Вы находитесь на странице: 1из 12

1

ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ
EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ
EĞĠTĠM YÖNETĠMĠ ve POLĠTĠKASI ANABĠLĠM DALI
EĞĠTĠM YÖNETĠMĠ ve TEFTĠġĠ YÜKSEK LĠSANS PROGRAMI

ENDERUN

Mehmet Nuri ÖZTÜRK

08610107

OKUL GELĠġTĠRME DERSĠ ÖDEVĠ

Prof. Dr. Ali BALCI

Ankara

Ekim, 2010
2

GiriĢ

Eğitim her devlet için önemlidir. Eğitim, devlet örgütlenmesi içerisinde en önemli
kurumlardan birini oluşturmaktadır. Enderun Okulu (mektebi) ise Osmanlı Devleti tarihinde
önemli rol oynamış bir eğitim kurumudur. Günümüz eğitim sorunlarının çözülmesinde
geçmişte yaşanmış olan tecrübelerin incelenmesi ve bugünün şartları göz önüne alınarak
değerlendirilmesi önemli katkı sağlayacaktır. Bu çalışmada Türk Eğitim Sisteminin gelişim
süreci içerisinde kilometre taşı olabilecek kurumlardan birisi olan Enderun Okulu sistemi
incelenmeye çalışılacaktır.

Enderun Okulu

Enderun Okulu, Osmanlılarda idari ve askeri kadronun yetiştirilmesi için


oluşturulan saray eğitim kurumudur (Türkiye Diyanet Vakfı, 1995). Bu okulun öğrenci
kaynağı esas olarak Hıristiyan tebaadan alınan üstün zekâlı ve yetenekli çocuklardan
oluşmaktaydı (Akyüz, 1997). Akkutay (1984), Enderun Okulu kuruluncaya kadar ona benzer
başka bir eğitim kurumu olmadığını, Selçuklularda ve Avrupa devletlerinde hanedanın
çocuklarının özel ilgiye dayalı eğitimin söz konusu olduğunu, ancak Enderun sisteminin
bunlardan tamamen farklı olduğunu ifade etmektedir. Bu farklılığın öncelikle Enderun
Okulunda eğitim gören öğrencilerin seçiminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Selçuklularda
ve Avrupa devletlerinde, hanedanın çocukları eğitim alırken Enderun Okulunda ki öğrenciler,
büyük çoğunluğu Hıristiyan tebaa olmak üzere, halkın çocuklarından seçilmekteydi.

Enderun Okulunu incelemeye başlamadan önce Osmanlı Devlet örgütünün


gözden geçirilmesi faydalı olacaktır. Osmanlı Devlet örgütü üç ana bölümden oluşmaktadır.
Bunlar (1) Saray Örgütü, (2) İdare (yönetim) Örgütü ve (3) Askeri Örgüttür. Enderun ise
saray örgütünün üç bölümünden birisidir. Saray örgütünün diğer bölümleri ise Birun Halkı ve
Harem Halkıdır (Akkutay, 1984). Birun Halkı saraydaki çeşitli işleri görmekle görevli olup
sarayda kalmak zorunda olmayan kişilerden oluşmaktaydı. Harem halkı ise padişahın aile
bireyleri ve onların kişisel hizmetlerine bakan kişilerden oluşmaktaydı (Oğuz, 2008).

Tarihsel GeliĢimi

Baykal’a göre (1953) Enderun örgütünün başlangıcı İkinci Murat dönemine kadar
uzanmaktadır. İkinci Murat 1421 yılında tahta çıkışından sonra sarayda örgütlenme zamanı
geldiğini düşünerek bir örgüt oluşturmuştur. Akyüz (1997, s. 79), Enderun Okulunun
3

kaynağının ikinci Murat’a kadar uzandığını, ancak asıl düzenleme ve gelişmelerin Fatih
Sultan Mehmet döneminde olduğunu ve 1909 yılına kadar çalıştığını belirtmektedir. Akkutay
da (1984, s. 25), Enderun Okulunun kuruluşu ile ilgili İkinci Murat dönemi ve Fatih Sultan
Mehmet dönemi olmak üzere iki farklı görüş olduğunu, İkinci Murat zamanında kurulduğu
görüşünün daha isabetli olduğunu, ancak okulun Fatih Sultan Mehmet zamanında gerçek
şahsiyetine kavuştuğunu ifade etmektedir. İslam Ansiklopedisi de aynı görüşü paylaşmaktadır
(Türkiye Diyanet Vakfı, 1995).

