Академический Документы
Профессиональный Документы
Культура Документы
2 0 0 9
belk›s, tayyar ve b için...
cemuçan
© 2009 altKitap
Yap›t›n tüm yay›n haklar› sakl›d›r. Tan›t›m için yap›lacak k›sa al›nt›lar
d›fl›nda yay›nc›n›n izni olmaks›z›n hiçbir yolla ço¤alt›lamaz.
www.altkitap.com
altkitap@altkitap.com
bu sayfalar da birer kare,
dijital görüntünün içinde sanal kareler...
harfler, kelimeler, cümleler
hiçbiri karenin düzenine sahip de¤il.
harfler, kelimeler, cümlelerle
an'lar› bir karenin içine s›k›flt›rmaya çal›flt›m.
kiminin sadece bir kenar› var, kiminin iki.
kare hiçbirisi mükemmel de¤il.
dört kenar birbirine eflit, okur-yazar, diledi¤i gibi tamamlas›n diye istedi¤i köfleden bafllayarak,
sanki bir düzenin temsilcisi. ister kareye ulafls›n, ister dönüp dursun kelimelerin içinde kaybolsun...
sonuçta nedir ki harfler, kelimeler, cümleler,
mükemmele yak›n bir flekil,
italyan düflünürün dedi¤i gibi:
dört kenar, "metin okurdan iflbirli¤i isteyen tembel bir araçt›r".
eflit uzunlukta. bu da aç›k bir ça¤r›,
*** oyuna kat›lmak isteyenlere, okur-yazara...
cemuçan
kat›lmak isteyenler:
yaz›yorum@cemucan.com
son tarih: 20 eylül 2009
k a r e ’ n i n i ç i n d e k i l e r
kare’nin içindekiler
bafllangıç
bir kelime, bir defter, bir kalem, bir masa, bir sandalye, bir
örümcek, bir lamba (ampulü sönmüfl), kal›n bir kitap (ikinci
cilt, kitap aç›k), bir adam...
adam, masan›n bafl›nda, sandalyesinde oturmaktad›r, sol eli,
üzerinde bir defter ve iki yana edepsizce aç›lm›fl kal›n bir kitap
d›fl›nda hiçbir fley bulunmayan masaya dayanm›flt›r ve bir
kurflun kalem tutmaktad›r. adam›n önünde yer alan defterde
tek bir kelime yer almaktad›r. kelimenin ne zaman yaz›ld›¤›
belli olmad›¤› gibi adam›n ne kadar süredir bu durumda
oldu¤u konusunda da bir ipucu bulunmamaktad›r. sol el,
kalemi s›k›ca tutmufl, uçsuz bucaks›z görünen beyaz sayfan›n
sol üst köflesinde düzensiz elyaz›s›yla bir iz b›rakm›flt›r. çok
yukar›lardan, bu izlerin anlaml› bir bütünün parças› olup
7 bafllangıç
olmad›¤› anlafl›lamamaktad›r. yaz›n›n adam taraf›ndan rakam›n› okumak mümkündür. koyu renkli yaz›lar, e¤ik
yaz›ld›¤›na dair en güçlü kan›t sol elinde tuttu¤u kalemin biçimle yaz›lm›fl olan yaz›lar, nokta iflareti ile k›salt›lm›fl yaz›lar...
hâlâ kelimenin son harfinin üzerinde olmas›d›r. yine de her bu kal›n kitap bir sözlüktür. masan›n bafl›nda, sol elindeki
ihtimale karfl› adam›n kelimeyi yazan adam olmad›¤›n› iddia kalemi defterin üzerinden ay›rmadan duran bu adam bir
edebilecek olanlara karfl› söylenecek pek fazla fley yoktur. sözlü¤ün 2336. sayfas›n› açm›fl, sol taraftaki sayfan›n ikinci
sa¤ dirse¤ini masaya dayam›fl, çenesini avucunun içine alm›fl sütununda yer alan "vazgeçmek" kelimesini defterinin sol
bir durumda masan›n sol yan›nda bulunan kal›n kitaba üst köflesine düzensiz el yaz›s›yla kaydetmifltir.
bakmaktad›r. kitab›n sayfalar› aç›kt›r, sol yandaki sayfalar›n örümcek a¤›na devam eder, hikâyemiz bu noktada bafllar...
oluflturdu¤u hacim sa¤ taraftakine göre ezici bir ço¤unluktad›r.
sa¤ yandaki sayfalar neredeyse bu dengesizlik karfl›s›nda sol
tarafa kapanacakt›r fakat kitab›n kal›n kapa¤› bu duruma bir
flekilde engel olmaktad›r. yaklaflt›kça, kitab›n sol üst köflesinde
koyu renkli "vatans›zl›k" kelimesi okunabilmektedir. kitab›n
sayfalar›ndaki koyu renkler belirsiz bir lekeden belirgin bir
anlama do¤ru de¤iflmektedir. sayfan›n sol alt köflesinde 2336
bafllangıç 8 9 bafllangıç
?
bir otobüsün cam›na kafam› yaslay›p, cam›n hissizlefltiren
so¤uklu¤unda kendi yüz ifademi karfl›mda buldu¤um geceler
akl›ma geldi. parçalara ayr›larak, da¤›larak, bilinmeyen bir
noktada tekrar birleflmek üzere renklerini yitiren görüntüler
ard› ard›na yok olurken, kendi düflünceli yüz ifademi
seyretti¤im geceler...
sanki karfl›mda gördü¤üm adam bir baflkas›ym›fl... o bir
baflkas› olan adam, düflünceli, bir baflka adam›n o anda neler
düflündü¤ünü düfllüyormufl....
bu birbirinin içine geçen düflünceler kim bilir hangi roman›n
veya filmin zihnimde b›rakt›¤› k›r›nt›lardan arda kalanlar...
ben de var olmayan bir adam›n düflüncelerini yeniden
yaratmaya çal›flarak, olmak istedi¤im beni yeniden
11 ?
kurgulamaya çal›flarak varoluflumun devaml›l›¤›n› m› sa¤lamaya neler düflündü¤ünü kurgulamaya çal›flan bir baflka adam
çal›fl›yorum? hangi ruh halinde olabilir?
*** ***
bir otobüsün cam›na kafas›n› yaslay›p cam›n hissizlefltiren ben flu anda hangi ruh halindeyim?
so¤uklu¤unda kendi yüz ifadesini karfl›s›nda bulan bir adam ***
bunlar› düflünür mü? bir bilgisayar bafl›nda, bir otobüsün cam›na kafas›n› yaslay›p
neden anlafl›lmazl›k ya da kayna¤› olmayan bunal›ml› bir ruh cam›n hissizlefltiren so¤uklu¤unda kendi yüz ifadesini
haline bürünen insanlarla ilgili bir fleyler yazmak istiyorum? karfl›s›nda bulan bir adam›n, camdaki aksinde bir baflka adam
neden insanlar böyle bir insan hakk›nda bir fleyler okumak oldu¤unu düflünerek farkl› bir hayat› kurgulamaya çal›flmas›n›
istesinler? yazmaya çal›flan ben, bir baflkas›n›n kurgusunun ürünü
kendilerini bulmak için mi? müyüm?
ben kendimi bulmak için mi yaz›yorum? ***
*** ben kimim?
bir otobüsün cam›na kafas›n› yaslay›p cam›n hissizlefltiren
so¤uklu¤unda kendi yüz ifadesini karfl›s›nda bulan bir adam›n
? 12 13 ?
planlar
her fley haz›rd›. hareket plan› aylar öncesinden
belirlenmiflti.
herkes ne yapaca¤›n› biliyordu, en az›ndan biliyor
olmal›yd›. defalarca konuflulmufltu her fley. tersten
oynat›lan bir filmin ilk kareye dönüflündeki kararl›l›kla
ilerliyordu zaman. hataya yer yoktu.
her fley haz›rd›...
