Вы находитесь на странице: 1из 11

T.

C
İSTANBUL
2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ ·
Sayı:
BASIN
Esas No : 1986/114
Karar No : 1988/123
C.Sav. No : 1986/39

KARAR
Hâkim : Osman Şirin 17300

C.S.Y. : Akören Kandur 15119

Kâtip : Ayşe Ôzeler

Davacı : K.H.

Sanıklar: 1- .FATMA AYLİN SAĞTÜR: Hasan Melih ile Emine


Nilüfer'den 1950'de doğma, evli, 1 çocuklu, okuryazar,
sabıkasız, A.A . Muhabiri, İstanbul, Beyoğlu, Firuzağa
· Mah. 013.01 c., 39 s., 29 sırada nüf. kayıtlı
olup Ankara Kızılay, Bayındır Sokak, 45/10'da oturur.
T.C. İslam.

Vekili : Av. Tayfun Akçay, İstanbul Barosu avukatı .


. 2- ERDAL ÖZ: Şefik ile Mehcure'den 1935'de doğma,
bekar, okur-yazar, sabıkasız, yazar ve yayıncı, İstanbul,
Şişli, Harbiye ·Mah. 012.02 c:, 57 s., 159 s.'da
nüf. kayıtlı olup Cihangir, Aslanyatağı Sokak, Feza
Apt. 33/1 D-7'de oturur. T.C. İslam.

Vekili : Av. Tayfun Akçay, İstanbul Barosu avukatı.


Suç : Müstehcen kitap yayınlamak.
Suç Tarihi : 19.9.1985
Karar Ta. : 22.3.1988

Sanıklar hakkında açılan kamu davasının İstanbul 2. Asliye


Ceza Mahkemesinde yürütillen aleni yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ

İDDİA
İstanbul C. Savcılığının 19.2.1986 gün ve 49 sayılı iddianamesi ile,
Henry Miller tarafından yazılan ve Fatma Aylin Sağtür tarafından
Türkçeye çevrilen ve İstanbul'da sanık Erdal Öz'ün % 51 hissesi ve
temsil yetkisi bulunduğu Can Yayınları Ltd. Şti. tarafından
yayınlanmış bulunan 1985 baskı tarihli OĞLAK DÖNENCESİ isimli
kitabın 78, 79, 86, 87, 117, 118, r19, 120, 186, 187, 195, 1201,
217, 220, 221, 222, 273, 274. sahifelerinde halkın ar ve haya
duygularını rencide edici, cinsel arzuları tahrik ve istismara
yönelik olan ve TCK'nun 426. maddesine aykırılık oluşturduğunda
tereddüt bulunmayan yayınlara yer verildiği bildirilmek suretiyle
5680 sayılı yasanın 2950 sayılı yasa ile değişik 16. maddesi
delaleti ile TCK'nun · 426. maddesi uyarınca cezalandırılması ve
İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 7.1.1986 gün ve 1986/1 Müt.
sayılı kararı ile toplatılan kitabın TCK'nun 427. maddesi uyarınca
müsederesine karar verilmesi talep edilmiştir.

SAVUNMA
Amerikalı yazar Henry Miller'in yazdığı kitaptan OĞLAK DÖNENCESİ
ismi ile çeviri yapan sanık Fatma Aylin Sağtür, müstehcenlik suçunu
işlemediğini, çevirisinde böyle bir fiilin unsurlarının
bulunmadığını açıklamış, kitabın basımını yapan sanık Erdal Öz ise
'Oğlak Dönencesi' isimli kitabın müstehcen olarak
nitelendirilemeyeceğini, bu kitap hakkında müstehcen olduğu yönünde
görüş belirten 'Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma
Kurulunun raporunun kabul edilemeyeceğini, bu kurulun bağımlı olması
nedeni ile raporlarının mahkemeleri bağlamayacağını, müsnet suçu
işlemediğini bildirmiştir.
Sanıklar müdafii, dava konusu 'Oğlak-Dönencesi' 'kitabının müstehcen
yayın taşımadığını, Başbakanlık K.M.N.K.Kurulunun raporunun ise
kabul edilir nitelikte bulunmadığını ifade eylemiştir.
'Oğlak Dönencesi' isimli kitabın gerek çevirisinin yapılması ve
gerekse basımının gerçekleşmesi tarihi olan 19.9.1985 gününde
TCK'nun meriyette olan 426. madde metninde hapis ve ağır para
cezasının öngörüldüğü, sonradan yürürlüğe giren 3266 sayılı yasa ile
değiştirilmiş madde metninde ise hapis cezasının kaldırılarak yüksek
miktarda ağır para cezası vaz edildiği, TCK'nun 2/2 maddesine göre
yapılacak değerlendirmede lehteki uygulama gereği 426. maddenin
önceki metninde vaz edilen 3000 TL. ağır para cezasının sanıklara
uygulanması icap ettiği düşüncesi ile, TCK'nun 119. maddesi uyarınca
asgari ağır para cezası ile muhakeme masraflarını yatırmaları, bu
durumda kamu davasının ortadan kalkacağı, aksi halde yasal cezanın
yarı nisbetinde artırılarak uygulanacağı hususu sanıklara ve
müdafiilere duyurulmuş, ancak sanıklar ve müdafiiler, kitabın
müstehcen olmadığı görüşünde ısrarla asgari ağır para cezasını ve
muhakeme masraflarını yatırmamışlardır.