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethine kadar Edirne sarayında faaliyet


göstermekte olan Enderun Okulunu, burada uygulanan eğitim, öğretim yöntemleri ve
örgütlenmeyi esas alarak Topkapı Sarayı’na taşımıştır. Topkapı Sarayı yapılırken Enderun
için özel yerler yaptırmıştır (Ali Seydi Bey, ?, akt. Oğuz, 2008).

Akkutay (1984), Miller’den (1941), Enderun Okulunda yöneticilik, pozitif


bilimler ve askeri konuların okutulmasında, Selçuklular zamanında önemli bir eğitim kurumu
olan Nizamiye Medreseleri’nin rolü olduğunu aktarmaktadır.

Fatih Sultan Mehmet ile başlayan Enderun Okulunun gelişmesi, İkinci Bayezid
(1481-1512), Yavuz Sultan Selim (1512-1520), Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566)
zamanında da devam etmiştir. Bu hükümdarlar tarafından Enderun Okuluna kazandırılan bina
ve eserler, Sultan Dördüncü Murat (1623-1640), Sultan Üçüncü Ahmet (1703-1730) ve Sultan
Üçüncü Mustafa (1757-1774) tarafından bakım ve tamir görmüştür (Akkutay, 1984, s. 27).

Osmanlı Devletinde, On yedinci ve On sekizinci Yüzyıllardan önce askeri ve


siyasal alanda baş gösteren çözülme olgusu Enderun Okulunu da etkilemiştir. Silahla
mücadele yanında diplomatik görüşmelerin önem kazanmaya başlaması Enderun Okulu
üzerinde öğretim programından çok yönetim tarzı bakımından önemli değişiklikler getirmiştir
(Akkutay, 1984, s. 28).

Enderun Okulunda ilk esaslı değişiklik İkinci Mahmut zamanında (1808-1839)


olmuştur. 1830’da “Enderun-i Hümayun Nezareti kurulmuş ve Enderun’daki görevlilerin
unvanlarında ve görevlerinde değişiklikler yapılmıştır (Akkutay, 1984). Bu unvan ve
görevlerin isim ve ayrıntılarının bu çalışmanın amacıyla doğrudan ilgili olduğu
düşünülmediğinden özetleme yoluna gidilmiştir. Ali Seydi Bey’e (?, akt. Oğuz, 2008) göre Bu
dönemde, yenileşme hareketleri kapsamında açılan Mekteb-i Harbiye gibi askeri okullarla
birlikte Enderun Okulu eğitimdeki önemini kaybetmeye başlamıştır.
4

Topkapı sarayının yapılışı ile birlikte burada hizmet veren Enderun Okulu Sultan
Abdülmecit (1839-1861) döneminde Dolmabahçe Sarayına taşınmıştır. Bu dönemde
Mabeyn’den ayrılan Enderun üyelerinin gelişme imkânları kalmamış ve Enderun sistemi
zayıflamaya başlamıştır. İkinci Abdülhamit (1876-1909) döneminde de ihmal edilen Enderun
Meşrutiyetle birlikte önemini kaybetmiş ve 1909’da bir kararname ve bir talimatname ile
lağvedilmiştir (Akkutay, 1984)

Enderun okulunun gelişimini tamamladığı dönemde okul binaları içerisinde bir


konservatuar, bir büyük cami ve hamam, büyük bir klinik, ok ve cirit sahası ile Üçüncü
Ahmet Kütüphanesinin bulunduğu ifade edilmektedir (Akkutay, 1984).

Öğrenci Seçimi

Enderun Okulunun öğrenci kaynağı acemi oğlanlar idi. Acemi oğlanlar, pençik
oğlanları ve devşirme oğlanları olmak üzere iki şekilde sağlanırdı (Akyüz, 1997). Acemi
oğlanlar arasında seçilip Enderun’a alınan çocuklara ise “iç oğlanlar” denir (Akkutay, 1984).

Pençik Oğlanları. Savaşlarda esir alınan Hıristiyan gençlerin beşte biri padişaha
ait idi. Bu esir gençler Anadolu’da Türk çiftçi ailelerin yanına gönderiliyor ve orada Türk-
İslam geleneklerini, hayatını ve dilini öğrendikten sonra onlardan askerlik ve devlet işlerinde
yararlanılması sağlanıyordu. Bu hükümler Birinci Murat zamanında konulmuştu (Akyüz,
1997).