15
kufllar
kufllar› gördü¤ümüz yerde yok etti¤imiz günlerin
bafllang›c›yd›. her yerde bir panik havas› vard›. tüfe¤i
olan tüfe¤iyle olmayan sopalarla, tafllarla...
paranoya tüm ülkeyi sarm›flt›.
17
yeni sanat
bir kalem... bir k⤛t... kalemin hüküm sürebildi¤i herhangi
bir yüzey, nitelikleri önemsiz. bir telefon... ahizenin karfl›s›nda
s›k›c› bir ses... bir toplant› da ayn› ifli görür
yeni "karalama sanat›" flaheserine bak›yor. genellikle telefonda
konuflurken, ya da s›k›c› bir toplant›da, eline geçirdi¤i bir
kalemle nereyi gözüne kestirirse karal›yor. k⤛tlar, kitaplar,
telefonun kordonu... bu kez, dört gündür gece gündüz
demeden çal›flarak haz›rlad›¤› raporun arka sayfas›n› seçmifl
sanat›n› uygulamak için. k›rm›z› kalem kulland›¤› çal›flmas›nda
en belirgin olarak görülebilen flekil büyük bir kalp, üzerinde
küçük küçük baflka kalpler ve dikkatli bir gözün kaç›rmayaca¤›
bir baflka flekil: evet, bir kelebek bu!
ayaktaki kad›n sesini yükselterek takdim ediyor:
-evet arkadafllar, flimdi s›ra vergi raporunda!
19
kurflun
karanl›kt›, gecenin sessizli¤inde ilerliyordu. zihnindeki endifleler
yetmezmifl gibi hiç susmayan iç sesi yolunda gitmeyen fleyleri
s›ral›yordu: evet orman karanl›kt›, sessizdi etraf ve bu hayra
alamet de¤ildi, yanl›fl yönde gidiyordu -gerçi nereye gitti¤ini
bilmiyordu- her yön yanl›flt›, piflmanl›k vard› içinde -nedensizdi-
ve her fleye ra¤men sahte de olsa umut k›r›nt›lar›... kendi iç
sesinin izin verdi¤i anlarda kesik solu¤u sözü al›yordu.
vücudundaki tüm kaslardan önce solu¤u al›flk›n olmad›¤› bir
h›zda kofltu¤unu yineliyordu her ad›m›nda. son duydu¤u
sesin namluyu terk eden bir kurfluna ait oldu¤unu hiçbir
zaman bilemeyecekti.
21
sahilde
her zamanki gibi erkenden uyanm›flt›. kulübeden d›flar› ad›m›n›
att›. geceden kalan f›rt›nan›n unuttu¤u bir meltem c›l›z
kollar›na doland›. gözlerini k›st›. dalgalar›n sesine çevirdi
kafas›n›... bir daha, bu defa dikkatle dikti gözlerini.
her yerdeydiler... yüzlerce belki binlerce spor ayakkab› sahile
vurmufltu. kumun içine bata ç›ka koflmaya bafllad›. gözüne
kestirdi¤i bir tanesini ald›, minik aya¤›n›n yan›na koydu.
gülümsedi. flimdi di¤er tekini bulmaya kalm›flt› ifl.
23
havaalanı
taksidesin. yol bombofl. kar›n örtüsü alt›nda flehir uyuyor.
dingin hava. sileceklerden gelen ince ses, lastikleri donmufl
olmal›. yol önünde, far›n ›fl›¤› beyaz asfalt› ayd›nlat›yor. ›fl›k
ileride kör bir noktada yok oluyor. kafan› çeviriyorsun.
radyonun sesi rahats›z edecek derecede k›s›k, varl›¤›n› sürekli
hat›rlatacak kadar. kafan› kald›r›yorsun. ileride, çok ileride
küçük bir ›fl›k, ya da baflka bir fley. bir anda beliriyor. floföre
bak›yorsun, kayg›s›z bir dikkatle yola bak›yor. bir eli araban›n
içine s›cak hava üfleyen fan›n dü¤mesinde. radyonun sesini
bast›r›yor. yine de türkünün c›z›rt›s› duyulabiliyor. fan›n ›l›k
rüzgâr› yüzüne vuruyor. ›fl›k yaklafl›yor, büyüyerek. s›cakl›k
bir rahatlama sa¤l›yor. mavi, k›rm›z›. yaklafl›yor. beyaz, büyük
bir araba, üzerindeki k›rm›z›, mavi ›fl›klar sabah› ayd›nlat›yor,
25 havaalanı
bir süreli¤ine. floför, jandarma, diyor. beyaz, büyük araba
tüm sesleri bast›rarak yan›ndan geçip gidiyor. geri dönüp
bakm›yorsun. önündeki yola dikiyorsun gözlerini, far›n
uyuflturucu etkisi ›l›k rüzgârla birlefliyor, gözlerin kapan›yor.
arkanda b›rakt›¤›n karanl›¤›n yuttu¤u yolun ucunda bir anda
beliriveren küçük mavi ›fl›¤› farkedemiyorsun.
havaalanı 26
yedi cüceler
saçma ama düflünüyorum iflte.
7 cüceler asl›nda kimdi?
kardefller mi yoksa arkadafllar m›?
anne babalar› nerede?
neden ormanda inzivaya çekilmifller?
çal›flt›klar› maden kime ait?
bofl zamanlar›nda ne yaparlar?
sahi kimdir bu 7 cüceler?
29
üstgeçitte
nerede ve nas›l kaybetti¤imi bilmiyorum art›k. herkeste iki
tane olan bende bir tane. o da öylesine duruyor yerinde. pek
ifle yarad›¤› söylenemez. çamurlu bir suyun dibini ne kadar
net görebilirseniz benim görebildiklerim de ondan ibaret.
bazen, güneflli günlerde bundan fazlas›n› da elde etti¤im
olmufltur, çok k›sa bir süre için. "elindekinden de olmamak
için, çok parlak ›fl›kta gözünü açmasan iyi edersin."
hastanedeki doktor böyle demiflti, umursamadan. elimi
uzatt›¤›mda odas›ndan ayr›l›rken, bir an karar veremedi, güle
güle, diyebildi. parmaklar› olmayan bir ele ne kadar el
denebilirse, bu "fley"le ne kadar "el" s›k›flabilirse... reçetemi
iki "fley"in aras›na s›k›flt›rmas›n› bekleyip ç›km›flt›m.
evet! ben, tek gözlü, ellerinin olmas› gereken yerde birer
31 üstgeçitte
parmaks›z aya¤a benzeyen et parças› bulunan bir adam›m. gün benim de zaman›m gelecek.
her gün insanlar›n merhametine s›¤›narak mendil açt›¤›m üst o zaman, sizler bak›fllar›n›z› kaç›rmak için karfl›mda k›vran›rken
geçidin merdivenlerinin ortas›nda, küçük alan›mda zaman›m›n ben sizden tüm bunlar›n hesab›n› soraca¤›m.
gelmesini bekliyorum. her saat bafl›, yolun di¤er taraf›nda ve ben hiçbir zaman unutmayaca¤›m...
simitçi adnan u¤ruyor bir fleye ihtiyac›m olup olmad›¤›n›
soruyor. ö¤len vakti, ekmek aras›na koydurdu¤u yeme¤imi
getirip kollar›m›n aras›na s›k›flt›r›yor. kolam›n kutusunu aç›p
yan›ma b›rak›yor. sadece yeme¤in sonunda içebiliyorum
kolay›. tam olarak göremesem de biliyorum, insanlar beni
seyrediyor. seyrediyorsunuz... ac›yor, alay ediyor, küçümsüyor...
yan›mdan geçerken bir anda yüzlerine yap›fl›veren ifade iki
ad›m sonra yerini baflka bir fleye b›rak›yor. görüyor, ac›yor ve
unutuyorlar... unutuyorsunuz. merdivenden inip yolun di¤er
yan›na geçene kadar ben yok oluyorum sizin için, ta ki bir
daha yolunuz bu üst geçide düflene dek... ama biliyorum. bir
üstgeçitte 32 33 üstgeçitte
kadınlar hakkında 1
s›n›rlar› günden güne belirsizleflen bu flehrin sokaklar›ndan
birindeki bir evde, beni düflünen bir kad›n›n olma olas›l›¤›...
yollar›m›z›n bir durakta, sinemada ya da metroda kesiflme
olas›l›¤›... ya da yan›mdan öylece geçip gitmifl oldu¤u
düflüncesi...