BAŞBAKANLIK K.M.N.K. KURULUNUN GÖRÜŞÜ


1117 sayılı yasanın 3266 sayılı yasa ile değişik 2. maddesi
uyarınca Başbakanlık bünyesinde oluşturulan Başbakanlık Küçükleri
Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu, TCK'nun 426, 427 ve 428.
maddelerinde tanımlanan suçlarla ilgili olarak yargı organlarına
resmi bilirkişilik yapmakla görevlendirildiğinden dava konusu 'Oğlak
Dönencesi' isimli kitap mahkemece bu kurula gönderilmiştir.
Başbakanlık K.M.N.K. Kurulu, 10.9.1986 gün ve 06/iŞ7 sayılı
raporunda aynen:
"...'Oğlak Dönencesi', Amerika'lı Henry Miller tarafından yazılmış,
Aylin Sağtür Türkçeye çevirmiş ve Can Yayınlan Ltd. Şti.'nce
yayımlanmıştır.
Kitapta yazarın iş ararken karşılaştığı durumlar ve işyerindeki
değişik insan tipleri anlatılmaktadır. Yazar çocukluk yıllarını ve
babasını da canlı bir şekilde tasvir etmektedir. Kitaptaki
karakterlerin çoğu eksantrik, seks düşkünü ve nimfomanyak tiplerdir.
Cinsel ilişkiler bütün açıklığı ile anlatılmaktadır.
Objektif ölçülere, örf ve adetlere bağlılığı, bilgi ve kültürü orta
seviyedeki kişilere göre yapılan değerlendirmede kitabın, halkın ar
ve haya duygularını inciten, cinsi arzuları tahrik ve istismar eder
nitelikte genel ahlâka aykırı bulunduğu, sanat eseri mahiyeti
taşımadığı aşağıya alınan örneklerden açıkça anlaşılmaktadır.
Kitabın arka kapağında yer alan yazar hakkındaki tanıtma yazısında
da 'cinsellik hakkında tükenmez tutkusu'ndan söz edilmektedir.
'Kitap cinsellik konusunu ilmi şekilde işleyen bir eser de olmayıp
günlük yaşantı arasında geçen seksle ilgili olayları bütün
çıplaklığı ile sergileyen bir roman niteliğindedir. Kitaptan örnek
olarak alınan pasajlara burada yer verilmiştir.

Kitabın 79-80'inci sahifesinde "Karının başına ıslak bir havlu


koyarak yatağa yatırdık. Üst kattaki kız eğilirken ben de ardında
durup kimonoyu kaldırdım. Ben onun içine girdiğimde o durmadan
rahatlatıcı saçma sapan birşeyler söylüyordu. ( ... ) O anda çok
şaşırtıcı bir şey oldu. Karı da yaklaşıp bana sarıldı. Şafağa dek
öyle iç içe kaldık.”

87’nci sahifesinde: "Onu yeniden uyku durumuna sokup, iyi bir


sevişmeyi nasıl sürdüreceğimi bilemiyordum. Kollarımdan bırakmadan
onu koltuğa yatırmayı becerdim, o da kızmıştı. Onu becerdiğim andan
sonra bir daha gözlerini açtığını sanmıyorum. Bu arada kendi kendime
durmadan 'bir Mısırlıyı beceriyorum ... bir Mısırlıyı,' diyordum."

86'ncı sahifesinde: "Sanırım uykunun derin bir noktasındauyanmıştı.


Kollarında kimin oIduğunu pek ayrımsayamıyordu. Sonunda kim olduğumu
anlayarak geri çekilmeye çalıştı. Ama ben onu sımsıkı tutmuş,
tutkuyla öpüyordum. Bir yandan da onu pencerenin yanındaki koltuğa
doğru sürüklüyordum. Kapı açık gibi birşeyler mırıldandı.
Ama onun' kollarımdan kaçmasıma fırsat verecek değildim. Onun için
onu azar azar iteleyerek kapıyı arkasıyla kapatmasını sağladım.
Boşta kalan elimle de kapıyı kilitledim. Onu odanın ortasına
iteleyerek boşluktaki elimle pantolonumun önünü açıp kamışımı
çıkarıp ayarladım. Kız öylesine uyku sersemiydi ki, robot gibi
hareket ediyordu. Yarı uykuda düzülmekten hoşlanmış gibiydi."

87’nci sahifesinde: "Bu arada yeniden doğal pozisyona döndük. Kızın


gözleri usulca kapanırken onu uyandırmamaya çalışarak ağır ağır
içinde hareket ettirmeye. başladım. Yaşamımdaki en güzel
sevişmelerden biriydi. Sanki hiç bitmeyecek gibiydi. Ne zaman
patlama tehlikesini hissetsem hareket etmeyi bırakıp düşünmeye
koyuluyordum. "

119'uncu sahifesinde: “Çocuğun babadan neden böyle nefret ettigini


düşündüm. Sonunda çocuğun, anasına takıldığını anladım. Adamın
anasıyla yatağa girmesini sindiremiyordu. Babanı kıskandığını
söylemek istemiyorsun ya? diye soruyorum. Evet, kıskanıyormuş.
Ananla yatar mıydın? Neden olmasın? İşte bu nedenle Sophie teyzenin
onu baştan çıkarmasına izin vermiş ... "