DevĢirme Oğlanları. Fetihlerin genişlemesi ve asker ihtiyacının artmasıyla


birlikte 1. Mehmet ve 2. Murat dönemlerinde devşirme usulü bulundu. Bu daha önce Türk ve
İslam devletlerinde uygulanmamış bir sistemdi. Buna göre Padişah tarafından görevlendirilen
memurlar 3-5 yılda bir 8-20 yaşları arasındaki Hıristiyan çocuklarından yetenekli olanları
alırlardı (Akyüz, 1997). Akkutay (1984) devşirilen çocuklardan Yeniçeri olarak
faydalanıldığını ve aldıkları eğitim sonucunda başarılı olanların saraya alındığını ifade
etmektedir. Devşirme sisteminin amaçları arasında nüfusun büyük çoğunluğu Hıristiyan olan
Rumeli’nin İslamlaştırılmasının da gösterildiğini belirtmektedir.

Bu usulün belirli sınırlamaları vardı. Örneğin evli olanlar, Türkçe bilenler,


İstanbul’a gitmiş olanlar, çoban çocukları, sanat sahibi olanlar, ana babası ölmüş olanlar, evin
tek çocuğu olanlar ve Yahudiler devşirilmezdi. Ayrıca 40 evden yalnızca bir çocuk alınırdı.
16. Yüzyılda yılda ortalama 3.000 çocuğun devşirildiği ifade edilmektedir (Akyüz, 1997).
5

Akkutay’ın (1984) R.E. Koçu’dan aktardığına göre devşirme kanununun


hükümleri özetle şu şekilde anlatılmaktadır;

Devşirilecek çocukların yaşları 8-18 arasında değişir, eğer çocuk aranılan


özelliklere sahipse 20’ye kadar çıkabilirdi. Seçilecek çocuklarda yüz güzelliği, vücut yapısı ve
sağlıklı olmak seçilmek için şarttır. Devşirme için belirlenen bir zaman yoktur. Yeniçeri
ağasının ihtiyaç bildirmesi halinde ülkenin her tarafından ya da belirli bir bölgeden 40 evden
bir erkek çocuk olmak üzere şartları taşıyan çocuklar alınır. Çocuk gereken şartları taşısa da
evin tek oğlu ise ve 18 yaşından küçük ise ve evli ise alınmaz.

Bununla beraber doğabilecek yanlış uygulamaların önüne geçmek için bazı


tedbirler alınmış ve devşirme işi oldukça sıkı kurallara bağlanmıştır. Yeniçeri ağasının ihtiyaç
bildirmesi üzerine padişahın bir fermanı düzenlenir, fermansız asla devşirme yapılmazdı.
Fermanda o devrede kaç kişinin, nerelerden devşirileceği açıkça yazılırdı. Devşirme işi için
görevlendirilen kişilere “Turnacıbaşı Ağa” denir ve devşirme fermanı bu ağaya verilirdi.
Görevli Turnacıbaşı Ağa gittiği bölgenin en büyük mülki amiri ile görüşür, devşirme işlemi
ile ilgili bir takvim belirlenir ve tellallar ile tüm halka duyurulurdu. Tellallar ayrıca çocuk
gizlemenin çok ağır cezası olduğunu da bildirirlerdi. Devşirme bölgesi kırkar evlik bölgelere
ayrılır, bu evlerde bulunan 8-18 yaşları arası çocuklar aileleri ve köyün papazları ile birlikte
bir yere toplanırlardı. Papazlar gelirken yanlarında vaftiz defterlerini de getirmek zorunda
idiler. Kırk evden seçilen bir çocuk vaftiz defterine göre Turnacıbaşı Ağa’nın defterine
kaydedilir ve bir görevliye teslim edilerek toplanma bölgesine gönderilirdi (Akkutay, 1984, s.
38-41). Devşirilen çocuklar ailelerini, asıllarını ve anadillerini unutmazlardı (Akyüz, 1997).

Devşirilen çocuklar Balkanlardan seçiliyor olmasına rağmen Yavuz Sultan Selim


ve Kanuni Sultan Süleyman zamanında Anadolu’dan da devşirilen çocuklar olduğu
bilinmektedir. Mimar Sinan’ın Kayseri bölgesinden ilk devşirilen çocuklar arasında olduğu
ifade edilmektedir (Akkutay, 1984).

Akkutay (1984) 16. ve 17. yüzyıllarda 4000 ila 6000 arasında iç oğlanın hazırlık
saraylarında eğitim gördüklerini ifade etmektedir.

On altıncı yüzyılın sonlarına doğru devşirme sistemi bozularak gelişi güzel


Hıristiyan çocukları muayene edilmeden ya da rüşvetle sisteme dâhil edilmişlerdir. Tutulması
gereken eşkal defterlerine gereken önem verilmemiş, zamanla Müslüman halktan bireyler
girmeye başlamış ve Yeniçeri ağalarının korumalarıyla suiistimaller genişlemiştir. Dördüncü
6

Murat zamanında sistemin düzeltilmesiyle ilgili bazı çabalar olsa da 17. yüzyılda diğer
kapıkulu ocakları ile birlikte devşirme sistemi de iyice bozulmuştur (Akkutay, 1984).