***
o ilk gün ikimiz de oradayd›k. oradaym›fl›z daha do¤rusu.
ben sonradan hat›rlad›m her fleyi. geçmiflimle aram çok iyi
de¤ildir, bilirsin. birilerine sürekli bir fleylerin yetiflmeyece¤inden
flikayet eden kad›n senmiflsin, telafll› gözüken... sonradan
ö¤renecektim, senin hiç bir zaman telafll› olmad›¤›n›, asl›nda
sadece öyle göründü¤ünü... bir deniz feneriydin sen. tüm
sakinli¤iyle yukar›da, sivri kayal›klar›n üzerindeki burunda
35 kadınlar hakkında 1
yükselen. o telaflla dönen parlak ›fl›¤›nla etraf›ndakilere yön hiç yoktum. sadece bir olas›l›kt›m. apartman dairesinden
gösteriyordun asl›nda... hemen ötendeki s›¤l›klar›n haberini flehrin dumanl› ›fl›klar›na bakan adam›n zihnindeki bir olas›l›k...
ulaflt›r›yordun. bir deniz feneriydin evet sen. dingin... y›llar bir otel odas› penceresinde çölde belli belirsiz harfler gibi
geçse de beklemekten yorgun düflmeyen, ilk günkü heyecan›n› dizilmifl deve kervan›n› düflleyen kad›n›n zihnindeki bir olas›l›k...
yitirmeden ait oldu¤u dünyay› ayd›nlatan... ben anlamam›flt›m. zaman›n› bekleyen... küçücük...
kelimelerle aram hiç bir zaman iyi olmad›. do¤ru olanlar›n› sonra seni düflledim. sen, ütü yap›yordun, s›cak günlerin
seçmekte baflar›s›z oldu¤umu fark etti¤imde çaba göstermenin dayan›lmaz yap›flkanl›¤›na karfl›n. terlemifltin. mutsuz
bir yarar sa¤lamayaca¤›n› düflündü¤ümden sustum. neden görünmüyordun. senin o halini görüp de mutsuz olan ben
sustu¤umu da aç›klayamad›m. sen hiç y›lmazd›n. kelimeler kadar mutsuz de¤ildin. ne kadar farkl› oldu¤umuzu
seninle dosttu. içinden gelen bir dürtüydü belki de. a¤z›n› düflündüm. yap-bozun uyumlu parçalar› gibi oldu¤umuzu
açt›¤›n anda dünyan›n sonu gelmifl gibi olurdu. eflya anlam›n› hayal ederek kendimi avutmaya çal›flt›m. aynaya bakt›¤›nda
bulurdu. her fley bir anda dururdu... durmufltu. o gün, seni sen ne görüyordun acaba! bunun merak›yla yafl›yordum.
ilk gördü¤üm gün de öyle olmufltu. bunu hat›rl›yorum iflte. kendi cevab›m› biliyordum, ümitsizli¤ime ra¤men seninkini
ben sessizli¤ime mâhkum, seni düflüncelerimde ço¤alt›p merak ediyordum. neden bu s›cakta ütü yapt›¤›n› sordu¤umda
içimdeki kelimelerle özledim. uzun bir süre... öyle bir süre ki, gülümsedin. aln›ndaki teri bir mendile sildikten sonra kafan›
bir deniz feneri için bile uzun bir süre. sonra... ben senin için kald›rmadan, burufluk gömle¤in yakalar› üzerinde dolaflt›r›rken
41
anne flefkati...
birinin bana gerçekleri söylemesine ihtiyac›m var.
gerçekler!
sözlerin gerçek olmas› gerekmiyor asl›nda. sadece bana
onlar›n gerçek oldu¤unu söylemesi yeterli.
buna ihtiyac›m var.
evet, kayboldum ben.
gece yar›s› ter içinde, bir kâbustan uyanan o çocuk gibi!
"her fley geçti, her fley düzelecek!"
43
taka san
beyo¤lu'nun ara sokaklar›nda bir cumartesi günü, ö¤len saat
13:45 civar›nda, adam ve bir amerikal›, kahve içmek için daha
önce hiç gitmedikleri, denenmemifl bir mekân aramaktad›r.
adam›n kafas› öyle bir yerin aray›fl›na girmeden önce de yeteri
kadar meflguldür. bir ara amerikal› arkadafl›n›n geride kald›¤›n›
fark eder. duraklar, çevresine bak›n›r. karfl›s›ndaki görüntü
flafl›rt›c› oldu¤u kadar anlams›zd›r da: arkadafl›, planlar›yla
hiçbir ba¤lant›s› olamayacak bir dükkân›n önünde durmufl,
camdan içeri bakmaktad›r. adam kafas›n› kald›r›r ve kap›n›n
girifline pasl› somunlarla tutturulmufl çirkin ahflap parças›
üzerinde "çardakl› meyhane" yaz›s›n› okur. yaz› özensiz bir
elden ç›km›flt›r, her harfin alt›nda f›rça darbelerinden kurtulan
boya damlac›klar› harflerin s›n›rlar›n› zorlamaktad›r. zihninde
45 taka san
"meyhane", "kahve", "denenmemifl" kelimelerinin
anlamlar›n› sorgulamaya f›rsat bulamadan amerikal›
arkadafl›n›n aral›k b›rakt›¤› kap›dan içeri girmek üzereyken
bulur kendini. henüz bir önceki gecenin izlerini silememifl
olan mekânda üç bofl masa, bir çekik gözlü adam, bir otuz
üçlük kutu bira ve uyuklamakta olan k›sa boylu bir çocuk
dikkatini çeker. duvarlar› flöyle bir süzdükten sonra gözleri
kayahan'›n sesini bulur. ne kadar zamand›r kasetçalarl› bir
teyp görmedi¤ini düflünür. ne kadar zamand›r, otuz üçlük
kutu bira içen birisi görmedi¤ini düflünür... ne kadar zamand›r,
bir japonun, bir cumartesi günü ö¤len vakti, çardakl›
meyhane'de tek bafl›na, kayahan eflli¤inde otuz üçlük kutu
bira içti¤ini görmedi¤ini düflünür.
japon adam biras›ndan bir yudum al›r, düzgün bir türkçeyle
merhaba der!
taka san 46
olmayacak ifl...
geveze bir insan de¤ilim. b›rak gevezeli¤i, gerekti¤i zaman
konuflamad›¤›m anlar ço¤unluktad›r hayat›mda. dilimin
tutuldu¤u... kelimelerle aram iyi de¤il diye düflünmüflümdür
bunca y›l. belki de bu yüzdendir tutuklu¤um. k›rk kere
söylenen fley olurmufl ya. tüm bunlar›n üstüne, flimdi de
oturmufl sana bugüne kadar anlatmak isteyip de
beceremediklerimi tek bir cümleye s›k›flt›r›p söylemeye
çal›fl›yorum.
kim, neden ve nas›l karar vermifl bilmiyorum ama bu, dünyada
kurabilece¤im son cümleymifl... ne anlatmak istiyorsam, kime
anlatmak istiyorsam iyi düflünüp seçmeliymiflim... öyle dedi
adam›n teki, ben otobüste oturuyordum. kendi kendine mi
konufluyordu, bana m› söylüyordu bilmiyorum.
flu anda oturmufl o cümleyi düflünüyorum...