186-187-188'inci sahifelerinde: "Anlayabildiğim kadarıyla bir turda


beş ya da altı tane parçayı sıraya diziyordu. Sözgelişi, ortada bir
Valeska'sı vardı. Onu elinde tutuyordu. Birisinin kendisini
utanmazca düzmesi öylesine hoşuna gidiyordu ki, Curley'i yeğeniyle
de cüceyle de paylaşmaya karşı çıkmıyordu. En sevdiği şey banyoya
girip ona kendini suda düzdürmekti. (…) Curley bunlardan oldukça iyi
de para sızdırıyordu. Valeska'nın eli açıktı. Ama yeğeni pelte gibi
yumuşaktı. Dikleşmiş bir organla, ona dilediğini yaptırabilirdin.
Pantolonunun
önü açıldığı anda kendinden geçerdi. (. . .) Doğal olarak Curley de
onu yalnız yakalayınca bu aldatıcı havalarının acısını ondan
çıkarırdı. Bunu da acımasızca, rahatça yapardı. Pantolonunun önünü
azıcık açarak “Çıkar, " derdi. "Dilinle çıkar. ". ( ... ) (Çünkü
anlattığına
bakılırsa, bu arada öteki ikisi de birbirini emerdi.) Neyse.
Kadın bir kez bunun tadınıı aldı mı ona her şeyi yaptırabilirdi.
Kimi kez onu ellerinin üstünde çömeltip el arabası gibi odada sürer
dururdu Ya da köpek gibi üstüne biner, o inlerken ilgisizce bir
sigara yakıp dumanını bacaklarının arasına üfürürdü. Bir kez bu
'pozisyonda ona' kötü bir de oyun oynadı. Kadını öyle bir işledi ki
kendinden geçirdi Kadını çılgına çevirdikten sonra bir an çekildi.
Sanki organını bir an rahatlatmak ister gibiydi. sonra yavaşça
kadının içine büyük bir havuç soktu. "işte Miss Abercrombie, bu her
zamanki organımın bir tür hayaleti." Bunu söyleyip kalkıyor ve
pantolonunu ilikliyor. Yeğen Abercrombie öylesine şaşkına dönüyor ki
müthiş bir osuruk patlatıyor. Havuç da Çıkıyor. ( ... ) Sanki
Düzüşme ülkesinde bir eve yerleşmiş gibi olurduk. Sözgelişi, üst
kattaki kız ... Karı resital vermeye gittiğinde arada bir çocuğa
bakmak için gelirdi. ( ... ) Ama ötekiler gibi onun da, bilinçsizce
bilincinde olduğu, kişisel olmayan kişisel bir organı vardı. Bir
gece, banyoda azıcık fazla kaldığında kuşkulanarak ne olup bittiğini
görmek istedim. Ne yaptığını görmek için anahtar
deliğinden bakmaya karar verdim. O da nesi! Aynanın önünde durmuş
küçük organını okşamıyor mu? Öylesine heyecanlandım ki, önce ne
yapacağımı bilemedim. Büyük odaya gittim, ışıkları söndürüp' divana
yatarak onun çıkmasını beklemeye başladım. Orada yatarken tüylü
organını, üzerinde gidip gelen elini görürr gibiydim. Pantolonumu
açıp kamışımı çıkardım. Gecenin serinliğinde kadına beynimden mesaj
yoIlayarak onu büyülemeye çalıştım. Kendi kendime durmadan "Gel
buraya kancık" diyordum. "Gel de organını üstüme yerleştir."
( .. :) Aklım bir yengeç gibi karanlıkta sessizce kımıldayan organ-
daydı. Sonunda divanın yanına gelip durdu. O da ağzını açmıyordu.
Ben elimi uzatıp bacaklarının arasına sokarken de öylece durdu.
Azıcık daha açılmak için ileriye doğru geldi. O güne dek böylesine
sulu
bir organa el değdirdiğimi hatırlamıyorum. Elimin altında duvar
duyurusu olsaydı, on onbeşini bununla rahat yapıştırabilirdim.
Birkaç dakika sonra ineğin çayıra doğru eğilmesine benzer bir
doğallıkla eğilip kamışımı ağzına aldı. Bu sırada benim dört
parmağım da onun içinde gidip geliyordu. Ağzı dolu olan kadının
bacaklarından sular akıyordu. ( ... ) Bu bir çiftleşme cennetiydi.
~
217-218'inci sahifelerinde: -İşte bir gün kabinde soyunurken Maxie
bana nasıl da güzel, sıkı bir skrotumu oldugunu göstermeye kalktı.
Ben de damdan düşer gibi "Dinle Maxie. Cevizlerin çok güzel. Hiçbir
eksiği yok. Üzülmen gerekmiyor. Ama sana soruyorum şu Rita hangi
Tanrı'nın cehenneminde? Neden bir ara onu buraya getirip yangına
bakmamı sağlamıyorsun? .... evet yarık. Ne demek istediğimi
anlıyorsun,” deyiverdim.