Öğretimin Kademeleri ve Esasları

Enderun Okulundaki eğitim ve öğretim devşirme usulü de dâhil olmak üzere


kendi içinde bir bütünlük göstermektedir. Bu nedenle eğitim ve öğretimin her kademesi bir
diğerine sıkı sıkıya bağlıdır (Akkutay, 1984).

Aileye verme. Devşirme yoluyla sağlanan çocuklar öncelikle Anadolu ve


Rumeli’de Türk ailelerin yanına verilir, burada Türkçeyi ve Türk adet ve geleneklerini ve
Müslümanlığı öğrenmeleri sağlanırdı. Ailelerin yanında geçirdikleri süre yedi-sekiz yıl
sürerdi. Bu süreyi tamamladıktan sonra devşirme sırasında tutulan defterler yeniden incelenir
ve en eskilerden başlayarak kıdem sırasına göre yeniden bir seçime tabi tutulurlardı (Akkutay,
1984). Daha sonra, acemi oğlanlar okullarına alınırlar ve askeri ve temel eğitimde sonra
yapılan seçme sınavı sonucunda bir kısmı Enderun Okuluna alınırdı (Akyüz, 1997).

Hazırlık Sarayları. Enderun öğrencileri olan iç oğlanlar ise acemi oğlanların


arasından fiziksel özellikler, ahlak ve yetenek bakımından diğerlerinden üstün olanlardan
seçilirler önce Galata Sarayı, Edirne Sarayı ve İbrahim Paşa Sarayına alınır ve yeterli
olgunluğa ulaştıktan sonra Topkapı sarayında kendilerine ayrılan yerlerle kalır ve eğitim
görürlerdi. Seçilecek öğrencilerin fiziksel özelliklerinin bir seçim ölçütü olmasın altında
“yüzü güzel olanın kalbi de güzel olur” kanaatinin yattığı ifade edilmektedir (Baykal, 1953).
Hazırlık saraylarının önemli bir özelliği de daha okulda iken iş ve memuriyet hayatına
katılmalarının sağlanması idi. Öğrenciler bu saraylarda hem ders görüyorlar hem de
yeteneklerine göre çeşitli sanatlar öğreniyorlar ve okulun genel işlerine katılıyorlardı. Bu
katılım bir tür staj uygulaması gibi değerlendirilebilir (Akkutay, 1984).

Akyüz (1997, s.81), Enderun Okuluna alınan gençlerin; a) hizmet yoluyla


yetişme, b) kuramsal eğitim öğretim ve c) beden ve sanat eğitimi olmak üzere üç biçimde
yetiştirildiğini ifade etmektedir. Karaçam (2001, akt. Oğuz, 2008) ise beden ve sanat eğitimini
ayrı başlıklar altında ele alarak dört biçimde incelemektedir.

Hizmet yoluyla yetiĢme. Enderun Okulunda öğrenciler yedi oda içerisinde her bir
odada bir ya da iki yıl kalarak yetiştirilirdi. Odaların ağa denilen başkanları vardı. Bu odalar
ve görevleri şunlardır (Akyüz, 1997):
7

1-2) Küçük oda ve büyük odada öğrenciler okuma yazma öğrenir ve öteki odalara
hazırlanırdı.

3) Doğancılar odasında padişahın avda kullandığı doğanlara bakarlardı.

4) Seferli odasında padişahın çamaşır hizmetlerine bakarlardı.

5) Kiler odasında Sarayın yiyecek hizmetlerine bakarlardı.

6) Hazine Odasında hazineye ve padişahın değerli eşyalarına bakarlardı.

7) Has oda da gece ve gündüz padişahın en yakın hizmetinde bulunan en yüksek


dereceli iç oğlanlar bulunurdu.

Akyüz (1997) hizmet yoluyla eğitimin, Türklerde çok eski tarihlere kadar
uzandığını ve bunun devlet görevleri verilecek kişilerin güvenilir, sadık ve yetenekli bir insan
olup olmadığını anlamak amacıyla kullanıldığını ifade etmektedir.

Baykal da (1953) küçük ve büyük odaların, ilk ve orta öğretim düzeyinde eğitim
verdiğini, kiler odası ve hazine odasının ise devrin yüksek öğretimine denk olduğunu ifade
etmektedir.