49
cenazede
böyle bir cenazem olsun ister miydim?
kendi kendime bu soruyu sorup duruyordum. her taraf yafll›
insanlarla doluydu. kimisi bir di¤erine tutunmufl, rüzgârda
sallanan papatyalar gibi savrularak yürüyordu. bir k›sm›,
zamana, kadere, ölüme meydan okurcas›na kafalar› dimdik...
ayna karfl›s›nda gözlerini diktikleri o derin çizgiler ne kadar
çaresiz olduklar›n› her gün yüzlerine vursa da dimdik...
erkeklerin daha olgun gözükme çabalar› garibime gidiyor.
kalan günlerini avuçlar›n›n içinde tutmaya çal›flan insanlar
aras›nda bile erkekler ölümü daha so¤ukkanl›l›kla gö¤üsler
bir tav›rla arkadafllar›n› teselli etme gayreti içindeler. belki de
kad›nlard›r daha olgun olan. a¤l›yorlar... giden arkadafllar›n›n
arkas›ndan... etrafa bak›yorum. hiç çocuk yok. ses yok.
51 cenazede
hocan›n, ne dedi¤i anlafl›lmasa da, y›llard›r ezbere tekrar etti¤i
kelimelerinin aras›na sadece ölünün ismi s›k›fl›yor. erkekler
bir araya toplan›nca, kad›nlar bir kenarda kalakal›yor, onlar
da birbirlerine yaklafl›yor. hocan›n anlams›z kelimeleri aras›na
gözyafllar› s›k›fl›yor bu kez. soruyor iflte insan; böyle bir
cenazem olsun ister miydim?
cenazede 52
foto¤rafçı
her gün yüzlerce hayat›n içerisine giriyorum. sizin
hayatlar›n›z›n... hem de izin falan almadan. siz güvenli
duvarlar›n›z›n arkas›nda, hiçbir fleyden habersiz, mutlu
yaflamlar›n›z› yaflarken... iflte ben o hayatlar›n›z›n içindeki
davetsiz misafirim... hem de hiç bir çaba sarfetmeden,
kendili¤inden.
hayatlar›n›z ellerimin aras›ndan ak›yor, teker teker. gülen
insanlar, nefleyle el ç›rpanlar, birbirlerine tavflan kulak
yapanlar... hepsi mutlu anlar. iki boyutlu hayatlar. evet... iki
boyutlu hayatlar. yüzeyden bir türlü kurtulup ayaklanamayan
hayatlar. hepsi ellerimin aras›ndan ak›yor. büyük, küçük,
renkli, siyah beyaz...
parlak k⤛tlar›n üzerine s›k›flt›r›lm›fl mutlu hayatlar›n›z›n
davetsiz misafiriyim ben!
55
akvaryumdaki
kuyru¤unun yar›s› yok olmufl, hasta lepistesin yaflama tutkuyla
sar›lmas›n› izledim. bugün dördüncü gününde. belki de henüz
ölece¤inin fark›nda de¤il. umutla kuyruk sall›yor, ya da en
az›ndan sallayabildi¤ini düflünüyor. beslenme zaman› yüzeye
ç›k›p di¤erleriyle birlikte yem parçac›klar›n›n peflinden kofluyor.
elimi akvaryumun cam›na yaklaflt›rd›¤›mda nerede olursa
olsun harekete geçiyor, yem verece¤imi zanneden di¤erleriyle
ön s›rada yer alma savafl›na girifliyor. bazen, masamda
çal›fl›rken yan gözle akvaryuma bakt›¤›mda onu genellikle
tek bafl›na, hava filtresinin alt›ndaki hareketsiz sularda sabit
bir flekilde dengede durmaya çal›fl›rken görüyorum. di¤erlerine
oranla solgunlaflm›fl renginin fark›nda ama bunu belli
etmemeye gayret ediyor. gövdesine göre belirgin bir aç›
57 akvaryumdaki
yaparak k›vr›lan kuyru¤u bu sa¤l›ks›z hayvan›n durumunu
ele veren ikinci temel belirti. yine de, her defas›nda, elimi her
uzatt›¤›mda yaklafl›yor, yem veriliyorsa yiyor, ya da en az›ndan
yiyormufl gibi yap›yor. di¤erleri ise onu d›fll›yorlar. erkekler
diflilerin peflinde, difliler gördükleri ilgiden memnun ama
nazl›... akvaryumun içindeki bu kovalamacay› izliyor hasta
lepistes. her fleyin fark›nda m›? belki bir ya da iki gün içerisinde,
onu yine o filtrenin alt›nda, bu kez tamamen hareketsiz,
küçük gövdesi kaskat› kesilmifl ve rengi tamamen solmufl bir
durumda bulaca¤›m. flu anda oturmufl bunlar› yazarken de
o, varl›¤›mdan habersiz, di¤erlerinin onu terk etti¤i, akvaryuma
hayat veren filtrenin alt›ndaki yerinde, hareket etmeden
durmaya gayret ediyor. s›rf bu çabas›n›n bile onu ölüme biraz
daha yaklaflt›rd›¤›n›n fark›na varmadan.
elimi akvaryumun cam›na yaklaflt›r›yorum.
akvaryumdaki 58
vitrindeki görüntü...
rengârenk vitrinde gözüne çarpan kahverengi bir h›rkayd›, tahta,
kare dü¤melerin kenarlar› yuvarlat›lm›fl. ne kadar uzun bir süredir
kendisi için bir fleyler sat›n almam›flt›. h›rkan›n ard›nda, ma¤azan›n
içerisinde hayat tüm h›z›yla devam ediyordu. kad›nlar›n bir k›sm›
duvarlardaki boy aynalar›nda kendilerini izliyor (hepsi kendini
be¤eniyor, hepsi çoktan sat›n almaya haz›r), kimi kasan›n önünde
uzay›p giden kuyrukta cep telefonuyla konufluyordu. ma¤aza
görevlileri sahte gülücükleriyle yard›mc› olmaya, her giyilenin ne
kadar yak›flt›¤›n› ifade etmenin de¤iflik yollar›n› arayarak günlerini
daha az s›k›c› hale getirmeye çal›fl›yorlard›. sar›fl›n olan, henüz
kendisi için hiçbir fley bulamam›fl, aynan›n hemen önündeki bir
di¤er kad›n›n kalças›na çakt›rmadan bak›yor, "can›m, o kalça ile
bu pantolon... olmaz!"
***
telefonu çald›¤›nda vitrindeki görüntüsünü yakalad› gözleri...
61
gooool!
özgür, o¤lum pas versene!