22O-221·222'nci sahifelerinde: "Eger oracıkta elime güzel, sulu bir


yarık ya da dünyanın tüm yarıkları verilseydi gözümü bile kırpmadan
geri çevirirdim. ( ...) Rita’yı ve onun özel, olağanüstü yarığını
düşünmemden birkaç dakika sonra New York'a giden trende, eşsiz bir
ereksiyonla yolculuk ediyordum. ( ... ) Benim istediğim onu kendi
evine götürüp Maxie'nin burnunun dibinde, girişte yapmaktı-öyle de
yaptım. Yaparken de Maxie'nin mankeni nasıl giydirdiğini ve benim
yarık sözcüğüme nasıl güldüğünü düşündüm. Tam kahkahayı patlat-.
mak üzereydim ki kızın gitmekte olduğunu ayrımsadım. Bu bir Yahudi
organda rastladıgım uzun, derin orgazmlardan biriydi. Parmaklarımın
ucu tam içine girmek üzere, ellerimle kalçalarından tutmuşken kız
titremeye başladı. Bunun üstüne onu yavaşça kaldırıp organımın
üstünde dans ettirmeye başladım. Öylesine bir havalandı ki aklını
kaçıracak sandım. Ayaklarını yere değdirene kadar dört ya da beş
kere orgazm oldu sanıyorum. Bjr damla bile dökmeden çıkararak onu
yere yatırdım. (. . .) Bunu özellikle söylüyorum, çünkü ona iyice
geçirmeden önce otobüs paramı bunların içinden. almaya karar
vermiştim.
İşte Maxie'yle birlikte olup kardeşinin yarığına bakmak istediğimi
söyleyeli daha birkaç saat olmuştu. Ve işte şimdi, sular fışkırtarak
karşımda duruyordu. Daha önce bu işi yapmışsa bile dogru dürüst
yapmadığı anlaşılıyordu. Ben de bu arada Maxie'nin burnunun dibinde
kız kardeşinin kutsal, oIağanüstü, güzel yarığını pompalarken hiç
olmadığım kadar soğukkanlıydım. (…) Birisi beni haftalardır aylardır
rahatsız eden bu özel ve gizli yarığın gerçek olduguınu
kanıtlamalıydı.
Bunu benden daha iyi kim yapabilir? Doruklar arasında öylesine hızlı
düşünüyordum
ki organım birkaç santimetre uzamış olmalı.
Sonunda yapacağımı arkadan yapmaya karar verdim. Önce irkildi.
Ama Sonra içinden çıktığımı ayrımsayınca neredeyse aklını
Oynatacak oldu. "Ah evet. Ah, yap. Yap!” işte böyle sözlerle
mırıldanmaya başlayınca
Gerçekten heyecanlandım. Tam içine sokmuştum ki
gelmeye başladığımı hissettim. Omuriliğimin dibine kadar süzülmüş
gibiydim. Onu öylesine derine sokmuştum ki sanki içimden birşeyler
koptu. Ikimiz de köpekler gibi soluyarak bitkin bir biçimde düştük.
( ... ) Çok kısa bir zaman sonra onun önce elleriyle sonra da
ağzıyla
işe giriştiğini gördüm. O anda yarı ereksiyonum sürüyordu. Onu onu
ağzına alıp dişleriyle okşamaya başladı. O anda gözümde şimşekler
çaktı. Bundan sonar nasıl olduysa onun bacakları benim boynumda
benim
dilim onun içindeydi. Yılan balığı gibi kıvranıyordu. Aman Tanrım,
yardım et bana!. Yine o uzun, derin, can çekişmesini andıran
doruklardan birine geldi. İnsanın aklını başından alan garip
mırıltılar, sesler çıkarıyordu. Sonunda kendimi çekip ona yeter
demem gerekti. Amma da yarık ha! Benim tek istediğim, şöyle bir
bakmaktı oysa”
265’inci sahifesinde: Şaşkınlık içinde elini pantolonumun içine
soktuğunu gördüm. Beni öylesine nefis bir biçimde okşadı ki o anda
eline geliverdim. Ardından elimi alıp bacaklarının arasına soktu.
Tümüyle rahat bir biçimde, bacaklarını alabildiğine açmış yatıyordu.
Eğilip orasındaki her bir kılı tek tek öptüm, dilimi göbeğinin
üstüne koyup baştan başa yaladım. Ardından başımı bacaklarının
arasına sokarak akıttıklarını yalayıp yuttum. O ise inliyor,
elleriyle deliler gibi bana yapışıp sıkıyordu; saçı olduğu gibi
çözülmüş çıplak karnına yayılmıştı. Kısacası, yeniden girip orada
uzun zaman kaldım.”