Osmanlı sarayı ve saray örgütü hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler veren Baykal’ın
(1953) anlattıklarından anlaşıldığı kadarıyla; Büyük ve Küçük oda haricindeki diğer odalar
saray örgütünde var olan, kendine has yapılanması, sorumluları (ağaları) ve görev tanımları
olan birimlerdir. Öğrencilerin buradaki görevleri ise belirli zamanlarda yapılan bir tür iş ya da
staj eğitimi içerisinde düşünülebilir.

Kiler ve Hazine Odasından her gün yirmi kadar öğrenci padişahın bulunduğu
daireye giderek akşama kadar o dairede hizmet görürlerdi. Bu uygulamanın amacı,
öğrencilerin padişahın huzurunda nasıl durulacağını ve nasıl konuşulacağını öğrenmelerini
sağlamaktı (Baykal, 1953). Buradan anlaşılmaktadır ki devlet işlerinin yürütülmesi ve
protokol kuralları gibi konular sadece bilgi düzeyinde öğretilmekle kalmayıp sürece yayılarak
beceri ve tutum düzeyine çıkarılmaktadır.

Kuramsal eğitim ve öğretim. Enderun Okulunda okuma yazma eğitiminden


başlayıp yüksek medreseler düzeyinde Türkçe, Arapça, Farsça, Edebiyat, Tarih, Din bilimleri
ve Matematik gibi dersler okutulurdu. Bu dersleri saray dışından getirilen en değerli
müderrisler okutur ve iç oğlanları zengin saray kütüphanesinden yararlanırlardı (Akyüz,
1997).
8

Baykal (1953) Enderun’da okuma yazma eğitiminin 14. Yüzyıl ortalarından


itibaren bir düzen içerisinde yapıldığını belirtmektedir.

Beden ve sanat eğitimi. Enderun Okulunda öğrencilere yeteneklerine göre ok ve


cirit atma, ata binme ve güreş gibi sporların yanı sıra müzik, şiir, hat, minyatür, resim ve cilt
gibi güzel sanatlar öğretilirdi (Akyüz, 1997). İtinayla seçilen ve iyi bir öğretim gören
içoğlanları ok atmak, mızrak kullanmak, kılıç sallamak, ata binmek ve cirit oynamak gibi
sporlarla uğraşırlardı. İçoğlanları savaş ve binicilik hünerlerini de büyük ölçüde öğrenirlerdi
(Akkutay, 1984).

Baykal (1953) Enderun Okulu programında Salı günleri Hadis, Arapça, Akaid ve
Fıkıh gibi dini derslerin okutulduğunu, Pazar günü ise Kıraat (Kur’an okuma) dersinin
olduğunu ifade etmektedir. Bunun yanı sıra öğrencilerin Cumartesi ve Çarşamba günleri sanat
ile ilgili konularda eğitildiğini belirtmektedir.

Ders vermeye gelen hocaların odaların ileri gelenlerinden dört kişi tarafından
sarayın kapısında karşılanması, kollarına girilerek saygı içerisinde odalarına götürülüp kahve
ve şerbet ikram edildikten sonra derse başlanılması oldukça dikkat çeken bir noktadır (Baykal,
1953).

Enderun odalarında en başta gelen konular öğrencilerin namaz kılmaları ve dini


edepleri öğrenmeleri idi. Burada da çok önemli ve katı bir disiplin göze çarpmaktadır (Baykal,
1953). İçoğlanlarına mutlak itaat, alçak gönüllü davranış, terbiyeli olmak gibi konular büyük
bir ısrarla öğretilirdi (Akkutay, 1984).

Öğrencilerin boşa zaman geçirmemelerine özen gösterildiği ve bunun teneffüs


saatlerinin bile değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Şöyle ki; teneffüs aralarında öğrenciler
çeşme avlusunda ve kahve ocaklarının yan tarafında acemilere ayrılan yerlerde kendi
aralarında sohbet ederlerdi. Bu sohbetlerin konuları genellikle ilmi, edebi ve askeri konular
olurdu. Öğrenciler ilgi alanlarına göre bu sohbetlerde aynı konuya ilgi duyan arkadaşları ile
gruplaşırlardı (Baykal, 1953). Bu grupların sistematik bir şekilde belirlenip
değerlendirildiğine dair bir bilgiye rastlanmasa da, boşa vakit geçirmenin engellenmesine
özen gösterilmesi ve bu türlü sohbet ortamları oluşturulması buradan elde edilen sonuçların
değerlendirilmiş olabileceğini akla getirmektedir.

