklnca, dnmeden param sayp duruyordum. Ama derinlerde, gece gndz yakam brakmayan ve belirlenmemi sorgular, dilsiz aknlklar eklini alm olan btn u dnceler kprdamadan duruyordu. Anny'yle, boa gitmi hayatmla ilgili dnceler. Daha altta da Bulant, bir afak gibi ekingen duruyordu. Ama o anda mzik duyulmamt; zntl ve durgundum. evremdeki btn nesneler benimle ayn maddeden, yani bir eit sakil acdan yaplmt. Dnya o kadar irkindi; dmda, masann zerindeki u kirli bardaklar, aynann lekeleri, Madeleine'nin nl ve patron kadnn iman sevgilisi, dnyann varoluunun kendisi o kadar irkindi ki, kendimi yaknlarmn yannda gibi rahat hissediyordum. u anda saksafonun arks duyuluyor. Utanyorum. Kck, parlak bir ac dodu; bir rnek ac. Saksafonun drt notas. Gidip geliyorlar. 'Bizim gibi yapmak, lyle ac ekmek gerekir,' diyorlar sanki. Evet, doru! Ben de bu biimde ac ekmek isterim tabi. lyle, hogrrle kaplmadan, kendime acmadan, kupkuru bir katk-szhkla ac ekmek. Ama bardamn dibinde biram lksa, aynada koyu renkli lekeler varsa, fazlalksam; en iten ve en katksz acm, ay bal gibi, hem bir yn et, hem geni bir deriyle ve insann iine dokunan slak, ama ktlk dolu gzlerle srklenip hantallayorsa bu benim kabahatim mi? Hayr, plan zerinde epeevre dnen ve gzlerimi kamatran bu ufak elmas acnn, dindirici olduu sylenemez kukusuz. Alayc bile deil. Kvanla dnyor, kendinden bakasyla ilgilenmeyerek, bir orak gibi dnyann tatsz yaknln kesip att. Dnyor imdi ve hepimiz; Madeleine'i, iman adam, patron kadn, beni ve masalar, tahta sedirleri, lekeli aynay, bardaklan, birlikte bulunduumuz, evet sadece birlikte bulunduumuz iin kendimizi varolua brakm olan hepimizi, dzensizliimiz iinde, gnlk aldrmazlmz iinde yakalad. Kendim ve onun nnde varolanlar hesabna utanyorum. Bu ufack ac, varolan bir ey deil. nsann cann skyor bu nitelik. Yerimden kalkp pla zerine konduu yuvarlaktan ekip alsam, iki para etsem bile ona dokunmu olmam. O, tede kalyor, her zaman her hangi bir eyin, bir sesin ya da bir keman notasnn tesinde. Kat kat varoluun tesinden kendini aa vuruyor; smsk ve incecik. Onu yakalamak istediinizde varolulardan baka eyle karlamyorsunuz; anlamsz varolulara arpp duruyorsunuz. Hepsinin ardnda kalyor, onu duyduumu bile syleyemem; ben onu aa vuran sesleri, hava titreimlerini duyuyorum. Varolumuyor o, nk fazlalk hibir yan yok; onun dnda her ey ona gre fazlalk. O ise ylesine olan bir ey. Bende var olmak istedim. Baka bir ey istemedim hatta. te yaantmn gizli nedeni: Aralarnda ba yokmu gibi grnen tm bu abalann altnda ayn istei bulu-

214 215

yorum. Bir saksafon notasnn sesini nihayet ak, belirli bir hale sokmak iin varoluu benliimden darya atmak, dakikalarn yalarn boaltmak, onlar skp kurutmak, kendimi artmak, sertletirmek. tl bir yk olabilirdi. Hatta zavall bir adamcaz varm, yanl dnyaya gelmi. O da dier insanlar gibi parklarn, meyhanelerin, ticaret kentlerinin dnyasnda var olmaktaym. Ama baka yerde yaadna tablolarn bezleri ardnda, Tintoretto'nun dkkanlar ile Gozzoli'nin babacan Floransa'lan ile kitaplann sayfalar Fabrice del Dorigo ve Julien Sorel ile, gramofon plaklarnn ardnda cazlarn sert, uzun ilinti-leriyle yaadna inandrmak istiyordu kendini. Aptalla-m gibi davrandktan sonra anlad. Gzlerini at, yanllk olduunu grd. Tam o srada bir meyhanede, bir bardak lk birann karsndayd. Tahta sedirin zerine ylp kald. "Aptaln biriyim ben," diye dnd. Tam bu srada, varoluun dier yakasnda, ancak uzaktan grlebilen ve yaklalamayan dier dnyada, ufak bir melodi dans etmeye, ark sylemeye balad. 'Benim gibi olmak, lyle ac ekmek gerek.' Plk dnyor. Plan buras izilmi olmal, czrdayp duruyor. Ama insann iini daraltan bir ey var. O da u: nenin plak zerinde yle ksaca ksrmesi, melodiye hi dokunmuyor. Melodi yle uzakta ki! Bunu da anlyorum, plak izik olup eskiyebilir, arkc kadn belki de lmtr, ben birazdan buradan ayrlp trenime bineceim. Ama bir imdiden teki imdiye den gemisiz ve geleceksiz varolu ardnda, her gn biraz daha ayran, pul pul dklen ve
BULANTI