271~212-273-274’üncü sahifelerinde: “…güzel güzel konuşurken elimi


belinden kıçına kaydırdım, yavaş yavaş okşadım. Onun istediği de
buydu işte. Bana ne denli iyi bir katolik olduğunu hiç günah
işlememeye çalıştığını gevelemeye başladı: Belki de söylediklerine
kendini iyice kaptırdığı için ne yaptığını anlamıyordu. Ben yine
elimi orasına sokarken bir yandan ona aklıma gelen en güzel şeyleri
Tanrı’dan sevgiden kiliseye gidip günah çıkarmaktan ve buna benzer
saçmalıklardan söz ediyordum. Artık bir şeyleri duyumsuyor
olmalıydı. Çünkü üç parmağımı içine daldırmış, ipten kurtulmuş
mahkumlar gibi döndürüp duruyordum. Yumuşakça “Sarıl bana Agnes”
dedim. Bu arada elimi içinden çekip bacaklarımı bacaklarının arasına
sokmak amacıyla onu kendime yakşaltırdım… ~Aferin sana ... rahat
ol... yakında bitecek. .. “Kiliseden, günah çıkarmaktan, Tanrı
sevgisinden ve bütün o zırvalardan bahsederken içine girmeyi
başardım. İçine girdiğimi anlamışçasına, “Bana çok iyi
davranıyorsun” dedi. “Bir budala gibi davrandığım için üzgünüm.”
“Biliyorum, Agnes,” dedim, “önemi yok… dinle… azıcık daha sıksana…
tamam oldu.” Kız sağ eliyle suyu iterek kıçını uygun durumda tutmaya
çalışırken "Korkarım kayık devrilecek," dedi. “Doğru, haydi dönelim
artık," dedim.
Ben onun içinden çıkmaya çabalarken o daha sıkı sarılarak “Ne olur
beni bırakma” diyor. "Beni bırakırsan boğulurum. " ( ... )
Plajdan eve dönerken birdiğimiz tıka basa dolu metronun ortasında,
giysisini sıvayıp yarığını meydana çıkarır, elimi alıp doğruca oraya
götürürdü. Tren çok sıkışıksa ve biz bir köşede güvencedeysek,
kamışımı ortaya çıkarıp kuş gibi iki eliyle tutardı. Kimi kez de
bana takılmak ister, en küçük bir tehlike bile olmadığını kanıtlamak
istercesine kamışımı çantasına asardı. (…) Tam üstüne tırmanırken ya
da ben içine girerken ya da tam boşalırken kahkahalar atarak
sevişmelerini anlatırdı bana. (…) Kadınlar da. Bunun kimseye bir
zararı yok. Her düzdüğünü sevmek zorunda değilsin, değil mi? Ben
birine tutulmak istemem. Ömür boyu aynı adamla yatmak korkunç bir
şey olmalı. Sen de öyle düşünmüyor musun? Bak şimdi… bir tek beni
düzsen korkunç sıkılı, benden çabucak bıkmaz mıydın
? Arada sırada hiç tanımadığın birinin insanı düzmesi de hoş oluyor.
Eevt evet en iyisi bu” dedi, ardından da ekledi: “Her şey apaçık.
Hiçbir karışıklık, telefon numaraları, aşk mektupları yazma gibi
dertleri olmuyor. Bak bu, anlatacaklarım kötü mü? Bir gün erkek
kardeşimle yatmaya çalıştım; onun ne denli hanım evladı olduğunu
bilirsin. Nasıl olduğunu tam anımsayamıyorum, ama evde bir biz
vardık. O gün de sevişmek için ölüyordum. Bir şey sormak için odama
geldi. O sırada eteğimi yukarı toplamış, düzüşmeyi düşünerek ve
delicesine düzüşmeyi isteyerek uzanmış yatıyordum. Odaya girdiğini
görünce onun erkek kardeşim olduğuna aldırmadım bile. Eteğimi
sıvamış olarak yatmayı sürdürürken, ona karnımın sancıdığını
söyledim. Dışarı fırlayıp bana ilaç getirmek istedi. Ona olmaz
dedim. Karnımı azcık ovmasının yeteceğini söyledim. Budala herif,
gözlerini duvardan ayırmamaya çalışarak, beni odun parçasıymışım
gibi ovuyordu. ‘orası değil aptal’ dedim, ‘aşağısı… neden
korkuyorsun? Çok acı çekiyormuş gibi numara yapıyordum. Sonunda
istemeden dokundu ‘Tamam, burası! Diye çığlık attım. ‘Ah, ov, ov,
ov! Öyle iyi geliyor ki!’ Düşünebiliyor musun? O koca budala
kendisini tavlamak için numara yaptığımı anlamadan beş dakika
boyunca beni gerçekten de ovdu. Öylesine sinirlenmiştim ki çekip
cehennemin dibine gitmesini söyledim. Dahası ona ‘Haremağası!’ diye
bağırdım. Ama öylesine budalaydı ki, ne demek istediğimi anlamadı.”
Erkek kardeşinin nasıl da hanım evladı olduğunu düşünerek bir
kahkaha attı. Oğlanın hala baker olduğunu sanıyordu. Bu bana nasıl
geliyordu, çok mu kötü bir şey denemişti? Elbette benim böyle
düşünmeyeceğimi biliyordu.

276-278'inci sahifelerde: "Bir süredir ders verdiğim için onu iyi


tanıyordum. Normal bir yarığı olduğunu arada sırada iyi bir
düzüşmenin hoşuna gideceğini Kabul etmesi için elimden geleni
yapıyordum. ( ... ) Parmağımı içine sokmayı bile başardım. (…)
Gerçekten de kuruydu yarığı, biraz da sıkıydı. Ama bunu kadının
isterisine verdim. (…) “Dinle şimdi, kucağıma otursan belki…”
diyerek onu kucağıma çıkardım. Bu arada da elimi yumuşakça, eteğinin
altına kaydırarak dizinin üstüne koydum. “Belki biraz böyle otursan
daha iyi hissedersin… şimdi daha iyisin ya?” Hiçbir şey söylemediç
Ama direnmedi de, gözlerini kapayıp uzanmakla yetindi. Alçak sesle
yatıştırıcı sözler ederek elimi ağır ağır bacağının üzerinde
yukarılara doğru kaydırdım. Parmaklarımı deliğine sokup dudaklarını
araladığımda bulaşık süngeri gbii ıslak olduğunu gördüm. Yavaşça
ovarak yarığını azar azar araladım. (…) Ben işimi sürdürdükçe onun
da sulanması açılması arttı. Şimdi dört parmağım da içindeydi. Dört
parmağım daha olsaydı onları da sokardım içine. Kocamandı yarığı,
alabildiğine de genişlemişti. (…) Ağzı açıktı soluyup duruyordu. (…)
Artık onu becerebiklirdim. (…) Üstündekileri çekip çıkararak yere
fırlattım. Kanepenin üstünde azıcık dürttükten sonra, içinden çıkıp
onu giysilerinin üstüne, yere yatırdım; yeniden içeri girdiğimde
büyük bir beceriyle emerek sıkmaya başladı benimkini”