Enderun öğrencilerinin zaman içinde bazı değişiklikler olmakla beraber tek tip
kıyafet giydikleri anlaşılmaktadır. Bu kıyafetleri başlarında Mevlevi külahına benzer bir
külah, külahın üzerine belirli kalınlıkta sırmadan bir sarık ve kaftan gibi giysilerden
9

oluşmaktaydı. Öğrencilere mevsimlere göre yılda dört kez yeni kıyafet verildiği ve mevsime
uygun kıyafetler giymelerinin sağlandığı anlaşılmaktadır (Baykal, 1953).

Sağlık hizmetleri. Enderun’da sağlık hizmetlerine de önem verildiği


görülmektedir. Fatih Sultan Mehmet zamanında yaptırılan Topkapı sarayının içerisine bir
hastane yaptırılmış ve Enderun üyelerinin buradan faydalanmaları sağlanmıştır. Hastaneden
faydalanma belirli kurallara bağlanmış olsa da bir öğrencinin en küçük bir rahatsızlık
hissetmesi durumunda hastaneye sevkinin sağlandığı ve tedavisinin yapıldığı anlaşılmaktadır
(Baykal, 1953).

Ayrıca Enderun üyelerinin mezar taşlarının da ayırt edici olduğu ve mezar


taşlarına başlarındaki külaha benzer şekil verildiği görülmektedir (Baykal, 1953, s. 79).

Enderun Okulundaki Eğitimin Amaçları

Enderun Okulunun kuruluş amacı, genişleyen imparatorluğun asker ve yönetici


ihtiyacının karşılanmasının yanı sıra fethedilen yerlerde yaşayan insanların merkezi otoriteye
başkaldırmalarının önüne geçmekti (Akkutay, 1984).

Akkutay (1984) Enderun Okulundaki eğitimin amaçlarını üç başlık altında ele


almaktadır. Bunlar bir kültürün öğretilmesi anlamına gelen “Kültürleştirme”, farklı
bölgelerden, dinlerden ve kültürlerden gelen bireyleri Türk ve Müslüman adetlerine göre
yetiştirmek için gerekli olan “disiplinleştirme” ve yetenekli öğrencilerin devlet kademelerinde
yer alabilmelerine imkân tanıyan “yöneltme ve destekleme”dir.

Kültürleştirme eğitimiyle, farklı kültürlerden gelen çocukların Türk ve İslam


kültürünü benimsemeleri ve gereklerini yerine getirmeleri kastedilmektedir. Bunun temelinde
çok iyi bir dil ve sanat eğitimi yatmaktaydı. Bu nedenle Türkçe öğretimi için ders saatleri ve
Türkçe dersi veren öğretmenlerin maaş ve dereceleri artırılıyordu. Divan şairlerinin ve
sanatçıların birçoğunun saray okullarından yetişmeleri bunda başarılı olunduğunu
göstermektedir (Akkutay, 1984).

Disiplinleştirme, farklı kültürlerden gelen ve farklı diller konuşan gençlerin Türk


İslam kültürü etrafında birleşebilmeleri için verilen eğitimin katı kurallara bağlanmasının
gerekliliği olarak ifade edilmektedir. Enderun Okulunda öğrencilerin giyim kuşamlarından
günlük yaşantılarına, yemek yemelerinden boş vakitlerini değerlendirmelerine kadar her şeyin
kurallara bağlı olduğu görülmektedir. İnsanların yanında aksırmak, gerinmek, esnemek,
kaşınmak, sarımsak ve soğan gibi besinleri yiyerek yanındakileri rahatsız etmek, kirli ve
10

düzensiz dolaşmak, yemeğe büyüklerinden önce el uzatmak, başkalarının yemeğine bakmak,


sofra bezine elini silmek hoş görülmeyen ve yasaklanan davranışlardandır (Akkutay, 1984).

Saray düzeni içinde ve devletin dış hizmetlerinde ilerleyip yükselmek büyük


ölçüde yeteneğe dayanıyordu. Bu nedenle öğretimin başından sonuna kadar ilgi, yetenek ve
bireysel farklılıklara öncelik tanınıyordu. Hazırlık saraylarında ilgi ve yetenekleri bakımından
her türlü gelişme imkânı bulan öğrencilerden daha ileri düzeyde eğitim göremeyecekleri
anlaşılanlar Yeniçeri Sipahi Ocakları ile ordunun çeşitli birimlerine aktarılırdı. Daha ileri
düzeyde eğitim görebileceği tespit edilenler Enderun Okulunda yeteneklerine uygun
alanlardan birinde gelişme imkânı bulurdu. Türkçe, okuma, yazma, Arapça, Kur’an ve Din
dersleri ile Beden Eğitimi ve savaş becerileri ortak alanlardı. Yeteneğe bağlı alanlar ise
Edebiyat, Dil Bilgisi, Fıkıh, Tefsir gibi konulardı (Akkutay, 1984).