özgür, nefes nefese, kafas›n› hiç kald›rmadan son süratle
kaleye do¤ru ilerliyordu. gözlerinde o ana, o dakikaya, o
güne ait olmayan bir k›zg›nl›kla... karfl› defans iki yana aç›lm›flt›,
yol veriyordu çaresiz. o anda karfl›s›na ç›kmaya cesaret
edebilecek kimse yoktu. kocakafa turgut da dahil. özgür'ün
surat›n›n ald›¤› ifadeyi gören herhangi bir ölümlünün onun
karfl›s›na ç›kmadan önce bir kez daha düflünece¤i çok aç›kt›.
gömle¤i pantolondan d›flar› f›rlam›fl, saçlar› birbirine girmifl,
kofluyordu. pas versene! kafas›n› k›sa bir an için kald›rd›¤›nda
göz göze geldik. boncuk boncuk terli aln›n›n alt›nda k›pk›rm›z›
gözlerini gördüm, iki duda¤› aras›nda birikmifl tükürük
parçac›klar›... ben de duraklad›m... kimseyi duydu¤unu
63 gooool!
sanm›yordum. burnundan soluyarak kafas›n› önüne e¤di¤i
gibi koflmaya devam etti, ta ki kalenin önüne gelene kadar.
kalenin önünde önce vahfli bir 盤l›k att›, topa olanca gücüyle
bir tekme savurdu, sonra da kendini yere b›rakt›. t›knaz
vücudunun üzerinde yüzükoyun kaymaya bafllad› toprak
zeminde. a¤z›n›n içine dolan toz toprak parçac›klar›n›
görebiliyordum. kaleci çocuk bu tiz 盤l›ktan da önce gözlerini
kapatarak çoktan bir kenara kaçm›flt›, iki eliyle kafas›n›
sarmalam›fl olacaklar› bekliyordu: önce bir ayakkab› gördük
havada, döne döne yükseldi, yükseldi, kald›r›m›n kenar›ndaki
beyaz renonun üzerine düfltü. kafam›z› di¤er tarafa
çevirdi¤imizde plastik top yalpalayarak havada uçuyordu, iki
tafl›n aras›ndan h›zla geçti, bakkal›n kepengine çarparak
durdu. özgür'ün sesini duyduk:
gooooool!
gooool! 64
kadınlar hakkında 2
böyle durumlarda akl›ma hemen o yer geliyor.
daha önce hiç gitmedi¤im, görmedi¤im, ad›n› iflitmedi¤im.
lacivert sular›n üzerinde toplanm›fl gri bulutlar... güneflin
aradan s›yr›lm›fl k›r›lgan ›fl›klar›n›n su üzerindeki par›lt›s›...
suya dik uzanan o kayal›k tepe... bu anlar› ne zamandan beri
zihnimdeki bu görüntüyle karfl›lad›¤›m› an›msayam›yorum.
tek bildi¤im her seferinde ayn› manzaran›n belirmesi. belki
bir film karesinden zihnime düflen bir parça, belki de ismini
hiçbir zaman hat›rlayamayaca¤›m bir foto¤rafç›n›n
deklanflörüyle s›k›flt›rd›¤› k›sa bir an... öyle bir an ki, bulutlar›n
karalt›s› bir süre sonra bu görüntüye egemen olacak, güneflin
son ›fl›lt›s› da yitirildikten sonra hüzün daha da belirgin hale
gelecek. o tepenin denize aç›lan ucundaki küçük bir ev
67 kadınlar hakkında 2
dikkatimi çekecek (evet belki de bir filmin içinde yafl›yoruz). aya¤›m›n uygulad›¤› bask›yla ayn› oranda de¤ifliyor. denize
bir anda dura¤an görüntüler h›zlanmaya bafllayacak: bir bak›yorum, oldu¤u yerde tutulmufl kalm›fl) bir mart› hayal
araban›n içerisindeyim. sol taraf›mdaki o gümüfl sulara ediyorum. gri, boz bir mart›... çok uzaklardan bu ›ss›z
bak›yorum. az sonra varaca¤›m evde beni bekleyen, daha say›labilecek buruna ulaflmaya çal›flan, kilometrelerce yoldan
önce hiç görmedi¤im kad›n›n nas›l bir insan oldu¤unu hayal s›rf buraya eriflebilmek için bilinçsizce kanat ç›rpan... mart›,
etmeye çal›fl›yorum. evet, orada, o küçük evin içerisinde bir küçük bir nokta flimdi, bulutlar›n koyulu¤unda saklan›yor.
kad›n var ve beni bekliyor. araban›n içinde çalan müzik ne? hareketli bir müzik... notalar›n bas sesleri koltu¤un alt›ndan
kulak kesiliyorum. yeteri kadar dikkatle dinlersem bacaklar›ma vuruyor. nefleli bir buluflma olmal› beni bekleyen...
duyabilece¤ime inan›yorum. notalar›n ard› ard›na gelerek mart› as›l› kald›¤› buluttan ayr›lmaya karar veriyor. kanatlar›n›
oluflturdu¤u bütünün beni bekleyen sonla ilgili fikir vermesini iki yana olabildi¤ince açarak süzülmeye bafll›yor. yavafll›yorum.
umuyorum. evet, beni bekleyen bir son var... evet, beni önce bana do¤ru geldi¤ini hayal ediyorum. gözlerini
bekleyen son, böyle durumlarda hemen akl›ma gelen o görebilece¤im kadar yak›n›ma gelebilece¤ini, belki de tam
görüntülerin ard›nda... arabayla ilerlemeyi sürdürüyorum. karfl›mdan, araban›n üzerine do¤ru pike yapt›ktan sonra
deniz olabilece¤i en sakin görüntüsünde... (hareket etti¤imden tekrar yükselece¤ini... (bütün a¤›rl›¤›yla seyircilerin üzerine
flüphe ediyorum, h›z göstergesine bak›yorum, ibre sa¤ kendini b›rakan, son ana kadar yükselebilece¤i izlenimi
kadınlar hakkında 2 72
çöpadam
çöp tenekesini kar›flt›ran çöpadam kafas›n› kald›r›yor.
beni görüyor tedirgin.
arabam›n kap›s›n› aç›yorum.
etraf› süzüyor.
koltu¤a oturuyorum.
eliyle selam veriyor-tedirgin
kafa sall›yorum.
ifline geri dönüyor.
arabay› çal›flt›r›yorum.
gülümsüyor-tedirgin.
klimay› aç›yorum.
gülümsüyor-tedirgin.
yan›nda geçip gidiyorum
unutuyorum!
75
görünmez adam
karfl›s›ndaki, ne yapaca¤›n› bilemez halde, oldu¤u yerde kald›.
sesin nereden geldi¤ini keflfetmeye çal›fl›yordu. dehfletten
kocaman aç›lm›fl gözleri bilinçsizce tavana dikilmiflti. kula¤›
odan›n her yerinde, bir cevap ar›yordu. birden sanki ses
arkas›ndan bir yerden gelmifl gibi geriye döndü. duvardaki
aynada parlayan kendi flaflk›n görüntüsüyle karfl›lafl›nca bir
kez daha irkildi. delirdi¤ini düflünüyor olmal›yd›.
sakinleflmeliyim, diye içinden geçirdi. h›zlanan soluk al›fl›n›
düzene sokmay› baflard›¤›n› düflündü¤ü anda a¤z›ndan sadece
üç kelime dökülebildi:
nesin sen? nerdesin?
anlam›yorsun de¤il mi, anlamak istemiyorsun! ben görünmez
adam›m!