NETİCE VE KANAAT
'Oğlak Dönencesi' isimli Henry Miller tarafından yazılan ve Aylin
Sağtür tarafından Türkçeye çevrilen kitabın; halkın ar ve haya
duygularını rencide eden, cinsi arzuları tahrik ve istismar edici
mahiyette genel ahlâka aykırı olduğu, dolayısıyla Türk Ceza
Kanununun 426 ve müteakip maddeleri kapsamına girdiği oybirliği ile
mütalaa edilmiştir. Biçiminde görüş belirtilmiştir.

KANITLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT


TCK'nun_ 426, 427 ve 428. maddelerinde: Müstehcenlik suçları tarif
ve ceza yaptırımına konu edilmiştir. Bu tarife ''kitap" dahi dahil
edilmiş ve müstehcenliğin tarifi yapılırken iki ana unsur üzerinde
durulmuştur. Bu unsurlardan ilki, "Halkın ar ve haya duygularının
incitilmesi," diğeri ise "cinsi arzuları tahrik ve istismar eder
nitelikte genel ahlâka aykırı olmasıdır." Suçun oluşması için bu
unsurlardan bir tanesinin vukuu yeterlidir. Yasanın öngördüğü
istismar, kişilerin cinsi arzusunu kamçılayarak bundan bir menfaat
sağlamak olmalıdır.
Müstehcenlik konusu, tüm ülkelerin hassasiyet göstererek üzerinde
durdukları meselelerdir. Nitekim 1923 yılında imzalanmış olan
Milletlerarası sözleşme bu gibi suçların cezalandırılması gerektiği
fikrinde ittifakı sağlamış, Türkiye dahi bu görüşü benimsemiş ve
ceza yasalarında bu yönde yaptırım getiren hükümler vaz etmiştir.
Ar ve haya duyguları ve genel ahlâk kavramları, bir toplumun değer
yargıları neticesinde oluşan ve toplum olma sürecinin neticesi
sayılabilecek kavramlardandır. Koruma altına alınması doğaldır.
Ancak ar ve haya duygularının ve genel ahlâk kavramlarının soyut
nitelikte olduğu ve kapsamının toplumdan topluma, aynı toplumdaki
kişilerden kişilere, sosyal ve kültürel yapı farklılıklarına sahip
şahıslardan şahıslara değişebilecek ve farklı biçimde tarif
edilebilecek niteliktedir.
Ancak her toplumun ve hatta toplum içindeki her şahsın 'Ar ve haya
duygusunu ve genel ahlâk kavramını' incitici nitelikte fiil olarak
tarif edebileceği ve hatta hiçbir tartışmayla gerek kalmadan
benimseyeceği ‘olgular' vardır.
Ar, haya ve genel ahlâk kavramlarını en dar şekilde yorumlayabilecek
kişilerin dahi bu kavramlara dokunur nitelikte sayabileceği fiiller,
'cinsel ilişkiyi pornotik nitelikte tarif eden' yazı ve
görüntülerdir.
Ar, haya ve genel ahlâk kavramlarının kapsamını tayinde, ortalama
edep duygusunu ölçü , almak zorunludur. Gerek bozulmuş ve jfsat
edilmiş ve gerekse son derece hassas ve tutucu olan görüşler, bu
kavramların yasal kapsamını tayinde ölçü olarak alınmamalıdır.
Dava konusu OĞLAK DÖNENCESİ isimli kitap, arka kapağında yazılı
sunuş yazısında da belirtildiği üzere; "Henry Miller'in ... o .her
zamanki cinsellik uzmanlığını yine ustaca gözler önüne seren bir
roman ... yazarın cinsellik konusundaki o tükenmez tutkusu ile
birleşen doyulmaz bir yapıt," olarak takdim edilmiş, yine aynı sunuş
yazısında ilk eseri Paris'te müstehcen sayıldı biçiminde açıklanarak
'Oğlak Dönencesi' kitabının yazarın ustalık dönemi yapıtı olduğu
ifade olunmaktadır.
Kitapların müstehcen olarak değerlendirilmesi için bütününün
incelenmesi, belli pasajların altı çizilip bunlar bir bütün olarak
değerlendirilerek yorumlanmaması ve yazarın kastının ne olduğunun
değerlendirilmesi zorunludur.
Bütün içinde vaki anlatımın, bütünü parçalara bölerek farklı bir
yoruma konu edilmesi ve kitabın tümünde müstehcenlik arzetmeyen bazı
bölümlerin kendi içinde müstehcen nitelik. arzettiğinden bahisle
kitabın müsedere ve imhaya konu edilmesi yasa koyucunun amacına ters
düşer. Ancak kitap içindeki belli bölümlerin, kitabın genel anlamı
içerisinde eritilmesi mümkün bulunmuyor ve bu bölümler ar ve haya
duygularını incitir nitelikte görülüyorsa yasanın uygulanmasında
duraksanmaması gerekir.
Henry Miller tarafından yazılan ve sanık Fatma. Aylin Sağtür'ün
çevirisi sonucu diğer sanık Erdal Öz tarafından yayınlanmış bulunan
OĞLAK DÖNENCESİ isimli yapıt, Başbakanlık Küçükleri Muzır
Neşriyattan Koruma Kurulu raporunda da belirtildiği ve kararımıza
aynen aksettirildiği üzere, ilgili pasajlarında "halkın ar ve haya
duygularını incitmiş ve genel ahlâk kavramlarını" zedelemiştir.
Cinsel ilişkilerin pornotik bir anlatımla verildiği bu kitapla,
okuyucunun cinsel arzuları tahrik ve ilgililerine kazanç temin etmek
niyeti ile istismar edilmiştir.
TCK'nun 426. maddesinde "ar ve haya duygularına ve genel ahlâk
kavramlarına" saldırı fiilinin bir kitapta yapılmış olması halinde
dahi ceza yaptırımının gerekli olduğu kuralı bulundukça, bu
kavramları en dar şekilde yorumlamaya hevesli kişilerin bile bu tür
anlatımları yasaya aykırı saymamaları ve suç niteliğinde kabul
etmemeleri mümkün değildir.
"Ar ve haya duygularını incitir ve genel ahlâka aykırı nitelikte
cinsel arzuları tahrik ve istismar eder" mahiyette kabul edilen
bölümlerin, kitabın genelinde eritilmesi, ayrı bir anlamda
yorumlanması ve suç olmaktan çıkarılması mümkün de değildir.
Yargıcın, yasa maddelerini yorumlaması ve uygarlığın gereklerine
uygun biçimde değerlendirmesi mümkün ise de cezayı ihlâl eylediği
tartışmasız kabul edilebilecek ve pornotik anlatımı ile uygarlık
ölçülerini de aşacak mahiyetteki bir yapıtta, uygulamaktan kaçınması
ya da uygularken duraksaması, kabul edilemez.
'Oğlak Dönencesi' isimli yapıt, TCK'nın 426. maddesine aykırılığı
tartışılamayacak niteliktedir.
Bu nedenle mahkememiz Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma
Kurulunun konuya ilişkin 10.9.1986 gün ve 06-187 sayılı raporundaki
düşünceyi, kendi görilş ve kanaatine uygun bulmuş ve sanıkların
cezalandırılması ile 'Oğlak Dönencesi' isimli kitabın Müsadere ve
İmhasına hükmetmiştir.
.
HÜKÜM
1-Türkçeye çevireni sanık Fatma Aylin Sağtür ve yayınlayıcısı sanık
Erdal Öz olan Henry Miller'e ait OĞLAK DÖNENCESİ 1985 basımı kitabın
halkın ar ve haya duygularını incitir ve cinsel duyguları tahrik ve
istismara yönelik nitelikte genel ahlâka aykırı yayın taşıdığı
anlaşıldığından ve suç tarihi nazara alınarak 3266 sayılı yasa
hilkilmleri ile TCK'nun 2. maddesi hükmü değerlendirilerek
sanıkların fiiline uyan TCK'nun 426. maddesi uyarınca takdiren 15
TL. ağır para cezası, 5435 sayılı yasanın 2790 sayılı yasa ile
değişik 2. maddesi uyarınca 90 misli artırılarak ve ağır para
cezasının asgari haddi ile sınırlı kalınarak ÜÇ'ER BİN LİRA (3000'er
lira) AĞIR PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMALARINA,
TCK'nın 119. maddesi uyarınca yapılan yasal ihtarata rağmen asgari
ağır para cezası ödenmediğinden aynı madde gereğince cezalarının
yarı nisbetinde artırılarak DÖRT BİN BEŞ'ER YÜZ LİRA (4500'er TL)
AĞIR PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMALARINA,