Akkutay (1984), Busbecq ve Lybyer’in “Türkler herkesi yeteneği ölçüsünde


değerlendirmişlerdir.” ve “Sultan hariç kimse anadan doğma ayrıcalıklı değildir.” dediklerini
ve yüksek makamlara gelen çoban çocuklarının elde ettikleri başarının aldıkları eğitimin
sonucu olduğunu düşündüklerini aktarmaktadır.

Enderun Okulunda birçok lider tipli ve üst düzey yetenekli devlet adamı
keşfedilirken ordu ve bürokrasi hizmetine ayrılacaklar da tespit edilmiştir. Miller’e (1941; akt.
Akkutay, 1984) göre öğrencileri gayretli çalışmaya yöneltmek için en iyi yol, onları üzerinde
çalışmak istedikleri alanda konu seçebilme özgürlüğüne kavuşturmaktır. İç oğlanların da
yetenekli oldukları alanlar ciddiyetle incelenir ve onlara bu özgürlük sunulurdu. Tek şart konu
üzerinde derinlemesine çalışılmasıydı. Enderunda tembellere yer yoktu.

Enderun Okulundaki Eğitimin Araçları

Enderun Okulundaki eğitimin araçlarından birisi “ceza ve ödül sistemi”dir.


Osmanlı devlet sisteminin her alanında sıkı bir disiplin göze çarpmaktadır. Bu disiplin
özellikle eğitim öğretim kurumlarında sıkı bir şekilde uygulanmıştır. Buna bağlı olarak
uygulanacak ödül ve cezaların sınırları çok açık bir şekilde belirlenmiştir (Akkutay, 1984).

Padişahın istediği zaman odaları ziyaret ettiği, bu denetlemeleri kimi zaman


kıyafet değiştirerek kimseye hissettirmeden yaptığı ve görülen eksikliklerin sorumlularını
aşırıya kaçmadan cezalandırdığı belirtilmektedir. Yöneticiler ve öğretim görevlileride
denetime tabi idi. Kusuru görülenler önce yazılı olarak sonra da yüzyüze görüşerek uyarılırdı.
Osmanlı Devlet sisteminde olduğu gibi Enderunda’da zayıflığa ve iradesizliğe müsamaha
11

yoktu. Cezalarda aşırılığa kaçılmaması önemli bir esastı. Örneğin dönemin eğitim sisteminde
var olan cezalardan birisi olan falaka cezası için bir öğrenciye bir günde on değnekten fazla
vurulamayacağı ifade edilmektedir (Akkutay, 1984).

Olumsuz davranışların cezalandırılmasından daha fazla olumlu davranışların


ödüllendirilmesi yolunun seçildiği görülmektedir. Bu ödüller, sözlü olabildiği gibi manevi,
onulandırıcı ödüller ya da maddi ödüller ve terfi de olabilmektedir. Terfi dışındaki maddi
ödüller giysi, binek ve para ödülü gibi ödüllerdir. Bu ödüller derste gösterilen başarıların yanı
sıra binicilik, silah kullanma ve yarışmalarda ya da okul bitirme gibi durumlarda
verilmekteydi (Akkutay, 1984).

Enderun Okulundaki eğitim araçlarında birisi de “Çıkma Kanunu”dur. Çıkma


kanunu kısaca 1482 yılında 2. Bayezid tarafından çıkarılan ve okuldan mezun olma şeklini
belirleyen kanundu. Çıkma kanunu yedi senede bir uygulamaya konulduğu ve bu terfi
sisteminin aşağıdan yukarıya doğru adil bir şekilde yürütüldüğü ve sıra gözetilerek yapıldığı
ifade edilmektedir (Akkutay, 1984). Aynı zamanda orduda ve diğer devlet kademelerinde terfi
sistemini de belirleyen çıkma kanunu bir tür kadro düzenlemesi olarak değerlendirilebilir.