77 görünmez adam
bafl›n› ellerinin aras›na alarak, çaresizce yere çöktü. görünmez
oldu¤unun fark›nda de¤ilmifl gibi, gittikçe küçülen gözlerle,
yan› bafl›nda korkudan donakalm›fl kad›na bak›yordu. elini
uzatt›. kad›n›n, titremesine engel olamad›¤› ayaklar›na de¤mek
üzereydi. onu sakinlefltirmesi gerekti¤ini fark etti. bu flekilde
bir sonuç almas› mümkün de¤ildi. hemen elini çekti. geriye
do¤ru bir ad›m att›. o kadar sessiz hareket ediyordu ki buna
kendisi de flafl›rd›. kad›n hâlâ aynadaki görüntüsüne dalm›fl,
odan›n içindeki en ufak bir hareketin, sesin peflindeydi...
görünmez adam 78
periskop
hayat› tan›d›¤›n› san›yorsun. oysa bakt›¤›n
yerden gördü¤ün, periskopun küçük, sahte
bir güvenlik duygusu veren deli¤inden
görünenler sadece.
81
hastanede...
yafll› bir adam... en az seksenlerinde. beyaz saçl›. haflar› bir
çocuk ba¤c›klar›n› birbirine ba¤lam›fl gibi yürüyor. soluk ald›¤›
her y›l farkl› bir iz b›rakm›fl yüzünde. ad›m›n› sürüdükçe
çenesinin alt›ndaki burufluk deri parças› gömle¤inin yakas›nda
hareket ediyor. beyaz gömlek, gri h›rka. çoraplar beyaz.
pantolon ütülü. mokasen ayakkab›lar, hastanenin hijyenik-
plastik-yeflil zemininde belli belirsiz bir iz b›rak›yor sesleri.
adam›n kolunda bir baflka adam. ayn› yafllarda. y›llar daha
insafl› davranm›fl, en az›ndan görünüflte. dikkatle yan›ndaki
adam›n hareketlerine uyum göstermeye çal›fl›yor. endiflesini
gizlemeyecek kadar vakit geçirmifl hastanelerde. yüzlerinde
sahte gülümsemeler olan hijyenik hastane kad›nlar›n›n
bulundu¤u bankoya do¤ru yaklafl›yorlar. kad›nlardan birisi
83 hastanede
gözlerini "tamam" anlam›nda k›sa bir süre için kapat›yor, bir
yandan da omzuyla boynu aras›na s›k›flt›rd›¤› telefon ahizesine
bir fleyler söylüyor. tüm bu sahnede bir fleyler eksik. iki adam›n
arkas›ndan gelmesi beklenen daha genç insanlar bir türlü
belirmiyor. tüm bunlar›n flahidi olan adam bir an buraya
neden gelmifl oldu¤unu unutuyor. ne midesindeki a¤r› var,
ne de buraya gelmeden önceki endifleleri. hepsinin yerini
bambaflka bir fley al›yor. bu iki yafll› adam›n arkas›nda bir
türlü belirmeyen insanlar› ar›yor gözleri, düflünceleri... bu
sahnede bir fleyler eksik diye düflünüyor. mide a¤r›s›n›
unutuyor. arkas›n› dönüp hastaneyi terk etmeden önce son
bir kez bak›yor. iki yafll› adam, az önce gözlerini yumarak
beklemelerini söyleyen kad›na bir fleyler anlat›yor.
hastanede 84
ekrana bakan adam...
ekrana bakan adam.
kare yemek masas›n›n kenar›nda, oturuyor. ekranda siyah
beyaz görüntüler. görüntülerin duvardaki hayalet yans›malar›.
adam sessiz ve hareketsiz. sadece bak›yor. az önce a¤z›nda
eriyen yumuflac›k etin lezzetinden eser kalmam›fl. elinde bir
çatal, öylece ekrana bak›yor. siyah beyaz görüntüler de¤ifliyor;
bir kad›n, bir adam, bir kumsal... masadaki adam izliyor.
dudaklar› aral›k, kuru. adam kad›na bak›yor, elini uzatsa
dokunacak. gözlerini k›rpmadan, ekrandaki görüntülere
bak›yor. sanki hayat›nda ilk defa bir televizyonla karfl›laflm›fl.
adam kad›n›n omzuna uzan›yor. ›l›k bir rüzgâr kad›n›n tenini
okfluyor, kum taneleri dökülüyor. uçmas›na engel olmak için
elini flapkas›na götürüyor. adama dönerek gülümsüyor. çatal
91 volkan ve seda
hesaplanmam›fl bir hareketle sol elini yüzüne do¤ru yaklaflt›rd›,
saçlar›n›n alt›nda gizlenmifl kulakl›¤› omzunun üzerine b›rakt›.
ayn› anda di¤er eliyle asansörün kap›s›n› açan dü¤meye
ulaflmaya çal›fl›yordu. s›k›flan kolun sahibi, kolunu kurtarmak
bir yana ›srarla içeriye girmek için çabal›yordu. savurdu¤u
okkal› küfürlerden baz›lar›, bir türlü kapanamayan kap›n›n
u¤ultusundan içeri s›zmay› baflarm›flt›. o s›rada, içerideki narin
parmaklar›n komutunu alan kap› sanki hiçbir fley olmam›fl
gibi kayarak aç›ld›. uzun saçl› olan, genifl aln› ter damlac›klar›yla
örtülmüfl, dirse¤ini ovuflturan k›rm›z› yuvarlak surat›
gördü¤ünde her ikisi de az önceki küçük olay› bir an için
tamamen unutmufltu. iki farkl› yüzde ayn› ifade vard›: flaflk›nl›k!
volkan!
seda!
volkan ve seda 92
bir rüya 2
televizyon ekran›nda, bir topun peflinden koflturan adamlar›
izliyorum, kula¤›m d›flar›daki seslere kapal›. görüntüdeki
nesnelerin hiçbiri zihnimde bir iz b›rakm›yor. suyun yüzeyindeki
ya¤ damlac›klar› gibi ayr›fl›veriyorlar. sadece, bir flekilde, az
önce orada olduklar›n› biliyorum. tam o anda, televizyonun
tozlu cam›n›n arkas›ndaki görüntülerin ötesinde, y›llar
öncesinde gördü¤üme yemin edebilece¤im uzak bir rüyan›n
kal›nt›lar› beliriveriyor. rüyan›n ne hakk›nda oldu¤unu
an›msam›yorum. asl›nda bunun bir önemi olmad›¤›n› da
biliyorum ama flafl›r›yorum. insan flafl›r›yor. bu an›y› (rüyay›?)
neden bugün, bu saatte ve bu anda, tekrar, ait oldu¤u
derinliklerden gün ›fl›¤›na ç›kart›yor zihnim? ne önemi var?
benim için ne ifade ediyor olabilir? son zamanlarda artan
95 bir rüya 2
rüyalar›n nedeni nedir? kabul ediyorum, y›llar önce, rüyalar›mla yan›ndaki adamlarla bir araya gelmek istemiyorum. tan›flt›rma
gerçekler aras›nda s›k›fl›p kald›¤›m zamanlar olmufltu. unutmak fasl› falan... ama ses tonuna kay›ts›z kalam›yorum. içimde bir
istedi¤im günler, bir daha yaflamak istemeyece¤im... durumu fleylerin, uzun süredir varl›¤›n› unuttu¤um bir fleylerin tekrar
kabullendi¤im günler ya da öyle sand›¤›m. rüyalar›n izin uyand›¤›n› hissediyorum. (bu, yaflad›¤›m bir an m›, hayal mi,
vermedi¤i günler... so¤uk bir gülümseme, bazen hasret dolu yoksa sadece bir rüya m›, belirsiz!) öylesine derinlerde ki
bir kucaklaflma ya da çok eskilerde kalm›fl bir "seni seviyorum" hareket, bir daha günefl yüzü görmemek üzere oraya itildi¤inin
her fleyi yerle bir etmeye yeterdi... bilincinde ve bunun ac›s›n› benden ç›karmak istiyor gibi,
tozlu ekran›n ard›nda beliren görüntülerin zihnimdeki sab›rs›z bir coflkuyla varl›¤›n› hissettiriyor. berna beni görüyor.