2-Gerekçeli kararda yazılı olduğu üzere geçmiş sabıkası olmayan


sanıkların cezalarının ertelenmesinin bir daha suç işlemekten
kendilerini alıkoyacağı görüşüne varılmakla 647 sayılı yasanın 6.
maddesi uyarınca CEZALARININ ERTELENMESİNE, TCK'nun 94. maddesi
uyarınca SANIKLARA İHTARATA (İHTARAT YAPILDI-Sanık Erdal Öz
hakkında),

3-İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 7.1.1986 gün ve 1. Müt. sayılı


kararı ile toplatılan 1985 baskı tarihli OĞLAK DÖNENCESİ isimli
kitabın TCK'nun 42. maddesi uyarınca ZORA- LIM ve İMHASINA,

4-Hüküm kesinleştiğinde 5680 sayılı yasanın Ek 3. maddesi


uyarınca işlem yürütülmesine,

5- (1800) TL. yargılama giderinin suçu birlikte işleyen sanıklardan


müteselsilen alınmasına dair isteme uygun olarak C. Savcısı Akören
Kandur'un huzuru ile verilen karar sanıklardan Erdal Öz'ün yüzüne
karşı, diğer sanığın yokluğunda, sanıklar müdafii Av. Tayfun
Akçay'ın yüzüne karşı ceza hükmü yönünden CMUK'nun 305. maddesi
uyarınca KESİN OLMAK ÜZERE, Zoralım ve İmha kararı yönünden Temyiz
Yolu açık olmak Uzere usulen ve alenen okunup anlatıldı. 22.3.1988

Kâtip, 6331
(imza)

Hâkim, 17300
(imza, mühür)