Sonuç ve TartıĢma

Kısaca özetlemek gerekirse Enderun Okulunun özelliği uzun süreli ve devamlı


oluşu ile tesir sahasının genişliğidir. Devletin dünyevi amaçlı ve esaslı, büyük bir askeri okulu
olması bakımından İslam dünyasında başka bir örneği yoktur (Miller, 1931, akt. Akkutay
1984, s. 34). Enderun Okulu, esas olarak Hıristiyan tebaadan alınan yetenekli çocukları iyi ve
güvenilir devlet adamı ve asker yapma amacını güdüyordu. Bu bağlamda Enderun Okulu
1850’lere kadar 79 sadrazam (başbakan), 3 şeyhülislam, 36 kaptan-ı derya ve sayısız önemli
devlet adamı yetiştirmiştir. Üstün zekâ ve niteliklere sahip çocukları alıp yetiştirdiği için
Enderun bir özel eğitim kurumu olarak da değerlendirilebilir (Akyüz, 1997). Osmanlı
döneminde müzik eğitimi için ilk ciddi teşebbüs Enderun Okulu sitemi içerisinde olmuştur.
Bu okullar dini olmayan müzik eğitimi veren ilk sivil okullardır (Tufan, 2006). 1 Temmuz
1909'da Enderun Okulu lağvedilmiştir. 1923'den sonra ise Topkapı Sarayı müze ve kütüphane
haline getirilerek, bu müessesenin de beş asırlık tarihi rolüne son verilmiştir (Örnekli, 1990).

Yetiştirmiş olduğu devlet adamı ve komutan sayısına bakıldığında, Enderun


Okulunun İkinci Murat zamanından (1421), Dolmabahçe Sarayına taşınarak (1839-1861)
zayıflamaya başladığı döneme kadar yaklaşık 400 yıl görevini yerine getirdiği söylenebilir.
Böylesine bir eğitim kurumunun günümüzde yeniden canlandırılmasının mümkün olmadığı
12

açıktır. Ancak, Günümüzde yöneticilerin yetiştirilmesinde böylesine uzun süreli ve zengin bir
deneyimden yararlanılması gerektiği düşünülmektedir. Bu bağlamda, devletin yönetim
kademelerine gelecek bireylerin, yetenek ve zeka yönüyle seçilerek, eğitimlerine özen
gösterilmesi gerektiği; ayrıca yetenek ve zeka bakımından benzerlerinde üstün olan
öğrencilere özel eğitim kurumları açılabileceği göz önüne alınmalıdır (Türkyılmaz, 2009).

Ayrıca Enderun Okulu verilen eğitimde önemli bir yer tutan hizmet yoluyla
yetiştirmenin, sadece kuramsal bilginin değil kuramsal bilginin beceri ve tutum haline
getirilmesinin önemli olduğu yöneticilik eğitiminde incelenmeye değer bir konu olduğu
düşünülmektedir.

Enderun Okulundan örnek alınabilecek uygulamalardan biriside beden ve sanat


eğitimidir. Beden ve sanat eğitiminin Türk eğitim sistemindeki yerinin Enderun Okulu
deneyiminin ışığında yeniden gözden geçirilmesinde fayda olduğu düşünülmektedir.

Sonuç olarak, olduğu gibi yeniden canlandırılmasının mümkün olmadığı Enderun


Okulu deneyiminde incelemeye değer oldukça fazla nokta olduğu düşünülmektedir. Kısaca
özetlenmeye çalışılan bu konuların derinlemesine incelenmesinin Türk eğitim sisteminin
gelişimine katkı sunacağı söylenebilir. Son olarak Türk tarihinde önemli yeri olan bu
kurumlarla ilgili bilgilerin önemli bir kısmının yabancı kaynaklardan aktarılmasının Türkiye
adına bir eksiklik olduğu düşünülmektedir. Osmanlıca olan arşiv belgelerinin günümüz
Türkçesine kazandırılmasının Enderun deneyiminden yararlanmayı kolaylaştıracağı
düşünülmektedir.

Yararlanılan Kaynaklar
Akkutay, Ü. (1984). Enderun Mektebi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
Akyüz, Y. (1997). Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 1997'ye). İstanbul: İstanbul Kültür Üniversitesi
Yayınları.
Baykal, İ. H. (1953). Enderun Mektebi Tarihi. İstanbul: İstanbul Halk Basımevi.
Oğuz, M. (2008). Osmanlı Devletinin Yükselme Döneminde Enderun Saray Okulunun Yeri ve Önemi,
(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi). İstanbul: Yeditepe Üniversitesi.
Örnekli, C. (1990). Enderun Mektebi. Sızıntı , 12 (140).
Tufan, E. (2006). History of Music Education In Turkey: Role and Importance of Gazi Faculty of
Education. APERA Conference. Hong Kong.
Türkiye Diyanet Vakfı. (1995). İslam Ansiklopedisi. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı.
Türkyılmaz, M. (2009). Osmanlı Klasik Döneminde, Enderun Mektebindeki Üst Düzey Yönetici Eğitimi
ile Günümüzdeki Üst Düzey Yönetici Eğitiminin Karşılaştırılması, (Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi). İstanbul: Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Вам также может понравиться