yans›malar› baflka bir kap›y› aral›yor, her fley ayd›nlan›yor. onun bana yakalaflt›¤›n› gören adamlar konuflmay› b›rak›p
dün gece... bizi izliyorlar. dizlerimin üzerine çöküyorum. istem d›fl› bir
zihnim beni s›¤ bir denizin içine kadar götürüyor. dizlerine hareket! suyu hissetmiyorum. berna'n›n bacaklar›n›n s›cakl›¤›n›
kadar gelen suyun içerisinde duran üç ya da dört erkek ve gö¤sümde hissediyorum. s›ms›k› sar›lm›fl›m. kendimi
aralar›nda berna! kendine has ses tonu hemen dikkatimi b›rak›yorum. kendimin sahibi de¤ilim art›k. belki hiçbir zaman
çekiyor. beni görmesini istemiyorum. onca y›ldan sonra olamad›m. gerçek sahibimin bana sar›lmas›n› istiyorum. bunca
söyleyecek kelime bulamamaktan endifle etti¤im için de¤il. y›ld›r birikenleri bu flekilde ona aktarabilece¤imi umuyorum,
bir rüya 2 98
gelmeyecek gün...
bir gün öyle bir fley yazaca¤›m ki, herkes ismimi duyacak.
bütün herkes; arkadafllar›m, ilkokul, lise, hatta üniversiteyi
bir y›l uzatmama neden olan maliyet muhasebesi ö¤retim
görevlisi numan hoca bile. hepsi bu ismi bir yerden tan›yorduk
diyecekler. bir türlü nereden oldu¤unu ç›karamayacaklar ama
onlar›n kafas›nda bir soru iflareti b›rakmak bile o an'dan
ald›¤›m hazz›n doruklara ç›kmas›na yol açacak. sonra
mahalledeki bakkal, kuaför ve kap›c›... evet kap›c› da duyacak.
belki gerçekten kendisi flahit olmayacak o sat›rlara, gözleriyle
görmeyecek ama bir gün, servise ç›kt›¤›nda ya üst kattaki
dul kad›n f›s›lday›verecek kula¤›nda ya da bakkal›n o¤lu
gazetemi koltu¤unun alt›na s›k›flt›r›vermeden önce foto¤raf›m›
gösterecek; "abi de fiyakal› ç›km›fl," diyecek. bir süre beni
109
öyle bir zamanda...
öyle bir zamanda, bir ses duyacaks›n.
sana onca y›l›n ard›ndan tan›d›k geldi¤ini düflündü¤ün bu
ses seni geçmifline götürecek bir an için... flaflk›nl›kla çevrene
bakt›¤›nda nerede oldu¤unu anlayacaks›n ve buraya nas›l
geldi¤ini düflüneceksin. iflte o zaman ben, beni b›rakt›¤›n bu
yerde, küllerimden yeniden do¤aca¤›m.
iflte o zaman, sesimi duyacaks›n...
111
foto¤raf
mukavva kutunun a¤z›n› kal›n bantla defalarca yap›flt›rd›.
foto¤raflarla birlikte ona ait olan her fleyin de birer birer
çerçevelerin bofllu¤unda kayboldu¤unu anl›yordu. yerinden
kopar›lan her eflyayla birlikte onu bugüne getiren an'lar
giderek bulan›klafl›yordu. dünü olmayan bir insan için yar›n
da belirsizlefliyordu. ve sonunda zamans›z ve mekâns›z, sadece
bugüne s›k›fl›p kalacakt›. geçmiflsiz ve geleceksiz!
neden bu durumda oldu¤unu bir daha asla anlayamayacakt›!
113
silecekler
önce sola, sonra h›zla sa¤a!
tavanda damlalar›n huzursuz k›p›rdan›fllar›.
silece¤in, çok k›sa bir an için geride b›rakt›¤› pürüzsüz berrakl›k.
bu görüntünün yaratt›¤› huzur duygusunun yan›lt›c› rahatl›¤›.
o çok k›sa an'a s›¤an bir ›fl›k, karanl›¤›n içinden gelen güçlü
bir ›fl›k: tüm evreni dolduran cam parçac›klar›...
çarp›flma, gürültü, sessizlik, karanl›k!
ayn› huzur duygusu.
115
üçgen
kendimi, hayat›mda görmeyi düflünebilece¤im en
son durumda buldum. bir aflk üçgeninin köflesinde!
buraya ne zaman ve nas›l geldim? daha da önemlisi
kim bu insanlar ve benden ne istiyorlar?
117
:)
hiç tan›m›yorum seni.
yüzünü görme flans›m olmad›.
ya da sesini duyma...
benim için sadece bir görüntüden ibaretsin.
sana ait olmayan bir görüntüden...
önce harfe benzeyen flekiller vard›.
belli belirsiz...
anlams›z iflaretler.
bir süre sonra renklenmeye bafllad› dünyam,
sar›!
bir çengel, iki nokta...
sana ait olmayan görüntü böyle belirdi.
sar› yuvarlak bir zemin üzerinde!
119
yalnız adam
çöpler insan› ele verir. kendisinden bile saklamaya çal›flt›¤› s›rlar›
a盤a ç›kar›r. bazen kopar›lm›fl bir gazete parças›na karalanm›fl bir
iki kelime, bazen bir yemek art›¤›... bazen de art›k kullan›lmayan
bir eflya.
art›k her akflam, yatmadan önce çöpümü boflalt›yorum. hemen
soka¤›n köflesindeki büyük çöp tenekesine de¤il, bir arka
sokaktakine, bazen de iki alt sokak, bazen her ikisine birden... hem
yürüyüfl oluyor, farkl› çöplere gönderiyorum hayat›m›n izlerini.
yaln›zl›k böyle bir fley iflte, insana olmayacak ifller yapt›r›yor. yaln›zl›¤›n
korkusu. her an kötü bir fley olabilece¤i ihtimali. uykuda bast›ran
kötücül olaylar ve ard›mda çöplerimi b›rakma ihtimali... yaln›z
adam›n çöplerinde neler varm›fl acaba: yine makarna yemifl, son
kullanma tarihi geçmifl yo¤urt at›lm›fl...
iflte yaln›zl›k insana bunu da yapt›r›yor, pek çok di¤er fleyin yan›
s›ra!
121
denizin ortasında
denizin ortas›nda onlarca küçük taka... dalgalar›n istedi¤i
yöne savruluyorlar. sadece, vapurun suyun üzerinde ilerlerken
ç›kard›¤› gürültü var kula¤›mda. arkada istanbul, bir akflama
daha bafllayacak.
takadakiler, bal›k avl›yorlar. durdu¤um yerden yar›fla haz›r
arabalar gibi görünüyorlar, düz bir çizgide dalgalarla inip
yükselerek. hepsi bir fleyleri bekliyor. bir fleylerin olmas›n›.
az önce okumay› b›rakt›¤›m sat›rlar›n imgeleri beni yazmaya
davet ediyor. bu sat›rlar› yaz›yorum, kayg›s›zca. birden, sanki
bekledikleri an gelmiflçesine bütün takalar motorlar›n›
çal›flt›r›yorlar, ayn› anda. belki de gerçekten yar›flacaklar, kim
bilir! uzaklardan bir düdük sesi duyuluyor. daha bir dikkat
kesiliyorum. harekete bafll›yorlar, ileri, sa¤a, sola... düdük
127
hayatını arayan adam
henüz yaz›lmam›fl bir kitaptaki hayat›m› ar›yordum. ne
yapaca¤›m› bilemeden öylece bekliyordum. üzerine oturulmay›
bekleyen bofl sandalye gibi. içimde roman kahramanlar›n›n
bo¤ucu s›k›nt›lar›n› hissediyordum. okuyucuya asla geçmeyen
sentetik bir buhran. bana ait olmayan bir s›k›nt›...
az sonra durumu daha da a¤›rlaflt›racak bir telefon gelecekmifl
gibi tetikteydim.