'OĞLAK DÖNENCESİ'ni ikinci kez basan 39 yayınevinin AKLANMA KARARI

Can Yayınları'nca 1985 yılında yayımlanan 'Oğlak Dönencesi', 1988


yılında mahkûm olmuştu. Bunun üzerine, adları aşağıda yazılı 39
yayınevi, aynı kitabı, sakıncalı görülen cümleleri kitaptan çıkarıp
yerlerini boş bırakarak, ama kitabın başına, Muzır Kurulu'nun
'bilirkişi raporu'nu (Dosya no: 06, Karar no: 1986/187 ve rapor
tarihi: 10.9.1986), Savcılık iddianemesini (Basın no: 1986/8 Hz.
Esas no: 1986/39 ve lddia no: 1986/49) ve Erdal Öz'ün mahkemedeki
son savunmasını ekleyerek yeniden yayımlamışlardı. Bu 39 yayıncı
için TCY'nın 426. maddesine aykırılık suçlamasıyla yeni bir dava
açılmıştı. Sonuçta, tüm sanıkların üzerlerine atılı TCY'nın 426.
maddesine aykırılık suçunu işlemedikleri görülerek tümünün beraatine
karar verilmişti.
‘Ortak Kitap'ı hazırlayan 39 yayınevi şunlardı: ADA, ADAM, AFA,
AMAÇ, AYRINTI, BDS, BFS, BİREY VE TOPLUM, BOYUT, ÇABA, ÇINAR, DE,
DOST, El, ELEŞTİRİ, GÜR, HABORA, HİL , HÜRYÜZ , İLETİŞİM, İNTER,
KALEM, KAYNAK. KAVRAM, KIYI, KUZEY, METJİS, NİSAN, ODA, ÖYKÜ, PAN,
SAVAŞ, SÖYLEM, TEORİ , TOROS, V. YAPRAK, YAZIN, YÖN.
Temyiz edilmeksizin kesinleşen 8.11.1989 tarihli karar aşağıdadır:

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

Esas No : 1989/ 155

Karar No: 1989/230

C. Sav. No : 1989/33

KARAR
Hakim : M. Şefik Mutlu 18352

C. Sav. : Tekin Sevimli 20573

Kâtip : Neşe Yürükler

Davacı : K.H.

Sanıklar : (39 yayıncının kimlikleri ve adresleri)


...... 1988/ 71 müt. karar sayısı ile toplattırılan 'Oğlak
Dönencesi' adlı kitap incelendiğinde, içerisinde bulunan müstehcen
yazılar nedeniyle daha önce mahkememizce toplatılmasına karar
verilen kitabın 'Müstehcenlik' teşkil eden hususların çıkarılmış
olarak yayınlandığı, ancak bu müstehcenlik teşkil eden hususların
bulunduğu İddianame ve Başbakanlık Muzır Kurulu'nun Raporu kitabın
başlığında eklenerek yayınlandığı, böylece C.Savcısının iddianamede
belirterek 'Kitap' bir bütün olarak incelendiğinde, kitabın eski
halinin tamamlandığı iddia edilmişse de, yasalarımıza göre karara
bağlanmış davalarda verilen karar örnekleri, bilirkişi raporları ve
iddianame örneklerinin yayınlanmasında herhangi bir suçun oluşmaması
karşısında müstehcenlik hususlarının çıkarılmak suretiyle bu
belgelerin eklenmesi ile meydana getirilen kitapta sanıklann üzerine
atılı bulunan TCY 426. maddesindeki suçun yasal unsurlarının
oluşmadığı, diğer bir deyişle bu şekilde meydana getirilen kitabın
da müstehcen bulunmadığı sonucuna mahkemece varılmış olmakla
sanıkların üzerine atılan suçtan beraatlerine karar vermek
gerekmiştir.
BU İTİBARLA:
1- Tüm sanıklann üzerine atılı TCY 426 . maddesine aykırılık suçunu
işlemediklerinden sanıkların BERAATLERİNE,
2- Dava konusu 'Oğlak Dönencesi' adlı kitap hakkında İst. 1. Sulh
Ceza Mahkemesinin 10.5.1988 tarih 988/71 Müt. sayılı kararla
verilmiş bulunan toplatma kararının kaldırılarak emanete alınmış
'Oğlak Dönencesi' adlı (1988 basımlı) kitapların sahiplerine
İADESİNE,
3- Sanıklardan Şahin Beygu, Kamil Aslan Türkoğlu, ( okunamadı),
Nurhan Kavuzlu, Mustafa Şükrü Demirkanlı, Raşit Gökçeli ve Mehmet
Güreli’nin yüzlerine, diğer sanıkların yokluklarında sanık
vekillerinden Canan Arı, Eren Keskin, Öncel Olcaytu, Halûk İnanıcı,
Muammer Demirtaş, Ayşe Gül Tahin, Kenan Karakaş ve Fikret Ilgız'ın
yüzlerine, diğer sanık vekillerinin sanıkların yokluklarında C. Sav.
Tekin Sevimli'nin yüzlerine karşı verilen karar Yargıtay yolu açık
olmak üzere açıkça okunup anlatıldı. 26.9.1989.

Katip (imza)
Hakim 18352 (imza, mühür)

İşbu karar sureti aslının aynı olup Temyiz edilmeksizin 8.11. 1989
tarihinde kesinleşmiştir. Tasdik olunur.

Hakim 18352 (imza, mühür)

Вам также может понравиться