lme doru kayan su seslerinin ardnda melodi, hi deimeden, smsk ve gen bir halde acmasz bir tank gibi duruyor. Ses kesildi. Plak biraz gcrdayp duruyor. Yersiz bir dten syrlan kafe, varolu zevkini gevi getirip duruyor. Patron kadnn yz kpkrmz; yeni dostunun beyaz yanaklarn imdikliyor, ama bir trl renk getiremiyor onlara. l yanaklar bunlar. Klm kprdatacak halim yok, uyukluyorum. New York'ta bir apartmann yirminci katnda scaktan bunalan, yeni tra olmu, kaln kara kal bir Amerikal soluk soluadr; ter damlalar yanaklarndan aa szlr. Srtnda bir gmlek, piyanosunun bana oturmutur. Aznda bir ttn tad, dncesinde belli belirsiz bir melodi hayaleti vardr. 'Some of these days.' Tom, k cebindeki iki iesiyle birazdan gelecek, ikisi birden deri koltuklara gmlp azna kadar dolu bardaklarla viski iecekler ve gkyznn atei gelip gslerini yakacak; scak ve snrsz bir uykunun arln duyacaklar. Ama nce u melodiyi not etmeli. 'Some of these days.' Terli el, piyanonun zerindeki kalemi yakalyor. 'Some of these days, you'll miss me honey.' Byle olup bitti bu. Byle ya da baka trl, ne fark eder? ark byle dodu. Domak iin bu kmr kal Yahudi'nin bedenini seti. Kurun kalemini gevek gevek tutuyor. Yzkl parmaklanndan kdn zerine ter damlalan dyor.

Niin ben deilim? Niin tam da ii pis bira ile alkol dolu bir ay gerekiyordu. "Madeleine, u pla yeniden koyar msnz? Gitmeden nce bir daha dinleyeyim."
216 217

BULANTI

Madeleine glmeye balyor. Gramofonun kolunu eviriyor, ite balad. Ama ben kendimi dnmyorum artk. Bir temmuz gn, odasnn bunaltc scanda bu ezgiyi besteleyen o adam dnyorum. Bu caz havasnn, saksofonun ak ve eki ezgilerinin arasnda dnmeye alyorum onu. Bunu besteledi, skntlar vard, iler umduu gibi gitmiyordu. stelik onun istedii gibi dnmeyen bir sevgilisi de olabilirdi, sonra o da birer erimi ya haline sokan o korkun scak dalgas vard. Tm bunlarn imrenilecek bir yan yok. Ama arky duyduka, bu arky New York'da ki adamn beslediini dndke onun ektii acy ve dkt terleri... Heyecan verici buluyordum. ansl adamm. Ama kendisi bunu farknda deildi galiba. Mutlaka yle dnmtr: 'Biraz ansm varsa bu zmprtdan en azndan elli dolar alrm.' Yllardan beri ilk defa bir adam ilgin grnyordu bana. Hakknda bir eyler bilmek isterdim. Nasl bir znts olduunu, bir kadnla m yoksa yalnz m yaadn renmek isterdim. Hmanizm adna deil, tam tersine bu arky besteledii iin. Onunla tanmak istemiyorum. Belki de lmtr. Onu, bu pla dinlerken dnmek istiyorum sadece. yle sanyorum ki, birisi kpta o adama, 'Fransa'nn yedinci kentinde, gar dolaylarnda birisi seni dnyor,' derse, istifini bozmazd. Ama ben onun yerinde olsaydm, bunu renince mutluluk duyardm. mreniyorum ona. Artk gitmeliyim. Kalkyorum, bir an duruyorum, zenci kadnn sesini de dinlemek isterdim, son bir kez. Sylyor. te kurtulanlar iki kii oldu bile. Yahudi ve Zenci kadn kurtulmular. Belk itammen kaybolmu olduklarna, varoluun iine batp gittiklerine inanmlard. Oysa, onlar dndm gibi, tatllkla kimse beni dnemez. Kimse dnemez. Anny bile. Onlar benim iin birer l, birer roman kahraman saylabilirler; varolu gnahndan temizlemiler kendilerini. Batan baa deil kukusuz, ama bir insann elinden geldiince temizlemiler. Bu dnce, birden allak bullak ediyor beni, nk bundan umudumu kesmi bulunuyorum. Bir eyin hafife bana srndn duyuyorum, ama kprdamaya cesaret edemiyorum; nk kamasndan korkuyorum. Unutmu olduum bir ey bu. Bir eit sevin. Zenci kadn arksn sylyor. Onun var olduu u halde kantlanabilir mi? Birazck da olsa, kendimi ok ylgn hissediyorum. ok umudum olduundan deil elbette. Some ofthese days You 'II miss me honey Ben de deneyeyim mi acaba? Sz konusu olan bir mzik havas deil elbette. Ama bende baka trden bir eyler yapamaz mydm? Bir kitap mesela. Baka ey olmaz ki zaten. Ama bir tarih kikab deil? Tarih, eskiden varolan eylerden sz eder. Bir varolan baka bir varolann varoluunu dprulayamaz. Benim hatam M. de Rollebon'u canlandrmaya kalkmak olmutu. Yazacam kitap baka trl olmal. Mesela yk. Olamayacak bir