***
bekliyordum... bekliyorum!
129
teknolojik adam
görüntüler, kimlikler birbirine kar›fl›yor. flifreler, kullan›c›
adlar›... hepsi birbirine giriyor. kar›flan kimlikler ve görüntüler...
kim oldu¤umu unutturuyor. flu anda hangi kullan›c› ad›mla
ba¤land›¤›m› bu sisteme, bilmiyorum. nas›l davranmam
gerekti¤ini, nas›l logout edebilece¤imi gösteren bir iflaret
ar›yor gözlerim boflu bofluna. sanki sonsuza dek bu kullan›c›
giriflinde tak›l›p kalm›fl›m. baflka bir karaktere izin yok.
kimli¤ime uygun davranmak istiyorum. izin vermiyorlar. kim
bunlar... neden izin vermiyorlar, neden b›rakm›yorlar?
131
bir rüya 1 (soru)
"zaten aram›zdaki her neyse yürümezdi, öyle de¤il mi?" diye
sordu.
bu gerçek bir soru muydu yoksa cevab› zaten kendi içinde
gizli bir kelime oyunu mu! bunu hiçbir zaman bilemeyece¤imi
anlam›flt›m. asl›nda hiçbir fleyin üstesinden gelemedi¤imi de...
uzun süredir varl›¤›n› unuttu¤um gözyafllar›m kendilerini
hat›rlatmakta gecikmedi.
uyand›m.
133
testere
testerenin tekdüze sesi neredeyse farkedilmeyecek kadar
ola¤anlaflm›flt›. gürültü inan›lmazd›, ayn› zamanda da yoktu!
buraya ilk geldi¤i sabah, güneflin do¤uflunun hemen ard›ndan,
sabah›n serinli¤inde yüzünü ›fl›¤a dönmüfl, gözlerini kapam›flt›.
mutluydu. belki de öyle sanm›flt› o an. serinlik, yerini
dayan›lmas› güç bir çöl s›ca¤›na b›rakmaya bafllad›¤›nda,
önünde uzanan günlerin hiç de kolay geçmeyece¤ini anlam›flt›.
flu anda, zihninde o günün an›s›, gözleri kapal›, bu kez
karanl›kta, hayat›n bir yan›lsamadan ibaret oldu¤unu düflünen
ilk kiflinin kendisi olmad›¤›n› çok iyi biliyordu.
135
virgül
"hay›r," dedi. "biraz ara verseydik, bu duruma
gelmezdik. k›sa bir soluklanma... hepsi hepsi oydu!"
anlam›flt›m! tam da o anda anlam›flt›m, hangi konuda
anlaflamad›¤›m›z›. konu virgüldü; biz virgülde
anlaflamam›fl›z. hayat›n virgülünde.
137
yanlıfl
bir yerlerde, hep bir fleyleri yanl›fl yapm›fl olman›n
huzursuzlu¤unu hissediyordu. hata yapman›n kaç›n›lmaz
oldu¤unu, kendini teselli etmek için, defalarca tekrarlam›fl
olmas›na ra¤men, onca y›l›n ard›ndan, tek hissetti¤i büyük
bir suçluluk duygusu. kurtulmak istedi¤i, her gün, her dakika,
o an'a geri dönüp, de¤ifltirmek için neleri feda edebilece¤ini
düflünüp durdu¤u geceler geldi akl›na.
iflte, flimdi f›rsat elindeydi, y›llard›r bekledi¤i f›rsat...
ama haz›rl›ks›z yakalanm›flt›. bir anda, beklenmedik bir anda.
hep öyle olmam›fl m›yd› zaten!
bu kez ne yapmas› gerekti¤ini bilmiyordu.
139
yine...
ikinci gece,
ikinci defa, ayn› rüya.
rüya oldu¤unu biliyorum.
ayn› rüya oldu¤unu da.
belki de ayn› rüyay› gördü¤ünü düflünen bir adam›n rüyas›
bu.
bilmiyorum.
141
yolculuk
pencereden ak›p giden bir göl manzaras›. gölün üzerinde bir
metreyi bulan sis bulutunun yavaflça yükselmesi. camdaki
yüzün yans›mas›.
kula¤›nda gitar›n dingin t›n›s›.
göl manzaras›n›n sonunda köprünün bitifliyle var›lan asfalt
yol. flimdi daha düzgün bir zeminde yol alan araban›n görece
azalan gürültüsü. karfl›dan gelen bir baflka araban›n h›zla
yan›ndan geçifli. radyodaki adam›n c›z›rt›ya kar›flan heyecanl›
sesi.
dikkatini yola vermifl floförün ciddi ifadesi, sevgiliye varmak
için h›zla atan bir yürek. hemen arkas›ndaki yolcunun yana
do¤ru düflmek üzere olan yorgun kafas›. uyku dolu gözler.
kocaman bir düzlü¤ün ortas›ndaki incecik bir yolda, varmas›
143 yolculuk
gereken yere do¤ru sürüklenen otobüs.
cama çarpan küçük bir ya¤mur damlas› ve ard›ndaki
bilinmeyen. var›lmak istenen flehrin üzerinde bir araya gelerek
daha da büyümeye bafllayan dev bulut kütlesi. kapat›lan bir
kitap kapa¤›. s›cak çay›n kokusu. ucuz kolonyal› mendil.
s›zlayan uyuflmufl bir baca¤› hareket ettirmek için sab›rs›zca
yerinden kalkan bir adam. genç k›z›n gözyafllar›, elindeki
foto¤raf, foto¤raftaki adam. havaland›rman›n üfledi¤i
rutubetin serinletmeyen esintisi.
floförün gözündeki ›fl›k. güçlü bir ›fl›k: tüm evreni dolduran
cam parçac›klar›...
çarp›flma, gürültü, sessizlik, karanl›k!
bir huzur duygusu.
yolculuk 144
yavafl yavafl gelen
kalbinin at›fl›n› vücudunun her noktas›nda hissedeceksin.
parmak uçlar›nda, ayaklar›nda, saçlar›n›n telinde... uzun
süredir iflitmedi¤in bir flark› gibi... hissedeceksin. önce bir
s›cakl›k... kalp at›fllar›n›n h›zlanmas›, damarlar›n en uç noktas›na
ulaflmaya çal›flan kan› hissedeceksin. y›llard›r damarlar›nda
tafl›d›¤›n kan›n koyu k›vam›n›... yumuflak bir uyuflukluk
duygusu kaplayacak içini... ayn› uyuflukluk duygusu
engelleyecek parmaklar›n› hareket ettirmeni. bundan garip
bir haz alacaks›n. gittikçe harekesizli¤e dönüflecek olan bu
durumun verdi¤i mutlulukla hafifçe gülümseyeceksin.
gülümseyiflini takip eden ise huzur duygusu olacak. dünyadaki
tüm sabahlar› kucaklarken kollar›n› ileri uzatan günefl ›fl›klar›n›n
do¤adaki canl›larda yaratabilece¤i türden bir huzur duygusu.