yk, bir serven. Gzel ve elik gibi sert olmal, varolularn gsterip insanlar utandrmal. Gidiyorum, iimde bir belirsizlik duyuyorum. ok kararszm. Bir karar almaya cesaret edemiyorum. Deerli, yetenekli olduuma inanabilseydim... Ama asla bu tr bir ey yazmadm, tarih yazlar yazdm, hem de oka. Bir
218

219

kitap. Bir roman. Romanm okurlar. 'Bu kitab Antoine Roquentim yazm, kafelerden kmayan kzl sal biriydi.' derlerdi. u zenci kadnn yaamn dndm gibi, onlarda benimkini dnrd. Deerli ve yan destanlam bir ey dnr gibi. Bir kitap yazmak iin yorucu almalar yapmak gerekir. Ama benim varoluumu ve bu varoluu duymam engelleyemez. Fakat bir an gelir ki kitap biter. Benden sonra aydnlandndan ufack bir k izgisi de gemiimi strd sanrm. Belki bu kitap sayesinde ben de tiksinmeden gemiimi hatrlayabilirim. Belki bir gn, zellikle bu an, byle iki bklm, trene binmek iin beklediim bu skc an dnerek, yreimin hzl hzl arptn duyacam, ve kendi kendime yle diyeceim: "O gn, o saatte balamt her ey." Gemi* teki evet yalnzca gemiteki varoluumu ancak byle kabul edeceim. Gece oluyor. Printania Oteli'nin birinci katnda iki pencere aydnland. Yeni gann inaat alan slak kereste kokuyor. Yarn Bouville'ye yamur yaacak.

SON

220

S E N T E Z

Y A YI N CI LI K D N Y A K L AS K L E R D Z S

GAZAP ZMLER ANLAR KMN N ALIYOR KIRMIZI VE SYAH SAVA VE BARI (4 CLT) ACIMAK HACI MURAT

ANNAKARENNA ARKADA KUMARBAZ ANA YERALTINDAN NOTLAR GORIOT BABA TRAFLARIM BUDALA (2 CLT) MARTIN EDEN DON HKAYELER JOHN STENBECK HEMNGWAY STENDHAL TOLSTOY STEFAN ZWEG TOLSTOY TOLSTOY GORK DOSTOYEVSK GORK DOSTOYEVSK BALZAC TOLSTOY DOSTOYEVSK JACK LONDON OLOHOV SEFLLER (4 CLT) BABALAR VE OULLAR VADDEK ZAMBAK DRL TANRILAR SUSAMILARDIR SU VE CEZA (2 CLT) BULANTI NANA KARAMAZOV KARDELER(2 CLT) L CANLAR YZBAININ KIZI PARMA MANASTIRI SLAHLARA VEDA KIRMIZI ZAMBAK DENEMELER VCTOR HUGO

TURGENYEV BALZAC TOLSTOY A. FRANCE DOSTOYEVSK J.P. SATRE EMLE ZOLA DOSTOYEVSK GOGOL PUKN STENDHAL HEMNGWAY A. FRANCE MONTAIGNE
* *p* ** WT* I

________ Bu kitap Mslm Tarafndan taranmtr.

Вам также может понравиться